2024-03-29T15:04:07Z
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/oai/request
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/327
2016-02-24T01:00:07Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_94
Kaymaz (Eskişehir) altın yatağının oluşumu üzerine jeokimyasal ve izotopik sınırlamalar
Toygar, Özlem
Sendir, Hüseyin
Alp-Himalaya orojenik sistemi dalma-batma, çarpışma ve açılma rejimleri ile ilişkili olarak ülkemizde çok sayıda altın yatağının oluşmasına yol açmıştır. Bu yatakların pek çoğu Üst Kretase-Tersiyer yaşlı kayaçlar içinde gelişmişlerdir. Eskişehir’in yaklaşık 65 km güneydoğusunda yer alan Kaymaz altın yatağı listvenitlere bağlı oluşmuş orojenik tipte bir altın yatağıdır. Altın oluşumu bölgedeki yoğun silisleşme ile yakın ilişki içindedir. Topkaya Tepe, İşaret Tepe ve Körpınar Tepe’de yaklaşık KB-GD uzanımlı listvenitler yüksek SiO2 ve Fe2O3 içeriklerinden dolayı birbirit olarak tanımlanmıştır. Au, Ag ve çeşitli metaller açısından farklı oranlarda zenginleşen listvenitlerde altın ve gümüşün diğer iz elementlerle olan ilişkileri ve kondrite göre normalize edilmiş nadir toprak element içerikleri bölgesel olarak değişiklik göstermektedir.
Kaymaz altın yatağı kuvars örneklerinin 18O kompozisyonları ‰21,5-‰31,7 arasındadır. Bu derece yüksek değerler, kaynama süreci ve/veya sistemi birden fazla evrede etkileyen hidrotermal akışkanların varlığı ile açıklanmıştır. Pirit minerallerinden elde edilen 34S değerleri ‰-2,6 ve ‰-4,7 olarak belirlenmiştir. Buna göre sistemdeki kükürtün kökeninin, lokal granit sokulumundan dolayı magmatik olabileceği düşünülmektedir. Kuvarslar üzerinde yürütülen mikrotermometrik verilere göre Kaymaz altın yatağı 200oC-420oC arasında değişen sıcaklıklarla ve %3,9-%9,6 arasında değişen NaCl eşdeğeri tuzluluklarına göre epitermal-mezotermal hidrotermal cevherleşme özelliğine sahiptir.
The Alpine-Himalayan orogenic system produced several gold deposits in Turkey related to subduction, collision, post-collision and rifting processes. Most of these deposits are formed in Cretaceous and Tertiary rocks. The Kaymaz gold deposit approximately 65 km southeast of Eskisehir is an orogenic gold deposit which formed in association with listwaenites. The gold occurence is closely related to silicification. Listwaenites in Topkaya Hill, Isaret Hill and Korpinar Hill are defines as birbirites due to high SiO2 and Fe2O3 content. Listwaenites are enriched in Au, Ag and several metals in varying levels which are also variably correlated with other trace elements and chondrite-normalized rare earth elements.
18O compositions of quartz samples are between 21.5‰-31.7‰. These high values related to boiling process and/or hydrothermal fluids which affect the system more than one stage. 34S compositions of pyrite samples are -2.6 ‰ and -4.7 ‰ which may be indicative of a magmatic source for sulfur in the system probably originating from the local granite intrusion in the area. According to microthermometric data on quartz samples, the temperature of the mineralisation between 200oC-420oC and 3.9%-
9.6% NaCl eq., the deposit is an epithermal-mesothermal type mineralisation.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2014
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/327
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/327/1/10049872.pdf
25a553a6b687f794e521931395df394e
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/327/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/327/3/10049872.pdf.txt
e6f627171e4d7a148fffd06f0cf5edb6
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Kaymaz
Eskisehir
Geochemistry
Stable Isotopes
Fluid Inclusion
Gold
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/328
2016-03-03T01:00:06Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Eskişehir ili cerambycidae (coleoptera) familyası faunası üzerine faunistik çalışmalar
Tunca, Nihal
Çalışkan, Hakan
Bu çalışma, Haziran 2003 ile Temmuz 2005 tarihleri arasında Eskişehir ve çevresinde yakalanan 230 cerambycidae örneğine dayanmaktadır. Bu çalışmada beş alt familyaya ait (Prioninae, Lamiinae, Lepturinae, Spondydylinae, Cerambycinae) toplam 39 tür tespit edilmiştir.
Çalışma alanında tespit edilen türlerin tanımları ve teşhis anahtarları verilmiştir. Türlerin baş, anten, pronotum, scutellum, elytra, abdomen ve bacaklarına ait bazı karakteristik ayırt edici kısımların şekillen verilmiştir.
This study depends on 230 Cerambycidae samples found in Eskişehir and its surroundings between June 2003 and July 2005. In this study, 39 species belonging to five subfamilies (Prioninae, Laminaae, Lepturinae Spondydylinae, Cerambycinae) were found.
Species' which are determined in working area description determination keys are given. Relating to species head, antennae, pronotum, scutellum, elytra, abdomen and legs some characteristic distinguishing parts of shape are also given.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2008
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/328
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/328/1/201603011133.pdf
ee079866676b6b483fd5a7b487e44610
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/328/2/201603011133.pdf.txt
e99206507635dc5bc3598c6c73831d80
info:eu-repo/semantics/openAccess
Cerambycidae Familyası
Coleoptera Familyası
Faunistik Çalışmalar
Eskişehir
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/346
2016-05-11T08:36:46Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Kapalı devre bakır boru ve levhalı termosifon akışlı güneş toplacının ışınım ve ısıl analizinin deneysel ve analitik araştırılması
Aras, Haydar
Taner, Kemal
Bu çalışma, Türkiye'de yaygın olarak kullanılan, termosifon akışlı, kapalı devre bakır borulu güneş toplacı üzerinde yapılmış teorik ve deneysel araştırmaları içermektedir. Deneysel çalışmanın yapıldığı tarihlerdeki saatlik ışınım değerleri beş ayrı model ile hesaplanmış ve Meteoroloji rasatları ile MAPE (Ortalama Mutlak Yüzde Hata) istatistikî test yöntemine göre karşılaştırma yapılmıştır. Deneysel çalışmada direnç termometreleri vasıtası ile iç depo, dış depo, yutucu levha ve toplaç giriş ve çıkış sıcaklıkları ölçülmüştür. Termosifon akışlı toplaçın teorik analizinde akışın laminer olduğu varsayılarak, termosifon sistem su debisinin, toplaç su giriş ve çıkış sıcaklık farkının ve sistemdeki basınç kaybının hesaplanmasını sağlayan bir model geliştirilmiştir. Teorik analiz sonuçlarından yararlanarak etkileşimli bir bilgisayar programı hazırlanmıştır. Bilgisayar programı kullanılarak değişik parametrelerin sistem performansına etkileri hesaplanmış ve grafikler halinde gösterilmiştir.
This study contains theoretical and experimental researches on thermosyphon flow, close Ioop, copper tube solar collectors which is comrnonly used in Turkey. Hourly radiation values on the test days have been calculated in fıve different models and compared with meteorolof,ıical measurements and MAPE (Mean Absolute Percentage Error) statistical testing method. In the experimental study, by the help of resistance thernıorneters, inner tank, outer tank, absorber surface and collector inlet and outlet temperatures have been measured. In the theoretical analysis of thermosyphon flow collector, the flow has been considered as laminar flow and in this mind an analysis to calculate the thennosyphon system mass flow rate, collector water inlet and outlet temperature difference and the head loss in the system has been developed. By using the theoretical analysis results a practical computer program which calculates the effects of different parameters on the system performance and the results have been shown as graphics.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
1996
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/346
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/346/3/DR.HAYDAR+ARAS.pdf.txt
56a94e25ad6a28fad903b1ad81b971f7
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/346/1/DR.HAYDAR+ARAS.pdf
5c955cf094a1bfaa807e6537cecaf2e8
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/346/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
Direkt Işınım
Yaylı Işınım
Toplam Işınım
Atmosferik Geçirgenlik
Güneş Enerjisi
Termosifon Akış
Isı Değiştirgeçli Su Deposu
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/347
2016-03-25T01:00:10Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Verbascum exuberans hub.-mor. türünün in vivo antinosiseptif ve antiinflamatuvar etkilerinin araştırılması
Durmuş, Başak
Uyanoğlu, Mustafa
Karvakrol, Lamiaceae familyasının uçucu yağlarında bulunan bir bileşendir. Antihepatotoksik, hepatoprotektif özelliğinin yanında karaciğer rejenerasyonuna katkısının olduğu bilinmektedir. Karvakrolün, hücre proliferasyonu ve rejenerasyon mekanizması üzerine etkisi ile ilgili yapılan araştırmalar az sayıdadır. Bu nedenle çalışmamızda, sıçanlarda %70 parsiyal hepatektomi (PH) sonrası uyarılan karaciğer rejenerasyonuna IL-6/STAT3 ve MAPK yolakları üzerinden karvakrolün etkisi araştırılmıştır.
Çalışmamızda, ağırlıkları 250±30 gr olan 3 aylık erkek Wistar albino sıçanlardan her grupta n=6 olacak şekilde 6 grup oluşturulmuştur. Grup I ve II, Sham grupları; Grup III ve IV, 1mL %0,9 NaCl; Grup V ve VI ise 73 mg.kg-1 karvakrol verilen gruplardır. Grup III, IV, V ve VI hayvanlarına %68-70 PH yapılmıştır. Cerrahi işlemlerden 24 ve 48 saat sonra diseksiyon yapılmıştır. Serum örneklerinde Alanine Transaminase (ALT) enzim seviyeleri belirlenmiştir. Karaciğer rejenerasyon oranı hesaplanmıştır. Karaciğer kesitlerinde Hematoxylin ve Eosin (H&E) boyama ile histopatolojik analiz ve Proliferating Cell Nuclear Antigen (PCNA) immunhistokimya boyama ile proliferasyon değerlendirmeleri yapılmıştır. Karaciğerde, RT-PCR analizi ile IL-6/STAT3 ve MAPK yolaklarındaki bazı genlerin ifade düzeylerine ve Western Blot analizi ile bu genlerin protein ifadelerine bakılmıştır.
Çalışmamızdan elde edilen tüm veriler istatistiksel olarak değerlendirilip gruplar arasında karşılaştırılmıştır. Buna göre; PH’den 24 ve 48 saat sonra karvakrolün hepatosit çoğalması ve karaciğer rejenerasyonu üzerine olumlu etki gösterdiği saptanmıştır.
Carvacrol is a component in the essential oil of Lamiaceae family. Besides antihepatotoxic and hepatoprotective property is known that the contribution of liver regeneration. The research of related to the effects on cell proliferation and regeneration mechanism of carvacrol are merely. Therefore, in our study, 70% partial hepatectomy (PH) after liver regeneration in rats, induced IL-6/STAT3 and MAPK pathways through carvacrol effect was investigated.
In our study, 6 groups were created to be each group n = 6 with Wistar albino male rats weighted 250±30 gr and 3 month old. Group I and II, Sham operated; Group III and IV, 1ml 0.9% NaCl; The Group V and VI are the group that treated with 73 mg.kg-1 carvacrol. 68-70% PH was performed to Group III, IV, V, VI animals. Dissection was performed 24 and 48 after surgical procedure. Alanine transaminase (ALT) enzyme levels in serum samples were determined. The liver regeneration rate was calculated. In liver sections, evaluation of histopathological analysis by staining Hematoxylin and Eosin (H&E) and the proliferation by proliferating cell nuclear antigen (PCNA) immunohistochemical staining was performed. In the liver, certain genes expression in IL-6/STAT3and MAPK pathways with RT-PCR analysis and protein expression of these genes with Western blot analysis were measured.
All data obtained from this study were compared between groups were statistically evaluated. Accordingly; 24 and 48 hours after PH carvacrol on hepatocyte proliferation and liver regeneration was found to show a positive effect.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/347
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/347/1/10093122.pdf
a5aa598c45a4510f839788926d8a9b88
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/347/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/347/3/10093122.pdf.txt
6b1fc3bf1fa3f99f4afc08a6b84b56b2
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Karaciğer Rejenerasyonu
IL-6/STAT3 Yolağı
SOCS3
MAPK Yolağı
PCNA İndeksi
Liver Regeneration
IL-6/STAT3 Pathway
MAPK Pathway
PCNA Index
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/383
2016-05-11T00:00:31Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Verbascum exuberans hub.-mor. türünün in vivo antinosiseptif ve antiinflamatuvar etkilerinin araştırılması
Eyiiş, Esra
Ayhancı, Adnan
Bu çalışma, Verbascum exuberans ekstresi (Vex)’nin antinosiseptif etkinliğini, bu
etkide serotonerjik, nitrerjik ve opiyoderjik yolaklar üzerindeki rolünü ve antiinflamatuvar
aktivitesini belirlemek üzere dizayn edilmiştir. Ekstrenin santral antinosiseptif etkinliği tail
clip, tail flick ve hot plate testleriyle, periferal antinosiseptif etkinliği ise asetik asit ile
oluşturulan writhing testiyle araştırılmıştır. Bu duruma ek olarak, Vex (250 mg/kg) LNAME
(100 mg/kg), siproheptadin (50 μg/kg) ve nalokson (1 mg/kg) ile kombine
edilmiştir. Karragenan ile oluşturulan arka ayak pençe ödem modeli Vex (250 mg/kg)’nin
antiinflamatuvar aktivitesinin belirlenmesinde kullanılmıştır. 250 mg/kg Vex % MPE
değerlerini sadece tail clip testinde arttırırken (p˂0,05), 500 mg/kg Vex % MPE
değerlerini tail clip, tail flick ve hot plate testlerinde arttırmamıştır (p˃0,05). Ekstrenin her
iki dozu asetik asit ile oluşturulan writhing testinde kıvranma sayılarını azaltmıştır
(p˂0,001). Vex ile kombine verilen L-NAME santral antinosiseptif testlerdeki % MPE
değerini sadece tail clip testinde arttırdığı görülmüştür (p<0,05). L-NAME ve nalokson
kombine gruplarında ekstrenin kıvranma sayılarını azalttığı (p<0,05), siproheptadin ile
kombine verilen grupta ise azaltmadığı belirlenmiştir (p>0,05). Çalışmamızda, Vex’nin
santral spinal düzeyde antinosiseptif etkili olduğu, santral supraspinal düzeyde
antinosiseptif etkili olmadığı ve Vex’nin periferal antinosiseptif etkili olduğu bulunmuştur.
Vex’nin periferal antinosiseptif etkide hem nitrerjik hem de opiyoderjik yolaklara aracılık
ettiği, serotonerjik yolağın aracılık etmediği görülmüştür. Ayrıca, Vex’nin santral spinal
düzeyde nitrerjik yolak üzerinden antinosiseptif etkiye aracılık ettiği belirlenmiştir. Vex,
karragenan ile oluşturulan inflamasyona karşı ödem miktarını TNF-α ve IL-1β düzeylerini
azaltarak inhibitör etki göstermiştir.
This study was designed to investigate the antinociceptive effects of Verbascum
exuberans extract (Vex) and the contribution of nitrergic, serotonergic and opioidergic
pathways of Vex, and the antiinflammatory activity of Vex. Tail clip, tail flick, and hot
plate tests were used to investigate the central antinociceptive effect and acetic acidinduced
writhing test was used to assess the pheripheral antinociceptive effect of Vex. In
addition, Vex (250 mg/kg) was combined with L-NAME (100 mg/kg), cyproheptadine (50
μg/kg), and naloxone (1 mg/kg). Carrageenan-induced hind paw edema model was used
for the assessment of antiinflammatory activity of Vex (250 mg/kg). Vex 250 mg/kg
increased MPE % solely in tail clip test (p<0.05), whereas Vex 500 mg/kg did not enhance
MPE % in tail clip, tail flick and hot plate tests (p>0.05). The combined use of Vex with LNAME
reduced the MPE % solely in tail clip test (p<0.05). Both doses of Vex decreased
the number of strechings in acetic acid-induced writhing test (p<0.001). The combined use
of Vex 250 mg/kg with L-NAME and naloxone decreased the number of strechings
(p<0.05), while cyproheptadine did not (p˃0.05). We suggest that Vex presents central
spinal but not central supraspinal antinociceptive effect and Vex shows peripheral
antinociceptive effect. The opioidergic and nitrergic pathways seem to mediate its
pheripheral antinociceptive effect of Vex while serotonergic pathway is not involved.
Besides, nitrergic pathway seems to mediate its central spinal antinociceptive activity of
Vex. Vex inhibits carrageenean-induced edema formation as a consequence of decreasing TNF-α and IL-1β levels.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/383
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/383/1/10085734.pdf
d620caf1a1fe983b410b13770faa6d69
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/383/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/383/3/10085734.pdf.txt
54c614fb9ecb4089ef945aba2b60be24
info:eu-repo/semantics/openAccess
Verbascum Exuberans
Scrophulariaceae
Antinosiseptif Etki
Antiinflamatuvar Etki
Antinociceptive Effect
Antiinflammatory Effect
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/373
2016-05-06T00:00:30Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
Selülozun diyabet, kolestrol ve tansiyon sınıfına ait bazı ilaçların kontrollü salımında kullanılması ve ilaç etkileşimlerinin deneysel ve teorik olarak incelenmesi
Harzadın, Münevver
Temir, Ali Demir
Bu çalışmada, selüloz adsorbanının bazı diyabet (Akarboz (D1), Metformin (D2), Gliklazid (D3)), kolesterol (Gemfibrozil (K1), Ezetimib (K2), Fenofibrat (K3)) ve tansiyon (Atenolol (T1), Metoprolol (T2), Karvedilol (T3)) ilaçları ile adsorpsiyon kabiliyetinin ikili ve üçlü ilaç etkileşimleri araştırılmıştır.
Teorik hesaplamalarda MOPAC2012 paket programında PM6 ve PM7, Gaussian 09 paket programında DFT hibrit yaklaşımı, adsorpsiyon deneylerinde ilaç aktif maddelerinin selüloz üzerindeki adsorpsiyonu ve kontrollü salımı UV-Görünür Alan Spektrofotometresiyle incelenmiştir. Mopac2012 yönteminde vücut sıcaklığında (T=310K) kan fazında belirlenen K2-T2, K2-T3, K1-D2, K2-D1-T1, K3-D3-T2, K3-D2, K1-D2-T3 ve K1-D2-T3 molekülleri, DFT yönteminde K1-D2, K3-D1, K1-D2-T1 ve K3-D1-T3 molekülleri kullanıldığında birbirlerinin etkisini azaltacağı ya da artıracağı için mutlaka hekim tarafından doz ayarlaması yapılarak kullanılması gerekmektedir. Deneysel çalışmalarda ise vücut sıcaklığında pH=3‟te K1-T2 ve K1-D2-T2 moleküllerinin en yüksek salım yüzdesine sahip moleküller olduğu belirlenmiştir. Salım yüzdesinin yüksek olması ilaç molekülleri arasında etkileşimin olmadığını göstermektedir. Yani aralarında etkileşim olmayan K1-T2 ve K1-D2-T2 ilaç molekülleri selüloza adsorbe edilerek kullanıldığında ilaç vücutta daha uzun süre kalacak ve tedavi edici etkisini daha uzun süre gösterecektir.
Yapılan çalışmaların sonuçlarında etkileşimin termodinamik yönde gerçekleşmesi ve olası H-bağları için uyum halinde olması Mopac2012 ve DFT yöntemlerinde paralellik göstermektedir. Her iki yöntemde de etkileşim kararlılığı düşük olarak belirlenen K1-T2 ve K1-D2-T2 moleküllerinin deneysel çalışmalarda da en yüksek salım yüzdesine sahip olması uygulanan yöntemlerin sonuçlarının uyum içinde olduğunu göstermektedir.
In this study, adsorption ability of cellulose as adsorbent was investigated with binary and ternary drug interactions by using some diabetes (Acarbose (D1), Metformine (D2), Gliclazide (D3)), anti-cholesterol (Gemfibrozil (K1), Ezetimibe (K2), Fenofibrate (K3)) and anti- tension drugs (Atenolol (T1), Metoprolol (T2), Carvedilol (T3)).
Adsorption of drug active ingredients on cellulose and controlled release were investigated by using PM6 and PM7 methods of MOPAC2012 package program and DFT hybride approach of Gaussian 09 package program in theoretical calculations, and also by UV-Visible Spectrophotometer in adsorption experiments. According to theoretical calculations, the values obtained for blood phase at body temperature (T=310K) by Mopac2012 method, K2-T2, K2-T3, K1-D2, K2-D1-T1, K3-D3-T2, K3-D2, K1-D2-T3 and K1-D2-T3 molecules, and by DFT method, K1-D2, K3-D1, K1-D2-T1 and K3-D1-T3 molecules showed properties of increasing or decreasing effect on each other, so they necessarily have to be used with dosing by doctors. However in experimental studies in body temperature at pH=3 it was determined that, the molecules of K1-T2 and K1-D2-T2 have the maximum release percent. The higher release percents indicate the lack of interactions between the drug molecules. Thus when K1-T2 and K1-D2-T2 drug molecules which have no interaction among them are used by being adsorbed on cellulose, the drug will exist for a long time in body and its therapeutic effect will last longer. In the results of the study, the thermodynamic nature of the interactions results and being in tune for possible H-bonds showed parallelism in Mopac2012 and DFT methods. Both methods indicate that K1-T2 and K1-D2-T2 molecules have low interaction stabilities and also in experimental study the same molecules showed the highest percentage of release. This means being in concert with the results of the methods used.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/373
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/373/1/10069587.pdf
8ab0b8314caf60e37d27824bd762a6ef
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/373/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/373/3/10069587.pdf.txt
a277a704b4d1ddb9d35957a8927f9fb3
info:eu-repo/semantics/openAccess
Adsorbsiyon
DFT
Diyabet
İlaç etkileşimi
İlaç salımı
Kolesterol
Mopac2012
Selüloz
Tansiyon
Adsorbtion
Cellulose
Cholesterol
DFT
Diabetes
Drug interaction
Tension
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/374
2016-05-06T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_94
Gaz ölçümleri ile örtülü kırık zonlarının belirlenmesi: Güzelburç Kırığı, Antakya
Gülbay, Ahmet Hilbi
Yüce, Galip
Bu Yüksek Lisans tez çalışması, Türkiye’nin güneyinde, Hatay ilinin Antakya ilçesine bağlı Güzelburç ve Maşuklu beldelerinde, 2004 yılında oluşmaya başlayan ve gelişimi 2014 yılında pik yapan Güzelburç kırığı üzerinde ve çevresinde yapılan gaz ölçümleri hakkındadır.
Çalışma kapsamında kırık çevresinde 117 lokasyonda radon (Rn), karbondioksit konsantrasyon (CO2 kons.) ve karbondioksit akış (CO2 flux) gaz ölçümleri yapılmıştır. Uzaktan algılama yöntemi kullanılarak seçilen ölçüm noktaları arazide kontrol edilerek uygun şekilde modifiye edilmiştir. Bölgede 2012-2014 yılları arasında yapılan gaz ölçümleri, Rn konsantrasyon değerleri 1- 95 kBeq/m3, CO2 konsantrasyon değerleri 2,500- 28,500 ppm ve CO2 akış değerlerinin 1.61- 60.91 g/(m2gün-1) arasında değiştiği ortaya koymuştur. Elde edilen bu sonuçlar kullanılarak Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) programı ile yoğunluk haritaları oluşturulmuştur.
Ayrıca 2012 ve 2014 yıllarında aynı lokasyonlarda tekrarlanan gaz ölçümleri ile zamansal gaz değişimi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte CO2 gazının kökeninin belirlenmesi için İtalya Istituto Nazionale di Geofisica e Vulcanologia (INGV) laboratuarında 13C analizleri yaptırılmıştır.
This study has been prepared as a MSc. Thesis and it is about the gas measurements at the Güzelburç fissure which have been seen firstly in 2004 and have deteriorated in 2014 near Güzelburç and Maşuklu areas in Antakya, Hatay.
Radon (Rn), CO2 concentration, and CO2 flux measurements have been conducted at 117 locations parallel and crossing to the fissure in the study. Soil gas measurement points selected by remote sensing techniques were suitably modified by on-site controls. Based on the in-situ Radon (Rn) measurements, Rn concentrations varied between 1 and 95 kBeq/m3, CO2 concentrations changed between 2.500 and 28.500 ppm, and CO2 flux values were between 1.61 and 60.91 g/(m2/day) according to the gas measurements which were conducted between 2012 and 2014. The concentration distribution maps of radon and CO2, as well as CO2 flux were drawn using Geographical Information System (GIS) software.
Furthermore, the variation of soil gas concentration values in time was analyzed by the repeated measurements between 2012 and 2014. Also, 13C isotope values of soil gas samples, collected from the points which have higher Rn and CO2, were analyzed in Istituto Nazionale di Geofisica e Vulcanologia (INGV) laboratory in order to determine the origin of the CO2 gas.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/374
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/374/1/10081318.pdf.pdf
f662ce8fe819920ab2be5fabc057e4fc
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/374/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/374/3/10081318.pdf.pdf.txt
9de04a43926941dfba0289de25dfc5b2
info:eu-repo/semantics/openAccess
Radon
CO2 Akış ve Konsantrasyon
Toprak Gazları
Örtülü Fay Tespiti
CO2 Flux and CO2 Concentration
Soil Gas
Buried Faults
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/377
2016-05-06T00:00:16Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
Triazoliltiyo substitüye asetilaminofenilbenzotiyazol türevlerinin sentezi ve karakterizasyonu
Kaya, Nergis
Tay, Naime Funda
Bu çalışmada bazı yeni Triazoliltiyo substitüye asetilaminofenilbenzotiyazol türevleri sentezlenmiştir. Bileşiklerin sentezi için önce 4-aminobenzoik asit ve 4-amino-3-metoksi benzoik asit, 2-aminotiyofenolle reaksiyona sokularak 4-(Benzotiyazol-2-il)fenilamin ve 4-(Benzotiyazol-2-il)-2-metoksibenzenamin elde edilmiştir. Elde edilen bu ürünlerin, kloroasetilklorürle reaksiyonu sonunda, N-(4-Benzotiyazol-2-il)fenil-2-kloroasetamit ve N-(4-(Benzotiyazol-2-il)-2-metoksifenil)-2-kloroasetamit elde edilmiştir. Elde edilen N-(4-Benzotiyazol-2-il)fenil-2-kloroasetamit ve N-(4-(Benzotiyazol-2-il)-2-metoksifenil)-2-kloroasetamit bileşikleri, 4-(2-(Piridin-3-il)tiyazol-4-il)-4-substitüye-2,3-dihidro-4H-1,2,4-triazol-3-tiyon türevleri ile reaksiyona sokularak N-(4-(Benzotiyazol-2-il)substitüyefenil)-2-[4-alkil-5-(2-(piridin-3-il)tiyazol-4-il)-4H-1,2,4-triazol-3-iltiyo] asetamit türevlerine ulaşılmıştır. Elde edilen türevlerin yapıları Elementel Analiz, IR, 1H NMR, Kütle spektral analiz verileri yardımıyla aydınlatılmıştır.
In this study, some new triazolylthiosubstitue acetylaminophenylbenzothiazole derivatives have been synthesized. For the synthesis of 4-(Benzothiazole-2-yl)phenylamine and 4-(Benzothiazole-2-yl)-2-methoxybenzenamine compounds, 4-aminobenzoic acid and 4-amino-3-methoxybenzoic acid, have been reacted with 2-aminothiophenol. This compounds by reacting with chloroacetyl chloride have been obtained N-(4-(Benzothiazole-2-yl)phenyl)-2-chloroacetamide and N-(4-(Benzothiazole-2-yl)-2-methoxyphenyl)-2-chloroacetamide. The obtained acetamide compounds by reacted with 4-(2-(Pyridine-3-yl)thiazole-4-yl)-4-substitue-2,3-dihydro-4H-1,2,4-triazole-3-thione derivatives, N-(4-(Benzothiazole-2-yl)substituephenyl)-2-[4-alkyl-5-(2-(pyridine-3-yl) thiazole-4-yl)-4H-1,2,4-triazole-3-ylthio]acetamide derivatives have been reached. The structure of obtained result compounds were elucidated by using, elemantal analysis, IR, 1H NMR, Mass spectral data.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/377
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/377/1/10085135.pdf
58744ca27f3b3813b39063b299482b25
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/377/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/377/3/10085135.pdf.txt
5021e36a5d495fac790bbbd893903efa
info:eu-repo/semantics/openAccess
2-Substitüye Benzotiyazol
1,2,4-Triazol
Asetamit Türevleri
2-Substitue benzothiazole
1,2,4-Triazole
Acetamide Derivatives
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/378
2016-05-06T00:00:19Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
Bazı benzimidazol ve nemzoksazol türevlerinin yumuşak çeliğin korozyonu üzerindeki inhibisyon etkisi
Karahan, Yeşim
Caner, Necmettin
Bu çalışmada benzimidazol ve benzoksazol molekülleri ile bu moleküllerin bazı türevleri, sulu ortamdaki yumuşak çeliğin korozyonunun önlenmesine yönelik çalışmalara ışık tutması amacıyla, inhibitör olarak kullanılabilme yeteneklerinin öngörülebilmesi ve karşılaştırılabilmesi için teorik incelemelerle değerlendirilmiştir.
Kuantum kimyasal hesaplamalar Gaussian 03W Revision D.01 programı ile PCM, SCF ve Naturel Bond Orbital ( NBO ) analizleri ile gerçekleştirilmiştir. Teorinin en üst düzeyi olan B3LYP 6-311++G(d,p) temel setinde korozyon inhibitör potansiyelliği ile en uyumlu özellikler olarak kabul edilen EHOMO, ELUMO, enerji aralığı değerlerinin yanı sıra dipol moment değerleri hesaplanmış; ayrıca kimyasal reaktifliğe ilişkin bilgiler sağlayan parametreler olan elektronegatiflik ve kimyasal potansiyel değerleri ile, global sertlik ve inhibitör molekülden metal atomuna aktarılan elektronların kesri değerleri belirlenmiştir.
Çalışmada gerek benzimidazol, gerekse de benzoksazol grubu moleküllerde inhibitör olarak kullanılabilme yeteneği ile, çeşitli kuantum mekaniksel parametreler arasındaki parallellikler araştırılmış; bazı moleküller için literatürde bulunabilmiş deneysel sonuçlar ile uyumluluk irdelenerek, hesaplamayla elde edilen sonuçların anlamlılığına ilişkin saptamalar yapılmaya çalışılmıştır.
In this study, benzimidazole, benzoxazole and some derivatives of these molecules were examined by theoretical calculation methods in terms of making predicitions and comparison of their usage capabilities as inhibitors and to shed light on the study of the prevention of mild steel corrosion in aqueous media.
Quantum chemical calculations were carried out by Gaussian 03W Revision D.01 program with PCM, SCF and Natural Bond Orbital (NBO) analysis. At the basis set of B3LYP 6-311 ++ G (d, p) which is the highest level of the theory, the values of EHOMO, ELUMO, energy gap and also dipole moment which are considered to be most compatible properties with the potential of being potential corrosion inhibitor were calculated. Further, the electronegativities, chemical potentials, the global hardness and some parameters providing information on chemical reactivity such as the electronegativities, chemical potentials, global hardness and fractions of electrons transferred from inhibitor molecules to the metal atoms were determined.
Parallelism between the various quantum mechanical parameters with usage capabilities as corrosion inhibitors of both benzimidazole and benzoxazole derivatives were investigated and furthermore ,it could have tried to make some determinations concerning the significance of the results obtained by calculations by examining the compatibility with the experimental results found in the literature for some molecules.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/378
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/378/1/10063782.pdf
42fe491ab7f31015bf610f20ab5683f1
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/378/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/378/3/10063782.pdf.txt
66aaf468bb29e50dfe986a8ac024e9ba
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Yumuşak Çelik
Korozyon
İnhibisyon
Benzimidazol
Benzoksazol
Mild steel
Corrosion
Inhibition
Benzimidazole
Benzoxazole
Ab-initio calculation
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/396
2016-05-11T00:00:10Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Sıçanlarda kısa süreli böbrek iskemi/reperfüzyon hasarına karşı geraniolün koruyucu etkisi
Danış, Seren
Canbek, Mediha
Tez çalışmasında sıçanlarda deneysel olarak oluşturulan böbrek iskemi reperfüzyon hasarına karşı, antioksidan özelliğe sahip geraniolün koruyucu etkileri araştırıldı.
Deneysel çalışmada; herbirinde n=7 olmak üzere 28 adet Wistar albino cinsi erkek sıçanlar rastgele seçilerek 4 grup oluşturuldu. Grup I (Sham), Grup II (İ/R + Serum Fizyolojik), Grup III (50 mg/kg Geraniol + İ/R), Grup IV (100mg/kg Geraniol + İ/R) olarak belirlendi. Tüm gruplara ksilazin (10mg/kg) ve ketamin (70mg/kg) anestezisi altında sağ böbrek nefroktomisi yapıldı, 15 gün iyileşmeleri beklendi. Grup I ve II’ ye 2 ml SF, Grup III ve IV’ e sırasıyla 50 mg/kg ve 100 mg/kg geraniol tek doz halinde iskemiden bir saat önce intraperitonal olarak verildi. Grup I haricindeki gruplara 45 dakika iskemi ve 4 saat reperfüzyon uygulandı. Deney sonunda tüm sıçanlardan kan örnekleri ve böbrek dokuları alındı. Serum örneklerinde kanda üre nitrojen testi (BUN) ve kreatinin (CRE) değerlerine bakılırken, doku örneklerinde katalaz (CAT) ve süperoksit dismutaz (SOD) enzim aktiviteleri ölçüldü. Doku kesitleri H&E ile boyandı ve ışık mikroskobunda incelendi.
Çalışma sonuçlarına göre; Grup I ve Grup II’ nin serumda BUN ve CRE, doku örneklerinde CAT ve SOD değerleri karşılaştırıldığında Grup II’ de yükseldiği ve bunun sonucunda İ/R hasarının oluştuğu gözlendi. Geraniol uygulanan Grup III ve Grup IV’ ün değerlerinin Grup I’ e yaklaştığı gözlendi. Birbirine paralellik gösteren bu sonuçlar; 50 mg/kg’ lik geraniolün, 100 mg/kg’ lik geraniole göre daha etkili olduğunu destekler nitelikteydi.
Deney sonuçlarına göre; intraperitonal olarak uygulanan geraniolün böbrek iskemi reperfüzyon hasarına karşı koruyucu etkisi olduğunu gösterdi.
In this thesis study, the possible protective effects of geraniol, which is known to be an antioxidant, were investigated against experimentally induced short-term renal ischemia/ reperfusion (IR) injury in rats.
In this empirical study, 28 Wistar-albino type 28 male rats (n=7) were prepared. They were randomly separeted into 4 groups. The groups were determined as follows: Group I (Sham), Group II (IR), Group III (50 mg/kg Geraniol + IR), Group IV (100 mg/kg Geraniol + IR). Under anesthesia, the right kidney nephrectomy was performed in all groups by using ksilazin (10mg/kg) and ketamin (70mg/kg). The rats were allowed to recover for 15 days before they were subjected to IR injury. Then, 2 ml SF was injected to Group I and Group II; 50 mg/kg geraniol was injected to Group III and 100 mg/kg geraniol was injected to Group IV intraperitoneally one hour before ischemia. 45 minutes ischemia and 4 hours reperfusion were applied to all groups expect Group I. The dissection was performed in the Group I (without ischemia) after reperfusion. At the end of the experiment, Blood Urea Nitrogen (BUN), Creatinine (CRE) activities in the blood serum and the Catalase (CAT) and Superoxide dismutases (SOD) Hematoxylien & Eosine and investigated by light microscope.
At the end of the study, when Group I and Group II’s BUN and CRE values of the I/R injury were compared, it was determined that there had been an increase in Group II and as a result of this, I/R injury had been created. It was observed that as a result of the application of geraniol, the CAT and SOD activities approached the control values and prevented this, injury 50 mg/kg geraniol was thought to be more effective when compared to 100 mg/kg of geraniol.
The results obtained in the study showed that geraniol has a protective effect renal against renal I/R injury.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/396
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/396/1/10084836.pdf
791cd956339929bb749e719fb32756b5
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/396/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/396/3/10084836.pdf.txt
6cb032ba1539ff31c20d8c30419376d4
info:eu-repo/semantics/openAccess
Serbest Radikal
Antioksidan
Geraniol
İskemi Reperfüzyon
Böbrek
Kidney
Ischemia/Reperfusion
Free Radical
Antioxidant
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/382
2016-05-11T00:00:27Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Farklı antibiyotik gruplarını içeren sentetik atıksuların anaerobik arıtımı ve mikrobiyal komünitenin belirlenmesi
Malay, Dilek
İşcen, Cansu Filik
Antibiyotikler insan ve hayvan hastalıklarının iyileştirilmesinde kullanılan en başarılı ilaç grupları arasındadır. Ancak antibiyotiklerin büyük bir kısmı insanlarda tam metabolize olmamaları ya da kullanılmayan antibiyotiklerin alıcı ortama boşaltılması nedeniyle, antibiyotikler kentsel atıksularda bulunabilmektedir. Su ve atık sulardan antibiyotik gideriminde kullanılan yöntemler arasında anaerobik arıtım yöntemlerinin kullanımı artış göstermektedir.
Günümüzde anaerobik arıtma sistemleri orta ve yüksek derecede organik maddeler içeren atık sular için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada farklı antibiyotik gruplarını içeren sentetik atık suların kesikli ve laboratuvar ölçekli yukarı akışlı dolgulu yatak reaktörde arıtımı, KOİ giderimi ve reaktördeki mikrobiyal çeşitliliğin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada amfoterisin b, eritromisin, flukonazol, kanamisin, sefamezin tetrasikilin, vankomisin antibiyotikleri kullanılmıştır. Kesikli reaktör çalışmalarının istatistiksel optimizasyonu sonucu elde edilen veriler dikkate alınarak sürekli reaktörde arıtım süreci takip edilmiştir. Reaktör sürecinde antibiyotik konsantrasyonu, organik yükleme oranı, kimyasal oksijen ihtiyacı gibi işletim parametrelerinin organik madde giderim verimi üzerine etkileri değerlendirilmiştir. En yüksek KOİ giderimi 30 mg/l antibiyotik içeren atık suyun uygulandığı, hidrolitik alıkonma süresinin 96 saat ve Organik yükleme oranının 0,618 g KOİ l-1 gün-1 olduğu koşullarda gerçekleşmiştir. Çalışmada denenen tüm antibiyotik konsantrasyonlarında (10-100 mg/L) çıkış suyunun deşarj standartlarını sağlayacak düzeyde arıtıldığı belirlenmiştir. Ayrıca, uygulanan toksisite test sonucunda toksik olan giriş atık suyunun arıtım sonrasında toksik etkisinin kalmadığı bulunmuştur. Arıtımda rol alan mikrobiyal konsorsiyumun belirlenmesinde yeni nesil dizileme tekniği kullanılmıştır. Yeni nesil dizileme sonuçlarına göre, anaerobik çamurda 347 bakteri ve 26 arke üyesi tespit edilmiştir. Bakterilerden %19,56’ lik oranla Syntrophobacter spp. ve arkelerden %94,064 Methanosaeta spp. baskın türler olduğu ve arıtımda etkin oldukları tespit edilmiştir.
Antibiotics are among the most successful group of pharmaceuticals used for human and veterinary therapy. However, large amounts of antibiotics are released into municipal wastewater due to incomplete metabolism in humans or due to disposal of unused antibiotics. Anaerobic treatment systems increasingly used for removal of antibiotics from wastewater.
Today, anaerobic treatment systems commonly used for wastewater containing medium and high degree of organic matters. This study was carried out for the treatment of synthetic wastewater containing different antibiotic group in batch and laboratory scale up flow packed bed reactor; for removal of COD and for investigation of the microbial diversity in reactor. In this study, amphotericin b, erythromycin, fluconazole, kanamycin, cefamezin, tetracycline, vancomycin antibiotics were used. The treatment process was monitored based on the statistical optimisation data of the batch reactor studies. The effects of operating parameters such as wastewater concentration, organic loading rate: OLR, chemical oxygen demand: COD on organic matter removal efficiency was evaluated in the reactor process. The highest COD removal efficiencies were obtained for the use of waste water containing 30 mg/l antibiotic at 96 hour HRT and 0,618 g COD/day OLR. For all samples with different antibiotic concentrations (10-100 mg/l) the treated water was treated to provide the water discharge standards. According to the results of the toxicity test, it was found that the toxicity of the raw wastewater was eliminated after the treatment. Next generation sequencing was used for determining microbial diversity. According to next generation sequencing results, 347 bacteria and 26 archaea members have been detected in the anaeorobic sludge. Also, of the bacterial strain Syntrophobacter spp. (19.56%) and of the archea strain Methanosaeta spp. (94,064 %) was found to be effective in treatment.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/382
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/382/3/10067352.pdf.txt
7ac27f4c9d6b0b63211325a5624d4ec2
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/382/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/382/1/10067352.pdf
1b1e69a97d8d8d2335952bb1517f8940
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Anaerobik Arıtım
Kesikli Reaktör
Yukarı Akışlı Anaerobik Dolgulu Yatak Reaktör
Antibiyotik
Sentetik Atık Su
Yeni Nesil Dizileme
Anaerobic Treatment
Batch Reactor
Up Flow Packed Bed Reactor
Antibiotic
Synthetic Wastewater
Next Generation Sequencing
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/384
2016-05-11T00:00:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Eskişehir yeni garının trafik etkilerinin değerlendirilmesi
Şahin, Faruk Erdem
Bilgiç, Şafak
Trafik sorunları psikolojik, ekonomik ve çevresel zararlar vermektedirler. Trafik sorunlarının çözümünde kavşaklar arası etkileşim kurulması önemli bir unsurdur. Bir trafik şebekesinin performansı gecikme değeriyle anlaşılır. Sinyalize kavşaklarda meydana gelen taşıt gecikmeleri tüm sistemi etkilemektedir. Taşıtların gecikmesi hem yakıt kullanımını, hem de egzoz emisyonu değerlerini artırmaktadır.
Kavşaklar arası koordinasyonun, trafik akış ve faz düzenlemelerinin öneminin incelenebilmesi amacıyla Eskişehir Gar bölgesi çalışma bölgesi olarak seçilmiştir.
Eskişehir Gar Bölgesi kent merkezinin ortasında yer almaktadır. Artan nüfus ve yetersiz kalan yollar Eskişehir Gar Bölgesi’nde beraberinde trafik sorunlarını da getirmiştir. Devam eden Yüksek Hızlı Tren inşaatları ile artacak yolcu sayısına hizmet verebilmek amacıyla, yeni Eskişehir Gar binası çalışmaları devam etmektedir. 2023 yılında günlük 20000 kişiye ulaşması beklenen Yüksek Hızlı Tren yolcuları sebebiyle, bu bölgede ciddi trafik sorunları oluşması beklenmektedir.
Tez çalışmasının amacı, Gar Bölgesi’nin güneyinde kalan ve bugün dahi ciddi trafik sorunlarına sahip olan M.K. Atatürk Caddesi’nin kavşakları arasında faz ve koordinasyonların düzenlenip, yeni senaryolar üretmek ve karşılaştırmaktır. Bu cadde üzerindeki sinyalize kavşaklarda tek yön, çift yön ve koordinasyon yapılması gibi çeşitli senaryolar üretilip analiz yapılmıştır. Aynı zamanda gar bölgesi gelecek trafik etkileri de dikkate alınmıştır.
Çalışma sonuçlarında kavşaklar arası koordinasyon oluşturma ve Mustafa Kemal Atatürk Caddesi’ni tek yöne çevirme en verimli sonuç olarak görülmüştür. Toplam gecikme değerinde, kavşaklar arası koordinasyon sistemi kurulmasıyla yüzde 40’a varan ve koordinasyonla beraber tek yön sistemi kurulmasıyla yüzde 54’e varan azalmalar görülmüştür.
Traffic problems give psychological, economic and environmental damage. The establishment of interaction between intersections is an important element in the solution of traffic problems. Delay values to understand the performance of a traffic network. Vehicle delays occurred in signalized intersections affects the whole system. Vehicle delays increases both the use of fuel and exhaust emission values.
Eskisehir Station Area was selected study area for analyze importance of phase sequence, traffic flow and intersection coordination.
Eskişehir Station Area located in the middle of the city center. Increasing population and inadequate roads get along with traffic problems in Eskişehir Station Area. Eskişehir New Station building continues for ongoing construction High Speed Rail and serve to increase number of passengers. 20000 people are expected to reach a daily High Speed Rail passengers in 2023 because of expected to be serious traffic problems in this area.
The aim of the thesis, edit phase and coordination to generate and compare new scenarios between M.K Atatürk Street’s intersections which is south of the station and is having serious traffic problems even today. Signalized intersections on this street generated and analyzed one direction, two directions and establishing coordination such as various scenarios. Also future traffic impacts of station area were considered.
The most efficient result is seen establishing coordinate between intersections and M.K. Atatürk Street turn one way. Total value of delay reduction is seen establish coordinate system up to 40 percent and turn one-way system up to 54 percent.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/384
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/384/1/10071272.pdf
216caa6f1e41ef72e613b38a87d6c2ac
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/384/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/384/3/10071272.pdf.txt
f6384f66c9cfb1dbc894202838a466a6
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Eskişehir
Sinyalize Kavşaklar
Sinyal Koordinasyonu
Gecikme
Signalized Intersections
Signal Coordination
Delay
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/385
2016-05-11T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Problemli kil zeminlerin uçucu kül ile iyileştirilmesi
Ünver, Emin
Savaş, Hasan
Problemli zeminler geoteknik mühendisliğinde önemli konulardan birisidir. Sıvılaşma potansiyeline, aşırı oturma problemine, yetersiz taşıma gücüne, şev duyarsızlığına, şişme ve dispersibilite potansiyeline sahip zeminler problemli zeminler olarak isimlendirilmektedir. Bu tür zeminlerin iyileştirilmesi için farklı yöntemler kullanılmaktadır. Kimyasal stabilizasyon gerek ucuz gerekse hızlı olması dolayısıyla sıklıkla tercih edilmektedir. Son yıllarda çevresel etkiler nedeniyle atık malzemeler kimyasal katkı olarak kullanılmaktadır. Mermer tozu, lastik kırpıntısı ve uçucu kül en çok tercih edilen atık malzemeler arasındadır. Bu çalışma kapsamında düşük plastisiteli killi bir zemin Soma ve Çatalağzı uçucu külü ile stabilize edilmiştir. Bu amaçla katkısız ve %5,10, 15, 20, 25, 30 uçucu kül katkı seviyelerindeki numuneler üzerinde serbest basınç, şişme ve dispersibilite deneyleri yapılmıştır. Yapılan deneyler sonucunda kil zeminin dayanım, şişme ve dispersibilite özelliklerinin iyileştiği görülmüştür. Özellikle Soma uçucu külü kil zeminin mühendislik özelliklerinin iyileştirilmesinde Çatalağzı uçucu külüne oranla daha etkilidir.
Problematic soils are important subjects of geotechnical engineering. Soils which
have liquefaction potential, excessive settlement problem, insufficient bearing strength,
slope insensitivity, swelling and dispersibility potential are named as problematic soils.
Different methods are used for improvement of these soils. Chemical stabilization is
preferred frequently because it is cheap and fast. In last years, waste materials have beenused as chemical additives due to environmental effects. Marble powder, tire buffing andfly ash are the most preferred waste materials. In this study, clay soil with low plasticity has been stabilized with Soma and Çatalağzı fly ash. For this purpose, unconfined shear strength, swelling and dispersibility test have been performed for on samples without the additive and with fly ash additive (%5,10,15,20,25 and 30). As a result of experiments, it is shown that strength, swelling and dispersibility properties of clay soil are improved. Especially, Soma fly ash is more effective for improving engineering properties of clay soil compared to Çatalağzı fly ash.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/385
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/385/3/10088331.pdf.txt
b88a0917a21e230488d569806b45ec09
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/385/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/385/1/10088331.pdf
c6b5f1d4ed1ce7c168e69492725ec4c3
info:eu-repo/semantics/openAccess
Dispersif Zemin
İyileştirme
Kil
Şişme
Uçucu Kül
Dispersive Soil
Stabilization
Clay
Swelling
Fly Ash
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/372
2016-04-27T00:00:12Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Uzay kafes sistemlerin montajında yapılan hataların incelenmesi
Nassreldin, Mohamed
Ünlüoğlu, Eşref
Sap2000 ile deplasman verebilmek için bir çok örnek üzerinde deplasman nereye
verileceği çubuk uçlarına mı yoksa düğüm noktalarına mı verileceği araştırıldı. Bu
deplasmanın gerçek sonuç vereceği sistemler çözülüp sonuçlar test edildi.
Uzay kafes sistemi çelikten yapılan bir yapıdır. Dünya'da çelik vazgeçilmez bir
malzeme haline gelmiştir, çeliğin kullanımı günler geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Uzay kafes
sistemleri tamamen çelikten oluşur ve birçok değişik yapılarda çatı olarak kullanmaktadır.
Uzay kafes sisteminin montajını yaparken birçok işçi bolun (civata) sıkma hataları ve diğer
hatalar oluşturmaktadır. Birleşim yerleri en çok problemli yerlerdir. Bir uzay kafes
sistemde herhangi bir çubuğun gereğinden fazla sıkılması durumunda çubuklara gelen
kuvvetlerin nasıl değiştiği araştırıldı, bu araştırma sonucunda hatalı bir montaj yapılması
durumunda kafes kiriş elemanlarındaki değerlerin önemli ölçüde değişebildiği gözlendi.
Düşünülmeyen bir hatanın söz konusu sistemin güvenliğini büyük ölçüde etkilediği
görülmüştür.
In this project, a number of examples have been studied to determine whether the
displacement value should be applied at the rod ends or at the nodes in order to apply the displacement to a space frame on Sap2000 program. Those example systems that produce real results from this displacement are solved, and their results are tested. Space frame systems are steel made structures. Steel has become an indispensable
material in the World, thus the use of steel as days going on is becoming widespread.
These systems are used as roof for different types of structures. There are a lots of errors
made by the workers or others during the installation of the system on the site. Those
errors mainly related with the connection node in tightenning the bolts, thus we can say
that joints are the most critical places. The variation of the forces acting on any space
frame resulting from inappropriate bolt tightenning of those system elements are analyzed. As a result of this research, during the faulty installation of the space frame elements, the force values changes substantially from the actual forces taken in the design. It is observed that an unestimated mistake can have a big impact on the system.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/372
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/372/1/10088871.Pdf.pdf
ce9b89a77181e89aafe2b819c33d7503
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/372/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/372/3/10088871.Pdf.pdf.txt
9a10d9431d19364d8722a8212e8f0442
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Uzay Kafes Sistem
Sap2000
Space Frame System
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/386
2016-05-11T08:35:27Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Açık kaynaklı otonom insansız bir hava aracının geliştirilmesi
Kökdemir, Gökberk
Zafer, Naci
Başarılı bilim insanlarının ve yetenekli mühendislerin havacılık alanında yaptıkları önemli çalışmalar bu sektörün her zaman modern teknolojinin ana temsilcisi olmasını sağlamıştır. Her geçen gün hava araçları hayatımıza daha fazla girmekte, kullanım alanları askeri alanlardan sivil uygulamalara kadar geniş bir alana yayılmaktadır. Amatör araştırmacıların sağladıkları başarılarda kaydedilen artış, hava araçları geliştirme kabiliyetinin belli ülkelerin elinden zamanla çıkıyor olacağına işaret etmektedir. Birçok havacılık uzmanı 5.nesil hava araçları son insanlı araçlar olacağını ve gelecekteki hava platformlarının insansız otonom sistemlere dönüşeceğini iddia etmektedir.
Bu çalışmada, geçmiş birkaç on yıla ait otonom hava araçları detaylı olarak incelenmiş, ortaya çıkan çerçevede, açık kaynak kodlu özgün bir insansız hava aracı tasarımı geliştirilmiş ve düşük bütçeli bir prototipi inşa edilmiştir.
Aviation research conducted by expert scientists and skilled engineers hasenabled this industry to become the mainambassodor of advanced technologies.Day by day, aerial vehicles become a bigger part of our livesas their use become widespread from military to civilian applications.The achievements by amateur researchers give rise to the thought that the monopoly of certain countries over the cabability to develop aerial vehicles is slowly fading away. Many aviation authorities argue that fifth generation aerial vehicles will be the last generation of manned vehicles and the future platforms for the aerial vehicleswill be unmanned systems.
In this study,autonomous vehicles of the past few decades have been throughly examined and, within this framework, an open sourcednovel unmanned aerial vehicle design is developed and a low cost prototype is built.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/386
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/386/1/10087209.pdf
9bccf52270f573f53ad40c3cc3d79d48
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/386/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/386/3/10087209.pdf.txt
0b33498bfdceec0dcac6632d8392b367
Otonom Sistemler
İnsansız Hava Aracı
İHA
UAV
Unmanned Aerial Vehicle
Autonomous Systems
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/387
2016-05-11T00:00:25Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_87
Tek boyutlu fotonik yapılarda fotonik bant özelliklerinin incelenmesi
Korkmaz, Veysel
Çetin, Ali
Fotonik bant aralıklı malzemelerin ve bunların ışığın yayınımının kontrolünde
kullanılmalarının çeyrek asır önce keşfi, bilimin bir çok alanında yeni ve heyecan verici
gelişmelere ve araştırmalara neden olmuştur. Bu yapıların uygun yöntemlerle
modellenmesi ve analizi onların anlaşılması açısından önemlidir.
Bu çalışmada, öncelikle tek boyutlu periyodik fotonik bir yapıda kırılma indisi
faktörü (δ) ve doluluk faktörünün (η) değişimine bağlı olarak dalga vektörü ve bant
aralığı karakteristikleri gösterildi. Bazı kritik yapısal parametrelerdeki değişimin çok
yönlü yansıma bandı üzerindeki etkisi iki farklı periyodik tabakalı sistem ele alınarak
karşılaştırmalı olarak incelendi. 3D ortamda TE ve TM polarizasyonlarında ışık
dalgasının periyodik ortamda ilerleyişi 0o∼80o arasında farklı geliş açıları için simüle
edildi. Sistemin toplam bant genişliği ile periyot arasında doğrusal bir ilişkinin olduğu
belirlendi. Çok yönlü bant aralığının bir uygulaması olarak, görünür spektrum
bölgesinde 300-750 nm dalgaboyu aralığında çalışan silisyum temelli iki tabakadan
oluşan periyodik bir yapı kullanılarak açısal seçici kusursuz bir yansıtıcı tasarlandı.
Son olarak, 1550 nm optik iletim aralığında tasarlanan simetrik ve asimetrik iki
kusurlu periyodik yapı için, kusur modunun geçirgenlik karakteristikleri TE/TM
modlarında ayrı ayrı çalışıldı. Geliş açısının değişiminin, kusur modunun pozisyonu ve
pik değeri üzerindeki etkisi gösterildi. Kusur tabakasının yapısal parametrelerinin sistem
üzerindeki etkisi ve Q kalite faktörü analiz edildi. Sayısal hesaplamalar için İletim
Matrisi Yöntemi (İMY) ve Düzlem Dalga Yöntemi (DDY) kullanıldı.
The photonic bandgap materials and their usage to control propagation of light which
were discovered a quarter century ago; have caused exciting and new developments and
researches in many areas of science. Modeling and analysis of these structures by
appropriate methods are important in understanding, correctly.
In this thesis; primarily, wave vector and bandgap characteristics have been shown
with regard to varying refractive index factor (δ) and filling factor (η) in one
dimensional periodic photonic structure. The effect of changing some critically
structural parameters on omni-directional reflection band has been comparatively
analyzed by using three different periodically layered systems. In three-dimensional
space, the propagation of light wave in periodic medium for TE and TM modes has
been simulated for different incident angles varying between 00~800. Direct relation has
been determined between the total bandgap and the period of the system. As an
application of omni-directional band-gap, an angularly selected perfect reflector has
been designed by using a periodically two layered silicon based structure working in
visible spectrum with the wavelength varying between 300-750 nm.
Lastly, transmittance characteristics of defect mode have been studied for both TE
and TM polarizations; for two symmetric and asymmetric defective periodic structures
which were designed for 1550 nm optical propagation gap. The effect of varying
incident angle on the position and peak value of defect mode has been shown. The
effect of varying structural parameters of defect layer on the system and Q -the quality
factor- has been analysed. Transfer Matrix Method (TMM) and Plane Wave Method
(PWM) have been used for computational calculations.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/387
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/387/3/10070021.pdf.txt
22920d02bf126db99f76a56a361413d9
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/387/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/387/1/10070021.pdf
8e396663c521db758742397e13a7ef4d
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Fotonik Kristaller
Fotonik Bant Aralığı
Yerelleşmiş Kusur Modları
Periyodik Tabakalı Ortam
Photonic Crystals
Photonic Bandgap
Localized Defect Modes
Periodic Layered Medium
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/397
2016-05-11T00:00:13Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_87
(MgO)x(ZnO)1-x ince filmlerinin üretimi ve karakterizasyonu
Temel, Sinan
Peker, Derya
Sürekli gelişen optoelektronik teknolojisi alternatif saydam iletken oksit
malzemelere ihtiyaç duymaktadır. Bu amaçla, yaptığımız çalışmada magnezyum oksit
(MgO) ile katkılanan çinko oksit (ZnO) filmlerin katkılanma sonrası sahip olacağı
karakteristikler incelenmiştir. ZnO filmler, saydam iletken oksit malzemelerin en
önemlilerinden biri olup optoelektronik teknolojisinde sıklıkla kullanılır. ZnO tabanlı
optoelektronik malzemelerin uygulama alanlarını genişletmenin önemli bir adımı yasak
enerji aralığı mühendisliğinin gerçekleştirilmesidir. Bu amaçla ZnO, bir başka geniş yasak
enerji aralığı değerine sahip olan MgO gibi bir bileşik ile yasak enerji aralığının
genişletilmesi için alaşım oluşturabilir. ZnO, MgO ile katkılandığında oluşan MgZnO
yapısının yasak enerji aralığı değeri, katkılanan MgO’nun konsantrasyonunun artması ile
artırılabilir. Bu çalışmada, (MgO)x(ZnO)1-x filmler (x değeri 0’dan 1’e değişir) sol-gel
döndürerek kaplama tekniği ile farklı MgO katkı konsantrasyonlarında cam taban üzerine
üretilmiştir. Döndürerek kaplamanın her bir parametresini değiştirerek her seri için en iyi
filmin oluşacağı şartlar belirlenmiştir. Oluşan filmlerin yapısal, yüzeysel, optiksel ve
elektriksel özellikleri sırasıyla, X-Işını Kırınımı (XRD), Alan Emisyonu Taramalı Elektron
Mikroskobu (FESEM), UV-Visible Spektroskopisi ve Dört Uç Metodu kullanılarak karakterize
edilmiş ve bu özellikler üzerine katkılamanın etkileri incelenmiştir. Hangi filmin en iyi
kristalleşmeyi gösterdiği XRD desenlerinden belirlenmiştir. MgZnO filmlerinin yüzey
morfolojisinin MgO katkılaması ile değiştiği gözlemlenmiştir. Elde edilen filmlerin optik
özellikleri incelenerek direkt bant geçişli malzemeler oldukları tespit edilmiştir. Optik metot
yardımı ile yasak enerji aralıkları 3.33-4.34 eV aralığında bulunmuştur. (MgO)x(ZnO)1-x
filmlerin yasak enerji aralığının x değerini 0’dan 1’e doğru yükselterek ayarlanabileceği
gözlenmiştir. Dört uç metodu kullanılarak filmlerin elektriksel özdirenç değerleri
belirlenmiş ve MgO katkısı ile bu değerlerin arttığı görülmüştür. Yapılan bu incelemeler
sonucunda, elde edilen filmlerin yapısal, yüzeysel, optiksel ve elektriksel özelliklerinin,
katkılama konsantrasyonuna bağlı olarak değiştiği belirlenmiştir.
Continuously developing optoelectronic technology needs alternative transparent
conductive oxide (TCO) materials. For this purpose, the effects of magnesium oxide
(MgO) doping on the characteristics of zinc oxide (ZnO) films have been investigated in
this study. ZnO films are one of the most important members of TCO materials and they
are widely used in optoelectronic technology. An important step to extend the applications
of ZnO-based optoelectronic materials is the realization of band gap engineering. To this
end, ZnO can be alloyed with another high optical band gap compound like MgO to
increase its band gap. By doping ZnO with MgO, the band gap of MgZnO alloys can be
increased by increasing the concentration of MgO. In this study, (MgO)x(ZnO)1-x films
(x varies from 0 to 1) have been produced by sol-gel spin coating technique with different
MgO concentrations on a glass substrate. By changing each parameters of spin coating
technique, the conditions of the best film that produced were determined for each series.
The structural, surface, optical and electrical properties of the films have been
characterized using X-Ray Diffraction (XRD), Field Emission Scanning Electron
Microscopy (FESEM), UV-Visible Spectroscopy and Four-Probe Method respectively and
the effects of doping on these properties have been investigated. Which film showed the
best crystallization has been determined from the XRD patterns. It has been observed that
the surface morphology of the MgZnO films was changed by MgO incorporation. Optical
properties of the films have been examined and it has been determined that all films have
direct band structure. Optical band gap values have been found to be between 3.33 and
4.34 eV by optical method. It was observed that the band gap of the (MgO)x(ZnO)1-x films
can be adjusted by increasing the x values from 0 to 1. Four-probe method has been used to
determine the electrical resistivity values of the films and it has been seen that these values
increased by MgO doping. Finally, structural, surface, optical and electrical properties of
the films have been determined to vary according to the dopant concentration.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/397
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/397/3/10079491.pdf.txt
d3b24dec10d10456cbea1e608c1728f5
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/397/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/397/1/10079491.pdf
39eb913476416f345fa5e942de7c4066
info:eu-repo/semantics/openAccess
Saydam İletken Oksitler
ZnO
MgO
Filmler
Sol-Gel
Döndürerek Kaplama
Transparent Conductive Oxides (TCO)
Films
Spin Coating
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/398
2016-05-11T08:34:01Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Açık oyun içeren kanallarda iki ve üç boyutlu ısı geçişi ve akışın incelenmesi
Timuralp, Çisil
Altaç, Zekeriya
Bu çalışmada, içerisinde oyuk bulunan bir kanalda ısı geçişi ve akış iki ve üç
boyutlu olarak çeşitli oyuk ebatları ve akış parametreleri cinsinden sayısal olarak
incelenmiştir. Oyuğun ön (veya sol) cidarı sabit sıcaklıkta tutulmaktadır; oyuğun
ısıtılmayan diğer cidarları ile kanalın üst ve alt cidarlarında adyabatik sınır şartı
uygulanmıştır. Kanaldan geçen akışkan olarak hava seçilmiş ve Prandtl sayısı (Pr)
olarak 0,71 alınmıştır. Çözümlemelerin FLUENT® programıyla yapıldığı bu sayısal
çalışmada çözüm algoritması olarak SIMPLE algoritması, momentum ve enerji
denklemlerinde ikinci mertebeden ayrıklaştırma şeması kullanılmıştır. Süreklilik, hızlar
ve enerji denklemleri için ise 10-6 yakınsama kriteri seçilmiştir. İncelenen geometriler
oyuk genişliğinin oyuk yüksekliğine oranı (W/D) 0,5; 1 ve 2; kanal yüksekliğinin oyuk
yüksekliğine oranı (H/D) ise 0,25; 0,5; 1 ve 2 alınarak oluşturulmuştur. Reynolds sayısı
(Re) 10,100, 200; Richardson sayısı (Ri) ise 0,01; 0,1; 1 ve 10 olarak değiştirilmiştir. Bu
oyuk ve akış parametrelerinin akışkan akışı (akım fonksiyonu) ve ısı geçişi (izotermler)
üzerine etkisi de incelenmiştir. Nusselt sayısının ısıtılan oyuk (yüzeyi) cidarı boyunca
ortalama değeri hesaplanarak Richardson sayısı, Reynolds sayısı, incelik oranı ve kanal
boyutları değişiminin kanaldaki ısı geçişine etkisi incelenmiştir. İki ve üç boyutlu
çalışmalar sonucu elde edilen Nusselt sayıları için W/D, H/D, Re, Ri parametreleri
cinsinden ayrı ayrı regresyon yapılmış ve korrelasyonlar türetilmiştir.
In this study, heat transfer and fluid flow in a channel with an open cavity are
numerically studied by using two and three-dimensional models of various cavity size
and flow parameters. Front (or left) wall of the cavity is kept at constant temperature
while adiabatic boundary condition applied on all unheated sides besides the top and the
bottom faces of the channel. The working fluid that flows through the channel is air, and
Prandtl number (Pr) is also assumed to be 0,71. In this numerical study, the numerical
investigations are performed via FLUENT® code using the SIMPLE algorithm with
Second Order Upwind Scheme adapted for the discretization of momentum and energy
equations. The convergence criterion for continuity, momentum and energy equations
was 10-6. The geometrical parameters used in this work are the cavity width to cavity
height (W/D) ratio of 0,5; 1 and 2, and the channel height to cavity height ratio of 0,25;
0,5; 1 and 2. The flow parameters consists of Reynolds number (Re) of 10, 100, 200 and
Richardson number (Ri) of 0,01; 0,1; 1 and 10. The effect of the cavity and flow
parameters on the stream function and isotherms have also been observed. The mean
Nusselt number is evaluated along the heated (surface) wall of the cavity and the effect
of Richardson and Reynolds numbers, aspect ratio and relative duct dimensions on the
heat transfer is investigated. Seperate regression analysis in terms of W/D, H/D, Re, Ri
parameters have been performed and correlations derived for Nusselt numbers that were
obtained from the 2D and 3D simulations.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/398
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/398/1/10072848.pdf
97559928702328775f82d425ac61a09a
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/398/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/398/3/10072848.pdf.txt
b64bbab686a1b0483dceb9038113aa64
Açık Oyuk
Laminer Akış
Karışık Taşınım
Soldan Isıtma
Open Cavity
Laminar Flow
Mixed Convection
Left Wall-Heated
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/388
2016-05-11T00:00:30Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
2-cebirlerin representasyonu
Aslan, Nurcan
Akça, İ. İlker
De˘gis¸meli cebirlerin c¸aprazlanmıs¸ mod¨ullerinin representasyonu ¨uzerine hazırlanan bu tez
d¨ort b¨ol¨umden olus¸maktadır. ˙Ilk b¨ol¨umde, kategori ve 2-kategori tanıtıldıktan sonra 2-cebir
kavramı ayrıntılı olarak incelenmis¸tir. ˙Ikinci b¨ol¨umde de˘gis¸meli cebirler ¨uzerinde tanımlanan
c¸aprazlanmıs¸ mod¨uller ¨ornekleri ile birlikte ele alınmıs¸tır. Ayrıca c¸aprazlanmıs¸ mod¨ullerin
kategorisi ile 2-cebirlerin kategorisinin denklig˘i go¨sterilmis¸tir. U¨ c¸u¨ncu¨ bo¨lu¨mde ise c¸arpım
cebirinin 2 boyutlu hali olarak da ele alınabilcek ve 2-c¸arpım cebiri olarak isimlendirilecek
olan bir 2-cebir yapısı tanımlanmıs¸tır ve bunun ¨ozel bir ¨orne˘gi ayrıntılı s¸ekilde incelenmis¸tir.
M(d) ile g¨osterilecek bu ¨orne˘gin 2-cebir olması ic¸in gerekli t¨um s¸artları sa˘gladı˘gı g¨osterilmis¸tir.
D¨ord¨unc¨u ve son b¨ol¨umde ise bu M(d) 2-cebiri kullanılarak, herhangi bir G 2-cebirinin representasyonu
tamamlanmıs¸tır.
This thesis is about the representation of crossed modules of commutative algebras and
consist of four chapters. In the first chapter, we will recall notions of categories, 2-categories
and research the notion of 2-algebra, in details. In the second chapter, we give the notion of
crossed modules of commutative algebras with their examples. In the next chapter, we introduce
the generalization of multiplier algebra which would be tought as the 2-dimensional version of
multiplier algebra( ).This notion will be called as 2-multiplier algebra which is also a multiplier
algebra. Finally in the last chapter, we introduce the represantation of a G 2-algebra by using
M(d).
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/388
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/388/1/10084153.pdf
2df779c0719aca3cb0623eb9df30b8f9
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/388/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/388/3/10084153.pdf.txt
4b553ad69f1fc08368ef32d12f1d8778
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Çaprazlanmış Modül
2-Kategori
2-Cebir
Representasyon
Crossed Module
2-Category
2-Algebra
Representation
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/389
2016-05-11T00:00:33Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
Lineer olmayan oluşum denklemlerinin integrallenebilirliği ve tam çözümleri
Ayhan, Burcu
Özer, M. Naci
Lineer olmayan oluşum denklemleri, bilimin birçok alanında ortaya çıkan
problemlerin matematiksel modelleridir. Son yıllarda oluşum denklemleri, uygulamalı
matematikte önemli bir çalışma alanı olmuştur. Şimdiye kadar, bu denklemler için
integrallenebilirlik ve tam çözümleri içeren birçok metot geliştirilmiştir.
Bu tez, lineer olmayan oluşum denklemleri için tam çözüm yöntemleri ve bir
pertürbasyon (bozulma) metodu olarak bilinen çok ölçekli açılım metodu ile ilgilidir. İlk
olarak, tezin içeriğinde sıklıkla kullanılan kısmi diferensiyel denklem, oluşum denklemi,
integrallenebilirlik, ardıştırma operatörü, pertürbasyon metodu, yayılma bağıntısı ve tam
çözüm gibi önemli kavramlar verilmiştir. Bu tanımların ardından, iyi bilinen lineer
olmayan oluşum denklemlerinden, Korteweg-de Vries (KdV) denklemi, lineer olmayan
Schrödinger (NLS) denklemi ve yüksek mertebeden KdV tipi denklemler kısaca
tanıtılmıştır.
İlerleyen bölümlerde, çok ölçekli açılım metodu adım adım açıklanmıştır. Bu yolla,
integrallenebilir yüksek mertebeden KdV tipi denklemlerden, integrallenebilir NLS tipi
denklemler türetilmiştir. Aynı zamanda bu metotla, yüksek mertebeden KdV tipi
denklemler için yaklaşık çözümler elde edilmiştir.
Son olarak lineer olmayan oluşum denklemleri için tanh metodu, (G′/G) açılım
metodu, (G′/G, 1/G) açılım metodu, genelleştirilmiş en basit denklem (SEM) metodu,
(1/G′) açılım metodu, kısa açılımların değişimi (MTEM) metodu ve fonksiyonel değişken
metodu gibi tam çözüm yöntemleri detaylarıyla açıklanmıştır. Bu metotları kullanarak
yüksek mertebeden KdV tipi denklemler için farklı tipte tam çözümler elde edilmiştir.
Nonlinear evolution equations are the mathematical models of problems that arise
in many field of science. In recent years, evolution equations has become an important
field of study in applied mathematics. So far, a lot of methods include integrability and
exact solutions have been devoloped for these equations.
This thesis relate to exact solution methods and multiple scale method which is
known as a perturbation method for nonlinear evolution equations. Initially, some
important descriptions widely used in the concept of the thesis such as partial differential
equation, evolution equation, dispersion relation, integrability, recursion operator,
perturbation method and exact solution have been given. After these descriptions, the well
known nonlinear evolution equations, Korteweg de Vries (KdV) equation, nonlinear
Schrödinger (NLS) equation and high order KdV type equations are introduced briefly.
In following parts, multiple scale method has been explained step by step. By this
way, integrable NLS type equations has been derived from integrable high order KdV type
equtions. Also, approximate solutions have been obtained for the high order KdV type
equations by this method.
Finally, the exact solution methods like tanh method, (G′/G) expansion method,
(G′/G, 1/G) expansion method, extended simplest equation method (SEM), (1/G′)
expansion method, the modification of the truncated expansion (MTEM) method and
functional variable method have been explained for the nonlinear evolution equations in
detail. By using these methods, exact solutions in different types have been obtained for
the high order KdV type equations.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/389
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/389/1/10087045.pdf
0180c5eabbfcca1204e1da43f46948b2
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/389/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/389/3/10087045.pdf.txt
63d106d2f98cc814d8dd5ddffdf25916
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Kısmi Diferensiyel Denklem
Lineer Olmayan Oluşum Denklemi
Çok Ölçekli Açılım Metodu
Tam Çözüm Yöntemleri
Partial Differential Equation
Nonlinear Evolution Equation
Multiple Scale Method
Exact Solution Methods
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/400
2016-05-12T00:00:07Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Tornalama işleminde kararlı kesme derinliklerinin ve tırlama titreşimlerinin yapay sinir ağları kullanılarak araştırılması
Sofuoğlu, Mehmet Alper
Orak, Sezan
Bu çalışmada farklı mil hızlarında meydana gelen tırlama titreşimleri ve kararlı kesme derinlikleri araştırılmıştır. Tırlama titreşimlerini ve kararlı kesme derinliklerini kesme parametreleri, iş parçası ve kesici uç malzemesi, yapısal modal parametreler, kesici takımın ve iş parçasının geometrisi etkilemektedir. Bu durumu araştırmak için öncelikle tornalama işleminde farklı malzemeler, kater sarkma uzunlukları, kesici uç ve iş parçası geometrileri, mil hızları için modal analiz ve kesme testleri yapılarak sistem için doğal frekanslar, tırlama frekansları, kararlı kesme derinlikleri ve diğer modal parametreler elde edilmiştir. İkinci aşamada bu konuda daha önce yapılan deneyler ve birinci aşamada yapılan deneyler kullanılarak kararlı kesme derinliklerini tahmin etmek için yapay sinir ağları (YSA) modeli oluşturulmuş ve farklı koşullarda yapılan deneyler ile oluşturulan modellerin sonuçları kıyaslanmıştır. Test aşamasında, kararlı kesme derinlikleri %89 belirlilik katsayısıyla tahmin edilmiştir. Oluşturulan modeller kararlı kesme derinliklerini tahmin etmede başarılı olmuştur.
In this study, the chatter vibration and the chatter stability limits have been investigated in different spindle speed. The cutting parameters, workpiece and insert material, the structural modal parameters, the geometry of the workpiece and insert affect the chatter vibrations and chatter stability limits. To investigate this case first, an experimental study has been performed and the chatter vibrations, natural frequencies, chatter stability limits and the other modal parameters have been obtained using different working materials, geometries, tool overhang lengths and spindle speeds. In the second stage, the experiments which have been carried out in the past and in this study have been used as inputs for Artificial Neural Networks (ANN) and the models’ results are compared to experimental results. In testing stage, stable cutting depths have been predicted with 89% determination coefficient. The ANN models have been succesfull in predicting chatter stability limits.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/400
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/400/1/10084574.pdf
f87fc88c1dff3b62a30d918697db0078
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/400/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/400/3/10084574.pdf.txt
38b5d52d137071dd95059a26ec6d4463
Tırlama Titreşimi
Yapay Sinir Ağları
Kararlı Kesme Derinlikleri
Chatter Vibration
Artificial Neural Networks
Chatter Stability Limits
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/401
2016-05-12T00:00:12Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Inconel 718 sac malzemelerin lazer ile kesilmesinde işlem parametrelerinin etkilerinin araştırılması
Uzungörür, Murat
Ulutan, Mustafa
Bu çalışmada, Inconel 718 havacılık malzemesinin farklı parametrelerde CO2 lazer
ile kesilmesi sonrasında ortaya çıkan kerf genişliği, yüzey pürüzlülüğü ve kesme
bölgesinin mikroyapısı incelenmiştir. Kesme sırasında lazer gaz basıncının ve lazer kesme
gücünün sabit olduğu, kesme gazı basıncının ve ilerleme hızının değiştiği parametreler
kullanılmıştır. Kesme işlemi sonrasında numunelerin incelenmesinde kerf genişliği ölçüm
projektörü, yüzey profilometre, SEM ve EDS analizleri kullanılmıştır. Çalışmanın sonunda,
bu malzeme için en uygun kesme parametrelerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. En düşük
basınç değeri olan 0,8 bar kesme gazı basıncında yapılan kesme işleminde ortalama kerf
genişliği değerlerinin 1,2 bar ve 1,6 bar kesme gazı basıncında yapılan kesme işlemlerine
göre düşük olduğu belirlenmiştir. 1,6 bar kesme gazı basıncı ve 6 m/dak 'lık kesme hızında
en düşük yüzey pürüzlülüğü (Ra=2,8 μm) değerleri elde edilmiştir.
In this study, variations of results of kerf width, surface roughness and
microstructure analysis due to CO2 laser cutting of Inconel 718 aerospace material with
different cutting parameters have been evaluated. During the cutting process, parameters of
laser gas pressure and laser cutting power are constant while cutting gas pressure and feed
rate are variable have been used. After the cut process, samples have been evaluated with
kerf width measurement projector, surface profilometer, SEM and EDS analysis. At the
end of this study, determination of the best cutting parameters for this material are aimed.
It is determined that average kerf width value of 0,8 bar cutting gas pressure is low
compared to 1,2 bar and 1,6 bar cutting gas pressure. The lowest surface roughness value
(Ra=2,8 μm) is obtained with the cutting process using 1,6 bar cutting gas pressure and 6
m/min feed rate.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/401
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/401/1/10075155.pdf.pdf
e0c0189ac84390ccecdcbde50b670077
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/401/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/401/3/10075155.pdf.pdf.txt
0c7d4a0a81ed89e73e93a0ddcc067a51
Inconel 718
Sac Metal
Lazer Kesme
Kesme Parametreleri
Sheet Metal
Laser Cutting
Cutting Parameters
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/402
2016-05-12T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Hızlı tren ray malzemelerinde farklı ısıl işlemlerin mikroyapı ve aşınma özelliklerine etkilerinin araştırılması
Çakır, Fatih Hayati
Çelik, Osman Nuri
Raylarda meydana gelen aşınma kayıpları, demir yolu ulaşım güvenliği ve işletme giderleri bakımından önemli yer tutmaktadır. Raylarda meydana gelen aşınma sorununun giderilmesi için önerilen temel çözümler: Periyodik ray aşınması kontrolü, uygun bölümlerde rayların yağlanması, ray yüzeyine aşınma dayanımını artırıcı işlemler uygulanması, ray yapısı ve metalurjisinin geliştirilmesidir. Bu tez kapsamında Türkiye'de hızlı tren altyapısında kullanılan ray malzemesi incelenmiştir. Ray malzemesine farklı ısıl işlemlerin tokluk, sertlik ve aşınma davranışlarına etkisi araştırılmıştır. Yapılan çalışmada altı farklı yapı elde edilmiştir (Perlitik, alt beynit, üst beynit, temperlenmiş martenzit, 12 ve 36 saat kriyojenik işlem uygulanmış). Yapılan deneyler sonucunda üretilen tüm mikroyapılarda aşınma direncinde işlem görmemiş numuneye göre artış elde edilmiştir. Özellikle kriyojenik işlem uygulanan numunelerin aşınma direnci önemli ölçüde artmıştır. Dinamik tokluk testleri sonucuna göre beynitik yapıdaki numunelerde referans numunelere göre tokluk artışı görülmüştür. Su verme ve kriyojenik işleme tabii tutulan numunelerin tokluk değerleri referans numuneye göre bir miktar azalmıştır.
Wear of train rails has a great importance in railway transportation safety and railway infrastructure maintenance methods. The proposed basic solutions to prevent rail wear are implementing periodic rail wear control, lubricating rails at specific areas, employing surface treatment for the rail surface, and improving the rail microstructure and rail metallurgy. In this study, a high speed-train rail material was investigated and different heat treatment processes were applied on rail material. The effects of different heat treatments were investigated on the mechanical properties (toughness, hardness and wear). Six different structures were obtained (pearlitic, upper bainite, lower bainite, tempered martensite, 12 hours cryogenic treatment, 36 hours of cryogenic treatment). As the result of experimental work wear resistance is improved at all generated samples with respect to reference material. Especially cryo-treated samples wear resistance were significantly improved. As the result of charpy v-notch tests the bainitic structure has better toughness than reference structure. Cryo treated samples and quenched samples toughness's slightly decreased compared to reference sample.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/402
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/402/1/10060340.pdf
2d46fd9fab6f2786ba7892788bb7927d
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/402/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/402/3/10060340.pdf.txt
256b8b3c631fbf1ebed7b13b51829058
Aşınma
Isıl İşlem Kırılma Tokluğu
Kriyojenik İşlem
Ray
Cryogenic Treatment
Fracture Toughness
Heat Treatment
Rail
Wear
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/403
2016-05-12T00:00:10Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Santrifüj pompalarda çark kanatlarındaki delikler ile ses ve titreşim şiddetinin azaltılması
Deviren, Özlem
Pancar, Yaşar
Gürültü, günümüzün en önemli çevre kirliliği unsurlarından biridir. Gürültüyü,
hoşa gitmeyen, istenmeyen, rahatsız edici ses olarak tanımlayabiliriz.
Santrifüj pompalar da çok uzun yıllardır kullanımda olan makineler olup
performanslarına bağlı olarak gürültüye neden olabilecek gruptandır. Günümüze kadar
üzerlerinde birçok çalışma ve araştırma yapılmıştır. Bu çalışmada, santrifüj pompalar
üzerine yapılmış olan çalışmalara bir yenisini daha ekleyerek, pompa çark kanatlarına
açılacak deliklerin ses ve titreşim şiddetinin azaltılması üzerine etkisi deneysel olarak
araştırılmıştır.
Pompalarda gürültü bir akış problemi olduğu durumda, genellikle akışkan çark
boşluğunda ötelenirken oluşan hidrodinamik kuvvetlerin dengesizliğinden kaynaklandığı
görülür. Bu nedenle, pompa milinin her turunda kanat sayısı kadar vuruntu olur. Bu
vuruntu titreşime, titreşim de sese sebep olur. Sesin azaltılması kanatın üzerine açılacak
delikler yardımıyla mümkündür.
Bu çalışmada kanat sayısı z = 3, z = 5, z = 7, z = 9 ve z = 11 olan santrifuj pompa
çarklarına tecrübelere dayanılarak belirlenmiş kanat uçlarına belirli çapta (6 mm),
konumda ve farklı sayılarda (Delik yok, 1 delik, 2 delik, 3 delik, 4 delik) delikler açılarak
pompa performansı ve ses ve titreşim hızı üzerine etkileri incelenmiştir. Deneyler
sonucunda Vana konumu yarım açık iken z = 3 kanat sayılı çarkın en düşük titreşim hızına
sahip olmasına ardından sırasıyla z = 7, z = 5, z = 11 ve z = 9 nolu çarkların gelmesine,
Vana konumu dörtte bir açık iken z=3 kanat sayılı çarkın en düşük titreşim hızına sahip
olmasına ardından sırasıyla z = 5, z = 7, z = 9 ve z = 11 nolu çarkların gelmesine, sistemin
genel verimi de dikkate alındığında, hem genel verim en yüksek olup hem de titreşim hızı
en düşük olan kanat sayısı 5 olarak tespit edilmiştir.
Noise is one of today's most important environmental pollution factor . Noise can
be described as unpleasant, unwanted and disturbing sound.
Centrifugal pumps are machines in use for many years, the group which can cause
noise depending on their performance. Until today, many studies and researches have been
done on them. In this study, studies on centrifugal pumps, adding one more to the pump
impeller blades of the holes ,noise and vibration impact on reducing the severity was
investigated experimentally .
Where the noise is a flow problem at the pump, this is generally a result from an
imbalance of hydrodynamic forces when the fluid flows through the impeller cavity.
Therefore, as the number of blades in each rotation of the pump shaft is knocking . This
knock causes vibration, the vibration causes the sound . Sound reduction is possible with
opening the holes on the blade.
In this study, the impeller has different number of blades z = 3, z = 5, z = 7, z = 9
and z = 11 by drilling different numbers of holes (no holes, one hole, two holes, 3 holes, 4
holes) determined based on the experience on the impeller fins in particular position and
diameter (6 mm) on pump performance and speed of noise and vibration effects were
investigated. The result of the experiments, when the valve position is half open, z = 3 is
the lowest vibration speed and respectively, then z = 7, z = 5, z = 11 and z = 9. When the
valve position is quarter open, z = 3 is the lowest vibration speed and respectively, then z =
5, z = 7, z =9 and z = 11. Considering the overall efficiency of the system, both the highest
overall efficiency and the lowest vibration velocity was determined as z = 5.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/403
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/403/1/10078451.pdf
807cd451c53fcc7bf12ac8222bf2ecd0
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/403/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/403/3/10078451.pdf.txt
53f6261992aa0c6bced4ca4e9b0e396b
Santrifüj Pompa
Kanat Delik Sayısı
Gürültü
Titreşim
Centrifugal Pump
Number of Blade Hole
Noise
Vibration
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/404
2016-05-13T00:00:07Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Pazaryeri (Bilecik) ve çevresinin florası
Kocaman, Beyza Güler
Erkara, İsmühan Potoğlu
Araştırma alanı Pazaryeri (Bilecik) ve çevresini kapsamaktadır. Araştırma bölgesi Davis (1965) kareleme sistemine göre A2 ve B2 kareleri içinde yer almaktadır. 2013-2014 yıllarında yapılan arazi çalışmalarında bölgeden toplam 2472 damarlı bitki örneği toplanmıştır. Toplanan örneklerin teşhisleri sonucunda araştırma bölgesinde; 60 familyaya ait 312 cins, 546 tür ve tür altı damarlı bitki taksonu tespit edilmiştir. Bu taksonların büyük taksonomik gruplara dağılımı ise şöyledir; 1 takson Pteridophyta, 4 takson Gymnospermae ve 71’i Monocotyledonae, 470’i Dicotyledonae olmak üzere 541’i Spermatophyta bölümüne aittir. Araştırma alanında içerdiği takson sayısına göre en büyük 5 familya sırasıyla Asteraceae 68 (% 12,45), Lamiaceae 49 (% 8.97), Fabaceae 48 (% 8,79), Apiaceae 34 (% 6,22) ve Brassicaceae 32 (% 5,86)’dir. Araştırma alanında en fazla tür ve türaltı takson içeren ilk 4 cins ise sırasıyla; Salvia 11 (% 2,01), Verbascum 9 (% 1,64), Ornithogalum ve Centaurea 7 (% 1,28)’dir. Alandaki bitki taksonlarının fitocoğrafik bölgelere dağılımı ise şöyledir; 67 takson ve % 12,27’lik oranla Akdeniz bölgesi elementleri 1. sırada yer almaktadır. Bunu 57 takson ve % 10,43’lük oran ile Avrupa-Sibirya bölgesi elementleri ve 48 takson % 8,79’luk oran ile İran-Turan fitocoğrafik bölgesi elementleri almaktadır. Çok bölgeli veya fitocoğrafik bölgesi bilinmeyen 374 taksonun oranı ise % 68.41 dir. Araştırma alanında 49 endemik takson belirlenmiştir. Buna göre böldeki endemizm oranı ise % 8,97’dir. Endemik Taksonların 1’i VU, 7’si NT ve 26’sı LC kategorisindedir. Floristik liste APG III sistemi esas alınarak düzenlenmiştir.
The research area includes Pazaryeri (Bilecik) and its enviroment, and it occurs in the A2 and B2 square according to the grid system of P.H. Davis. To investigate the flora, 2472 specimens have been collected during the field seasons of 2013- 2014. At the end of identifications of the specimens 546 taxa belonging to 60 families and 312 genera have been determined. These of 1 taxon Pteridophyta, 4 taxa Gymnospermae, 71 taxa Monocotyledoneae, 470 taxa Dicotyledonae and 541 taxa Spermatophyta division are included. Acording to the number of taxa, Asteraceae 68 (% 12,45), Lamiaceae 49 (% 8.97), Fabaceae 48 (% 8,79), Apiaceae 34 (% 6,22) and Brassicaceae 32 (% 5,86) are the five largest families. The four largest genera are Salvia 11 (% 2,01), Verbascum 9 (% 1,64), Ornithogalum and Centaurea 7 (% 1,28). Phytogeographical distribution of the taxa are Mediterranean 67 (12.27%) and Euro- Siberian 57 (10.43%) and Irano- Turanian 48 (8.79%) with their percentage of. Pluriregional or phytogeographically unknown taxa is 374 (68.41%). The number of endemic taxa are 49 and endemism rate is 8.97%. These of 1 taxa VU, 7 taxa NT and 26 taxa LC category are included. The floristic list follows the APG III system.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/404
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/404/1/10072822.pdf
cc8c83df27797b036f0e1b244167015b
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/404/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/404/3/10072822.pdf.txt
b762ad4758ddfaae573974e56e92c75c
info:eu-repo/semantics/openAccess
Flora
Pazaryeri
Bilecik
Türkiye
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/405
2016-05-13T00:00:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Bir ergimiş tuz reaktör-toryum tipi güç santralında kullanılacak gövde borulu ısı değiştirici tasarımı
Yalınayak, Oğuzhan
Erbay, L. Berrin
Mühendislik uygulamalarının en çok karşılaşılan işlemlerinden birisi, farklı sıcaklıklardaki iki veya daha fazla akışkan arasındaki ısı değişimidir. Bu değişimin yapıldığı cihazlara ısı değiştiricisi denilmekte olup uygulamada termik santraller, kimya endüstrileri, ısıtma, iklimlendirme, soğutma sistemleri gibi birçok yerde kullanılabilmektedir. En yaygın olarak kullanılan ısı değiştiricileri tiplerinden birisi de gövde borulu ısı değiştiricileridir. Bu tip ısı değiştiricilerinde gövde tarafından bir akışkan ile borulardan diğer bir akışkan geçerek ısı değişimi işlemi sağlanır. Bu çalışmanın amacı güç santralleri için dördüncü nesil olarak adlandırılan MSR-Th tipi güç sanrtallarında kullanılmak üzere bir gövde-boru tipi ısı değiştirici tasarımı yapılması ve önermesidir. Söz konusu ısı değiştiricisinde bulunan şaşırtma levhası kesmesi, şaşırtma levhası aralığı, boru dizilişi, boru içi hız gibi parametrelerin ısı taşınım katsayısına ve basınç düşümüne etkisinin araştırılması ve böylelikle en uygun ısı değiştirici optimizasyonunun yapılmasıdır. Bu amaçla ısı değiştiricisini enerji ve ekserji analizleri yapılacaktır. Bunun için öncelikle gövde boru tipi ısı değiştiricisinin tanımı, kısımları, tasarım parametreleri ve tasarımının nasıl yapıldığı açıklanmıştır. Tasarımda kullanılan tüm bağıntılar, ilgili literatürlerde verilen amprik ifadelerdir.
