ESOGÜ Akademik Açık Erişim Sistemi

Somnoplastinin horlama tedavisindeki etkinliğinin araştırılması

Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.author Sekili Koyuncu, Handan
dc.date.accessioned 2021-03-03T08:31:46Z
dc.date.available 2021-03-03T08:31:46Z
dc.date.issued 2005
dc.identifier.uri http://hdl.handle.net/11684/1780
dc.description.abstract Emery ve ark.(38) yumuşak damakta bir ve üç noktaya radyofrekans uygulama sonrasında heriki grupta da apne+hipopne indeksinde anlamlı bir azalmanın olmadığını belirtmişlerdir. Bununla birlikte bizim çalışmamızda müdahale öncesi olguların doldurduğu formlarda apne olmadığı ifade edilmesine karşın, preoperatif uyku kaydında apne+hipopne indeksi 21.92±5.02 bulunmuş olup, postoperatif 8. hafta sonunda bu değer 7.69±2.69’a inmiş ve istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. Yine aynı çalışmada yumuşak damağa radyofrekans uygulamasında amacın horlamanın yatak arkadaşını rahatsız etmeyecek düzeye indirilmesi olduğu ve yumuşak damakta bir noktaya radyofrekans uygulaması ile tedavi edilen olguların % 79’unda, üç noktaya radyofrekans uygulaması ile tedavi edilen olguların ise, % 96’ında bu amaca ulaşıldığı bildirilmiştir(38). Ferguson ve ark. (39) yumuşak damağa bir, veya birden çok odaklı radyofrekans uygulanması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farkın olduğunu bulmuşlardır. Yine Ferguson ve ark.’na (39) göre, birinci seans sonunda bir noktaya yapılan uygulamada subjektif olarak horlama şikâyetinde azalma % 25 iken, birden çok odaklı uygulamada % 61 düzeyinde olmaktadır. Biz de çalışmamızda yumuşak damağa radyofrekans uygulama noktalarının sayısındaki artışın tedavideki başarıyı olumlu yönde etkileyeceğini düşündüğümüzden dolayı olgularımızda üç noktaya radyofrekans uyguladık. Cartwright ve ark. (6) yumuşak damağa RFDA uyguladıktan 8 hafta sonra olgunun yatak arkadaşının bildirdiği horlama şiddetinin (10 puanlık ölçekli) anlamlı olarak azaldığını ve yaptıkları anketlerle 6–12 aylık bir takip süresinde de bu değişikliğin korunduğunu ortaya koymuşlardır. Aynı çalışmada horlama şiddetindeki azalmanın MESAM IV uyku kayıt cihazı ile horlama süre ve şiddeti ölçülerek gösterildiği belirtilmiştir. Haraldson ve ark. (40) 16 olgu ile yaptıkları çalışmada olguların %79’unda horlama şiddetinde azalma olduğunu (ortalama azalma 7 dB) saptamışlardır. Yine aynı çalışmada oksijen desaturasyon indeksi ortalaması 4.0±3.4’den 3.3±2.5 düzeyine inmiştir. Bizim çalışmamızda da 8 hafta sonra literatürdeki bilgilerle uyumlu olarak horlama şiddetinde azalma saptanmıştır. Çalışmamızda olguların oksijen desaturasyon indeksi saatte 17.35±4.29’dan 4.97±1.47’e inmiştir. Hem horlama şiddetindeki hem de oksijen desaturasyonundaki değişiklikler istatistiksel açıdan anlamlı bulunmuştur. Bozkurt ve ark. (23) yumuşak damakta heriki laterale, orta hat ve uvula olmak üzere toplam dört bölgeye RFDA uyguladıkları çalışmada, 18 olgunun horlamasında sübjektif olarak, birinci yılsonunda % 50 tam, % 44,5 kısmi düzelme sağlandığını görmüşler, ancak olguların % 5,5’inde hiç bir olumlu sonuç alamamışlardır. Bizim çalışmamızda, sübjektif olarak olguların tümünde ilk haftada horlama şikâyetlerinde belirgin bir artış olduğu gözlenmiştir. Uygulamadan 8 hafta sonra, olguların tümü ve tümünün oda arkadaşları horlamada azalma olduğunu ifade etmişlerdir. Yapılan bazı çalışmalar, UPPP ve LUP ile tedavi edilen hastalarda postoperatif takip süreleri arttıkça başarı oranlarının düştüğünü göstermiştir(22,41). Özdemir ve ark. nın(41) LUP uygulaması ile yaptıkları çalışmada, önceleri bütün olgularda iyileşme sağlanmış, ancak 6 ay sonra 8 olguda (%23) horlama yeniden şiddetlenmiştir. Back ve ark.(33) RFDA tedavisi sonuçlarının da diğer yumuşak damak cerrahisi sonuçlarında olduğu gibi zamanla daha az tatminkâr duruma doğru gittiğini ortaya koymuşlardır. Bizim de yumuşak damakta üç noktaya radyofrekans uygulama sonrasında 8. haftada horlamada azalma %100 iken 6 ay sonra % 60 düzeyine inmiştir. Ancak tedavi sonrası şikâyetlerin tekrarlaması durumunda diğerlerine göre daha az invaziv olan bu uygulamanın yeniden yapılabileceği düşüncesindeyiz. Velofarengeal cerrahi, yumuşak damak titreşimini azaltmak ve uyku esnasında üst hava yolu kollapsını en aza indirmek için tasarlanmış ve geliştirilmiştir. UPPP, LUP ve RFDA işlemleri aynı sonucu sağlamaya yönelik farklı yöntemlerdir. Yumuşak damakta minimal çevre doku nekrozuyla hacimsel doku azalmasının sağlandığı RFDA’u yönteminde, yumuşak damaktaki mukoza hasarı UPPP ve LUP yöntemine göre daha azdır. Bunun yanında, yine bu yöntemde komşu yapılardaki hasarın da fazla olmaması nedeniyle farengeal bölgede daha az ağrı hissedilir(42). Rombaux ve ark.(42) yumuşak damağa RFDA uygulanan grupta narkotik ilaç kullanma süresini ortalama 1,3 gün, UPPP uygulanan grupta 10,1 gün ve LUP uygulanan grupta 7,2 gün olarak saptamışlardır. Bizim de, mukozal hasar gelişen 6 olgumuz dışında hiç bir olgumuzda şiddetli ağrı görülmemiş olup, analjezik olarak parasetamol kullanılması yeterli olmuştur. Yine yukardaki çalışmada (42), RFDA uygulanan grupta 17 olgudan 1’inde yumuşak damakta lokal enfeksiyon, 1’inde velofarengeal fistül tespit edilirken, UPPP uygulanan grupta 17 olgudan 3’ünde uygulama yerinde enfeksiyon, 4’ünde sütür açılması, 1’inde kanama, 4’ ünde arka ark daralması, LUP uygulanan grupta 15 olgudan 1’inde uygulama yerinde enfeksiyon, 3’ ünde arka ark daralması bildirmişlerdir. Bizim olgularımızın hiç birinde bu erken ve geç komplikasyonlar ortaya çıkmamıştır. Back ve ark.(33) yumuşak damağa RFDA uygulama sonrası 9 olguda tek taraflı, 5 olguda iki taraflı olmak üzere 14 olguda mukozal yanık tespit etmişlerdir. Bizim çalışmamızda da 6 olguda yumuşak damakta yanığa bağlı mukozal hasar gelişti ve buna bağlı olarak boğazda şişlik hissi, hafif yutma güçlüğü ve ağrı şikâyetleri ortaya çıktı. Haraldson ve ark. (40) 16 horlama hastasında RFDA sonrası ses kalitesi üzerinde yaptıkları çalışmada herhangi bir hipernazalite, nazal kaçış ve velofarengeal yetmezlik gibi komplikasyonlar saptamamışlardır. Bizim çalışmamızda da olguların hiç birinde ses kalitesinde değişiklik ve bununla ilgili sübjektif bir şikâyet gözlenmemiştir. Yukardaki açıklamaların ışığında postoperatif morbidite açısından RFDA yönteminin UPPP ve LUP’ye belirgin bir üstünlüğünün olduğunu düşünmekteyiz. Horlamanın tedavisinde hastalığı ağırlaştıran alışkanlıklar ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı, alerji, hipotiroidi gibi klinik durumlar saptanıp öncelikle bunların düzeltilmesi gerekmektedir. Tedaviye hazırlık, tedavi yöntemleri ve ortaya çıkabilecek komplikasyonlar hakkında hastanın bilgilendirilmesi ön koşuldur. Yukarda belirttiğimiz durumların ortadan kaldırılması girişimlerine rağmen, çok sayıda horlama hastasının yine de cerrahi tedaviye ihtiyaç duyacağı düşüncesini taşımaktayız. Biz, şiddetli horlaması ve normal bir palatal- velofarengeal anatomisi olan hastaların tedavisi için en uygun yöntemin yumuşak damağa radyofrekans uygulaması (RFDA) olduğuna inanmaktayız. Ancak bu konuda daha sağlıklı sonuçlara ulaşmak için, uzun dönem takip sonuçlarının değerlendirilmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. tr_TR
dc.language.iso tur tr_TR
dc.publisher ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü tr_TR
dc.subject Somnoplasti tr_TR
dc.subject Horlama Tedavisi tr_TR
dc.title Somnoplastinin horlama tedavisindeki etkinliğinin araştırılması tr_TR
dc.type physicsThesis tr_TR
dc.contributor.department ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Kulak Burun Boğaz tr_TR


Bu öğenin dosyaları:

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster