2024-03-28T21:30:00Z
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/oai/request
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/384
2016-05-11T00:00:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-05-10T09:02:13Z
urn:hdl:11684/384
Eskişehir yeni garının trafik etkilerinin değerlendirilmesi
Şahin, Faruk Erdem
Bilgiç, Şafak
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Eskişehir
Sinyalize Kavşaklar
Sinyal Koordinasyonu
Gecikme
Signalized Intersections
Signal Coordination
Delay
Trafik sorunları psikolojik, ekonomik ve çevresel zararlar vermektedirler. Trafik sorunlarının çözümünde kavşaklar arası etkileşim kurulması önemli bir unsurdur. Bir trafik şebekesinin performansı gecikme değeriyle anlaşılır. Sinyalize kavşaklarda meydana gelen taşıt gecikmeleri tüm sistemi etkilemektedir. Taşıtların gecikmesi hem yakıt kullanımını, hem de egzoz emisyonu değerlerini artırmaktadır.
Kavşaklar arası koordinasyonun, trafik akış ve faz düzenlemelerinin öneminin incelenebilmesi amacıyla Eskişehir Gar bölgesi çalışma bölgesi olarak seçilmiştir.
Eskişehir Gar Bölgesi kent merkezinin ortasında yer almaktadır. Artan nüfus ve yetersiz kalan yollar Eskişehir Gar Bölgesi’nde beraberinde trafik sorunlarını da getirmiştir. Devam eden Yüksek Hızlı Tren inşaatları ile artacak yolcu sayısına hizmet verebilmek amacıyla, yeni Eskişehir Gar binası çalışmaları devam etmektedir. 2023 yılında günlük 20000 kişiye ulaşması beklenen Yüksek Hızlı Tren yolcuları sebebiyle, bu bölgede ciddi trafik sorunları oluşması beklenmektedir.
Tez çalışmasının amacı, Gar Bölgesi’nin güneyinde kalan ve bugün dahi ciddi trafik sorunlarına sahip olan M.K. Atatürk Caddesi’nin kavşakları arasında faz ve koordinasyonların düzenlenip, yeni senaryolar üretmek ve karşılaştırmaktır. Bu cadde üzerindeki sinyalize kavşaklarda tek yön, çift yön ve koordinasyon yapılması gibi çeşitli senaryolar üretilip analiz yapılmıştır. Aynı zamanda gar bölgesi gelecek trafik etkileri de dikkate alınmıştır.
Çalışma sonuçlarında kavşaklar arası koordinasyon oluşturma ve Mustafa Kemal Atatürk Caddesi’ni tek yöne çevirme en verimli sonuç olarak görülmüştür. Toplam gecikme değerinde, kavşaklar arası koordinasyon sistemi kurulmasıyla yüzde 40’a varan ve koordinasyonla beraber tek yön sistemi kurulmasıyla yüzde 54’e varan azalmalar görülmüştür.
Traffic problems give psychological, economic and environmental damage. The establishment of interaction between intersections is an important element in the solution of traffic problems. Delay values to understand the performance of a traffic network. Vehicle delays occurred in signalized intersections affects the whole system. Vehicle delays increases both the use of fuel and exhaust emission values.
Eskisehir Station Area was selected study area for analyze importance of phase sequence, traffic flow and intersection coordination.
Eskişehir Station Area located in the middle of the city center. Increasing population and inadequate roads get along with traffic problems in Eskişehir Station Area. Eskişehir New Station building continues for ongoing construction High Speed Rail and serve to increase number of passengers. 20000 people are expected to reach a daily High Speed Rail passengers in 2023 because of expected to be serious traffic problems in this area.
The aim of the thesis, edit phase and coordination to generate and compare new scenarios between M.K Atatürk Street’s intersections which is south of the station and is having serious traffic problems even today. Signalized intersections on this street generated and analyzed one direction, two directions and establishing coordination such as various scenarios. Also future traffic impacts of station area were considered.
The most efficient result is seen establishing coordinate between intersections and M.K. Atatürk Street turn one way. Total value of delay reduction is seen establish coordinate system up to 40 percent and turn one-way system up to 54 percent.
2016-05-10T09:02:13Z
2016-05-10T09:02:13Z
2015
2015-12-22
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/384
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/385
2016-05-11T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-05-10T09:02:26Z
urn:hdl:11684/385
Problemli kil zeminlerin uçucu kül ile iyileştirilmesi
Ünver, Emin
Savaş, Hasan
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Dispersif Zemin
İyileştirme
Kil
Şişme
Uçucu Kül
Dispersive Soil
Stabilization
Clay
Swelling
Fly Ash
Problemli zeminler geoteknik mühendisliğinde önemli konulardan birisidir. Sıvılaşma potansiyeline, aşırı oturma problemine, yetersiz taşıma gücüne, şev duyarsızlığına, şişme ve dispersibilite potansiyeline sahip zeminler problemli zeminler olarak isimlendirilmektedir. Bu tür zeminlerin iyileştirilmesi için farklı yöntemler kullanılmaktadır. Kimyasal stabilizasyon gerek ucuz gerekse hızlı olması dolayısıyla sıklıkla tercih edilmektedir. Son yıllarda çevresel etkiler nedeniyle atık malzemeler kimyasal katkı olarak kullanılmaktadır. Mermer tozu, lastik kırpıntısı ve uçucu kül en çok tercih edilen atık malzemeler arasındadır. Bu çalışma kapsamında düşük plastisiteli killi bir zemin Soma ve Çatalağzı uçucu külü ile stabilize edilmiştir. Bu amaçla katkısız ve %5,10, 15, 20, 25, 30 uçucu kül katkı seviyelerindeki numuneler üzerinde serbest basınç, şişme ve dispersibilite deneyleri yapılmıştır. Yapılan deneyler sonucunda kil zeminin dayanım, şişme ve dispersibilite özelliklerinin iyileştiği görülmüştür. Özellikle Soma uçucu külü kil zeminin mühendislik özelliklerinin iyileştirilmesinde Çatalağzı uçucu külüne oranla daha etkilidir.
Problematic soils are important subjects of geotechnical engineering. Soils which
have liquefaction potential, excessive settlement problem, insufficient bearing strength,
slope insensitivity, swelling and dispersibility potential are named as problematic soils.
Different methods are used for improvement of these soils. Chemical stabilization is
preferred frequently because it is cheap and fast. In last years, waste materials have beenused as chemical additives due to environmental effects. Marble powder, tire buffing andfly ash are the most preferred waste materials. In this study, clay soil with low plasticity has been stabilized with Soma and Çatalağzı fly ash. For this purpose, unconfined shear strength, swelling and dispersibility test have been performed for on samples without the additive and with fly ash additive (%5,10,15,20,25 and 30). As a result of experiments, it is shown that strength, swelling and dispersibility properties of clay soil are improved. Especially, Soma fly ash is more effective for improving engineering properties of clay soil compared to Çatalağzı fly ash.
2016-05-10T09:02:26Z
2016-05-10T09:02:26Z
2015
2015-12-22
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/385
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/372
2016-04-27T00:00:12Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-04-26T08:52:49Z
urn:hdl:11684/372
Uzay kafes sistemlerin montajında yapılan hataların incelenmesi
Nassreldin, Mohamed
Ünlüoğlu, Eşref
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Uzay Kafes Sistem
Sap2000
Space Frame System
Sap2000 ile deplasman verebilmek için bir çok örnek üzerinde deplasman nereye
verileceği çubuk uçlarına mı yoksa düğüm noktalarına mı verileceği araştırıldı. Bu
deplasmanın gerçek sonuç vereceği sistemler çözülüp sonuçlar test edildi.
Uzay kafes sistemi çelikten yapılan bir yapıdır. Dünya'da çelik vazgeçilmez bir
malzeme haline gelmiştir, çeliğin kullanımı günler geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Uzay kafes
sistemleri tamamen çelikten oluşur ve birçok değişik yapılarda çatı olarak kullanmaktadır.
Uzay kafes sisteminin montajını yaparken birçok işçi bolun (civata) sıkma hataları ve diğer
hatalar oluşturmaktadır. Birleşim yerleri en çok problemli yerlerdir. Bir uzay kafes
sistemde herhangi bir çubuğun gereğinden fazla sıkılması durumunda çubuklara gelen
kuvvetlerin nasıl değiştiği araştırıldı, bu araştırma sonucunda hatalı bir montaj yapılması
durumunda kafes kiriş elemanlarındaki değerlerin önemli ölçüde değişebildiği gözlendi.
Düşünülmeyen bir hatanın söz konusu sistemin güvenliğini büyük ölçüde etkilediği
görülmüştür.
In this project, a number of examples have been studied to determine whether the
displacement value should be applied at the rod ends or at the nodes in order to apply the displacement to a space frame on Sap2000 program. Those example systems that produce real results from this displacement are solved, and their results are tested. Space frame systems are steel made structures. Steel has become an indispensable
material in the World, thus the use of steel as days going on is becoming widespread.
These systems are used as roof for different types of structures. There are a lots of errors
made by the workers or others during the installation of the system on the site. Those
errors mainly related with the connection node in tightenning the bolts, thus we can say
that joints are the most critical places. The variation of the forces acting on any space
frame resulting from inappropriate bolt tightenning of those system elements are analyzed. As a result of this research, during the faulty installation of the space frame elements, the force values changes substantially from the actual forces taken in the design. It is observed that an unestimated mistake can have a big impact on the system.
2016-04-26T08:52:49Z
2016-04-26T08:52:49Z
2015
2015-12-22
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/372
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/407
2016-06-09T00:00:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-06-08T07:46:59Z
urn:hdl:11684/407
Binaların güçlendirilmesi ve Eskişehir’deki uygulamaları
Kaygısız, Ezgi Başak
Ünlüoğlu, Emine
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Betonarme Yapı
Onarım-Güçlendirme
Performans Seviyesi
Reinforced Concrete Building
Reinforcement
Performance Level
İnşaat mühendisliğinin temel amacı, yapıların ekonomik estetik ve dayanıklı olması için yeni yöntemler geliştirmek ve bunun için çalışmaktır. Yapıların her zaman dayanıklı olması istenirken maliyetlerin yüksek olması, depremden veya zaman içinde oluşan olumsuzluklardan dolayı hasar görmüş binaların yıkılmasına karar verilmesini engellemektedir. Yapılan bu çalışmada mevcut betonarme yapıların performans analizi için gerekli aşamalar ve Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik (DBYBHY, 2007)‘e göre güçlendirme projesi öncesi mevcut binaların performanslarının değerlendirilmesi yapılmış, tez kapsamında birer adet kolon ve kiriş, DBYBHY‘ye göre analizi yapılarak güçlendirilmiştir. Eskişehir ili, Odunpazarı ilçesinde bulunan iki yapının kentsel dönüşüm çerçevesinde analizine yer verilmiştir.
The main purpose of civil engineering is to develop new methods for economic,
aesthetic buildings and work in that sense. Due to having high cost for stronger
buildings, it is prevented to demolish buildings that were damaged during earthquakes
or time dependent problems. In this thesis, the fundamental stages for performance
analysis of reinforced concrete buildings, and some reinforcement projects of existing
buildings were evaluated in terms of Building Codes in Earthquake Prone Areas
(BCEPA, 2007) ; and a representative column and a beam were reinforced with BCEPA
rules. Two example building in Odunpazari, Eskisehir was analyzed later.
2016-06-08T07:46:59Z
2016-06-08T07:46:59Z
2015
2015-12-22
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/407
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/418
2016-06-10T00:00:17Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-06-09T12:56:00Z
urn:hdl:11684/418
Biyomimetik ve tersine mühendislik yöntemleriyle küçük ölçekli, yatay eksenli rüzgar türbini kanat tasarımı
Arslan, Barış
Şengel, H. Selim
TR168534
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Biyomimetik
Tersine Mühendislik
Sonlu Elemanlar Metodu
Yapısal Optimizasyon
Simpleware
Abaqus
Görüntü İşleme
Biomimetic
Reverse Engineering
Finite Element Method
Structural Optimization
Image Processing
Küresel çapta artan nüfus ve nüfusa bağlı olarak artan enerji ihtiyaçlarına çözüm bulmak amacıyla son yıllarda yapılan çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu çalışmaların en büyük amacı; doğaya verilen zararı en aza indirerek enerji dönüşümü sağlamaktır. Bunun en verimli ve ekonomik yolu ise yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılmasıdır. Tüm bu durumlar göz önüne alındığında araştırmacıların hedefi haline gelen rüzgar enerjisi ve rüzgar enerjisinden elektrik enerjisi dönüşümünü sağlayan rüzgar türbinleri, son yılların en gözde “yeşil enerji” kaynağı olarak görülmektedir. Rüzgar türbinlerinin verimlilik gelişimi, yapısal olarak uygun malzemelerin kullanılması ve aerodinamik olarak efektif tasarımların seçilmesiyle doğru orantılıdır. Bu çalışma kapsamında kanat tasarımı yapılırken, enerji dönüşümü olarak daha verimli, yapısal olarak daha dayanıklı olacağı düşünülerek, kanat mikro mimarisi sayesinde doğada maruz kaldığı aerodinamik kuvvetlere karşı dayanıklılık kazanmış Odonata takımının, nesli tükenmiş bir türü olan Stenophlebia Amphitrite kanat yapısı (Fleck and Bechly, 2003), rüzgar türbinlerinin kanat yapıları ile eşdeğer görülerek incelenmiştir. Görüntü işleme ve tersine mühendislik yöntemleri kullanılarak bilgisayar ortamında üç boyutlu hale getirilen kanat yapısı, biyomimetik yaklaşımlarla optimize edilmiş ve sonlu elemanlar metodu tabanlı mekanik analizleri yapılarak verimliliği incelenmiştir. Bu incelemeler sonucunda, biyomimetik kanat modelinin yapısal olarak aerodinamik kuvvetlere karşı dayanıklı ve güvenilir bir şekilde çalışarak, %46 verim, 3,55 kW güç ile elektrik enerjisi dönüşümü yapabildiği tespit edilmiştir.
The number of researches about the globally increasing population and to finding solutions to the energy problems because of this, is constantly increasing in the last decades. The most important purpose of these researches is to minimize the damage done to the nature by ensuring energy conversion. The most efficient and economical way to achieve this is to use renewable energy resources. Considering these, wind power and wind turbines convert wind energy to electrical energy which has become the focus of researchers, is seen as the most popular “green energy” resource of the last decades. The efficiency progress of wind turbines is directly proportional to using structurally appropriate materials and choosing aerodynamically efficient designs. In this research, considering it will be more efficient in regards to energy conversion, and more durable structurally; the wing design of Stenophlebia Amphitrite (Fleck and Bechly, 2003) which is a breed of extinct species from the Odonata order that gained endurance against aerodynamic forces it has been exposed to in nature with its micro architectural design, is analysed considering it is equivalent with the design of wind turbines. The wing design, that has been transformed into 3D by using image processing and reverse engineering methods, has been optimized by biomimetic approaches and finite element method based mechanical analysis. In light of these examinations, it is seen that the biomimetic model is mechanically durable and compatible that it converts electrical energy with 46% efficiency and 3.55 kW of power.
2016-06-09T12:56:00Z
2016-06-09T12:56:00Z
2015
2015-12-22
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/418
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/419
2016-06-10T00:00:15Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-06-09T12:56:04Z
urn:hdl:11684/419
Çelik-beton kompozit yapı elemanlarının Eurocode 4 ve AISC yönetmeliklerine göre tasarımlarının karşılaştırılması
Yılmaz, Mehmet Ali
Günaydın, Ayten
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Kompozit Elemanların Tasarımı
Kompozit Kesit
Kompozit Kolon
Eurocode 4
AISC
Design of Composite Members
Composite Section
Composite Column
Günümüz yapı teknolojilerinde en sık rastlanan özellik, ideal farklı yapı malzemelerinin bir arada kullanılabilmesidir. Kompozit yapının en önemli özelliği beton ile çeliğin beraber kullanılmasıdır. Kompozit elemanlar sağladıkları yararlar bakımından özellikle çok katlı yapılarda kullanılmakta ve uygulanmaktadır.
Bu tez çalışmasında ülkemizde yaygın olarak kullanılan betonarme yapılardan farklı olarak, kompozit yapı elemanlarının tasarımı ve hesap kuralları anlatılmıştır. Öncelikle kompozit yapı elemanlarının çalışma şekli, kullanım amaçları, betonarme ve çelik yapılara göre avantajları ve dezavantajları verilmiştir. Daha sonra kompozit döşeme, kompozit kiriş ve kompozit kolon yapı elemanlarının hesap yöntemleri ve boyutlandırma kuralları, EUROCODE4 (Eurocode 4: Design of composite steel and concrete structures) ve AISC (American Institute of Steel Construction) yönetmeliklerine göre detaylı olarak anlatılmıştır.
Örnek olarak kompozit bir kolon, AISC ve Eurocode 4 yönetmeliklerine göre çözülmüş, verilen yükler için tahkikleri yapılmıştır. Ayrıca kompozit kolonlu ve çelik kolonlu olarak tasarlanan örnek bir yapı, AISC yönetmeliğine göre ETABS bilgisayar programı yardımıyla analiz edilmiş ve boyutlandırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre bu iki yapı, kat deplasmanları, kullanılan eleman kesitleri ve maliyet bakımından karşılaştırılmıştır.
The most common feature of contemporary building technology is that an ideal combination of different building materials can be used. The most important feature of the composite structure is the use of concrete and steel together. Composite elements are used and applied especially in multi-storey structures due to benefits they provided.
In scope of this thesis, in contradistinction to widely used reinforced concrete structures in our country, design of composite construction members and accounting rules are explained. Primarily, working style and purposes of composite construction members are given and the advantages and disadvantages of this stuctures according to reinforced concrete and steel structures are specified. Then, the calculation principles and the sizing rules of composite flooring, composite beams and composite columns are detailed based on EUROCODE4 (Eurocode 4: Design of composite steel and concrete structures) and AISC (American Institute of Steel Construction) regulations.
As a sample, a composite column section is designed according to AISC and Eurocode 4 and verifications are made for the given loads. Also a sample structure designed as a composite and steel coulumn structures is analyzed and sized based on AISC regulations via ETABS computer programme. According to obtained results, these two structures are compared in terms of floor displacements, sections of the elements used and cost.
2016-06-09T12:56:04Z
2016-06-09T12:56:04Z
2015
2015-12-22
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/419
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/421
2016-06-10T00:00:19Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-06-09T12:56:10Z
urn:hdl:11684/421
Yapı işlerinde iş sağlığı ve güvenliği alanında çalışma tipi ve verilerine uygun risk değerlendirme yönteminin seçimi ve uygulamaları
Kaya, Melih Ünsal
Aytekin, Osman
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Risk Değerlendirmesi
Yapı İşleri
L Tipi Matris Metodu
Risk Assessment
Construction Works
L Type Matrix Method
Bu çalışmada, yapı işlerinde yapılacak bir risk değerlendirmesi çalışması için mevzuat ve sahada uygulanabilirlik açısından hangi metotların uygun olacağının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla öncelikle yapı işlerinde risk değerlendirmesi yapılmasına uygun olduğu düşünülen metotlar hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra bu metotların olumlu ve olumsuz yönleri karşılaştırılmış, her bir metot kullanılarak yapı işlerinde sık karşılaşılan tehlikeler için örnek uygulamalar yapılıp değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda yapı işleri için, kullanım kolaylığı ve sahaya uygulanabilirliği bakımından en ideal metot olduğu düşünülen L tipi Matris metoduyla örnek bir otel inşaatı projesi için tüm aşamaları içeren risk değerlendirmesi yapılmıştır.
In this study, it has been aimed to analyze which methods could be applicable in a perspective of both legislation and field for a risk assessment in construction works.
With this purpose, firstly, information has been given about methods appropriate for risk assessment in construction works. Secondly, positive and negative sides of these methods have been compared; sample applications using each method for common hazards in construction works have been done and evaluated. As a result of the evaluation for construction works, a risk assessment includes all stages for a sample hotel construction has been made through L Type Matrix method which is ideal with usefulness and applicability on field.
2016-06-09T12:56:10Z
2016-06-09T12:56:10Z
2015
2015-12-22
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/421
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/551
2016-07-26T00:01:00Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-07-25T13:04:52Z
urn:hdl:11684/551
Lifli kendiliğinden yerleşen betonların yol betonu olarak kullanılması
Boş Kayıt, Doldurulacak
Mutyılmaz, Safa
Bilgiç, Şafak
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Beton Yollar
CRCP Tipi Kaplamalar
Çelik Lifler
Polipropilen Lifler
Uçucu Kül
Kendiliğinden Yerlesen Beton
Concrete Roads
CRCP Pavements
Steel Fibers
Polypropylene Fibers
Flying Ash
Self Compacting Concrete
Kaplama teknolojisinin oldukça ilerlediği günümüzde, ülkemizin ekonomik
faydaları ve halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda Beton Yolların uygulanması ve
kullanılması her anlamda avantaj sağlayacak bir kaplama çeşidi olarak karşımızda
durmaktadır. Bütün mühendislik ürünlerinde olduğu gibi yollarda da ömür / maliyet
oranı, tasarımda ve üretimde ilk düşünülmesi gereken kalemdir.
Bu bağlamda bu çalışmada ömür/maliyet oranın yüksekliğinden dolayı beton
yollar, beton yollar arasında ise en dirençli tip olan Continuously Reinforced Concrete
Pavement (CRCP) tipi kaplamalar seçilmiş ve irdelenmiştir. Bu tip kaplamalar sürekli
yapıda imal edilirler ve oldukça uzun ömürlüdürler.
Ayrıca CRCP tipi kaplamaların daha hızlı üretilebilmesi ve isçilik maliyetlerinin
azalmasından dolayı da daha ucuz imalatlar yapabilmek adına, üretim safhasında
Kendiliğinden Yerleşen Beton (KYB) kullanımı detaylandırılmıştır. Kaplamaya uygun
olabilecek farklı oranlarda Lifler (Çelik ve Polipropilen) ve Uçucu Kül ihtiva eden KYB
üretimleri yapılmış, deneyleri tamamlanmıştır. Elde edilmiş sonuçlar ve dış
kaynaklardan edinilen farklı başlıklardaki bilgiler ile birlikte konu ile ilgili
hassasiyetler, avantajlar, üretim kuralları ve önerilerin geniş sunumu yapılmıştır. Lif
kullanımı hem performansı arttıracak, hem de donatı isçiliği maliyetinin tasarrufunda
önemli katkılar sağlayacak nitelikte katkılar olarak düşünülmüş ve irdelenmiştir.
Where the advancement of pavement technology in these years, Concrete
Pavements have very advantages on using and aplication for the roads. When design
and production stage of roads As in all engineering products, most important item is
life/cost ratio. This item should be considered first.
Đn this study concrete pavement was selected and analysed because of its high
life/cost performance. Continuously Reinforced Concrete Pavements (CRCP) are the
most logical type in concrete pavements. This pavements are built-up continuously and
they have a long life cycle.
Also in this study self-compacting concrete (SCC) was detailed because of its
cheaper and faster manufacturing effect. Self-compacting concretes produced which
has containing, different rates fibers and fly ash then tests have been completed.
Sensitivites, advantages, producting rules and recommandations have been presented
with obtained - achieved results and external articles. Fibers were intended as make
important contributions which is increaseing performance as well as saves costs of
reinforcement labor wages.
2016-07-25T13:04:52Z
2016-07-25T13:04:52Z
2014
2014
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/551
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/505
2016-07-14T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-07-13T08:32:17Z
urn:hdl:11684/505
Güçlü kolon zayıf kiriş kontrolü
Dursun, Abdullah
Doğan, Mizan
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Güçlü kolon-Zayıf Kiriş
Düğüm Noktası
Plastik Mafsal
Yapı Davranıs Katsayısı (R)
Kolon-Kiris Tasıma Gücü
Strong Column-Weak Beam
Beam-Column Connections
Plastic Hinge
Structural Behavior Factor (R)
Ultimate Moment Resistance of Column-Beam
Tasıyıcı mühendislik malzmelerine ve sistemlerine bakıldığında ana tasıyıcı
kısımların diğer tali tasıyıcı kısımlardan daha dayanımlığı olduğu görülmektedir. Bu
kapsama canlılarında dahil edilmesinde bir sınırlama görülmemektedir. Yapı
içerisindeki kolonların yapıya gelen 2 temel düsey ve yatay yükün stabilitesi
bozulmadan temele kadar kolonlar tarafından tasınacak olması ve kolonların belli bir
dayanıma ulastıktan sonra diğer döseme ve kirislerin yük alması kolonların dayanımının
yüksek olmasını gerekli kılmaktadır. Bu sebeplerden dolayı yapıların dayanımını kontrol
altına almak için güçlü kolon zayıf kiris kriteri yönetmeliklerde genis bir sekilde yer
almakta ve üzerindeki çalısmalar devam etmektedir. Bu çalısmada bu kriterin yapının
diğer elemanlarına, birlesim noktalarına ve elemanların boyutlandırılmasına olan etkileri
ve dünyadaki çağdas yönetmeliklerindeki kriterleri incelenmektedir.
When examining the load-bearing materials and systems, it seems that major
bearing parts are stronger than other secondary bearing parts. This content may also be
considered applicable to living creatures. Two basic vertical and horizontal loads which
affect the structure to be carried via columns to the foundation without any distinction of
the structure stability and the other floors and beams to take load after columns reach a
certain level of strength which is required to be high column strength. Due to these
reasons, in order to control the strength of the structures, strong column-weak beam
criteria take a wide place in codes and research is still continuing. In this study, the
effects of this criteria to other elements of the structure, joints and dimensioning of
elements as well as modern codes criteria in the world are investigated.
2016-07-13T08:32:17Z
2016-07-13T08:32:17Z
2015
2015-12-22
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/505
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/571
2016-07-28T00:00:19Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-07-27T12:40:22Z
urn:hdl:11684/571
İnşaat sektöründe AHP (analytic hierarchy process) yöntemiyle malzeme tedarik zinciri yönetimi
Kent, Seda
Aytekin, Osman
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Analitik Hiyerarşi Yöntemi
Çok Kriterli Karar Verme
Tedarik Zinciri
Analytic Hierarchy Process Method
Multi Criteria Decision-Making
Supply Chain
Bu çalışmada, çok kriterli karar verme yöntemlerinden biri olan Analitik Hiyerarşi Yöntemi’ nin inşaat sektöründe malzeme tedarik zinciri yönetiminde seçiminde uygulanabilirliği araştırılmıştır. Bu amaçla hazır beton satın alınması düşünülen 3 adet beton firmasının bulunduğu bir uygulama ele alınmıştır. AHP yönteminin uygulanması için; kaynak, fiyat, iş deneyim ve yönetim organizasyon ana kriterleri ve ilişkili alt kriterler ile ikili karşılaştırma matrisleri oluşturulmuştur. Bu matrisler kullanılarak AHP çözümü yapılmış ve irdelenmiştir.
Sonuç olarak AHP yönteminin inşaat sektöründeki malzeme tedarik zinciri yönetimi alanında özellikle malzeme seçiminde kolaylıkla kullanılabileceği ve inşaat firmalarının karar verme organları için çok yönlü karar verme olanakları sağlayabileceği tespit edilmiştir.
In this study, applicability of the multi criteria decision making tool Analytic Hierarchy Process method for material supply chain management in the construction sector is examined. For this purpose, ready mixed concrete is thought to be purchased three concrete power plant alternatives where a site an application has been taken. For the implementation of (AHP) method, source, price, job experience and management organization to company main criteria and related sub-criteria used for forming paired comparison matrix. AHP solution was made using this matrix and the results are examined.
As a result, AHP method in the construction sector materials in the field of supply chain management, especially in the choice of materials can be easily used in the selection of material and construction firms for their decision-making departments may provide multi-faceted decision-making opportunities have been identified.
2016-07-27T12:40:22Z
2016-07-27T12:40:22Z
2014
2014
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/571
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/594
2016-08-09T00:00:39Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-08-08T09:22:04Z
urn:hdl:11684/594
Karbon fiber ile betonarme elemanların güçlendirilmesi
İşler, Tamer
Doğan, Mizam
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Onarım-Güçlendirme
Deprem
Polimer
Performans
Rijitlik
Repairing-Reinforcement
Earthquake
Polymer
Performance
Rigidity
Kompozit malzemelerin mühendislik yapılarının güçlendirilmesinde ve onarımında
kullanılması son yıllarda hızla artmaktadır. Deprem kusağında bulunan ülkemiz için
deprem hasarlarını azaltmanın bir yolu da depremde hasar gören yapıları yıkmak yerine
bu yapıları bir daha aynı hasarı olusturmayacak sekilde güçlendirerek kullanıma
sunmak mühendislik çalısmalarının bir bölümünü olusturmaktadır. Ülkemiz ekonomik
kaynaklarının kıt, yapı maliyetlerinin yüksek ve konut ihtiyacının çok olması
güçlendirmeyi daha da ön plana çıkarmaktadır. Kolay ve hızlı uygulanabilmeleri, düsük
öz ağırlıkları, yüksek rijitlik/ağırlık ve dayanım/ağırlık oranları ile CFRP’ler (Karbon
Fiber Takviyeli Polimerler) genis bir kullanım alanı bulmaktadır. Özellikle yapı
ağırlığını arttırmadan yapılmak istenen güçlendirme çalısmalarında etkili bir sekilde
kullanılmaktadır. Bu çalısmada, dikdörtgen kesitli betonarme kolon elemanların FRP ile
güçlendirilmesi uygulaması Deprem Yönetmeliğinin 7. bölümüne göre güçlendirme
kriterleri çerçevesinde dayanımdaki değisim, uygulama ve ekonomik yönleri ile
incelenmektedir.
In recent years, strengthening and repairing of reinforced concrete members with carbon
fiber became a popular method. For our country, which is on high seismic risk zone,
instead of demolishing, reinforcing existing structures so that they will not experience
seismic damage again is another important part of engineering practice. Limited
economical resources, high building prices and high residence demand make
reinforcement process more important. CFRP (Carbon-fiber reinforced polymers) are
used widely because of their easy and fast application, low density and high
rigidity/weight and strength/weight ratios. Especially they are used in reinforcement
applications in which it is desired to reinforce the building without increase the weight.
In this study, reinforcement of rectangular reinforced concrete sections with FRP is
investigated according to 7th part of Turkish Earthquake Code with respect to strength,
application and economical parameters.
2016-08-08T09:22:04Z
2016-08-08T09:22:04Z
2014
2014
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/594
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/615
2016-08-16T00:00:15Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-08-15T12:35:35Z
urn:hdl:11684/615
Hareketli çatıların tasarımı
Bilgiç, Mustafa Yılmaz
Gönen, Hasan
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Hareketli Çatılar
Hareketli Yapı
Çelik Yapı
Kren Kirişi
TS 648
SAP2000
Retractable Roofs
Retractable Structure
Steel Structure
Crane Beam
Hareketli çatılar, bir yapıyı kullanım amacına göre değişken mevsim
koşullarında hem açık hem de kapalı kullanmayı sağlarlar. Aynı yapıyı mevsim
koşullarına göre kullanabilmek, birçok sektör için çok cazip olmaktadır. Özellikle spor
ve eğlence sektöründe bu tür yapılar açık hava organizasyonlarındaki misafirlerini
aniden yağan yağmurdan korumak için kısa bir süre içerisinde kapalı mekan haline
getirip, organizasyona devam edebilmektedirler. Benzer olarak, bir yüzme havuzu her
iki mevsimde de çalışabilmesi işletmecisini memnun edecektir. Bu şekilde yapılmış
yapılar hareketli çatıların maliyetini karşılayıp ekonomik kazançları yükselmektedir.
Bu tez çalışmasının amacı ülkemizde giderek kullanımının yaygınlaşması
beklenen hareketli çatı yapılarına farkındalık oluşturmak ve dünya üzerinde tasarımında
dikkate alınan hususları araştırararak örnek bir hareketli çatı tasarımı yapmaktır.
Çalışmanın ilk bölümünde, hareketli çatıların tanımı ve sınıflandırılması
yapılmış, sonra tasarımında dikkate alınması gereken hususlara değinilmiştir. İkinci
bölümde ise SAP2000 programında örnek bir hareketli çatı modellenerek analizi
yapılmış, Türk şartnamelerine göre tasarım hesapları yapılmıştır.
Retractable roof systems provide both outdoor and indoor use depending on the
intended use of single structure in variable weather conditions. Using the structure
independent of seasonal conditions is very attractive to many sectors. Especially, in
sports and entertainment businesses and open-air activities these structures are able to
protect guests from sudden rain within a short time, by creating an indoor area.
Likewise, it will satisfy swimming pool owners by being able to operate the facility
independent of the season conditions. Such buildings not only shorten the return of
investment but also increase the profitability.
The purpose of this study is creating awareness to retractable roof systems,
which are expected to widespread in our country. Also, investigating issues considered
in the design stage of retractable roofs all over the world and design a sample retractable
roof structure.
In first chapter of the study, definition and classifications of retractable roofs are
made, and design considerations are mentioned next. In the second chapter, a retractable
roof is modelled and analysed as a sample using SAP2000 where design calculations are
made with respect to Turkish specifications.
2016-08-15T12:35:35Z
2016-08-15T12:35:35Z
2014
2014-08
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/615
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/633
2016-08-16T00:00:18Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-08-15T12:40:33Z
urn:hdl:11684/633
Perdelerde beton döküm koşullarının hazır beton basınç dayanımına etkisi
Güler, Murat
Topçu, İlker Bekir
TR163719
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Hazır Beton
Beton Sınıfı
Kalıp Malzemesi
Karot Alma
Beton Kalitesi
Ready-mixed Concrete
Concrete Class
Mould Material
Concrete Quality
Core
Hazır beton yüksek basınç dayanımına göre optimize edilmesine karşın saha
koşulları, uygunsuz kür koşulları ve yanlış yerleştirme yüzünden beton kalitesi düşer.
Bu tezde kalıp malzemesinin, yerleştirme yönteminin, donatı aralığının ve çevresel
etmenlerin beton basınç dayanımına etkileri ve ankraj donatı çapının, derinliğinin ve
ankraj çapının ankraj dayanımına etkisi araştırılmıştır.
Deneylerde kalıp malzemesi olarak geleneksel ahşap kalıp ve plywood kalıp
kullanılmıştır. Küçük donatı aralığına sahip 9 betonarme perde, çökme değeri
bilinen C25/30 ve C30/37 sınıfından betonlarla imal edilmiştir. Çevre sıcaklığı
hergün kaydedilmiştir. Bazı numunelere betonarme elemanın dış yüzeyini
sulamak suretiyle kür işlemi uygulanmış; bazı numunelere kür yapmamanın negatif
sonuçlarını görmek üzere kür işlemi uygulanmamıştır. Ayrıca bazı numuneler
taşınabilir vibratör kullanarak yerleştirilmiş, diğer numunelerde ise yerleştirmede
vibratör kullanılmamıştır. Değişik çevre koşullarının betona etkisini irdelemek
için perde elemandan 14 ve 28. günlerde karot alınmıştır. Her perde elemanın üst,
orta ve alt kısmından olmak üzere 3 karot alınmıştır. Basınç dayanımı testi
sonuçları laboratuvar ortamında dökülüp kürlenmiş numunelerle karşılaştırılmıştır.
Deneylerde sık donatılı perde elemanlarının basınç dayanımı, normal
donatılı betonlara göre daha düşük olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca beton
basınç dayanımının kalıp türünden etkilenmediği ancak Schmidt çekici deneyi
sonuçları kalıp türüne göre değişkenlik gösterdiği görülmüştür. Geleneksel
ahşap kalıbın yüzey suyunu emdiği ve beton yüzeyi sertleştirdiği görülmüştür.
Even if ready-mixed concrete is optimized for highest compressive strength, concrete
quality is decreased because of site conditions, insufficient and improper curing and
wrong placing methods. In this thesis effect of mould material, placing method, rebar
spacing and environmental effects to compressive strength of concrete is studied.
As mould material conventional mould wood and plywood is used in
experiments. The 9 reinforced concrete walls which have small rebar spacing are
cast by using C25/30 and C30/37 class concrete mixtures with known slump
values. Environment temperature is recorded daily during maturing. Site curing
is applied to some of the specimens by watering the surface of reinforced concrete
elements and some of the specimens are not cured for determining negative effects
of this case to concrete. Also in some of the specimens, a portable vibrator is used
for placing the concrete and in other specimens concrete is placed improperly.
For determining different site conditions to concrete, concrete circular cores are
taken from the reinforced concrete walls after 14 and 28 days. Three cores are
taken from each specimen from top, middle and bottom regions. Compressive test
results of these core specimens are compared with results of the specimens which
are taken during casting and cured in laboratory conditions.
It is concluded from the experiments that; In reinforced concrete
elements with small rebar spacing compressive strengths are lower than RC
elements with normal bar spacing. And also it is observed that compressive
strength of the concrete is not affected by the mold type at all but Schmidt
hammer results can vary due to mold type. It is seen that conventional wood
molds absorb the surface water and hardens the surface of concrete.
2016-08-15T12:40:33Z
2016-08-15T12:40:33Z
2014
2014-09
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/633
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/634
2016-08-16T00:00:29Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-08-15T12:40:42Z
urn:hdl:11684/634
Genleştirilmiş perlitin Horasan harçlarında kullanılması
Gökbel, Salih
Topçu, İlker Bekir
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Horasan Harcı
Perlit
Restorasyon
Khorasan Mortar
Restoration
Perlite
Türkiye tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Kıtaların birleşim yerinde olması, ticaret yollarının üzerinden geçmesi, doğal ve kültürel değerlerinin bulunması nedeniyle tarihin her döneminde önemini koruyan bir coğrafyada yer almıştır. Birçok uygarlık üzerinde kurulmuş ve günümüze kadar ulaşabilen eserler bırakmıştır. Zamana karşı direnen doğal ve kültürel mirasımızın sonraki nesillere de taşınabilmesi için korunması, bakımı ve onarımı gerekebilmektedir. Bu amaçla yapılan restorasyon çalışmalarında mevcut eserdeki malzeme özelliğiyle aynı ve özgün malzemenin kullanımı tarihi yapıların estetik ve tarihi değerlerinin korunması yönünden önem arz etmektedir.
Tarihi yapılarda bağlayıcı malzeme olarak kullanılan malzemelerin en önemlilerinden biri de horasan harcıdır. Horasan harcı kiremit kırığı ve kireç kullanılarak hazırlanan, tarihi yapıların inşasında bağlayıcı olarak kullanılan malzemedir. Restorasyon çalışmalarında horasan harcı yerine çimento kullanımı oldukça sık karşılaşılan durumdur. Bu durum yapıların tarihi dokusuna zarar vermekte ve özgünlüklerini kaybetmesine yol açmaktadır. Horasan harcı yerine başka harçların kullanılmasının ana nedeni genel olarak, bu malzemenin üretiminin tam olarak bilinmemesinden ve istenilen özelliklerin kazandırılamayacağının düşünülmesindendir. Bu nedenle horasan harcını oluşturan malzemelerin tanınması ve horasan harcının özelliklerinin çeşitli katkı maddelerini kullanarak geliştirilmesine ihtiyaç duyulmuştur.
Bu çalışmada horasan harçlarında genleştirilmiş perlitin kullanılmasının harcın özelliklerine etkisini araştırmak amacıyla, perlit içermeyen ve kiremit kırığı yerine % 10, % 20, % 30, % 40 oranlarında perlit içeren numuneler hazırlanmıştır. Numunelerin hazırlanmasında 40x40x160 mm ölçülerinde standart kalıplar kullanılmıştır. Numuneler üzerinde birim ağırlık deneyi, ultrases geçiş süresi deneyi, eğilme ve basınç dayanımı deneyleri ve su emme deneyi uygulanmıştır. Perlitli horasan harcı numuneleri SEM-taramalı elektron mikroskobu ile görüntülenmiş ve içyapıları hakkında fikir edinilmiştir. Deneyler sonucunda perlitli horasan harçlarının yalıtım özellikleri yüksek bulunduğu için enerjinin daha etkin kullanılması beklenmektedir. Ayrıca yapı ağırlıklarında bir azalma sağlayacağından yapıların inşaasında kullanılan donatı ve taşıyıcı malzeme miktar ve boyutlarının da azalması beklenmektedir.
Turkey has been home to many civilizations throughout history. Turkey has taken place in a geographical region where protect its importance on every period of history due to being the junction of continents, passing through the trade routes and having natural and cultural values. Many civilizations have been found on it, and many works which can reach up to the present have been left. Our natural and cultural heritages which are durable against to time, must protect, maintain and repair for seeing of next generations. Using of similar and original materials on current historical works in restoration working which perform for this aim are important for protecting of historical properties and esthetic of historical structure.
One of the most important binding materials used in historical structures is khorasan mortar. Khorasan mortar is a material which is prepared with lime and roof tiles, used as binder material in historical structures. In restoration works, using of cement instead of khorasan mortar is fairly common situation. This situation damages historical structure’s tissue and leads to loss of its specificity. In general, the main reason of using cement instead of khorasan mortar is not known producing this material and it is thought that, desirable properties would not be provided. Therefore, the constituent materials recognition in khorasan mortar is required and characteristics of khorasan mortar are needed to be developed by using various additives.
In this study to investigate the using of expanded perlite in khorasan mortar on mortar's properties perlite-free and instead of tile fractures 10 %, 20 %, 30 %, 40 %, perlite containing samples were prepared. 40x40x160 mm in size standard molds were used in the preparation of the samples. Unit weight experiment, ultrasonic transit time experiment, flexural and compressive strength experiments and water absorption experiment was applied on samples. Khorasan mortar samples containing perlite were imaged with SEM-scanning electron microscope and an idea was obtained about the internal structure of the sample. As a result of experiments, it is hoped that the energy can be used more effective because of the high insulating properties of perlite using in khorosan mortars. Moreover, it is expected that both quantity and shape of reinforcement and material of structures can be decreased because of a reduction in the weight of structure has been provided.
2016-08-15T12:40:42Z
2016-08-15T12:40:42Z
2014
2014-09
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/634
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/622
2016-08-16T00:00:43Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-08-15T12:37:28Z
urn:hdl:11684/622
İnşaat sektöründe ANP (analytic network process) yöntemiyle alt yüklenici seçimi
Acar, Yusuf
Aytekin, Osman
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Alt Yüklenici Seçimi
Tedarik Zinciri Yönetimi
Analitik Serim Süreci
ANP (Analytic Network Process)
Sub-Contractor Selection
SCM (Supply Chain Management)
Bu çalışmada, çok kriterli karar verme yöntemlerinden biri olan ANP (Analytic
Network Process) yönteminin inşaat sektöründe alt yüklenici belirlenirken
uygulanabilirliği araştırılmıştır. Bu amaçla literatür çalışmaları yapılmış, bu alanda
yapılmış olan benzer çalışmalar incelenmiş, ulusal düzeyde çeşitli firmalara anketler
uygulanmış ve anket sonuçlarına göre bu sektörde önemli olan alt yüklenici seçiminde
göz önünde bulundurulması gerekli olan seçim kriterleri ve alt kriterleri belirlenmiştir.
Bu seçim kriterleri ve alt kriterlerinin birbirleriyle kıyaslamaları yapılmış ve Super
Decision yazılımı kullanılarak belirlenen seçim kriterleri ve alt kriterlere göre en uygun
alt yüklenici seçimi yapılmıştır.
Sonuç olarak ANP yönteminin bir karar destek sistemi olarak inşaat sektöründe,
özellikle alt yüklenici firma belirlenmesi çalışmalarında uygulanabileceği sonucuna
ulaşılmıştır.
In this study, it has been investigated that ANP (Analytical Network Process) as
a Multi Criteria Decision Method can be used for choosing the subcontractor in
construction sector. For this aim, it has been investigated some related literature studies.
It has been applied questionnaire form to some national construction contractors to
determine the main and sub-criteria for choosing the subcontractors. After these criteria
and sub-criteria have been classified, they have been benchmarked with each other and
then suitable subcontractor has been chosen by using Super Decision Software.
As a result, it has been concluded that the ANP method, as a decision support
system can be applied for choosing subcontractors in the construction sector.
2016-08-15T12:37:28Z
2016-08-15T12:37:28Z
2014
2014-03
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/622
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/713
2016-12-01T01:00:54Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-11-30T08:02:52Z
urn:hdl:11684/713
Yapısal parametrelerin mevcut binalar üzerindeki hasar etkilerinin değerlendirilmesi ve ölçülendirilebilmesi
Başaran, Veli
Kıraç, Nevzat
Ergün, Ali
TR57148
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Betonarme Binalar
Sismik Kapasite
Yapı Stoğu
Yapısal Parametre
Building Stock
Seismic Capacity
Structural Parameter
Reinforced Concrete Buildings
Ülkemizde meydana gelen son depremlerin yapılar üzerindeki olumsuz etkileri mevcut yapı stoğunu sorgulamaya yönelik çalışmalara öncülük etmiştir. Özellikle 1998 öncesi projelendirilmiş yapıların sismik güvenliğinin incelenmesi gerekli olmuştur. Bu çalışmada, 1998 öncesi projelendirilmiş ve uygulanmış yapılara örnek teşkil etmek amacıyla Afyonkarahisar ve Eskişehir Büyükşehir ile Odunpazarı Belediyesinden farklı kat adedine sahip mevcut 20 adet betonarme binanın projelerine ulaşılmıştır. Bu binalar mevcut haliyle yeniden detaylı biçimde tetkik edilerek, sismik performansla ilişkili parametre etkilerinin incelenen binalardaki değişimleri belirlenmeye çalışılmıştır. İncelenen binaların mevcut taşıyıcı sistem özellikleri korunarak betonarme projeleri, birinci olarak deprem etkilerini dikkate almadan sadece düşey yük etkileri altında, ikinci olarak inşa edildiği tarihte geçerli olan TDY 75’e göre tasarım deprem yükleri altında yeniden hesaplanmıştır. Farklı yük durumlarına göre bulunan betonarme tasarım sonuçlarının mevcut uygulama projeleri ile karşılaştırmaları yapılmıştır. Hesaplama sonrasında 1980-1990 yapımı yapıların sadece düşey yüklere göre, 1991-1998 arasındakilerin ise TDY 75’e göre hesaplarının yapıldığı ortaya çıkmıştır. Bu verilerden yararlanarak incelenen 20 proje içerisinden 10 adet betonarme bina referans olarak seçilmiştir. Seçilen binalar üzerinde geçmiş depremlerde binaların sismik performanslarını etkileyen ve hasar görebilirliği üzerinde etkili olan yapısal parametrelerin etkileri incelenmiştir. İncelemede, mevcut uygulama projeleri ile sadece düşey yükler altında yeniden hesaplanan betonarme projeleri Structural Analysis Programı ile modellenerek performans noktaları ve betonarme elemanların hasar oranları bulunmuştur. Beton sınıfı, donatı sınıfı, zemin kat yüksekliği, zemin sınıfı, bölme duvarların yerleşiminin değişimleri ile kısa kolon etkisinin incelenen binalar üzerinde yapısal güvenliğe etkileri referans binalar için ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Bu değişimlerin incelenen binalar üzerinde farklı performans noktası ve elemanların hasar görebilirliği üzerinde anlamlı sonuçlar verdiği görülmüştür.
In our country, the negative effects of the recent earthquakes on buildings have pioneered studies to question the existing building stock. Examination of the seismic safety of the buildings designed in particular before 1998 has been necessary. In this study, the projects of 20 existing reinforced concrete building having different number of floors from Afyonkarahisar Municipality, Eskişehir Metropolitan Municipality and Odunpazarı Municipality were reached in order to set an example for buildings designed and applied before 1998. These buildings were re-examined in detail in its current form and an attempt was made to determine the changes of the effects of parameters related with the seismic performance on the examined buildings. Maintaining the existing structural system features of the examined buildings, reinforced concrete projects were re-calculated firstly without taking into account the effects of the earthquake and under the effects of vertical loads only and secondly under the design earthquake loads based on TDY 75 which is valid from the date of building. The results of the reinforced concrete design according to different load conditions were compared with the projects in current application. After the calculation, it was found that structures made of 1980-1990 were calculated according to only vertical loads while those made between 1991 and 1998 were calculated according to TDY 75. Making use of this data, 10 reinforced concrete buildings were selected as a reference among 20 examined projects. The effects of structural parameters which affected the seismic performance of buildings in the past earthquakes and which was influential in vulnerability were examined. In the examination, the projects in current application and reinforced concrete projects re-calculated only under the vertical loads were modelled with Structural Analysis Programme and loss ratio of reinforced concrete frames was found. Concrete class, steel grade, ground-floor height, site class, changes in the placement of wall and the effect of short column on structural safety on examined buildings were evaluated separately for the reference buildings. It was seen that these changes gave significant results on different performance point on the examined building and the vulnerability of the frames.
2016-11-30T08:02:52Z
2016-11-30T08:02:52Z
2013-07
2013
doctoralThesis
http://hdl.handle.net/11684/713
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/824
2016-12-31T01:00:48Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-12-30T07:02:53Z
urn:hdl:11684/824
Betonarme yapılarda performans analizi
Atmaca, Mehmet
Doğan, Mizan
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Betonarme Yapı
Performans Analizi
Onarım Güçlendirme
Reinforced Concrete Structures
Performance Analysis
Repairing Strengthening
Deprem kuşağında bulunan ülkemiz için deprem hasarlarını azaltmanın bir yolu da depremde hasar gören yapıları yıkmak yerine bu yapıları bir daha aynı hasarı oluşturmayacak şekilde onarıp-güçlendirerek kullanıma sunmaktır. Ülkemiz ekonomik kaynaklarının kıt, yapı maliyetlerinin yüksek ve konut ihtiyacının çok olması onarım-güçlendirmeyi daha da ön plana çıkarmaktadır. Ancak, onarım-güçlendirmeyi gerektiren durumların zamanında yapılan yanlış ve eksik uygulamaların bir sonucu olduğu bilinerek yapılması ve aynı hataya düşülmemesi bu uygulamanın esasıdır. Ülkemizin deprem kuşağında bulunmasından dolayı onarım-güçlendirmenin eğitiminin ve standardının boyutları eğitici ve uygulayıcı bir şekilde belirlenmesi kaçınılmaz olduğu açıktır. Bu yüzden yıllar sonra deprem yönetmeliğinde onarın-güçlendirme bölümü oluşturulmuştur. Bu çalışmada yönetmelikteki bu bölüme göre güçlendirme teknik, uygulama ve ekonomik yönleri ile incelenmektedir.
For our country in seismic zone, another way is reducing earthquake damage is that buildings which were damaged in earthquake instead of demolish them these buildings should be rehabilitated and strengthening thus they do not have same damage once more. Because our country of economic sources are low, construction cost are high and dwelling demands are high, repairing – strengthening is essential. However; this application is important that it has to be known to construct and not to construct same defect due to conditions which are needed to repairing-strengthening, in time which is adopted result of faulty and defective application. Therefore our country is in the seismic zone, it is important that education of repairing – strengthening in a high quality standarts with applied practices. Hence after years repairing - strengthening section has been made up in the earthquake code. According to codes strengthening has been studied by technical, economic and application aspects.
2016-12-30T07:02:53Z
2016-12-30T07:02:53Z
2013-07
2013
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/824
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/817
2016-12-31T01:00:17Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-12-30T07:02:32Z
urn:hdl:11684/817
Fayans atıklarının bitümlü sıcak karışımların performans özelliklerine etkisi
Kara, Çağdaş
Karacasu, Mesut
TR179728
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
BSK
Atıklar
Duvar Karosu
Yeniden Kazanma
HMA
Wastes
Ceramic Tile
Recycling Reuse
Tüm dünya endüstriyel ve teknolojik yönden hızlı bir gelişim içerisindedir. Bu gelişimle birlikte atık madde sorunu da gündeme gelmektedir. Yol kaplama malzemesi olarak üretilen beton asfalt, ağırlıkça yaklaşık %95 oranında agregadan oluşmaktadır. Kullanılan agreganın maliyeti yüksektir. Maliyeti düşürmek ve çevresel etkilerini azaltmak için çalışmalar yapılmaktadır. Atıkların agrega olarak değerlendirilmesi konusundaki çalışmalar bunlardan bazılarıdır.
Eskişehir-Bilecik-Kütahya bölgesindeki fayans üretimi Türkiye’ deki toplam fayans üretiminin % 43,2’ sine sahiptir. Üretim sırasında oluşan atık malzemelerden elde edilebilecek agregalar, bölgede yol yapımında kullanılan yıllık agrega miktarının önemli bir kısmını karşılayacak kapasitededir.
Tez kapsamında kullanılan atık fayanslar Tip II gradasyonuna göre, agrega ağırlığının %0, 10, 20, 30, 40’ı olacak şekilde 5 seri agrega karışımı hazırlanmış, ağırlıkça 7 farklı oranda (%3,5-6,5) bitüm ilave edilerek Marshall tasarım deneyi uygulanmış ve MS ile akma değerleri kaydedilmiştir. Her seri için optimum bitüm oranları belirlenmiştir. Fayans agregası ilavesinin artmasıyla optimum bitüm oranının arttığı gözlenmiştir. Fayansın boşluklu bir yapıya sahip olması sebebiyle, BSK’ da BO ve ABO değerlerinin atık oranı arttıkça arttığı, BDBO ve PÖA değerlerinin ise azaldığı söylenebilmektedir. Atık oranı arttıkça MS değeri azalmıştır, ancak optimum bitüm oranlarına karşılık gelen ortalama MS değerleri şartname limitlerini sağlamıştır. Bulunan OBO’ da hazırlanan numunelere, statik ve dinamik sünme deneyleri uygulanmıştır. Deney sonuçları incelendiğinde kontrol numunelerine en yakın sonuçların %10 fayans katkılı numunelerden elde edildiği görülmüştür.
Sonuç olarak atık fayansın binder ve aşınma tabakaları için hazırlanan BSK’ larda agrega olarak kullanılmalarının uygun olduğu, özellikle sıcak iklimli bölgelerde bitüm kusmalarının azaltılabileceği belirlenmiştir.
The whole world is in a rapid development of industry and technology. With this development, industrial waste comes up as a considerable environmental problem. Road asphalt concrete, is produced coating material, consists of aggregate approximately %95, by weight. The natural aggregates used in road asphalt concrete are highly expensive. There are works conducted to reduce cost and environmental effects of waste covering studies about use of industrial waste as aggregate.
Ceramic production in Bilecik Eskişehir-Kütahya region is 43,2% of the total ceramic tile production of Turkey. The waste, formed in the region can be converted to aggregates at a low cost. The aggregates obtained from the waste materials in this region, cover a significant amount of the annual aggregate, is used in road constructions in Eskişehir.
Five different aggregate mixtures are prepared according to the Type II gradation, include 0%, 10%, 20%, 30% and 40% waste ceramic tile particles in aggregate, respectively. Bitumen was added to mentioned mixtures in 7 different ratios varying between 3.5% and 6.5% by weight. Finally Marshall Test was applied to the specimen and flow values and Marshall strength values has been noted. As a result of the porous structure of the ceramic tiles. AVR and VMA values increases, VFA and PSG values decreases by increasing waste ratio in HMA. Recycling rate decreases with increasing the value of MS. However, average MS values, correspond to optimum bitumen ratios, satisfy the code requirements. Specimens which are prepared according to determined optimum bitumen ratio, were subjected to static and dynamic creep tests. The test results of the control samples are analyzed and it is found that, the nearest results to control specimens are obtained from the specimens, which have 10% waste aggregate.
In conclusion, it is found that in HMA, which are prepared for binder and wearing courses of waste tiles, it is proper to use in HMA as aggregates. It is determined that bitumen throw up can be reduced at especially hot climate regions.
2016-12-30T07:02:32Z
2016-12-30T07:02:32Z
2012-08
2012
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/817
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/943
2017-01-25T01:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-01-24T06:48:13Z
urn:hdl:11684/943
Ankrajlı ve ankrajsız derin kazı iksa sistemlerinin sayısal yöntemler ile analizi
Altun, Gökçe
Okur, Volkan
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Ankrajlı İksa Analizi
Ankrajsız İksa Analizi
Derin Kazılar
Anchored
Non Anchored Deep Excavation Support Systems
Deep Excavations
Derin kazılar günümüz şehirciliğinde mühendislik açısından önemli bir yer tutmaktadır.Yüksek katlı yapıların yerleşimini sağlayabilmek, metro tünel gibi yapıları hayata geçirebilmek için inşaat mühendisleri derin kazılar sırasında zemini denge halinde tutmak zorundadır.Bu çalışmada, derin kazılarda ankrajlı ve ankrajsız ikra yöntemleri incelenerek, zemin ankrajlı ve ankrajsız destekleme sistemleri önce klasik analiz yöntemleri ile projelendirilmiş ve bu amaçla bir yazılım geliştirilmiştir. Daha sonra geliştirilen yazılımla analizi yapılan zemin ankrajlı ve ankrajsız zemin sistemler sonlu elemanlar yöntemi kullanılarak analiz edilmiştir.
Deep excavations play an important role in the modern civil engineering practices in big cities. Civil engineers have to keep the ground in balance during deep excavations to provide for the development of high storey buildings, and realize the constructions such as subways and tunnels. It is aimed within the context of this thesis to analyse the anchored and non-anchored deep excavation support systems by developing an analysis software based on classical analysis methods. Furthermore, the anchored and non-anchored deep excavation support systems which are analysed by the software developed; are analysed by using finite element methods.
2017-01-24T06:48:13Z
2017-01-24T06:48:13Z
2013-06
2013
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/943
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/841
2016-12-31T01:00:45Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-12-30T10:31:44Z
urn:hdl:11684/841
Kum-atık lastik karışımlarının lineer olmayan dinamik davranışı
Umu, Seyfettin Umut
Okur, Volkan
TR26751
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Rezonant Kolon/Burulmalı Kesme Testi
Lineer Olmayan Davranış
Temiz Kum
Atık Lastik
Maksimum Kayma Modülü
Sönüm Oranı
Birim Kayma Deformasyon Genliği
Modül Azalımı
Resonant Column/Torsional Shear Test
The Non-Linear Behavior
Clean Sand
Waste Tires
Maximum Shear Modulus
Damping Ratio
Shear Strain Amplitude
Modulus Reduction
Atık lastiklerin, inşaat mühendisliğinde kullanımı son zamanlarda önemli bir konu
haline gelmiştir. Zeminlerle beraber kullanıldıklarında geoteknik mühendisliği açısından
oldukça olumlu sonuçlar doğurdukları görülmüştür. Yol inşaatlarındaki stabilite ve
oturma problemlerine karşı, istinat ve dolgu duvarlarında ise hafif malzeme ihtiyacına
karşılık geri dolgu malzemesi olarak kullanılmaktadırlar. Bu çalışmanın ilk aşamasında,
Toyoura kumu, Rezonant Kolon/Burulmalı Kesme (RCTS) deney sisteminin
standardizasyonu amacıyla deneye tabi tutulmuştur. Farklı boşluk oranında, doygunluk
derecesinde numuneler hazırlanmıştır. Hazırlanan bu numunelere küçük ve orta birim
kayma deformasyon genliklerinde ve farklı çevre basınçlarında burulma torku
uygulanarak, numunelerin lineer olmayan davranışları incelenmiştir. Rezonans frekans,
kayma dalgası hızı ve maksimum kayma modülü değerleri ölçülmüştür. Çalışmanın ikinci
ve ana aşamasında, ISO standart kumuna, farklı dane çapı ve boyutlarda atık lastik tozu,
parçası ve çubuğu, ağırlıkça farklı oranlarda eklenerek numuneler hazırlanmıştır.
Karışım numuneleri üzerinde RCTS deneyi yapılmıştır. Modül azalım, sönüm oranı ve
maksimum kayma modülü değişim grafikleri elde edilmiştir. Karışım oranlarına bağlı
olarak bu grafiklerin değişimleri incelenmiştir. Karışım numunelerine ait sonuçlar,
referans numune kum ile kıyaslanmış ve değişim incelenmiştir. Karışıma katılan atık
lastik numunelerden ağırlıkça yüzde 5-10 arasında kullanılan atık lastik tozunun
maksimum kayma modülünü olumlu yönde etkilediği görülmüştür. Çalışmanın son
aşamasında ise sonuçlar yapay zekâ teknolojileri ve regresyon analizleri ile
modellenmiştir. Elde edilen sonuçlar, literatürde yer alan deneye dayalı formüllerle
kıyaslanmıştır.
The use of waste tires in civil engineering applications has become a major issue
in recent years and has advantageous outcomes in terms of geotechnical engineering. The
rubber wastes are lightweight materials that can be used as a filling material in
embankments to overcome the stability and settlement problems in road constructions
over weak soils. In the first phase of the research, Toyoura sand samples prepared with
different void and saturation ratio were subjected to the Resonant Column/Torsional
Shear Test (RCTS) to identify the standardization of the test system. The non-linear
behavior of the samples were analyzed by applying torsion torque at wide range of
effective pressure and shear strain amplitude. The changes of the shear modulus, shear
wave velocity and resonance frequency depending on the shear strain amplitude, effective
pressure, void and saturation ratio were observed. In the second and main phase of the
study, the samples were prepared by adding waste tires to ISO standard sand in the form
of chips, powder and chopped with different grain diameters, sizes and different ratios by
weight. The response of the modulus reduction, damping ratio and maximum shear
modulus of the rubber waste-ISO sand mixtures were interpreted using the RCTS system,
according as the changes in shear strain amplitude, mixing ratios, grain diameters and
particle shapes. Using powder type 5-10 percent by weight have been observed a positive
impact on the maximum shear modulus. Finally, experimental results have been modeled
by using artificial intelligence technologies, regression analysis and compared with
literature.
