Birçok ilim arasında belâgat ilmi; muhtevası, beslendiği kaynakları ve malzemesi
yönünden büyük bir zenginliğe ve derin bir geçmişe sahiptir. Kur’ân-ı Kerîm’in beliğ bir
üslûp ile inmiş olması ve Kur’ân-ı Kerîm’i anlama çabaları bu ilmin diğer ilimlere nazaran
çok ayrı ve özel bir yerde olmasına sebep olmuştur. Belâgat ilminin üç ana kolu olan meâni,
beyân ve bedî içerisinde yer alan edebî sanatlar konusu bu ilim nazarında ele alınmaktadır.
Türk Edebiyatı sahasında edebî sanatlara getirilen tanım ve tarifler, önceleri Arapça ve
Farsça, Tanzimat sonrası ise Fransızca kaynaklıdır. Bu sebeple belâgat ilmi ve ihtiva ettiği söz
sanatları konusu Türk Edebiyatında tam manasıyla açıklığa kavuşturulabilmiş bir konu
değildir.
Bu çalışmada, birinci ve ikinci bölümde belâgatin müstakil olarak ilim halini almadan
önceki durumu, zamanla geldiği nokta ve belâgat ilminin bölümleri değerlendirilmiş akabinde
üçüncü bölümde ilim olması yönünden edebî sanatları da ihtiva etmesi sebebiyle edebî
sanatlar bahsi üzerinde ayrıca durulmuştur. Edebî sanatların öncelikle Fars Edebiyatında nasıl
ele alındığı değerlendirilmiş ve Fars Edebiyatındaki tanım ve tariflerden hareketle Türk
Edebiyatındaki tanım ve tarifler incelenmiş, bu iki sahada edebî sanatların ele alınışı
mukayeseli olarak sunulmuş ve Türk Edebiyatındaki tanım ve tarif kargaşasına netlik
kazandırmak amaçlanmıştır. Teşbih, İsti’âre, Mecâz, Kinaye, Tenasüp, Tezad, İhâm, Tevriye,
Leff ü Neşr ve Mübalağa sanatları bu çalışmanın kapsamı dâhilinde ele alınmıştır
The science of rhetoric has a rich history in terms of its content, sources and materials.
The Qur’an descended with a certain style and the efforts to understand the Qur’an led this
science to establish a separate and special place compared to other sciences. The three main
branches of rhetoric are: meani, beyan and bedî.
The definitions of rhetoric in Turkish Literature originates from Arabic and Persian,
and after the Tanzimat period, also from French. For this reason, the definition of rhetoric and
its contents are not fully clarified in Turkish literature.
The first chapter of this study examines the history of rhetoric, how it became an
independent science and the point it reached in time. The second chapter examines the
rhetoric as a literary art and therefore its artistic features. Both the definitions of rhetoric in
Persian literature and Turkish literature are addressed and discussed in a comparative
perspective. Teşbih, istiare, mecaz, kinaye, tenasüp, tezad, iham, tevriye, leff ü neşr and
mübalağa are examined within the scope of this study