Bu çalışmanın amacı, eğitim yönetimi alanında teori ile uygulama
arasındaki boşluğu alanın sınırları, araştırma gelenekleri, özgünlüğü ve araştırma
gündemi bağlamında ve bunlarla ilişkili olduğu varsayılan yapılar çerçevesinde ele
alarak tartışmaktır. Çalışmada, bu boşluğun nasıl oluştuğu alanın mevcut durumu göz
önünde bulundurularak ele alınmış, araştırmacı tarafından ortaya konulan temel
varsayımların geçerliliğine yönelik kanıtlar aranmıştır.
Yöntem: Bu çalışma nitel araştırma paradigmasına dayalı durum çalışması
modeline göre tasarlanmıştır. Araştırma kapsamında eğitim yönetimi alanında çalışan
değişik unvanlardaki 11 akademisyen ve eğitim yönetimi alanında lisansüstü dereceye
sahip 9 okul yöneticisi ile yarı yapılandırılmış görüşme tekniği ile elde edilen veriler,
alandaki araştırmalar ve eğitim ile ilgili politika metinleri ile karşılaştırılarak analitik
tümevarımsal yöntemle analiz edilmiştir.
Bulgular: Araştırmadan elde edilen bulgulara göre, eğitim yönetimi alanında
Batılı temelli ve Avrupa merkezci teoriler, paradigmalar ve yaklaşımlar alanın
gündemini belirlemekte, araştırmalar uygulayıcıların ve yerelin ihtiyaç duyduğu anlamlı
sonuçları üretmekte yetersiz kalmaktadır. Araştırmalarda moda konular çalışılmakta,
neo-liberal söylem hâkim bir konumda bulunmakta, uygulayıcıların alanda üretilen
bilgiyi takip etme noktasında isteksiz olduğu anlaşılmaktadır.
Sonuç ve Öneriler: Bu çalışmanın sonuçlarına göre, alandaki araştırmalar
yansıtıcı pratiklere dönüşememekte, uygulayıcıların ihtiyaçlarına yeterince yanıt
verememekte, politika oluşturma ve uygulamada etkin olamamaktadır. Alandaki
lisansüstü programlarda uygulamaya dönük ders içerikleri hazırlanmalı, araştırmacıların
uygulamada karşılaşılan sorunlarla ilgili araştırma yapmaları teşvik edilmeli, doktora
programlarında farklı geleneklere sahip üniversitelerin işbirliği yapmaları sağlanmalıdır
The purpose of this study is to discuss the gap between theory and
practice in the field of educational administration, within the context of boundaries,
research traditions, originality and reserah agenda and within the frame of structures
that are assumed to be related them. Within the study, how this gap is formed is
adressed by considering the current situation of the field, and evidence for the validity
of the basic assumptions made by the researcher is sought.
Methodology: This study was designed as a case study model, which is based
on the paradigm of qualitative researh. Within the scope of the researh, the data
obtained through semi-structured interview technique with 11 academicians of different
titles working in the field of educatioal administration and 9 school administrators with
a potguraduate in educational administration were compared with the analytical
inductive method by comparing the researchers in the fieln and policy texts.
Findings: According to the findings obtained from the research, Western-based
and European centrist theories, paradigms and approaches in the field of education
administration determine the agenda of the field, and the research is insufficient to
produce the meaningful results that the practitioners and the local need. In the
researches, fashion issues are studied, neo-liberal discourse is in a dominant position,
and it is understood that practitioners are reluctant to follow the information produced in
the field.
Conclusion and Discussion: According to the results of this study, research in
the field cannot turn into reflective practices, cannot adequately respond to the needs of
practitioners, and cannot be effective in policy making and implementation. Practical
course content should be prepared in postgraduate programs in the field, researchers
should be encouraged to conduct research on problems encountered in practice, and
universities with different traditions should be collaborated in doctoral programs