2016-12-30T10:31:44Z
2016-12-30T10:31:44Z
2013-09
2013
doctoralThesis
http://hdl.handle.net/11684/841
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/848
2016-12-31T01:00:16Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2016-12-30T10:32:04Z
urn:hdl:11684/848
Çelik I kesitli konsol kirişlerin yanal burulmalı burkulmasının deneysel ve analitik olarak incelenmesi
Özbaşaran, Hakan
Doğan, Mizam
TR15127
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Yanal Burulmalı Burkulma
Stabilite
I Profili
Konsol Kiriş
Lateral Torsional Buckling
Stability
I Section
Cantilever Beam
Çelik I kesitli profillerin yapılarda konsol kiriş olarak düzenlenmesi sık
karşılaşılan bir durumdur ve bu elemanlar çoğunlukla kesitin kuvvetli ekseni etrafında
basit eğilme etkisi altında bulunurlar. Kullanılan malzemenin mekanik özelliklerine,
kesitin boyutlarına ve konsol kirişin boyuna bağlı olarak bu elemanlarda yanal
burulmalı burkulma gibi stabilite problemleri oluşabilir. Yanal burulmalı burkulma
durumunun oluşması, elemanın sınır şartlarına, kesit özelliklerine ve kullanılan
malzemenin mekanik özelliklerine bağlıdır, fakat enkesit süreksizlikleri ve elemandaki
geometrik kusurlar gibi etkenler de yanal burulmalı burkulma halinin oluşmasında etkili
olabilmektedir. Bu bakımdan analitik çalışmaların yanı sıra deneysel çalışmalar ile de
sonuçların elde edilmesi ve karşılaştırılmaların yapılması yararlı olmaktadır.
Bu çalışmada, I kesitli konsol kirişlerin kritik yanal burulmalı burkulma
yükünün farklı yük tipleri için bulunabilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla deneysel ve
analitik çalışmalar yapılmıştır. Yanal burulmalı burkulmanın diferansiyel denkleminin
Sonlu Farklar Yöntemi ile çözümü temel alınarak Enerji Yöntemi ile bir tasarım
denklemi geliştirilmiştir. Bu denklem ile hesaplanan elastik kritik yanal burulmalı
burkulma momenti sonuçları ABAQUS yazılımı ile kontrol edilerek sonuçların
karşılaştırılması yapılmış ve uyumlu olduğu saptanmıştır.
Çalışmanın deneysel kısmında serbest ucundan tekil yük etki eden konsol kiriş
şeklinde düzenlenmiş 9 adet IPE100 kesitli elemanın kritik yanal burulmalı burkulma
yükleri tespit edilmiştir. Deneylerde elde edilen sonuçlar ile geliştirilen tasarım
denkleminin sonuçlarının örtüştüğü görülmüştür. Deney sonuçları ayrıca ABAQUS
yazılımı ile de kontrol edilmiştir.
Deneyler ve analitik çalışmaların sonucunda, I kesitli konsol kirişlerin ilk akma
momenti, tam plastik moment ve elastik kritik yanal burulmalı burkulma momenti
değerlerine bağlı olarak tasarımda kullanılacak nominal moment değerlerini
hesaplamayı mümkün kılan bir tasarım prosedürü sunulmuştur. Bu tasarım prosedürü
kesitin üst başlık, kesme merkezi ve alt başlığından yüklenmesi özel hallerini
kapsamaktadır.
Sunulan tasarım prosedürü ile hesaplanan nominal moment değerleri AISC360-
10 ve EC3 yönetmeliklerinde verilen yöntemlerle hesaplanan nominal moment değerleri
ile de karşılaştırılmış ve yorumları yapılmıştır.
Arrangement of steel I sections as cantilevers is a common application in
structures. These structural elements are generally under bending about their strong
axis. Depending on mechanical properties of the structural material, section dimensions
and cantilever length, stability problems may occur on these structural elements such as
lateral torsional buckling. Occurring of lateral torsional buckling case is related to
boundary conditions, section properties and mechanical properties of the structural
material, however, parameters like section discontinuities and imperfections may be
effective on lateral torsional buckling. Therefore, it is useful to conduct experiments
and make comparisons between analytical and experimental results.
In this study, obtaining critical lateral torsional buckling loads for different
loading cases is aimed. For this purpose experimental and analytical studies are made.
A design formula is developed with energy method based on solution of differential
equation of lateral torsional buckling with finite differences method. It is seen that
elastic critical lateral torsional buckling moment values determined by presented
formula and ABAQUS software coincide.
In experimental part of the study, lateral torsional buckling loads of 9 IPE100
specimens, which are loaded with a concentrated load from their free end, are obtained.
It is seen that results obtained from experiments and presented formula are similar.
Experimental results are also checked with ABAQUS software.
As a product of experimental and analytical studies, a design procedure is
presented in the study which allows to calculate nominal and design moments for
cantilever I sections by considering first yield moment, full plastic moment and elastic
critical lateral torsional buckling moment values. This design procedure includes top
flange, shear center and bottom flange loading cases. Nominal moment values
calculated by presented design procedure are compared by values calculated by
procedures given in AISC360 and EC3 codes.
2016-12-30T10:32:04Z
2016-12-30T10:32:04Z
2013-01
2013
doctoralThesis
http://hdl.handle.net/11684/848
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/882
2017-01-05T01:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-01-04T06:12:48Z
urn:hdl:11684/882
Stadyum projelerinin ulaşım analizlerinde dikkate alınacak hususların değerlendirilmesi
Tansel, Borga
Bilgiç, Şafak
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Stadyum
Trafik Etüdü
Vissim
Stadium
Traffic Survey
Stadyumlar, antik çağlardan beri toplumun birlikte olup sosyalleştiği yapılardır. Ancak yüksek kapasiteleri sebebiyle ciddi ulaşım sorunlarına da yol açabilmektedirler. Ortaya çıkan bu sorunlara rağmen ülkemizde, birçok stadyum ciddi bir trafik etüdü ve planı hazırlanmadan tamamlanmaktadır. Stadyumun açılışından sonra ortaya çıkan sorunlar ise deneme-yanılma yöntemiyle çözülmeye çalışılmaktadır. Bu çalışmada öncelikle stadyumların kent ile olan ilişkileri, kent içinde ya da dışında olması durumlarında yaratacağı avantajlar ve dezavantajlar ele alınmıştır. Ardından, stadyum otoparkları ve bağlantı yollarının planlanması incelenmiştir. Çalışma hazırlanırken; çeşitli ulusal ve uluslararası standartlar ve yönetmelikler incelenmiştir. Çalışma içerisinde Eskişehir iline yeni yapılacak olan stadyum da incelenmiştir. Bu stadyumun otopark ve trafik analizleri elle ve Vissim trafik simülasyonu yazılımının demosu kullanılarak yapılmıştır. Çalışma sonucunda, stadyumlar için trafik etüdü yapılma zorunluluğu bulunmadığı ve bu durumun ciddi sorunlara yol açtığı belirlenmiştir. Ayrıca, elle ve simülasyon yazılımları kullanılarak yapılan trafik etütlerinde dikkat edilmesi gereken hususlar belirlenmeye çalışılmıştır.
Stadiums are the places in which the members of the society come together and socialize. However, due to their high capacities, they may lead to some serious transportation problems. Despite these problems in our country, most of the stadiums are still completed without an essential traffic survey and a plan. The complications following the completion of the stadiums are tried to be solved by the trial and error method. In this study, the relation between stadiums and the cities are primarily discussed. Then, the advantages and disadvantages of the stadiums’ places – in or out of the cities – are explained. Afterwards, the planning methods of the stadiums’ parking areas and access roads are examined. Various national and international standards and regulations were investigated. Furthermore, the stadium plan which is going to be constructed in Eskişehir was examined. The car park and traffic analyses of the stadium were examined manually and by the demo of the Vissim Traffic Simulation software. According to the results of this study, it was seen that there is no obligation of traffic surveys for stadium constructions and this situation leads to serious problems. Additionally, the particular points which must be considered while conducting the traffic surveys (manually or by the simulation software) are tried to be determined.
2017-01-04T06:12:48Z
2017-01-04T06:12:48Z
2013-07
2013
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/882
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/893
2017-01-11T01:00:32Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-01-10T06:52:15Z
urn:hdl:11684/893
Burkulması önlenmiş çaprazlı çelik yapıların tasarımı
Özkan, Halil
Kıraç, Nevzat
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Çelik Çerçeve
Burkulması Önlenmiş Çapraz (BÖÇ)
Enerji Sönümleyici
Sismik Histeretik Damper
Steel Frame
Buckling Restrained Braces (BRB)
Energy Damper
Seismic Histeresis Damper
Bu çalışmada Burkulması Önlenmiş Çapraz elemanlarının tanımlanması, tarihsel gelişimi, çalışma prensipleri ve yapılardaki kullanımlarıyla ilgili Amerikan yönetmeliklerine uygun olarak tasarım esaslarından bahsedilmiş ve BÖÇ'lü bir yapının tasarımı yapılmıştır. Burkulması Önlenmiş Çelik Çaprazlar şekillerle açıklanıp, genel tanımları yapılarak, BÖÇ'lerin genel inelastik davranışı anlatılmıştır.
Birinci bölümde konuya genel bir giriş yapılmış, konuyla ilgili önceki yapılmış çalışmalardan bahsedilmiştir. İkinci bölümde BÖÇ kavramı üzerinde durulmuş, BÖÇ'ü oluşturan elemanların görev ve işlevlerinden bahsedilmiştir. Üçüncü bölümde BÖÇ' lerin gelişimi ile ilgili literatürdeki önemli çalışmalar açıklanmış farklı BÖÇ tipleri gösterilmiştir. Dördüncü bölümde BÖÇ'lü yapıların tasarlanmasıyla ilgili standartlardan bahsedilmiş AISC'nin BÖÇ'lerle ilgili kısmı tek tek açıklanmıştır. Beşinci bölümde beş katlı çelik taşıyıcı sistemli bir yapının BÖÇ'lerle tasarımı AISC ve FEMA 450'ye göre yapılmıştır. Altıncı bölümde BÖÇ çelik çekirdeğinin ve başlık alanının yapı üzerindeki etkileri gözlemlenmeye çalışılmıştır. Yedinci ve son bölümde ortaya çıkan sonuçlar değerlendirilmiş ve önerilerde bulunulmuştur.
In this study, identification of elements of Buckling Restrained Braced Frames, historical development, operating principles and design principals in according to U.S. regulations regarding uses of structures are mentioned and BRBF structure is designed. With photographs and making general descriptions of Buckling Restrained Braced Frames's overall inelastic behavior described.
In the first part, general introduction to the subject is mentioned and previous studies conducted on the subject. In the second part, focuses on the concept of BRB, mentioned about the task and functions of the members of BRB. In the third part, important studies are described in the literature related to the development of BRBF, shown the different types of BRBF. In the fourth part, the related standards of designing BRBF structures are mentioned, the section of AISC which is about BRBF explained one by one. In the fifth part, the five story steel structure with the designing of BRBF system has done according to AISC and FEMA 450. In the sixth part, the effects on the structure steel core and projection of BRBF are tried to observed. In the last part, the occurring results are evaluated and have been made some suggestions.
2017-01-10T06:52:15Z
2017-01-10T06:52:15Z
2013-08
2013
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/893
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/911
2017-01-17T01:00:27Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-01-16T08:15:29Z
urn:hdl:11684/911
Yatay kavisli farklı yarıçaplı köprülerin ölü ve hareketli yükler altındaki gerilme değişimleri
Doğruyol, Aslıhan
Kıraç, Nevzat
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Yatay Kavisli Kompozit Köprü
Kavis
Modelleme
Horizontally Curved Composite Bridges
Curves
Modeling
Bu çalışmada, Yakakent-Gerze Yolu kapsamında117+430 Km ile 117+625 Km arasında bulunan, 60, 75, 60 m açıklıklı I kirişli kompozit İdemli-3 Viyadüğünün üstyapısı baz alınıp 60, 150, 300, 500, 800, 1000, 1500 ve 3000 m yarıçaplarında farklı yatay kavisler ele alınarak, ölü ve hareketli yükler altında SAP 2000 paket programı ile AASHTO İartnamesine uygun bilgisayar destekli analizleri yapılarak analiz sonuçları belirlenmiş, mesnet reaksiyonlarının ve en kritik yükleme durumunu bulmak için ise kullanılan farklı kombinasyonlarının en olumsuz yükleme kombinasyon sonucuna göre çıkan gerilmelerin hesaplanması ve sonuçların karşılaştırılması hedef alınmıştır.
Tüm modellerde; İdemli-3 viyadüğünden döşeme betonu, I profiller, orta ve uç ayaklarda kullanılan elastomer örnekleri alınmıştır. Analizde İdemli-3 viyadüğünden farklı olarak, viyadüğün belirtilen farklı çaplarda kavisliliğinin devam ettiği, açıklıklarının ve köprü uzunluğunun ise değişmediği varsayılmış, bu varsayımlar altında merkezkaç kuvveti yarıçapa bağlı olarak her farklı yarıçapta yeniden hesaplanarak analizlere katılmıştır. Viyadükte verev bulunmadığı için analizde kullanılmamıştır. Köprü üstyapısı 4 adet yapma çelik I kiriş ile yerinde dökme betonarme bir tabliyeden oluşan kompozit bir üstyapıdır. Bu sebeple kompozit kirişin maksimum momentini verdiği yerde ve kombinasyonda çıkan momentler gerilme hesabında kullanılmıştır.
Yapısal analizlerde SAP2000, yardımcı program olarak AUTOCAD 2012 ve EXCELL programları kullanılmış olup, şartname olarak Amerikan Köprü İartnamesi AASHTO, Karayolları Teknik İartnamesi ve AASHTO LRFD esas alınmıştır.
In this study, the analysis results were obtained by doing computer-aided analysis with SAP 2000 Programme fit to AASHTO Certification under dead and live loads by gathering different horizontally curves in 60, 150, 300, 500, 800, 1000, 1500 and 3000 meters radius on the basis of the superstructure of 60, 75, 60 m span I-girder composite Ġdemli-3 Viaduct located in 117+430 Km and 117+625 Km in the scope of Yakakent-Gerze Highway, it is targeted to compare results and to calculate the tensions of different combinations used to find the the most critical loading situation and support reactions due to the most negative loading combination.
In all models, samples of laying concrete, I-profiles, elastomers used in mid and end abutments were taken from Ġdemli-3 viaduct. In analysis, differently from Ġdemli-3 viaduct, the different curve diameters has continued, span and bridge lengths is assumed unchanged, centrifugal force computed for every different radius and added to analysis. It did not use in the analysis when there is no curve on the viaduct. Bridge composite superstructure has four steel I-beam and an in-situ slab. So maximum moment of compozite beam and moments of combinations used in stress calculation.
Sap2000 is used at structural analysis, as utility Autocad 2012 and excell programmes are used and based on The American Bridge Specification AASHTO, Highways Specification and the AASHTO LRFD Specification.
2017-01-16T08:15:29Z
2017-01-16T08:15:29Z
2013-06
2013
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/911
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1000
2017-03-28T00:00:16Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-03-27T06:34:30Z
urn:hdl:11684/1000
Şişme ve dispersif karakteristikteki kil zeminlerin mühendislik özelliklerine çimento ve zeolitin (doğal puzolan) etkisi
Vural, Pınar
Türköz, Murat
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Şişen Zemin
Dispersif Zemin
Dayanım
Stabilizasyon
Zeolit
Çimento
Swelling Soil
Dispersive Soil
Strength
Stabilization
Zeolite
Cement
Geoteknik mühendisliği uygulamalarında proje sahalarındaki zeminler bazı
durumlarda arzu edilen özellik ve kalitede değildir. Bu zeminler zayıf, şişebilen,
dispersif, ileri derecede sıkışabilir nitelikte ve yüksek derecede geçirgen olabilirler.
Mühendislik yapılarında neden oldukları hasarlar nedeniyle, şişen ve dispersif
zeminlerin farklı içerikli katkılar kullanılarak iyileştirilmesine yönelik kapsamlı
çalışmalar uzun yıllardan beri yapılmaktadır. Bundan önceki çalışmalarda problemli
zeminlerin katkılarla iyileşitirilmesi ya şişme potansiyeli yada dispersibilite açısından
değerlendirilmiştir. Bu çalışmada diğer çalışmalardan farklı olarak yüksek şişme
potansiyeline ve dispersibilite özelliğine sahip Afyon ve Urfa bölgelerine ait killerin
çimento ve zeolit (doğal puzolan) ile aynı anda hem şişme hem de dispersibilite
özelliklerine ilaveten dayanım parametrelerine olan etkileri de araştırılmıştır.
Bu kapsamda, farklı oranlarda doğal zeolit ile karıştırılmış çimento katkısının kil
zeminlerin şişme potansiyeli ve dispersibilite karakteristikleri üzerindeki etkisi
araştırılmıştır. Çimento yüzdesi (%3) sabit tutularak farklı yüzdelerde doğal zeolit kuru
ağırlığın yüzdesi olarak (% 1, 3, 6, 10, 15 ve 20) dört farklı kil zemin numuneleri ile
karıştırılmıştır. Öncelikli olarak zemin numunelerinin fiziksel özellikleri belirlenmiş ve
daha sonra da kompaksiyon karakteristiklerinde sıkıştırılarak hazırlanan katkılı ve
katkısız örnekler üzerinde; şişme yüzdesi, şişme basıncı, serbest basınç, dağılma ve iğne
deliği deneyleri gerçekleştirilmiştir. Dayanım deneyleri sonucunda kil tipine ve kür
süresine bağlı olarak dayanım parametrelerinde önemli artışlar belirlenmiştir. Sonuç
olarak, dispersif özelliğe ve şişme potansiyeline sahip bu kil zemin numunelerin
çimento ve doğal zeolit karışımı ile etkili bir şekilde iyileştirilebileceği görülmüştür.
In Geotechnical engineering applications in the project area soils in some cases,
quality is not a desirable feature. They might be weak, expanable, in highly
compressible and permeable. Because expansive and dispersive soils damage in
engineering structures, extensive studies on using additives to ameliorate the effects of
these soils have been conducted. In the previous studies have been evaluated in terms
of swelling or dispersibility. In this study, as a different from other studies, the effect
of cement and zeolite (natural pozzolana) has been searched on swelling, dispersibility
and strenght characteristics of clay soils that having high sweeling potential and
dispersibility characteristic which is belongs to province of Afyon and Urfa.
In this context, the effect of cement and natural zeolite additives on the characteristic of
dispersibility and swelling potential of clay soils were investigated. Fixed percentage of
cement (3%), plus different percentages of natural zeolite (1, 3, 6, 10, 15, and 20 %)
were mixed with four different clay soil samples. First, the physical properties of the
soil samples were determined. Next, the swell percentage, swell pressure, uniaxial
compression test, crumb and pinhole tests were performed on samples with and without
the additive by compressing the sample to achieve standard Proctor compaction
characteristics. It was determined that strength parameters improved on uniaxial test
result depending on clay type and curing time. As a result of this study, it is shown that
these clay soil samples with swelling potential and dispersive characteristics can be
effectively improved using natural zeolite combined with cement.
2017-03-27T06:34:30Z
2017-03-27T06:34:30Z
2012-05
2012
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1000
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1110
2017-11-17T01:00:16Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-11-16T11:59:14Z
urn:hdl:11684/1110
Kaynak kısıtlı inşaat projeleri süre-gider eniyilemesinde karşılaştırmalı melez-metasezgisel yöntem seçimi
Albayrak, Gülçağ
Özdemir, İlker
TR14426
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Kaynak Kısıtlı Proje
Metasezgisel Algoritmalar
Proje Planlama
Süre-gider Eniyilemesi
Time-cost Trade-off
Resource Limited Project
Metaheuristic Algorithms
Project Planning
Bir inşaat projesinin başarısını belirleyen en önemli unsurların başında, öngörülen
zaman ve bütçe dahilinde tamamlanabilmesi gelmektedir. Projelerin hayata geçirilmesinde
gerekli olan tüm kaynakların (işgücü, malzeme, makine, ekipman vs.) kısıtlı olarak
bulunduğu bilinmektedir. Yalnızca maddi kaynakların değil, aynı zamanda sürenin de
kısıtlı oluşu süre-gider ilişkisi olarak tanımlanan kavramın temelini oluşturur. Süre ve gider
arasında bir denge kurulabilmesi projenin planlama aşamasındaki kritik noktalardan biridir.
Bu iki proje ögesinin kısıtlar nedeniyle birbiriyle çelişmesi, eniyileme olarak adlandırılan
tekniklerin geliştirilmesine öncülük etmiştir. Eniyileme, farklı çözümler içerisinde amaca
en uygun olanını elde etmeye yönelik çalışmalardır.
Geçmişte süre-gider eniyilemesi yalnızca geleneksel olarak nitelendirilen bir takım
deterministik yöntemler ile yapılmaktayken, günümüzde daha güncel stokastik yöntemler
de kullanılmaya başlanmıştır. Geleneksel yöntemlerin karmaşık problemlerde çözüme
ulaşmaktaki yetersizliği nedeniyle geliştirilen bu yeni teknikler toplu halde metasezgisel
algoritmalar olarak isimlendirilmektedir. Metasezgisel algoritmalar sunduğu çözümler
bakımından her zaman en iyiyi garanti altına almamakla birlikte en iyiye yakınsama
özelliğine sahiptir. Çoğunlukla doğadan esinlenerek geliştirilen metasezgisel algoritmaların
pek çok türü bulunmaktadır.