One of the most common processes in engineering practices is the heat exchange between two or more different fluids. Devices that make these changes are called heat exchangers and it can be applied in thermal power plants, heating, climatization, cooling systems and many others. One of the most commonly used heat exchanger is shell and tube heat exchangers. In this kind of heat exchangers, heat exchange is made by transporting one fluid through shell and another fluid through tube . The purpose of this study is to suggest making of a shell and tube heat exchanger design in order to be used in MSR-Th type power plants also investigation of the effect of parameters such as the buffle cut rate, buffle clearance, tube order and within tube speed in the heat exchanger on heat transfer coefficient and pressure drop in order to optimize the most suitable heat exchanger. In order to bring that to life, the energy and exergy analysis of the heat exchanger will me made. Description, parts, parameters and design of shell and tube type heat exchangers are explained. All relations used in design has place in literature and they are ampirical terms.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/405
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/405/1/10085835.pdf.pdf
033f8f55d3ec8dd63a77b565797e2fc0
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/405/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/405/3/10085835.pdf.pdf.txt
94a036ddf7d0bc0be1ec8b3c43ba955b
Gövde Boru Tipi Isı Değiştirici
Enerji
Ekserji
Shell and Tube Heat Exchanger
Energy
Exergy
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/406
2016-06-09T00:00:12Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_97
Kriyojenik işlemin vermiküler grafitli dökme demrin aşınma davranışına etkisi
Akın, Civan Mert
Gaşan, Hakan
Bu çalışmada, otomobillerde debriyaj baskı plakası parçası olarak kullanılan
vermiküler grafitli dökme demire (CGI 300) 4, 12, 24 ve 36 saat sürelerle kriyojenik
işlem uygulanmıştır. Kriyojenik işlem sonrası malzemelerin mikroyapısal incelemeleri
yapılmış, makro ve mikro sertlikleri ölçülmüş, aşınma deneyleri gerçekleştirilerek işlem
görmemiş malzeme ile karşılaştırılmıştır. Kriyojenik işlem, dakikada 2 °C soğutma
hızıyla -196 °C‟ye soğutularak belirlenen sürelerde bu sıcaklıkta tutularak
gerçekleştirilmiştir. -196 °C‟den oda sıcaklığına yine dakikada 2 °C ısıtma hızı ile
ulaşılmıştır. Mikroyapıda meydana gelen değişikliklerin ve aşınma yüzeylerinin
incelenmesinde optik mikroskop ve SEM teknikleri kullanılmıştır. Makrosertlik ve
mikrosertliklerde meydana gelen değişikliklerin belirlenmesinde Rockwell B ve Vikers
sertlik birimi kullanılmıştır. Aşınma deneyleri ball-on-disc metodu ile her kriyojenik
işleme tabi tutulan ve işlem görmemiş numuneler için 5 N ve 10 N yüklerle, 2,5 mm
yarıçapta, 100 metre aşınma mesafesi, 10 cm/s hızla kurukoşullarda gerçekleştirilmiştir.
Kriyojenik işleme tabi tutulmuş ve işlem görmemiş numunelerin özgül aşınma oranları
hesaplanmış ve karşılaştırmalar yapılmıştır. Karşılaştırma sonucu kriyojenik işlem
uygulanmış numunelerin tümünün aşınma oranlarında işlem uygulanmamış numuneye
göre iyileşme olduğu görülmüştür. 5 N yük uygulanan aşınma deneyinde, 12 saat
kriyojenik işlem uygulanan numunenin aşınma direncinde %68,7 oranında artış
meydana gelirken, 10 N uygulanan aşınma deneyinde 24 saat kriyojenik işlem
uygulanan numunenin aşınma direncinde %69,5 oranında artış olmuştur
In this study, cryogenic treatment is applied at 4, 12, 24 and 36 hours to compacted graphite cast iron which is used for clutch pressure plate in automobile. After cryogenic treatment, microstructural investigations, macro and micro hardness test and wear tests were carried out. Cryogenic treatment is applied which the cooling rate of 2 °C per minute to -196 °C and had stood at this temperature at specified times. It was reached at room temperature again with heating rate of 2 °C per minute. Optical microscope and SEM techniques were used to examine the changes in the microstructure and worn surface. Rocwell B and Vickers were drawn on in determining the macrohardness and microhardness changes. Wear tests were carried out dry conditions by using ball-on-disc method for each times of cryogenic treated and untreated samples with 5 N and 10 N normal loads, 2,5 mm radius, 100 meters sliding distance and 10 cm/s sliding velocity. Specific wear rates of cryogenic treated and untreated samples compared each other. Result of the comparisons, both wear rates of cryogenic treated samples decrease according to untreated samples. Test with 5 N normal load, wear resistance of the sample which cryogenic treated at 12 hours was improved %68,7; Test with 10 N normal load, wear resistance of the sample which cryogenic treated at 24 hours was improved %69,5.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/406
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/406/3/10063565.pdf.txt
82f15198ee98b18b89c263a8d6aee343
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/406/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/406/1/10063565.pdf
6bf2fad88b49a564c4a4b0eb1e1ab846
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Kriyojenik İşlem
Vermiküler Grafitli Dökme Demir
Aşınma
Cryogenic Treatment
Compacted Graphite Cast Iron
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/464
2016-06-28T00:00:07Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_97
Farklı sıcaklıklarda yakma alın kaynak yöntemi ile kaynaklanmış rayların mekanik özelliklerinin karşılaştırılması
Biçer, Umut
Gürler, Remzi
Demiryolu ray kaynağı, demiryolu raylarının bakım ve üretim süreçlerinde sıklıkla
kullanılan bir kaynak yöntemidir. Yakma alın kaynak yöntemi ile kaynaklanmış raylar,
tren işletmeciliğinden gelen yüklere karşı dayanıklı olmalı ve bu yüklerin altyapıya
iletilmesinde gerekli performansı göstermelidir. Bundan dolayı, diğer ray kaynak
yöntemlerinde olduğu gibi yakma alın kaynak yönteminde de ilgili standartlar ve
talimatnameler uyarınca kaynağın uygulanmış olması çok önemlidir.
Yakma alın kaynak yönteminin uygulanması sırasında kaynak yapacak personel
tarafından takip edilen ve farklı ülkelerdeki farklı koşullara bağlı olarak değişen bazı
kurallar (sıcaklık koşulları, kaynak makinesinin durumu, kaynakçının kabiliyeti vb.)
vardır. Türkiye’de ve diğer ülkelerin çoğunda tüm ray kaynak yöntemleri için eğer ray
sıcaklığı (-3)°C’nin altında ise kaynak yapılmasına izin verilmemekte, (45)°C’nin
üstünde ise kaynaklı rayların bağlantı elemanları ile yola sabitlenmemesi
gerekmektedir. Ray kaynak işleminin yapıldığı yere bağlı olarak değişen nötr ray
sıcaklık aralığında kaynakların uygulanmasına önem verilmelidir.
Bu çalışmada; (-5)°C, (51)°C ve nötr ray sıcaklık aralığı (21°C ile 27°C) içerisinde
(22°C)’de kaynaklanmış rayların mekanik özelliklerinde meydana gelen değişiklikler
araştırılmıştır. Araştırmada, EN 13674-1’de adı geçen 60 E1 rayları kaynaklanmış ve
her kaynaklanmış ray grubuna EN 14587-2 standardı uyarınca görsel muayene, sertlik
testi, eğme testi, makro ve mikro inceleme, manyetik parçacık ve ultrasonik muayene
yöntemleri uygulanmıştır.
Yapılan araştırmalar ve çalışmaların neticesinde düşük sıcaklıklarda kaynaklanmış
rayların mekanik özelliklerinin kötüleştiği ve daha kolay kırılabildiği sonucuna
varılmıştır. Daha kırılgan raylar ise demiryolu taşımacılığını ciddi olarak tehdit
etmektedir.
Flash butt welding is a commonly used welding method in railway construction and
maintenance. The track that is constructed with flash butt welding should be resistant to
the vehicle operation forces, fatigue loads and show sufficient performance against
impact loads. Therefore, application of flash butt welding method as well as any other
rail welding techniques becomes crucial in accordance with related regulations.
In this welding technique, like other techniques, there are several rules (temperature
conditions, welding machine conditions, welder skill etc.) which vary depending on
different conditions in different countries and have to be followed by the staff in charge.
For all welding techniques for tracks, the welding application cannot be applied under -
3°C degree and above 45°C degree the welder should not fix the fasteners on the track
and be more careful about the duration of de-stressing of rails in Turkey. And
obviously, there is a specific temperature called as "rail neutral temperature" which
changes by location of an application.
This paper studied the mechanical properties of rails welded at three different
temperatures which are -5°C, 51°C and 22°C within the neutral operating temperature
range (21°C to 27°C). 60E1 rails have been chosen for this study as specified in EN
13674-1 and welded rails in different temperatures were tested (visual inspection,
hardness test, bending test, macro and micro examinaiton, magnetic particle and
ultrasonic inspection) according to EN 14587-2.
The analysis results showed that at a low temperature the mechanical properties
(particularly bend test results) of welded rail joints get worse and brittle failures take
place more easily. This threatens the railway transportation seriously. It is necessary to
understand the mechanical properties of flash butt welded rail steels under service at
low temperature conditions because the railway constructions carried on at low
temperatures gradually increase.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/464
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/464/2/10067347.pdf
5e4ec07b36d16b6e537af4f62d11263c
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/464/3/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/464/4/10067347.pdf.txt
323606b9eb23e0327bc7b591170c46c5
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Demiryolu Ray Kaynağı
Yakma Alın Ray Kaynağı
Rail Welding
Welding of Rails by Flash Butt Welding Method
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/407
2016-06-09T00:00:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Binaların güçlendirilmesi ve Eskişehir’deki uygulamaları
Kaygısız, Ezgi Başak
Ünlüoğlu, Emine
İnşaat mühendisliğinin temel amacı, yapıların ekonomik estetik ve dayanıklı olması için yeni yöntemler geliştirmek ve bunun için çalışmaktır. Yapıların her zaman dayanıklı olması istenirken maliyetlerin yüksek olması, depremden veya zaman içinde oluşan olumsuzluklardan dolayı hasar görmüş binaların yıkılmasına karar verilmesini engellemektedir. Yapılan bu çalışmada mevcut betonarme yapıların performans analizi için gerekli aşamalar ve Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik (DBYBHY, 2007)‘e göre güçlendirme projesi öncesi mevcut binaların performanslarının değerlendirilmesi yapılmış, tez kapsamında birer adet kolon ve kiriş, DBYBHY‘ye göre analizi yapılarak güçlendirilmiştir. Eskişehir ili, Odunpazarı ilçesinde bulunan iki yapının kentsel dönüşüm çerçevesinde analizine yer verilmiştir.
The main purpose of civil engineering is to develop new methods for economic,
aesthetic buildings and work in that sense. Due to having high cost for stronger
buildings, it is prevented to demolish buildings that were damaged during earthquakes
or time dependent problems. In this thesis, the fundamental stages for performance
analysis of reinforced concrete buildings, and some reinforcement projects of existing
buildings were evaluated in terms of Building Codes in Earthquake Prone Areas
(BCEPA, 2007) ; and a representative column and a beam were reinforced with BCEPA
rules. Two example building in Odunpazari, Eskisehir was analyzed later.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/407
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/407/3/10059952.pdf.txt
630609edd9e4221b04810d8f4f8dd6b8
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/407/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/407/1/10059952.pdf
82a162ee0a16411348303e79cc83aa05
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Betonarme Yapı
Onarım-Güçlendirme
Performans Seviyesi
Reinforced Concrete Building
Reinforcement
Performance Level
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/408
2016-06-09T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_96
Kolemanit - realgar minerallerinin yüzey özellikleri ve flotasyon yöntemi ile arseniğin kolemanitten ayrılması
Savaş, Mehmet
Koca, Sabiha
Bu çalışmanın amacı, kolemanitten arsenikli bir mineral olan realgarın, flotasyon yöntemi ile ayrılması olanaklarını araştırmaktır. Bu nedenle her iki mineralin yüzey özellikleri, çeşitli iyonların ve flotasyon reaktiflerinin flotasyona etkisi incelenmiştir. Emet kolemanit yatağından alman saf kolemanit ve realgar kristalleri ile elektrokinetik potansiyel ve temas açısı ölçümleri yapılmıştır. Bu iki mineralin flotasyon reaktiflerini adsorplama mekanizmalarını açıklamak için infrared spektroskopi çalışmaları yapılmıştır. Elektrokinetik potansiyel ölçümleri sonucu; kolemanitin pH 8-12 arasında, realgarın ise pH 6-12 arasında yapılan zeta potansiyel ölçümlerinde sıfır yük noktası görülmeyip her iki mineralinde yüzeylerinin negatif olduğu belirlenmiştir. Çeşitli flotasyon toplayıcılarımn ve Na2Si03'ın varlığında yapılan infrared spektroskopi çalışmalarında realgar minerali için karekteristik adsorpsiyon bantlan tespit edilememiş olup, kolemanit mineral i için adsorpsiyon bantlan tespit edilmiş ve çalışılan reaktiflerin kolemanit minerali yüzeyine adsorpsiyonlarının kimyasal ve fıziksel olabileceği tespit edilmiştir. Dinamik captıve bubble tekniği ile yapılan temas açısı ölçümlerinde; kolemanit mineralinin toplayıcısız 32-34°, toplayıcı ilavesiyle en fazla 45-47° temas açısı değerleri ölçülmüştür. Realgar mineralinin ise, toplayıcısız 26-27°, toplayıcı ilavesiyle en fazla 58-63° temas açısı değerleri ölçülmüştür. Belirlenen özelliklere göre, her iki minerali birbirinden ayırabilmek için mikroflotasyon deneyleri yapılmıştır. Flotasyon çalışmalarında; mikroflotasyon yöntemi ile, kolemanit minerali için en iyi toplayıcımn % 97.11 flotasyon verimi ile Sodyum Oleat olduğu ve bu toplayıcmın varlığında en iyi flotasyon koşulları tespit edilmiştir. Realgar minerali için ise, en iyi toplayıcımn R840 olduğu tespit edilmiş olup, ancak R840'ın kolemanit minerali içinde iyi bir toplayıcı
olması nedeniyle, seçimliliğin sağlanması için toplayıcı olarak % 83.45 flotasyon verimi ile KAX seçilmiş ve bu toplayıcımn varlığında en iyi flotasyon koşulları tespit edilmiştir. Saf kolemanit ve realgar mineralleri için tespit edilen en iyi koşullarda, miktarca % 0.5 ve % 5 realgar içerikli olarak hazırlanan -yapay numuneler ile mikroflotasyon hücresinde ve ocaktan alınan % 32.45 B203 ve 1250 ppm As içerikli tüvenan cevher numunesi ile laboratuvar tipi Denver flotasyon makinesinde deneyler yapılmıştır.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2000
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/408
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/408/3/DOKTORA+TEZ%C4%B0.pdf.txt
305be271f6895d7f928acda32a3c1325
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/408/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/408/1/DOKTORA+TEZ%C4%B0.pdf
926bfc26057747f5f8b228569489ba54
info:eu-repo/semantics/openAccess
Kolemanit Realgar Mineraller
Flotasyon Yöntemi
Arsenik
Kolemanit
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/409
2016-06-09T00:00:13Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_96
Etibank Emet Kolemanit İşletmesi gölet artıklarının zenginleştirilme olanaklarının araştırılması
Savaş, Mehmet
Sönmez, Ender
Emet konsantratöründe tüvenan cevherin yaklaşık % 10'luk kısmı artık olarak gölete gitmektedir. Şu andaki mevcut göletlerde 1.5 milyon ton civarında artığın varolduğu tahmin edilmektedir. Bu çalışmada artıktaki B203'ü kazanmak amaçlanmıştır. Dolayısıyla gölet masrafları ve çevreye zararları kısmen de olsa azaltılacak ve ülke ekonomisine bir katkı sağlanılacaktır. Yapılan çalışmalarda gölet artıklarının kolemanit, kalsit, kil, kuvars, realgar, orpiment, muskovit ve pirit minerallerinden oluştuğu ve % 24-25 B203, % 0.16 As ve % 0.73 Fe içerdiği görülmüştür. Deneysel çalışmalarda gölet artıklarının suda bekletme, mekanik dağıtma, ultrasonik banyo, manyetik ayırma ve dekrepitasyon yöntemleriyle zenginleştirilme olanakları araştırılmıştır. Suda bekletme deneyi sonucunda % 33.2 B203 tenörlü bir ön konsantre % 84.89 verim ile, suda bekletme + mekanik dağıtma deneyi sonucunda ise % 35.04 B203 tenörlü konsantre % 89.64 verim ile elde edilmiştir. Ultrasonik banyo deneyi suda bekletme + mekanik dağıtma sonucu elde edilen ön konsantreye uygulanmış ve % 35.9 B203 tenörlü konsantre % 87.29 verim ile elde edilmiştir. Manyetik ayıncıda yapılan zenginleştiıme deneyleri sonucunda % 38.68 B2O3 tenörlü konsantre % 82.18 verim ile elde edilmiştir. Konsantrede As % 0.17’e Fe % 0.25'e düşmüştür. Şlamı atılmış numune ile yapılan dekrepitasyon deneyleri sonucunda % 43.85 B203 tenörlü konsantre % 83.45 verim ile elde edilmiştir. Bu deney sonucunda konsantredeki As % 0.17 olmuş ve Fe % 0.84'e artmıştır
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
1994
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/409
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/409/3/Y%C3%9CKSEK+L%C4%B0SANS+TEZ%C4%B0.pdf.txt
b6fded82c0d8aa38d0724ea9283284aa
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/409/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/409/1/Y%C3%9CKSEK+L%C4%B0SANS+TEZ%C4%B0.pdf
663ee549ce376b955e3eea92beff628c
info:eu-repo/semantics/openAccess
Etibank Emet Kolemanit İşletmesi
Gölet Artıkları
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/410
2016-06-09T00:00:13Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Sıçanlarda siklofosfamid nedenli kardiyotoksisitede oksidatif stres ve kalp hasarına karşı selenyumun koruyucu etkisi
Karasatı, Pınar
Ayhancı, Adnan
Antikanser bir ilaç olan siklofosfamid (CP) ürotoksik etkilerinin yanı sıra kardiyotoksik etkilerede sahiptir ve bu durum klinik kullanımını sınırlamaktadır. CP’nin kardiyotoksitesi ürotoksiteyle kıyaslandığında daha az yaygındır ve şu ana kadar CP nedenli kardiyotoksisitenin mekanizmasını çalışmak için daha az önem verilmiştir. Serbest oksijen radikallerinin inflamasyon boyunca aşırı üretilmesi kalp hasarının nedenlerinden biridir.
Selenyum (Se) neredeyse bütün dokularda redoks durumlarında ve serbest oksijen radikallerinin düzenlenmesinde hayati rol oynamaktadır. Bu yüzden bu çalışmada CP kardiyotoksisitesi ve selenyumun olası koruyucu etkileri kalp dokusunda araştırıldı. 42 adet Sprague-Dawley sıçanı her grupta 7 hayvan olacak şekilde 6 gruba ayrıldı ve kontrol grubuna serum fizyolojik ve diğer sıçanlara 150 mg/kg CP, 0.5 ve 1 mg/kg Se, CP+0.5 ve CP+1 mg/kg Se intraperitonal (İp) olarak enjekte edildi. Sıçan serumlarından iskemi modifiye albumin (İMA), laktat dehidrogenaz (LDH) ve kreatin kinaz MB (CK-MB) ölçüldü ve kalp dokuları mikroskopta incelendi. CP verilen ratlarda kontrole göre, İMA ( %27) yükselirken, CP ile birlikte 0,5 ve 1 mg/kg Se verilen ratlarda İMA değerleri kontrole yaklaştı. CP uygulamasını takiben LDH (%73) CK-MB (%58) oranlarında arttı. Ancak Se uygulanmasından sonra bu değerler önemli oranda düştü dahası bu biyokimyasal sonuçlar mikroskobik gözlemlerle de desteklendi.
Sonuç olarak, bu çalışma CP nedenli kardiyotoksisitede Se’un sadece potansiyel terapötik etkinliğini değil aynı zamanda kalp fonksiyon bozukluğu ile ilgili serbest oksijen türlerinin giderilmesi bakımından da önem arz etmektedir.
The anticancer drug cyclophosphamide (CP) has cardiotoxic effects besides its urotoxicity, which both in turn limit its clinical utility. The cardiotoxicity of CP is less common compared to its urotoxicity, and not much importance has been given for the study of mechanism of CP-induced cardiotoxicity so far. Overproduction of reactive oxygen species (ROS) during inflammation is one of the reasons of the heart injury. Selenium (Se) play crucial roles in regulating ROS and redox status in nearly all tissues; therefore, in this study, the cardiotoxicity of CP and the possible protective effects of Se on rat heart were investigated.
Forty-two Sprague–Dawley rats were equally divided into six groups of seven rats each. The control group received saline, and other rats were injected with CP (150 mg/kg), Se (0.5 or 1 mg/kg), or CP+ Se intraperitoneally. Ischemia modified albumin (IMA), lactate dehydrogenase (LDH) and creatine kinase- MB (CK-MB) levels in serum of rats were measured, and heart tissues were examined under the microscope. CP-treated rats showed a increase of serum IMA levels (27% of control), while CP+Se (0.5 or 1 mg/kg) injected rats had IMA values close to the control group. LDH levels increased 73% and CK-MB levels increased 58% of controls following CP administration, which were significantly decreased after Se treatment. Furthermore, these biochemical results were supported by microscopical observations.
In conclusion, the present study not only points to the therapeutic potential of Se in CP-induced cardiotoxicity but also indicates a significant role for ROS and their relation to heart dysfunction.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/410
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/410/3/10092268.pdf.txt
4ccf8cca9c15f16108dbed6e6cf3a69d
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/410/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/410/1/10092268.pdf
0028099dc9128dca62c2e6474289b2ae
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Siklofosfamid
Oksidatif Stres
Kardiyotoksisite
Selenyum
Sitoprotektivite
Sıçan
Cyclophosphamide
Oxidative Stres
Cardiotoxicity
Selenium
Cytoprotectivity
Rat
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/412
2016-06-09T00:00:10Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_87
GaAs yarıiletken bileşiğinde elektron taşınım özelliklerinin monte carlo simülasyonu ile incelenmesi
Deveci, Bekir
Akarsu, Mustafa
Monte Carlo yönteminin yarıiletkenlerde yük iletimine uygulanması, kristal içerisinde elektrik alana maruz kalan bir elektronun hareketinin izlenmesinden oluĢur. Elektrik alan içindeki bir elektronun hareketi sürüklenme ve saçılma süreçlerinden oluĢur. Sürüklenme hareketine maruz kalan elektronun hızı, ivmesi, enerjisi, momentumu ve dalga vektörü belirlenir. Elektron sahip olduğu enerji ile uyumlu olarak bir saçılmaya uğrar. Saçılmanın tipine göre saçılmadan sonraki momentumu, enerjisi ve hızı belirlenir. Bu süreç yeterince uzun bir süre izlenerek ortalamalar üzerinden elektronun hızı, enerjisi ve mobilitesi belirlenmiĢ olur.
Bu çalıĢmada GaAs bileĢiğinde elektron taĢınımı 77 K, 300 K ve 450 K sıcaklıklarda, 2 ns lik simülasyon süresince incelendi. Elektron sürüklenme hızı, ortalama elektron enerjisi ve ortalama serbest zamanın elektrik alan ile değiĢimleri belirlendi. Simülasyon boyunca gerçekleĢen saçılmaların etkinlikleri, toplam saçılma olayları içerisindeki yüzdeleri belirlenerek, elektron sürüklenme hızı ve ortalama elektron enerjisi üzerindeki etkileri incelendi. Elektron mobilitesinin örgü sıcaklığı ve elektrik alan ile değiĢimi incelendi.
GaAs üzerinde uygulanan elektrik alan, sıcaklık ve safsızlık konsantrasyonu değerleri değiĢtirilerek hareket hesapları yapıldı ve sonuçlar karĢılaĢtırılarak değerlendirildi.
The Monte Carlo method, as applied to charge transport in semiconductors consists of following the movement of an electron subject to electric field in crystal. A movement of an electron in electric field consists of the processes of drift and scattering. The velocity, acceleration, energy, momentum, wave vector of an electron exposed to the movement of drift. Electron scatters correspondingly with its energy. According to the types of the scattering, its momentum and energy after scattering are determined. Electron's velocity, energy, mobility are determined taking averages into consideration after this process is followed enough.
Electron transport in GaAs semiconductor compound was examined at 77 K, 300 K and 450 K temperatures during the simulation time of 2 ns. Changes of electron drift velocity, mean electron energy, and mean free time with the electric field were determined. The scattering activities occurred during the simulation were determined as percentages in total scattering events, and effects of these scatterings on the electron drift velocity and mean electron energy were examined. Electron mobility was studied as a function of lattice temperature and electric field.
Calculations of motion are done thereby values of applied electric field on GaAs, temperature and concentration of impurity are changed, comparisons and evaluations are done about the results.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/412
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/412/3/10069715.pdf.txt
4fe3c9c6b998c5188282cc9bf11a969a
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/412/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/412/1/10069715.pdf
cc3c89eb0c46357148fd45798c5a95d6
info:eu-repo/semantics/openAccess
Saçılma
Saçılma Teorisi
Galyum Arsenit
Monte Carlo Yöntemi
Mobilite
Sürüklenme Hızı
Scattering
Scattering Theory
Gallium Arsenide
Monte Carlo Method
Drift Velocity
Mobility
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/413
2016-06-09T00:00:14Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_87
Düşük basınçta ayrı bir post - deşarj odasına akıtılan plazmaların incelenmesi
Eren, Yasin Yunus
Akan, Tamer
Düşük basınçta ayrı bir post – deşarj odasına akıtılan Gaz Deşarj Plazmaları
incelenmiştir. Bunun için birbirine paslanmaz çelik flanş ile bağlanmış iki adet cam reaktör
kullanılmıştır. Reaktörlerden birincisi "Deşarj Odası", ikincisi ise "Post – Deşarj" olarak
adlandırılmıştır. Deşarj odasında sabit elektrotlar arasında farklı gazların 18 kV – 15kHz
A.C. güç kaynağı kullanılarak deşarjları üretilmiştir. Bu deşarjlar bir vakum pompası
yardımıyla post – deşarj odasına (ikinci reaktör) akıtılarak Post – Deşarj Plazmalar ayrı bir
reaktörde üretilmiştir.
Deşarj ve Post - deşarj üretmek için gaz olarak Hava, Helyum, Argon ve Oksijen
kullanılmıştır. Üretilen her bir gazın post – deşarjı, post – deşarj odasında farklı noktalarda
Optik Emisyon Spektroskopisi (OES) ile incelenmiştir. Tüm deneylerde gaz akış hızı,
elektrotlar arasına uygulanan voltaj ve elektrotlar arası uzaklık parametreleri sabit
tutulmuştur. Bu parametreler sabit tutulurken basınç değişimi ile post deşarj oluşumu
incelenmiştir. Bununla birlikte deşarj oluşumu için koşullar sabit kalırken, yalnızca post –
deşarjın farklı noktalarında spektroskopik analiz yapılmıştır. Post – deşarjın, deşarja yakın
kısmı Erken post – deşarj, deşarja uzak kısmı da Geç post – deşarj olarak adlandırıldı. Bu
şekilde Erken, Orta ve Geç post – deşarjın spektroskopik analizi yapıldı. Ayrıca
fotoğraflama tekniği ile de üretilen deşarjların ve post – deşarjların yapısal değişimi
incelenmiştir. Bununla birlikte Helyum, Argon, Oksijen gazları için post – deşarj oluşum
koşulları elde edilmiştir.
Plasmas flowed to another post-discharge chamber at low pressure was
investigated. For this; two glasses reactor was tied with stainless steel flange each other.
The first reactor was named as discharge chamber. Second reactor was named as post –
discharge chamber.İn discharge chamber, discharge of different gasses was produced by
18kV – 18kHz Ac power source between fixed electrots. Post discharge plasmas were
produced in different reactor by pouring discharge to post discharge chamber(second
reactor) with a vacuum pump.
To produce discharge and post discharge , air, helium, argon and oxygen were used
as gasses. Each of the gasses post discharge which was produced; were investigated with
Optical Emission Spectroscopy (Oes) indifferent place of discharge chamber. In all
experiments, pressure, gas flow rate, power and distance parameters between the electrodes
is fixed. So that, while the conditions fort he formation of the discharge remains constant,
only spectroscopic analysis were made at different points of post – discharge.the part of
the post – discharge which is closed to discharge was named as "Early post - discharge",
remote part was named as "Late post - discharge" In this way, spectroscopic analysis of
early, middle and late post – discharge were made. In addition, the structural change of
discharges and post – discharges produced, are explored by photographing technique.
However, the post – discharge process conditions to helium, argon, oxygen gasses have
been achieved.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/413
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/413/1/10083803.pdf
38f9faada178ede41b124eb17a78124d
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/413/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/413/3/10083803.pdf.txt
e83a54c8e072b2406c4fc2ff874ad75b
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Plazma
Gaz Deşarj
Post-Deşarj
Yüksek Voltaj
Optik Emisyon Spektroskopisi
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/414
2016-06-09T00:00:12Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_101
Aspir (carthamus tinctorius l.)’de bitki sıklığının verim ve tohumluk kalitesine etkisi
Özaşık, İsmail
Kaya, Mehmet Demir
Bu çalışma tohumluk aspir (Carthamus tinctorius L.) üretimi için uygun bitki
sıklığının belirlenmesi amacıyla tarla ve laboratuvar koşullarına yürütülmüştür.
Araştırmada 14 ve 28 cm sıra aralıklarında ve 40, 80, 120, 160 ve 200 tohum/m2
tohumluk miktarlarının aspir bitkisinin verim ve verim öğeleri ile tohumluk kalitesi
üzerine etkilerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Tohumluk kalitesinin belirlenmesi
amacıyla standart çimlenme testi, laboratuvar çıkış, tarla çıkış, serin test, düşük sıcaklık
testi, elektriksel iletkenlik testi ve hızlı yaşlandırma testleri uygulanmıştır. Araştırma
sonuçlarına göre, 14 cm sıra aralığında daha yüksek tane verimi elde edilmiştir. En
yüksek verim 332 kg/da ile 14 cm sıra arası ve 200 tohum/m2 uygulamasında
belirlenmiştir. Artan tohum miktarı dekara tane verimini arttırmıştır. Uygulanan sıra
aralıkları ve tohum miktarı tohumların yağ ve protein oranında önemli bir değişime
neden olmamıştır. Laboratuvar çıkış, tarla çıkış ve hızlı yaşlandırma sonrası
çimlendirme testleri aspir tohumluk partilerinin tohumluk kalitesini belirlemek amacıyla
uygun bulunurken, çimlenme, serin test ve düşük sıcaklık testleri uygun bulunmamıştır.
Tarla çıkışı ile en yüksek korelasyon katsayısı (r=-0.616*) elektriksel iletkenlik testi
sonuçlarından elde edilmiştir. En yüksek laboratuvar çıkış yüzdesi ve hızlı yaşlandırma
sonrası çimlenme yüzdesi 80 tohum/m2 uygulamasından, en yüksek tarla çıkış yüzdesi
120 tohum/m2'den elde edilmiştir. Sonuç olarak, yüksek verim amacıyla yapılacak aspir
tarımında 14 cm sıra arası önerilirken, tohumluk aspir üretiminde 14 cm sıra arası ve
m2'de 120 adet tohum kullanılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
This study was conducted to determine the appropriate plant density for seed
production of safflower (Carthamus tinctorius L.) in field and laboratory experiments. It
was aimed to detect the effects of row spacing of 14 and 28 cm and seeding rate of 40,
80, 120, 160 and 200 seeds/m2 on yield, yield components and seed quality of safflower
in the study. Standard germination test, laboratory emergence, field emergence, cool
test, cold test, electrical conductivity test and accelerated ageing test were performed to
determine the seed quality among the seed lots. Results showed that the higher seed
yield per decare was obtained from row spacing of 14 cm. The highest seed yield was
obtained from 14 cm and 200 seed/m2 with 332 kg/da. Increased seeding rates resulted
in enhanced seed yield. The investigated row spacing and seeding rate did not cause a
significant difference for oil and protein contents of seed lots. Seed vigor tests like
laboratory emergence, field emergence and germination after accelerated ageing were
suitable for determining seed quality among the seed lots, while standard germination
test, cool test and cold test were not appropriate. The highest correlation coefficient (r=-
0.616*) for field emergence was detected in electrical conductivity test. The highest
laboratory emergence percentage and germination percentage after accelerated ageing
were determined in 80 seed/m2 and field emergence percentage in 120 seed/m2. It was
concluded that the higher seed yield was obtained from row spacing of 14 cm while 14
cm row spacing and seeding rate of 80-120 seed/m2 should be advised for vigorous seed
production of safflower.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/414
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/414/3/10082014.pdf.txt
4d647fd2f48ca5f57ea6af133d01fb2f
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/414/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/414/1/10082014.pdf
cb3e59c1c7d3c80d44ce5257f19a5101
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Carthamus tinctorius L.
Sıra Arası
Tohum Miktarı
Verim
Tohum Gücü
Row Spacing
Seeding Rate
Yield
Seed Vigor
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/411
2016-06-09T00:00:14Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_101
Farklı ekim zamanı, sıra aralığı ve ekim sıklığının Çemen’in (trigonella foenum graecum l.) verim ve bazı verim unsurları üzerine etkisi
Öz, Ahmet
Katar, Duran
Bu araştırma, 2012-2013 vejetasyon döneminde kışlık ve yazlık olarak Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri Bölümü deneme tarlasında
yürütülmüştür.
Araştırmanın amacı, farklı ekim zamanlarında, ekim normu ve sıra arasında,
çemen bitkisinin verim ve bazı morfolojik kriterler üzerindeki etkisini belirlemektir.
Çalışmada, tohum verimi, bitki boyu, bitkide dal sayısı, bakla sayısı, bakla uzunluğu,
bin tohum ağırlığı, baklada tohum sayısı, bitki başına tohum verimi, gibi özellikler
incelenmiştir
Deneme tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak kurulmuştur.
Çalışmada materyal olarak Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Tarla Bitkileri
Bölümünce tescil ettirilen GÜRARSLAN çemen çeşidi kullanılmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre Eskişehir ekolojik koşulları altında; kışlık ekimlerde
yüksek verim alınması için 40 cm sıra arasında, 4 kg/da ekim normu uygulanması;
yazlık ekimlerde ise 60 cm sıra arasında, 5 kg/da ekim normu uygulanması uygun
bulunmuştur.
Ayrıca elde edilen sonuçlara göre bitki boyu 15,900 - 71,167 cm, bitkide dal
sayısı 0,600 - 2,900 adet/bitki, bakla sayısı 1,533 - 17,200 adet/bitki, bakla uzunluğu
5,400 - 9,700 cm, bin tohum ağırlığı 11,900 - 21,300 g, baklada tohum sayısı 3,700 -
18,533 adet/bakla, bitki başına tohum verimi 0,933 - 5,133 g/bitki, verim 54,297 -
177,097 kg/da aralıklarında değerler almıştır.
This research was conducted as summery and wintery at Eskişehir Osmangazi
University Faculty of Agriculture, Field Crops Department test field in 2012-2013
vegetation period.
The aim of the research is to determine the effects of different planting seasons,
planting density and planting rows on yield and some morphological criteria of
fenugreek. In this research criteria such as seed yield, plant height, number of branches,
number of pots, length of pots, weight of one thousand seeds, number of seeds in a pot,
seed yield per plant were studied.
The experiment was established as randomized block design with three
replications. In the study fenugreek of GÜRARSLAN type patented by Ankara
University, Faculty of Agriculture, Field Crops Department was used.
According to the results of the research, to achieve the highest yield under the
ecological terms of Eskişehir, 40 cm of plant row and 4 kg/da planting density in winter
and 60 cm of plant row and 5 kg/da planting density in summer are recommended.
In addition, values for variations of 15,900 - 71,167 cm for plant height, 0,600 -
2,900 branches per plant, 1,533 - 17,200 number of pots per plant, 5,400 - 9,700 cm of
pot length , 11,900 - 21,300 g of one thousand seed weight, 3,700 - 18,533 number of
seeds per pot, 0,933 - 5,133 of seed yield, 54,297 - 177,097 kg/da yield were recorded .
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/411
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/411/1/10073796.pdf
8b19bbbcdab57f734582bed7b239bacb
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/411/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/411/3/10073796.pdf.txt
742e6a3a3a178d89b4f4db98f6c24e02
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Trigonella foenum-graecum L.
Çemen
Verim
Bitki Boyu
Bitkide Dal Sayısı
Bakla Sayısı
Bakla Uzunluğu
Bin Tohum Ağırlığı
Baklada Tohum Sayısı
Bitki Başına Tohum Verimi
Fenugreek
Yield
Plant Height
Branches Per Plant
Number of Pots Per Plant
Pot Length
One Thousand Seed Weight
Number of Seeds Per Pod
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/415
2016-06-09T00:00:16Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_88
Bulanık kümeleme analizi ve OECD ülkelerinin gelişmişlik bakımından kümelendirilmesi
Atal, Serra
Yıldız, Zeki
Kümeleme yöntemleri; verinin kümelere nasıl atandıklarına, başka bir deyişle,
hangi türde bölünmeler oluşturduklarına göre ayrılırlar. Klasik kümeleme yöntemlerinde
her birim kesin olarak bir kümeye atanmak zorundadır. Bu yöntemler, veri setini eksiksiz
olarak boş olmayan ve ikili ayrık alt gruba ayrıştıran bölünmeler üretir. Zadeh tarafından
geliştirilen bulanık küme teorisi ile açıklanan “üyelik fonksiyonu” ile kesin olarak ait olma
durumu ortadan kalkmış ve klasik kümelemeye alternatif olan Bulanık Kümeleme Yöntemi
ortaya çıkmıştır. Bulanık kümeleme yönteminin kullanımı, belirsiz küme üyelikleri
hakkında bilgi sağlar. Bulanık kümeleme, her bir birimin sadece tek bir kümeye atanma
zorunluğunu ortadan kaldırarak, her bir birimin belli üyelik dereceleriyle tüm kümelere üye
olduğu bir kümeleme yöntemine dönüştürür.
Bu tez çalışmasında Ekononomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD- The
Organization for Economic Co-operation and Development) üyesi 34 ülkenin sosyoekonomik
yapılarını gösteren 30 değişkene ait veriler kullanılmıştır. Ülkelerin ekonomik
performansını gösteren makro-ekonomik ve sosyo-kültürel göstergeler ile örgütlenmede
yer alan bu ülkelerin gelişmişlik bakımından hangileriyle benzeştiğinin, hangileriyle
farklılaşma gösterdiğinin ortaya konulması hedeflenmiştir. Bu amaçla bulanık kümeleme
analizinden yararlanılmıştır. Bulanık kümeleme analizi hem MATLAB hem de R paket
programları kullanılarak gerçekleştirilmiş, sonuçlar karşılaştırılmıştır. Ek olarak aynı
veriye klasik kümeleme yöntemlerinden olan k-medoid kümeleme yöntemi uygulanarak
bulanık kümeleme sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Uygulama sonucunda bulanık kümeleme
ve k-medoid kümeleme yöntemleri ile OECD ülkeleri gelişmiş ve daha az gelişmiş olmak
üzere iki ayrı kümeye ayrılmıştır. Ülkelerin yer aldıkları kümeler bulanık kümeleme
yöntemi ve k-medoid kümeleme yöntemine göre farklılık göstermiştir.
Clustering methods split up according to how data is assigned to clusters, in other
words, what kinds of groups they create. In classical clustering methods, each unit
certainly has to be assigned to one cluster. These methods generate the groups which
seperate the data set to completely non-empty and dual discrete subgroup. With
“Membership Function” described by the fuzzy set theory developed by Zadeh, definitely
belonging situation disappeared and Fuzzy Clustering Method which is an alternative to
classical clustering arose. The use of fuzzy clustering method provides information about
improper cluster memberships. Fuzzy clustering eliminates the necessity that each unit is
assigned to only one cluster, converts to a clustering method which each unit is a member
of all clusters with certain degrees of membership.
In this thesis study, the datas belonging to 30 variables which shows the socioeconomic
structures of 34 countries that are members of The Organization for Economic
Co-operation and Development(OECD) were used. Revealing that these countries in the
organization are similar to which of these, shows differentiation with which of these in
terms of development with macro-economic and socio-cultural indicators showing
economic performances of countries was aimed. For this purpose, fuzzy clustering analysis
was used. Fuzzy clustering analysis was performed by using both MATLAB and R
packaged softwares, the results were compared. Additionally, k-medoids clustering method
which is one of classical clustering methods was applied to the same data, compared with
the results of fuzzy clustering. As a result of the application, OECD countries were divided
into two seperate clusters including developed and least developed with fuzzy clustering
and K-medoids clustering. The clusters which the countries located in varied depending on
fuzzy clustering method and k-medoids clustering method.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/415
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/415/1/10085525.pdf
7107cda1aa22006893b66f3f83f473fc
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/415/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/415/3/10085525.pdf.txt
100b344f7f963a1a3bb8854aca13b7b0
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Kümeleme
Bulanık Mantık
Bulanık Kümeleme
Bulanık C-Ortalamalar
Clustering
Fuzzy Logic
Fuzzy Clustering
Fuzzy C-Means
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/418
2016-06-10T00:00:17Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Biyomimetik ve tersine mühendislik yöntemleriyle küçük ölçekli, yatay eksenli rüzgar türbini kanat tasarımı
Arslan, Barış
Şengel, H. Selim
Küresel çapta artan nüfus ve nüfusa bağlı olarak artan enerji ihtiyaçlarına çözüm bulmak amacıyla son yıllarda yapılan çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu çalışmaların en büyük amacı; doğaya verilen zararı en aza indirerek enerji dönüşümü sağlamaktır. Bunun en verimli ve ekonomik yolu ise yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasıdır. Tüm bu durumlar göz önüne alındığında araştırmacıların hedefi haline gelen rüzgar enerjisi ve rüzgar enerjisinden elektrik enerjisi dönüşümünü sağlayan rüzgar türbinleri, son yılların en gözde “yeşil enerji” kaynağı olarak görülmektedir. Rüzgar türbinlerinin verimlilik gelişimi, yapısal olarak uygun malzemelerin kullanılması ve aerodinamik olarak efektif tasarımların seçilmesiyle doğru orantılıdır. Bu çalışma kapsamında kanat tasarımı yapılırken, enerji dönüşümü olarak daha verimli, yapısal olarak daha dayanıklı olacağı düşünülerek, kanat mikro mimarisi sayesinde doğada maruz kaldığı aerodinamik kuvvetlere karşı dayanıklılık kazanmış Odonata takımının, nesli tükenmiş bir türü olan Stenophlebia Amphitrite kanat yapısı (Fleck and Bechly, 2003), rüzgar türbinlerinin kanat yapıları ile eşdeğer görülerek incelenmiştir. Görüntü işleme ve tersine mühendislik yöntemleri kullanılarak bilgisayar ortamında üç boyutlu hale getirilen kanat yapısı, biyomimetik yaklaşımlarla optimize edilmiş ve sonlu elemanlar metodu tabanlı mekanik analizleri yapılarak verimliliği incelenmiştir. Bu incelemeler sonucunda, biyomimetik kanat modelinin yapısal olarak aerodinamik kuvvetlere karşı dayanıklı ve güvenilir bir şekilde çalışarak, %46 verim, 3,55 kW güç ile elektrik enerjisi dönüşümü yapabildiği tespit edilmiştir.
