Bu çalışmada
amacımız, son 10 yılda tüm dünyada bildirilen kernikterus vakalarındaki artış
nedeniyle, ülkemizde ve kendi bölgemizde hiperbilirubineminin şiddetini
etkileyebilecek risk faktörlerini ve etyolojileri araştırmaktı. Bu çalışma Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı,
Neonatoloji Bilim Dalı’nda 2008 Şubat–2009 Ocak tarihleri arasında 12 aylık süre
içersinde izlenen ve fizik muayenesinde sarılık tespit edilen 328 (173 erkek, 155 kız)
term bebek üzerinde yürütüldü. İlk ölçülen total serum bilirubin (TSB) düzeylerine
göre hafif, orta, ciddi ve şiddetli bilirubinemiye sahip 4 grup oluşturuldu. Her bir
vakada risk faktörleri ve etyoloji değerlendirildi, gruplar arası karşılaştırılma yapıldı.
Doğum şekli, başvuru sırasındaki ağırlık, anne eğitim düzeyi, sarılıklı kardeş
öyküsünün gruplar arasında anlamlı düzeyde farklılık gösterdiği bulundu (p<0.05).
Sarılığın fark edilme ve değerlendirmeye alınma günlerinin hafif hiperbilirubinemisi
olan grupta, ciddi ve şiddetli hiperbilirubinemisi olan gruplara göre daha erken
olduğu saptandı (p<0.05). TSB’nin ulaştığı en yüksek değer ve günün
hiperbilirubineminin şiddetiyle arttığı saptandı (p<0.05). Yetersiz beslenmenin bir
göstergesi olan ve şiddetli hiperbilirubineminin major risk faktörlerinden biri olan
tartı kaybının gruplar arasında önemli derecede farklılık gösterdiği, fizyolojik
sınırlarda kabul edilen %5-10 tartı kaybının da gruplar arasında önemli farklılık
gösterdiği saptandı (p<0.05). Tartı kaybına eşlik edebilen dehidratasyon tablosunun,
şiddetli hiperbilirubinemi için önemli bir hazırlayıcı faktör olduğunu saptandı
(p<0.05). İdrar yolu enfeksiyonlarının şiddetli hiperbilirubinemi için önemli bir
etyolojik faktör olduğunu ve gruplar arasında önemli düzeyde farklılık gösterdiği
saptandı (p<0.01). ABO uyuşmazlığının eşlik eden diğer faktörlerle birlikte ciddi
hiperbilirubinemi için önemli bir etyolojik faktör olduğu saptandı (p<0.05). Annenin
eğitim düzeyi ve beslenme konusundaki eğitimi ile bebeklerin taburculuk sonrası
takibinin şiddetli hiperbilirubineminin önlenmesinde en önemli yeri tuttuğu sonucuna
vardık.
Our aim is to
investigate risk factors and etiology which effect the severity of neonatal jaundice in
our region because increased incidence of kernicterus were reported in the last 10
years in worldwide. The present study was performed in the Neonatal Unit of
Osmangazi University Medical Faculty, Department of Pediatrics, between February
2008 and January 2009. 328 (173 boys, 155 girls) term infants who had jaundice at
physical examination were divided into four groups with respect to their bilirubin
levels as mild, moderate, serious and severe hyperbilirubinemia. Risk factors and
etiology of the unconjugated bilirubinemia were evaluated in each case and
frequency of these factors were compared between the groups. Route of delivery,
weight loss, education of the mother and sibling with neonatal jaundice were
significantly different between the groups with an increased incidence in severe
jaundiced group (p<0.05). The time which jaundice was recognized and evaluated
was significantly late in serious and severe jaundiced group than the first 2 groups
(p<0.05). As the severity of bilirubinemia increased, the time period that bilirubin
reached peak value prolonged (p<0.05). Weight loss due to impaired caloric intake
and even 5-10% weight loss were significantly higher among the serious and severe
jaundiced infants (p<0.05). Dehydration accompanied weight loss and urinary tract
infections were important in the etiology of severe jaundice (p<0.05, p<0.01). ABO
blood group incompatibility when associated with other etiologic factors was an
important cause for severe hyperbilirubinemia. We concluded that weight loss due to
impaired feeding as well as dehydration, impaired follow up after discharge and
urinary tract infections were contributed to serious and severe hyperbilirubinemia,
the most important underlying risk factor was low education status of the mother