Bu tez çalışması kapsamında süre-gider eniyilemesinin teorik altyapısı ortaya
konularak probleme yönelik çeşitli çözüm teknikleri sunulmuştur. Öncelikle geleneksel
yöntemlerden serim akış algoritması ve analitik yöntem ile yaklaşım geliştirilmiştir.
Ardından metasezgisel algoritmalardan genetik algoritma ve parçacık sürü optimizasyonu
probleme uygun şekilde modellenerek bilgisayar programında kodlanmıştır. Tezin amacı,
süre-gider eniyilemesi probleminin çözümüne yönelik tekniklerin geliştirilmesi ve
karşılaştırmalar yaparak farklı özellikteki uygulamalarda uygun yöntemin seçimini
göstermektir.
The completion of a project within the estimated time and budget is one of the most
important factors for determining the success of a construction project. It is known that, all
the resources (labour, materials, machinery, equipment etc.) required by the projects are
limited. Not only the limited material resources, but also limited duration of the project are
the basis of the concept defined as time-cost relationship. Balancing of duration and
expenditure is one of the critical points in the planning steps of the project. The
contradiction between these two elements leads to the development of techniques called
optimization. Optimization is aimed to achieve the most appropriate one in different
solutions.
In the past, time-cost trade-off was only executed with a number of deterministic
methods defined as traditional; however more current stochastic methods are being used
nowadays. These new techniques, which are developed due to the inadequacy of the
conventional methods to solve the complex problems, are called metaheuristic algorithms.
Even though metaheuristic algorithms do not assure the best through the solutions for
every time, they have the feature of convergence to the best. There are many types of
metaheuristic algorithms which are developed with mostly inspiration from the nature.
Within the scope of this thesis, the theoretical background of time-cost trade-off is
presented and various solution techniques for the problem are presented. First of all, the
approach has been developed by network flow algorithm and analytical method from
traditional methods. Then, genetic algorithms and particle swarm optimization are
modelled properly according to the problem and coded in the computer program. The aim
of the thesis is to develop and compare techniques for solving time-cost trade-off problem
and show the choice of the appropriate method in different applications.
2017-11-16T11:59:14Z
2017-11-16T11:59:14Z
2016-12
2017
doctoralThesis
http://hdl.handle.net/11684/1110
tur
info:eu-repo/semantics/restrictedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1124
2017-11-17T01:01:40Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-11-16T11:59:49Z
urn:hdl:11684/1124
Aşırı konsolide killerin dayanım özellikleri
Bilici, Hakan
Okur, Derviş Volkan
TR20533
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Aşırı Konsolide
Kil
Kayma Dayanımı
Örselenmiş
Örselenmemiş
Overconsolidated
Clay
Shear Stress
Disturbed
Undisturbed
Bu tez kapsamında, İstanbul’un çeşitli bölgelerindeki sahalardan ve farklı derinliklerden alınan aşırı konsolide killerin; kesme kutusu, serbest basınç, konsolidasyon ve üç eksenli basınç deneyleriyle dayanım özellikleri belirlenmiştir. Zeminlerin göçme oluşmadan karşı koyabileceği en büyük kayma gerilmesi değeri, zeminin kayma direnci(dayanımı) olarak tanımlanmaktadır. Kayma gerilmesi, en büyük değere ulaştıktan belirli bir süre sonra deformasyon artmasına rağmen değişmeyen sabit bir değer alır, bu değere rezidüel yada kalıcı kayma direnci denilmektedir. Kayma direnci, kohezyon ve içsel sürtünme açısı denilen kayma parametrelerinden oluşur ve zeminin mukavemeti, daneler arasındaki kohezyona ve daneler arasındaki sürtünme direncine bağlıdır. Kohezyon, gerilmeden bağımsız, zeminin cinsine ve mineralojisine bağımlı bir parametre iken, sürtünme direnci efektif gerilmeye bağımlı bir parametredir. Bir zemin tabakası üzerine, şu anda etkiyen yük o tabaka üzerinde etkimiş en yüksek konsolidasyon basıncına eşitse o tabaka için normal konsolide olmuş kil denir. Diğer taraftan kil tabakası üzerine, şu anda etki eden efektif düşey basınç o kil tabakası üzerine geçmişte etkiyen basınçtan az ise o kil tabakası için aşırı konsolide olmuş kil denmektedir. Bu çalışmada, aşırı konsolide killerin endeks özelliklerine bağlı, kayma ve kalıcı kayma direnci parametreleri karşılaştırılmış ve laboratuvarda yoğrulma sonucu oluşturulan örselenmiş numunelerin dayanım parametrelerine etkisinin tespiti yapılmıştır. Numunelerin örselenmesi kayma dayanımını düşürmektedir.
In this thesis, resistance specifications of overconsolidated clays taken from different locations and depths in Istanbul are determined by shear box test, nonconfined compression test, consolidation and triaxial compression test. Shear resistance of the ground is determined as the maximum shear stress value without occurrence of any collapse. After shear stress reached its maximum value, it remains at a constant value after even though increase in deformation and this constant value is called as residual or permanent shear resistance. Shear resistance which is composed of parameters namely cohesion and inertial friction angle, depends on soil strength, cohesion between grains and friction resistance between grains. The cohesion is a parameter that depends on the type of soil and minerology of soil but it is independent from stress, while friction resistance is a parameter that depends on effective stress. If the current active load on a ground layer is equal to the maximum consolidation pressure acted on this layer, this layer called as normal consolidated clay. On the other hand if the effective vertical pressure acted on the clay layer is less than the acted pressure on this layer in the past, this clay layer is called as overconsolidated clay. In this study, parameters of the shear and the permanent shear resistance depending on the index properties of overconsolidated calys are compared and the effect on the resistance parameters of disturbed samples obtained by kneading is detected. The disturbance of the samples decreases shear resistance.
2017-11-16T11:59:49Z
2017-11-16T11:59:49Z
2017-02
2017
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1124
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1139
2017-11-18T01:00:24Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-11-17T05:30:16Z
urn:hdl:11684/1139
Yapısal düzensizliğe sahip çelik yapılarda viskoz sönümleyici etkilerinin araştırılması ve yeni bir bağlantı tipi önerisi
Hiçyılmaz, Murat
Gönen, Hasan
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Çelik Yapılar
Viskoz Sönümleyiciler
Sönümleyici Konfigürasyonları
Yapısal Düzensizlikler
Optimum Dağılım
Steel Structures
Viscous Dampers
Damper Configurations
Structural Irregularities
Optimum Distribution
Sismik izolasyonun temel hedefi, yapıya gelen dinamik etkilerin sönümleyici araçlar yardımıyla tamamen ya da büyük ölçüde ortadan kaldırılması ve yapı güvenliğinin sağlanmasıdır. Geleneksel güçlendirme yöntemlerinde sismik performansın arttırılması genel anlamda rijitlik artışı ile mümkün olmakta, bu da yapıya gelen dinamik yüklerin artmasına sebep olmaktadır. Pasif sismik kontrol sistemlerinden viskoz sönümleyiciler, yapılarda oluşabilecek kalıcı hasarların önüne geçerek yapıları dinamik etkilerden korurlar, can ve mal güvenliğini garanti altına alırlar. Son yirmi yılda farklı ülkelerde geniş bir uygulama alanı bulmuş olsalar da ülkemizde henüz yaygın olarak kullanılmamaktadır.
Bu çalışmada, çeşitli yapısal düzensizlikleri ve süreksizlikleri bulunan çelik çerçevelere ve üç boyutlu modellere yapılan viskoz sönümleyici ilavesinin, modellerin dinamik davranışlarını ne oranda iyileştirdiği incelenmiştir. Bununla beraber yeni bir konfigürasyon önerisi yapılmıştır.
Birinci uygulamada, farklı konfigürasyona (bağlanma geometrisine) sahip viskoz sönümleyiciler ele alınarak bu farklılıklarının sismik performansı nasıl etkilediği ve yeni önerilen konfigürasyonun ne derece verimli olduğu incelenmiştir. İkinci uygulamada, burulma düzensizliği görülen çelik yapılara viskoz sönümleyici ilavesinin olumlu ve olumsuz etkileri incelenmiştir. Üçüncü uygulamada, geri çekme düzensizliği bulunan iki adet çelik çerçeveye viskoz sönümleyiciler ilave edilmiş, uniform dağılım ve optimum dağılım sonucu elde edilen veriler karşılaştırılmıştır. Dördüncü uygulamada ise viskoz sönümleyici ilave edilmiş kısmi dolgu duvarlı çelik çerçevelerin sismik performansı incelenmiştir. Dolgu duvar süreksizlikleri ile ortaya çıkan düzensizlik durumları, viskoz sönümleyici ilavesi ile ortadan kaldırılmaya çalışılmıştır.
The main goal of seismic isolation is to eliminate the dynamic effects to structure as completely or largely and to ensure that structural safety by using damping devices. Generally increasing the seismic performance in conventional retrofit methods is feasible by increasing the stiffness and this leads to increase the dynamic loads on the structure. Viscous dampers which are passive seismic control systems are protects the constructions from dynamic effects and prevent permanent damages that can occur on the structures and they guaranteed the safety of life and property. Although they have found wide application areas in variety of countries over the past two decades, they have not been used widely in our country.
In this study, it was investigated that the addition of viscous dampers to steel frames and three-dimensional models with various structural irregularities and discontinuities how could be improved the dynamic behavior of the models. In addition a new configuration proposal was suggested.
In the first application, viscous dampers with different configurations (fixation) were examined to see how these variations affect the seismic performance and how efficient the newly proposed configuration. In the second application, the effects of viscous dampers on steel structures with torsional irregularities are investigated. In the third application, viscous dampers are added to the two steel frames with set-back irregularities, data obtained from uniform and optimum distribution are compared. In the fourth application, the seismic performance of with viscous damper added steel frames with partial infill walls were investigated. The irregularities due to infill wall discontinuities are tried to remove by the addition of viscous dampers.
2017-11-17T05:30:16Z
2017-11-17T05:30:16Z
2017-01
2017
doctoralThesis
http://hdl.handle.net/11684/1139
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1185
2017-12-12T01:00:47Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-12-11T07:04:54Z
urn:hdl:11684/1185
Büyük kentlerdeki gerekli gar sayısının belirlenmesi ve Bursa örneği
Aydın, Bora
Bilgiç, Şafak
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Bursa - Yenişehir Hızlı Tren Projesi
Yüksek Hızlı Tren Gar Yapıları ve Konumlandırılması
Analitik Hiyerarşi Prosesi
Yer Seçimi
Bursa - Yenisehir High Speed Train Project
Construction and Positioning of The High-Speed Train Station
Analytic Hierarchy Process
Site Selection
Sürekli büyüyen ve gelişen şehirlerde yaşanabilir kent ortamlarının yaratılması için ulaşımı etkileyen öğelerin bir arada planlanması 21. yüzyılın vazgeçilmez koşulu olarak belirmektedir. Ulaşım ağları, araç türleri, işletim sistemleri, güzergahlar ve daha birçok etken kentsel ulaşım sistemini etkilemektedir. Toplum ihtiyacına cevap verebilmek için ulaşım, “erişilebilirlik” kavramının önemli bir bileşeni olarak görülür. Olgun bir kentsel ulaşım altyapısı ile erişilebilirlik öğesinin beraber düşünülmesi gerektiğinden bölgeler arasında rasyonel bir ilişkinin kurulabilmesinde şehir içi toplu taşıma sistemi ile entegre olmuş hızlı tren istasyon ve gar yapıları önemli rol oynamaktadır. Bu çalışmada öncelikle yüksek hızlı trenin tarihsel gelişimi, dışsal faydaları, Avrupa ve Dünya genelindeki yüksek hızlı tren hatlarının durumu, Avrupa‟daki istasyon ve gar yapılarının tipik tasarımları incelenerek yüksek hızlı tren gar ve istasyon yapılarının konumlandırılması ve bu hususa etki eden ana unsurlar üzerinde durulmuştur. Ayrıca Bursa şehrinin genel ulaşım altyapısı ve Bursa‟da konumlandırılacak YHT garının genel durumu değerlendirilmiştir. Daha sonra Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) yöntemi kullanılarak, yer seçim kriterleri üzerinden, hızlı tren garı yapılması planlanan yerler arasından en uygunu seçilmeye çalışılmıştır.
One of the items that affect the transportation planning for the creation of livable urban environments in the 21st century appears as an indispensable condition in constantly growing and developing cities. Transportation networks, vehicle types, operating systems, itineraries and many other factors affect the urban transport system. In order to respond to community needs, "Accessibility" concept is seen as an important component for transportation.The accessibility shoud be considered necessary together with a mature urban transport infrastructure. The region's high-speed train station and station structures are required together with a mature element of accessibility to urban transport infrastructure plays an important role. In this study it‟s been focused of the first high-speed historical development of the railway and external benefits, the status of high-speed train line in the world and Europe, the positioningof the high-speed train station and the station building by examining the typical design of the stations and station structures in Europe and main factors affecting this issue.In addition, overall transport infrastructure of the city of Bursa and the general state of the high speed station which will be located in Bursa has been evaluated. Then Analytic Hierarchy Process (AHP) method was used as a selection criteria for the most suitable place selection of the planned high-speed train station.
2017-12-11T07:04:54Z
2017-12-11T07:04:54Z
2015-12
2015
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1185
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1186
2017-12-12T01:00:29Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-12-11T07:04:57Z
urn:hdl:11684/1186
Otoparklarda kullanılan yeni teknolojilerin Türkiye’de uygulanabilirliğinin araştırılması
Çiçek, Cebrail
Bilgiç, Şafak
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Otopark Problemi
Otopark Türleri
Otopark Yönetimi
Otopark Uygulama Maliyeti
Trafik Tıkanıklığı
Mudanya Feribot İskelesi
Parking Facility Problem
Parking Facility Types
Parking Facility Management
Parking Facility Operation Cost
Traffic Jam
Mudanya Ferryboat Landing
Ekonominin gelişmesi, nüfusun artması, yaşam standartlarının karmaşık hale gelmesi ve ihtiyaçların karşılanması gerekliliği her ailede araç sahipliği isteğinin oluşmasına neden olmaktadır. Bu istek taşıt sayısının artmasına neden olmakta ve kent merkezlerindeki trafiği durma noktasına getirerek yaşamı olumsuz yönde etkilemektedir. Alt yapı yetersizliği ve arazilerin verimsiz kullanılması sonucu ortaya çıkan otopark problemi trafikteki tıkanıklığın sebebi olarak karşımıza çıkmaktadır. Otopark problemi, günümüze kadar çeşitli yöntemlerle çözüme kavuşturulmaya çalışılsa da taşıt sayısının sürekli artması ve toplu taşımayı teşvik edecek stratejilerin geliştirilememesi, çözümü tam olarak sağlanmış bir problem olmasını imkânsız hale getirmektedir. Sürücülerin gitmek istedikleri yerlerde otopark ihtiyaçlarını karşılamaları ve trafikteki sirkülasyonu olumsuz etkilememeleri için yerel yönetimler tarafından yönlendirme desteği verilerek ve kapasite arttırmayı amaçlayan teknolojiler kullanılarak kent yaşamının sürdürülebilirliği sağlanabilmektedir. Teknolojinin gelişmesi otopark problemini çözüme kavuşturma konusunda farklı fikirlerin ortaya çıkmasını zorunlu hale getirmiş ve otopark konusunda yeni bir sektörün oluşarak piyasada önemli çalışmaların yapılmasını sağlamıştır.
Bu çalışmada, otopark türlerinin, otopark probleminin, trafik tıkanıklığının ne olduğu konusunda bilgi verilerek otopark probleminin çözümüne yönelik stratejiler, otopark tesislerinde kullanılan teknolojik imkânlar, otopark yönetmeliği ve otopark tesis maliyetine etki eden faktörler üzerinde durulmuştur. Bursa Mudanya Feribot iskelesi otoparkı uygulama alanı olarak ele alınmış ve 2500 m2 alana açık otopark, lift tipi otopark, dönme dolap tipi otopark, puzzle tipi otopark ve çok katlı otopark yapılması durumunda yatırım maliyetleri ve işletme maliyetleri karşılaştırılmış ve kâr durumu değerlendirilmiştir. Tüm otopark türlerinin Fayda Maliyet oranı 1’den büyük çıktığı için yapılabilir yatırımlardır. Çalışma sonucunda, 2500 m2 alana yapılacak otopark türlerinden maksimum kapasiteye sahip katlı otoparkın Net Bugünkü Değeri diğer otopark türlerine göre en yüksek değer olarak elde edilmiş ve en kârlı otopark türü olarak belirlenmiştir.
Development in economy, increase in population, complexity of life standards and requirement to meet the needs caused a desire for car ownership in every family. This desire causes an increase in the number of vehicles travel on roads and it makes driving in city centers very difficult and so affects the life in cities negatively. Insufficiency in infrastructure and inability to use the lands effectively are the reasons of traffic jam. Although the parking facility problem is tried to be addressed in various methods and ways, increase in the number of vehicles and inability to create strategies to incentivize public transportation made it impossible to solve this problem completely. There are some technological possibilities provided by local authorities to give direction support and to increase capacity so that the drivers will not have parking problem in cities they drive to and will not affect the traffic circulation negatively. Technological developments helped different ideas to occur that aim to solve the parking problem. Also they caused the creation of a new sector, which contributed to the solution of this problem with conducting important studies.
This study aims to gather information on parking facility types, parking problem and traffic jam together. It will examine the strategies that can be used to solve this problem, technological possibilities that are used in parking lot facilities, parking regulations, and factors that have effects on the cost of parking lot facility. Bursa Mudanya Ferryboat Dock’s parking facility case is elaborated in the thesis. The investment and the operation costs of different types of parking projects are compared and their profitability is evaluated assuming daily price plan: 2500 m2 traditional open air parking, lift-type parking, ferris wheel-type parking, puzzle-type parking and multi-level parking facilities. These 5 types of parking can be made because of benefit cost ratio of all types found greater than 1. As a result, Net Present Value for multi-level parking which has maximum capasity was obtained higher than the other types of parking and this type of car parks has been determined the most profitable type.
2017-12-11T07:04:57Z
2017-12-11T07:04:57Z
2015-12
2015
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1186
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1201
2017-12-12T01:01:06Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-12-11T07:09:37Z
urn:hdl:11684/1201
Dolgu duvarların deprem etkisi altında düzlem içi ve düzlem dışı davranışlarının araştırılması
Albayrak, Uğur
Ünlüoğlu, Eşref
TR13857
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Dolgu Duvar
Eşdeğer Basınç Çubuğu
Sonlu Elemanlar
Infill Wall
Equivalent Strut
Finite Element Method
Türkiye’deki betonarme binaların çoğunda, boşluklu tuğladan oluşan dolgu
duvarlar yapısal olmayan bölme duvar olarak kullanılmaktadır. Yapısal olmayan elemanlar
olarak kullanıldıkları için, dolgu duvarların bina davranışına yaptıkları katkı tasarım
aşamasında iyi bilinmemektedir. Depremlerden sonra yapılan incelemeler, yapısal olmayan
elemanların binanın yanal kapasitesine yararlı yönde etki ettiklerini ortaya çıkarmıştır.
Yapılan bu tezde, boşluklu tuğla dolgu duvarların betonarme binaların yanal
davranışına olan katkısı incelenmiştir. Bu amaçla, farklı açıklıklara sahip üç adet 3-D
betonarme bina durum çalışması olarak seçilmiştir. Altı katlı simetrik kalıp planına sahip
bu bina modelleri; çıplak yani dolgu duvar olmayan bina, değişik dolgu duvar
yerleşimlerine sahip binalar ve dolgu duvarların eşdeğer basınç çubuğu olarak
modellendiği binalar olarak sınıflandırılmış, yapılan deprem tepki spektrumu analizleri
sonucu en uygun ve doğru sonuç veren dolgu duvar modelleri önerilmiştir.
In Turkey, in most of the reinforced concrete buildings, hollow masonry infill walls
are used as non-structural partition walls. Since infill walls used as a nonstructural
member, during design stage, their contribution to overall building behavior is not well
known. Observations made after the earthquakes revealed that these non-structural
elements had beneficial effects on the lateral capacity of the building.
In this thesis, the contributions of the hollow masonry infill walls to the lateral
behavior of mid-rise reinforced concrete buildings are investigated. For this purpose, three
3-D different building models which are same on plan are chosen as case studies with
different bay length. The cases that were investigated are the bare model, different infill
walled models (different arrangement) and different equivalent strut models. Earthquake
spectrum analyses to determine the effect of each parameter, maximum pick
displacements, global drift ratios, base shear and moments are computed for each case. The
most suitable approaches are proposed to model infill walls in reinforced concrete
buildings.
