Malign melanom(MM) yıllara göre insidansı hızla
artan yüksek metastaz riski ve mortalite ile giden bir malign neoplazmdır. Bu
çalışmada malign melanom tanılı hastalarda demografik, labaratuar özellikler ve
klinikopatolojik parametrelerle birlikte nötrofil-lenfosit oranının(NLR) prognoz ve
sağkalım üzerine etkisi araştırıldı. Çalışmamızda 2010-2017 yılları arasında
kliniğimizde takip edilen malign melanom tanılı 107 hasta retrospektif olarak
değerlendirildi. Yaş, cinsiyet, serum LDH seviyesi, nötrofil, lenfosit düzeyleri,
patolojik parametreler, BRAF mutasyonu durumu ve bunların genel sağkalım(OS) ve
hastalıksız sağkalım(DFS) üzerine etkisi ve birbirleri ile ilişkisi araştırıldı. En sık
görülen kutanöz melanom alt tipi nodüler malign melanomdu. Medyan NLR 1.97
olarak saptandı. Non-kutanöz MM olgularının hepsi BRAF negatifti. BRAF
mutasyon durumuyla diğer klinikopatolojik ve labaratuar parametreleri arasında
ilişki saptanmadı. İleri evrede non-kutanöz MM sıklığı daha fazlaydı. Yüksek NLR,
ileri evre, ileri yaş, ülserasyon varlığı ve yüksek mitoz sayısı ile anlamlı olarak
ilişkiliydi. Yüksek NLR, LDH seviyesi, artmış Breslow kalınlığı, Clark düzeyi ve
mitoz sayısı, ülserasyon varlığı, lenf nodu(LN) tutulumu anlamlı olarak daha kısa OS
süresi ile ilişkiliydi. Artmış Breslow kalınlığı, Clark düzeyi, mitoz sayısı ve LN
tutulumu anlamlı olarak daha kısa DFS süreleri ile ilişkiliydi. Cox çok değişkenli
regresyon analizinde OS üzerinde en etkili bağımsız değişken parametreler LN
tutulumu ve yüksek NLR olarak saptandı. Nodal tutulum ayrıca nüksü predikte eden
en anlamlı parametre olarak saptandı. Adjuvan IFN alan yüksek riskli erken evre
hastalar ve medikal tedavi alan metastatik hastalarda NLR’nin prediktif etkisi
saptanmadı. Klasik parametreler yanında NLR de prognozu öngördürebilecek bir
biyobelirteç gibi görünmektedir. Nodal tutulumu olan ve NLR değeri yüksek olan
hastalar klinikte daha yakından takip edilmelidir. Verilerin geniş çaplı çalışmalarla
desteklenmesine ihtiyaç vardır
Malignant melanoma(MM) is a
malignant neoplasm with high metastatic potential and mortality with a rapidly
increasing incidence by years. We aimed to investigate the effects of clinical,
pathological, labaratory parameters, neuthrophyl lymphocyte ratio(NLR), demografic
characterictics of patients on disease prognosis and survival in this study. In this
study, 107 patients with malignant melanoma who were followed up in our clinic
between 2010 and 2017, were evaluated retrospectively. Age, gender, serum LDH
level, neuthrophil, lymphocyte levels, pathological parameters, BRAF mutation
status and the relationship between each other and the effect of these parameters on
overall survival(OS) and disease free survival(DFS) were investigated. The most
common subtype of cutaneous melanoma was noduler MM. Median NLR was found
to be 1.97. BRAF mutations were not detected in any cases of non-cutaneus MM
whose mutation could be examined. No correlation was found between BRAF
mutation status and other clinical, laboratory and pathological parameters. The
incidence of non-cutaneous MM was higher in advanced stage. High NLR was
significantly associated with advanced stage, age, presence of ulceration and high
mitosis. High NLR, LDH level, increased Breslow thickness, Clark level and mitosis,
presence of ulceration, lymph node(LN) involvement were significantly associated
with shorter OS. Increased Breslow thickness, Clark level, mitosis and LN
involvement were significantly associated with shorter DFS. In multivariate analysis
the most important independent variable parameters on OS were LN involvement
and high NLR. Nodal involvement was also the most significant parameter
predicting recurrence. There was no predictive effect of NLR in high-risk early stage
patients receiving adjuvant IFN and metastatic patients receiving medical treatment.
In addition to classical parameters, NLR seems to be a biomarker that can predict
prognosis. Patients with nodal involvement and high NLR value should be observed
more closely. Data needs to be supported by larger studies