Artmış
renal taş oluşumu ankilozan spondilitin (AS) en yaygın ekstra-artiküler bulgulardan
biridir. Bu çalışmada barsak iltihabı ile böbrek taşlarının arasında bir ilişki olup
olmadığını araştırıldı. AS için 1984 Modifiye New York kriterlerini karşılayan hastalar
çalışmaya dahil edildi. Renal taş (+) olan her hastaya (n=26) karşılık gelen yaklaşık 2
renal taş (-) hasta (n=64) çalışmaya dahil edildi. Çalışma 57 erkek ve 33 kadın hastadan
oluşmaktadır. Ortalama yaş 43±10,9 yıl idi; orttalama tanı yaşı 33±10 yıl ve tanı
gecikmesi 6,2±5 yıl idi. Renal taş varlığı, USG ve/veya taş düşürme öyküsü ile renal
taş tespitine dayanıyordu. Her hastadan dışkı kalprotektin değerleri ölçüldü.
Kalprotektin düzeyi >70 μg/g olan hastalara kolonoskopi ve gerekirse kolonoskopik
biyopsi yapıldı. İnfliximab veya adalimumab alan AS hastaları çalışma dışı bırakıldı.
Renal taş varlığı erkek AS hastalarında kadın hastalara göre daha yüksekti (% 36.8’e
karşı % 15.2, p<0.02). Renal taş (+) olan 3 hastada (%11.5) kalprotektin düzeyi 70
μg/g üzerindeyken, renal taş (-) olan 9 hastada (%14) kalprotektin düzeyi yüksekti.
Aralarında anlamlı bir fark bulunmadı. Yüksek kalprotektin düzeyi olan 12 hastanın
5’inde (%41) barsak iltihabı kanıtı bulundu. Bu 5 hastada renal taş yoktu. Renal taş
(+) ve kalprotektin düzeyi yüksek olan 3 hastada barsak iltihabı bulgusu yoktu. Biz
fekal kalprotektini intestinal inflamasyonun indirek bir göstergesi olarak kabul ettik.
Kalprotektin düzeyi ile böbrek taş oluşumu sıklığı arasında bir ilişki bulamadık. Bunda
olgu sayımızın az olması ve kullanılan ilaçların intestinal mikroçevreyi etkilemiş
olması negatif sonuç almamızın nedenleri olabilir. Hasta sayısının arttırılarak tedavi
almamış hastalarda bu çalışmanın yapılması daha somut sonuçlar verecektir
Increased renal stone is one of the most common
extraarticular manifestations of ankylosing spondylitis (AS). In this study, we
investigated whether there is a relationship between intestinal inflammation and the
presence of renal stones. Patients meeting the 1984 modified New York criteria for AS
were recruited. Renal stone (-) patients (n=64) and (+) patients (n=26) were included
in the study. The study consisted of 57 male and 33 female patients. Mean age was
43±10.9 years; mean diagnosis age: 33±10 years and the diagnosis delay was 6.2±5
years. Fecal calprotectin levels were measured from each patient. Colonoscopy and, if
necessary colonoscopic biopsy were performed on those patients with having
calprotectin level >70 μg/g. AS patients who received infliximab or adalimumab were
excluded from the study. The presence of renal stone was higher in male AS patients
than in female patients (36.8% vs 15.2%, p <0.02). In 3 (11.5%) of renal stone (+)
patients, the calprotectin levels were >70 μg/g, while the calprotectin levels were high
in 9 (14%) renal stone (-) patients. The evidence of intestinal inflammation was found
in 5 patients of 12 (41 %) who had high calprotectin levels. These 5 patients had no
renal stone formation. In 3 patients who had renal stone (+) and high calprotectin
levels, there was no intestinal inflammation finding. We chose fecal calprotectin levels
as an indirect indicator of intestinal inflammation in this study. We could not find any
relationship between calprotectin levels and renal stone formation. Small sample size
of the study group and probable drug induced modification of intestinal
microenvironment might be factors for negative results. Comparisons of a large
number of treatment-naive AS patients with/without renal stone would give us more
concrete results on this subject