2017-12-11T07:09:37Z
2017-12-11T07:09:37Z
2016-06
2016
doctoralThesis
http://hdl.handle.net/11684/1201
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1220
2017-12-12T01:00:37Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-12-11T07:10:38Z
urn:hdl:11684/1220
Tarım alanlarında buharlaşmayı azaltıcı rüzgar perdesi doğrultusu tayini
Yılmaz, Buket Gül
Tozluk, Hasan
TR55515
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Rüzgâr Perdeleri
Kuraklık
Buharlaşma
Terleme
Rüzgâr Yönü
Windbreaks
Drought
Evaporation
Transpiration
Wind Direction
Kuraklık veya yarı kuraklık yaşayan bölgelerde su kaynaklarının korunması kurak
periyotların atlatılması için önem kazanır. Artan su talebine karşılık çeşitli nedenlerden
dolayı su kaynakları ve dolayısıyla su miktarı hızla azalır. Bu nedenle sahip olunan su
varlığının verimli bir şekilde kullanılması ve su kayıplarının en aza indirilmesi gerekir. Su
kayıplarını önlemenin çeşitli yollarından bir tanesi de buharlaşma miktarının azaltılmasını
sağlamaktır. Çünkü buharlaşma, su kayıplarına neden olan birçok faktör arasında en
önemlilerinden biridir. Türkiye’de yıllık ortalama yağışın yarısından fazlası bitkilerden,
toprak ve su yüzeylerinden buharlaşarak atmosfere geri dönmektedir. Buharlaşma miktarının
azaltılmasında en etkili yollardan birisi de rüzgâr perdeleridir.
Bu çalışma, tarımsal alanlarda toprak ve bitkilerden buharlaşma yoluyla gerçekleşen
su kaybını en aza indirebilmek için rüzgâr perdelerinin hangi doğrultuda yapılması
gerektiğini tespit edebilmek amacıyla yapıldı. Bu amaçla Eskişehir Meteoroloji Bölge
Müdürlüğünde bulunan 17126 nolu istasyondan 2007-2010 ve 2012-2014 yılları arasında
olmak üzere toplam yedi yıla ait saatlik rüzgâr yönü verileri alındı. Aynı istasyonda
buharlaşma ölçümleri olmadığı için Eskişehir’i temsilen 17123 nolu istasyondan günlük
buharlaşma verileri alındı. Ayrıca Eskişehir Meteoroloji Bölge Müdürlüğünden Muttalip
bölgesinin 2014 yılına ait günlük buharlaşma ve dakikalık rüzgâr yönü verilerine ulaşılarak
değerlendirildi. Yıllara ve aylara göre en fazla buharlaşmaya neden olan rüzgârların hangi
yönlerden estikleri tespit edildi. Bu yönlerden buharlaşmayı azaltacak rüzgâr perdeleri için
en uygun doğrultu belirlenmeye çalışıldı.
Elde edilen sonuçlar yorumlandığında genelde şehir merkezine yakın düz alanlarda
uygun rüzgâr perdesi doğrultusunun kuzey-güney doğrultusunda olduğu sonucuna varıldı.
Muttalip bölgesi için ise bu doğrultunun kuzey-güney doğrultusundan doğuya doğru 2,8°
sapma gösterdiği görüldü. Eğer uygulamada bu doğrultular dikkate alınarak rüzgâr perdeleri
yapılırsa özellikle kurak dönemlerde toprak ve bitkilerin su kayıpları azalacağından su
tüketimleri de azalacaktır.
The protection of water resources gains importance for overcoming dry spelt in arid
and semi-arid regions. In spite of increasing water demand, water resources and
consequently amount of water have decreased rapidly due to various reasons. Hence, the
existing water should be used as efficiently and water losses should be minimized. One of
the different ways of preventing water losses is to reduce amount of evaporation. Because,
evaporation is the one of most important among several factors causing water loss. More
than half of the average annual rainfall in Turkey have returned to atmosphere by evaporating
from plants, surface of soil and water. Windbreaks are the one of the most effective ways to
reduce amount of evaporation.
This study was carried out to determine direction of windbreaks in order to minimize
water loss occuring by means of evaporation from soil and plants in agricultural area. For
this purpose, the hourly wind direction data measured number 17126 station, which are
belonging to between the years of 2007-2010 and 2012-2014, for Eskisehir were supplied
from Eskisehir Meteorology Directorate. Because of the fact that, the evaporation
measurement was not carried out in this station, the daily evaporation data representing
Eskisehir were taken from number 17123 station. Also, the daily evaporation data and the
minute wind direction data, which are belonging to year of 2014 for Muttalip area were
provided from Eskisehir Meteorology Directorate. The directions of winds causing
maximum evaporation was investigated according to years and months. Analyzing these
directions, optimum direction for windbreaks reducing evaporation was determined.
It is found out from results obtained by analysis that the optimum direction of
windbreaks is north-south direction for flat areas close to Eskisehir City Center, on the other
hand it deviates from north-south direction to east direction at an angles of 2.8 degrees for
Muttalip area. It can be concluded that consideration of these directions during application
of windbreaks reduces water losses of soil and plants especially in dry spell and
correspondingly water consumptions are decreased.
2017-12-11T07:10:38Z
2017-12-11T07:10:38Z
2015-12
2015
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1220
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1238
2017-12-12T01:01:14Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-12-11T07:11:42Z
urn:hdl:11684/1238
Kendi kendini temizleyen endüstriyel atıklı betonlar
Ünal, Serdal
Cabnaz, Mehmet
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Kendi Kendini Temizleyen Beton
Fotokataliz
Titanyum Dioksit
Yüksek Fırın Cürufu
Uçucu Kül
Sepiyolit
Self Cleaning Concrete
Photocatalysis
Titanium Dioxide
Blast Furnace Slag
Fly Ash
Sepiolite
Doğal veya antropojenik (insanların neden olduğu) kirletici kaynaklar sebebi ile
üzerine gelen organik bileşikleri, yapısında bulunan fotokatalizör ile parçalayan betonlar
kendi kendini temizleyen betonlar olarak adlandırılmaktadır. Bu çalışmada kendi kendini
temizleyen endüstriyel atıklı betonların mekanik ve fiziksel özellikleri incelenmiştir.
Betonlarda endüstriyel atık olarak; uçucu kül, yüksek fırın cürufu ve sepiyolit malzemeleri
kullanılmıştır. Fotokatalizör malzeme olarak ise titanyum dioksit (TiO2) kullanılmıştır.
Yapılan deneysel çalışmalarla en iyi mekanik ve kendi kendini temizleme performansı
gösteren atık ve TiO2 oranlarının belirlenmesi amaçlanmıştır.
Deneylerde, kullanılan çimento miktarının % 0, % 10, % 20 ve % 30 oranında
çimento yerine ikame edecek olan endüstriyel atıklar ve çimento miktarının % 0, % 1, % 3,
% 5 oranında TiO2 kullanılarak 15×15×15 cm boyutlarında küp numuneler üretilmiştir. Taze
beton deneyi olarak çökme (slump) deneyi yapılmıştır. Ardından numuneler 28 gün standart
kür ortamında bekletilmiştir. Sertleşmiş beton özelliklerinin belirlenmesi için birim ağırlık,
ultrases geçiş hızı ve basınç dayanımı deneyleri yapılmıştır. Ayrıca numunelerin dinamik
elastisite modülleri de hesaplanmıştır. Kendi kendini temizleme deneyleri olarak da İtalyan
UNI 11259 standart’ında belirtilen Rhodamine-B deneyi ve ek olarak da Phenantroquinone
deneyi yapılmıştır. Bazı numunelerde XRF deneyi yapılarak numunelerin kimyasal analizi
yapılmıştır.
Deney sonuçlarına göre kendi kendini temizleyen endüstriyel atıklı betonlar’da
endüstriyel atık miktarının artması genel olarak basınç dayanımını düşürürken, kendi
kendini temizleme özelliğine olumlu veya olumsuz bir etkisi görülmemiştir. Endüstriyel
atıkların kullanılmasının ekonomik ve çevresel faydaları göz önüne alındığında kendi
kendini temizleyen betonlarda % 10’a kadar olan kullanımın yararlı olacağı
düşünülmektedir. Deneyler sonucunda 28 günde maksimum % 76,06 gibi bir renk açılma
yüzdesinin yakalandığı kendi kendini temizleyen betonlarda en iyi fotokataliz performansını
% 5 oranında TiO2 içeren betonlar vermiştir.
Concrete decomposing the organic compounds on because of natural or
anthropogenic (due to human being) contaminating sources with photocatalysis existing in
its structure is called self-cleaning concrete. In this study, the self-cleaning concrete with
industrial waste has been searched from the point of mechanic and physical characteristics.
Fly ash, blast furnace slag and sepiolite materials has been used as industrial waste in
concrete. Titanium dioxide (TiO2) has been used as photocatalysis material. Waste showing
the best mechanic and self-cleaning performance and (TiO2) values have been aimed in
experimental studies.
0 %, 10 %, 20 % and 30 % industrial wastes instead of concrete and 0 %, 1 %, 3 %,
5 % TiO2 out of the whole concrete used in the tests have been used and cube samples with
the dimensions of 15×15×15 cm have been made. Slump test has been made as fresh concrete
test. Then the samples vave been made to stay in standard cure enviroment for 28 days. Unit
weight test, ultrasonic pulse velocity test and compressive strength test have been performed
to find out the hardened concrete properties. Besides this, dynamic modulus of elasticity of
the samples have been calculated. Rhodamine-B test in Italian UNI 11259 standard and
additional Phenantroquinone test have been performed as self-cleaning test. XRF test also
has been made on some of the samples for the chemical analysis.
Test results show that supersizing the industrial waste in the self cleaning concrete
with industrial waste generally decreases the compressive strength but has not affected the
self cleaning property positive or negative. Regarding the usage of industrial wastes from
the point of economic and environmental benefits, the % 10 use of the self cleaning concrete
is considered to be useful. The best photocatalysis performance has showed in the concrete
having TiO2 among the self cleaning concretes after the 28-day waiting period with
maximum 76,06 % colour brightening value.
2017-12-11T07:11:42Z
2017-12-11T07:11:42Z
2015-10
2015
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1238
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1228
2017-12-12T01:00:39Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2017-12-11T07:11:00Z
urn:hdl:11684/1228
Eğilme ve eksenel basınç etkisindeki çelik elemanların yanal burulmalı burkulma momenti katsayılarının araştırılması
Eryılmaz, Meltem
Ünlüoğlu, Eşref
TR15703
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Yanal Burkulma
Burulma
Stabilite
Kiriş-kolon
I Kesit
Lateral Buckling
Torsion
Stability
Beam-column
I Section
Eğilme momenti ve eksenel basınç kuvveti etkisindeki elemanlar, simetri düzleminde
eğilmeye maruz kaldıklarında, kesitteki en kritik lifin gerilmesi malzemenin izin verdiği
gerilmeyi geçtiğinde eleman göçme durumuna ulaşabileceği gibi, düzlem dışı yanal yer
değiştirme ve dönme yaparak oluşan burkulmadan dolayı da göçmeye ulaşabilirler. Bir
stabilite problemi olan bu davranış, yanal burulmalı burkulma olarak adlandırılmaktadır. Bu
çalışmada iki eksene göre simetrik kesitli çelik elemanların eğilme momenti ve eksenel
basınç kuvveti altındaki yanal burulmalı burkulma yükünün hesabında kullanılan moment
katsayıları incelenmiştir. LTBeamN ve ABAQUS sonlu elemanlar programları kullanılarak
IPE100, IPE 120, IPE 160, IPE 180, IPE 220, IPE 270, IPE 330 ve IPE 400 kesitli çelik
profillerin 11 değişik açıklık boyu ve 8 genel yükleme durumu için kritik elastik yanal
burulmalı burkulma yükleri hesaplanmıştır. Eğilme momenti ve eksenel kuvvet altındaki
elemanların yanal burulmalı burkulma yükünün hesabı için literatürde verilen parametrik
denklemler kullanılarak çelik yapı elemanlarında karşılaşılabilecek 6 genel yükleme durumu
için moment dağılım katsayıları önerilmiştir.
Structural members under bending and axial compression may fail when the stress
of the most critical fiber in the cross-section reaches allowable stress of the material or may
fail due to buckling by deflecting laterally and twisting non-uniformly. This behavior is
called lateral torsional buckling. In this paper, the moment gradient factors for lateral
torsional buckling of beam-columns with doubly-symmetric cross sections are investigated.
Eight common cross sections as, IPE 100, IPE 120, IPE 160, IPE 180, IPE 220, IPE 270,
IPE330 and IPE 400, are studied for 11 span lengths under 8 loading cases. Elastic critical
lateral torsional buckling loads of these specimens are calculated by LTBeamN and
ABAQUS, finite element analysis (FEA) programs. The parametric equation for lateral
torsional buckling load of beam-columns given in the literature is used for investigating
moment gradient factors. As a result of the analysis, moment gradient factors for lateral
torsional buckling loads of structural members under bending and axial compression are
presented for 6 different loading cases.
2017-12-11T07:11:00Z
2017-12-11T07:11:00Z
2016-06
2016
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1228
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1258
2018-01-10T01:00:25Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2018-01-09T07:45:58Z
urn:hdl:11684/1258
Lateksin agresif ortamlardaki sertleşmiş beton ve harç özeliklerine etkisi
Tutan, Emre
Canbaz, Mehmet
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Lateks
Beton
Harç
Asit Etkisi
Sülfat Etkisi
Genleşme
Latex
Concrete
Mortar
Effect of Acid
Effect of Sulfate
Expansion
Beton özeliklerini iyileştirmek adına günümüzde beton katkısı olarak polimerlerin kullanımı oldukça yaygınlaşmıştır. Bir polimer türü olan ve doğal kauçuğun ham maddesi olan lateks, beyaz serbestçe akan bir sıvıdır ve bazı bitkilerin sütlü özüdür. Bu çalışmada beton ve harç numunelerine farklı oranlarda lateks katkısı ilave edilip elde edilen beton ve harçların dayanımları irdelenmiştir. Bunun yanında elde edilen numunelerin agresif ortamlardaki (asit, sülfat) dayanımları incelenmiştir. Yapılan deneysel çalışmalarda farklı oranlarda lateks katkısı kullanılarak en iyi performansı gösteren lateks katkı oranı belirlenmesi amaçlanmıştır.
Yapılan çalışmalarda karışıma çimento miktarının % 0, % 5, % 10 ve % 15 oranlarında lateks ilave edilerek beton ve harç numuneleri hazırlanmıştır. Numuneler su, asit ve sülfat ortamında bekletildikten sonra betonlar için basınç deneyi ve aderans deneyi yapılmıştır. Harç numuneler için kayma dayanımı tayini, yapışma dayanımı tayini, eğilme, basınç deneyleri, sülfat ve asit içerisindeki genleşme miktarı ölçümü yapılmıştır.
Deney sonuçlarına göre beton içerisine ilave edilen lateks oranı arttıkça genel olarak basınç dayanımında düşüşler gözlemlenmiştir. Aderans deneyinde ise beton içindeki lateks oranı arttıkça dayanımlar artış göstermiştir.
Asit ve sülfat etkisinde kalan beton ve harçların genel olarak dayanım kayıpları yaşadığı gözlemlenmiştir. Bunun yanında sülfat ortamında bekletilen numunelerde renk değişimleri, kılcal çatlaklar gözlemlenirken, asit etkisine maruz kalan numunelerde ise dağılmalar, beton yapısında bozulmalar gözlemlenmiştir.
In order to improve the properties of concrete it has become rather widespread the use of polymers as the additive of concrete in recent years. Latex, which is a type of polymer and is raw material of natural caotchouc, is an white colored free flowing liquid and is exrtact of some plants. In this case, it has been examined the strength of concrete and mortar as the result of adding different rate of latex additive in sample of concrete and mortar. In addition it is examined the strength of the obtained samples in aggressive environment like acid and sulfate. In experimental work carried out it is aimed to determine the best performance of the contribution rate of latex by using different rates.
In studies it was prepared concrete and mortar samples by adding to mixture 0 %, 5 %, 10 % and 15 % of cement. After holding samples in water, acid and sulfate environment, pressure and adherence test were made for concrete. For mortar samples, determination of share and adhesive strength, bending, pressure tests were made and expansion amount in sulfat and acid measurement were taken.
According to experimental results it was generally observed that compressive strengths declined while latex rate in concrete was increasing. Contrastly, in adherance experiment it observed that both the rate of latex in concrete and the strength increased have been increased.
It was observed that concrete and mortar affected by acid and sulfate lost strength in general. Also, while colour changes in samples, which had been incubated sulfate environment, were observed, disintegrations and deterioration in concrete form in samples exposed acid effect were observed.
2018-01-09T07:45:58Z
2018-01-09T07:45:58Z
2015-10
2015
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1258
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1420
2018-04-04T00:00:34Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2018-04-03T06:45:43Z
urn:hdl:11684/1420
Tarihi yapılarında kullanılan fonksiyonelliğin incelenmesi
Armağan, Kemal
Kıraç, Nevzat
TR22683
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Anıt
Tarihi Yapı
Tarihi Yapıların Sonlu Elemanlar Yöntemi ile Analizi
Restorasyon Deneyleri
Monument
Historical Buildings
Finite Element Method Analysis of Historical Buildings
Restoration Experiments
Bu çalışmada, geçmişten günümüze tarihi yapılarda kullanılan yapım teknikleri, kullanılan yapı elemanlarının özellikleri ve kullanılmış olan mühendislik ilkeleri incelenmiş. Tarihi yapıların yapısal davranışının nasıl anlaşılabileceği, yapının nasıl modellenebileceği ve orijinal yapım tekniklerine uygun olarak nasıl restorasyon yapılabileceğine dair araştırma yapılmıştır.
Ayrıca Osmanlı mimarisinin gelişimde tarihi yapıların rolü incelenmiş. Geçmişten günümüze tarihi yapılarda kullanılmış önemli bazı yapım teknikleri ve fonksiyonları araştırılmış. Tarihi yapıların hasar tespiti, malzeme ve zemin özelliklerinin belirlenmesine yönelik yapılması gereken deneysel çalışmalar, statik analiz modelinin hazırlanması ve göçme mekanizmalarının belirlenme yöntemleri araştırılmış. Tarihi yapılarda kullanılan kemer, tonoz ve kubbe elemanlarına ait özellikler SAP2000 programında oluşturulan beşer modelde incelenmiş ve bu modellere ait uç kuvvetleri ve gerilme diyagramları verilmiş ve basıklık oranının değişimine göre mesnet reaksiyonlarının değişimi analiz edilmiştir.
In this study, the main engineering principals, building techniques, structural forms abilities which are used in historical buildings from past upto now have been searched. It has been examined how to understand the structural behaviour of historical buildings, modalize and restorate this buildings with original construction methods.
On the other hand the effect of historical buiıldings on the improvement of Ottoman architecture is examined. Structural performances of some structural forms which have been used in historical buildings have been analized. Laboratory research for material and soil properties and damages of historical buildings are defined in order to establish the proper structural models. Also collapse mechanism are tried to be defined. The properties of historical buildings are modelized.These models are analysed by using SAP2000 program. Obtained results are compared with eachother and it has been found out that thereis a good agreement.
2018-04-03T06:45:43Z
2018-04-03T06:45:43Z
2012-07
2012
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1420
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1423
2018-04-04T00:00:39Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2018-04-03T06:45:49Z
urn:hdl:11684/1423
Mevcut binalardaki geri çekme düzensizliği
Çelebi, Emre
Gönen, Hasan
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Geri Çekme Düzensizliği
Düşey Geometrik Düzensizlik
Set-back Irregularity
Vertical Geometric Irregularity
Günümüzde gelişmiş inşaat teknolojilerinin de yardımıyla çok katlı yapıların yapımı mümkün hale gelmiştir. Bu yapıların depreme karşı dayanıklılığının sağlanabilmesi için tasarım ve projelendirme aşamasında oldukça dikkatli davranılmalıdır. Bu nedenle inşaat mühendisi özellikle yapısal düzensizlik durumu da varsa binanın hesabında doğru yapı modelini seçmelidir. Dünyadaki birçok yönetmelik yapıların olası bir deprem karşısındaki davranışlarının belirsizliği ve çözüm yöntemindeki yaklaşıklardan dolayı yapısal düzensizliğe sahip binalar için bir takım kısıtlamalar ve yaptırımlar öngörmektedir. Bu çalışmada düşey geometrik düzensizliklerden biri olan geri çekme düzensizliği incelenmiştir. Bunun için bilgisayar ortamında değişik şekillerde yüksek yapı modelleri üretilmiştir. Üretilen bu yapı modellerinin yatay deprem kuvveti etkisi altında yaptıkları yer değiştirmeler ve bunlara bağlı olarak katlar arasındaki rölatif deplasman farklarının oranları (ᵟi+1/ᵟi ) tablolar ve grafiklerle karşılaştırılarak incelenmiş ve sonuçlar değerlendirilmiştir. Ayrıca bu yapı modellerinin katlarındaki kolonların, iç kuvvetlerinde meydana gelen değişimler incelenmiş, sonuçlar tablolar ve grafiklerle değerlendirilmiştir. Tüm uygulamalar SAP2000 programı ile analiz edilmiştir.
