Özet:
Vazospazmın etyolojisinde çok çeşitli faktörler sorumlu tutulmuş, ancak belirli bir sonuca ulaşılamamış ve tedavisinde de kesin bir çözüm bulunamamıştır. Biz bu çalışmada sıçan femoral arter modeli kullanarak, cannabinomimetik ve NMDA reseptör antogonisti olan Dexanabinol (HU-211)’ün vazospazm üzerindeki etkisini araştırmayı amaçladık.
Gereç ve yöntem: Çalışmada morfolojik ve histolojik değerlendirme için üç grup oluşturuldu; yalnızca kanama yapılan grup (kanama grubu), kanama yapılıp dexanabinol verilen grup (tedavi grubu) ve kanama yapılıp ilacın çözücüsünün verildiği grup (çözücü grubu). Her grupta karşı taraf arter kontrol (normal damarlar) olarak kullanıldı. Sıçanlar intraperitoneal olarak Ketamin hidroklorid (50 mg/kg) ve Xylazine (10 mg/kg) kullanılarak uyutuldu ve spontan solunuma bırakıldı. Mikroşirurjikal teknik kullanılarak ve steril şartlarda hayvanların inguinal bölgesinde her iki femoral arter ortaya kondu. Sol femoral arter çevresine 0,2 ml taze otolog tam kan verilip, etrafı silastik kaf ile sarıldı. Sağ (kontrol) femoral arter etrafına boş kaf yerleştirildi. Tedavi grubundaki sıçanlara (2. grup) operasyon sırasında intraperitoneal olarak 10 mg/kg dexanabinol (HU-211) tek doz verildi. Sıçanlar kanama yapıldıktan 7 gün sonra intrakardiyak perfüzyon-fixasyon (120 cm su basıncında 100 ml 0,03M fosfat buffer (ph 7,4), takibende 200 ml %4 paraformaldehit ve %1 gluteraldehit infüzyonu) uygulanarak sakrifiye edildi. Elde edilen örneklerde, histolojik ve morfolojik inceleme ile apoptosis saptamak için TUNEL boyama yapıldı. Ayrıca kanama ve ilaç grupları oluşturulup sıçanlar sakrifiye edilmeden hemen önce (7.gün) doppler USG ile femoral arterlerden geçen kan akım hızları ölçüldü.
Bulgular : Işık mikroskopisi altında yapılan incelemede kanama grubu ve çözücü grubunda femoral arterde konstriksiyon gözlendi. Lümen çapında önemli derecede azalma ve damar duvar kalınlığında belirgin artış vardı. Histolojik yönden vazospazmın tüm belirtilerine sahipti. Dexanabinol verilen grupta ise histolojik bulgular normal damarlara yakın bulundu. Yapılan morfolojik inceleme sonucunda; kanama grubu ile tedavi grubu arasında anlamlı fark vardı. Kanama grubunda damar lümen alanı ortalama değeri 0,047 ± 0,02 SS ve dexanabinol verilen grupta ise ortalama değer 0,214 ± 0,02 SS bulundu (p < 0,001***). Ayrıca kanama grubunda damar duvarı kalınlığı 92,16 ± 7,5 SS iken dexanabinol grubunda 64,75 ± 2,0 SS olarak bulundu (p < 0,001). Apoptotik değişiklikleri ortaya koymak amacıyla, femoral arter enine kesitlerinde TUNEL boyama yöntemi kullanarak endotelyal hücre çekirdeklerinde pozitif boyanma gösterildi. Düz kas hücrelerinde ve adventisyada boyanma yoktu. Kanama grubunda % 87,28 boyanma görülürken tedavi grubunda % 49,11’di ( p < 0,05 ). Doppler USG incelemesinde; kan verilen damarlardaki vmax ve vmean değerleri karşılaştırıldığında ilaçlı grupdaki kan akım hızları ilaç verilmeyen kanama oluşturulmuş damarlardaki kan akım hızlarından (vmax ve vmean değerleri için) anlamlı derecede daha düşük bulundu (P < 0,02 ).
Sonuç : Bu çalışma, vazospazmdan önce verilen Dexanabinol’ün, sıçan femoral arter modelin de vazospazmın morfometrik ve histolojik göstergelerini anlamlı derecede azalttığını, ayrıca SAK’a bağlı vazospazmda tesbit edilen apoptosise karşıda yararlı olduğunu ortaya koymuştur.