Ailede hipertansiyon öyküsü olan çocukların daha yüksek kan basıncına sahip olduğu ve hipertansif patofizyolojik değişikliklerin klinik bulgulardan önce başladığı gösterilmiştir. Çalışmamızda hipertansif ebeveynlerin normotansif çocuklarında (HENÇ) merkezi kan basıncı ve arteriyel sertlik belirteçlerinden olan nabız dalga analizi yapılarak normotansif ebeveynlerin normotansif çocukları (NENÇ) ile karşılaştırılmak suretiyle erken dönem hipertansif bulguların ve hedef organ değişikliklerinin varlığı araştırıldı. Ebeveynlerinden en az birinde esansiyel hipertansiyon öyküsü olan 7-18 yaşlar arasında 112 normotansif sağlıklı çocukta osilometrik yöntem ile 24 saatlik ambulatuvar nabız dalga analizi monitörizasyonu uygulandı ve kontrol grubu olarak ebeveynleri normotansif olan, yaş ve cinsiyet eşlemeli 101 çocuk (NENÇ) ile karşılaştırıldı. Olgularda açlık glukoz, insülin ve lipid değerleri çalışıldı. Antropometrik veriler ve çalışılan kan örnekleri her iki grupta benzerdi (p>0,05). HENÇ grubunda ortalama NDH, merkezi sistolik kan basıncı (mSKB), merkezi diyastolik kan basıncı (mDKB), SKB, DKB, ortalama arteryel kan basıncı kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (sırasıyla p<0,001, p=0,002, p=0,008, p=0,001, p=0,005, p=0,001). Tüm yaş gruplarında HENÇ‟lerde NDH daha yüksek bulundu (p<0,001). Her iki ebeveyni hipertansif olan çocukların NDH değerleri, ebeveynlerinden sadece annede hipertansiyon olan çocuklara göre daha yüksekti (p=0,011). NDH değerleri yaş, ağırlık, boy ve vücut kitle indeksi ile pozitif korelasyon göstermekteydi (p<0,05). HENÇ‟de NDH ile merkezi sistolik ve diyastolik kan basınçlarında tespit ettiğimiz kontrol grubuna göre yüksek değerler, hipertansif değişikliklerinin gelişmeye başladığının erken dönem habercisidir. Nabız dalga analizi, genetik olarak riskli çocuklarda erken dönem hipertansif değişikliklerin saptanarak hastalığın ve hedef organ hasarının önlenmesi için yaşam tarzı ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmasına olanak sağlayabilecek güvenilir, noninvazif ve tekrarlanabilir bir yöntemdir.
It has been shown that children with a familiy history of hypertension have higher blood pressure profiles and hypertensive pathophysiologic changes starts before clinical manifestations in childhood. In our study we pracitce pulse wave analysis which is a marker of arterial stiffness and cental blood pressure in normotensive children of hypertensive parents (NCHP) and compared with normotensive children of normotensive parents (NCNP). Therefore, we investigate early hypertensive pathophysiologic changes and target organ damage. This study enrolled 213 normotensive children aged 7-18 years. One-hundered-twelve children with familiy history of hypertension formed the NCHP group while 101 without familiy history formed the control group (NCNP). Blood glucose, insülin and lipids were evealuated. The cases were divided into 3 groups as 7-10 (pre-pubertal), 11-14 (pubertal) and 15-18 years (post puberty). Gender, age, weight, height, body mass index and blood samples showed no statistical difference between the groups (p>0.05). The pulse wave velocity (PWV), central systolic blood pressure (cSBP) and central diastolic blood pressure (cDBP), systolic blood pressure (SBP), diastolic blood pressure (DBP) and mean arterial pressure (MAP) in the NCHP group was significantly higher than the control group. (repectively p<0,001, p=0,002, p=0,008, p=0,001, p=0,005, p=0,001). In all age groups PWV was found higher in NCHP (p<0,001). PWV of children who have a history of hypertension in both parents were higher than those of parents with only hypertension in the mother (p=0,011). NDH values were positively correlated with age, weight, height, and body mass index (p<0,05). Higher values in the NCHP group than in the control group that we detected in PWV and central systolic and diastolic blood pressures are the early reports that hypertensive changes begin to develop. Pulse wave analysis is a reliable, noninvasive, and reproducible method that can detect premature hypertensive changes in children who have genetically at risk and allow the necessary precautions to be taken about lifestyle to prevent disease and target organ damage.