Today, with the help of developed construction technologies, it is possible to construct tall multi-storey buildings. In order to achieve the resistance of these buildings against earthquake, extreme caution is needed in design and projecting stages. Therefore construction engineer should select the correct construction model especially if there is a structural irregularity. Many regulations in the world include limitations and enforcements for buildings with structural ırregularity due to their indefinite behaviors against earthquakes and approximations in solution method. In this study, set-back ırregularity which is one of the vertical geometric ırregularities is examined. For this, tall building models in different shapes were produced in computer environment. The displacements of these buildings under horizontal earthquake effect and in relation with that, the relative displacement difference ratios between storeys were comparatively examined by tables and graphs (ᵟi+1/ᵟi). Besides, the changes occurred in the internal forces of the columns in the storeys of these building models were examined and the results were evaluated by tables and graphs. All applications were analyzed by SAP2000 program.
2018-04-03T06:45:49Z
2018-04-03T06:45:49Z
2012-07
2012
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1423
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1432
2018-04-04T00:00:27Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2018-04-03T06:46:11Z
urn:hdl:11684/1432
Türkiye’de kent içi toplu taşıma sistemlerinde hizmet sistemlerinde hizmet düzeyinin belirlenmesi için bir yöntem geliştirilmesi
Barut, Hasan Barış
Bilgiç, Şafak
TR128801
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Otobüs
Hizmet
Hizmet Düzeyi
Hizmet Kalitesi
Toplu Taşıma TCRP 100
EN 13816
EN 15140
Bus
Service
Service Level
Service Quality
Transportation Services
TCRP 100 EN 13 816
EN 15 140
Artan rekabet koşulları nedeniyle, sanayi ürünlerinde olduğu gibi hizmet sektöründe de kalitenin önemi artmıştır. Herhangi bir hizmetin kalitesinin belirlenmesi, ölçülmesi somut bir değer olmadığı için oldukça zordur. Hizmet kalitesini anlamak, anlatmak ve ölçmek için sayısal olarak ifade edilebilir bulgular oldukça azdır. Hizmet kalitesini ölçmek için birçok metot uygulanmaktadır. Algılamalar soyut kavramlardır. Bu nedenle sayısallaştırılmadan değerlendirmek imkânsızdır. Düşünceler ve fikirler ancak sayısallaştırılıp somutlaştırılarak sonuca ulaşılabilir. Toplu taşıma sistemlerinde sunulan hizmet kalitesini ölçmek için birçok yöntem geliştirilmiştir. Gelişmiş ülkelerde toplu taşıma insanlar tarafından çok fazla tercih edilmemektedir. Gelir düzeyinin ve dolayısıyla araç sahipliğinin yüksek olduğu yerlerde toplu taşımanın kullanımı oldukça azdır. İnsanların özel araç yerine toplu taşımayı seçmesi için ölçüm yapılmalı ve kalite çalışmaları yürütülmelidir. Tercih edilebilirliğin başlıca şartı kalitedir. Toplu taşıma ulaşım sistemlerinde hizmet kalitesini sağlamanın başlıca yolu rahat, hızlı, düzenli, ekonomik, güvenli bir yolculuğun gerçekleştirilmesi ile mümkündür. Hizmet Kalitesi, toplu taşıma performansını ve yolcu anlayışını yansıtmaktadır. Performansı tanımlamak için, bu algılamalara karşılık gelen yolculuğun standartları tespit edilmelidir. Değerlendirmeler hem kalite ve yolculuk standartlarına göre, hem de performansa göre yapılmalıdır. Bu çalışmada öncelikle toplu taşıma sistemlerinden hizmet almış bireylerin algıladıkları ulaşım hizmeti kalitesi TRCP100, EN13816 ve TS-EN15140 standartlarına göre incelenmiştir. Hem yöntemin geliştirilmesi, hem de örnek uygulama için Antalya ili örnek çalışma bölgesi seçilmiştir. Antalya’da geniş kapsamlı anketler uygulanmıştır. Buna göre Toplu taşıma sistemlerinin hizmet kalitesini ölçmek amacı ile ülkemiz için uygun bir yöntem geliştirilmiştir.
Due to increasingly competitive market environment, the quality of the service sector increased in importance as well as industrial products. Any assessment of quality of service, is very difficult to measure whether a concrete value. Understand the quality of service, describe the findings to measure and can be expressed numerically very small. Many methods have been applied to measure the quality of service. Perceptions abstract concepts. Therefore, it is impossible to evaluate without digitization. Digitized thoughts and ideas, but the results can be achieved concretely. Public transport systems, there are many methods to measure the quality of services offered. Public transport is not too much choice by the people in developed countries. People to choose public transport instead of private cars should be made and quality studies conducted in the measurement. The main requirement of availability is preferred quality. The main way public transport systems, service quality, comfortable, quick and economical; it is possible to realize a safe journey. Quality of Service, and passengers reflect the understanding that the performance of public transport. To define the performance of these standards should be determined by perceptions of the corresponding journey. Evaluations by the standards of quality and travel, as well as performance should be based.
In this study, the first transport service quality perceived by the individuals who serve the public transport systems and alternative transportation system to investigate causes of the US-preferred TRCP100, B-examined according to EN13816 and EN15140 standards. Antalya is chosen both the development of the method and the sample application region for the study sample. Antalya is a comprehensive questionnaire. A method according to this proposal was made. In order to measure the service quality of public transport systems have been developed with an appropriate method for our country.
2018-04-03T06:46:11Z
2018-04-03T06:46:11Z
2012-02
2012
doctoralThesis
http://hdl.handle.net/11684/1432
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1437
2018-04-13T00:00:30Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2018-04-12T13:39:59Z
urn:hdl:11684/1437
Kafes sistemlerin dinamik hesabı
Budak, Emre Kıvanç
Doğan, Mizam
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Deprem
Kafes Sistemler
Mod Birleştirme Yöntemi
Düzlem Kafes Sistemler
Uzay Kafes Sistemler
Earthquake
Trusses
Modal Superposition Method
Plane Trusses
Space Trusses
Kafes sistemler deprem sonrasında hasar almaması istenen yapılarda (sanayi tesisleri, spor salonları, hangarlar vb.) kullanılırlar. Bu yapıların deprem sonrasında, gerek insanların barınmalarını sağlamaları gerekse bölgesel ve ülke ekonomisi bakımından önem arz etmeleri nedeniyle dikkatli bir biçimde tasarlanması, analiz edilmesi ve montajının yapılması gerekir.
Bu çalışmada, düzlem kafes ve uzay kafes sistem örnekleri, SAP2000 analiz programıyla ve el hesabıyla; sabit yük, zati (ölü) yükler ve deprem yükleri etkisi altında analiz edildi. Deprem yüklerinin belirlenmesinde ve modal etkilerin birleştirilmesinde, Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik (DBYBHY) 2007’den faydalanarak, mod birleştirme yöntemi kullanıldı. Analizler sonucunda ulaşılan verilerin değerlendirmesi yapıldı.
The truss systems are used in buildings (industrial facilities, sports halls, hangars, etc.) that are required to survive without damage after an earthquake. These structures must be carefully designed, analysed and assembled after the earthquake due to their importance in terms of regional and national economy.
In this study, plane and space truss examples influenced by concentrated loading, dead loadings and earthquake loadings were analysed with SAP2000 analysis program and hand calculation. Mode superposition method taking the Specification for Buildings to be Built in Seismic Zones 2007 into account was used for determining the earthquake loads and mode superposition effects. The results of the analysis were evaluated.
2018-04-12T13:39:59Z
2018-04-12T13:39:59Z
2017
2017
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1437
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1438
2018-04-13T00:00:34Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2018-04-12T13:40:02Z
urn:hdl:11684/1438
Betonarme mansard çatıların, betonarme yapıların sismik davranışına etkisi
Alioğlu, Günay
Şengel, Hasan Selim
TR216295
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Mansard Çatı
Davranış Spektrumu Analizi
Zaman Tanım Alanında Analiz
Mansard Roof
Response Spectrum Analysis
Time History Analysis
Yapılarda kullanım alanını artırmak amacıyla düz çatı yerine mansard çatı yapılması, dünyada sıklıkla örneklerine rastladığımız bir durumdur. Dünyadaki örnekleri genellikle ahşap olarak karşımıza çıkan mansard çatılar, Türkiye’de Eskişehir ilinde betonarme binalara betonarme çatı elemanlarının ilave edilmesiyle oluşturulmaktadır. Fakat ülkemizde mansard çatılı yapılarda, mansard çatı elemanlarının tasarımında ve yapının analizinde mansard kısım ihmal edilmekte ve yapının tamamı dikkate alınmamaktadır. Ayrıca mansard çatılar için yönergelerde verilen boyutlandırmalar, sadece uygulama kolaylığı ve mimari gereklilikleri sağlamaktadır. Boyutlandırmaları destekleyecek statik veya dinamik bir analiz bulunmamaktadır. Dolayısıyla ülkemizde sıklıkla rastladığımız betonarme mansard çatıların boyutlandırması ve tasarımı için kapsamlı bir çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çalışmada, simetrik ve asimetrik kalıp planlarına sahip, farklı açıklıkları bulunan, üç ve dört katlı, ayrık ve bitişik nizamdaki üç boyutlu modeller oluşturulmuştur. Modeller mansard eğiminin değiştirilmesiyle çeşitlendirilmiştir. Bu çeşitlendirme, hem günümüzde uygulanan mansard ölçeklendirmesi, hem de birçok farklı alternatif mansard ölçeklendirmeleri ile yapılmıştır. Toplam 700 betonarme model oluşturulmuş ve bu modellere doğrusal zaman tanım alanında analiz ve davranış spektrumu analizleri yapılmıştır. Modellerin taban kesme kuvvetleri ve maksimum çatı deplasmanları karşılaştırılmıştır. Oluşturulan 700 model ile farklı türlerdeki mansard çatılar için optimum tasarım parametreleri sunulmuştur.
Using mansard roof instead of flat roof in order to increase the area of use is a case that we often meet examples around the world. Mansard roofs, generally we come across in the world as wooden roof, are made by adding reinforced concrete roofing elements to reinforced concrete buildings in Eskişehir city in Turkey. But mansard part is neglected in the design of elements of the mansard roof and in the analysis of the structure and the whole construction is not taken into consideration in our country. In addition, the dimensions provided in the regulations for the mansard roof only provide ease of aplication and architectural requirements. There is no static or dynamic analysis to support sizing. Therefore, a comprehensive study is needed for the sizing and the design of reinforced concrete mansard roofs which we frequently encounter in our country. In this study, 3-story and 4-story, detached and adjacent three-dimensional models having different bays with symmetrical and asymmetrical patterns were created. Models have been diversified by changing the mansard curve. This diversification has been done with both currently used mansard scaling and many different alternative mansard scaling. A total of 700 reinforced concrete models were created and linear time history and response spectrum analyses were applied. The base shear forces and maximum roof displacements of the models were compared. Optimum design parameters are presented for the mansard roofs of different types with the 700 created models.
2018-04-12T13:40:02Z
2018-04-12T13:40:02Z
2017
2017
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1438
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1478
2018-04-18T00:00:20Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2018-04-17T05:20:49Z
urn:hdl:11684/1478
Yüksek dozajda kimyasal katkı kullanımının mikro beton özeliklerine etkisinin analizi ve modellenmesi
Ateşin, Özgün
Topçu, İlker Bekir
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Kimyasal Katkı
Aşırı Dozaj
Mikro Beton
Mikro Yapı
Modelleme
Chemical Admixture
Overdose
Micro Concrete
Micro Structure
Modelling
Beton teknolojisinin gelişmesiyle beton sektörünü destekleyen yan sektörlerde de aynı paralellikte gelişmeler yaşanmaktadır. 90'lı yıllarda hazır beton sektöründe dünya genelinde kimyasal katkı kullanımı % 20'yi geçmezken bugün hazır beton üretiminde katkı kullanımı vazgeçilmez bir bileşen haline gelmiştir. Betonun içerisinde katılan kimyasal katkı maddesi, çimentonun ağırlıkça küçük bir oranı için (örneğin normal akışkanlaştırıcı için % 0.5-1 civarı) kullanıldığından gerek üretimi yapan personel gerekse cihazların hassasiyetinden kaynaklanan nedenlerden dolayı hesaplanandan fazla miktarda katkının karışıma girmesi beton üretimi için oluşması beklenen risklerden biridir. Bu gibi durumlarda betonun çökme değeri aşırı artmakta, beton kararlılığını kaybederek ayrışabilmekte, hava sürükleme etkisinde değişiklikler olabilmektedir. Bazı kimyasal katkıların aşırı dozajda kullanımı ise betonda kararlılık kaybına neden olmamakta, fakat betonun priz almasını aşırı geciktirerek kalıp alma süresini haftalarca uzatabilmektedir.
Bu çalışmada sabit harç bileşenleri kullanılarak (aynı tip çimento, sabit su/çimento oranı, standart kum) çeşitli kimyasal katkıların (akışkanlaştırıcı, süper akışkanlaştırıcı, priz hızlandırıcı, priz geciktirici ve hava sürükleyici katkıların) değişik oranlarda kullanımının harç özelikleri üzerine etkileri incelenmiştir. Bu amaçla her bir katkı için ayrı ayrı belirlenen 5 farklı dozajdaki numuneler üzerinde basınç dayanımı, eğilme dayanımı, birim ağırlık, yayılma, ultrases geçiş süresi, su emme, viskozite, priz süresi ve içyapı deneyleri yapılmıştır. Deneyler sonucunda, kimyasal katkıların yüksek dozajda kullanımı durumunda betonun fiziksel ve mekanik özeliklerinde kayıplar yaşanacağı ve bu nedenle kimyasal katkı kullanımında hassasiyet gösterilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Çalışma kapsamında ayrıca elde edilen basınç dayanımı sonuçları kullanılarak yapay sinir ağları modeli oluşturulmuş ve modele katkı dozajı girilerek istenilen yaştaki basınç dayanımı sonucunun yüksek başarı düzeyi ile deney yapmadan tahmin edilebileceği sonucuna varılmıştır.
With the improvement of concrete technology, there are same parallel improvements in the sub-sectors that support concrete industry. In 90's, chemical admixture usage was not higher than 20% in concrete industry in the world, but today chemical admixture usage become an essential component of ready-mixed concrete production. In concrete production, because of chemical admixtures are used for a small percentage by weight of cement (for example, for plasticizers, it is about 0.5-1 %), there is a possible risk adding more admixture in concrete than calculated from personnel or equipments sensitivity errors. In this situation, concrete slump values increase excessively, concrete loses it stability and decompose and there are changes in the effect of air entrainment. Some chemical admixtures don't affect the concrete stability, but they extend the setting time extremely that cause unable to de-mold concrete.
In this work, it was investigated the use of various chemical admixtures (plasticizer, superplasticizer, accelerator, retarder and air entraining admixtures) in different ratios on mortar properties with the use of constant mortar components (same cement type, constant water/cement ratio, standard sand). For this purpose, it was realized compressive strength, flexural strength, unit weight, flow, ultrasonic pulse velocity, water absorption, viscosity, setting time and internal structure tests on specimens which were produced in 5 different dosages for each admixture. As a result of experiments, in case of using admixtures with overdose, there would be loss of quality of physical and mechanical properties of concrete, for this reason it is concluded that, there would be a sensitive usage of chemical admixtures. Also, in scope of this work, with the use of compressive strength values it was created a model with application of Artificial Neural Networks and it was concluded that compressive strength values can be estimated without conducting experiment with high precision at desired age.
2018-04-17T05:20:49Z
2018-04-17T05:20:49Z
2017-05
2017
doctoralThesis
http://hdl.handle.net/11684/1478
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1447
2018-04-13T00:00:20Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2018-04-12T13:40:42Z
urn:hdl:11684/1447
Köpük betonda yüksek sıcaklık etkisi
Dakman, Mehmet Hafit
Canbaz, Mehmet
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Köpük Beton
EDX
SEM
Görüntü İşleme ve Analizi
Yüksek Sıcaklık
Foam Concrete
Elevated Temperature
Image Processing and Analysis
Bu tez kapsamındaki çalışmada köpük betonun yüksek sıcaklığa maruz bırakılarak yapısında oluşabilecek fiziksel, mekanik ve mikroskobik farklılıkları incelenmiştir. Öncelikle farklı hacimsel oranlarda köpük solüsyonu katılarak hazırlanan köpük beton numunelerin yüksek sıcaklığa maruz bırakılarak en iyi dayanım performansı oranı belirlenmeye çalışılmıştır.
TSE K 134 şartnamesine göre hazırlanan köpük solüsyonun çimento harcına hacimsel olarak % 0, % 20, % 40, % 60, oranında karıştırılarak toplam 80 adet 15x15x15cm’lik numuneler üretilmiştir. Numunelerin hepsi 28 gün kür havuzunda bekletildikten sonra her bir gruptan 3 er tane 15x15x15cm ve 3 er adette 5x5x5cm’lik numuneler hazırlanıp 20 °C, 100 °C, 400 °C ve 700 °C, sıcaklık etkisine 3 saat maruz bırakılmıştır. Deney sonunda 24 saat soğumaya bırakılan numuneler sırasıyla birim ağırlık, ultrases geçiş süresi ve basınç dayanımı deneyleri yapılmıştır. Ardından her bir deney grubundaki 5cm’lik numuneleri dijital görüntü işleme ve analizi yapılmış ardından EDX analizi ve SEM çekimlerinde 250x, 1500x ve 15000x büyütme yapılarak irdelenmiştir.
Deney sonuçlarına göre köpük solüsyonu miktarı artıkça betonda basınç dayanımı, ultrases geçiş hızı, elastisite modülünde düşüş saptanmıştır. Betonlardaki boşluk yapısı; 100°C’de büzülmeden kaynaklı olarak boyutlarında küçülme saptanmış daha sonraki sıcaklıklarda boşluk yapısında artış, mikro çatlarlar oluşumu sebebiyle boşluk yapısında artış saptanmıştır.
In this study, the physical, mechanical and microscopic differences of the foamed concrete are investigated by exposing them to high temperature. Initially, foam concrete specimens prepared by adding foam solution at different volume ratios were exposed to high temperature and tried to determine the best strength performance ratio.
Totally 80 pieces of 15x15x15 cm samples were produced by mixing the foam solution prepared according to TSE K 134 specifications with 0%, 20%, 40%, 60% by volume of cement mortar. After the samples were all kept in the curing pool for 28 days, 3 specimens of 15x15x15cm and 3 specimens of 5x5x5cm were prepared from each group and exposed to temperature effect at 20 ° C, 100 ° C, 400 ° C and 700 ° C for 3 hours. The specimens left to cool for 24 hours at the end of the experiment were subjected to unit weight, ultrasound speed and compressive strength tests. Subsequently, 5cm samples in each experimental group were subjected to digital image processing and analysis, followed by EDX analysis and SEM imaging at 250x, 1500x and 15000x magnification.
According to the results of the experiment, the amount of foam solution, decreases were found concrete compressive strength, ultrasound speed, elasticity modulus decrease. Pore structure in concrete; Dimensional shrinkage at 100 ° C without shrinkage was observed. At later temperatures, an increase in void formation, an increase in void formation due to microfractures.
2018-04-12T13:40:42Z
2018-04-12T13:40:42Z
2017-08
2017
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1447
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1632
2019-01-31T01:07:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2019-01-30T08:18:55Z
urn:hdl:11684/1632
Çimento esaslı lifli kompozitlerin yüksek sıcaklık ve yangın etkisinde davranışı
Cingi, Ramazan
Canbaz, Mehmet
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Yüksek Dayanımlı Beton
Lifli Kompozitler
Yangın Etkisi
Taramalı Elektron Mikroskopu (SEM)
Mikro Yapı Analizi
Kabuk Atma
Yüksek Sıcaklık
High Strenght Concrete
Fiber Composites
Fire Effect
Scanning Electron Microscope (SEM)
Micro Structure Analysis
Spalling
High Temperature
Bu yüksek lisans tez çalışmasında, çimento esaslı, yüksek dayanımlı lifli kompozitlerin yangın ve yüksek sıcaklıktaki dayanım performansı incelenmiştir. Gelişmiş ülkelerde kullanımı gittikçe artan çimento esaslı yüksek dayanımlı lifli kompozitler genellikle rögar kapakları ve yağmur ızgaralarında kullanılmaktadır. Türkiye'de ise kullanımı maliyet açısından normal betona göre oldukça yüksek olduğundan dolayı kısıtlıdır. Ayrıca bu konu hakkında ülkemizde yeterince Ar-Ge çalışmaları da yapılmamıştır.