The number of researches about the globally increasing population and to finding solutions to the energy problems because of this, is constantly increasing in the last decades. The most important purpose of these researches is to minimize the damage done to the nature by ensuring energy conversion. The most efficient and economical way to achieve this is to use renewable energy resources. Considering these, wind power and wind turbines convert wind energy to electrical energy which has become the focus of researchers, is seen as the most popular “green energy” resource of the last decades. The efficiency progress of wind turbines is directly proportional to using structurally appropriate materials and choosing aerodynamically efficient designs. In this research, considering it will be more efficient in regards to energy conversion, and more durable structurally; the wing design of Stenophlebia Amphitrite (Fleck and Bechly, 2003) which is a breed of extinct species from the Odonata order that gained endurance against aerodynamic forces it has been exposed to in nature with its micro architectural design, is analysed considering it is equivalent with the design of wind turbines. The wing design, that has been transformed into 3D by using image processing and reverse engineering methods, has been optimized by biomimetic approaches and finite element method based mechanical analysis. In light of these examinations, it is seen that the biomimetic model is mechanically durable and compatible that it converts electrical energy with 46% efficiency and 3.55 kW of power.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/418
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/418/3/10069807.pdf.txt
0edbd6f2f4b91e84966b7718bdf25384
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/418/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/418/1/10069807.pdf
33d366ea91d58822ae92e0da8da76f68
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Biyomimetik
Tersine Mühendislik
Sonlu Elemanlar Metodu
Yapısal Optimizasyon
Simpleware
Abaqus
Görüntü İşleme
Biomimetic
Reverse Engineering
Finite Element Method
Structural Optimization
Image Processing
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/419
2016-06-10T00:00:15Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Çelik-beton kompozit yapı elemanlarının Eurocode 4 ve AISC yönetmeliklerine göre tasarımlarının karşılaştırılması
Yılmaz, Mehmet Ali
Günaydın, Ayten
Günümüz yapı teknolojilerinde en sık rastlanan özellik, ideal farklı yapı malzemelerinin bir arada kullanılabilmesidir. Kompozit yapının en önemli özelliği beton ile çeliğin beraber kullanılmasıdır. Kompozit elemanlar sağladıkları yararlar bakımından özellikle çok katlı yapılarda kullanılmakta ve uygulanmaktadır.
Bu tez çalışmasında ülkemizde yaygın olarak kullanılan betonarme yapılardan farklı olarak, kompozit yapı elemanlarının tasarımı ve hesap kuralları anlatılmıştır. Öncelikle kompozit yapı elemanlarının çalışma şekli, kullanım amaçları, betonarme ve çelik yapılara göre avantajları ve dezavantajları verilmiştir. Daha sonra kompozit döşeme, kompozit kiriş ve kompozit kolon yapı elemanlarının hesap yöntemleri ve boyutlandırma kuralları, EUROCODE4 (Eurocode 4: Design of composite steel and concrete structures) ve AISC (American Institute of Steel Construction) yönetmeliklerine göre detaylı olarak anlatılmıştır.
Örnek olarak kompozit bir kolon, AISC ve Eurocode 4 yönetmeliklerine göre çözülmüş, verilen yükler için tahkikleri yapılmıştır. Ayrıca kompozit kolonlu ve çelik kolonlu olarak tasarlanan örnek bir yapı, AISC yönetmeliğine göre ETABS bilgisayar programı yardımıyla analiz edilmiş ve boyutlandırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre bu iki yapı, kat deplasmanları, kullanılan eleman kesitleri ve maliyet bakımından karşılaştırılmıştır.
The most common feature of contemporary building technology is that an ideal combination of different building materials can be used. The most important feature of the composite structure is the use of concrete and steel together. Composite elements are used and applied especially in multi-storey structures due to benefits they provided.
In scope of this thesis, in contradistinction to widely used reinforced concrete structures in our country, design of composite construction members and accounting rules are explained. Primarily, working style and purposes of composite construction members are given and the advantages and disadvantages of this stuctures according to reinforced concrete and steel structures are specified. Then, the calculation principles and the sizing rules of composite flooring, composite beams and composite columns are detailed based on EUROCODE4 (Eurocode 4: Design of composite steel and concrete structures) and AISC (American Institute of Steel Construction) regulations.
As a sample, a composite column section is designed according to AISC and Eurocode 4 and verifications are made for the given loads. Also a sample structure designed as a composite and steel coulumn structures is analyzed and sized based on AISC regulations via ETABS computer programme. According to obtained results, these two structures are compared in terms of floor displacements, sections of the elements used and cost.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/419
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/419/3/10071178.pdf.txt
712c7e9cf44b6381ba72b689f08eb506
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/419/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/419/1/10071178.pdf
3341e1d49b4acf209edcd547a7dcd1c4
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Kompozit Elemanların Tasarımı
Kompozit Kesit
Kompozit Kolon
Eurocode 4
AISC
Design of Composite Members
Composite Section
Composite Column
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/421
2016-06-10T00:00:19Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Yapı işlerinde iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışma tipi ve verilerine uygun risk değerlendirme yönteminin seçimi ve uygulamaları
Kaya, Melih Ünsal
Aytekin, Osman
Bu çalışmada, yapı işlerinde yapılacak bir risk değerlendirmesi çalışması için mevzuat ve sahada uygulanabilirlik açısından hangi metotların uygun olacağının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla öncelikle yapı işlerinde risk değerlendirmesi yapılmasına uygun olduğu düşünülen metotlar hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra bu metotların olumlu ve olumsuz yönleri karşılaştırılmış, her bir metot kullanılarak yapı işlerinde sık karşılaşılan tehlikeler için örnek uygulamalar yapılıp değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda yapı işleri için, kullanım kolaylığı ve sahaya uygulanabilirliği bakımından en ideal metot olduğu düşünülen L tipi Matris metoduyla örnek bir otel inşaatı projesi için tüm aşamaları içeren risk değerlendirmesi yapılmıştır.
In this study, it has been aimed to analyze which methods could be applicable in a perspective of both legislation and field for a risk assessment in construction works.
With this purpose, firstly, information has been given about methods appropriate for risk assessment in construction works. Secondly, positive and negative sides of these methods have been compared; sample applications using each method for common hazards in construction works have been done and evaluated. As a result of the evaluation for construction works, a risk assessment includes all stages for a sample hotel construction has been made through L Type Matrix method which is ideal with usefulness and applicability on field.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/421
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/421/1/10065060.pdf
ef55be59233472e95fda26cbf3ce1512
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/421/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/421/3/10065060.pdf.txt
98d391ae595daa7f2e4712a704e1d4e2
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Risk Değerlendirmesi
Yapı İşleri
L Tipi Matris Metodu
Risk Assessment
Construction Works
L Type Matrix Method
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/422
2016-06-10T00:00:20Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
9. mertebeden sol yaklaşık cisim düzleminde fano düzlemi içeren arklar üzerine
Altıntaş, Elif
Bayar, Ayşe
Bu çalışmada, 9.mertebeden Sol Yaklaşık Cisim düzleminde bir Fano düzlemini kapsayan tam arklar incelenmiştir. Birinci bölümde, grup teorisindeki ve projektif geometrideki temel kavramlar tanıtılmıştır. İkinci bölümde Sol Yaklaşık Cisim üzerinde ikinci mertebeden indirgenemez bir polinom seçilerek elde edilen 9. mertebeden bir projektif düzlem homogen koordinatlarla verilmiştir. Daha sonra bu düzlemdeki bütün Fano düzlemlerinin noktaları ve doğruları belirlenmiştir. Üçüncü bölümde, projektif düzlemde bir Fano düzlemi içeren tam arklar tamamlama metoduyla elde edilmiştir.
In this thesis, the complete arcs containing the Fano plane in the left nearfield plane of order 9 are determined. In the first chapter, fundamental definitions and concepts of group theory, projective geometry and arcs in projective plane are given. In the second chapter, the projective plane whose algebric structure is the left nearfield plane of order 9 is constructed by using homogen coordinates. Then, all of points and lines of all Fano planes in this projective plane are given. In the last chapter, all complete arcs containing the Fano plane are obtained by using “completion procedure” in this projective plane.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/422
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/422/1/10081481.pdf
c7f6abe7b004bc609d2bc6b719bf3bf5
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/422/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/422/3/10081481.pdf.txt
e64827b52389db682d505a241ed58d19
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Projektif Düzlem
Sol Yaklaşık Cisim Düzlemi
Arklar
Projective Plane
Left Nearfield Plane
Arcs
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/423
2016-06-10T00:00:14Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_87
GaN yarıiletken bileşiğinde taşınım özelliklerinin monte carlo simülasyonu ile belirlenmesi
Çevik, Fatih Erkan
Akarsu, Mustafa
Monte Carlo yönteminin yarıiletkenlerde yük iletimine uygulanması, kristal içerisinde elektrik alana maruz kalan bir elektronun hareketinin izlenmesinden oluşur. Elektrik alan içindeki bir elektronun hareketi sürüklenme ve saçılma süreçlerinden oluşur. Sürüklenme hareketine maruz kalan elektronun hızı, ivmesi, enerjisi, momentumu, dalga vektörü belirlenir. Elektron sahip olduğu enerji ile uyumlu olarak bir saçılmaya uğrar, saçılmanın tipine göre saçılmadan sonraki momentumu, enerjisi, hızı belirlenir. Bu süreç yeterince uzun bir süre izlenerek ortalamalar üzerinden elektronun hızı, enerjisi ve mobilitesi belirlenmiş olur.
GaN bileşiğinde elektron taşınımı farklı dislokasyon yoğunlukları için sürüklenme hızının elektrik alan şiddeti ile değişimi, 2 ns simülasyon süresince incelendi. Elektron sürüklenme hızı, ortalama elektron enerjisi ve ortalama serbest zamanın elektrik alan ile değişimleri belirlendi. Simülasyon boyunca gerçekleşen saçılmaların etkinlikleri, toplam saçılma olayları içerisindeki yüzde olarak belirlenir, elektron sürüklenme hızı ve ortalama elektron enerjisi üzerindeki etkileri incelendi. Elektron mobilitesinin örgü sıcaklığı ve elektrik alan ile değişimi incelendi.
GaN üzerinde uygulanan elektrik alan, sıcaklık ve safsızlık konsantrasyonu değerleri değiştirilerek hareket hesapları yapılmış ve sonuçlar üzerinde karşılaştırmalar ve değerlendirmeler yapılmıştır.
The implementation of Monte Carlo method to load transmission in semiconductors consists of following the movement of an electron exposed to electric field in crystal. A movement of an electron in electric field consists of the processes of drift and scattering. The velocity, acceleration, energy, momentum, wave vector of an electron exposed to the movement of drift. Electron scatters correspondingly with its energy. According to the types of the scattering, its momentum and energy after scattering are determined. Electron's velocity, energy, mobility are determined taking averages into consideration after this process is followed enough.
Electron transport in GaN semiconductor compound was examined at exchange rate of drift of the electric field strength for different dislocation densities time of 2 ns. Changes of electron drift velocity, mean electron energy, and mean free time with the electric field were determined. The scattering activities occurred during the simulation were determined as percentages in total scattering events, and effects of these scatterings on the electron drift velocity and mean electron energy were examined. Electron mobility was studied as a function of lattice temperature and electric field.
Calculations of motion are done thereby values of applied electric field on GaN, temperature and concentration of impurity are changed, comparisons and evaluations are done about the results.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/423
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/423/3/10082433.pdf.txt
82db7b2f3b2a0cf6f2d8f2a77126d966
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/423/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/423/1/10082433.pdf
5125199d39c288f0c1b3bfcdca9af245
info:eu-repo/semantics/openAccess
Saçılım
Saçılma Teorisi
Galyum Nitrit
Monte Carlo Yöntemi
Mobilite
Sümilasyon
Yarıiletken
Scattering
Scattering Theory
Gallium Nitrit
Monte Carlo Method
Mobility
Simulation
Semiconductor
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/416
2016-06-09T00:00:07Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_95
Demiryolu araçları bojilerinde uygulanan tahribatsız muayene yöntemlerinin karşılaştırılması
İleri, Aytül Emran
Nurbaş, Macid
Raylı taşımacılık, güvenli, konforlu ve hızlı bir seyahat sunduğundan günümüzde
çok kullanılan ulaşım seçeneği olmuştur. Yeni teknolojilerin uygulanması ile erişilebilen
seyir hızları artmıştır. Yüksek seyir hızları, daha büyük kalite gereksinimlerini mecbur
kılmıştır. Malzemenin kaynaklı birleştirmelerinde oluşabilecek hatalar, yüksek seyir
hızlarında birtakım riskler oluşturabilir. Bu yüzden can ve mal taşımacılığının güvenli bir
şekilde sürdürülebilmesi çok önemlidir.
Bu çalışmada E 68000 tipi elektrikli lokomotif bojilerindeki kaynaklı birleştirmeler
simüle edilerek tahribatsız muayene yöntemleriyle incelenmiştir. İki farklı kalınlıkta olan
numuneler MAG ve Örtülü Elektrot Ark Kaynağı kullanılarak kaynatılmıştır. Elde edilen
kaynaklı numunelere; Penetrant Test, Manyetik Partikül Test, Ultrasonik Test ve
Radyografik Test uygulanmıştır.
Bu araştırmanın sonunda hacimsel muayene yöntemleri ile yüzeysel muayene
yöntemlerinin birbirini tamamlayıcı durumda olduğu tespit edilmiştir. Yüzeysel hata
bulunmayan bir bölgeye hacimsel muayene yöntemlerinden biri uygulandığında yüzeyden
uzakta hataların bulunabildiği kanıtlanmıştır.
Rail Transport System is a well-chosen transportation system since it offers secure,
comfortable and fast travelling in today’s world. By means of new technology the speed
limits have been increased. As a result of high speed, the needs for quality is to be higher
level. There may be some risks provided that there are defects on the welded-joints at high
speeds. Therefore, it is vital to maintain a secure travelling for transporting life and
property.
In this research, welded-joints on E 68000 type electrical locomotives bogies with
simulating non-destructive testing have been researched. The samples having two different
thicknesses have been welded with MAG welding and manual metal arc welding. Liquid
Penetration Test, Magnetic Particle Test, Ultrasonic Test and Radiographic Test have been
applied on the welded samples.
Volumetric inspection methods and surface inspection methods are mutually
complementary has been identified at the end of the research. It has also been proved that
there can be defects away from surface when one of the volumetric inspection methods is
applied on a surface without any defects.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/416
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/416/3/10086969.pdf.txt
ce20fd9bdcce8b15ce4c977451ed6f89
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/416/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/416/1/10086969.pdf
ad65fec429d4c56bc04c8f90dd6e360e
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Tahribatsız Muayene
Boji
Lokomotif
Kaynak Yöntemleri
Non-Destructive Testing
Bogie
Locomotive
Welding Methods
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/417
2016-06-09T00:00:15Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_95
Heterojen fenton prosesi ile sentetik atıksudan reactive yellow 15 boyar madde gideriminin parametrik ve istatistiksel incelenmesi
Çam, Merve
Aşçı, Yeliz
Tekstil endüstrisi ülkemizde en hızlı gelişen önemli sanayi dallarından biridir. Tekstil endüstrisi atıksuları yüksek miktarda organik ve inorganik kimyasallar içermektedir. Özellikle reaktif boyar maddeler, kolay boyama işlemi ve kararlılığından dolayı tekstil endüstrisinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu tür boyar maddeleri içeren atıksular dış ortama boşaltıldığında ise ciddi çevresel sorunlara neden olmaktadır. Son yıllarda etkili atıksu arıtımı için ileri oksidasyon prosesleri geliştirilmiştir. Fenton prosesi, organik kirleticilerin tam giderimi için kullanılan ileri oksidasyon proseslerinden biridir.
Bu çalışmada Reactive Yellow 15 (RY15) boyası bulunan sentetik atıksulardan renk giderimi heterojen fenton süreci ile gerçekleştirilmiştir ve 23 tam faktöriyel deney tasarımı uygulanmıştır. En iyi renk giderimini sağlayan işletim koşulları deney tasarımı yöntemleriyle elde edilmiştir. İlk olarak; heterojen fenton prosesi ile boya çözeltisinden renk giderimi için, birlikte çöktürme yöntemi ile Fe/CuO katalizörünün sentezi gerçekleştirilmiştir. Bu katalizör fenton deneylerinde kullanılmıştır. Reactive Yellow 15’in renk giderimi üzerine sıcaklık, reaksiyon süresi, katalizör miktarı, H2O2 dozu ve çözelti pH’ı gibi çeşitli reaksiyon parametrelerinin etkisi araştırılmıştır. Optimum koşullar altında, (pH=2, katalizör miktarı=0,1g/25ml, sıcaklık= 30 oC, H2O2 dozu= 50 mM) Reactive Yellow 15 boyasının %98 renk giderim verimine 60 dakikada ulaşılmıştır. Bu sonuçlar, Fe/CuO katalizörünün heterojen fenton sistemi için gelecek vaat eden bir katalizör olduğunu göstermiştir. Ek olarak 23 tam faktöriyel deney tasarımının RY15 boyasının atıksulardan renk giderim veriminin eniyilenmesi için uygun yöntemlerden biri olduğu söylenebilir.
The textile industry is one of the fastest-growing major industries in our country. The textile industry wastewaters contain high amount of organic and inorganic chemicals. Especially reactive dyestuffs are extensively used due to its easy dyeing procedure and stability in textile industry. When wastewaters,which include this kind of dyestuffs, discharge to the aquatic media, it causes serious environmental problems. In recent years advanced oxidation processes have been developed for effective wastewater treatment. Fenton process is one of the advanced oxidation process using for complete degradation of organic pollutants.
In this study, color removal from synthetic wastewater that has Reactive Yellow 15 was carried out with heterogeneous Fenton process and 23 full factorial design was applied. Operating conditions providing the best color removal were obtained from experimental design methods. At first, Fe/CuO catalyst was synthesized by coprecipitation method in order to remove the color from dye solution with heterogeneous Fenton process. This catalyst was used in the fenton experiments. The effects of different reaction parameters such as temperature, reaction time, catalyst dosage and concentration of hydrogen peroxide (H2O2) and RY15, and solution pH on the decolorization of RY15 were investigated. Under the optimum conditions, (pH=2, catalyst dosage=0,1g/25ml, temperature= 30 oC, H2O2 dosage= 50 mM) %98 decolorization efficiency of RY15 was achieved within 60 min reaction time. The results indicated that Fe/CuO was a promising catalyst for the heterogeneous Fenton system. In addition, it can be said that 23 full factorial design is one of the appropriate method to optimize color removal of the Reactive Yellow 15 dye from wastewater.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/417
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/417/1/10091775.pdf.pdf
d43637e19cc671d94aafb9eae4eb4272
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/417/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/417/3/10091775.pdf.pdf.txt
0e9b617d23577297212f5a0f2fb95416
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Tekstil Atıksuları ve Renk Giderimi
İleri Oksidasyon Prosesleri
Katalizör
Heterojen Fenton Prosesi
Deney Tasarımı
Textile Wastewater and Decolorization
Advanced Oxidation Processes
Catalyst
Heterogeneous Fenton’s Process
Design of Experiments
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/424
2016-06-10T00:00:17Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_104
Eynal termal kaplıcasının prokaryotik çeşitliliğinin belirlenmesi ve proteaz üretim yeteneklerinin değerlendirilmesi
Erdönmez, Osman
Çabuk, Ahmet
Termofilik ve hipertermofilik gibi ekstremofilik mikroorganizmalar hem biyoçeşitlilik hem de evrimsel süreç açısından oldukça ilgi çekicidirler. Ülkemiz jeolojik yapısından dolayı pek çok sıcak su kaynağına sahiptir. Öyle ki; jeotermal potansiyeli bakımından Avrupa’nın birinci ve Dünyanın yedinci ülkesi konumundadır. Ancak bu kaynakların mikrobiyolojik profillerini hem bakteriler hem de arkeler açısından belirleyen kapsamlı bir çalışma açısından eksikliklerin olduğu bilinmektedir. Ayrıca termofilik ve hipertermofilik mikroorganizmalar sadece biyolojik nedenlerle değil biyoteknolojik süreçler içinde ilgi çekicidirler. Bu organizmalar yüksek sıcaklıklarda hızlı ve verimli bir şekilde cereyan eden endüstriyel ve biyoteknolojik süreçlerde önemli avantajlar sağlar. Son yıllarda ekstremofillerle yapılan çalışmalar daha çok bu mikroorganizmaların kendileri ya da ürünlerinin potansiyel biyoteknolojik uygulamaları üzerine yoğunlaşmıştır. Yeni mikrobiyal suşların izolasyonu, yeni bileşiklerin ve yol izlerinin identifikasyonu, hücresel bileşenlerin moleküler ve biyokimyasal karakterizasyonu ile olası potansiyel de giderek artmaktadır.
Bu tez kapsamında Eynal (Kütahya) termal kaplıcasında bulunan termofilik mikrobiyal komünite fluoresan in situ hibridizasyon(FISH) ,denatüre edici gradient jel elektroforezi(DGGE), Amplifiye edilmiş ribozomal DNA restriksiyon analizi, 16S rRNA geninin polimeraz zincir reaksiyonu gibi moleküler yaklaşımlar ve klasik mikrobiyal (kültürel) tekniklerin kombinasyonu ile değerlendirilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda, Eynal termal kaplıcasından Paenibacillus lactis, Brevibacillus borstelensis, Paenibacillus naphthalenovorans türlerine ait izolatlar elde edilmiştir. Ayrıca elde edilen izolatlar, proteaz üretim yetenekleri açısından taranmıştır. Tarama çalışmaları sonucunda izolatlar arasında en yüksek proteaz aktivitesi Paenibacillus lactis E3-1 kodlu izolatta gözlenmiştir.
Extremophilic microorganisms, like thermophilic and hyperthermophilic are quite attractive for both biodiversity and evolutionary process. Turkey has plenty of hot springs due to geological structure such that Turkey is the first in Europe and the a seventh all around the world countries, in case of geothermal potential. Hardly, the lack of an extensive study determining microbiological profiles of these springs for both bacteria and archaea is known. Moreover, thermophilic and hyperthermophilic microorganisms are interesting for biotechnological process, not only biologic reasons. These organisms provide significant advantages at industrial and biotechnological process which occurred fast and efficiently at high temperatures. In last years, the studies on extremophiles focused on potential biotechnological applications of microorganisms or products of them. Possible potential also are getting increase thanks to isolation of new strains, determination of new compounds and their pathway, molecular and biochemical of characterizations of cellular components.
Within the scope of this thesis, thermophilic microbial community was investigated a combination of classical microbiology (cultivation techniques) and molecular biology approaches including fluorescent in situ hybridisation (FISH), denaturing gradient gel electrophoresis (DGGE), amplified ribosomal DNA restriction analysis (ARDRA), polymerase chain reaction of 16S rRNA gene. As the result of this study, the isolates of Paenibacillus lactis, Brevibacillus borstelensis, Paenibacillus naphthalenovoransspecies were obtained. Furthermore, these isolates were screened with regards to protease production capabilities. At the end of screening studies, the highest protease activity was observed for E3-1 from among all isolates.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/424
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/424/3/10072354.pdf.txt
4e89e2cdd03bdac8b5eeddf1a87ea2ad
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/424/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/424/1/10072354.pdf
a677aec60d1887dc64b95b4b95322a09
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Eynal
Mikrobiyal Çeşitlilik
Termofilik Mikroorganizmalar
Proteaz
Microbial Diversity
Thermophilic Microorganisms
Protease
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/425
2016-06-10T00:00:07Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_88
Sıralayıcı ölçme düzeyi için faktör analizi ve bir uygulama
Sandal, Mehmet
Yıldız, Zeki
Bireysel tutumlara ve davranışlara yönelik ifadelerin araştırıldığı birçok bilimsel alanda, bazı analiz teknikleri kullanılarak incelenen bu ifadeler hakkında çeşitli değerlendirmeler yapılabilmektedir. Ancak araştırma konusuna yönelik yapılan analizlerden güvenilir ve geçerli sonuçlar elde edilmesinde, kullanılan tekniğin doğru belirlenmesi ve gereken varsayımların yerine getirilmesi oldukça önemlidir.
Bu tez çalışmasında, ordinal veriler söz konusu olduğunda polikorik korelasyon matrisi kullanılarak faktör analizinin nasıl uygulanabileceği araştırılmıştır. Bu amaçla ordinal veri ve polikorik korelasyon katsayıları için kavramsal ve teorik yaklaşımlar incelenerek, yemekhane hizmet kalitesi ve memnuniyet düzeyine ilişkin bir uygulama çalışması ile açıklayıcı ve doğrulayıcı faktör analizi gerçekleştirilmiştir. Açıklayıcı faktör analizi için sonuçlar polikorik korelasyon matrisi kullanılarak elde edilmiştir. Uygun faktör sayısının belirlenmesinde sıklıkla kullanılan özdeğer ve toplam varyans açıklama kriterlerinin yanı sıra Paralel Analiz ve Velicer MAP kriterleri de değerlendirilmiş ve incelenen değişkenlerin dört faktör altında toplanabileceği görülmüştür. Açıklayıcı faktör analizi ile belirlenen bu faktör yapısının doğruluğunu test etmek için uygulanan doğrulayıcı faktör analizi sonuçları ise belirlenen faktör yapısının uygun olduğunu göstermiştir. Ayrıca doğrulayıcı faktör analizi için değerlendirilen tahmin yöntemleri, polikorik korelasyonlar söz konusu olduğunda bazı uyum fonksiyonları da dikkate alınarak uygulanmış ve incelenen dört tahmin yöntemine göre elde edilen sonuçlar karşılaştırılmıştır.
Various evaluations can be done about the expressions that are examined using some analyze technics in most scientific fields in which statements about individual attitude and behaviors are studied. However, it is highly important to determine correctly about the technic in order to get reliable and valid results from the analyses related to the research topic.
In this thesis study, how to apply factor analysis was researched using polychoric correlation matrix when the ordinal data are in the question. For this purpose, an explanatory and confirmatory factor analysis was achieved with an implementation study regarding to refectory service quality and satisfaction level by examining conceptual and theoretical approaches for ordinal data and polychoric correlation coefficient. Results of explanatory factor analysis were attained by using polychoric correlation matrix. Parallel Analysis and Velicer MAP criterias were evaluated as well as eigenvalue and total variance used frequently in determining appropriate count of factor and it is observed that inspected variables can be collected under four factors. Results of confirmatory factor analysis which was applied in order to test the accuracy of the factor structure determined with explanatory factor analysis showed that determined factor structure was appropriate. Furthermore, prediction methods which were evaluated for confirmatory factor analysis were applied considering some conformity functions when polychoric correlations were in the question and results attained according to four prediction methods were compared.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/425
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/425/3/10080662.pdf.pdf.txt
224d0abbef9d18132ce162179bceb10d
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/425/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/425/1/10080662.pdf.pdf
06a3529aca85f5b5a068decb2b47c026
info:eu-repo/semantics/openAccess
Ordinal Veri
Polikorik Korelasyon
Açıklayıcı Faktör Analizi
Doğrulayıcı Faktör Analizi
Ordinal Data
Polychoric Correlation
Explanatory Factor Analysis
Confirmatory Factor Analysis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/420
2016-06-10T00:00:18Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_97
Sıcak haddelenmiş AZ91 magnezyum alaşımı üzerine uygulanan akımsız Ni-P-W kaplamanın korozyon ve aşınma özellikleri
Özden, Reşat Can
Anık, Mustafa
Bu tez çalışmasında sıcak haddeleme yöntemi ile üretilen AZ91 (Al %9, Zn %1) magnezyum alaşımına uygulanan Nikel Fosfor (Ni-P) ve Nikel - Fosfor - Tungsten (Ni-P-W) akımsız kaplamaların, korozyon ve aşınma karakteristikleri araştırılmıştır. Korozyon deneyleri, klorür içeren (Ağırlıkça %3,5 NaCl) ve klorür içermeyen pH 7’deki, 0,1 M K2SO4 + 0,1M K2HPO4 çözeltisi içerisinde uygulanan potansiyodinamik polarizasyon ve elektrokimyasal empedans spektroskopisi (EIS) teknikleri ile gerçekleştirilmiştir. Kaplamaların tribolojik özellikleri levha üzerinde bilye (ball on disk) yöntemi ile incelenmiştir.
Bu çalışma sonucunda Ni-P akımsız kaplamalara ilave edilen Na2WO4 içeriğinin 5 g/l seviyelerine kadar korozyon özelliklerinde iyileşme sağladığı ; bu değer üzerinde Na2WO4 ilavesinin ise korozyon özelliklerini kötüleştirdiği saptanmıştır. Korozyon akım yoğunlukları klorürsüz ortamlar için 1,22x10-4 (A/cm2) değerinden 8,12x1 8,12x1 8,12x10-7 (A/cm2) değerine, klorürlü ortamlar içinse 4,31x10-4(A/cm2) değerinden 9,94 9,94 x1 0-7 (A/cm2) değerine varan bir iyileşme görülmüştür. Akımsız kaplamalara ait mikrosertlik değerleri 80 HV’den 647 HV’ye, spesifik aşınma hızlarının ise kaplamaların sahip olduğu W miktarı ile doğru orantılı olarak 204,28 mm3/Nm’den 1,5 mm3/Nm değerlerine düştüğü gözlenmiştir.
In this study, corrosion and wear characteristics of twin roll casted and Ni-P (Nickel - Phosphorus) Ni-P-W (Nickel - Phosphorus - Tungsten) electroless coated AZ91 magnesium alloys were investigated. Corrosion experiments was carried out using Electrochemical Impedance Spectroscopy (EIS) and Potentiodynamic analysis technique in K2HPO4 buffered K2SO4 solution at pH7 with or without wt. %3,5 NaCl addition. For defining tribological properties, ball on disk method was used.
As a result, adding W to Ni-P electroless coatings enhanced corrosion properties until a specific amount. (Na2WO4 5 g/l) Exceeding this value deteriorated corrosion properties. For non-chlorine enviroment, a significant decrease in corrosion current density were observed from 1,22x10-4 (A/cm2) to 8,12x18,12x18,12x1 8,12x10-7 (A/cm2) and for chlorine enviroments from 4,31x10-4(A/cm2) to 9,949,949,94 x1 0-7 (A/cm2) . Microhardness values increased to 647 HV from 80 HV. Wear rates of electroless coatings appear to be decreased from 204,28 mm3/N.m to 1,5 mm3/N.m; which is directly proportional to W content of the coatings.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/420
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/420/3/10065155.pdf.txt
68f287babf53df95216b2ce9db4d6190
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/420/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/420/1/10065155.pdf
cd944c6a93d745951e57d71a79eda1be
info:eu-repo/semantics/openAccess
Magnezyum Esaslı Alaşımlar
Akımsız Nikel Kaplama
Korozyon
Aşınma
Mg-Based Alloys
Electroless Nickel Coating
Corrosion
Wear
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/426
2016-06-10T00:00:21Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_96
Susuz boraks tesisinde toplam verimli bakım kapsamında toplam ekipman etkinliği uygulaması
Daçe, Onur Dağhan
Yavuz, Mahmut
Üretim tesislerinde insan faktörüne bağlı olarak yapılan işlerde her süreç doğal olarak sorgulanmakta, uygulanan yöntemler değişmekte ve sürekli iyileştirme prensibiyle verimliliği yükseltmenin yolları aranmaktadır.
Toplam Verimli Bakım (TVB), bu amaçla ortaya konmuş, insan faktörünü yeniden düzenleyerek önceden saptanan hedefleri adım adım gerçekleştiren bir yönetim sistemidir. Toplam Ekipman Etkinliği (TEE), bu kapsamda ölçüm yöntemi olarak yer almaktadır.
Bu çalışmada, öncelikle teknoloji yoğun üretim alanları için geliştirilmiş olan TVB’nin madencilik tesislerinin verimliliğine etkileri araştırılmıştır. Elde edilen bilgilerden yola çıkılarak, dünya çapında kabul görmüş bir yönetim sistemi olan TVB’nin, çözelti madenciliği gibi sürekli proseslerde uygulanabilirliği, yeni bir alanda uygulanacak yöntem olarak değerlendirilmiştir.
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü Kırka Bor İşletme Müdürlüğünde pilot tesis olarak seçilen Susuz Boraks Üretim Tesisinde yapılan iyileştirme çalışmaları, TVB kapsamında değerlendirilmiştir. Yeni bir raporlama tekniği geliştirilmiş; tesisin etkinliği TEE yöntemiyle ölçülmüştür. TEE yöntemi ile elde edilen sonuçların ışığında TVB’nin Kırka Bor İşletmesi genelinde uygulanabileceği görülmüştür.
In manufacturing facilities, each process that is related to human has been questioned, applied methods have been changed and the ways of higher efficiency have been searched through continous improvement principle.
Total Productive Maintenance (TPM) is a management system of restructuring human factors by realizing determined objectives step by step for this purpose. Overall Equipment Effectiveness (OEE) is a method of measurement in this context.
In this study, the effects of TPM which has been developed especially technology intensive production areas were investigated on the efficiency of mining plants. By the help of information gathered, the applicability of TPM recognized worldwide on solution mining, was considered as a method to be applied in a new area.
Improvement studies carried out in Anhydrous Borax Production Plant which was selected as a pilot plant in Eti Maden Head Quarter Kırka Boron Works, have been assessed in the context of TPM. A new method for reporting have been developed; the efficiency of the plant was measured by OEE method. In the light of OEE method’s results, it’s seen as the TPM can bee applied across the Kirka Boron Works.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/426
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/426/1/10086455.pdf
54448c5213c66a880787ed7a1d965fe3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/426/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/426/3/10086455.pdf.txt
2a245119dcedef5979e4bd671876d328
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Bor
Susuz Boraks
Toplam Verimli Bakım
Toplam Ekipman Etkinliği
Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü
Kırka Bor İşletme Müdürlüğü
Borax
Anhydrous Borax
Total Productive Maintenance
Overall Equipment Effectiveness
Eti Maden Head Quarter
Kırka Boron Works
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/429
2016-06-10T00:00:25Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
Çözünebilir yıldız kopolimerlerin ve türevlerinin sentezi, karakterizasyonu, çözelti davranışları ve bazı potansiyel uygulamaları
Tuncer, Cansel
Bütün, Vural
Dallanma ve molekül ağırlığının çok iyi kontrol edilebildiği yeni tip yıldız (star)
kopolimerler grup transfer polimerizasyonu ile başarılı bir şekilde sentezlenmiştir. Bu stardallı
kopolimerler uygun monomer/dallandırıcı ajan kullanılarak sentezlenen
makrojelleşmenin olmadığı çözünebilir nitelikte kopolimerlerdir. Tersiyer amin metakrilat
bazlı bu dallanmış polimerler, 2-(N-dimetilamino)etil metakrilat (DMA), 2-(Ndietilamino)
etil metakrilat (DEA), 2-(N-diizopropilamino)etil metakrilat ve 2-(Nmorfolino)
etil metakrilat ve etilen glikol dimetakrilat çapraz bağlayıcısını içermektedir.
Tez kapsamında 8 adet star kopolimer, 4 adet dallı kopolimer ve 2 adet analog-lineer
kopolimer sentezlenmiş ve karakterize edilmiştir. Tüm kopolimerlerin çözelti davranışları
(miselleşme, yüzey aktivite) incelenerek, misel çapları ve ebat dağılımları, kritik misel
konsantrasyonları (CMC) ve kritik miselleşme pH ve çözelti viskozite değerleri
belirlenmiştir. Star kopolimerlerin lineer analoglarına göre CMC değerlerinin benzer
olduğu, fakat daha küçük miseller verdiği gözlenmiştir.
Star-dallanmış kopolimerlerin PDMA blokları seçimli olarak kuaternizasyon ve
betainizasyon kimyası ile kuaternize edilmiştir. Türevsel kopolimerler stabilizör olarak,
PDEA mikrojel sentezlerinde başarıyla kullanılmış ve monodispers ebat dağılımına sahip
pH duyarlı mikrojeller elde edilmiştir. Sentezlenen bu mikrojellerin asidik pH değerlerinde
şişmiş durumda, bazik pH değerlerinde büzülmüş durumda olduğu gözlenmiştir. Ayrıca
yine türevlendirilmiş polimerler kullanılarak, polimer bünyesinde Au-nanopartikül
dispersiyonları hazırlanmış ve bu yapıların katalitik aktiviteye sahip oldukları bulunmuştur.
Bir diğer uygulama çalışmasında ise, star-dallı kopolimerler, üzerlerindeki boşlukları ve
fonksiyonel grupları sayesinde metil oranj boya moleküllerini sulu fazdan organik faza
çekmiş ve boya moleküllerini kapsülleyebilmiştir. Boya ve polimer molekülleri arasındaki
ev sahibi-konuk ilişkisi, boya moleküllerini sulu fazdan çekmemize imkan sağlamıştır.
Polimerlerin yapıları jel geçirgenlik kromatografisi ve 1H NMR spektroskopisi ile
çözelti davranışları ise dinamik ışık saçılım (DLS), 1H NMR spektroskopisi, viskometre,
yoğunluk ve yüzey gerilim ölçer cihazları ile belirlenmiştir. Mikrojeller için TEM ve DLS
çalışmaları, katalitik etkinlik çalışmaları UV-vis ile yapılmıştır.
Novel star copolymers with well controlled molecular weights and branching have
been successfully synthesized via group transfer polymerization. These star-branched
copolymers were soluble type copolymers which were synthesized without any
macrogelation formation by choosing suitable monomer/branching agent ratios. These
copolymers were based on tertiary amine methacrylates containing 2-(Ndimethylamino)
ethyl methacrylate (DMA), 2-(N-diethylamino)ethyl methacrylate (DEA),
2-(N-diisopropylamino)ethyl methacrylate and 2-(N-morpholino)ethyl methacrylate and
ethylene glycol dimethacrylate cross-linker. In this study, 8 star copolymers, 4 branched
copolymers and 2 analog-linear copolymers were synthesized and characterized. Solution
behaviours (micellization, surface activity) of all copolymers were investigated and their
micelle diameter and micelle size distributions, critical micelle concentrations (CMC),
critical micelle formation pH values, solution viscosities were determined. The related
star/branched copolymers had similar CMC values but smaller micelle diameter values
than that of their linear analogues.
PDMA blocks of star-branched copolymers were selectively quaternized by using
quaternization and betainization chemistry. Derivatized copolymers were successfully used
as novel stabilizers in the synthesis of PDEA microgels. PDEA microgels had
monodisperse size distributions and pH responsive nature. These microgels were in
swollen state at acidic pH and shrinked at basic pH values. In a different application study,
Au-nanoparticle dispersions were also prepared with these derivative polymers and these
structures were found to have good catalytic activity. Finally, due to having cavities and
functional groups, branched polymers pulled methyl orange dye molecules from aqueous
phase to organic phase and encapsulated dye molecules. Host-guest relationship between
copolymer and dye molecules allowed us to extract dye molecules from aqueous phase.
Polymer structures were determined by using gel permeation chromatography and
1H NMR spectroscopy. Their solution behaviours were investigated with dynamic light
scattering (DLS), 1H NMR, viscometer, densitometer, and surface tensiometer. TEM and
DLS were used for microgels, UV-vis was used for catalytic activity studies.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/429
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/429/1/10080187.pdf
88ed7d66517a5ea75525d0271c3b8390
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/429/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/429/3/10080187.pdf.txt
cdd560c22e5f82713c7806aa273612ba
info:eu-repo/semantics/openAccess
Star Polimer
Dallı Polimer
Mikrojel
Au-nanopartikül
Kapsülleme
Ev Sahibi-Konuk İlişkisi
Star Polymer
Branched Polymer
Microgel
Au-nanoparticle
Encapsulation
Host-Guest Relationship
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/476
2016-06-29T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
İki çaprazlanmış modüller üzerine
Onarlı, Gülümsen
Arslan, Ummuhan Ege
İki çaprazlanmış modüller üzerine başlıklı bu doktora tezi üç bölümden oluşmaktadır.
İlk bölümde öncelikle çaprazlanmış modül kategorisini anlamamıza yardımcı olacak bazı temel
kavramlara yer verilmiştir. ç aprazlanmış modül kategorisinde geri çaprazlanmış modül ve
indirgenmiş çaprazlanmış modül tanımları verilmiştir. Ayrıca geri çaprazlanmış modüllerin
inşaasına ve indirgenmiş çaprazlanmış modüllerin inşaasına ayrıntılı olarak yer verilmiştir.
İkinci bölümde ise gruplar üzerinde 2-çaprazlanmış modül tanımı verilmiştir. Herhangi iki
2-çaprazlanmış modülün direk çarpımı tanımlanmış ve tanımlanan yapının bir 2-çaprazlanmış
modül olduğu gösterilerek 2-çaprazlanmış modülden yeni bir 2-çaprazlanmış modül etme
örneklerine yer verilmişitr. Ayrıca başka 2-çaprazlanmış modül örnekleri verilerek bazı kategoriksel
özellikleriyle birlikte incelenmiştir. Yine bu bölümde 2-çaprazlanmış modüllerin
alt yapılarından alt 2-çaprazlanmış modül, normal alt 2-çaprazlanmış modül tanımlanmış ve
bir 2-çaprazlanmış modül morfizminin çekirdeği ve görüntüsü incelenmiştir. Ayrıca bölüm
2-çaprazlanmış modülü tanımlanarak 2-çaprazlanmış modüller için evrensellik özelliğine
yer verilmiştir. üçüncü bölümde ise geri çekme 2-çaprazlanmış modül ve indirgenmiş 2-
çaprazlanmış modül kavramları tanımlanmıştır. Ayrıca geri çekme 2-çaprazlanmış modül ve
indirgenmiş 2-çaprazlanmış modül kavramlarının inşaasına ayrıntılı olarak yer verilmiştir.
Titled On Two Crossed Modules this doctorate thesis consists of three chapters. In the
first chapter, we recall some fundamental notions which are related to the category of crossed
modules.We recall induced crossed module and pullback crossed module in the category of
crossed modules. Also the constructions of induced crossed module and pullback crossed
module are given. In the second chapter, we give the definition of two crossed module over
groups. Also the definiton of direct product of any two 2-crossed modules is given and it is
shown this product is a 2-crossed module. So we give an example to get a 2-crossed module
from a 2-crossed module.Then some other examples of 2-crossed modules and some categorical
properties of them are examined. Then we investigate some features of 2-crossed modules such
as sub-2-crossed module, normal sub-2-crossed module. Besides the kernel and image of a 2-
crossed module morphism, the notion of quotient 2-crossed module and universal property for
2-crossed modules are introduced. In the third chapter, we define induced 2-crossed module
and pullback2-crossed module. The constructions of induced 2-crossed module and pullback
2-crossed module are examined.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/476
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/476/1/10072910.pdf
37bc2e53b03c8182ff382e8aff5f0741
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/476/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/476/3/10072910.pdf.txt
7123d4d2a52ba597668c055bcdea660e
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Çaprazlanmış Modül
Geri Çekme
İndirgenmis Çaprazlanmış Modül
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/478
2016-06-29T00:00:10Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
İmmobilize ve manyetik özellikli neurospora sitophila ile reaktif boyarmadde
Divrikoğlu, Melike
Akar, Tamer
Bu çalışmada Neurospora sitophila biyokütlesinin doğal ve modifiye formları hazırlanmış ve karakterize edilmiştir. Bunların renk giderim potansiyelleri kesikli ve sürekli sistemde araştırılmıştır. Serbest biyokütlenin biyosorpsiyon özelliklerinin geliştirilmesi amacıyla, N. sitophila hücreleri atık çay yapraklarına pasif olarak immobilize edilmiştir. Serbest ve immobilize hücrelerden manyetik formlarda sorbanlar hazırlanmıştır. Biyosorpsiyon proseslerinde hedef kirletici olarak Reaktif Viyole 1 boyarmaddesi seçilmiştir. Geliştirilen sorbanlar ile biyosorpsiyon prosesine yönelik pH, biyokütle miktarı, süre, sıcaklık, başlangıç boyarmadde derişimi ve akış hızı parametreleri incelenmiştir. Deneysel veriler yalancı ikinci derece kinetik modeli ve Langmuir izoterm modeline uygunluk göstermiştir. Kesikli sistemde en uygun koşullarda belirlenen maksimum biyosorpsiyon kapasiteleri serbest, immobilize, manyetik ve manyetik immobilize biyosorbanlar için sırasıyla 367,84, 162,14, 239,97 ve 152,88 mg g‒1 olarak belirlenmiştir. Önerilen biyosorbanlar gerçek ve sentetik atıksu örneklerinde de oldukça etkili biyosorpsiyon performansları sergilemiştir. Geliştirilen biyosorbanlar sürekli sistemde elli ardışık biyosorpsiyon−desorpsiyon sürecinde başarıyla kullanılmıştır. Ayrıca sürekli sistemde iyi bir akış performansı sağlayan manyetik immobilize formdaki sorban için daha büyük ölçekte biyosorpsiyon çalışmaları gerçekleştirilmiş ve önerilen biyosorbanın endüstriyel alanda uygulanabilirliği araştırılmıştır. Olası biyosorban−boyarmadde etkileşimleri FTIR, SEM ve zeta potansiyeli analizleriyle incelenmiştir. Böylece biyosorpsiyon mekanizmaları aydınlatılmaya çalışılmıştır. Çalışmadaki bulgular, geliştirilen biyosorbanların sulu çözeltilerden RV1 boyarmaddesinin gideriminde etkili ve ekonomik alternatifler olabileceklerini işaret etmektedir. Bununla birlikte, rejenerasyon deneylerinden oldukça çarpıcı sonuçlar alınmıştır.
In the present study, natural and modified forms of Neurospora sitophila biomass have been prepared and characterized. Their decolorization potentials have been investigated in batch and continuous flow modes. In order to improve the biosorption properties of natural biomass, N. sitophila cells have been passively immobilized on waste tea leaves. Magnetic sorbents have been prepared from free and immobilized cells. Reactive Violet 1 dye has been chosen as target pollutant. pH, biomass amount, contact time, temperature, initial dye concentration and flow rate parameters have been investigated for the biosorption process with the prepared sorbents. Experimental data fitted well to the pseudo−second−order kinetic and Langmuir isotherm models. The maximum batch biosorption capacities at optimum conditions for free, immobilized, magnetic and magnetic immobilized forms of biosorbents have been recorded as 367,84, 162,14, 239,97 and 152,88 mg g‒1, respectively. The suggested biosorbents have been also exhibited highly efficient biosorption performances in real and synthetic wastewater samples. They have been successfully used in continuous mode biosorption‒desorption process for 50 cycles. Furthermore in order to investigate the applicability of biosorbents in industrial field, large scale biosorption studies have been carried out with magnetic immobilized form of biosorbent. It provides good flow performance in continuos mode. The possible interactions between dye and biosorbents have been investigated by FTIR, SEM and zeta potential analysis. So the efforts have been made to clarify the biosorption mechanism. The findings indicated that the developed biosorbents can be effective and economical alternatives for the removal of RV1 dye from aqueous solutions. Besides, the remarkable results have been recorded in regenaration experiments.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/478
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/478/1/10069846.pdf
9ecaeed8459d5c582d8039add0e631ad
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/478/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/478/3/10069846.pdf.txt
a762c2d185278e6dd5ef0ac33cf64b4c
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Biyosorpsiyon
Neuspora sitophila
İmmobilizasyon
Manyetik Sorban
Reaktif Viyole 1
Biosorption
Immobilization
Magnetic Sorbent
Reaktif Violet 1
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/479
2016-06-29T00:00:08Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_96
Kalın kömür tabakalarında yürüyen tahkimatlardaki basınçların analizi ve yük tahminleri
Öğretmen, Soner
Akdaş, Hürriyet
Yeraltı ocak izleme sistemlerinde elektronik sensörlerin kullanılmasıyla, uzunayaklarda yürüyen tahkimat ünitelerinde (YTÜ) oluşan basınçların gerçek zamanlı izlenmesi ve değerlendirilmesi mümkün hale gelmiştir. YTÜ’lerin ana direklerinde oluşan basınçların izlenmesi ile elde edilen bilgiler; uzunayak panolarında meydana gelen tavan göçme mekanizmalarının anlaşılması ve kontrolü, üretim aşamalarının değerlendirilmesi, YTÜ’lerin ön yük ve esneme yük değerlerinin tespiti ve değerlendirilmesi, yeni panoların planlanması ve daha emniyetli çalışma koşullarının sağlanması gibi konularda oldukça faydalı olmaktadır.
Ömerler Yeraltı Ocağında 1997 yılında tam mekanize üretime geçilmesi ile birlikte, yeraltı izleme sistemine basınç sensörleri adapte edilerek, YTÜ’lerin ana direklerinde oluşan basınçların izlenmesine başlanmıştır.M2 ve M3 ayaklarda yapılan ölçümler istatistiksel olarak değerlendirilerek, tahkimat-tavan tabaka etkileşimleri, periyodik tavan yüklemeleri, YTÜ performansları, oluşan basınç tipleri, üretim aşamalarının değerlendirilmesi ve benzeri konularda birçok deneyim elde edilmiştir.
Bu tezde, Ömerler Yeraltı Ocağında daha önceki yıllarda yapılan YTÜ basınç ölçümlerine ilave olarak M7 mekanize ayakta 15, 30 ve 45 numaralı YTÜ’lerde oluşan basınçlar izlenerek, yük periyotları tespit edilmiştir. Elde edilen veriler istatistiksel değerlendirmeye tabi tutulmuş, YTÜ’lerde oluşan basınç tipleri, basınç tiplerinin üretim aşamalarına göre dağılımları, ön yük ve son yük değerleri tespit edilerek ayağın farklı bölümlerindeki tavan hareketleri yorumlanmıştır.
YTÜ’lerde oluşan artan tip basınçlardaki ön yük, yük artışı ve son yük değerleri kullanılarak, regresyon analizleri ve eklenik olasılık yöntemleri ile mevcut jeolojik koşullar ve kömür damarı jeomekanik özellikleri kapsamında YTÜ yeterli esneme yükü tahminleri yapılmış ve Ömerler Yeraltı Ocağında kullanılabilecek YTÜ yük taşıma kapasitesi belirlenmiştir.
As a result of developing technologies, by the use of electronic sensors in mine monitoring systems, monitoring real time and evaluating of powered support pressures in longwalls become possible. Data gained from monitoring leg pressures of supports is useful in many areas such as understanding and controlling of roof mechanism, evaluating mining sequences, determining setting and yield loads of powered supports, designing new panels and making safer working environment.
After installation of first mechanized longwall in Ömerler Underground Coal Mine in 1997, by equipping supports with pressure sensors, monitoring of powered support leg pressures was started. Data obtained from support pressures from the panels M2 and M3 supplied experiences about support-roof interactions, periodical roof loadings, support performances, pressure types in loadings, evaluating mining sequences.
In this thesis, in addition to support pressure measurements in previous years, pressures of 15, 30 and 45 numbered supports in M7 panel were monitored and load cycles were determined. By evaluating data obtained from load cycles statistically, pressure types in mining sequences, statistics of setting and final loads were determined. Then strata movements in different places of longwall were interpreted.
By using regression analysis of the relationship between setting loads, load increments and final loads of increasing type loadings and by using cumulative probabiliy final loads, yield load capacities of the powered support were estimated for future planned longwall panels in Ömerler Underground Coal Mine.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/479
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/479/1/10068386.pdf
a3db1af09a68c7408af067d7c0286aa3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/479/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/479/3/10068386.pdf.txt
ee450d958f9b5cfef53ccd6702414f5d
info:eu-repo/semantics/openAccess
Uzunayak
Yürüyen Tahkimat
Yük Periyodu Analizi
Longwall
Powered Support
Load Cycle Analysis.
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/480
2016-06-29T00:00:25Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Helisel güneş ve rüzgar türbini tasarımı
Çatalorman, Yusuf
Fosil yakıtların çevreye olumsuz etkileri ve maliyetlerinin artması buna paralel
olarak elektrik kullanım bedelinin yüksek olması, göz önüne alındığında; yenilenebilir
enerji kaynakları yönünden son derece elverişli olan ülkemizde bu kaynakları kullanarak
enerji üretimine yöneltecek bir ekipmanın tasarımının ve bunun verimliliğinin araştırılması
amacı gibi gerekçeler projenin çıkış amacıdır.
Tasarımı yapılan hibrit sistemin piyasadaki benzerleri, rüzgar ve güneşten aynı
ünite üzerinde farklı bölümlerde enerji üretirken, tez konusu olan alternatif sistem ile güneş
panelinin aynı zamanda rüzgar türbini olarak kullanılması öngörülmektedir. Bu çalışma
dönen bir cihazdan elektrik üretme amacı ile gerçekleştirilmiştir. Literatür araştırmalarında
bu yapıdaki bir hibrit sisteme ait herhangi bir çalışmaya rastlanmamıştır.
Projede tasarımı ve imalatı yapılan olan sistem dikey olarak konumlandırılmıştır.
Bu tasarımda en önemli konulardan biri ise dikey bir rüzgar türbininin üzerine yerleştirilen
PV ler ile dönebilen bir güneş kolektöründen elektrik üretimi konusunun araştırılmasıdır.
Bu yapı helis şeklindeki Savonius türbinini kademeli parçalara ayrılan kanatlara güneş
hücrelerinin yerleştirilmesi ile oluşturulmuştur.
Henüz literatür araştırılmalarında üzerinde bilimsel çalışma yapılmamış bu fikrin
rüzgâr enerjisiyle birleştirilmesi çalışması projenin yenilikçi içeriğini oluşturmaktadır. Bu
şekilde çalışabilen hibrit sistem kurulumu ve kullanımı kolay ve özellikle dar alanlarda
diğer sistemlere göre büyük üstünlük sağlamaktadır. Bunun yanında mevcut hibrit
sistemler stabil olmasına karşın, bu sistemin taşınabilir olması ve estetik yapının da etkisi
ile yerel kullanım için cazip olması diğer avantajları arasındadır.
Bu amaç ile farklı yapılardaki rüzgar türbinleri tasarımları incelenmiş, Unigraphics
programında alternatif tasarımla değerlendirilmiştir. Yapılan tasarımlar Ansys Fluent-CFX
programları ile analiz edilmiş gerekli değişiklikler tasarıma yansıtılmıştır. Bu şekilde
imalatı yapılacak türbinin en uygun fiziki yapısı belirlenmiştir. Aynı zamanda küçük boyutlarda prototip denemeleri yapılarak gerçek durumda karşılaşılabilinecek sıkıntılar ön
görülmüştür. Son olarak bu yapı prototipe dönüştürülmüştür. Bu aşamadan sonra testler
yapılmış ve gerek tasarım gerekse imalat aşamasındaki aksaklıklar düzeltilmiştir. En
iyileştirilen prototip gerçek saha testlerine tabi tutulmuştur. Saha testlerinden elde edilen
veriler, analiz programlarından elde edilen veriler ile eşleştirilmiş, MiniTab 16 programı
ile formüle edilmiştir.
Yapılan testler sonucunda dönen bir rüzgar türbininden, güneş ve rüzgar kaynaklı
olmak üzere elektrik üretimi gerçekleştirilmiştir. Bu elde edilen sonuç kendi alanında şu
ana kadar yapılmış çalışmalar içinde özgün fikri ile yer almaktadır.
Considering negative environmental impacts of fossil fuels, increasing cost of
consumption and extremely convenient in terms of renewable energy sources in our
country need to develop a device for power generation using these sources is reason for
initiation of this project.
Institutionalization of university-industry cooperation with the planned project and
the commercialization of scientific studies in the university, will create added value to our
country, a level that can compete in international markets will be the development and
commercialization of a new product. In addition, solar and wind renewable energy sources
will benefit from a new compact hybrid system. The hybrid system will be designed in
solar panel used as a wind turbine. The similar products on the market made this
production in different sections. There is no such as a study in literature. For that reason,
contribution of this study on national objectives will be higher.
Vertical type wind turbine has been designed. Solar panels was integrated on
turbine winds. Rotating solar collector design which is one of the most important issues to
investigate the issue of electricity generation. The hybrid system setup provides greater
supremacy than the traditional systems especially , setup, easy to use in narrow fields.
Portable and aesthetic structure of this new hybrid system are advantages for the
traditional systems.
The wind turbine wasdesigned with Ansys Fluent and Unigraphics programs. This
structure has been transformed into prototype . After this, the deficiencies in the tests
conducted both by design and manufacturing stages have been corrected. The optimized
prototype has been subjected toactual fieldtesting. This study also T.C. Bilim Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı has been found worthy of support by the San-Tez project and the
project was carried out with 01657.STZ.2012-2 number.
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/480
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/480/1/10085089.pdf
e92092d185150e3771fc56299b75fe54
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/480/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/480/3/10085089.pdf.txt
db6da9eef695699e2e895cc8d493c4c0
Dikey Rüzgar Türbinleri
PV Paneller
Hibrit Sistemler
Helisel Türbinler
Vertical Wind Turbines
PV Panels
Hybrit Systems
Helix Turbines
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/468
2016-06-29T00:00:12Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Hava yönlendirici kanat üzerinde bulunan deliklere uygulanan köşe yuvarlatma işleminin akışa etkisinin araştırılması
Tatar, Volkan
Uçak motorunda buzlanma oluşumu, uçuş güvenliğini tehdit eden en ciddi
meteorolojik tehlikelerden biridir. Motor üreticileri sertifikasyon sürecinde motorun
buzlanmaya karşı korumalı olduğunu ispat etmekle yükümlüdürler. Bu çalışmada
buzlanma tehlikesi ile karşı karşıya olan ön yatak taşıyıcı parça ele alınacaktır.
Çalışmanın amacı, ön yatak taşıyıcı parçada buzlanma riskini arttıran köşe yuvarlatma
işleminin etkisinin araştırılmasıdır. Buzlanma, parça üzerinde bulunan kanatçıklarda
meydana gelmektedir. Buzlanma sisteminde bulunan deliklerin çevresinde meydana
gelen yüksek sıcaklık farkları ve deliklerin işlenmesi sonucunda oluşan keskin köşeler
yüksek stres yoğunluğuna neden olur. Olası çatlak başlangıcını engellemek için
deliklere köşe yuvarlatma işlemi uygulanması kaçınılmazdır. Fakat bu işlem buzlanma
önleyici sistemin etkinliğini azaltmaktadır. Deliklere uygulanan köşe yuvarlatma
değerinin üst limitinin belirlenmesi, bu araştırmanın temel amacını oluşturmaktadır.
Çalışmada 4 farklı köşe yuvarlatma değeri için sayısal ve deneysel çalışmalar
gerçekleştirilmiştir. Kanatçık üzerinde bulunan 15 delik 3 gruba ayrılarak incelemeler
gerçekleştirilmiştir. Sayısal çalışmadan elde edilen veriler deneysel verilerle
ilişkilendirilmiştir. Hız vektörleri, kayma gerilmeleri, yüzey üzerindeki jet akış izleri
incelenmiş ve belirlenen kriterlere göre delik grupları için köşe yuvarlatma değerlerinin
üst limitleri bulunmuştur. Literatürde yer alan akış görüntüleme yöntemlerinden farklı
bir yöntem kullanılarak belirli aero profile sahip kanatçık firar kenarındaki hava jet
etkinliği araştırılmıştır. Belirlenen aralıkta köşe yuvarlatma değeri ve bunun fonksiyonu
olan jet akış etki alanı arasındaki eşitlikler herbir delik için hesaplanmıştır. Çalışma
sonucunda elde edilen bilgiler uçak motor parça tasarım ve imalat faaliyetlerinde önemli
bir girdi olarak kullanılması beklenmektedir. Ayrıca çalışma kapsamında uygulanan
akış görselleştirme yöntemi geliştirilerek benzer çalışmalarda kullanılabilir.
Icing is one of the serious meteorological event which threats flight security.
Aircraft engine manufacturers have to assure that engine has protection system against
icing during the certification of the engine. Front bearing chamber where icing may
occur is held in this study. Purpose of the study is to investigate the effect of break edge
operation which increases icing risk on the part. The icing occurs on vanes of the part.
High thermal gradient and sharp edges occurring after manufacturing of the holes cause
stress concentration near the holes. In order to prevent probable crack initiation, break
edge operation has to be applied to the holes. However, this operation reduces icing
system efficiency. Determining upper limit of the break edge operation is the main aim
of this study. Both numerical analyses and flow visualization experiments have been
performed for 4 different break edge operations. All break edge operations have been
investigated at different flow conditions. There are 15 holes on a vane and they divided
3 groups for the investigation. Outcomes of the numerical analysis are compared with
experimental. Velocity vectors, shear stresses, thickness of effected area by jet flow are
analyzed and upper limit of the break edge operation for all group of the vane are
defined according to determined criteria. Jet flow effectiveness of leading edge of the
vane having specified aero profile is researched by using a different flow visualization
method from the methods available in literature. Equations between break edge
operation and jet flow effective area which is function of break edge operation are
calculated for each hole. Obtained data is expected to use for design and manufacturing
of the engine component as important input. On the other hand, the flow visualization
method used in this study can be improved and used for similar studies.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/468
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/468/1/10074163.pdf
c9cb63373863f9225565299315501907
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/468/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/468/3/10074163.pdf.txt
de6c7f267421e227ae87c566387b7b3f
Uçak Motorunda Buzlanma
Köşe Yuvarlatma
Ön Yatak Taşıyıcı Parça
Icing On the Aircraft Engines
Break Edge Operation
Front Bearing Chamber
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/469
2016-06-29T00:00:34Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Eskişehir ve yöresinde enerji üretimi amaçlı güneş ışınımı ve rüzgar hızı değerlerinin tespiti ve kullanılabilirliğinin analizi
Yıldızay, Hasan Donat
Yapılan doktora tezinde; Eskişehir’de enerji üretimi amaçlı rüzgar hızı ve güneş
ışınım potansiyelinin tespiti ve analizi yapılmıştır. Analiz ve değerlendirme amacıyla
kullanılan veriler, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi BAP Komisyonu tarafından
desteklenen 201015023 numaralı proje ile kurulan ölçüm istasyonundan alınmıştır. Veri
ölçüm istasyonunun da; 10.m de 1 adet ve 30.m de 2 adet rüzgar hızı ölçüm sensörü,
27.m de 1 adet rüzgar yönü ölçüm sensörü bulunmaktadır. Bu sensörlere ek olarak 3.m
ye sıcaklık ölçüm cihazı, basınç ölçüm cihazı, bağıl nem ölçüm cihazı ve 5.m ye toplam
ışınım şiddeti ölçüm cihazı (piranometre) yerleştirilmiştir.
Alınan veriler ile öncelikle potansiyel belirleme çalışması yapılmış ve aylara
göre sonuçlar analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre; rüzgar hızları ortalaması 30m
için 4,1 m/s ve 10m için 3,2 m/s ölçülmüştür. 30m yükseklikteki rüzgar hızlarının hafif
sınıfa dahil edilebilir durumda olduğu görülmüştür. 10m deki rüzgar hızlarının da çok
hafif sınıf sınırına girmekte olup bu hızlarla enerji üretiminin ekonomik olamayacağı
anlaşılmıştır. İstatistiki olarak Minitab ve Easyfit programları kullanılmıştır.
Dağılımlara uygunluk testleri için 8 adet dağılım test edilmiştir. Yapılan uygunluk testi
sonuçlarına göre Weibull dağılımı en iyi dağılım olarak bulunmuş ve şekil-ölçek
parametreleri hesaplanmıştır. Ayrıca elde edilen sonuçlar Eskişehir bölgesinde enerji
üretimi durumu için ticari türbinlere uygulanmıştır. Ülkemizde en çok kullanılan
markalara ait türbinlerin performans analizleri 30-50-70 ve 90m yükseklikler için
hesaplanmıştır. Eskişehir bölgesinde küçük ölçekli türbinler kullanılması durumunda
hub yüksekliği arttıkça üretilen güç ve kullanılabilirlik azalmakta ancak kapasite faktörü
artmaktadır. Büyük ölçekli türbinlerin kullanımı durumda kapasite faktörlerinin düşük
olduğu bu nedenle küçük ölçekli türbinler ile enerji üretimi yapılması gerektiği tespit
edilmiştir. Dağılım sonuçlarının ve farklı ticari türbinlerin karşılaştırmaları literatüre
kazandırılmıştır.
In this doctoral thesis; potential of wind speed and solar radiation for power
generation was detected and analyzed in Eskisehir. The data used for analysis and
estimation has been taken from the measuring station which has been established with
the project numbered 201015023 that is supported by BAP Commission of Eskişehir
Osmangazi University. In the data measuring station; there are wind speed measurement
sensors one at the 10th meter and two at the 30th meter and a wind direction sensor at the
27th meters. In addition to these sensors; temperature, pressure and relative humidity
measuring devices are placed at the 3rd meter and total radiation intensity measuring
device (pyranometer) is placed at the 5th meter.
The received data is primarily used to determine the potential and the results
were analyzed per month. According to the results; the average wind speed is measured
4.1 m/s and 3.2 m/s for 30 m. and 10 m respectively. It was found that wind speed at the
30 m height may be included in the weak case. Also wind speed at the 10 m is included
at the boundary of too weak case and it is understood that the production of energy with
this speed is not economical. Minitab and EasyFit programs are used in statistical
analysis. 8 distributions are tested for distribution suitability testing. According to the
suitability test results, Weibull distribution is found to be the best distribution and also
shape and scale parameters are calculated. In addition, the obtained results are applied
to commercial turbines for power generation status in Eskişehir. In our country, the
most widely used brands of turbine performance analysis was calculated for 30-50-70
and 90 m. heights. It is noted that, in the case of the usage of small tribunes in Eskişehir
region, as the hub height increases, generated power and usability decrease whereas the
capacity factor increases. It is determined that energy production has to be made with
small-scale tribunes due to the low capacity factors in the usage of large-scale tribunes.
Comparison of the distribution results and different commercial turbines are contributed
to the literature.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/469
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/469/1/10069619.pdf
5001bd373846547003a9a441ebff18d9
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/469/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/469/3/10069619.pdf.txt
fdf7ee13fb90d9cc10e53b5b8a4560b3
Güneş Enerjisi
Kullanılabilirlik
Rüzgar Enerjisi
Eskişehir
Solar Energy
Availability
Wind Energy
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/470
2016-06-29T00:00:35Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Yüksek fonksiyonel verim için sifon-hazne tasarımlarının hesaplamalı akışkanlar dinamiği ile çözümlenmesi
Manav, Sefa
Su kanalsız klozetler, tasarımsal ve hijyenik açıdan kanalsız yapıları sebebiyle Dünyada seramik sağlık gereçleri alanında önemli bir yeresahiptir. Bu çalışmada, kanalsız klozetlere farklı bir bakış açısından bakılarak hem en iyi fonksiyon yapan hem de estetik bir teknolojik ürün tasarımı üzerinde durulmuştur. Bu tasarımı oluştururken, amaç suyun klozet içindeki hareketi ile klozet haznesini temizleyecek bir etkiye sahip olması hem de piyasadaki kanalsız klozetlere karşı fark yaratması amaçlanmıştır. Bu çalışmada, ANSYS CFX ticari yazılım kullanılmıştır. Yazılım ile suyun hazne içinde izlediği yolu önemli ölçüde etkileyen geometrik hazne yapısı, suyun hazneye önden veya arkadan girişine olanak sağlayan çeşitli tasarımların simülasyonu yapılmıştır. Sayısal simülasyonlar sonucunda temiz suyun hazneye önden verilmesine olanak sağlayan tasarımın geliştirilmesine karar verilmiştir. Bu bağlamda, önden-temizlemeli kanalsız klozetlerin prototip imalatları yapılarak deneysel performans testlerine tabi tutulmuştur. Analizler sonunda geliştirilen klozet hazne yapısı ile üretilen prototip ürünün fonksiyon test verileri kıyaslanmıştır. Standard fonksiyon testlerinde yıkama alanı olarak üstten 85 mm’nin aşağısında kalan yüzeyi yıkamak zorunludur. Yanlardan gelen suyun etki alanı genişletilerek, suyun hazne içerisindeki dağılımı artırılmıştır. Piyasada mevcut klozetler 6 L ile yıkama yapmaktadır; ancak bu çalışmada tasarlanan prototipler 4 L ile fonksiyon testlerinde başarılı olmuştur. Bu şekilde su kullanımında % 35 tasarruf sağlanmaktadır. Gerek analizlerde ve gerekse fonksiyon testlerde hazne içerisindeki temizliğin standartların oldukça üstünde olduğu gözlemlenmiştir. Yapılan test ve analizlerde prototip tasarımın % 95 daha hijyen olduğu bağımsız kurumlardan alınan rapor ile teşhis ve tespit edilmiştir. İlk prototiplerden elde edinilen tecrübeler doğrultusunda son prototip ürün tasarlanmış ve imal edilmiştir.
Rimless toilet bowls have an important place in Ceramic Sanitary Wares from the design and hygenic point of view due to their rimless structure. In this study, rimless toilet bowl design point of view is focused on best functionality, aesthetic and technologic design. While designing, the purpose is, cleaning the bowl and making a difference with respect to the rimless toilet bowls in the market with path motion of water in the bowl. In this study, a commercial software ANSYS CFX is used. Using this software, the numerical simulations that are carried out investigated the effect of the geometrical bowl structure on water path for diffferent designs that lets the water into the bowl from the front or the rear of the bowl. As a result of the simulations, the design that lets the water into the bowl from the front is chosen to be developed. Concordantly, front-water-fed rimless test-toilet prototype production is produced and it was put into experimental performance tests. The functional test data of the prototype which bowl geometry is designed as a result of these analysis are compared. In standart functional tests, it is necessary to clean the bowl surface up to 85 mm below from the top rim. By developing the effect area of water through the sides, the dispersion of water in the bowl is enhanced. The bowls in the market clean with 6 L water, however, the prototypes that are developed in this study succeed with 4 L water in functional tests. In this way the saving in water usage of about % 35 is achieved. In the analysis and functional tests it was observed that bowl cleaning achieved is quite high than the normal standart bowls. With the reports from independent institutions, it has been identified and determined that prototype design is % 95 more hygenic. The last prototype is designed and produced with the knowledge gained from the experimental and numerical analysis of the pleminary prototypes.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/470
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/470/1/10065554.pdf
8e509cb41ce751826a143d1939bc29e0
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/470/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/470/3/10065554.pdf.txt
1ff99d775490bda7b59dc76ce357040e
Kanalsız Klozet
ANSYS CFX
Çok Fazlı Akış
Rimless Toilet
Multiphase Flow
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/471
2016-06-29T00:00:36Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_98
Toz metalurjisi ile üretilen Ni3A1 partikülleriyle pekiştirilmiş metal matrisli kompozitlerin sürtünme ve aşınma davranışlarının incelenmesi
Biçer, Aytaç
Çelikyürek, İbrahim
Bu çalışmada Ni3Al bileşiği vakum ark ergitme ocağında üretilmiştir. Bileşik gezegensel hareketli bilyeli değirmende öğütülerek toz haline getirilmiştir. Üretilen tozlar matris bileşeni (Cu-Sn-Pb-Fe) olan yatak alaşımında pekiştirici malzeme olarak kullanılmıştır. Matris-Pekiştirici karışımı kullanılarak klasik toz metalurjisi tekniğiyle metal matrisli kompozitler üretilmiştir. Kompozitlere pin-on-disk geometrisinde sürtünme ve aşınma testleri uygulanmıştır. Ni3Al bileşiğinin tane boyutu, sürtünme basıncının ve sürtünme hızının kompozitin sürtünme ve aşınma davranışlarına etkisi araştırılmıştır. Ni3Al katkısının, kompozit malzeme içerisindeki dağılımını incelemek için optik mikroskop kullanılmıştır. Sürtünmede meydana gelen aşınmayı göstermek için taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılmıştır. Ayrıca her bir kompozit malzemeye dik doğrultuda mikrosertlik ölçümleri yapılmıştır ve ölçülen değerler, malzemeye yapılan basma testi ile ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir.
Ni3Al alaşımının tane boyutunun kompozit malzemenin sertliğini ve mukavemetini etkilediği görülmüştür. Partikülün tane boyutu arttıkça malzemenin sertliği artmaktadır ve kompozit malzemesinin aşınma miktarı azalmaktadır.
Sürtünme hızının ve sürtünme basıncının artmasıyla kompozit malzemenin aşınma miktarlarının ve sürtünme katsayısının arttığı görülmüştür.
In this study, Ni3Al alloy was produced in a vacuum arc melting furnace. Compound was triturated with planetary ball milling process. Produced powder was used as reinforcing material in bearing alloy of matrix compound (Cu-Sn-Pb-Fe). Metal matrix composite material was produced by using mixture of matrix and reinforcing material via classical powder metallurgy. Composite materials were executed the friction and wear behaviour tests on pin-on-disk geometry. Grain size of Ni3Al compound, the pressure and friction speed effects on the coefficient of friction and wear rate of the composite material were investigated. Optical microscopy was used to investigate if Ni3Al reinforcement is homogeneous in the composite materials. Scanning electron microscopy (SEM) was used to investigate wear behaviour on the worn surface of the composite materials as a result of friction. Also micro hardness of composite materials was measured and this measurement were compared to compression test result of composite materials. It was examined that the grain size of Ni3Al compound effects on the hardness and strength of composite materials.
With the increase in the grain size of the particles, the hardness of the material increases and the wear rate of composite material decreases. With the increase in the friction speed and pressure, the coefficient of friction and wear rate of composite materials increase.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/471
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/471/1/10062697.pdf
8ec7f269a0761846c08187a6a480326b
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/471/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/471/3/10062697.pdf.txt
8e221e4b365e0463865c027b52ed476d
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Metal Matrisli Kompozitler
Fren Balatası
Mukavemet
Ni3Al
Mikroyapı
Mikrosertlik
Composite Materials
Brake Lining
Strength
Microstructure
Hardness
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/432
2016-06-21T00:00:10Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_88
Bazı yanlı tahmin tekniklerinin incelenmesi ve OECD ülkelerindeki 5 yaş altı çocuk ölüm sayılarının modellenmesinde kullanılması
Güner, Deniz
Şamkar, Hatice
Çoklu regresyon analizinde iki veya daha fazla açıklayıcı değişken arasında doğrusal bir ilişki olmasına çoklu doğrusal bağlantı adı verilir. Çoklu doğrusal bağlantının varlığı durumunda, en küçük kareler (EKK) tahmincilerinin varyansı yüksek ve parametre tahmincilerinin işaretleri yanlış hesaplanabilmektedir. Bu duruma çözüm olarak birçok yöntem önerilmiştir. Bu yöntemlerden biri EKK tahmincisi yerine yanlı tahmincileri kullanmaktır.
Bu çalışmada, OECD’ye üye ülkelerinin beş yaş altı çocuk ölüm sayılarının modellenmesi üzerinde durulacaktır. Çoklu doğrusal bağlantı probleminin EKK tahmincisi üzerindeki olumsuz etkilerine değinilecek ve bu gibi durumlarda çözüm olarak önerilen yanlı regresyon teknikleri kullanılacaktır. Yanlı regresyon teknikleri arasından temel bileşenler regresyonu, ridge regresyonu ve Liu tahmincisi kullanılarak çözüm araştırılacak ve bu tahminciler hata kareler ortalaması değerlerine göre karşılaştırılacaktır.
In multiple regression analysis, the linear relationship between two or more independent variables is called as multicollinearity. In the presence of multicollinearity, the variance of Ordinary Least Squares (OLS) estimators can be calculated high and the signs of parameter estimators can be calculated incorrectly. Many methods have been suggested as a solution to this problem. One of these methods is to use biased estimators instead of OLS estimators.
In this study, the modelling of the number of deaths of the children under five years old in the OECD countries will be focused on. Negative impact of multicollinearity problem on OLS estimator will be studied and biased regression techniques, which is mostly suggested as a solution for the similar kind of cases, will be used. By using principal component regression, ridge regression and Liu estimators, a solution will be inquired and the estimators will be compared according to the criteria of mean of square errors.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/432
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/432/3/10079414.pdf.txt
10a0505f32bc083e1d847d0fad7acc5a
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/432/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/432/1/10079414.pdf
ce6a9e6fb08207ac1c0c064788ffa679
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Çoklu Doğrusal Bağlantı
Temel Bileşenler Regresyonu
Ridge Regresyonu
Liu Tahmincisi
Beş Yaş Altı Ölüm Oranı
Multicollinearity
Principal Component Regression
Ridge Regression
Liu Estimators
Mortality Rate-Under Five Years Old
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/433
2016-06-21T00:00:12Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
Manyetik lactarius salmonicolor biyokütlesi ile reaktif sarı 2 biyosorpsiyonunun istatistiksel tasarımı
Karagöz, Rukiye
Akar, Tamer
Bir makrofungus türü olan Lactarius salmonicolor’ dan elde edilen manyetik biyosorbent ile kesikli ve sürekli sistemde Reaktif Sarısı 2 boyarmaddesinin sulu ortamdan giderim koşulları incelenmiştir. Biyosorpsiyon için en uygun pH değeri ve biyosorbent miktarı Yüzey Cevap Metodu (Box-Behnken tasarımı) kullanılarak belirlenmiştir. Manyetik ve doğal biyosorbentin renk giderim potansiyeli kesikli ve sürekli akış sisteminde incelenmiştir. Yirmibeş döngü devam ettirilen biyosorpsiyon‒desorpsiyon çalışmalarında manyetik biyosorbentin % 77 civarında yüksek bir desorpsiyon verimine sahip olduğu kaydedilmiştir. Biyosorpsiyon denge verilerinin yalancı ikinci derece kinetik modeli ve Langmuir izoterm modeline uyduğu tespit edilmiştir. Langmuir izoterm modeline göre en yüksek tek tabakalı biyosorpsiyon kapasitesi 109,69 mg g‒1 olarak hesaplanmıştır. Hesaplanan temodinamik verilerine göre biyosorpsiyon süreci endotermik olarak gerçekleşmektedir. Boyarmadde‒biyosorbent arasındaki olası etkileşimler zeta potansiyeli, FTIR, SEM ve EDX analizleriyle değerlendirilmiştir. Manyetik biyosorbentin manyetik özelliği VSM analizi ile incelenmiştir. Sonuç olarak boyarmadde kirliliğini gidermeye yönelik çevre dostu, etkili ve ekonomik bir biyosorbent sunumu sağlanmıştır.
Fungal biomass which is produced from Lactarius salmonicolor gained magnetic properties through the modification prosess and it was used for the removal of Reactive Yellow 2 from aqueous solution. The optimum conditions of pH value and biosorbent dosage for the biosorption of RY2 determined by using Response Surface Methodology (Box-Behnken design). Decolorization potential of magnetic and natural biosorbents were investigated both batch and dynamic flow biosorption conditions. Biosorption-desorption studies were continued 25 consecutive cycles indicated that magnetic biosorbent has high desorption yield, about 77%. The equilibrium biosorption data fit pseudo-second order kinetic and Langmuir isotherm model. According to Langmuir isotherm model the maximum monolayer biosorption capacity of magnetic biosorbent was calculated 109,69 mg g-1. The thermodynamics parameters of biosorption show that biosorption process has endothermic in nature. The possible dye-biosorbent interactions were evaluated by zeta potential, FTIR, SEM and EDX analyses. Magnetic property of the produced biyosorbent was investigated by VSM analysis. In general, an ecofriendly, efficient and economical biosorbent was provided for the removal of dye polution.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/433
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/433/3/10071798.pdf.txt
108a1b955150084aa986f254abdb2a36
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/433/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/433/1/10071798.pdf
6871bdca8614e34548eca7d4207b0687
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Biyosorpsiyon
Boyarmadde
Manyetik Biyosorbent
Reaktif Sarı 2
Yüzey Cevap Metodu
Box‒Behnken Dizaynı
Biosorption
Magnetic Biosorbent
Reactive Yellow 2
Dye
Response Surface Methodology (RSM)
Box‒Behnken Design
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/437
2016-06-21T00:00:15Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_91
Endüstriyel robot kollarıyla 3B modelleme amaçlı benzetim ortamı tasarımı
Ergür, Serkan
Özkan, Metin
Günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte fabrikalarda endüstriyel robotların kullanımı artmıştır. Robot teknolojilerinde yapılan yoğun çalışmalara rağmen yeterli düzeye ulaşmış değildir. Bunun sebeplerinden biri ise gerçek bir robot üzerinde proje geliştirmenin maliyetli olmasıdır. Bu noktada, benzetim yazılımlarının kullanımı önem arz etmektedir. Bu çalışmada, 3B modelleme amaçlı benzetim ortamı tasarımı yapılması hedeflenmiştir. Cisimlerin, 3B robotik modellemesi sürecinde önemli bir problem üzerinde araştırmalar devam etmektedir. Bu problem, robot kolunun cisim yüzeyinden veri toplayacak olan algılayıcıyı dolaştıracağı pozisyon ve yönelimlerin belirlenmesidir. Bu çalışmalar robot üzerinde çok sayıda denemeler gerektirmekte ve gerçek robot ile bu zaman alıcı ve maliyetli bir süreç oluşturmaktadır. Ayrıca, tez çalışmasının bir başka hedefi bir firma tarafından döküm parçalarındaki çapakların temizlenmesi amacıyla geliştirilen ve prototip üretimi yapılan 5 eksenli SCARA ( Selective Compliance Assembly Robot Arm ) tipi robot için yörünge planlaması, kinematik hesaplamalar ve benzetim çalışmaları yapmaktır. 3B modelleme amaçlı benzetim ortamı da bu robot modeli için gerçekçi parametreler ile oluşturulmuştur. Yörünge planlaması, kartezyen uzayında robot uç noktasının doğrusal ve ara nokta üzerinden doğrusal hareketi için geliştirilmiştir.
Today, the usages of industrial robots have increased with emerging technologies in the factories. Despite intensive studies on robot technology, it has not reached a satisfactory level. One reason for this is the high cost of the project development on a real robot. At this point, it is important to use the simulation software. In this study, simulation environment design for 3D modeling is planned. Researches for a problem about 3D modeling by the aim of robotic manipulators already continues. This problem is defined as the determination of the position and orientation of robot manipulator with laser profile sensor for the purpose of gathering 3D data from the object‘s surface. It requires a large number of experiments on the real robot. However, this development process is time-consuming and costly with real robots. In addition, another purpose of the thesis is to develop trajectory planning, kinematics calculation and simulation studies for 5 axis SCARA (Selective Compliance Assembly Robot Arm) type robot which is designed and prototyped by a company for the purpose of deburring on the casting. Simulation environment design for 3D modeling has been created with realistic parameters for this robot model. Trajectory planning in Cartesian space has been developed for the tip of the robot with linear and linear movement through via point.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/437
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/437/3/10083455.pdf.txt
2cbc0c5c0394b5f12d76e6c1266bdc1f
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/437/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/437/1/10083455.pdf
45569ce00087e08c3f07f796d3a8e1bd
info:eu-repo/semantics/openAccess
5 Eksenli Robot Kolu
Kinematik
Yörünge Planlama
Benzetim Ortamı
3B Modelleme
5 Axis Robot Arm
Kinematics
Trajectory Planning
Simulation Environment
3D Modeling
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/438
2016-06-21T00:00:15Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_91
Alanda programlanabilir kapı dizileri’nde işaret üretimi ve süzeçlerin gerçeklenmesi
Kaya, Zeynep
Seke, Erol
Sayısal işaret işlemede süzgeçler oldukça geniş ve önemli bir yere sahiptir.
Süzgeçler bant genişliğini sınırlamak, ilgilenilen aralığın dışında kalan frekanslardaki
işaretleri bastırmak bu sayede gürültü enerjisini azaltmak, giriş işaretini şekillendirmek
ve/veya sadece istenilen örüntüye sahip işaretlerin tanımak/geçmesine izin vermek için
kullanılırlar. Örneklenmiş ve sayısallaştırılmış işaret değerleri üzerinde ilgili hesapları
gerçekleştirmek için FPGA (Alanda Programlanabilir Kapı Dizileri) ve DSP (Dijital İşaret
İşlemcisi) gibi özel veya genel amaçlı sayısal işlemciler/devreler/yazılım kullanılır. Ana
sistem, işaret/görüntü tanıma/üretme ve/veya haberleşme için tasarlanmış olabilir. Örneğin,
SDR (Yazılım Tabanlı Radyo) süzgeç, eşzamanlayıcı, modülatör, demodülatör, kodlayıcı
vb gibi birçok sayısal işlem içermektedir. İşlemlerin karmaşıklığına bağlı olarak, gerçek
zamanlı yada değil çoğu sistemin hızı/performansı temel aritmetik işlemlerle
sınırlanmaktadır.
Bu tez çalışmasında sayısal süzgeçlerin çarpma işlemsiz de gerçekleştirilebileceğini
göstermek amacıyla LUT (Taramalı Tablo) tabanlı süzgeçler incelenmiş, geliştirilmiş ve
örnek süzgeç olarak üst-örnekleyen raised-cosine süzgecinin FPGA üzerinde tasarımı
gerçekleştirilmiştir. LUT içeriğinin çalışma zamanında değiştirilebilmesi süzgeç tepkisinin
de çalışma zamanında değiştirilebilmesine olanak sağlamakta, aynı zamanda çarpma işlemi
de içermediğinden bu süzgeçleri klasik süzgeçlere göre oldukça avantajlı bir konuma
getirmektedir.
SDR sistemlerinde değişik frekanslarda sinus (yada farklı dalgaşekilleri) işaretleri
birçok katmanda kullanılmaktadır. Bu işaretler sayısal osilatörler ile üretilmektedir.
Bunlardan en vazgeçilmezi istenen işaretin seçimi yada veri işaretinin belirlenmesi için
kullanılan eşzamanlama ve algılama devreleri için üretilen dalga şekilleridir ve frekansı
anlık ayarlanabilen osilatörler ile üretilmelidirler. De Moivre trigonometrik ilişkisini
kullanan sayısal bir osilatör geliştirilmiş, bu osilatörün trigonometrik ilişkiler ve doğrusal
yaklaşım uygulamalarıyla birleştirilmesiyle daha önce gerçeklenmemiş iki sayısal
kontrollü sinüzoidal işaret üreteci tasarlanmıştır. Lineer parçalı doğrusal yaklaşım ile yeni
bir sayısal kontrollü osilatör daha geliştirilmiş ve Simulink üzerinde test edilmiştir.
Filters have wide and important role in digital signal processing. They are used for
limiting bandwidth, suppressing signals in frequency outside the interest range to reduce
the noise power, shaping the input signal and allowing the signal which has desired pattern.
FPGA (Field Programmable Gate Array), DSP (Digital Signal Processor) and special
microprocessor/ circuitry/ software are generally used to perform signal processing on
sampled and digitized signal values. Main system might have been designed for
signal/image recognition/ production and/or communication systems and includes many
digital processes such as SDR (Software Defined Radio) filter, synchronizer, modulator,
demodulator, encoder etc.. Depending on the complexity of the operation,
performance/speed of most systems, real-time or not, is limited by fundamental arithmetic
operations.
It is shown in this thesis that LUT (Look-Up Table) based digital filters can be
implemented without multiplication but with a reasonable serialization. LUT based filters
are examined and improved and an upsampling raised-cosine filter is designed and
implemented on FPGA. Since the content of the LUT can be changed at runtime, filter
response can also be changed at runtime. In addition, because these filters do not include
multiplication, they are quite advantageous compared to conventional filters.
Sinusoidal signals (or different waveform) at different frequencies are used in many
layers of SDR systems. These signals are generated with numerically controlled oscillators.
The most indispensable use of numerically controlled oscillators is in synchronization and
detection circuits where the transmitted data is detected. These waveforms must be
generated by frequency-adjustable oscillators. A numerically controlled oscillator is
developed by using De Moivre trigonometric identity. Two additional new oscillators are
designed by combining De Moivre oscillator and trigonometric relations. Another new
numerically controlled oscillator is designed with linear segment approach and tested on
Simulink.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/438
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/438/3/10081259.pdf.txt
5e08bbdb20e3b871beddd27440cf897d
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/438/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/438/1/10081259.pdf
0fac26efb8f19ff0f4dfbdc0df52c3b6
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
FPGA
LUT
FIR Filtre
De Moivre
VHDL
NCO
SDR
FIR Filter
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/551
2016-07-26T00:01:00Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Lifli kendiliğinden yerleşen betonların yol betonu olarak kullanılması
Boş Kayıt, Doldurulacak
Mutyılmaz, Safa
Bilgiç, Şafak
Kaplama teknolojisinin oldukça ilerlediği günümüzde, ülkemizin ekonomik
faydaları ve halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda Beton Yolların uygulanması ve
kullanılması her anlamda avantaj sağlayacak bir kaplama çeşidi olarak karşımızda
durmaktadır. Bütün mühendislik ürünlerinde olduğu gibi yollarda da ömür / maliyet
oranı, tasarımda ve üretimde ilk düşünülmesi gereken kalemdir.
Bu bağlamda bu çalışmada ömür/maliyet oranın yüksekliğinden dolayı beton
yollar, beton yollar arasında ise en dirençli tip olan Continuously Reinforced Concrete
Pavement (CRCP) tipi kaplamalar seçilmiş ve irdelenmiştir. Bu tip kaplamalar sürekli
yapıda imal edilirler ve oldukça uzun ömürlüdürler.
Ayrıca CRCP tipi kaplamaların daha hızlı üretilebilmesi ve isçilik maliyetlerinin
azalmasından dolayı da daha ucuz imalatlar yapabilmek adına, üretim safhasında
Kendiliğinden Yerleşen Beton (KYB) kullanımı detaylandırılmıştır. Kaplamaya uygun
olabilecek farklı oranlarda Lifler (Çelik ve Polipropilen) ve Uçucu Kül ihtiva eden KYB
üretimleri yapılmış, deneyleri tamamlanmıştır. Elde edilmiş sonuçlar ve dış
kaynaklardan edinilen farklı başlıklardaki bilgiler ile birlikte konu ile ilgili
hassasiyetler, avantajlar, üretim kuralları ve önerilerin geniş sunumu yapılmıştır. Lif
kullanımı hem performansı arttıracak, hem de donatı isçiliği maliyetinin tasarrufunda
önemli katkılar sağlayacak nitelikte katkılar olarak düşünülmüş ve irdelenmiştir.
Where the advancement of pavement technology in these years, Concrete
Pavements have very advantages on using and aplication for the roads. When design
and production stage of roads As in all engineering products, most important item is
life/cost ratio. This item should be considered first.
Đn this study concrete pavement was selected and analysed because of its high
life/cost performance. Continuously Reinforced Concrete Pavements (CRCP) are the
most logical type in concrete pavements. This pavements are built-up continuously and
they have a long life cycle.
Also in this study self-compacting concrete (SCC) was detailed because of its
cheaper and faster manufacturing effect. Self-compacting concretes produced which
has containing, different rates fibers and fly ash then tests have been completed.
Sensitivites, advantages, producting rules and recommandations have been presented
with obtained - achieved results and external articles. Fibers were intended as make
important contributions which is increaseing performance as well as saves costs of
reinforcement labor wages.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2014
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/551
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/551/3/10031952.pdf.pdf.txt
8ac936ccb75fa2673fe3fa1c5a10a0a3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/551/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/551/1/10031952.pdf.pdf
2950295205736b181a1e63f8f9b95e13
info:eu-repo/semantics/openAccess
Beton Yollar
CRCP Tipi Kaplamalar
Çelik Lifler
Polipropilen Lifler
Uçucu Kül
Kendiliğinden Yerlesen Beton
Concrete Roads
CRCP Pavements
Steel Fibers
Polypropylene Fibers
Flying Ash
Self Compacting Concrete
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/439
2016-06-21T00:00:16Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_91
Ortak vektör yaklaşımıyla ses verisinde gürültü giderme
Durak, Mehmet Hakan
Seke, Erol
Bu çalışmada, tek kanallı sistemler için alt uzay tabanlı ortak vektör yaklaşımı (OVY)
kullanarak konuşma verisinde gürültü giderme yöntemi geliştirilmiştir. OVY'ye dayalı bu
yöntem gürültülü konuşma verisini pencerelere ayırarak frekans alanına dönüştürdükten
sonra faz bilgisini saklı tutarak genlik bilgisinde sınıflar oluşturur. Oluşturulan sınıflarda
ortak ve farklılık vektörleri bulunur ve farklılık vektöründe gürültü giderilir. Gürültüsü
giderilmiş farklılık vektörü ortak vektörle birleştirilerek saklanan faz bilgisiyle toplanır ve
zaman alanına dönüştürülür. Önerilen bu yöntem farklı gürültü çeşitleri ve seviyelerine sahip
büyük bir veri tabanında test edilmiştir. Yapılan testler sonucunda yöntemin tüm gürültü
çeşitleri ve seviyelerinde kullanılması için bir parametre belirlenmiştir. Test sonuçları
literatürde bulunan beş farklı yöntemle sekiz farklı objektif değerlendirme yöntemine göre
kıyaslanmıştır. Değerlendirme sonuçlarına göre geliştirilen yöntem yüksek başarı oranına
sahiptir. Önerilen yöntem günlük hayattaki sesli iletişim sistemlerinde kullanılmak için ideal
ve geliştirmelere açık bir yöntemdir.
In this thesis, a single-channel noise reduction method based on subspace using
common vector approach (CVA) is developed for speech data. Based on CVA, classes are
constructed from windowed speech samples in magnitude data after noisy speech data is
transformed to frequency domain and phase data of this signal is kept. Common vector and
diffrence vector of the classes are created and denoising is performed on difference vectors.
Magnitude data is then reconstructed sum of the denoised difference vectors and common
vectors. After this process, sum of the magnitude and phase data is transformed to time
domain. The proposed method was tested in a large database with different noise types and
levels. A optimal parameter of the method for all noise types and levels was determined the
results of the tests. The test results of the proposed method and five different enhancement
method in the literature were compared according to eight different objective evaluation
criteria. According to the evaluation results, developed method has a high success rate. The
proposed method is ideal for every voice communication systems and open to improvement
in the future.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/439
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/439/3/10085466.pdf.txt
c5406b9ea8b3fa65e868e618b9044610
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/439/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/439/1/10085466.pdf
0074ddce06a5d6a291cddb9a6075cade
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Gürültü Giderme
Ses Verisi İyileştirme
Ortak Vektör Yaklaşımı
Altuzay Tabanlı Yöntem
Denoising
Speech Enhancement
Common Vector Approach
Subspace Based Method
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/463
2016-06-28T00:00:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_106
Titanyum dioksit nanotüplerin morfolojisini etkileyen faktörlerin deney tasarımı ile belirlenmesi
Erkılıç, Ufuk
Koç, Nurşen
Bu çalışmada, titanyum implant malzemelerin yüzey özelliklerinin geliştirilmesi
için kullanılan elektrokimyasal parlatma ve titanyum dioksit nanotüp tabakası büyütülmesi
yöntemleri araştırılmıştır. Elektrokimyasal parlatma deneyleri, merkezi bileşik tasarım
(CCD) ile tasarlanmış, deney parametrelerinin yüzey pürüzlülüğüne etkisi belirlenmiş ve
optimizasyon çalışması yapılmıştır. Titanyum dioksit sentezleme çalışmalarında
elektrokimsyasal anaodizasyon yöntemi kullanılmıştır. Deneyler, Box-Behnken tasarımı
kullanılarak tasarlanmış, deney parametrelerinin nanotüp çapı ve nanotüp uzunluğuna
etkisi analiz edilmiştir. Nanotüplerin faz analizi için farklı sıcaklıklarda ısıl işleme tabi
tutulan numunelerle XRD analizi yapılmıştır. Nanotüplerin morfolojisinin analiz
edilebilmesi için taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılmıştır.
Sonuçlar JMP 12 programı ile analiz edilmiştir. Elektrokimyasal parlatmada, voltaj
ve süre ana etkileri ile Voltaj*Süre etkileşimi dışındaki etkileşimlerin yanıt üzerinde etkili
olduğu bulunmuştur. Titanyum dioksit nanotüplerin sentezinde; nanotüp çapı üzerinde
Voltaj ana etkisi ile Voltaj*Süre etkileşiminin etkili olduğu, nanotüp uzunluğu üzerinde ise
Konsantrasyon, Voltaj ve Süre ana etkileri ile Konsantrasyon*Voltaj,
Konsantrasyon*Konsantrasyon etkileşimlerinin etki olduğu bulunmuştur.
In this study, the electrochemical polishing and titanium dioxide growth techniques
used for improving the surface properties of titanium implant materials were investigated.
Electrochemical polishing experiments were designed with central composite design
(CCD), effects of experimental parameters on surface roughness were determined and
optimization studies were conducted. In order to synthesize titanium dioxide nanotubes,
electrochemical anodization was used. Experiments were designed by using Box-Behnken
design and effects of experimental parameters on nanotube diameter and nanotube length
were analyzed. XRD analysis of heat treated samples at different temperatures were
performed for phase analysis of the nanotubes. Nanotube morphology was analyzed by
scanning electron microscobe (SEM).
Results were analyzed using JMP 12 software. In the electrochemical experiments,
it has been found that main effects (voltage and time) and all the intreractions except
Voltage*Süre interaction affect response. In the nanotube growth experiments, statistical
analysis revealed that Voltage main effect and Voltage*Time interaction affect the nanotube
diameter. Also, it has been found that Concentration, Voltage, Time main effects and
Concentration*Voltage, Concentration*Concentration interactions affect the nanotube
length.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/463
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/463/1/10080597.pdf
2128bde2ea54950062d5a51868f6e849
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/463/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/463/3/10080597.pdf.txt
16ecb062990590367500a61acf1f02c9
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Titanyum Dioksit Nanotüpler
Deney Tasarımı
Anodizasyon
Elektroparlatma
Titanium Dioxide Nanotubes
Experimental Design
Anodization
Electrochemical Polishing
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/485
2016-06-29T00:00:34Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
Birim küresi rhombic dodecahedron olan metriğin araştırılması
Erçınar, Gaye Zaim
Kaya, Rüstem
Bu tezde, 3-boyutlu IR³ gerçel uzayında Katalan cisimlerinden biri olan rhombic
dodeahedron ile metrik geometriler arasındaki ilişkiler verilmiştir.
İlk bölümde, çok yüzlüler sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmaya ait olan
Platonik cisimler, Arşimed cisimler ve Katalan cisimler tanıtılmıştır. Bu cisimlerin
özelliklerinden bahsedilmiş ve birbirleri ile olan ilişkileri üzerinde durulmuştur.
İkinci bölümde, metrik geometri tanıtılmıştır. Birim küresi rhombic
dodecahedron olan uzaklık fonksiyonu ilk defa tanımlanmış ve metrik olduğu
ispatlanmıştır. Ayrıca üzerinde çalışılan metrik ile Öklid metriği arasındaki geçiş
bağıntısı verilmiştir. Benzer şekilde m-metriği ile ilişkisi de verilmiştir.
Üçüncü bölümde, birim küresi rhombic dodecahedron olan metrik ile donatılmış
IR³ ün bu metriğe göre izometri grubu analitik bir yöntemle belirlenmiştir.
In this thesis, the relations between the metric geometries and the rhombic
dodecahedron, one of the Catalan solids, are given in the 3-dimensional analytic space.
In the first chapter, polyhedra are classified. Platonic solids, Archimedean solids
and Catalan solids belonging to this classification are introduced. Properties of this
solids are referred, and the relations among these solids are explained.
In the second chapter, the metric geometry is introduced. The distance function
of which unit sphere is rhombic dodecahedron is defined. It is proved that distance
function is metric. Also, the relation between this metric and Euclidean metric is given.
In the last chapter, isometry group of IR³ furnished by metric of which unit
sphere are the rhombic dodecahedron is analytically found.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/485
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/485/1/10066435.pdf
056fbf95531580dd3a044d84bc9de515
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/485/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/485/3/10066435.pdf.txt
1b82422e8c001ffb6609e31db487b5cc
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Uzaklık Fonsiyonu
Metrik
Metrik Geometri
İzometri
İzometri Grubu
Platonik Cisimler
Arşimed Cisimler
Katalan Cisimler
Distance Function
Metric
Metric Geometry
Isometry
Isometry Group
Platonic Solids
Archimedean Solids
Catalan Solids
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/487
2016-06-29T00:00:13Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
Kısmi diferansiyel denklemlerin Q-koşullu simetrileri
Bozdağ, Hacer
Taşcan, Filiz
Bu yüksek lisans tezinde, diferensiyel denklemlerin çözümlerinde kullanılan Lie
nokta simetrilerine dayanarak elde edilen Q-koşullu simetriler incelenmiştir. Q[u]=0
şartı eklenerek denklemin tanımlandığı manifoldun değiştirilmesi esasına dayanan bu
yaklaşım ile bazı kısmi diferensiyel denklemler için Q-koşullu simetrileri araştırılmıştır.
Lie simetrileri ile elde edilemeyen yeni simetriler bulmayı amaçlayan bu yaklaşımda
bazı diferansiyel kısıtlar kullanılır.
Çalışmanın ilk bölümü olan giriş bölümünde konu hakkında genel bilgiler
verilmiştir. Literatürden ve bu tezde neler yapıldığından söz edilmiştir
Bu çalışmanın ikinci bölümünde, diğer bölümlerde gerekli olan bazı tanımlar
verilmiştir. Bu tanımlar uygulamalı matematiğin temeli olarak bilinir.
Çalışmanın üçüncü bölümünde ise Lie simetri dönüşümleri ve onların bazı
özellikleri verilmiştir. Örnek olarak, ısı iletim ve Burger denkleminin Lie simetrileri
verilmiştir.
Çalışmanın son bölümünde ise Q-koşullu simetriler ile ilgili tanımlamalar
yapılmıştır ve farklı tipteki diferensiyel denklemler için bu yöntem uygulanmıştır. Bu
bölümde sabit katsayılı bir diferensiyel denklem olan Burger denkleminin Q- koşullu
simetrilerini bulunmuştur ve ayrıca Burger denkleminin bilinen klasik Lie simetrileri
ile karşılaştırma yapılmıştır. Ayrıca sabit katsayılı Kolmogorov Petrovski denklemi ve
Reaksiyon-Difüzyon denklemi, değişken katsayılı Bond Princing denklemi ve
Dispersive Long dalgasına benzer bir diferensiyel denklem sisteminin Q- koşullu
simetrilerini araştırılmıştır.
This master thesis deals with Q-conditional symmetries which are based on
classical Lie point symmetries using to solve the differential equations. The manifold of
the defining equation change due to Q[u]=0 condition. Q-conditional symmetries for
some partial differential equations will be examined. New symmetries which are not
found in classical Lie symmetries may be obtained with differential constrictions.
The first chapter is introduction where general information are given. In this
part, we mentioned literature and what we will do.
In the second chapter, basic definitions for the next chapters are given. These
definitions are known as the fundamentals of applied mathematics.
In the third chapter, Lie symmetry transformations and some of their properties
are given. Also, this method is applied for the well-known heat equation and Burger
equation.
In the final chapter, Q-conditional symmetries which are different from the
classic Lie point symmetries are introduced. Also, giving method are employed the
differential equations in different types.
Conditional symmetries are searched for some equations. Some of them are
constant coefficients; Burger equation, Kolmogorov Petrovski equation, Reaction-
Diffusion equation, others are non-constant coefficient; Bond Princing equation. Also,
Conditional symmetries of Burger equation are compared its classical Lie symmetries
of Burger equations. Moreover, we get Q-conditional symmetries for the equation
system that resemble Dispersive Long wave.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/487
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/487/1/10062796.pdf
a4e87026b6b2a49212d6c6ca26a03487
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/487/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/487/3/10062796.pdf.txt
ddb3e73bf23197f0de5d6c95fa7c0f3b
info:eu-repo/semantics/openAccess
Lie Simetrisi
Q-koşullu Simetri
Klasik Olmayan Simetri
Kısmi Diferansiyel Denklem
Lie Symmetries
Q-conditional Symmetries
Nonclassical Symmetries
Partial Differential Equations
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/442
2016-06-21T00:00:19Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Geobacillus subterraneus ile proteaz üretimi
Yardımcı, Ezgi
Çabuk, Ahmet
Bu çalışmada 2013-123 no’lu bilimsel araştırma projeleri kapsamında laboratuarımızda devam eden çalışmalarda aşırı ortam olarak yüksek sıcaklık değerine sahip Kütahya ili Simav ilçesinde bulunan Naşa ve Çitgöl Termal kaplıcasından elde edilen izolatların hücre dışı proteaz enzimi üretim belirlenmesi amaçlanmıştır. Proteolitik aktiviteleri bakımından taranan izolatlar spesifik enzim aktivitelerine göre değerlendirilmiş ve en yüksek aktiviteyi gösteren ve Ç2-1 olarak kodlanan izolat Geobacillus subterraneus Ç2-1 olarak tanılanmıştır.
Geobacillus subterraneus Ç2-1 izolatının proteaz üretim yeteneği üzerine çeşitli faktörlerin etkisi incelenmiş ve üretim ortamının optimizasyonu gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla en uygun başlangıç pH değeri, karbon ve azot kaynakları ve bu kaynakların miktarları, inokulum miktarı, inkübasyon sıcaklığı ve süre değerleri Plackett- Burman Deney Tasarım Yöntemi kullanılarak belirlenmiştir. Ç2-1 izolatı için en yüksek proteaz aktivitesi karbon kaynağı olarak %1,49 glikoz, azot kaynağı olarak %0,26 maya özütü kullanıldığında ve %3,23’lük inokulum oranında, 75°C’de 168 saatlik inkübasyon sonucunda, pH 5,5’de gözlenmiştir. Belirlenen optimum koşullarda üretilen proteaz enziminin karakterizasyonu amacıyla yapılan çalışmalarda enzimin optimum reaksiyon sıcaklığı 95°C ve optimum reaksiyon pH değeri 8 olarak bulunmuştur.
In this study, determination of extracellular protease enzyme production by isolates obtained from Nasa and Citgol thermal springs (Kutahya, Simav) having high temperature value as extreme environment at the studies ongoing in our laboratories in the scope of 2013-123 scientific research Project was aimed. The isolates screened for proteolitic activity were investigated for spesific enzyme activities and Ç2-1 coded isolate exhibited higher protease enzyme activity and was identified Geobacillus subterraneus Ç2-1.
The effects of various factors on the abilities of protease production of Geobacillus subterraneus Ç2-1 isolate were investigated and the optimization of production medium was carried out. For this purpose, the optimum initial pH, carbon and nitrogen sources, the amounts of these sources, inoculum amount, incubation temperature, incubation time were defined using Plackett Burman experimental design. For Ç2-1 isolate, when 1.49% of glucose as carbon source, 0.26% of yeast extract as nitrogen source, 3.23% of inoculum amount, 75 °C of incubation temperature, 168 hours of incubation time, and pH 5.5 were used, the highest protease activity was provided. For the characterization studies of protease enzyme produced at determined optimum conditions, 95 °C of optimum reaction temperature and 8 of optimum reaction pH were found.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/442
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/442/1/10061829.pdf
9c49e433b89618dca61c95d3c29109be
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/442/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/442/3/10061829.pdf.txt
e14ee9745fa03b0abd72bf44e2f75f5c
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Proteaz Üretimi
Geobacillus Subterraneus
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/444
2016-06-21T00:00:06Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Sıçanlarda siklofosfamid nedenli hepatotoksisitede oksidatif stres ve karaciğer hasarına karşı selenyumun koruyucu etkisi
Acar, Özge
Ayhancı, Adnan
Siklofosfamid (CP) klinikte kanser ve non-malignant hastalıkların tedavisinde yaygın olarak kullanılan, yüksek derecede etkili, alkilleyici sitotoksik bir ilaçtır. CP’nin antitümoral etkinliği yüksek dozda kullanılmasına bağlıdır. Ancak yüksek doz CP kullanımı bir veya birden fazla dokuda sitotoksisiteye neden olmaktadır. Selenyum (Se), güçlü antioksidan (AO) ve hücre koruyucu özellikleri olduğu bilinen, canlı organizmalar için esansiyel bir iz elementtir. Bu çalışmada CP nedenli hepatotoksisitenin önlenmesinde Se’un olası koruyucu etkisi araştırılmıştır.
Sprague-Dawley cinsi 42 adet erkek sıçan her grupta 7 hayvan olacak şekilde 6 gruba bölündü (kontrol, 150 mg/kg CP, 0.5 mg/kg Se, 1 mg/kg Se, 150+0.5 mg/kg CP+Se, 150+1 mg/kg CP+Se). Se’un karaciğerdeki koruyuculuk derecesini belirlemek için serum aspartat transaminaz (AST), alanin transaminaz (ALT) ve alkalen fosfataz (ALP) düzeyleri ölçüldü. Ayrıca karaciğer dokusu histolojik olarak da incelendi. Sadece CP uygulanan grupta serum AST (%226), ALT (%145) ve ALP (%88) değerlerinde artış gözlendi. CP ile birlikte verilen Se’un her iki dozu da serum AST, ALT ve ALP değerlerini önemli oranda azalttı (p<0.001). CP uygulanan grupta hepatositlerde sitoplazmada bulanıklaşma ve homojenite kaybı görüldü ancak CP ile birlikte verilen Se’un her iki dozu da bu hasarları önemli oranda azalttı. Bununla birlikte 1mg/kg Se CP nedenli karaciğer hasarının önlenmesinde 0.5 mg/kg Se’a göre daha etkili bir koruma sağladı.
Verilerimiz Se’un oldukça etkili bir AO ve hücre koruyucu olduğunu göstermektedir. Bu nedenle kemoterapi protokollerinde AO ilaçların yan etkilerinin azaltılmasında etkili bir aday olabilir.
Cyclophosphamide (CP) is a highly effective alkylating cytotistic drug widely used in the treatment of cancer and non-malignant diseases. The antitumoral efficiency of CP comes about when it is used in high doses. However, high doses of this drug have a tendency to result in cytotoxicity in more than one tissues. Selenium (Se), is known to have potent antioxidant (AO) and cytoprotective properties, is an essential trace element for living organisms. The present study aims to investigate the possile protective effect of Se on CP-induced hepatotoxicity.
A total of 42 male Spraque-Dawley rats were divided into 6 groups of 7 animals each (control, 150 mg/kg CP, 0.5 mg/kg Se, 1 mg/kg Se, 150+0.5 mg/kg CP+Se, 150+1 mg/kg CP+Se). In order to determine the protective effect of Se upon the liver, the levels of aspartate transaminase (AST), alanine transaminase (ALT) and alkaline phosphatase (ALP), were determined. Furthermore, the liver tissues were analysed histologically. Only in the group treated with CP serum AST (%226), ALT (%145) and ALP (%88) were observed increase in value. Both doses of Se with CP in serum AST, ALT and ALP values decreased significantly (p<0.001). In the group treated with CP hepatocyte cytoplasm blurring and loss of homogeneity was observed but both doses of Se are provided with CP was also significantly reduces the damage. However, Se of 1 mg/kg was determined to be more effective in the prevention of liver damage than was Se of 0.5 mg/kg.
Our data suggest that Se is a highly effective AO substance with a cell-protecting effect. Therefore, Se could serve as effective agent that could lessen the adverse effects of anti-cancer drugs in the course of chemotherapy protocols.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/444
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/444/3/10075232.pdf.txt
b4295f82495c8bbbd822694890c5df00
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/444/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/444/1/10075232.pdf
8f1cc949bfa115373894dd92793352e0
info:eu-repo/semantics/openAccess
Siklofosfamid
Oksidatif Stres
Hepatotoksisite
Selenyum
Sitoprotektivite
Sıçan
Cyclophosphamide
Oxidative Stress
Hepatotoxicity
Selenium
Cytoprotectivity
Rat
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/445
2016-06-21T00:00:20Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
Sol hall sistemi üzerine kurulan 9. mertebeden projektif düzlemin fano konfigürasyonları üzerine
Taş, Mustafa
Akça, Ziya
Bu çalışmada, birinci bölümde sol yaklaşık cisim, projektif düzlem ve projektif düzlemin koordinatlanması ile ilgili tanım ve kavramlar veriliyor. İkinci bölümde Sol Hall Sistemi (Sol Yaklaşık Cisim) üzerinde kurulan 9. mertebeden bir projektif düzlem inşa ediliyor. Daha sonra bu projektif düzlemin fano konfigirasyonları inceleniyor ve sonuçlar bulunuyor.
In this study, in the first section, the definitions and concepts related to left near-field, finitive projective plane and coordinate projective are given. In the second section, a projective plane of order 9 is constructed. Then the fano configurations in this projective plane are isvestigated and results are presented.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/445
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/445/1/10066050.pdf
a3c263c353e165b852ecbfc3c442d150
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/445/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/445/3/10066050.pdf.txt
985bea2b796b00e8b4fc8ab86254fe5d
info:eu-repo/semantics/openAccess
Left Near-Field
Projective Plane
Fano Plane
Sol Yaklaşık Cisim
Projektif Düzlem
Fano Düzlemi
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/446
2016-06-21T00:00:21Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
Kenmotsu manifoldlarda ricci solitonlar üzerine bazı araştırmalar
Çetin, Hilal Betül
Ekici, Cumali
The aim of this thesis is to make some researches on Ricci solitons in Kenmotsu manifolds
and Kenmotsu manifolds with the semi-symmetric non-metric connection and to investigate
some curvature conditions on these manifolds.
There are five chapters in thesis. The historical development of the subject is presented in
introduction chapter. In the second chapter fundamental definitions, theorems and concepts
related to subject are given. In the third and fourth chapters, the classifications are given
related to Ricci solitons on Kenmotsu manifold and f -Kenmotsu manifold using some curvature
conditions, respectively. Also, similar classifications on semi-simetric non-metric connection
for these manifolds are given in these chapters.
Finally, some definitions and theorems, curvature conditions on Kenmotsu manifolds with
the semi-symmetric non-metric connection are given and according to these conditions, it is
shown that Ricci solitons are classified as shrinking or expanding depending on value of l
constant.
Bu tez çalışmasının amacı Kenmotsu manifoldları ile semi-simetrik metrik olmayan
koneksiyonlu Kenmotsu manifoldları için Ricci solitonlar üzerine bazı araştırmalar yapmak ve
bazı eğrilik şartlarını incelemektir.
Beş bölümden oluşan çalışmamızda giriş bölümünde konunun tarihsel gelişimi hakkında
bilgiler aktarılmıştır. Ikinci bölümde konu ile ilgili temel tanım, teorem ve kavramlara yer
verilmiştir. U¨ çu¨ncu¨ bölu¨mde Kenmotsu manifoldlarında, dördu¨ncu¨ bölu¨mde ise f - Kenmotsu
manifoldlarında bazı eğrilik şartları kullanılarak Ricci solitonların sınıflandırılması yapılmıştır.
Ayrıca bu bölümlerde benzer sınıflandırmalar semi-simetrik metrik olmayan koneksiyonlu bu
manifoldlar için de hesaplanmıştır.
Son bölümde ise; semi-simetrik metrik olmayan koneksiyonlu Kenmotsu manifoldlar
üzerine bazı tanımlar, teoremler ve eğrilik şartları verilip bu şartları sağlayan Ricci solitonların
l sabitine bağlı olarak daralan veya genişleyen olarak sınıflandırıldığı gösterilmiştir.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/446
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/446/1/10087395.pdf
e2d7e3c330ae25e57d38ad1e5ed51bc2
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/446/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/446/3/10087395.pdf.txt
fb2b9d9b9df070db28531e0f3de04d4b
info:eu-repo/semantics/openAccess
Değme Metrik Manifold
Kenmotsu Manifold
Eğrilikler
Semi-simetrik Metrik Olmayan Koneksiyon
Ricci Solitonlar
Contact Metric Manifold
Kenmotsu Manifold
Curvatures
Semi-symmetric Non-metric Connection
Ricci Solitons
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/447
2016-06-21T00:00:22Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_88
Çoklu iç ilişki aykırı değer olduğu durumda lojistik regresyon yaklaşımlar
Gündoğan, Ebru
Yavuz, Arzu Altın
Regresyon analizi, bağımlı bir değişken ile bağımsız değişken/değişkenler arasındaki fonksiyonel ilişkiyi açıklamak ve bağımlı değişken değerlerini tahmin etmek için kullanılan istatistiksel bir yöntemdir. Değişkenler arasındaki bu ilişkiyi belirlemek için birçok regresyon yöntemi geliştirilmiştir. Regresyon analizinde bağımlı değişken genellikle sürekli ve ölçülebilir bir değişken olarak ele alınır. Ancak bazı durumlarda bağımlı değişken kesikli bir değişken olabilir ve sınırlı sayıda değer alabilir. Bağımlı değişkenin kesikli olması durumunda uygulanan regresyon analizi yöntemine lojistik regresyon analizi denir.
Lineer regresyon modelinde olduğu gibi lojistik regresyon modelinde de açıklayıcı değişkenler arasında çoklu iç ilişki söz konusu olabilir. Bu durumda klasik lojistik regresyon analizi sonucunda elde edilen regresyon katsayıları gerçek değerlerini yansıtmayacaktır. Ayrıca elde edilen modelin tahmin yeteneği düşük olabilecektir. Bu durum için lojistik regresyon analizine alternatif olarak Ridge lojistik regresyon modeli kullanılmalıdır.
Regresyon analizinde karşılaşılan bir diğer sorun veri setinde aykırı değerlerin yer almasıdır. Bu durumda model sağlaması gereken varsayımların bazılarını sağlayamamaktadır. Veri setinde aykırı değerlerin bulunması durumunda bu değerlerin olumsuz etkilerini en aza indirgeyecek robust yöntemler tercih edilmelidir. Lojistik regresyon analizinde veri setinde aykırı değerlerin bulunması halinde yaygın olarak Bianco-Yohai tahmin edicisi kullanılmaktadır.
Bu çalışmada 132 ülkeye ait sosyal gelişmişlik endeks değeri kullanılarak lojistik regresyon modelleri kurulmuştur. Oluşturulan modeller doğru sınıflandırma performansları bakımından karşılaştırılmıştır.
Regression analysis explains functional relationships between a dependent variable and an independent variable (or variables). It is a statistical method which is used to predict values of the dependent variable. There are several regression techniques to determine the relationship between the variables. In regression analysis, the dependent variable is usually considered as continuous and measurable. However, in some cases, the dependent variable could be discrete and restricted. When the dependent variable is discrete, performed regression analysis is called as logistic regression analysis.
In logistic regression models, multicollinearity can be valid between the explanatory variables as in the linear regression models. In this case, the classical logistic regression coefficients obtained from the analysis results will not reflect the actual values. Moreover, the prediction ability of the model will be lower. In that case Ridge logistic regression model should be used as an alternative to logistic regression analysis.
Another problem encountered in the regression analysis of the data set is the existence of outliers. The model cannot satisfy some of the assumptions in this situation. One of the best solutions for this problem is to use robust methods to minimize the negative effects of outliers on the model. When the data includes outliers, Bianco-Yohai estimator is used in logistic regression analysis in common.
In this study, logistic regression models were established by using social development index of 132 countries. These models were compared in terms of correct classification performance.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/447
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/447/1/10080419.pdf
a1726e051501f566fea3c35cc49d0be7
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/447/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/447/3/10080419.pdf.txt
6a9589f922c84ab575e8237870051e3e
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Lojistik Regresyon
Lojistik Ridge Regresyon
Robust Lojistik Regresyon (Bianco-Yohai Tahmincisi)
Çoklu İç İlişki
Aykırı Değer
Logistic Regression
Logistic Ridge Regression
Robust Logistic Regression (Bianco-Yohai Estimator)
Multicollinearity
Outliers
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/448
2016-06-21T00:00:23Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_91
Bir ters sarkaç denetimi gerçekleşmesi
Elibol, Gülin
Karamancıoğlu, Abdurrahman
Bu tezin amacı, ters sarkacı aşağı denge noktasından, yukarı denge noktasına çıkarmak
ve bu noktada sabit bir şekilde tutmaktır. Yukarı denge noktasına çıkarmak için enerji
tabanlı kontrol yöntemi kullanılmakta ve ters sarkaç sistemine ait kısıtlar göz önünde bulundurularak
kontrol kuralı tasarlanmaktadır. Tasarlanan bu kuralın temelinde ters sarkaca
ait aracın kullandığı pistin parçalara ayrılması ve her parçaya farklı iki girdi değerinin atanması
bulunmaktadır. Ters sarkaca uygulanacak olan girdinin seçimi ise aracın bulunduğu
yol parçasına ait girdi değerlerine göre hesaplanan sarkacın enerjisinin türevi değerlerinin
kıyaslanması ile gerçekleşmektedir. Sarkaç yukarı denge noktasının komşuluğuna yaklaştığında ise doğrusal karesel düzenleyici ile dengeleme işlemini içeren kontrol kuralı devreye
girmektedir. Tasarlanan kontrol kuralları gerçek zamanlı deneyler ile test edilmektedir.
Deneysel sonuçlar, hazırlanan algoritmanın başarılı bir şekilde çalıştığını göstermektedir.
Sisteme ait kısıtlar dahilinde sarkaç yaklaşık 8 saniyede yukarı denge noktasına ulaşmakta
ve sabit kalmaktadır.
The main purpose of this thesis is to drive the pendulum to its upright equilibrium
point and keep it at that point thereafter. Energy based control method is used and the constraints
of inverted pendulum are considered to design a swing-up algorithm. In this algorithm,
the limited-length rail is separated into a few parts and for each part, system input is chosen
from a set containing two different input values. The input selection criteria are the magnitude
and sign of the energy derivative at that instant. When the pendulum approaches a
specified neighbourhood of the upright equilibrium point, Linear Quadratic Regulator takes
the control over for balancing the pendulum. Performances of the designed algorithms are
verified via real-time simulations.
The experimental results demonstrate that the swing-up and balance algorithms operate
successfully. The pendulum reaches the upright equilibrium point about 8 seconds and
remains at the upright point and satisfies the system’s constraints.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/448
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/448/1/10078504.pdf
b46025460163a96105f2a3216a315447
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/448/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/448/3/10078504.pdf.txt
febc075fe1983db706774eba8226bc92
info:eu-repo/semantics/openAccess
Ters Sarkaç
Enerji Tabanlı Kontrol Yöntemi
Doğrusal Karesel Düzenleyici
Sınırlı Pist Uzunluğu
Sınırlı Girdi
Inverted Pendulum
Energy Based Control Method
LQR
Restricted Rail Length
Limited Number of İnputs
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/461
2016-06-28T00:00:12Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_97
AISI 304 paslanmaz çeliğinin kutu sementasyonu ile alüminizasyonu sonrası yüksek sıcaklık oksidasyon direncinin incelenmesi
Kızılarslan, Hüseyin Mert
Aydınbeyli, Nedret
Paslanmaz çeliklerin ve kromun iyi oksidasyon dirençleri yüzeylerinde oluşan
koruyucu Cr2O3 tabakasından kaynaklanmaktadır. Fakat bu yüzey tabakası 1000°C ve
üzeri sıcaklıklarda kararsızlaşarak ana metali koruyamayacak hale gelir. Yapılan son
araştırmalar, alüminyumlama işlemleri ile çeliklerin yüzeylerinde oluşturulan ve yüksek
sıcaklıklarda Cr2O3’ten daha kararlı olan Al2O3 tabakasının, malzemenin oksidasyon
direncini arttırdığını göstermiştir. Kutu sementasyon işlemi metal ile kaplama arasında
iyi yapışma gösteren alüminid tabakasının en iyi şekilde elde edildiği yöntemdir. Ancak,
alüminyumlama işleminde alüminid tabakasının kırılganlığını arttıran ve oksidasyon
direncinin azalmasına sebep olan yüksek Al içeren fazların (FeAl3 ve Fe2Al5)
oluşumundan kaçınılmalıdır. Alüminyumlama işlemi ile en yüksek oksidasyon direnci
kaplama tabakasının yüzeyinde Fe3Al ve FeAl gibi intermetalik fazların oluşması ile
elde edilebilir.
Bu çalışmada kutu semantasyon tekniği ile AISI 304 altlık malzemesine
alüminyum kaplama uygulanmıştır. İşlem sıcaklığı ve süresinin alüminid kaplama
tabakasının yapısı ve kalınlığına etkileri araştırılmıştır. Kaplanmış numunelerin
mikroyapı görüntüleri optik mikroskop, SEM ve EDS kullanılarak araştırılmış ve fazlar
XRD analizleri ile tanımlanmıştır. Sonuçlar kaplamanın iki tabakadan oluştuğunu
göstermiştir. Birinci tabaka Fe-Al intermetalik fazlarından, ikinci tabaka ise Cr, Ni, Al,
Fe elementlerinin ikili intermetalik bileşiklerini içeren arayüzey tabakasından
oluşmuştur. Oksidasyon direnci açısından en uygun fazların ve kaplama tabakası
kalınlığının elde edildiği numune seçilmiş ve bu numunenin oksidasyon direnci ve
kinetiği araştırılmıştır. Alüminyum kaplanmış ve kaplanmamış numunelerin oksidasyon
dirençleri 700°C ve 1000°C sıcaklıklarda O2 atmosferi altında termogravimetrik
analizler ile araştırılmıştır. Bu sıcaklıklarda tüm numunelerde parabolik oksidasyon
davranışları gözlemlenmiştir. Oksidasyon sonuçları alüminyum kaplanmış numunenin
kaplanmamışa karşı daha yüksek oksidasyon direnci gösterdiğini, alüminyum kaplama
tabakasının oksidasyon direncini arttırdığını ortaya koymuştur.
Oxidation resistance of chromium and stainless steels is due to formation of
Cr2O3 on the surface. But this surface layer will be destabilized above 1000°C and will
not protect the metal. Recent investigations show that aluminizing process increases
oxidation resistance of these steels by formation of Al2O3 which is more stable than
Cr2O3 at high temperatures. The pack cementation process is ideally for the formation
of well bonded diffusion aluminide coatings. However, formation of high Al
concentration phases (FeAl3 and Fe2Al5) during aluminizing should be avoided as they
tend to embrittle the aluminide layer and reduce its oxidation resistance. The optimum
oxidation resistance can be achieved with substrate when the intermetallic phases Fe3Al
and FeAl for the surface of the aluminide layer.
In this study, aluminum coatings were grown on AISI 304 substrates by the pack
cementation method. The effect of process temperatures and time on the structure and
thickness of the aluminide layer has been investigated. The microstructure of the coated
samples was examined by optical microscopy, SEM, EDX and phases were identified
by XRD. The results show that the coating consists of two layers. The first consists of
Fe-Al intermetalik phases and the second one is an interdiffusion layer consists of Cr,
Ni, Al, Fe elements binary intermetallic phases. For oxidation resistance, optimum
phases and the thickness of the coating layer containing sample was chosen and then
oxidation resistance and kinetic of this sample were examined. Oxidation resistances of
samples with or without aluminization treatment were evaluated by conducting termal
gravimetric analysis in O2 atmosphere at 700°C and 1000°C. At these temperatures,
parabolic oxidation behavior was observed for all the specimens investigated. The
oxidation results revealed that the application of a coating layer increased the oxidation
resistance of the coated sample as opposed to the uncoated ones.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/461
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/461/1/10077166.pdf
00e4bda2a94295480b98db8d36431266
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/461/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/461/3/10077166.pdf.txt
32b2382155d73ff33928775561563611
info:eu-repo/semantics/openAccess
Alüminyumlama
Kutu Sementasyonu
Difüzyon
Oksidasyon
Aluminizing
Pack Cementation
Diffusion
Oxidation
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/635
2016-08-16T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_101
Orta Anadolu koşullarına uyumlu bazı arpa çeşitlerinde (hordeum vulgare l.) farklı azot dozlarının verim ve bazı verim öğeleri üzerine etkisi
Ertürk, Timuçin
Olgun, Murat
Bu araştırma, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Ziraat Fakültesi deneme
tarlalarında 2012–2013 üretim yılında Keser, Özdemir-05, İnce-04, Çıldır-02 ve
Kalaycı-97 çeşitlerinin kuru koşullarda artan azot uygulamalarının (0, 50, 100, 150 ve
200 kg/ha) tarımsal özellikleri ve kalitesi üzerine etkilerini incelemek amacıyla
yürütülmüştür. Deneme tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre 3
tekerrürlü olarak yürütülmüştür.
Araştırmada bitki boyu, klorofil miktarı, başak uzunluğu, başakta tane sayısı,
başakta tane ağırlığı, bin tane ağırlığı, tane verimi, tane protein oranı, hektolitre ağırlığı
ve hasat indeksi incelenmiştir.
Araştırma bulgularına göre, İnce-04 ve Kalaycı-97 çeşitleri yüksek verimli ve
protein oranı yüksek çeşitler olarak belirlemekle beraber Kalaycı-97 çeşidi en fazla tane
verimi (3130,0 kg/ha) veren çeşit olarak belirlenmiştir. En yüksek tohum verimi 100
kg/ha N gübre uygulamasından elde edilmiş olmakla beraber, ekonomik optimum doz
hektara 87,2 kg azot uygulaması olarak belirlenmiştir.
This study was carried out research to determine the effect of nitrogen doses (0,
50, 100, 150 and 200 kg/ha) on yield, yield components and quality characteristics of
barley cultivars, Keser, Özdemir-05, İnce-04, Çıldır-02 ve Kalaycı-97 at experimental
fields of Eskisehir Osmangazi University Faculty of Agriculture during 2012-2013 crop
growing period. Experiments were carried out on split plot in a randomized complete
block design with three replications.
In the study plant height, chlorophyll content, spike length, number of grains per
spike, grain weight per spike, thousand grain weight, grain yield, grain protein content,
hectolitre weight and harvest index were evaluated.
Results revealed that İnce-04 ve Kalaycı-97 genotypes were found as high
yielding cultivars with high protein high content. Once the highest seed yield was
obtained from 100 kg N/ha, economic optimum N level was determined as 87.2 kg
N/ha.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2014
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/635
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/635/3/10053894.pdf.txt
b91d1ad827e5d56ba3c7dd3b5376f756
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/635/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/635/1/10053894.pdf
420d8ec10b01fc8890cc8e28c359f9fd
info:eu-repo/semantics/openAccess
Arpa
Hordeum Vulgare l.
Verim Öğeleri
Azot Dozu
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/621
2016-08-16T00:00:14Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_101
Fosfor dozlarının çörek otunun (nigella sativa l.) verim ve kalitesine etkisi
Turan, Yeşim Sıla
Gülmezoğlu, Nurdilek
Bu çalışmada, Eskişehir ekolojik koşullarında iki çörek otu genotipine (Çameli
çeşidi, Bilecik popülasyonu) uygulanan farklı fosfor dozlarının (0, 2, 4, 6 ve 8 kg P2O5
da-1) verim ve kalite unsurları üzerine etkileri incelenmiştir.
Araştırmada çörek otu genotiplerinin bitki boyu, toplam kapsül sayısı, tek bitki
toplam tohum ağırlığı, bin tohum ağırlığı, biyolojik verim, tohum verimi, yağ içeriği,
yağ verimi, tohum ve gövdede fosfor konsantrasyonu, tohum ve gövde ile kaldırılan
fosfor miktarları belirlenmiştir.
Araştırma sonuçlarına göre çörek otu genotiplerinin fosfor dozlarına tepkileri
incelenen özelliklere göre değişmiştir. En yüksek tohum ve yağ verimi Çameli
çeşidinde 2 kg P2O5 da-1 uygulamasından, Bilecik popülasyonunda 4 kg P2O5 da-1
uygulamasından elde edilmiştir. Genotiplerin kaldırdıkları toplam fosfor miktarı
0.89 kg P da-1 olarak belirlenmiştir. Sonuç olarak çörek otu genotiplerinin en yüksek
tohum ve yağ verimi için 2 kg P2O5 da-1 dozunun uygun olduğu belirlenmiştir.
The effects of different phosphorus doses (0, 20, 40, 60 and 80 kg P2O5 ha-1) on
yield and quality components of two black cumin genotypes (Cameli variety, Bilecik
population) were investigated under Eskişehir ecological conditions. Plant height, the
number of capsule, seed weight, thousand-seed weight, biological yield, seed yield, oil
content, oil yield, seed and stem phosphorus concentration and accumulated phosphorus
in seed and stem of black cumin were determined in this study.
According to the results, significant differences were determined among the
phosphorus doses applications for yield and quality components of black cumin
genotypes. The highest seed and oil yield were obtained from 20 kg P2O5 ha-1 fertilizer
application for Cameli variety and 40 kg P2O5 ha-1 fertilizer application for Bilecik
population. Total accumulation of phosphorus was found 8.9 kg P ha-1. As a result, the
optimum dose for the highest seed and oil yield of black cumin genotypes was
determined 20 kg P2O5 ha-1 application.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2014
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/621
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/621/3/10043883.pdf.txt
7e82dcacc67c8310a03d318041901ff0
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/621/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/621/1/10043883.pdf
d19347a4d2927047fd338f60d837411d
info:eu-repo/semantics/openAccess
Çörek Otu
Nigella Sativa L.
Verim
Yağ İçeriği
Yağ Verimi
Fosfor
Black Cumin
Yield
Oil Content
Oil Yield
Phosphorus
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/450
2016-06-28T00:00:14Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_101
Farklı giberellik asit dozları ve uygulama zamanlarının nohutta (cicer arietinum l.) verim ve verim ögeleri üzerine etkileri
Ergin, Nurgül
Kayan, Nihal
Araştırma 2013 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü deneme tarlalarında yürütülmüştür. Çalışmada, farklı giberellik asit (GA3) dozları ve uygulama zamanlarının nohutta (Cicer arietinum L.) verim ve verim öğelerine etkileri araştırılmıştır. Araştırma tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme desenine göre 4 tekrarlamalı olarak kurulmuştur. Araştırmada Gökçe nohut çeşidine; 0, 100, 200, 300 ve 400 ppm GA3 dozları bitkilere 2-3 yapraklı dönem, çiçeklenmesi öncesi ve bakla bağlama döneminde olmak üzere üç farklı gelişme döneminde uygulanmıştır. Araştırmada ele alınan özelliklere ilişkin verilerle yapılan varyans analiz sonuçlarında; çiçeklenmeye kadar geçen gün sayısı, ilk bakla yüksekliği, bitkide biyolojik verim, bitkide bakla sayısı, bitkide tane sayısı, bitkide tane verimi, hasat indeksi, birim alan biyolojik verim ve birim alan tane verimi özelliklerinde istatistiki olarak önemli farklılıklar belirlenmiştir. Geç dönemde giberellik asit uygulaması, erken dönemdeki uygulamaya oranla daha etkili olmuştur. Bitkide biyolojik verim, bitkide bakla sayısı, bitkide tane sayısı, bitkide tane verimi ve 100 tane ağırlığına ait en yüksek değerler bakla bağlama dönemi uygulamasında saptanmıştır. Farklı uygulama dozları nohut bitkisinde çiçeklenmeye kadar geçen gün sayısını ve hasat olgunluğuna kadar geçen gün sayısını ve tanede protein oranını etkilemezken; bitki boyu, ilk bakla yüksekliği, hasat indeksi ve 100 tane ağırlığı giberellik asit uygulaması ile kontrol bitkilerine oranla artmıştır. Ancak bitkide biyolojik verim, bitkide bakla sayısı, bitkide tane sayısı, bitkide tane verimi, birim alan biyolojik verimi ve birim alan tane verimi değerleri kontrol bitkilerinde, giberellik asit uygulanan parsellere oranla daha yüksek bulunmuştur. Nohutta giberellik asit uygulamalarının geç generatif dönemde yapılması tavsiye edilebilir.
This study was carried out in the experimental area of Department of Field Crops, Faculty of Agriculture, University of Eskişehir Osmangazi during 2013. The aim of the study was to determine the effects of different GA3 doses and application times on yield and yield components of chickpea (Cicer arietinum L.). The experimental design was randomized complete blocks with four replications. Gökçe cv. was used as material in the study. Five different GA3 doses (0, 100, 200, 300 and 400 ppm GA3) and three application time (2-3 leaves stage, before flowering and pod filling stage) were examined. According to the results; significant differences were determined for the days to flowering, the first pod height, the biological yield per plant, the number of pod per plant, the number of seed per plant, the seed yield per plant, harvest index, biological yield and seed yield. Late application of gibberellic acid (GA3) was more effective than early application of GA3. Some parameters (biological yield per plant, the number of seed per plant, seed yield per plant and a hundred kernel weight) were determinate higher at pod filling stage application. Plant height, first pod height, harvest index and a hundred kernel weight were increased with GA3 application, but different GA3 doses were unaffected the number of days for flowering, the number of days for maturity and the grain protein content. Biological yield per plant, the number of pod per plant, the number of seed per plant, the grain yield per plant, biological yield and seed yield were decreased with GA3 application compared to control plants. It was concluded that GA3 application should be applied to chickpea plants at late generative stage.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/450
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/450/1/10067283.pdf
ad17d62706a0998d4e0a390d8f674004
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/450/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/450/3/10067283.pdf.txt
3b221147b29942d559414296005d4c9a
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Nohut (Cicer arietinum L.)
Giberellik Asit
Doz
Uygulama Zamanı
Chickpea (Cicer arietinum L.)
Gibberellic Acid Doses
Application Times
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/451
2016-06-28T00:00:15Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
Özel bir q-Deforme fermiyonik kuantum gaz modelinin matematiksel ve termo-istatistiksel özellikleri
Topçu, Gözde
Irk, Dursun
Bu tezde ilk olarak, özdeş parçacık sistemlerinin genel özellikleri anlatıldı. Daha
sonra, özdeş parçacık sistemlerinden biri olan fermiyonların genel kuantum mekaniksel
özelliklerinden bahsedildi. İkinci olarak, özel bir fermiyon cebiri olan PVC-tipli q-deforme
fermiyon modelinin kuantum cebirsel özellikleri ele alındı.
Tezin orjinal bölümlerinden biri olan dördüncü bölümde, PVC-fermiyon modeline
ait fermiyonik Jackson türev operatörünün matematiksel özellikleri incelendi. Bu bölümün
ilk kısmında PVC-tipli fermiyonik q-türev operatörüne ait lineerlik, Leibnitz kuralı gibi
özelliklere yer verildi. ) exp( x gibi bazı standart fonksiyonların kuantum analiz'deki
karşılık gelen benzerleri bulundu. Dördüncü bölümün ikinci kısmında ise, PVC-tipli
fermiyonik q-integral formu ve özellikleri incelendi. Bu modele özgü belirsiz q-integral,
genelleştirilmiş integral gibi özellikler ele alındı.
Tezin bir diğer orjinal bölümü olan beşinci bölümde ise PVC-fermiyon gazı
modelinin parçacık yoğunluğu, deforme Fermi-Dirac fonksiyonları gibi genel termoistatistiksel
özellikleri incelendi. Daha sonra, PVC-fermiyon gazı modelinin yüksek
sıcaklıklardaki iki ve üç boyutlu uzay halleri için ayrı ayrı hal denklemleri ve ilk beş virial
katsayıları bulunarak, q deformasyon parametresinin etkileri incelendi.
Son olarak, PVC-fermiyon gazı modelinin dördüncü ve beşinci bölümlerde
incelenen matematiksel ve fiziksel özelliklerine fermiyonik deformasyonun etkileri
detaylıca incelendi. Buradan hareketle modelin olası uygulama alanları ayrıca tartışıldı.
In this thesis, general properties of identical particle systems were first examined.
Then, general quantum mechanical properties of fermions, which are one of the identical
particle systems, were mentioned. Secondly, the quantum algebraic properties of a specific
fermion algebra called the PVC-type q-deformed fermion model were introduced.
In one of the original sections of this thesis, namely the fourth section, some of the
mathematical properties of the fermionic Jackson derivative operator belonging to the
PVC-fermion gas model were studied. In the first part of this section, some properties of
PVC type q-derivative operator such as linearity, Leibnitz's rule were examined. Also, the
q-analogues of some standard functions such as ) exp( x were defined. In the second part of
the fourth section, PVC-type fermionic q-integral form and its properties were studied.
Some particular properties for this model related to the indefinite q-integral, the improper
q-integral were described.
In another original section of this thesis, namely the fifth section, general
thermostatistical properties of the PVC-fermion gas model such as the particle density, the
deformed Fermi-Dirac functions were discussed. For high temperatures and for two and
three spatial dimensions, the equation of state of the PVC-fermion gas model with its first
five virial coefficients was obtained, and the effects of the deformation parameter q on
these properties were investigated.
Finally, from the results obtained in the fourth and fifth sections, the effects of
fermionic deformation on the mathematical and physical properties of the PVC-fermion
gas model were examined in detail. From this point of view, possible application areas of
this model were also discussed.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/451
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/451/1/10085353.pdf.pdf
8990e651f8461c905289678c22603911
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/451/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/451/3/10085353.pdf.pdf.txt
a8361f397c725dadeb17227298246157
info:eu-repo/semantics/openAccess
Kuantum Analizi
q-Analizi
Jackson Türevi
Fermiyon
Fermi Sistemleri
Deforme Fermi Gazı Modeli
Deforme Fermiyonlar
Fermi-Dirac İstatistiği
Virial Açılımı
Kuantum İstatistiği
Quantum Calculus
q-Analysis
Jackson Derivative
Fermion
Fermi Systems
Deformed Fermi Gas Model
Deformed Fermions
Fermi-Dirac Statistics
Virial Expansion
Quantum Statistics
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/452
2016-06-28T00:00:13Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_91
Endüstriyel robot kolları için kolay programlama yöntemi geliştirme
Seçil, Sezgin
Özkan, Metin
Endüstriyel robot kolları, üretim süreçlerinde yoğun olarak kullanılmaktadır. Bu robotlar üretim süreçlerinde kalite ve üretim hızının artmasını sağlarken, maliyetleri de önemli ölçüde düşürmektedir. Bundan dolayı büyük ölçekli seri üretim gerçekleştiren firmalarda robot kullanımı artmaktadır. Robot fiyatlarının azalması ve robotların ikinci el pazarının olması, küçük ölçekli firmaların da robot temin etmesini mümkün kılmaktadır. Ancak, temel sorun robotun temin edilmesinden çok, robotun programlanmasında ortaya çıkmaktadır. Robotun parçalar üzerinde işlem gerçekleştirebilmesi için operatör tarafından programlanması gerekmektedir. Robotun programlaması, her yeni parça için ve her yeni tanımlanan işlem için yapılması gerekmektedir. Bu durumda firmanın robotu temin ederken, programlamada uzman bir operatörü de istihdam etmesi gerekmektedir. Bu firmaya maliyetli gelmekte ya da operatör bulamamaktadır. Bu tez çalışması kapsamında, robot kolunun programlamasını kolaylaştıracak ve böylece uzman operatör ihtiyacını giderecek yöntemlerin geliştirilmesi planlanmaktadır. Geliştirilen yöntemlerin kullanılmasıyla birlikte, robot tarafından bir parça üzerinde işlem gerçekle ştirilebilmesi için gereken programlama birkaç adımda gerçekleştirilebilecektir. Önerilen sistemde öncelikle robot, 3-boyutlu görüntü oluşturabilen algılayıcıyı verilen parça etrafında dolaştırarak 3-boyutlu görselleştirmenin elde edilmesini sağlamakta ve bu görseli operatöre sunmaktadır. Operatör, işlem gerçekleştirilecek noktaları görüntü üzerinde işaretlemektedir. Sistem tarafından otomatik olarak oluşturulan hareket planlamasıyla da robot işaretlenen noktalara hareket ederek işlem gerçekleştirmektedir. Aynı tipten başka parçalar üzerinde de oluşturulan hareket planıyla işlem gerçekleştirilebilmektedir. Böylece, robotun programlaması görüntü üzerinde yapılan basit işaretlemelerle sağlanabilmektedir. Oluşturulan sistem, gerçek zamanlı bir uygulamayla test edilmiştir. Uygulama sonuçları, önerilen sistemin başarılı bir şekilde hedeflenen endüstriyel işlemi gerçekleştirebildiğini göstermektedir.
Industrial robot manipulators are used extensively in production processes. While
improving the production speed and quality, these robots provides significantly reduction
in costs. Therefore, the use of robots increases in the large-scale companies that perform
mass production. Since the market prices of robots decreases and it is possible to buy used
robots with a reasonable prices, a small-sized companies are able to provide a robot. However,
the main problem is robot programming over obtaining a robot. The robot must be
reprogrammed by an operator to perform operations on any parts. The robot programming
should be performed for each new piece and each defined tasks. In this case, the company
should employ a specialist operator once buy a robot. Employing a specialist operator is not
cost-effective for the company or the company cannot find an operator.
In this thesis, it is intended to develop methods to facilitate the programming of the
robot manipulator and thus to eliminate the need for specialist operators. With the use of
methods developed, the robot may be automatically re-programmed in a several steps for
performing operations on a part by the robot. Firstly, the robot navigate a range sensor around
a given part; the resulting 3-D image is presented to the operator. The operator marks
the points on the image where a process is performed by the robot. The robot motion planning
process takes place automatically by the system such that the motion trajectory passes
over the marked points. Then, the robot carries out the tasks by employing the motion plan.
Another parts of the same type may be processed by the robot using the same motion plan.
Thus, the robot programming task is performed by simple markings on the image.
Developed system is verified via a real-time application. The results of the application
demonstrate that the proposed system fulfil the planned industrial process succesfully
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/452
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/452/1/10078507.pdf
dd6d726817215af40adaa17eaf3a66c2
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/452/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/452/3/10078507.pdf.txt
dc60c42b80576bd2ae207b17664490b2
info:eu-repo/semantics/openAccess
Endüstriyel Robot Kolu
Robot Programlama
3-Boyutlu Modelleme
Nokta Bulutu
Hareket Planlama
Industrial Robot Manipulators
Robot Programming
3-D Modelling
Point Cloud
Motion Planning
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/486
2016-06-29T00:00:36Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_90
Lineer olmayan integral denklemler ve uygulamaları
Usta, Feyza
Özer, M. Naci
Bilinmeyen fonksiyonun integral işareti altında bulunduğu denklemler integral denklemler olarak bilinir. Bilinmeyen fonksiyonun türevlerinin de içinde bulunduğu integral denkleme ise integro-diferensiyel denklem denir. Başlangıç-değer ya da sınır-değer problemlerinin integral denkleme dönüşümünden integro-diferensiyel denklem elde edilir. Lineer ve lineer olmayan integral ve integro-diferensiyel denklemler modern matematiğin önemli bir dalıdır ve fizik, kimya, mühendislik, mekanik, astronomi, ekonomi, potansiyel teori gibi pek çok uygulama alanında karşılaşılan problemlerin çözümüyle ilgilenir. Bu tez çalışmasında, lineer olmayan integral denklemlerin bir uygulaması olan Volterra’nın popülasyon modeline iki farklı çözüm metodu uygulanarak, aynı çözümlerin bulunması amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda öncelikle integral denklemlerle ilgili temel kavramlar açıklanmış, integral denklemlerin diferensiyel denklemlerle ilişkisinden bahsedilmiştir. Daha sonra integral denklemlerin çözümü için geliştirilmiş varyasyonel iterasyon metodu (VİM) ve kuvvet serileri metodu (KSM) açıklanarak integral denklemlere uygulamaları gösterilmiştir. Volterra’nın popülasyon modeli tanıtılarak modelin varyasyonel iterasyon metodu ve kuvvet serileri metodu yardımıyla çözümleri aranmıştır. Çözümler karşılaştırılarak, her iki metodunda doğru sonucu verdiği gösterilmiştir. Son olarak Padé yaklaşımı ve işlevinden bahsedilmiş, yaklaşım Volterra’nın popülasyon modeli için bulunan çözümlere uygulanmıştır.
An integral equation known as an equation in which an unknown function appears under an integral sign. Also an integro-differential equation is an equation that involves both integral and derivatives of a function. Integro-differential equations occur in many scientific applications, especially when we convert initial value problems or boundary value problems to integral equations. Linear and nonlinear integral and integro-differential equations are important in modern mathematics and they deal with the solutions of problems appears in many applications area such as physcis, chemistry, engineering, mechanics, astronomy, economics and potential theory. The aim of this master thesis is to obtain same results by applying two different solution methods to Volterra’s population model which an application of the nonlinear integral equations. For this purpose firstly some basic concepts about integral equations have been given and the relation between the integral equations and differential equations have been introduced. Variational iteration method and power series method has been introduced which improved to solve the integral equations and then these methods have been applied to integral equations. By introducing Volterra’s population model, the solution of this model has been searched via the variational iteration method and power series method. It has been verified that same solutions are obtained by comparing the solutions found by both two methods. Finally, the Padé approximation has been refered and it has been applied to the solutions for Volterra’s population model.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/486
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/486/1/10084879.pdf
254ff329d1f85470d7417e00f7197674
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/486/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/486/3/10084879.pdf.txt
0fc15dfcd09febb381dc3022cc4aabc9
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Fredholm İntegral Denklemler
Volterra İntegral Denklemler
Leibnitz Kuralı
Varyasyonel İterasyon Metodu
Kuvvet Serileri Metodu
Volterra Popülasyon Modeli
Padé Yaklaşımı
Fredholm Integral Equations
Volterra Integral Equations
Leibnitz Rule
Variational Iteration Method
Power Series Method
Volterra’s Population Model
Padé Approximation
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/473
2016-06-29T00:00:14Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_101
Ayçiçeği (helianthus annuus l.)’nde giberellik asit dozlarının verim ve abiyotik stres koşullarında çimlenme üzerine etkileri
Erdemli, Haluk
Kaya, Mehmet Demir
Bu araştırma, Eskişehir koşullarında farklı giberellik (GA3) asit dozları uygulanan ayçiçeğinde verim ve verim öğeleri ile tohumlara uygulanan GA3 dozlarının abiyotik stres koşullarında çimlenme üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yürütülmüştür. Araştırma 2013 yılında tarla ve laboratuvar denemeleri olarak kurulmuştur. Çalışmada materyal olarak Sanbro MR ayçiçeği çeşidi ile GA3 kullanılmıştır. GA3 dozları kontrol (saf su), 50, 100, 200, 300 ve 400 ppm olacak şekilde bitkiler 6-8 yapraklı (V6-V8) olduğu dönemde uygulanarak verim ve verim öğeleri incelenmiştir. Çimlendirme denemelerinde, aynı dozlarda GA3’ün ayçiçeği tohumlarına 8 ve 16 saat süreyle uygulanarak düşük sıcaklık, serin test, tuz stresi, kuraklık stresi ve hızlı yaşlandırma koşullarında çimlenme performansları incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, artan GA3 dozları çiçeklenme süresinin 2 gün kısalmasını sağlamıştır. Bitki boyu ve bin tane ağırlığını GA3 dozları ile artmasına rağmen, çiçeklenme süresi, tabla çapı, bitkide tane verimi, yağ oranı, yağ verimi ve klorofil içeriğini azaltmıştır. Laboratuvar denemelerinde ise incelenen abiyotik stres koşullarında GA3 dozlarının çimlenme yüzdesi üzerine önemli bir etkisi bulunmamıştır. Ancak ortalama çimlenme süresi kısalmış ve fide boyu ise uzamıştır. Özellikle 50-100 ppm GA3 dozları tuz ve kuraklık stresinde ortalama çimlenme süresini kısaltmıştır. Bulgular; kullanılan GA3 dozlarının ayçiçeğinin verim ve verim öğelerini olumsuz etkilediğini göstermiştir. Tohuma 8 saat süreyle uygulanacak 50 ppm GA3 dozunun abiyotik stres şartlarının çimlenme üzerine etkisini azaltmak bakımından yararlı olabileceği sonucuna varılmıştır.
This study was carried out to determinate the effects of different gibberellic acid doses on sunflower yield, yield components in Eskişehir conditions and to detect the GA3 doses on seed germination under abiotic stress conditions. Field and laboratory experiments were performed in 2013 using Sanbro MR and gibberellic acid (GA3) as materials in this study. Yield and yield components of sunflower were investigated after gibberellic acid doses of control (distile water), 50, 100, 200, 300, 400 ppm were pulverized to the plants with growing stage of 6-8 leaves (V6-V8). Cold test, cool test, salinity stress, drought stress and accelerated ageing tests were performed by using the same doses of GA3 applied to the seeds both for 8 and 16 h. According to the research results, although plant height and one thousand kernel weight enhanced by increasing GA3 doses, blooming time, head diameter, seed yield per plant, oil content, oil yield, chlorophyll content decreased. Increasing GA3 doses shortened two days of blooming time. In laboratory experiment, GA3 doses didn’t show any significant effects on germination percentage in the abiotic conditions. However mean germination time was shortened, seedling height was elongated. Especially 50-100 ppm GA3 doses shortened the mean germination time under drought stress. It was concluded that all the doses of GA3 affected adversely to the seed yield and yield components of sunflower. Seed treatment with 50 ppm dose of GA3 for 8 h can be beneficial for decreasing the effect of abiotic stress conditions on germination.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/473
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/473/1/10065455.pdf
d895689d159806c358e323acbd598b91
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/473/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/473/3/10065455.pdf.txt
5d6021c8e619d32983a598dedc5df3f6
info:eu-repo/semantics/openAccess
Helianthus Annuus L.
GA3
Tane Verimi
Yağ Oranı
Çimlenme
Kuraklık
Seed Yield
Oil Content
Germination
Drought
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/474
2016-06-29T00:00:18Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_101
Türkiye’de doğal olarak yetişen onobrychis seksiyonuna ait bazı endemik korunga türlerinin karyolojik özellikleri
İleri, Onur
Avcı, Süleyman
Bu çalışmada, Türkiye’de doğal olarak yetişen Onobrychis cinsi Onobrychis
seksiyonuna ait 7 endemik korunga (O. beata, O. cilicica, O. fallax, O. pisidica, O.
podperae, O.sulphurea ve O. lasistanica) türü üzerinde ezme preparat yöntemi
kullanılarak karyolojik çalışmalar yapılmıştır. Kök uçlarının boyanmasında, feulgen ve
hematoxylin-iron boyaları kullanılmıştır. Gözlem yapılan türlerin bir tanesinde (O.
lasistanica) ploidi seviyesi tetraploid (2n=28), diğerlerinde ise diploid (2n=14) olarak
belirlenmiştir. Temel kromozom sayısı ise incelenen tüm türlerde x=7 olarak tespit
edilmiştir. Bununla birlikte, kromozomlar sentromer pozisyonlarına göre median’dan
submedian’a kadar değişmiştir. Gözlem yapılan kromozom özelliklerinden elde edilen
veriler hiyerarşik kümeleme analizi yapılarak türler arasındaki akrabalık ilişkileri
belirlenmiştir. Bu analize göre türler 3 grup altında toplanmıştır. Birinci grupta O.
fallax, O. sulphurea, O. beata ve O. lasistanica türleri, ikinci grupta sadece O. cilicica
türü ve üçüncü gruptada O. pisidica ve O. podperae türleri yer almıştır.
In this study, karyological studies were performed with squash preparation
method in seven different endemic Onobrychis species (O. beata, O. cilicica, O. fallax,
O. pisidica, O. podperae, O.sulphurea ve O. lasistanica) belonging to Onobrychis
section naturally grown in Turkey. Feulgen and hematoxylin-iron were used in the
staining of the root tip. While ploidy level of O. lasistanica was tetraploid (2n=28),
ploidy level of the other species were diploid (2n=14). Basic chromosome numbers of
the investigated species were determined in x=7. However, chromosomes showed
differences from median to submedian according to centromer position. Based on data
obtained from chromosome characteristics, hierarchical grouping analysis was
performed to determine the relationship among species. According to this analysis,
Onobrychis species were grouped with three groups. In the first of these three groups
consisted of O. fallax, O. sulphurea, O. beata and O. lasistanica and second group
included only O. cilicica and third group included two Onobrychis species (O. pisidica
and O. podperae).
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/474
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/474/1/10064439.pdf
dbdb038d19b65256d50e302abcc54c1c
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/474/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/474/3/10064439.pdf.txt
084c1db3949c9d00d6e558cdf3962b9e
info:eu-repo/semantics/openAccess
Onobrychis
Kromozom
Karyotip
İdeogram
Chromosome
Karyotype
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/475
2016-06-29T00:00:20Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_101
Farklı azot dozlarının sater (satureja hortensis l.) bitkisinde verim ve kalite özellikleri üzerine etkisi
Katar, Nimet
Aytaç, Zehra
Bu araştırma, sater (Satureja hortensis L.) bitkisinde farklı azot dozlarının verim, verim öğeleri, uçucu yağ oranı ve bileşenleri üzerine etkilerini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Deneme Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü deneme alanında 2014 yılında, tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak kurulmuştur. Bu araştırma sonuçlarına göre bitki boyu, yan dal sayısı, yeşil herba verimi, drog herba verimi, yeşil yaprak verimi, drog yaprak verimi, yaprak oranı, uçucu yağ oranı ve uçucu yağ verimi değerleri sırasıyla 30,6 - 33,9 cm, 17,9 - 20,5 adet/bitki, 915,3 - 1358,2 kg/da, 256,3 - 359,2 kg/da, 568,7 - 924,8 kg/da, 221,3 - 330,4 kg/da, % 62,1 - % 68,1, % 2,4 - % 2,5, 6,3 - 8,1 L/da ve arasında değişmektedir. Ana uçucu yağ bileşenleri Karvakrol % 50,30-56,20 ve γ-Terpinen % 30,40-35,70 olarak bulunmuştur. Bu araştırma sonuçlarına göre bitkide yan dal sayısında, yeşil herba veriminde, drog herba veriminde, yeşil yaprak veriminde, drog yaprak veriminde, yaprak oranında, uçucu yağ veriminde önemli farklılıklar bulunmuştur. En yüksek drog herba, drog yaprak verimi 10 - 20 kg/da azot dozundan elde edilmiştir. Öte yandan en yüksek uçucu yağ oranı ve uçucu yağ verimi 15 kg N/da uygulamasından elde edilmiştir. Sonuç olarak drog herba, drog yaprak, uçucu yağ verimi and uçucu yağ oranı bakımından 10 kg/da azot dozu tavsiye edilebilir.
This study was carried out to investigate the effect of different nitrojen doses (5, 10, 15, 20, 25 kg/da) on yield, yield components essential oils and composition of summer savory (Satureja hortensis L.).The research was conducted at the experimental fields of the department of field crops, Faculty of Agriculture, University of Eskişehir Osmangazi during 2014 using randomized complete block design with three replications. According to this research results, values of plant height, the number of branches, fresh herb yield, drug herb yield, fresh leaf yield, drug leaf yield, drug leaf ratio, essential oil content and essential oil yield ranged from 30.6 - 33.9 cm, 17.9 - 20.5, 915.3 - 1358.2 kg/da, 256.3 - 359.2 kg/da, 568.7 - 924.8 kg/da, 221.3 - 330.4 kg/da, % 62.1 - % 68.1, % 2.4 - % 2.5 and from 6.3 - 8.1 L/da, respectively. The main essential oil components were; carvakrol % 50.30 – 56.20 and γ-Terpinene % 30.40 - 35.70. According to the research results, significant differences were found in number of branches, fresh herb yield, drug herb yield, fresh leaf yield, drug leaf yield, drug leaf ratio, essential oil yield. The highest drug herb and drug leaf yield were obtained from nitrojen dose of 20 kg/da. On the other hand, the highest essential oil content and essential oil yield were obtained at nitrojen dose of 15 kg/da. It was concluded that nitrojen dose of 10 kg/da should be applied with respect to drug herb, drug leaf, essential oil yield and essential oil content.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/475
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/475/1/10064716.pdf
cf31fab4e03fea4e665825daaa1d46e8
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/475/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/475/3/10064716.pdf.txt
4caea563477d5bb7e689fcfe7bb55886
info:eu-repo/semantics/openAccess
Sater
Satureja Hortensis
Azot Dozu
Yeşil Herba Verimi
Drog Herba Verimi
Uçucu Yağ Oranı
Uçucu Yağ Bileşimi
Summer Savory
Nnitrogen Dose
Green Leaf Yield
Drug Leaf Yield
Essential Oil Content
Essential Oil Components
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/477
2016-06-29T00:00:21Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_91
Doğrusal olmayan yük altında çalışan kesintisiz güç kaynaklarında yüksek çıkış performansı elde etmek için bir dijital kontrol sistemi tasarımı
Sepetçi, Koray
Tamyürek, Bünyamin
Bu tezin temel amacı, doğrusal olmayan yükler altında çalışan kesintisiz güç kaynakları için yüksek çıkış performansı elde etmek amacıyla dijital kontrolör tasarlamaktır. Bu tez çalışması kapsamında eviricinin ve evirici kontrol sisteminin modeli çıkartılmış, evirici güç devresinde kullanılan devre elemanlarının belirlenmesiyle birlikte evirici için ayrık zamanda bir dijital kontrol sistemi tasarlanmıştır. Tasarlanan evirici sistemi gerçeklenmeden önce PLECS programı kullanılarak simülasyonu yapılıp, çıkış karakteristiği incelenmiş ve tasarım doğrulanmıştır. Daha sonra ise 6 kVA gücünde tek fazlı tam köprü bir evirici üzerinde TMS320F28335 mikro-kontrolör kullanılarak kontrol sistemi gerçeklenmiştir.
Test sonuçları tasarlanan kontrolörün başarısını göstermektedir. Eviricinin dinamik cevap vermesi yük geçişleri esnasında daima %3’ten az ölçülmüş ve çıkış gerilim toplam harmonik bozulmasının değeri yüksüz durumda %1’den düşük, doğrusal tam yüklü durumda %2’den düşük ve doğrusal olmayan yüklerde de %3’ten düşük elde edilmiştir.
The main scope of this thesis is to design a digital controller to achieve the high performance output for UPSs that are operated under nonlinear loads. In the context of the design to be made, the analytical model of both the inverter power stage and the control system were obtained followed by the determination of the circuit components to be used in the inverter power stage. The digital control system for the inverter was designed in the discrete-time domain. The designed inverter system was simulated using PLECS simulator in order to analyze the output characteristics and therefore verify the design before the implementation step. Finally, a prototype inverter at 6 kVA was implemented for experimental evaluations. The control system was implemented in TMS320F28335 floating point DSP microcontroller made by Texas Instruments.
The test results demonstrate the successful operation for the designed controller. The dynamic response was always measured less than 3% during load transients and the total harmonic distortion was measured less than 1% under no-load, less than 2% under linear full-load, and less than 3% under nonlinear full-load.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/477
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/477/1/10063201.pdf
b08d5aec73c897f23dc574134bd06d7f
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/477/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/477/3/10063201.pdf.txt
3aff2631bd328a793cf10052d2f6d34f
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Kritik yük
Elektrik Güç Kalitesi
Kesintisiz Güç Kaynağı
SDGM Kontrol Metodu
Hesaplama Gecikmesi
AC Kontrolör Tasarımı
Doğrusal Olmayan Yükler
Kutup Sıfır Yerleştirme Metodu
Critical Load
Electric Power Quality
Uninterruptible Power Supply
SPWM Control Method
Computational Delay
PWM
AC Controller Design
Nonlinear Loads
Pole-Zero Placement
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/481
2016-06-29T00:00:28Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_92
Bir mermer işletmesindeki problemlerin trız yöntemi ile değerlendirilmesi
Dülger, Sezen
Ulutaş, Berna
Sürdürülebilir üretim, üretim süreçlerinin her aşamasında, önleyici çevre
yönetimi stratejilerinin bütünsel bir şekilde, sürekli uygulanarak, insan sağlığı ve
çevresel değerler üzerindeki risklerin ortadan kaldırılması ya da azaltılması ve
verimliliğin arttırılması olarak tanımlanır. Su ve enerji kullanımı ile atık oluşumunun
yoğun olduğu mermer sektöründe, tüm önlemlerin alınarak, insana ve çevreye olumsuz
etkilerin asgariye indirilmesi gerekir. Atık malzeme miktarlarının azaltılması ve üretim
verimliliğinin arttırılması için mermer sektöründe sistematik yaklaşımlara ihtiyaç vardır.
Literatürde, bu alandaki eksikliği gidermek amacıyla, sürdürülebilir üretim konusu
mermer sektörü temel alınarak irdelenmektedir. Çalışma ortamlarının iyileştirilmesi için
sistematik bir yaklaşım önerilmekte ve bu yaklaşımın bir mermer fabrikasına
uygulanması sunulmaktadır. Bu amaçla, öncelikle insan faktörleri açısından
değerlendirme yapılmakta, mevcut problem çözümünde, Yaratıcı Problem Çözme
Teorisi (Teoriya Resheniya Izobreatatelskikh Zadatch, TRIZ) yöntemi kullanılmaktadır.
Uygulama sonrasında, gürültü düzeyinde ortalama % 7,2, kusurlu parça oranında % 5,
ve malzeme taşıma işlemleri sırasında oluşan kas yorgunluklarında azalma, üretim
süresinde % 11 iyileşme sağlanmıştır. Ayrıca, mermer işleme sırasında kullanılan
tezgahların tükettikleri elektrik enerjisi ve su miktarları ile işlemler sonucu oluşan
mermer atıkları da sırasıyla ekonomiklik ve çevre açısından değerlendirilmiştir.
Uygulamalardan elde edilen sonuçlar ve izleyen çalışmalara ışık tutacak öneriler
tartışılmıştır.
Sustainable manufacturing is defined as eliminating or decreasing risks on
human health and environment, also increasing efficiency by continuous application of
an integrated and preventive environmental strategy on all production processes.
Negative impacts on people and environment should be minimized by considering all
measures in marble sector where water and energy consumptions, also waste generation
are very high. There is a need of systematical approaches for reducing the amount of
waste material and increasing the production efficiency. To resolve shortcomings in
marble sector on the basis of sustainable manufacturing, a systematic approach to
improve the working environment is proposed. First, an evaluation is made in terms of
human factors and Theory of Inventive Problem Solving (Teoriya Resheniya
Izobreatatelskikh Zadatch, TRIZ) method is used to solve the problem. Noise level
7.2 %, defective part ratio of 5 %, muscle fatigues that occur during material handling
are reduced and production time is improved 11 %. Further, electric energy and water
consumption that are used during marble processing, with marble wastes resulting from
operations are also assessed in terms of economy and environment, respectively.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/481
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/481/1/10065344.pdf
0808e9fb98f01d4d5283e85c28205cb8
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/481/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/481/3/10065344.pdf.txt
6d9deb0d4686f840636cb7ca41d8e00b
info:eu-repo/semantics/openAccess
Sürdürülebilir Üretim
Mermer Üretimi
Ergonomik Analiz
Çevresel Etki
Enerji Verimliliği
TRIZ Yöntemi
Sustainable Manufacturing
Marble Production
Ergonomic Analysis
Environmental Impact
Energy Efficiency
TRIZ Method
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/467
2016-06-29T00:00:32Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_92
Paralel makineli sıra bağımlı hazırlık süreli çok kademeli makine çizelgeleme problemlerinin çözümü için kümeleme tabanlı ve sınırlı sayımlama temelli bir çözüm yaklaşımı
Okul, Hacer Defne
Sağır, Müjgan
Genellikle paralel makineli akış atölyesi olarak adlandırılan, kademe başına
birden fazla makinenin yer aldığı akış atölyeleri çizelgeleme problemleri, gerçek hayat
uygulamalarında rastlanan bir karmaşık kombinatoryal problemdir. Paralel makineli
akış atölyesi problemlerinin NP-zor sınıfında yer aldığı, Gupta (1988) tarafından
gösterilmiştir. Bu çalışma, toplam tamamlanma zamanının en küçüklenmeye çalışıldığı
bir k kademeli bir paralel makineli akış atölyesini ele almaktadır. Her bir iş sırasıyla, en
az bir kademede birden fazla paralel makinenin bulunduğu k üretim kademesinden
geçerek işlem görür. Söz konusu yapıda ele alınan bir problem, her bir kademede işlerin
makinelere atanmasını ve aynı makineye atanan işlerin sıralanmasını içerir. Bu
çalışmada, ele alınan problemin çözümünü bulmaya yönelik olarak yeni bir 0-1 karma
tamsayılı matematiksel model geliştirilmiştir. Ayrıca, büyük boyutlu veri setleri için
çözüm makul zamanlarda çözüm elde edebilmek amacıyla bir sezgisel yaklaşım
önerilmiştir. Geliştirilen sezgisel algoritma, C# programlama dili kullanılarak
kodlanmıştır. Kullanıcı etkileşimli arayüzler, sistemin kullanımını kolaylaştırmakta ve
dinamik ortamlarda esnekliği sağlamaktadır. Gerçek veri setleri kullanılarak,
matematiksel model ve sezgisel algoritmanın çözüm sonuçları karşılaştırılmıştır.
The scheduling of flow shops with multiple parallel machines per stage, usually
referred to as the hybrid flow shop (HFS), is a complex combinatorial problem
encountered in many real world applications. HFS problem has been proven to be NPhard
by Gupta (1988). This paper considers a k-stage hybrid flow shop scheduling
problem for the objective of minimizing the makespan. Each job is processed through
the k production stages in series, where at least one production stage has identical
paralel machines. The problem is to determine the allocation of jobs to the paralel
machines as well as the sequence of the jobs assigned to each machine. To solve the
problem, a new 0-1 mixed integer mathematical model is formulated in order to find out
the best solution of the problem. In addition, a heuristic algorithm is suggested to obtain
good solutions for large-size problems within a reasonable amount of computation time.
The algorithm is coded by C# programming language. User interfaces provide a flexible
environment in dynamic production system under consideration. To show the
performances of the optimal and heuristic algorithm suggested in this paper,
computational experiments are done on real world test problems.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/467
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/467/1/10080009.pdf
54d7817a5d4333952261175599100b56
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/467/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/467/3/10080009.pdf.txt
a6c5b135568bf11e353d0c21a6c3969e
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Paralel Makineli Akış Atölyesi
Sezgisel Yaklaşım
Hybrid Flow Shop
Heuristic Approach
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/449
2016-06-28T00:00:30Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_95
Demir oksit kaplı sepiolitle sulu çözeltilerden nikel ve kadmiyum giderimi
Akın, Ceren
Kıpçak, İlker
Bu çalışmada, demir oksit kaplı sepiolitle sulu çözeltilerden adsorpsiyon yöntemiyle nikel ve kadmiyum giderimi araştırılmıştır. En uygun giderim koşullarının belirlenmesi amacıyla deneyler her iki metal için kesikli olarak gerçekleştirilmiştir. Adsorpsiyon mekanizmasını etkileyen adsorban dozajı, pH, temas süresi, başlangıç çözelti derişimi ve sıcaklık parametrelerinin adsorpsiyon verimine etkileri araştırılmıştır. Her iki iyon için kinetik, izoterm ve termodinamik incelemeler yapılmıştır. 50 mg/L başlangıç derişimi için en uygun adsorban dozajı nikel için 0,10 g/50 mL, kadmiyum için ise 0,05 g/50 mL olarak belirlenmiştir. Her iki iyon için en uygun pH değerinin 6 olduğu bulunmuştur. Nikel gideriminde 720 dakikada, kadmiyum gideriminde ise 960 dakikada adsorpsiyon dengesine ulaşılmıştır. Nikel ve kadmiyum adsorpsiyon mekanizmalarının Langmuir izoterm modeline ve yalancı ikinci dereceden kinetik modele uyum gösterdiği belirlenmiştir. 25oC sıcaklıkta nikel ve kadmiyum giderimi için maksimum adsorpsiyon kapasiteleri sırasıyla 46,95 mg/g ve 98,04 mg/g olarak bulunmuştur. Ayrıca, adsorpsiyon sürecinin endotermik olduğu ve kendiliğinden gerçekleştiği belirlenmiştir. Sonuç olarak, demir oksit kaplı sepiolitin sulu çözeltilerden nikel ve kadmiyum iyonlarının giderilmesinde etkili ve ekonomik bir adsorban olarak kullanılabileceği yargısına varılmıştır.
In this study, the removal of nickel and cadmium ions from aqueous solutions by
adsorption using iron oxide coated sepiolite was investigated. Batch experiments were
conducted for both metals to determine the optimum removal conditions. The effects of
adsorbent dosage, pH, contact time, initial solution concentration and temperature
parameters on the adsorption yield were investigated. Adsorption isotherms, kinetic and
thermodynamic analyses were carried out for both ions.
For 50 mg/L initial concentration, the optimum adsorbent dosages for nickel and
cadmium were determined as 0.10 g/50 mL and 0.05 g/50 mL, respectively. The optimum
pH was found as 6 for both ions. The adsorption equilibrium was reached within 720
minutes for nickel and 960 minutes for cadmium.
It was determined that the nickel and cadmium adsorption processes obeyed the
Langmuir isotherm model and the pseudo-second-order kinetic model. The maximum
adsorption capacities for nickel and cadmium ions at 25°C were found as 46.95 mg/g and
98.04 mg/g, respectively. In addition, it was observed that the adsorption process was
endothermic and spontaneous in nature.
Consequently, the iron oxide coated sepiolite can be used as an efficient and
economic adsorbent for the removal of nickel and cadmium ions from aqueous solutions.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/449
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/449/1/10083412.pdf
03defa775eabc33d626bc4c4c5079a72
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/449/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/449/3/10083412.pdf.txt
7cbd7db0b4384d7aeb23183c616ab4c1
info:eu-repo/semantics/openAccess
Adsorpsiyon
Demir Oksit
Sepiolit
Kadmiyum
Nikel
Adsorption
Iron Oxide
Sepiolite
Nickel
Cadmium
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/465
2016-06-29T00:00:25Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_95
Polimerik kolon dolgu maddesi üretimi ve kromatografik olarak incelenmesi
Satılmış, Arzu Sinem
Şölener, Musa
Bu çalışmada, polimerik kolon dolgu maddesi üretilmesi ve kromatografik olarak incelenmesi amaçlanmıştır. Öncelikle polimerin üretiminde kullanılmak üzere dispersiyon polimerizasyonu yöntemi ile poli (glisidil metakrilat) (poli(GMA)) çıkış lateksi üretilmiştir. Çıkış lateksi kullanılarak mikrosüspansiyon polimerizasyonu yöntemi ile monodispers yapıda poli(gliserol dimetilmetakrilat- Glycerol 1,3-diglycerolate diacrylate) poli(GDMA-GDGDA) polimerik partikülleri sentezlenmiştir. Polimerlerin fiziksel karakterizasyonu; optik mikroskop, taramalı elektron mikroskobu (scanning electron microscope, SEM), yüzey alanı ve gözenek boyutu ölçüm cihazı (BET) ve lazer kırınım parçacık boyut analizi cihazı ile yapılmıştır.
Monodispers poli(GDMA-GDGDA) polimerik partikülleri üzerinde click chemistry yöntemiyle sodyum azid bağlanmıştır. Daha sonra bu partiküllere propiolik asit ve propargil alkol ayrı ayrı bağlanarak üçlü azot halkalarına sahip poli(GDMA-GDGDA)- NaN3- propiolik asit ve poli(GDMA-GDGDA)- NaN3-propargil alkol olmak üzere 2 farklı yapı oluşturulmuştur.
Elde edilen bu polimerik yapılar 4,6 x 150 mm boyutlarındaki paslanmaz çelikten imal edilmiş kolon içerisinde doldurularak yüksek performanslı sıvı kromatografisi (high performance liquid chramotography, HPLC) cihazında 214 nm‟de UV dedektör ile polar analitler kullanılarak performansları test edilmiştir.
In this study, the purpose is the synthesis and characterization of polymeric column packed materials. Primarily poly(glycydyl methacrylate) (poly(GMA)) output latex was synthesized by dispersion polymerization method for production of polymer. At the surface, poly(glycerol dimethylmethacrylate- glycerol 1,3-diglycerolate diacrylate) poly(GDMA-GDGDA) polymeric particles were synthesized with microsuspension polymerization method using that output latex. The physical caracterizations of polymers were made by scanning electron microscop (SEM), high performance liquid chramotography (HPLC), Surface Area and Pore Size Measuring Device (BET) and laser diffraction particle size analyzer. NaN3 was attached on the monodisperse poly(GDMA-GDGDA) polymeric particles by using click chemistry method. Then, propiolic acid and propargyl alcohol were attached separately on this poly(GDMA-GDGDA)- NaN3 particles. By this way, two different structures including triple nitrogen rings were obtained: poly(GDMA-GDGDA)NaN3-PropiolicAcid and poly(GDMA-GDGDA)NaN3- PropargylAlcohol. The obtained polymeric structures were analyzed using 4.6 x 150 mm sized stainless steel column, UV detector at 214 nm, including polar analyte by high performance liquid chramotography, HPLC.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/465
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/465/1/10071967.pdf
a6054c3d175fe368167620acac4dc02d
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/465/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/465/3/10071967.pdf.txt
cd9c6fc1d623658c3793a0625b75ec2b
info:eu-repo/semantics/openAccess
Dispersiyon Polimerizasyonu
Poli(GDMA-GDGDA)
Poli(GMA)
Yüksek Performanslı Sıvı Kromatografisi
HPLC
Dispersion Polymerization
High Performance Liquid Chramotography
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/466
2016-06-29T00:00:30Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
Schiff bazlarından 2-azetidinonların sentezi ve yapı analizi
Ketrez, Aslı Münevver
Sakarya, Handan Can
Bu çalışmada sübstitüye 2-aminobenzotiyazol ve farklı sübstitüye benzaldehitin
reaksiyonundan benzotiyazol türevli Schiff bazları sentezlenmiştir. Sentezlenen Schiff
bazlarından yola çıkılarak trietil amin ve kloroasetil klorür ile reaksiyonu sonucunda farklı
2-Azetidinon türevleri elde edilmiştir. Elde edilen türevlerin yapıları IR, 1H-NMR, 13CNMR
ve kütle spektrometresi analiz teknikleri yardımıyla aydınlatılmıştır.
Some novel benzothiazole derivatived Schiff Bases were synthesized by 2-amino
benzothiazole and different substituted benzaldehyde. 2-azetidinone derivatives were
obtained by reacting with chloroacetyl chloride and triethylamine. The structure of
obtained 2-azetidinones were elucidated by IR, 1H-NMR, 13C-NMR analysis techniques.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/466
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/466/1/10091384.pdf
ba531c1a680597d788b00f404163944d
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/466/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/466/3/10091384.pdf.txt
7b0963e84f7c19a399aa1a50eec0e5e3
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Schiff Bazı
Benzotiyazol
Amin
Azetidinon
β-Laktam
Schiff Base
Benzothiazole
Amine
Azetidinone
β-Lactam
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/482
2016-06-29T00:00:29Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_92
Sağlık sektöründe süreç iyileştirmesine yönelik yalın düşünceye dayanan bir yaklaşım
Deniz, Nurcan
Özçelik, Feriştah
Bir hizmet sektörü olan sağlık hizmetlerinde israf ve değişkenlikler nedeniyle hasta
tedavi süreçlerinde sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu sıkıntıların çoğu hasta tarafından
bilinmekle birlikte, hizmet sunucular durumu gerektiği gibi detaylı inceleyememektedir.
Hastalar süreç içerisinde gerçekten değer yaratan ve kısa süreli olan tedavi faaliyetlerinin
görülmesi için, çok uzun süreler boyunca sistemde kalmaktadır. Bu anlamda imalat sektörü
kaynaklı yalın düşüncenin sağlık sektöründe uygulanmasının faydalı olduğu yazında
gösterilmektedir.
Bu çalışmanın amacı sağlık hizmetlerinde yalın tekniklerin uygulanarak süreçte
yaşanan problemlerin çözülmesidir. Bu anlamda çalışma, Eskişehir Yunus Emre Devlet
Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nde fizik tedavi alan hastaların değer
akışlarını kapsamaktadır.
Uygulama bölümünde yalın tekniklerin bütüncül bir bakış açısıyla uygulanması
hedeflenmiş, ayrıca süreç hasta ve hizmet sunucu açısından eşzamanlı olarak yalın tüketim
çerçevesinde değerlendirilmiştir. Genel olarak sistemin değerlendirilmesi için genchi
gembutsu ve DAH, gelecek durumun planlanması için Birleşik Tedarik Haritası, A3,
Kaizen ve standart iş yalın teknikleri kullanılmıştır. Muranın en aza indirgenmesi için ise
heijunka tekniğinden yararlanılmıştır. İdeal duruma ulaşmak için gerekli bazı iyileştirmeler
gerçekleştirilmiş, bazıları ise planlanmıştır. Gerçekleştirilen iyileştirmeler sonucunda akış
süresinde %26,84; işlem adımlarında %14,28 iyileşme kaydedilmiştir. Planlanan tüm
iyileştirmeler gerçekleştirildiği takdirde %28,58’lik bir kapasite artışı ile beraber akış
süresinde %41,6, işlem adımlarında %42,85 iyileşme öngörülmektedir. Ayrıca yaklaşık bir
yıl içerisinde yalın düşüncenin nihai hedefi olan tek parça akışın gerçekleştirilebilme
potansiyeli olduğu düşünülmektedir.
Patients are getting in trouble with care processes due to waste and deviations in
health care services, that is a kind of service sector. Although patients feel uncomfortable
with these problems, service providers don’t investigate these cases in detail. Patients stay
for long times in processes; for short time value added care services. In this context the
benefits of manufacturing sector based lean thinking implementation’s benefits are shown
in the literature.
The aim of this research is those to implement lean techniques in health care
services to solve problems occurred in processes. This study involves patient’s value
stream who get physical therapy treatment in Eskisehir Yunus Emre Public Hospital
Physical Therapy and Rehabilitation Service.
To implement lean techniques in a holistic point of view is targeted. The process is
also analyzed from the patient and service provider perspective in lean consumption
context. For the purpose of overall evaluation genchi gembutsu and value stream mapping
(VSM); for future situation planning joint supply mapping, A3, Kaizen and standardized
work; for minimizing mura, heijunka techniques were used in this research. To reach ideal
situation some of the improvements are achieved, some of them are planned. As a result of
realized improvements %26,84 flow time and %14,28 process step reduction are recorded.
In case of all planned improvements realized, it is predicted to reach %41,61 flow time and
%42,85 process step reduction with %28,58 capacity increase. Additionally, to achieve one
piece flow, which is the ultimate goal of lean, can be realized in almost one year.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/482
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/482/1/10081903.pdf
2575e0f0a608d34bbbc3cda0d966fb34
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/482/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/482/3/10081903.pdf.txt
498dbb01afacd6566e7fcb3ce38f18c0
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Yalın Sağlık
Yalın Tüketim
Değer Akış Haritalama
Heijunka
A3
Lean Health
Lean Consumption
Value Stream Mapping
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/483
2016-06-29T00:00:31Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_92
Karbon ayak izini dikkate alan eşzamanlı topla-dağıt araç rotalama
Elbasan, Serhat
Sarıçiçek, İnci
Özellikle yirminci yüzyılın ikinci yarısında ekonomik ve teknolojik gelişmelere
paralel olarak çevresel değerlerin bozulması veya yok edilmesi, toplumların gelişmesine
rağmen, kıtlık, açlık, sera etkisi, küresel ısınma gibi sorunlara çözüm bulunamaması
dikkatleri giderek artan seviyede çevre konularına çekmiş ve yeşil yönetim kavramı
ortaya çıkmıştır. Çevreci politikalar şirketlerin maliyet düşürme politikaları ile zaman
zaman ters düşse de, müşterilerin beklentisi doğrultusunda gerekli düzenlemelerin
yapılması gerekmektedir.
Toplama ve dağıtımın ayrı ayrı planlandığı rotalama faaliyetlerine göre
kaynakların daha verimli kullanılmasına olanak sağlayan eşzamanlı topla-dağıt araç
rotalama problemi lojistik giderlerinin azalmasına olanak sağlamaktadır. Çalışmada, yol
eğimlerini dikkate alarak karbon emisyonunu azaltmaya yönelik bir model tasarlanması
amaçlanmıştır. Bu amaçla, karma tamsayılı bir matematiksel model önerilmiştir.
Önerilen model İstanbul’un Anadolu yakasındaki ilçelerde gerçekleştirilen eşzamanlı
topla-dağıt araç rotalama problemi için örneklenmiştir. Düğümler arasındaki bütün
yollar için yol eğimleri dikkate alınarak revize edilmiş uzaklıklar bulunmuş ve
problemlerin çözümünde kullanılmıştır. Ayrıca büyük problemler için, en iyi sonucu
garanti etmeyen fakat problemlere daha kısa sürede sonuç elde edilebilen tavlama
benzetimi algoritması önerilmiştir. Yeşil lojistik kapsamında elde edilen sonuçlar klasik
topla dağıt araç rotalama probleminin sonuçlarıyla karşılaştırmıştır.
Especially in the second half of the twentieth century, in line with the economic
and technological development, the degradation or the disappearance of environmental
values, in spite of the development of the society, the incapacity to solve problems such
as famine, famishment, greenhouse effect, global warming is drawing more attention on
environmental issues and the notion of green management has emerged. Although the
environmental policies are sometimes in opposition with the cost-reducing policies of
the companies, the necessary regulations shall be performed according to the
expectations of the clients.
The vehicle routing problem with simultaneous pickup and delivery allowing a
more productive utilization of the resources according to the routing activities that plans
collection and distribution separately permits the reduction in logistics costs. In this
study, the conception has been aimed to reduce carbon emission taking into
consideration the road slope. To this end, a mixed integer mathematical model has been
proposed. The proposed model has been sampled for the villages of the Anatolian side
of Istanbul. In this study, differently from the previous studies, the road slope has been
taken into consideration. For all the roads between the nodes, the revised distances were
finding in digital media and revised distances have been used for the resolution of the
problems. Besides, for the major problems, the simulated annealing although not
ensuring the best result but allowing obtaining results more rapidly has been used. The
results obtained in the scope of the green logistics have been compared with the results
of the classic vehicle routing problem with simultaneous pickup and delivery.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/483
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/483/1/10078385.pdf
34ba379fb4af389ffb981acc152a7e40
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/483/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/483/3/10078385.pdf.txt
49def52f50e017b08542643a1653fc3a
info:eu-repo/semantics/openAccess
Karbon Ayak İzi
Araç Rotalama
Yeşil Lojistik
Tavlama Benzetimi
Yol Eğimi
Carbon Footprint
Vehicle Routing
Green Logistics
Simulated Annealing
Road Slope
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/484
2016-06-29T00:00:33Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_97
8622RH ve 20MnCr5 çeliklerinin aşınma ve mekanik özelliklerine gaz karbürleme işleminin etkisinin incelenmesi
Coşar, Dilek
Gaşan, Hakan
Bu çalışmada, otomobil arka aks dişlilerde kullanılan malzemelerden 8622RH ve 20 MnCr5 çeliklerinin karbürizasyon işlemi sonrası mekanik özelliklerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda; 8622RH ve 20MnCr5 çelikleri, 930 ˚C sıcaklıkta, % 1,2 C ortam konsantrasyonunda 395 dakika süre ile gaz karbürizasyon işlemine tabi tutulmuştur. Daha sonra sıcaklık 830 ˚C’ ye düşürülmüş ve ortam konsantrasyonu da % 0,9’a set edilmiştir. Bu sıcaklıkta da numuneler 60 dakika tutulmuştur. Karbürizasyon işlemi ardından numuneler 100 ˚C’deki yağ banyosu içinde 30 dakika bekletilmiştir. Bu adımdan sonra, numuneler fırından temper prosesi için çıkarılmıştır. Temperleme prosesi 175 ˚C’de 110 dakika süre ile gerçekleştirilmiştir. 8622RH ve 20MnCr5 çeliklerinin ısıl işlem öncesi ve sonrası mikroyapı analizleri, sertlik değeri ölçümleri, darbe deneyleri ve aşınma deneyleri yapılarak, sonuçlar ortaya konmuştur. Mikroyapı incelemelerinde geleneksel optik metalografi ve taramalı elektron mikroskobisi (SEM) teknikleri kullanılmıştır. Malzeme mikroyapılarının birbirine benzer olduğu, karbürizasyon işlemi sonucunda her iki malzemeninde mekanik özellikleri arasında bariz farklılıklar olmasa da; en bariz farklılık 8622RH malzemesinin yüzey sertliğinin, 20MnCr5’e göre daha yüksek olmasıdır. Bu durumun 8622RH çeliğinin içeriğindeki Ni ve Mo alaşım elementlerinin yüksek sertleşebilme yeteneğinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Her iki malzemenin aşınma oranları karşılaştırıldığında ise, 20MnCr5 çeliğinin aşınma miktarının, 8622RH çeliğine göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Malzemelerin aşınma direnci ile sertliklerinin doğrudan ilgisi olması sebebiyle, yüksek sertliğe sahip olan 8622RH malzemesinin aşınma dayanımının daha yüksek olması beklenen bir sonuçtur.
In this study; 8622RH and 20MnCr5’ s heat treated steels, which are using at rear axle mechanisms of automobiles, aimed to compare of mechanical behaviour. Accordingly, 8622RH and 20MnCr5 steel, are subjected to heat treatment process at 930 ˚C, %1,2 concentration during 395 minutes. After that, atmosphere is cooled to 830˚C and carbon concentration is set to % 0,9. At this temperature, samples are subjected to carburization process at 60 minute. Then, samples are subjected to oil bath at 100 ˚C, during 30 minutes. After this step, samples are taken from the furnace for temper process. It is carried at 175 ˚C during 110 minutes. Microstructure analysis, traditional optical metalography and scanning electron microscope (SEM) technics are used. Material microstructures are similar to each other, although after heat treatment process there is no clear distinct differences between materials; the most obvious differences is; 8622RH steel’s surface hardness is higher than 20MnCr5 steel. 8622RH’s content of alloying element Ni and Mo’s higher hardenability properties. When both of the materials wear properties are compared, it is seen, 20MnCr5’s wear rate is higher than 8622RH’s wear rate. The wear resistance due to the direct relationship of the hardness of the materials is a result of the abrasion resistance is expected to be higher than the 8622RH material, having a high hardness.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/484
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/484/1/10059772.pdf
ed8f96381f59aa6a792065ac50f1a47f
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/484/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/484/3/10059772.pdf.txt
9bd85b13d384c4d1d714ab561f23fc74
info:eu-repo/semantics/openAccess
Çelik
Gaz Karbürizasyon
Aşınma
Sertlik
Mikroyapı
Steel
Gas Carburization
Wear
Hardness
Microstructure
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/502
2016-07-13T00:00:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_92
Orman biyokütlesinden (paulownia elongota ağacı) aktif karbon ve katalitik piroliz ile biyoyakıt üretiminin incelenmesi
Yıldız, Derya
Yorgun, Sait
Enerji tüketimi ülkelerin gelişmişlik düzeyinin en önemli göstergelerinden biridir.
Günümüzde petrol, doğal gaz ve kömür (fosil yakıtlar) enerji üretiminde en büyük paya
sahiptir. Fosil yakıt rezervlerinin tükenmekte oluşu ve çevre sorunlarına neden olması
yenilenebilir enerji kaynaklarına olan ilgiyi hızla artırmaktadır. Yenilenebilir enerji
kaynakları arasında olan biyokütleden sıvı yakıt ve aktif karbon üretimi bu çalışmanın
temelini oluşturmaktadır.
Bu çalışmada bir orman biyokütlesi olan Paulownia (P. elongota) ağacı biyokütle
kaynağı olarak seçilmiştir. Çalışmanın ilk aşamasında, sıvı yakıt ve kimyasal hammadde
üretimi amacıyla değişik koşularda sabit yatak reaktöründe odunun pirolizi
gerçekleştirilmiştir. Statik piroliz ortamında hammaddenin pirolizi yapılmış, ısıtma hızı
(10, 50°C/dk) ve piroliz sıcaklığının (300, 400, 500, 600°C) piroliz ürün verimlerine etkisi
araştırılmıştır. Sürükleyici gaz (azot) ortamında hammaddenin ısıl pirolizi yapılarak
sürükleyici gaz akış hızı (50, 100, 200, 300 ml/dk) ve parçacık boyutunun (0,224-1,8 mm)
piroliz ürün verimlerine etkisi araştırılmıştır. Katalitik piroliz ortamında ise katalizör
(Sodyumkarbonat, ZSM-5, sepiolit) ve katalizör oranının (% 10, 20, 40, 60, 80) piroliz
ürün verimlerine etkisi araştırılmıştır. Elde edilen sıvı ürünün yapısının aydınlatılması
amacıyla FT-IR ve 1H-NMR, GC-MS spektrumları alınmış, elementel analizleri
gerçekleştirilmiş ve ısıl değerleri belirlenmiştir.
Çalışmanın ikinci aşamasında Paulownia odunundan fosforik asit kimyasal
aktivasyonu ile aktif karbon üretimi gerçekleştirilmiş, emdirme oranı (1-4) ve
karbonizasyon sıcaklığının (300, 400, 500, 600°C) aktif karbon verimine, BET yüzey ve
mikro/mezogözenek alanı ve toplam gözenek ve mikro/mezogözenek hacmine etkisi
incelenmiştir. Ayrıca aktif karbonların FT-IR spektrumları alınarak yüzey fonsiyonel
grupları belirlenmiş, SEM görüntüleri ile gözenek yapıları incelenmiştir.
Energy consumption is one of the most important indicators of the development
level of the countries. Today, crude oil, natural gas and coal (fossil fuels) have the largest
shares of energy production. The windling of the fossil fuel reserves and environmental
problems resulted from their combustion is increasing the approach to the renewable
energy sources rapidly. The production of liquid fuel and activated carbon from biomass,
which is among the renewable energy sources, is the aim of this study.
In this study, Paulownia (P. elongata) tree which is a forest biomass was chosen as
a source of biomass. In the first phase of the study, the pyrolysis of wood was carried out
in the fixed bed reactor under various conditions in order to increase the production of
liquid fuels and chemical raw materials. The pyrolysis of raw material was performed in
the static atmosphere and the effects of the heating rate (10, 50°C/min) and the pyrolysis
temperature (300, 400, 500, 600°C) on pyrolysis product yields were investigated. The
pyrolysis of the raw material was performed in the nitrogen atmosphere and the effects of
the sweep gas flow rate (50, 100, 200, 300 ml/min) and the particle size (0.224-1.8 mm) on
the pyrolysis conversion and product yields were investigated. In the catalytic pyrolysis,
the effects of the catalyst (sodium carbonate, ZSM-5, sepiolite) and the catalyst ratio (%
10, 20, 40, 60, 80) on the product yields were investigated. In order to elucidate the
structure of the obtained liquid product, the FT-IR, 1H-NMR and GC-MS spectra were
taken, thermal and elemental analyses were performed and the heating values were
determined.
In the second stage of the study, the production of activated carbon by chemical
activation of phosphoric acid from paulownia wood was achieved, the effect of the
impregnation ratio (1-4) and carbonization temperature (300, 400, 500, 600°C) on the yield
of activated carbon, BET surface micro/mesogopore area and total pore and
micro/mesopore volumes were investigated.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/502
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/502/1/10079749.pdf.pdf
bab91195324c7fff9cb0331c4962b932
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/502/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/502/3/10079749.pdf.pdf.txt
e1aea3feff31413ab5f5b6417f318b73
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Biyokütle
Paulownia Odunu
Piroliz
Kimyasal Aktivasyon
Biyoyakıt
Aktif Karbon
Biomass
Paulownia Wood
Pyrolysis
Chemical Activation
Bio-Oil
Activated Carbon
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/493
2016-06-30T00:00:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_88
Matris değişkenli dağılımlar ve robust istatistiksel analize uygulamaları
Bulut, Yakup Murat
Yavuz, Arzu Altın
Istatistik literatürüne bakıldı ında, bilgisayar dünyasındaki gelişmelere paralel olarak veri
yapılarında da bir değişim ve gelişim olduğu gözlemlenmektedir. Daha önce birimlere ait
tek bir değişken incelenirken, son yıllarda ise birden çok değişken incelenmeye başlanmıştır.
Günümüzde ise birimlere ait birden çok değişken farklı zamanlarda veya mekanlarda incelenmeye
başlanmıştır. Bu tür verileri modellemek için artık çok değişkenli dağılımlar yerine matris
değişkenli dağılımlar tanımlanmak ve çok değişkenli dağılımların matris değişkenli dağılımlara
genişletilmeleri yapılmak zorunda kalınmıştır.
Bu tez çalışmasında genel olarak matris değişkenli dağılımlar ele alınmıştır. Literat
ürde varolan matris değişkenli normal dağılıma alternatif olan matris değişkenli slash
dağılımı tanımlanmıştır. Dağılımsal özellikleri detaylı olarak incelenmiştir. Ayrıca, literat
ürde tanımlanmış olan fakat detayları verilmemiş olan matris değişkenli t dağılımı ele
alınarak matris değişkenli normal dağılımın ölçek karması olarak yeniden tanımlanmıştır. Bu
dağılımın dağılımsal özellikleri detaylı olarak incelenmiş ve literatürde olmayan bazı dağılımsal
özellikleri verilmiştir. Matris değişkenli slash ve matris değişkenli t dağılımına sahip rassal
matrislerin fonksiyonların beklenen değerleri ele alınmıştır. Matris değişkenli slash ve matris
değişkenli t dağılımlarının parametrelerini tahmin etmek için EM algoritmaları verilmiştir. Verilen
EM algoritmalarının parametre tahminlerini etkin olarak tahmin edip etmediğini kontrol
etmek için simulasyon çalışmaları yapılmıştır. O¨ nerilen matris değişkenli slash ve t dağılımı,
matris değişkenli normal dağılıma alternatif olarak robust tahminler bulduğunu göstermek için,
literatürde varolan matris değişkenli bir veri setini modellemede kullanılmıştır.
Recent statistical literatures show that parallel to the improvements in computational software,
data structures have changed dramatically. Instead of considering single variables, scientists
consider multivariate data. More recently, the structure of the data has changed from multivariate
to matrix variate. The multivariate data for units have being considered for different
time or location. Therefore, instead of having multivariate data, we have matrix variate data.
Because of this data structure, the matrix variate distributions, instead of multivariate distributions,
have been proposed to model this type of data. Further, many multivariate distributions
are also extended to the matrix variate distributions.
In this thesis, matrix variate distributions are generally investigated. Matrix variate slash
distribution is defined as an alternative to matrix variate normal distribution that is around in
literature. Distributional properties of the matrix variate slash distribution are examined in
detail. Furthermore, matrix variate t distribution, which exists in literature, is redefined using
scale mixture of matrix variate normal distribution. Some distributional properties of matrix
variate t distribution are also investigated. Some properties that is not given in literature are
also obtained. Expected values of some random matrices that have matrix variate t distribution
and matrix variate slash distribution are studied. EM algorithm is given to estimate parameters
of matrix variate slash and matrix variate t distributions. Simulation study is performed to
control whether the proposed EM algorithms correctly find the estimates of the parameters.
Furthermore, a real data example is considered to evaluate the robustness of the estimators
based on the proposed matrix variate slash distribution and the matrix variate t distribution.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/493
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/493/1/10079870.pdf
6b6fc3530d6db8007496f38b0a30bffe
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/493/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/493/3/10079870.pdf.txt
860a377e360fa7efc47baa2074638d59
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
EM Algoritması
Matris Değişkenli Dağılımlar
Robust Tahmin Ediciler
Parametre Tahmini
EM Algorithm
Matrix Variate Distributions
Robust Estimators
Parameter Estimation
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/598
2016-08-09T00:00:08Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_92
Beyin bilgisayar arayüzü ile bilişsel zorlanmanın incelenmesi
Özkan, Necmettin Fırat
Kahya, Emin
Beyin Bilgisayar Arayüzleri (BBA), aslen felçli hastalara yardımcı olması amacıyla geliştirilen ve beyin aktiviteleri ile bilgisayara komut verilmesini sağlayan sistemlerdir. Bu çalışmada, Beyin Bilgisayar Arayüzü sistemlerinden yararlanılarak, bilişsel durumun objektif, kolay uygulanabilir ve yorumlanabilir bir yöntemle incelenmesi amaçlanmıştır. Yetmiş sağlıklı katılımcı, bir Beyin Bilgisayar Arayüzü sistemi aracılığıyla altı adet görevi yerine getirmiş ve eş zamanlı olarak katılımcıların göz bebeği değişim oranı, göz kırpma oranı ve galvanik deri direnci (GDD) verileri toplanmıştır. Her bir görevden sonra katılımcılar Nasa-TLX formlarını doldurmuş ve aynı zamanda katılımcıların görevlerdeki başarı düzeyleri de tespit edilmiştir. Toplanan verilerin istatistiki yöntemlerle analiz edilmesinin ardından, K-Ortalamalar tekniği kullanılarak bilişsel durum kümeleri oluşturulmuştur. Bu kümelerle birlikte görev başarı düzeyleri de dikkate alınarak her bir katılımcının genel bilişsel durumları düşük riskli ve yüksek riskli olarak sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmanın diğer tekniklerle tutarlılığını ölçmek amacıyla aynı verilerle Lojistik Regresyon, Karar Ağacı ve Yapay Sinir Ağları yöntemleri kullanılarak da sınıflandırma yapılmış ve %87,1 ile %100 arasında tutarlılık sağlanmıştır.
Brain-Computer Interfaces provide opportunity for locked-in patients to use computers through brain activities. In this study, generating an objective, easily implementable and interpretable method to investigate cognitive state was aimed using a Brain-Computer Interface. Seventy healthy participants completed six Brain-Computer Interface based tasks. Concurrently, participants’ pupil dilation, blink rate and Galvanic Skin Response data were collected. Nasa-TLX forms were filled out by the participants after each task and task performances of the participants were also retained. After the collected data were analyzed through statitistical tecniques, cognitive state clusters were generated through K-Means method. General cognitive state classes were obtained as low risk and high risk by considering cognitive state clusters and task performances. Logistic Regression, Decision Tree and Neural Networks were also used as other classification methods with the same data to see consistency. As a result, it has been seen that, suggested method provided %87,1-%100 consistency with other techniques.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/598
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/598/3/10085341.pdf.txt
03ffea69c078624cf0dbeec8e790d20b
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/598/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/598/1/10085341.pdf
085e90f2d878465658b3dbc1d4812ec0
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Bilişsel Durum
Beyin Bilgisayar Arayüzü
Nasa-TLX
Göz Bebeği Çapı
Göz Kırpma Oranı
Galvanik Deri Direnci
Veri Madenciliği
Lojistik Regresyon
Karar Ağacı
Yapay Sinir Ağları
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/499
2016-07-13T00:00:14Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_98
Cob nano tozu ve filmin elektrot performansları ve şarj/deşarj mekanizmaları
Küçükdeveci, Nilüfer
Anık, Mustafa
Bu çalışmada nikel esaslı şarj edilebilir pillerde negatif elektrot olarak kullanım potansiyellerini görmek amacıyla CoB alaşımları toz ve film halinde sentezlenmiştir. CoB alaşım tozları hem mekanik alaşımlama hem de kimyasal çöktürme yöntemiyle, CoB film ise akımsız kaplama yöntemiyle üretilmiştir. CoB elektrotların şarj/deşarj döngü karakteristikleri ve ısıl işlemin bu karakteristiklere etkisi araştırılmıştır.
Amorf/nanokristal CoB tozunun sınırlı bir hidrojen depolama kapasitesinin olduğu kristalize olan CoB tozunun ise hidrojen adsorbsiyon yeteneğinin olmadığı gözlemlenmiştir. CoB alaşımında ilk deşarj sırasında 6M KOH elektrolit çözelti içerisinde bor bileşeninin büyük bir kısmı çözünmüştür. Borun çözelti içerisinde seçici olarak çözünmesinden sonra amorf/nanokristal CoB alaşım tozlarının da hidrojen adsorbe etme yeteneği ortadan kalkmıştır. CoB alaşımlarının ilk deşarj kapasitesi borun bu süreçte yükseltgenmesi nedeniyle yüksek bir değere ulaşmıştır. İlk şarj/deşarj’dan sonra CoB alaşım tozlarının tüm şarj/deşarj süreçleri tersinir olarak kobaltın yükseltgenme/indirgenme reaksiyonlarınca kontrol edildiği gözlemlenmiştir.
Amorf/nanokristal ve kristalize CoB filmlerinde hidrojen depolama kapasitesinin sınırlı olduğu gözlemlenmiştir. Deşarj süreci boyunca CoB film yüzeyinde Co(OH)2 ve CoOOH bileşikleri oluşmuştur. CoB filmlerinin aktifleştirilmesini takiben gerçekleşen şarj/deşarj sürecine büyük ölçüde kobaltın tersinir yükseltgenme/indirgenme reaksiyonunun baskın etkisi görülmüştür.
CoB filmlerinin lityum iyon pillerinin kullanımına yönelik yeterli elektrot performansının olmadığı tespit edilmiştir.
CoB alaşımlarının hidrojen depolama konusunda literatürde mevcut çelişkili raporlar bu çalışmada ortaya konulan şarj/deşarj mekanizması ile büyük ölçüde aydınlatılmıştır.
In this thesis, CoB powder alloys and films were synthesized in order to investigate the potential usage of them as negative electrodes in nickel based rechargeable batteries. CoB powder alloys were synthesized by both mechanical alloying and chemical reduction methods, CoB film was obtained by electroless coating technique. Charge/discharge cyclic characteristics of CoB electrodes and the effect of heat treatment on these characteristics were investigated.
It was observed that the amorphous/nanocrystalline CoB powder had a very limited hydrogen storage capacity and the crystallized CoB had no hydrogen adsorption ability at all. Big portion of boron in CoB alloy dissolved in 6 M KOH electrolyte solution during initial discharge. Amorphous/nanocrystalline CoB alloy powder also lost its hydrogen storage ability after selective dissolution of boron in the solution. CoB alloy exhibited a significant initial discharge capacity due to oxidation of boron. After the first charge/discharge cycle the charge/discharge processes of CoB alloy powders were controlled totally by the reversible cobalt oxidation/reduction reactions.
It was observed that all amorphous/nanocrystalline and cyrstalline CoB films had a very limited hydrogen storage capacity. Co(OH)2 and CoOOH compounds formed on the electrode surface during discharge process. After the activation of CoB film electrodes the charge/discharge process was mainly controlled by oxidation/reduction reactions of cobalt.
It was observed that CoB films have no sufficient electrode performance to be used in lithium ion batteries.
The developed charge/discharge mechanism in this study made important contributions to the contradictive reports on the electrode performance of CoB in the literature.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/499
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/499/1/10065752.pdf
d09ba11e0afce3947a3d2edc7c3fa384
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/499/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/499/3/10065752.pdf.txt
f78c52e2b1d6bf2e4df47c5c50513d5f
info:eu-repo/semantics/openAccess
CoB Toz ve Film
Mekanik Alaşımlama
Kimyasal Çöktürme
Akımsız Kaplama
Hidrojen Adsorbsiyonu
CoB Powder and Films
Mechanical Alloying
Chemical Reduction
Electroless Plating
Charge/Discharge
Hydrogen Adsorption
Şarj/Deşarj
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/500
2016-07-13T00:00:15Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_108
Raylı sistemlerde araç-araç haberleşmesi ile çarpışma uyarı sistemi geliştirilmesi
Biçer, İsmail
Edizkan, Rıfat
Raylı sistemlerde çarpışma uyarısı veren sistemlere ihtiyaç bulunmaktadır. Yapılan tez çalışmasında, demiryolu araçlarında çarpışma tehlikesini sezen ve bu konuda sürücüyü destekleyerek sürüş güvenliğini artıran bir sistem tasarlanmıştır. Bu sistemde GPS, odometre ve ivmeölçer ve girdileri kullanmış, grafik gösterge birimi ve hoparlörler çıktı olarak kullanılmıştır. Diğer araçlarla ve hareket etmeyen birimlerle haberleşmek için bir Araç-Araç Haberleşme yöntemi geliştirilmiştir. Fiziksel katman için bir paket veri biçemi oluşturulmuştur. Verinin güvenliğinin sağlanması ve veri kaybının saptanması-telafi edilmesi için gerekli yöntemler geliştirilmiştir. Aracın kendi durumunu takip etmekte kullanacağı fren mesafesi hesabı belirlenmiş ve sistemin çıktı vereceği uyarılara ait tehlike seviyesinin belirlenmesinde kullanılacak karar verme mekanizması inşa edilmiştir. Sistem çevredeki araçların ve hareket etmeyen birimlerin konum bilgileriyle hesaplanan tehdit seviyelerine göre farklı çıkışlar üretmektedir. Sistemin farklı senaryolarla testleri benzetim ortamında yapılmıştır. Yapılan testler sonucunda, tasarlanan Çarpışma Uyarı Sisteminin öngörülen tepkileri istenildiği şekilde verdiği görülmüştür.
There is a need for collision warning systems in railway systems. In this thesis work, a system that senses a collision threat and assists the driver on this matter to increase driving safety in railway vehicles is designed. This system utilizes GPS, odometer and accelerometer as inputs and a graphics display unit and speaker as outputs. A Vehicle-to-Vehicle communication method is selected to communicate with other vehicles and non-moving units. A packet format is constructed for physical layer. Necessary methods for ensuring data security and sensing data loss are also developed.. The brake distance calculation method for the vehicle to track its own state is determined and the decision-making algorithm is used to produce system’s outputs. The system produces different outputs according to to the threat levels that are calculated from the position information of the vehicles and non-moving units. The system is tested with different scenarios under a simulated environment. As a result of the simulations, the designed collision avoidance system has been observed to provide expected reactions in the way it was designed.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/500
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/500/1/10075531.pdf
a011237af13ab9b1ec82411c7321d64b
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/500/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/500/3/10075531.pdf.txt
bca43462faddb4ad75fd12b08478825b
info:eu-repo/semantics/openAccess
Raylı Sistemler
Çarpışma Uyarısı
Çarpışma Önleme
Araç-Araç Haberleşmesi
Railway Systems
Collision Warning
Collision Avoidance
Vehicle-to-Vehicle Communications
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/505
2016-07-14T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Güçlü kolon zayıf kiriş kontrolü
Dursun, Abdullah
Doğan, Mizan
Tasıyıcı mühendislik malzmelerine ve sistemlerine bakıldığında ana tasıyıcı
kısımların diğer tali tasıyıcı kısımlardan daha dayanımlığı olduğu görülmektedir. Bu
kapsama canlılarında dahil edilmesinde bir sınırlama görülmemektedir. Yapı
içerisindeki kolonların yapıya gelen 2 temel düsey ve yatay yükün stabilitesi
bozulmadan temele kadar kolonlar tarafından tasınacak olması ve kolonların belli bir
dayanıma ulastıktan sonra diğer döseme ve kirislerin yük alması kolonların dayanımının
yüksek olmasını gerekli kılmaktadır. Bu sebeplerden dolayı yapıların dayanımını kontrol
altına almak için güçlü kolon zayıf kiris kriteri yönetmeliklerde genis bir sekilde yer
almakta ve üzerindeki çalısmalar devam etmektedir. Bu çalısmada bu kriterin yapının
diğer elemanlarına, birlesim noktalarına ve elemanların boyutlandırılmasına olan etkileri
ve dünyadaki çağdas yönetmeliklerindeki kriterleri incelenmektedir.
When examining the load-bearing materials and systems, it seems that major
bearing parts are stronger than other secondary bearing parts. This content may also be
considered applicable to living creatures. Two basic vertical and horizontal loads which
affect the structure to be carried via columns to the foundation without any distinction of
the structure stability and the other floors and beams to take load after columns reach a
certain level of strength which is required to be high column strength. Due to these
reasons, in order to control the strength of the structures, strong column-weak beam
criteria take a wide place in codes and research is still continuing. In this study, the
effects of this criteria to other elements of the structure, joints and dimensioning of
elements as well as modern codes criteria in the world are investigated.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/505
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/505/3/10059471.pdf.txt
dc5ebb65cd9bc5faff2cc26d8b0b32ef
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/505/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/505/1/10059471.pdf
c480e52344259dfd1c84b30ebb4fc0a4
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Güçlü kolon-Zayıf Kiriş
Düğüm Noktası
Plastik Mafsal
Yapı Davranıs Katsayısı (R)
Kolon-Kiris Tasıma Gücü
Strong Column-Weak Beam
Beam-Column Connections
Plastic Hinge
Structural Behavior Factor (R)
Ultimate Moment Resistance of Column-Beam
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/506
2016-07-14T00:00:13Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Yunusemre (Eskişehir) ve çevresinin florası
Özgişi, Kurtuluş
Ocak, Atila
Araştırma alanı Yunusemre (Eskişehir) ve çevresini kapsamaktadır. Davis’in kareleme sistemine göre araştırma alanının tamamı B3 karesinde yer almaktadır. Floranın belirlenmesi için 2012-2013 yılları arasında araştırma alanından 1900 örnek toplanmıştır. Toplanan bitki örnekleri herbaryum tekniklerine uygun olarak preslenip kurutulmuştur. Floristik liste hazırlanırken APG III sistemi izlenmiştir. Yapılan teşhisler sonucunda; 83 familya, 383 cins, 671 tür ve tür altı takson tespit edilmiştir. Araştırma alanındaki bitki taksonları fitocoğrafik bölgelerine göre; %20,72’si İran-Turan, %9,39'u Akdeniz ve %6,11’i Avrupa-Sibirya elementi olarak tespit edilmiştir. Çok bölgeli veya fitocoğrafik bölgesi bilinmeyenlerin oranı ise %63,77’dir. Endemizm oranı %17,59’dur. Tür ve tür altı seviyede 16 takson B3 karesi için yeni kayıttır.
The research area includes Yunusemre(Eskişehir) and its enviroment, and it occurs in the B3 square according to the grid system of P.H. Davis. To investigate the flora, 1900 specimens have been collected during the field seasons of 2012- 2013. The specimens have been prepared according to the relevant herbarium techniques. The floristic list follows the APG III. At the end of identifications of the specimens 671 taxa belonging to 383 genera (83 family) have been determined. Phytogeographical distribution of the taxa are Irano- Turanian (20.72%), Mediterranean (9.39%) and Euro- Siberian (6.11%) with their percentage of. Pluriregional or phytogeographically unknown taxa is 63.77%. The endemism ratio of the areas is 17.59%. Sixteen taxa are new record for the B3 square.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/506
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/506/3/10024786+.pdf.txt
c74221ac56223db280a634ab997af87e
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/506/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/506/1/10024786+.pdf
1c4771208f54df3d0fab11f28aeb04de
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Flora
Yunusemre
Eskişehir
Türkiye
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/504
2016-07-14T00:00:08Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_94
Seyfe Gölü (Kırşehir) güncel çökellerinin sedimantolojisi, mineralojisi, jeokimyası ve oluşumu
Önalgil, Nergis
Kadir, Selahattin
Seyfe Gölü (Kırşehir, Türkiye) Orta Anadolu‟da KB-GD gidişli fay denetiminde gelişen bir çöküntü havzasıdır. Çevresinde metamorfik, evaporit ve karbonat kayaları yüzeylenir. Göl suyu KB-GD tuz domları boyunca yüksek sülfatlı kaynak ve kuyu suları tarafından beslenir. Seyfe Gölü güncel çökelleri delta, plaj, çamur düzlüğü ve sığ göl ortamı ile temsil edilir. Çamur düzlüğünde taneli kırıntı çökelleri ile ilişkili kalsit, jips, halit ve tenardit mineralleri bulunur. Gölün merkezine doğru, Na/Ca oranındaki artış sebebiyle jips, halittenardit mineralleri artar ve kalsit azalır. Kenarda kalsit, orta ve iç zonda jips ve merkezde ise halittenardit bulunmasıyla halka şeklinde bir dağılım görülür. Seyfe göl sedimanlardaki kalsit ve jips mineralleri, birbirlerinin yerini alabilir. Göl kıyısından merkeze doğru, Na2O, SO3 ve S‟ün artışı ve CaO‟ in azalışı, merkeze doğru jips, halit, tenardit minerallerinin çökelmesini sağlamıştır. Diğer yandan, SiO2 ile MgO, K2O, Na2O, Al2O3 ve Fe2O3+TiO2 arasındaki pozitif ilişkisi; simektit, illit ve feldspatın oluştuğunu gösterir. Sr ve Ba‟un, CaO içeriği ile pozitif korelasyonlu olması Sr ve Ba‟un jipse bağlı olduğunu gösterir. Stronsiyum, yerleşmiş jips kristalleri ile ilişkilidir. Göl kıyısı ile kıyaslandığında tuzlulukla birlikte orta zona doğru artar. Göl sedimanlarında Sr‟un jipsle ilişkisi Ca ve Sr kaynağının Sr içeren evaporitler ve akifer özellikte olan kaynak karbonat kayalar olduğunu ve göl için akifer davranış sergilediklerini gösterir. Mevsimsel evaporasyon, havzada halit ve yer yer tenardit çökelimine sebep olur. Sülfat kristallerinin, sülfür ve oksijen izotop kompozisyonları sırasıyla ‰ +19.1 - 21.7 ve ‰ +16.9 - 20.9 arasındadır, kapalı göl sisteminde evaporit çökelimini ifade eder. 87Sr/86Sr izotop oranlarının 0,707286 ile 0,707879 arasında olması, Seyfe Gölü havzası Plio-Kuvaterner yaşlı çökeliminin karasal Oligo-Pliyosen yaşlı yan kayaçlardan beslendiğini gösterir.
Seyfe Lake (Kırşehir, Turkey) developed within a depression zone along a NW-SE-trending fault in central Anatolia. The lake is underlain by evaporites and carbonate rocks, and is fed by high-sulfate spring and well waters circulating NW-SE through salt „‟domes.” The recent sediments of Seyfe Lake are characteristic of deposition in delta, beach, mud-flat and shallow lake environments. Mud-flat sediments consist of calcite, gypsum, halite and thenardite associated with fine-grained detrital sediments. Calcite occurs at the margins, gypsum in the intermediate and centeral zones, and halitethenardite in the center of Seyfe Lake, yielding an annular distribution pattern. The association of calcite and gypsum in the sediments is due to replacement of calcite by gypsum. The relative increases of Na2O, SO3 and S and decrease of CaO from the margin to the center of lake suggest an increase in gypsum, halite and thenardite toward the lake‟s center. On the other hand, a positive correlation of SiO2 with MgO, K2O, Na2O, Al2O3 and Fe2O3+TiO2 suggests the presence of smectite, illite and feldspar. A positive correlation of Sr and Ba with CaO contents reveals that Sr and Ba are related to gypsum. Strontium is associated with in situ gypsum crystals and increases in the intermediate and central zones of the lake relative to increasing salinity as compared to the lake‟s margins. The association of Sr with gypsum in the lake sediments suggests that Ca and Sr originated from Sr-bearing evaporites and that carbonate host rocks were the likely aquifers for the brine. Seasonal evaporation induced precipitation of halite and locally thenardite in the brine-lake environment. The S- and O-isotopic compositions of sulfate crystals range from ‰ +19.1 to +21.7, and from ‰ +16.9 to +20.9, respectively, suggesting precipitation in a closed lake system. A relative increase of oxygen and sulfur isotopes toward the lake‟s center suggests dissolution of gypsum in the host rock. 87Sr/86Sr isotope ratios range from 0,707286 to 0,707879 suggesting a non-marine Oligo-Pliocene evaporitic host-rock source for precipitation in the Plio-Quaternary evaporitic Seyfe Lake basin. The concentration of Sr- and S-isotope ratios in the gypsum crystals indicate formation by precipitation/recrystallization from brine rather than from seawater.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/504
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/504/3/10023094.pdf.txt
525242ab6bdaf4515f8f91933410c3a5
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/504/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/504/1/10023094.pdf
963c261e2a7705cc0e7af3836c68c9ce
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Kalsit
Jips
Halit
Tenardit
Jeokimya
Mineraloji
Seyfe Gölü
Plio-Kuvaterner
Calcite
Gypsum
Halite
Thenardite
Geochemistry
Mineralogy
Genesis
Seyfe Lake
Plio-Quaternary
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/524
2016-07-26T00:00:16Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_92
Yatan hasta kalite algısının servqual temelli analiz ve kalite fonksiyonu yayılımı ile değerlendirilmesi: Eskişehir Devlet Hastanesi’nde bir uygulama
Kaya, Şeyda
Demirtaş, Ezgi Aktar
Küresel dünya düzeninin getirmiş olduğu sıkı rekabet koşulları, maliyete verilen önemin artması ve değişen müşteri ihtiyaçları sağlık işletmelerini derinden etkilemektedir. Sağlık işletmesi olan hastanelerin de rekabet ortamında öne çıkabilmeleri için, kaliteli ve hastaların beklentilerine uygun hizmet sunarak hatta; hizmet tasarımlarını hasta beklentilerine göre yaparak hastalarını memnun edebilmeleri gerekmektedir. Bu anlayışı benimseyen hastaneler, hasta beklentileri doğrultusunda sundukları hizmetleri ile memnuniyeti ve devamında müşteri bağlılığını sağlayabilmekte; bu da hastanelere karlılık olarak geri dönmektedir.
Bu çalışmada, Eskişehir Devlet Hastanesi Genel Cerrahi ve Dahiliye servislerinde yataklı sağlık hizmeti alan 320 hastadan “Yatan Hasta Memnuniyet Anketi’ndeki önermeleri 5’li Likert ölçeğine göre değerlendirmeleri istenmiştir. Veriler SPSS 16.0’a girilerek, algılanan ve beklenen hizmet kalitesi düzeyleri ile hizmet kalitesi boyutlarının SERVQUAL skorları hesaplanmıştır. Servisler algılanan kalite düzeyleri açısından birbiriyle karşılaştırılmış, algılanan kalite düzeylerinin demografik özelliklere göre anlamlı farklılıklar gösterip göstermediği ve hastaların hastaneyi tercih etme nedenleri incelenmiştir. SERVQUAL temelli analiz sonuçlarından hareketle hasta istek ve beklentileri belirlenerek, Kalite Fonksiyonu Yayılımı ile hastane yönetimine hizmet kalitesinin geliştirilmesine yönelik iyileştirme önerilerinde bulunulmuştur.
Hard competition conditions of global world, increasing importance of costs and the change in customer demands affects health care businesses profoundly. For the healthcare-run hospitals to be able to stand out in the competitive environment, it is necessary for them to satisfy their patients’ expectations by offering high quality services and even by making further improvements in their service design. Those hospitals that adopt such styles are able to achieve customer loyalty and satisfaction through meeting and considering their expectations which in turn in brings along profitability.
In this study, 320 patients who received a treatment in general surgery and internal medicine services of Eskişehir State Hospital were asked to evaluate the propositions of “Inpatients Satisfaction Survey” by using 5 point Likert. The perceived and expected service quality levels of the hospital and the SERVQUAL scores of the service quality dimensions were computed by using SPSS 16.0 software. Services were compared with each other in terms of their levels of perceived quality. By means of this comparison, the relationship between the perceived quality levels and demographic characteristics and the reason of hospital choice were investigated. By considering the results of SERVQUAL based analysis, the needs and expectations of the patients were identified and by means of Quality Function Deployment, relevant recommendations were made to hospital management in order to improve their service quality.
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/524
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/524/3/10030083.pdf.txt
f19360ab2a754ca5e8096a2b69d23be0
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/524/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/524/1/10030083.pdf
e23c85b4681ca37cdb3afb41a354762f
info:eu-repo/semantics/openAccess
Algılanan Hizmet Kalitesi
Beklenen Hizmet Kalitesi
Hizmet Kalitesi Ölçümü
Müşteri Memnuniyeti
Müşteri İlişkileri Yönetimi
Sağlık Hizmeti
SERVQUAL Modeli
Kalite Fonksiyonu Yayılımı
Kalite Evi
Perceived Service Quality
Expected Service Quality
Service Quality Measurement
Customer Satisfaction
Customer Relationship Management
Healthcare Service
SERVQUAL Model
Quality Function Deployment
House Of Quality
MToxMDB8Mjpjb21fMTE2ODRfMTV8Mzp8NDp8NTp1a2V0ZF9kYw==