İntrauterin adezyonlar ilk
kez 1894 yılında Fritsch’in bildirdiği postpartum küretaj sonrası amenore izlenen
yirmi beş yaşındaki bir olgunun sunulmasıyla literatüre girmiştir. İntrauterin adezyon
insidansında günümüzde artış görülmektedir. Bunun iki nedeni; adezyon tanısının
kolaylaşması ve adezyon oluşmasına neden olabilen intrakaviter uterin cerrahi
uygulamalarının artmış olmasıdır. Prognozun adezyonların ciddiyeti ile olan yakın
ilişkisi ve adezyonların yüksek derecelere varan nüks oranları sebebiyle erken tanı
ve adezyon önleyici stratejiler önem arzetmektedir. Yine operasyon sonrası tekrar
adezyon formasyonun önlenmesine yönelik tedbirlerin etkinlikleri de tartışmalıdır.
Bu koşullar altında intrauterin adezyonların önlenebilmesine yönelik tedbirler büyük
önem arzetmektedir. Bu çalışma operatif histeroskopi sonrası yapılan ofis
histeroskopinin hem erken tanı hem de tedavide etkinliğini belirlemek amacıyla
yapılmıştır. Retrospektif yöntemle planladığımız ve kontrollerin bir kısmı prospektif
olarak gerçekleştirdiğimiz bu analitik çalışmamızda, Ocak 2014-Mayıs 2017 tarihleri
arasında bilgisayar ortamındaki operasyon kayıtları esas alınarak Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nde operatif
histeroskopi uyguladığımız reprodüktif, perimenopozal ve postmenopozal dönemde
olan ve farklı jinekolojik şikayetlerle polikliniğimize başvurmuş 78 hasta
değerlendirmeye alınmıştır. Hastalardan postoperatif 1.hafta ve 1.ayda ofis
histeroskopi yapılan hastalar grup 1; postoperatif 1.ayda ofis histeroskopi yapılan
hastalar grup 2 olarak gruplandırıldı. Operasyon sonrası görüntüler
değerlendirildiğinde her iki grup arasında adezyon görülme sıklığında istatistiksel
olarak anlamlı fark bulunamamıştır. Ancak postoperatif dönemde ofis histeroskopi
yapılması planlanıyor ise bu işlemin erken dönemde yapılması hem erken tanı hemde
tedavi şansı yaratabilmektedir. Bu düşüncenin desteklenmesi için daha çok sayıda
hastayı kapsayan çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Intrauterine adhesions were first
mentioned in case report of a case of twenty five years old patient with amenore
following postpartum curetage published by Fritsch in year of 1894. Nowadays, there
is an increasing trend in incidence of intrauterin adhesions. Main two reasons for that
are; it is easier to diagnose adhesion now and there is an increase in number of
surgeries that may cause intracavitery adhesions. Because of the relationship between
the prognosis and extent of the adhesion and high recurrence of adhesions, early
diagnosis and adhesion preventing measures are important. Also effectiveness of
measures for preventing adhesion formation are controversial. In these
circumstances, measures for preventing reformation of adhesions following operation
are vital. This study was designed for determine effectiveness of office hysteroscopy
in both early diagnosis and treatment following operative hysteroscopy. In this
analytic study designed retrospectively and includes some prospective control cases,
78 patients who applied to our facility with various gynecologic complaints and were
in reproductive, perimenoposal, and postmenoposal periods whom we applied
operative hysteroscopy between January 2014 to May 2017 in our Gynecology and
Obstetrics Clinic of ESOGU School of Medicine were evaluated based on operation
records collected from computerized systems. The patient were grouped into two
main groups; group 1 as who had office hysteroscopy at 1st week and 1st month and
group 2 as who had office hysteroscopy at 1stmonth. When post-operative
imagininigs were compared, no statistically significant differnce in adhesion
frequency was detected between groups. However, if office hysteroscopy was
planned for post-operative period, performing this procedure earlier creates
opportunity for early diagnosis and treatment. To support this opinion, more studies
including larger number of patients are needed.