Bu yüksek lisans tez çalışmasının ana amacı; çimento esaslı lifli kompozitlerin yangın riski bulunan özel yerlerde kullanımı arttırmak, literatüre çimento esaslı lifli kompozitlerin yangın performansı araştırması ile katkıda bulunmak ve yangına en dayanıklı RPB'lerin üretilmesini sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda bilimsel incelemeler yapılmıştır.
Bu çalışmada kullanılan çimento esaslı lifli kompozit numunelerinin içeriğinde silis dumanı ve sarı silis kumu bulunmaktadır. Numunelerin içeriğine ayrıca; %0 (referans numunesi); %0.25, %0.50, %0.75 ve %1 oranlarında polipropilen lif katılarak 10x10x10 cm3 ve 15x15x15 cm3 boyutlarında olmak üzere toplam 73 adet numune elde edilmiştir. Hazırlanan numunelerinin bir yüzü aleve maruz kalacak ve diğer yüzünde ısı ölçülecek şekilde bir deney yapılmıştır. Daha sonra numunelerden küçük parçalar alınarak SEM Laboratuvarlarında mikro yapı incelemesi ve EDX taraması yapılmış; numunelerde kimyasal değişimler ve bu değişimlere nelerin yol açtığı gözlemlenmiştir.
In this Master Thesis, cement based fiber composites which is a high strenght composite building material is observed its performance in a fire and high temperature. Usually cement based fiber composites, is used in manhole covers and rain gates. In Turkey, because of its expensiveness it is rarely used. Moreover, there has not been enough R & D works on this subject in our country.
The main aim of this master thesis study is; Increasing the use of Reactive Powder Concrete in special locations where there is a risk of fire is to contribute to the study of fire performance of cemenet based fiber composites in the literature and to produce fire resistant RPBs. For this purpose, experiments and scientific studies were carried out.
Cement based fiber composite samples used in this experiment contain silica fume and yellow silica sand. In addition to the contents of the samples; Polypropylene fibres were added in the proportions of 0% (reference sample); 0.25%, 0.50%, 0.75% and 1%, and total of 73 samples were obtained with dimensions of 10x10x10 cm3 and 15x15x15 cm3. A fire test was conducted while one surface of specimen is exposure with fire and the other surface is used for temperature measurement. Microstructure examination and EDX scanning were performed at SEM Laboratories; It has been observed that chemical substances in specimens and what leads to these changes.
2019-01-30T08:18:55Z
2019-01-30T08:18:55Z
2017-08
2017
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1632
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1641
2019-01-31T01:07:14Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2019-01-30T08:19:18Z
urn:hdl:11684/1641
Hastane projelerinin otopark planlamasında dikkate alınacak hususların incelenmesi
Karaağaç, İhsan
Bilgiç, Şafak
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Hastane Otoparkları
Hastane Otopark Planlaması
Hospital Parking Lots
Hospital Parking Lots Planning
Sağlık tesisleri ve hastaneler hiçbir zaman önemini kaybetmeyen kuruluşlar olmuştur. Toplumun ekonomik ve sosyal gelişmesi, nüfus artışları ve tıp bilimindeki ilerlemeler sonucunda hastaneler karmaşık ve büyük yapılar haline gelmiştir. Bununla birlikte hastaneler bulundukları bölgeler ve tüm şehir açısından planlama gerektiren organizasyonlara dönüşmüştür. Sonuç olarak bu denli büyük tesislerin toplumun ulaşımı açısından sorunlara yol açtığı görülmüştür. Ulaşım konusunun başlangıç ve bitiş aşamasında yer alan otopark kavramı da planlama aşamasına dahil edilmesi gereken konulardan biri olmaktadır. Özellikle hastaneler gibi toplumun yoğun olarak seyahat ettikleri kurumlarda uygun biçimde planlanma yapılmadığı durumlarda otoparklar bölge ulaşımı konusunda büyük sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunların çözümü için hastane otoparklarının sadece yönetmelikler kapsamında değil, tesis bazında çalışmalar yapılarak incelenmesi gerekli olmaktadır. Ayrıca otopark kavramının tek başına değil bütün trafik elemanları ile birlikte değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Günümüzde bu alandaki çalışmalar otopark planlamasının daha detaylı ve verimli olmasını sağlamıştır.
Çalışma kapsamında hastane yapıları, hastanelerin kent açısından önemi ve hastaneler ile ulaşım sistemi arasındaki ilişki incelenmiştir. Ulaşım sisteminin bir parçası olan hastane otoparklarının planlanmasında ele alınması gereken faktörler trafik sistemi içinde irdelenmiştir. Yönetmelikler ve tasarım kuralları açıklanmaya çalışılmıştır. Ele alınması gereken hususların birlikte incelenmesi sonucuna varılmıştır. Eskişehir Yunus Emre Devlet Hastanesi’nin yeni binası uygulama alanı olarak seçilmiş, bölgede otopark kaynaklı trafik etkilerinin değerlendirilmesi tahminlere göre yapılmış ve bir takım önlemler alındığında otoparkların hastane trafiğine uygun olabileceği sonucuna varılmıştır.
Healthcare facilities and hospitals have never been without significance. As a result of the economic and social development of society, population increases and advances in medical science, hospitals have become complex and large structures. However, hospitals have become organizations that require planning in terms of regions and the whole city. As a result, it has been seen that such large installations have caused problems in terms of community access. The concept of parking at the beginning and the end of transportation is also one of the topics to be included in the planning stage. Especially in hospitals where there is not proper planning in the institutions where the society is intensely traveled, parking lots lead to major problems in regional transportation. For the solution of these problems, parking lots of the hospital are required not only to be covered by the regulations, but also to perform parking works on the basis of the facilities. In addition, it will be appropriate to evaluate the concept of parking together with all traffic elements, not alone. Today, studies in this area have made parking planning more detailed and efficient.
Within the scope of the study, the relationship between hospitals, the importance of hospitals in terms of city, and the relationship between hospitals and transportation system were examined. Factors to be considered in the planning of hospital car parks which are part of the transportation system are discussed in the traffic system. Regulations and design rules were tried to be explained. It is the result of examining together the points to be taken together. The new building of the Eskisehir Yunus Emre State Hospital was selected as the application area and the evaluation of the traffic effects caused by the parking lot in the region was made according to the estimations and when some precautions were taken, it was concluded that the parking lots could be suitable for hospital traffic
2019-01-30T08:19:18Z
2019-01-30T08:19:18Z
2017-03
2017
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1641
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1597
2019-01-31T01:07:19Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2019-01-30T08:15:09Z
urn:hdl:11684/1597
Heyelanlarda stabilite yöntemleri ve geogrid donatılı duvar kullanılarak bir heyelanın stabilizasyonu
Kaba, Enes
Türköz, Murat
ESOGÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Landslide
Heyelan
Heyelan Stabilite Yöntemleri
Geosentetikler
Landslide Stability Methods
Geosynthetics
Günümüzde insan nüfusunun hızla artmasıyla eğimli yamaçlarda yerleşim alanları oluşmaktadır. Buna bağlı olarak kontrolsüz yapılaşma ve ulaşım için açılan yollar; arazinin duraylılığını bozmasıyla heyelan afetinin oluşma tehlikesi artış göstermektedir. Heyelanların oluşmasını engellemek veya hareketin oluştuğu heyelanları iyileştirmek için yapılacak yöntemlerin doğruluğu ve uygulanabilirliği tartışılmaktadır. Heyelanların duraylılığını artırmak için yapılacak olan tüm işlemlerin, teknik açıdan en iyi şekilde arazide uygulanması ve analizlerinin en doğru şekilde yapılması gereklidir.
Bu kapsamda, Geoteknik mühendisliği uygulamalarında heyelanların iyileştirilmesi için son dönemlerde uygulama kolaylığı ve ekonomik açıdan çoğu uygulamalara göre avantajlı olan geosentetiklerin kullanımı oldukça artmıştır. Bu amaçla Düzce ili Çilimli ilçesi Karaçörtlen köyünde meydana gelen heyelanın iyileştirilmesi için yapılan arazi çalışmaları ve raporlar doğrultusunda söz konusu alanın bilgisayar ortamında, geosentetiklerin bir çeşidi olan geogrid donatılı duvar ile analizleri yapılmıştır. Bu analizler, limit denge ve sonlu elemanlar yöntemlerinin her ikisi ile yapılmış olup, çalışma alanının kayma düzlemi, güvenlik sayısı ve şekil değiştirme davranışları incelenmiştir.
Today, with the rapid increase of the human population, residential areas are formed on dig slopes. As a result, the risk of landslide disaster to happen is increasing as the uncontrolled structuring and the roads opened in an increasing rate for transportation disrupt the stability of the lands. The correctness and applicability of methods to prevent landslides from occurring or to correct landslides where they occur are discussed. In order to increase the stability of the landslides, it is necessary to apply all the operations in the field from the technical point of view and to make the analyzes in the most accurate way.
In this context, geotechnical engineering applications have recently increased the use of geosynthetics, which is advantageous in terms of ease of application and economic reasons over most applications in recent years in order to correct landslides. For this purpose, in the direction of the field studies and reports made for the correction of the landslide that took place in the Karaçörtlen village of Çilimli district of Düzce province, the area was analyzed in the computer environment with geogrid reinforced wall which is a kind of geosynthetics. These analyzes were made with both limit equilibrium and finite element methods and shear plane, number of safety and deforming behaviors of the working area were analyzed.
2019-01-30T08:15:09Z
2019-01-30T08:15:09Z
2017-07
2017
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1597
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1755
2020-03-05T01:00:10Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2020-03-04T12:43:40Z
urn:hdl:11684/1755
Problemli kil zeminin geoteknik özelliklerine silis dumanı ve kireç katkısının etkisi
Taşcı, Görkem
Tosun, Hasan
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Şişen zemin
Dispersiyon
Zemini iyileştirme
Silis dumanı
Kireç
Kil
Swelling Soils
Dispersion
Stabilization of Soil
Lime
Clay
Problemli zeminler olarak tanımlanan dispersif ve şişen zeminler inşaat mühendisliği uygulamalarında önemli problemlere neden olmaktadır. Su muhtevasındaki artışa bağlı olarak hacimsel genleşme gösteren zeminler, şişen zeminler olarak bilinir. Suya doygun olmayan bu tip zeminlerin suya bağlı olarak hacim değişimi şişme basıncının oluşmasına neden olur. Gelişen bu basınç kanal kaplaması, borulu sulama veya içme suyu şebekesi gibi hafif yapılarda aşırı derecede hasara neden olmaktadır. Dispersif zeminler ise su ile temas ettiğinde kolloidal parçalar süspansiyon haline geçmekte ve akan suyun varlığında zemin kütlesinden uzaklaşarak erozyona uğramaktadırlar. Bu olay özellikle toprak dolgu barajlarda içsel erozyonun önemli bir nedeni olarak gösterilmektedir.
Bu çalışmada; Afyon İli’nden alınan dispersif ve şişme özelliğine sahip kil zeminin geoteknik özelliklerinin silis dumanı ve sönmüş kireç katkısıyla iyileştirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla öncelikle alınan zemin örneğinin tanımlanması ve sınıflanması amacıyla elek analizi, özgül gravite, kıvam limitleri ve kompaksiyon deneyleri yapılmıştır. Şişme ve dispersif özelliklerinin belirlenmesi amacıyla şişme yüzdesi, şişme basıncı, dağılma ve iğne deliği deneyleri gerçekleştirilmiştir. Mühendislik özelliklerin iyileştirilmesi amacıyla her bir katkı seviyesinde belirlenen kompaksiyon karakteristiklerinde % 3 kireç ve değişen oranlarda (%1, %3, %5, %10, %15, %20) silis dumanı katılarak hazırlanmış numuneler üzerinde şişme, dispersiyon ve farklı kür sürelerinde dayanım deneyleri yapılarak katkının etkisi incelenmiştir. Son olarak katkının mikro yapıdaki değişimini incelemek amacıyla XRD ve SEM analizleri yapılmıştır.
Deneysel çalışmalar sonucunda, özellikle %3 kireç ve %10 silis dumanı katkılı serilerin zeminin mühendislik özelliklerine önemli seviyede iyileştirme sağladığı görülmüştür.
The dispersive and swelling soils which are defined as problematic soils bring about significant problems in the civil engineering applications. The soils, which shows volumetrical expansion due to the increase in the water content, known as swelling soils. These soils are not saturated by water and the volume change due to the water creates a change in the swelling pressure. This pressure causes excessive damages on the light-structures such as channel coverings, irrigation and potable water networks. On the other hand, when the dispersive soils contact with the water, the colloidal subjects convert into suspension phase and these parts separates from the ground mass at the time of water flow happens. This event is shown one of the major causes of the internal erosions of particularly in the earth-filled dams.
In this study, the aim is to improve the geotechnical properties of clay soil taken from Afyon Province by the contribution of silica-fume and hydrated lime. The soil taken from Afyon Province has dispersive and swelling properties. For this purpose, at first, the sieve analysis, specific gravity, consistency limits and compaction tests were carried out for the identification and the classification of the soil samples. In order to designate the dispersive and the swelling properties, the swelling percentage, the swelling pressure, the dispersion and the pinhole tests were carried out. To improve the engineering properties, at every contribution level, the samples tested, according to determined complication characteristics and with 3% of lime and with the varying proportions of (1%, 3%, 5%, 10%, 15%, 20%) silica-fume. For this purpose the swelling tests, the dispersion tests and the unconsolidated undrained triaxial test to different curing periods were carried out. Finally, in order to examine the transformation of the contribution in the micro-structure, the XRD and the SEM analysis were carried out. As a result of experimental studies, it is observed that especially the 3% lime and 10% silica fume contributed series cause significant level of improvement in the engineering properties of the soil.
2020-03-04T12:43:40Z
2020-03-04T12:43:40Z
2011
2011
masterThesis
Taşçı, G. (2011). Problemli Kil Zeminin Geoteknik Özelliklerine Silis Dumanı ve Kireç Katkısının Etkisi. (Yüksek lisans tezi). Eskişehir Osmangazi Üniversitesi/İnşaat Mühendisliği, Eskişehir.
http://hdl.handle.net/11684/1755
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1660
2019-06-20T11:49:55Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2019-06-20T11:49:55Z
urn:hdl:11684/1660
Magnezyum klorür solüsyonunun problemli kil zeminin şişme, dispersibilite ve dayanım karakteristiklerine etkisi
Açaz, Aykut
Tosun, Hasan
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Kil
Şişme
Disperisiblite
Dayanım
Magnezyum klorür solüsyonu
Problematic Clay Soils
Clay
Stabilization
Magnesium Chloride
Dispersibility
Kireç, uçucu kül, endüstriyel atıklar, potasyum nitrat, kalsiyum klorür ve fosforik asit gibi farklı katkılar kullanılarak, şişen ve dispersif zeminlerin iyileştirilmesine yönelik kapsamlı çalışmalar uzun yıllardan beri yapılmaktadır. Kullanılan katkıların performansı yapılan çalışmalarda ya şişme potansiyelinin iyileştirilmesi yönünden ya da dispersibilitenin iyileştirilmesi açısından değerlendirilmiştir. Bu çalışmada, diğer araştırmalardan farklı olarak, iyileştirme amaçlı kullanılan magnezyum klorür solüsyonunun kil zeminlerin şişme, disperisiblite vedayanım karakteristikleri üzerindeki etkisi birlikte değerlendirilmeye çalışılmıştır.
Afyon ilinden alınmış ince taneli zemin üzerinde kuru ağırlıkların farklı oranlarında (% 0, 3, 5, 7, 9, 11, 13) magnezyum klorür (MgCl2) solüsyonu katkısı ile zemin stabilizasyonu araştırılmıştır. Örnekler üzerinde önce tanımlama ve sınıflama deneyleri (elek analizi, kıvam limiti, özgül ağırlık deneyi ve kompaksiyon deneyi) gerçekleştirilmiştir. Buradan çıkan sonuçlar ışığında numunelere şişme yüzdesi ve şişme basıncı deneyi, dispersibilite özelliğini belirlemek amacıyla iğne deliği ve dağılma deneyi, dayanım karakteristiklerini belirlemek amacıyla da farklı kür süreleri içinde (1 günlük, 7 günlük, 28 günlük) konsolidasyonsuz-drenajsız üç eksen deneyleri yapılmıştır. Aynı zamanda hazırlanmış numunelere üzerinde mikro yapıyı incelemek amacıyla taramalı elektron mikroskop deneyi (SEM) ve XRD deneyleri uygulanmıştır. Elde edilen veriler kullanılarak, MgCl2 solusyonunun ve numunelerde uygulanan kürlerin aynı anda zeminstabilizasyonu üzerindeki etkisi değerlendirilmiştir.
Çalışma sonucunda magnezyum klorür solüsyonu katkısıyla zeminin şişme ve dispersibilite karakteristiklerini iyileştirdiği görülmüştür. Dayanım parametrelerinde ise kısa dönemde etkinin çok fazla olmadığı ancak 28 günlük kür süresinde dayanımın önemli miktarda arttığı tespit edilmiştir. Bu sonuçlar neticesinde magnezyum klorür solüsyonunun problemli zeminlerin iyileştirilmesinde kullanılabileceği ve özellikle %7 katkı seviyesinde etkin bir iyileştirme sağlandığı görülmüştür.
Comprehensive studies have done for many years for the improvement of swell and dispersive soils by using different additives such as lime, fly ash, industrial wastes, potassium nitrate, calcium chloride and phosphoric acid. In previous studies the performance of used additives evaluated improving the terms of the swelling potential or in terms of improving dispersibility. In this study, the effect was evaluated in terms of magnesium chloride solution used for stabilization on swell, dispersibility and strength characteristics of clay soils.
The scope of this study is investigation of soil stabilization with different ratio of dry weight magnesium chloride solution additives (% 0, 3, 5, 7, 9, 11, 13) on the fine-grained soil from the province of Afyon. Firstly the identification and classification tests (sieve analysis, consistency limits, specific gravity and compaction tests) were carried out on the samples. The light of these results, swell percentage and swell pressure tests, to determine dispersibility property pinehole and disintegration tests, in different curing time (1 day, 7 day and 28 day) undrained and unconsolidation test to determine characteristics of the strength were applied. At the same time on the prepared samples SEM and XRD tests were applied to examine the micro-structure. Using the obtained data, the effect of the magnesium chloride solution and applying cure to the specimens investigated on the soil stabilization.
As a result, additive of magnesium chloride solution was found that improve the swell and dispersibilty chracteristics of the soil. Effect on the parameters of the strength at short-term is not too much but at 28 day curing time the strength were visibly increased. These results suggest that magnesium chloride solution can be used on stabilization of the problematic soil and especially at 7% contribution level an effective result was achieved.
2019-06-20T11:49:55Z
2019-06-20T11:49:55Z
2011-01
2011-01
masterThesis
Açaz, A. (2011). Magnezyum Klorür Solüsyonunun Problemli Kil Zeminin Şişme, Dispersibilite ve Dayanım Karakteristiklerine Etkisi. (Yüksek lisans tezi). Eskişehir Osmangazi Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir.
http://hdl.handle.net/11684/1660
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1712
2019-06-22T00:00:26Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
2019-06-21T05:57:28Z
urn:hdl:11684/1712
2007 Deprem yönetmeliğine göre bir güçlendirme uygulaması
Bilen, Sadık
Özçelikörs, Yunus
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
Performans analizi
Maliyet analizi
Reinforcement
Performance analysis
Cost analysis
Bu çalışmada, Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkındaki Yönetmeliğe göre can güvenliği performans düzeyini sağlamayan bir binanın, güçlendirme uygulaması yapılmıştır. Güçlendirme uygulaması sonrası, binanın güvenlik düzeyinin arttığı, performans analizleri ile tespit edilmiştir. Son olarak, güçlendirme uygulamasının maliyet analizi yapılarak, güçlendirme uygulamasının ekonomik yönü incelenmiştir.
In this study, a building which does not satisfy the level of performance according to the code regulation, is strenghened. After the strenghening the building, by applying the performance analysis, it has been shown that the level of performance is increased. Finally the economical perspective of the strenghened building is considered and the cost analysis are established.
2019-06-21T05:57:28Z
2019-06-21T05:57:28Z
2010-11
2010-11
masterThesis
Bilen, S. (2010). 2007 Deprem Yönetmeliğine Göre Bir Güçlendirme Uygulaması (Yüksek lisans tezi). Eskişehir Osmangazi Üniversitesi/Fen Bilimleri Enstitüsü, Eskişehir.
http://hdl.handle.net/11684/1712
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü