2024-03-29T01:53:56Z
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/oai/request
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/336
2016-03-09T01:00:11Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Temettuat defterlerine göre XIX. yy. ortalarında Gümüşhacıköy kazasının sosyo-ekonomik durumu (1844-1845)
Aslan, Sevcan
Gümüşsoy, Emine
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Temettuat Defteri
Gümüşhacıköy Kazası
Tanzimat ilan edildikten sonra Osmanlı İmparatorluğu birçok alanda olduğu gibi ekonomi ve vergi alanında da yeni düzenlemeler yapmıştır. Bunun için temettuat tahrirleri denilen ve daha önce yapılmayan bir uygulamayla herkesin kazancına göre vergi vermesi usulünü benimsemiştir. Bu çalışma, H. 1260/61, M. 1844/45 yıllarında Amasya’nın Gümüşhacıköy kazasına bağlı Balıklı karyesi, Bademli karyesi, Kutluca karyesi, Ereli karyesi, Çebni karyesi, Saray-ı Müslimîn mahallesi, Artukabad mahallesi ve Hacı İsa mahallesinin temettuat defterlerinin incelenmesiyle ortaya çıkmıştır. H. 1260/61, M. 1844/45 yıllarına ait Gümüşhacıköy kazasının toplam sekiz temettuat defteri bulunmaktadır. Bunlar, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi’nin, Maliyeden Müdevver Defterler Kamil Kepeci tasnifleri içinde yer alan; “12916, 13566, 13567, 13568, 13569, 13570, 13572 ve 13573” numaralı defterleridir.
Çalışmada öncelikle söz konusu defterler Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi’nden temin edilmiştir. Daha sonra bu defterlerin transkripsiyonu yapılmış, elde edilen veriler tablo ve grafikler eşliğinde değerlendirilmiştir. Birinci bölümde, Gümüşhacıköy kazasının sosyal yapısı ele alınmış olup hane reislerinin adları, unvan ve lakapları, meslekleri, bölgenin nüfusu ve idari yapısı hakkında ayrıntılı bir şekilde değerlendirmeler yapılmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde, kazadaki tarım ve hayvancılık faaliyetleri ele alınmıştır. Gelir kaynakları içerisinde önemli bir yer teşkil eden tarım üzerinde detaylı bir bölümleme yapılarak tarım ürünlerinin dağılımı hakkında bilgiler verilmiştir. Karye ve mahallelerde bulunan hayvan türleri ve bunlardan elde edilen hasılat miktarları tablolar halinde ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde ise gelir ve vergi dağılımı incelenmiştir. Gelirler tarım, ticaret, meslek, işçilik, kamu gelirleri gibi ayrı ayrı sınıflandırılarak verilmeye çalışılmış ve bunlar üzerinden alınan vergiler hesaplanmıştır.
After the declaration of the Edict of Tanzimat, the Ottoman Empire made some regulations in the fields of economy, taxes and many other areas. Hence, with the application called Temettuat Surveys, which had never been applied before, the procedure of paying taxes in accordance with the income was adopted. Defters of Balıklı, Bademli, Kutluca, Ereli and Çebni villages together with Saray-ı Müslimîn Artukabad and Hacı İsa quarters of Gümüşhacıköy District of Amasya between the years of 1844–1845. The 1844-1845 Temettuat Defters of Gümüşhacıköy District consist of eight books in total. The primary sources of this study are Temettuat Defters No. “12916, 13566, 13567, 13568, 13569, 13570, 13572, and 13573” located in the Ottoman Subdivision of General Directorate of State Archives under Kamil Kepeci classification of Maliyeden Müdevver Defters. As for the methodology of our study, first the aforementioned defters were procured from the Ottoman Archives of the General Directorate of State Archives. After the transcriptions of these defters, we converted the obtained data in to tables and graphics and analyzed them.
In the first part, the social structure of Gümüşhacıköy Town is described and a detailed assessment has been made about householders’ names, titles, jobs and the population and administrative structure of the area.
In the second part, the agriculture and husbandry of the town is described. A detailed classification has been made about agriculture which is important among sources of income and information is given about distribution of agricultural products. Detailed tables of the animal species situated at villages and districts and the incomes obtained from them are given. In the third and final part, distribution of income and tax are examined. The incomes are tried to be shown by classifying separately as agriculture, commerce, profession, labour, public revenue and the taxes which are given from them are calculated. In “Conclusion”, results of the research are briefly outlined.
2016-03-08T10:16:12Z
2016-03-08T10:16:12Z
2015
2015-01-06
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/336
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/381
2016-05-11T00:00:15Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
“Askerde Terbiye-i Ma’neviyye” adlı eserin çeviri yazısı ve tahlili
Yıldırım, Özay
Çolak, Kamil
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Manevi Terbiye
Güzel Ahlak
Askerlik Mesleği
Mehmet Şükrü Paşa
Binbaşı Hurşit Bey
Sultan II. Abdülhamit
Moral Education
Good Morals
Military Service
Bu çalışmada, Miralay Mehmet Şükrü Bey ve Binbaşı Hurşit Bey tarafından Hicri 1302 (Miladi 1885-1886) senesinde Sultan II. Abdülhamit’e ithafen kaleme alınan “Askerde Terbiye-i Ma‘neviyye” adlı eserin çeviri yazısı ve tahlili yapılmış, eserdeki bilgilerden yola çıkılarak Türk askeri tarihinden verilen örneklerle manevi terbiyenin askerlik üzerindeki etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Eser, verdiği bilgilerle özellikle acemi erlerin ahlaki eğitiminde bölük komutanları için bir rehber olma özelliği taşımaktadır. Eserin çeviri yazısının yapılmasıyla bu bilgilerin yeniden gün yüzüne çıkarılması ve içerdiği bilgilerden araştırmacıların faydalanması amaçlanmıştır.
Eserin Latin alfabesi ile yazımı sırasında basit transkripsiyon kuralları uygulanmıştır. Transkripsiyonu yapılan metindeki bilgiler, tarihsel bir bakış açısı ile değerlendirilmiştir. Ana metnin çeviri yazısı yapılmadan önce tarihi süreç içerisinde Türklerin manevi terbiye ve ahlak anlayışlarının gelişimi ile bunların Türk orduları üzerindeki etkileri üzerinde durulmuştur. “Askerde Terbiye-i Ma‘neviyye” adlı eser İstanbul Harbiye Askeri Müzesi yazma eserler koleksiyonunda bulunmaktadır.
In this study the book called “Askerde Terbiye-i Maneviyye” which had been written by Colonel Mehmet Sukru Bey and Major Hursit Bey in Hijri 1302 (A.D.1885-1886) and dedicated to Sultan Abdulhamit II, has been transcripted and evaluated. By the help of citations from this material it has been tried to put forward that the effect of moral education on military by giving some examples from Turkish military history. The material has a property to be a guide for commanders who teach morals for recruit soldiers especially. By this trascription, it is wanted to reveal this important informations and to offer them for use of researchers.
Basic transcription rules have implemented in time of wiriting this record with Latin alphabet. Decisions in the record that made the transcription have evaluated in a historical view. Progress of the Turkish morals and influence of this over Turkish armies in historical process had been dwelled upon before passing to the main text. The book called “Askerde Terbiye-i Ma‘neviyye” is present at manuscript records collection of İstanbul Harbiye Military Museum.
2016-05-10T09:01:31Z
2016-05-10T09:01:31Z
2015
2015-06-09
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/381
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/488
2016-06-29T00:00:16Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
2 Numaralı Sivrihisar Şer’iyye Sicili (transkripsiyon-tahlil)
Göker, Gökden
Topal, Mehmet
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Şer’iyye Sicili
Sivrihisar
Transkripsiyon
Kadıların verdikleri i‘lâm ve hüccetlerle birlikte görevleri gereği tuttukları çeşitli kayıtları ihtiva eden ve devlet merkezinden gelen fermân, emir ve tebliğlerin tutulduğu defterlere şer’iyye sicili denilmektedir.
Hazırladığımız bu tez, Sivrihisar’a ait 2 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicili’nin çeviri-yazı ve tahlilini içermektedir. Sicilin çeviri-yazı işlemi tamamlandıktan sonra hüküm özetleri çıkarılmış, defterde yer alan ferman sureti, tereke kayıtları, i’lâm ve hüccetler hakkında kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Şer’iyye sicillerinin Osmanlı Tarihi’ndeki yeri ve Sivrihisar’a dair genel bir bilgi de çalışmanın başında verilmiştir. 54 varaktan oluşan 2 Numaralı Sivrihisar Kadı Sicili toplam 99 sayfadan ibarettir. Sicilde yer alan hükümler, fermân sureti, hüccet, buyruldu sureti, vakfiye sureti, mahzar, tereke kaydı, kadı tayini, borç-alacak ve mülk davaları gibi muhtelif türleri ihtiva etmektedir.
Sicilde Sivrihisar’ın hukuki meselelerine, sosyo-ekonomik ve kültürel hayatına dair kıymetli bilgiler olmakla birlikte ferman suretlerine bakıldığında Osmanlı Devleti’nin genel ahvali ve özellikle Tanzimat uygulamaları hakkında ipuçları göze çarpmaktadır. Bu bakımdan çeviri-yazısını ve kısa değerlendirmesini yaptığımız bu çalışma, yapılacak diğer çalışmalar için zemin oluşturacaktır.
The defters on which the decisions and hujjats given by kadis as well as firmans, orders, and statements coming from Sublime Porte and including various registers kept by them as a matter of course were recorded are called as şer’iyye sicils.
This thesis consists of translation and analysis of Kadi Register numbered 2 concerning Sivrihisar. After the translation of that record was completed the hüküms were summarized and a general evaluation regarding copies of firmans, heritage records, decisions and hujjats was carried out. The place of Şer’iyye Sicils in Ottoman history and an overall information about Sivrihisar were released by the beginning of the study. This sicil consisting of 54 leaves has 99 pages. The hüküms in the sicil involves various kinds such as copies of firmans, hujjats, copies of orders, mahzar, heritage records, and appointment of kadis.
In this sicil not only valuable information regarding juridical matters, socio-economic and cultural life in Sivrihisar but also general condition of Ottoman Empire and clues about Tanzimat practices attract the attention. In this respect this study that we translated and briefly analyzed can provide a basis for the future studies.
2016-06-28T08:27:49Z
2016-06-28T08:27:49Z
2015
2015-12-22
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/488
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/498
2016-06-30T00:00:08Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
1844-1845 yılo temettuat defterleri ışığında İnönü Nahiyesi’ne bağlı Köhne, Yenice,Cami-i Şerif ve Orta mahallelerinin sosyo-ekonomik ve demografik yapısı
Özcan, Ayşegül
Erdoğan, Meryem Kaçan
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
İnönü
Temettuât
Tarım
Hayvancılık
Vergi
Meslekler
Mahalle
Hane
Nüfus
Agriculture
Livestock
Tax
Crafts
Professions
Neighborhood
Household
Populaito
“1844-1845 Yılı Temetuât Defterleri Işığında İnönü Nahiyesi’ne Bağlı Köhne,
Yenice, Cami-i Şerif ve Orta Mahallelerinin Sosyo-Ekonomik ve Demografik
Yapısı” başlıklı çalışma, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Maliye Varidat Muhasebe
Bölümü’nde (ML. VRD. TMT) yer alan, 1844-1845 yılında yapılan temettuât
tahrirleri esnasında hazırlanan 08272, 16106, 16107, 16110 numaralı İnönü Kazası
temettuât defterlerine dayanmaktadır.
Söz konusu tahrirler, Tanzimat Döneminde yapılan mali düzenlemeler içinde
önemli bir yere sahiptir. Tahrirlerin amacı, vergilerin daha düzenli ve adil bir
şekilde toplanmasıdır. Bu amaçla halkın servet ve gelirine göre vergi talep edilmesi
kararlaştırılmıştır. Halkın mali gücüne göre vergi tespit edilebilmesi amacıyla
Anadolu ve Balkanlar’daki şehir, kasaba ve köylerde yaşayan halkın emlak,
arazi ve hayvan sayımları yapılmış, bunların gelirleri belirlenmiştir. Osmanlı
Devleti’nin genelinde yapılan bu sayımlar, Osmanlı toplumunun sosyo-ekonomik ve
demografik yapısı hakkında önemli bilgiler vermektedir. Temettuât çalışmaları
Tanzimat Fermanı’nın gereğidir. Fermanda halkın geliri ile orantılı vergi alınacağı ifadesinin bulunması bu çalışmaların dolayısıyla temettuât defterlerinin
hazırlanmasını sağlamıştır.
Çalışmada, İnönü Kazası’nın 1844-1845 yılı sosyo-ekonomik ve
demografik yapısı temettuât defterleri ışığında incelenerek değerlendirmeler
yapılmaya çalışılmıştır. Bu sayede 1844-1845 yılında kazanın nüfusu, arazileri,
hayvan cinsleri ve sayıları, yörede kullanılan aile-şahıs adları ve lakapları, halkın
meslekleri ve bu mesleklerden elde edilen yıllık kazançlar, kazada yetiştirilen
ürünler, ödenen vergiler tespit edilmiş olup elde edilen sayısal veriler tablolar
halinde gösterilmiştir.
Çalışmada İnönü Kazası’nın merkez mahalleleri incelenmiştir. Yapılan bu
incelemelerle İnönü’nün sahip olduğu sosyo-ekonomik, kültürel ve demografik
özelliklerinin ortaya çıkarılması, Tanzimat Fermanı ile başlayan ekonomik ve mali
alandaki düzenlemelerin, İnönü ölçeğinde izlenmesi amaçlanmıştır.
The title of our study is ''The Socia-Economic and Demographic
structure of İnönü in the Temettuat Books of 1844 and 1845. Our study is
based on Inönü's temettuat books which are numbered with 8272, 16106,
16107,16110 and 1465. These books which were prepared during temettuat
enumerations between 1844 and 1845 take place in Ottoman Archives in
İstanbul.
These temettuat enumerations have great importance in the arrangements of
Financial field that are arranged in Tanzimat period.The purpose of these
enumerations are to gather taxes regularly and equitably. As a result, it was
decided to ask taxes according to people’s wealth and income.The
enumerations of people’s real estate, land ,animals and their income were
determined in order to designate the amount of tax according to people‘s
financial power. These people were living in cities, towns and villages of
Anatolia and the Balkans. The enumerations which are done in general districts of Ottoman Empire give information about the Socio- Economic and
Demographic structure of Ottoman society.
We have tried to do evaluations of the Socio-Economic and
Demographic structure of İnönü District in 1844 by researching temettuat
books. By this way the population of İnönü in 1844 and 1845, lands,
buildings,animals, the names and nicknames of family used in the district,
people’s professions and yearly incomes of these professions, products grown
in the district, taxes paid to the state and obtained numerical data are shown
in tables mathematically.
The neighbourhoods in the center of Inönü are examined in this
study. With the help of these researches we have tried to define the features of
Inönü’s socio-economic, cultural, demographic structure. We have tried to
observe the arrangements in the financial and economic field that started
with Tanzimat declaration in the scale of Inönü.
2016-06-29T12:13:10Z
2016-06-29T12:13:10Z
2015
2015-06-09
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/498
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/647
2016-10-06T00:00:54Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
XIX. yüzyıl Osmanlı-Rus savaşları kapsamında Tuna muhafazasında Silistre
Işıklı, Servet
Karasu, Cezmi
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Osmanlı Rus Savaşı
Silistre
Osmanlı Balkanları üzerinde Tuna muhafazasında önemli bir yer edinebilen Silistre, askerî, ticari, iktisadi açılardan stratejik bir konuma sahiptir. Bölgenin tarihi boyunca işgale, istilaya maruz kalması ve muharebe alanı olarak kullanılması bu yargıyı doğrulamaktadır. Çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan bölgenin taarruz ve savunma gibi görevleri daima kayda değer bir seviyede görülmüştür. 1388 yılında Osmanlı Devleti hâkimiyetine giren Tuna kıyısında kalesi olan bu şehir XVIII. yüzyılda Karadeniz kıyılarını tehdit eden kimi akınları durdurduğu gibi stratejik öneminin artmasıyla XIX. yüzyıl savaşlarının ana güzergâhını teşkil etmiştir. Tuna kilidinin Silistre üzerinden kırılmasının istenmesi, yüzyıl boyunca bölgeyi kanlı mücadeleler merkezi haline getirmiştir. Osmanlı Devleti’nin bölgedeki varlığı 1878 Berlin Antlaşması ile sona ermiş olacaktır.
Obtaining an important role on the defence of Danube, Silistra possesses strategic location on military, commercial, economic grounds. Being exposed to occupation, invasion, and combat throughout the history proved this judgment right. The region which hosted many civilizations in had offensive and defensive tasks at significant levels. As well as stopping the raids in XVIII. century on the Black Sea coasts, Silistra, which entered under the domination of the Ottoman Empire in 1388 and had shores of the Danube, was on the main routes of XIX. century wars with the growing strategic importance. The desire to unlock Silistra over Danube made the region the center of the bloody struggle throughout the century. The Ottoman presence in the region ended with a treaty of Berlin in 1878.
2016-10-05T07:52:21Z
2016-10-05T07:52:21Z
2014
2015-01-16
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/647
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/929
2017-01-25T01:00:34Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
10 numaralı Sivrihisar Kadı Sicili çeviri yazısı ve tahlili
Kalaycı, İsmail
Önder, Selahattin
TR202864
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Kadı Sicili
Sivrihisar
Çeviri Yazısı
Bu çalışma Osmanlı Devleti'nin mahkeme kayıtlarını kapsayan şer'iye
sicillerinden Sivrihisar'a ait on numaralı defterin transkribe edilmesi ve
değerlendirilmesi amacıyla yapılmıştır. Bu sayede çok değerli bir materyal istifadeye
sunulmuş olacaktır. Defterin bu günkü alfabe ile yazımı sırasında basit transkripsiyon
kuralları uygulanmıştır. Transkripsiyonu yapılan metindeki hükümler, tarihsel bakış
açısı ile değerlendirilmiştir. Konuyu tamamlamak bakımından Osmanlı hukuk
sistemi ile ilgili bir takım kavramlar tanıtılmış ve Sivrihisar'ın tarihi hakkında kısaca
bilgi verilmiştir.
Çeşitli konularda üç yüz yirmi adet hükmün yer aldığı defter, dönemin siyasi,
sosyo-ekonomik, askeri ve kültürel yönleri hakkında fikir vermektedir. Bu bilgiler
ışığında Osmanlı Devleti'nin merkez dışındaki uygulamaları ve Sivrihisar şehrinin
Osmanlı tarihindeki önemi de ortaya çıkmaktadır.
This study aims to transcribe and evaluate the notbook no: 10 which contains
sheriah judical records of Sivrihisar City of Ottoman Empire. Transcription and
evaluation of this material may present a valuable source for further resarches.
Simple transcription rules were used during the rewriting of the material with
current Turkısh alphabeth. Verdicts in the text were evaluated by a historical we point.
Some concepts considering Ottoman Legal System were explained and a short
history of Sivrihisar City was included to make the subject more clear.
The notbook which contains 290 verdicts gives some idea about politics,
sosyo- economics, military and culturel aspects of the era. Through these information,
social implementations of the Ottoman Empire apart from the center may be
comprehended better and importance of the city can be seen.
2017-01-24T06:47:38Z
2017-01-24T06:47:38Z
2013-09
2013
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/929
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1030
2017-06-06T00:00:18Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Bursa basınında Demokrat Parti (1950-1960)
Doğan, Bilgehan
Erşan, Mesut
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Adnan Menderes
Bursa
Bursa Basını
Celal Bayar
Cumhuriyet Halk Partisi
Demokrat Parti
Bursa Press
Republican People’s Party
Democratic Party
Türkiye Cumhuriyeti’nin çok partili siyasi hayata geçiş süreci 17 Kasım 1924’te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile başlamış, 1930’da Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kurulmasıyla devam etmiş ancak yaşanan gelişmeler üzerine bu süreç kesintiye uğramıştı.
II. Dünya Savaşının sonunda dünya’da yaşanan gelişmeler ve tek partili sistemlerin savaşı kaybetmesi ve demokrasiyle yönetilen devletlerin savaşı kazanması konjonktürel olarak Türkiye’yi de etkilemiş ve 18 Temmuz 1945 yılında kurulan Milli Kalkınma Partisi ile yeniden çok partili siyasi süreç başlamıştır. 7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti ise bu sürecin asıl taşıyıcı unsuru olup; dört yıl sonra yapılan seçimlerde (14 Mayıs 1950’de) 27 yıllık tek parti dönemini sona erdirerek Türkiye Cumhuriyeti’nde ilk defa serbest seçimle iktidarı kazanan Türk siyasi partisi olması özelliği ile döneme damgasını vurmuştur. Hiç şüphesiz bu sürecin ortaya çıkmasında, kamuoyu tarafından takip edilmesinde halk iradesinin yönetime yansımasında basın faaliyetlerinin önemli bir rolü olmuştur.
Bu araştırmada; 1950-1960 yılları arasında Türkiye’de iktidarda bulunan Demokrat Parti’nin siyasi politikaları ve Bursa basınındaki yansımaları ele alınmıştır. Araştırmada Bursa’da çıkan yerel gazeteler taranarak incelenmiş ve on yılık süreç içerisinde Türkiye’de çok partili siyasi hayatın getirdiği değişimler gözlemlenmiştir.
The transition for multi-party system in the Republic of Turkey started with the establishment of the Progressive Republican Party on November 17, 1924 and continued with the Free Republican Party in 1930, but this process was interrupted due to the certain events occurred.
The worldwide changes occurred at the end of the World War II, the end of single party systems, and the democratic regimes winning the war impacted Turkey; therefore, multiple party systems started again with the establishment of the National Development Party on July 18, 1945. The Democratic Party established on January 7th, 1946 was the main component of this process and it became the first political party that won the elections in the Republic of Turkey when the elections occurred four years after it was established (May 14, 1950). Undoubtedly, the press actions played an important role in the occurrence of these events, as well as the helping public follow them.
In this study, the political actions taken by the Democratic Party between the years of 1950-1960 and how these actions were reflected in Bursa press. In the study, the local newspapers in Bursa were reviewed and the changes occurred due to the multiple part system in Turkey during this ten year period.
2017-06-05T06:36:47Z
2017-06-05T06:36:47Z
2016
2016
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1030
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1019
2017-06-06T00:00:31Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Şani-zade Mehmed Ataullah Efendi (Hayatı, kişiliği, eserleri, etkileri)
Erdoğan, Mehmet
Bayrak, Meral
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Şani-zade Mehmed Ataullah Efendi
XIX. yüzyıl hem dünya tarihi hem de Osmanlı tarihi açısından oldukça önemli bir yüzyıldır. Bu yüzyılı önemli kılan sebepler çeşitlidir. Bu çeşitliliği ortaya çıkaran temel etmen ise insan olgusudur. Bilimsel, siyasal ve kültürel değişimin arkasındaki insanı bulup çıkarmak ve bunların öyküsünü anlatmak hem tarihin hem de diğer sosyal bilimlerin temel görevlerinden biridir.
Bu çalışma ile bu yüzyıldaki hızlı değişim ve dönüşümün mimarlarından biri sayılabilecek olan Şâni-zâde Mehmed Ataullah Efendi’nin öyküsü bütünsel olarak ele alınmaya çalışılmıştır. Hayatı, bilimsel çalışmaları, eserleri, fikirleri bu çalışmanın ana konusudur. Şâni-zâde’nin nasıl bir ailede doğduğu, kimlerden eğitim aldığı, hangi görevlerde bulunduğu, çeşitli bilimsel alanlardaki fikirlerinin neler olduğu araştırılmıştır. Bu alanlarda bir yenilik meydana getirip getirmediği alanın kendi tarihiyle birlikte ele alınmaya çalışılmıştır.
Bu çalışmada temel eksen ve soru şudur: Kurum ya da durum, örneğin tıp, Şâni-zâde’ye kadar nasıldı, Şâni-zâde ile nasıl bir değişim gösterdi ve nihayet Şâni-zâde’den sonra nasıl bir hal aldı? İşte bu üç aşamadaki -varsa- değişim ve gelişimi tesbit etme çabası bu tezin ana temasıdır. Bazen mübalağalı bazen de önemsenmeyecek yorumlara muhatap olan müellifin, her iki uçtan uzak, aslına uygun bir biçimde değerlendirilmesi diğer bir dikkat noktasıdır.
Şâni-zâde XIX. yüzyılın önemli şahsiyetlerindendir. Tıp, tarih, askerlik, edebiyat gibi alanlar açısından değerli eserlerini tanımak, bilmek önem arz etmektedir. Bu önemden hareketle ortaya çıkarılacak eserler sayesinde özelde Osmanlı genelde ise İslam Bilim Tarihi’nin serüveni net olarak belirlenebilecektir.
XIXth century is a quite significant period for both world and Ottoman history. Various reasons that make this century valuable are present. The main factor creating this variety is humankind. Finding the people behind scientific, political and cultural changes and telling their stories are among the primary duties of both history and other social sciences.
Through this study, we have tried to address the story of Mehmed Ataullah Efendi who can be regarded as one of the architects of rapid change and transformation in this century. His life, scientific studies, works and opinions are the main subjects of this study. We have tried to touch upon and tell what kind of a family Şani-zade was born in, from whom he took education, what kind of duties he had and his opinions on various scientific fields and tried to examine through his own historical story whether he brought any change to this field.
The main basis and question in this study is: how had the institution or situation, for instance medicine, been until Şani-zade, what kind of a change did it undergo and finally into what did it turned after Şani-zade. The effort regarding to identify the changes and developments -if exist- within these three stages is the main subject of the present study. İn addition it is an important point to examine Şani-zade, who was sometimes subject to exaggerated and imprecise reviews, within the scope of historicity as exempted from extreme opinions, as well.
Şani-zade is one of the significant figures of XIXth century. Having knowledge about his works in both medicine and other fields is of quite importance. Through the works that will be chosen in the light of this importance, the adventure of Ottoman Empire and the history of science of Islamic world can be determined in a clear way.
2017-06-05T06:36:02Z
2017-06-05T06:36:02Z
2016
2016
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1019
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1270
2018-02-07T01:00:44Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
II. Abdülhamid döneminde Afganistan’da İngiltere-Rusya rekabeti ve Osmanlı siyaseti (1876-1909)
Hussaini, Mohammad
Kılıç, Musa
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Afganistan
Afgan-İngiliz Savaşı
İngiliz-Rus Rekabeti
Panislamizm
Osmanlı
Afghanistan
Anglo-Afghan War
British - Russian competition
Panislamism
Ottoman
Bu tezde Afganistan’ın Ahmed Şah Dürrani ile birlikte kuruluşu ve sınırlarının çizilişi konu edildi ve Ahmed Şah’ın haleflerinin de Afganistan’ın başına gelişleri, siyasi, ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda etki ve katkıları ele alındı. Özellikle İngiltere ve Rusya’nın Afganistan üzerindeki emelleri, hedefleri 1876-1909’a kadar devam eden süreç gözden geçirildi.
Afganistan’da ve diğer Orta Asya devletlerinde emelleri olanlardan ilki İngiltere idi. Bu politikasının temel amacı sömürgesi olan Hindistan’ı korumak ve diğer Avrupa ülkelerinin Hindistan’a ulaşmasını engelleyecek yolları kapatmaktı, hem Afganistan’ın içişlerinde hem de diğer Orta Asya devletlerinde aktif rol oynamakta ve bu bölgelerde yaşayan birçok Müslüman halkı hâkimiyetinde tutmaktaydı. Müslüman halkların siyasi özgürlüklerini ve yaşam haklarını kısıtlamaktaydı. Diğer yandan Rusya, Afganistan’dan Hindistan’a ulaşabilmek için Afganistan’ın içişlerinde rol almaya çalışmıştı.
Birinci bölümde Muhammedzayi Hanedanlığının, Emir Dost Muhammed Han ile ortaya çıkışını ve Dost Muhammed’in İngiltere ile münasebetlerini soğuk tutmasından dolayı Rusya kışkırtmalarına açık hale gelmesine ve 1838 yılında I. Afgan-İngiliz savaşının çıkmasına sebep olduğundan bahsedilmiştir. İkinci bölümde Türk-Afgan ilişkileri, II. Abdülhamid’in, Panislamizm politikası gereği Afganistan’a gönderdiği heyet ve Rusya karşı, Afganistan’ı İngiltere’ye yakınlaştırma isteği ele alınmıştır. Afganistan’daki iç savaşların sonucunda Şir Ali Han’ın tahta çıkması, Rusya’nın Afgan sınırı olan Buhara’yı işgali ve İngiltere’nin bu olaydan tedirgin olması dolayısıyla 1879’da II. Afgan-İngiliz savaşının çıkması ele alındı. Nihayetinde Afganistan üzerindeki İngiltere ve Rusya baskısına genel bir bakış yapılmıştır. Bu siyasi duruma Osmanlı Devleti’nin tutumu da bu bölümün içeriğinde bulunmaktadır.
This study is concerned with the establishment of Afghanistan and the determination of its borders by Ahmed Şah Dürrani. It also discusses Ahmed Şah’s successors as well as the political, economic, cultural and social developments in Afghanistan. The study also reviews the aims and objectives especially of Britain and Russian on Afghanistan in the continuous period between 1876 and 1909.
Britain was the first to target in Afghanistan and other middle Asia governments. The main purpose of this policy by Britain was to protect its colony in India and to block the other European countries from reaching India; Britain played an active role in both domestic affairs of Afghanistan and the other middle Asian nations as well as hold control over a number of Muslim communities living around that territory. It was curtailed the political liberties and rights of freedom of the Muslim communities. On the other hand, Russia was trying to play a role in the internal affairs of Afghanistan with the intent of reaching India through Afghanistan.
The first chapter discusses the rise of Muhammedzay Dynasty and Emir Dost Muhammed Han, and Russia’s role in the First Anglo-Afghan War in 1838 by exploiting the cold relationship between Dost Muhammed and the Britain and inciting them to war.
The second chapter looks at the Turk- Afghan relations, the necessity of the delegation sent to Afghanistan by Abdulhamid II to his Pan Islamism policy, and his desire to initiate a relationship between Afghanistan and Britain against Russia, describes the ascent to the throne by Ali Şir Han as a result of the civil wars in Afghanistan, the invasion Afghan border-town of Buhara by Russia, and the resulting nervousness of the Britain that brought about the second Anglo- Afghan War of 1879. Ultimately, this chapter comes to conclusion with an overview of the oppression of Afghanistan by both Russia and Britain, and the attitude of the Ottoman Empire towards this political situation.
2018-02-06T07:06:30Z
2018-02-06T07:06:30Z
2016
2016
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1270
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1555
2018-06-09T00:01:00Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Rüstem Paşa’nın mutasarrıflığı döneminde Cebel-i Lübnan (1873-1883)
Ünsal, Can
Kılıç, Musa
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Rüstem Paşa
Cebel-i Lübnan
Lübnan
Osmanlı Devleti
Mutasarrıflık
Maruni
Dürzi
Rustem Pacha
Mount Lebanon
Lebanon
Ottoman Empire
Governorate
Maronite
Druse
1516 yılında Yavuz Sultan Selim Lübnan’ı Osmanlı Devleti toprakları arasına
kattığında bölgede feodal bir yönetim anlayışı hakimdi. Bölgede üç semavi dinden de
insanlar yaşamaktaydı. Lübnan’ın kuzeyinden güneyine uzanan Lübnan Dağı nam-ı
diğer Cebel-i Lübnan fiziksel yapısı itibariyle heterodoks mezhep grupları için
sığınılacak güvenli bir bölgeydi. Bu mezhep grupları içerisinde Hıristiyan Maruniler
ve Şii’liğin bir kolu olan Dürziler söz sahibiydiler.
Mezhep çatışmalarının, kaos ortamının eksik olmadığı Osmanlı yönetimindeki
Cebel-i Lübnan’da Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın bölgedeki hükümdarlığının
bitmesinin ardından 1845 yılında iki kaymakamlık düzenine geçilerek feodalite sona
ermiştir. Fakat 1858 yılında patlak veren köylülerin alınan vergilere karşı isyanı 1860
yılında bir iç savaşa dönüşmüştür. Babıali’nin yetkin diplomatı Fuad Paşa bölgeye
giderek iç savaşı bitirip suçluların gerekli cezalarını verdikten sonra onun önderliğinde
toplanan uluslararası komisyonlar neticesinde 1861 yılında Cebel-i Lübnan Vilayet
Nizamnamesi yayınlanarak Cebel-i Lübnan’da Mutasarrıflık idaresi kurulmuştur.
Böylece bölgede Osmanlı güdümünde bir otonom yapı oluşmuştur. Bu çalışmada öncelikle Cebel-i Lübnan kavramının nasıl ortaya çıktığı, bölgenin
Mutasarrıflık düzenine kadar olan tarihsel gelişimi birçok açıdan incelenmiştir.
Sonrasında ise Mutasarrıflık düzeninin işleyişi ve Rüstem Paşa’nın Mutasarrıflık
sürecinin hakkında idari ve siyasi analizi yapılmıştır. Bu sayede Rüstem Paşa’nın
Mutasarrıflığı döneminde Cebel-i Lübnan’ın detaylı bir portresi sunulmuştur.
When Yavuz Sultan Selim conquered Lebanon, and added it to Ottoman
territory, the administrative system was feudalism. The believers living there are from
the three monotheisthic religion. The Mount Lebanon which is ranging from North to
South was a safe place for heterodox sects. Among theses sects Christian Maronites
and The Druzes which is a branch of Shiah, were the majority.
In the Mount Lebanon administrated by Ottoman Empire where there is a
constant chaos, after the reign of İbrahim Pacha at the region who is the son of Mehmed
Ali Pacha, feudalism was ended when the administrative system was changed to two
qaim’maqamate system in 1845. But in the year of 1858, a peasant riot broke out
against the taxes. In progress of time the revolt was transformated into a civil war in
1860. The experienced bureaucrat of Sublime Porte The Fuad Pacha is sent to Mount
Lebanon. He ended the civil war there, made the necessary judgements and penalized
the guilty persons. After that an international commission was set up under the
leadership of Fuad Pacha. In consequence of these commissions at the year of 1861,
Mount Lebanon province regulation was signed and the Governorate of Mount
Lebanon was established. With this fact, an autonomous administrative structure were
set out under the guidance of Ottoman Empire. In this study, the question of how the concept of Mount Lebanon emerged and
what is the region’s situation till the Governorate of Mount Lebanon were examined
at first place. Afterwards, an administrative and political analysis of Rüstem Pacha’s
governorship had been made. Then the functional system of the Governorate of Mount
Lebanon were described. Thus, a detailed description of Mount Lebanon under Rustem
Pacha’s Governorship had been presented.
2018-06-08T05:29:11Z
2018-06-08T05:29:11Z
2017
2017
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1555
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1588
2019-01-31T01:06:28Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
18. yüzyılın sonu 19. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti’nde veba yılları (İzmir örneği)
Erdoğan, Meral
Pınar, Hayrettin
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
Veba
18. yüzyıl
19. yüzyıl
Karantina
İzmir
Plague
18th century
19th century
Quarantine
Veba, ortaya çıktığı dönemden itibaren en ölümcül salgın hastalık olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır. Özellikle 18. yüzyılda dünyanın neredeyse her yerinde etkili olan veba, büyük çapta nüfus kayıplarına sebep olmuştur. Bu yüzyıl aynı zamanda Osmanlı Devleti için de veba yüzyılı olarak kendini göstermiştir. Kıtalar arası geçiş güzergâhında yer alan Anadolu, Osmanlı sınırları için vebaya en çok maruz kalan bölgelerdendir. Genellikle nemli ve sıcak ortamlarda doğal yaşam alanı olan veba özellikle kıyı şehirlerinde etkili olmuştur. 18. yüzyılda etkisinin en yoğun yaşandığı şehirlerden biri de İzmir’dir. Önemli kara ve deniz yolu ağına sahip olan bu şehir aynı zamanda vebanın kentsel odağı olmuştur. 1707’den 1800’lere kadar yaşanan çok şiddetli veba vakaları bu durumu kanıtlar niteliktedir. 19. yüzyılın başları ise vebanın etkisini devam ettirdiği ancak artık daha kalıcı önlemler alınmaya başlanılan dönemdir. Devlet, veba için karantina uygulamaları, hekim temini, ilaç ile tedavi ve dezenfekte işlemleri yapılmıştır. Bunun için Batının uyguladığı yöntemler takip edilmiş ve veba ile mücadele daha modern bir yapı kazanmıştır. Nitekim Osmanlı toplumundaki hastalık algısı, veba ile mücadele sürecini olumsuz etkilemiştir. Çeşitli toplumlara ait bireylerin yaşadığı İzmir, farklı uygulamalar ve düşünce sistemlerini barındırması vebaya karşı birlikte hareket edilmesinin önüne geçmiştir. Bu nedenle Osmanlı hükümeti halkı bilinçlendirme çalışmaları yapmışlardır. Bu sayede veba için alınan önlemler daha etkili sonuçlar vermiştir.
The plague has taken its place on the History stage as the most deadly epidemic since its Emergence. The plaguei especially affecting almost every paart of the world in the 18th century, has caused massive Population losses. This century also manifested itself as a plague for the Ottoman State. Anatolia, which is located on the transition route between the cntinents, is the region most exposed to and for the Ottoman borders. The plague, which is a natural habitat in mostly humid and warm environment, has been particularly effective in coastal cities, İzmir is one of the cities in which influence is most land and sea route network, has also become the urban center of the city at the same time. Very severe plague cases from 1707 to 1800 are Evidence of this situation. The begining of the 19th century is the period in which the deceased countinues, but now more permanent measures are being taken. State, quarantine applications for the plague, physician’s fundation, drug treatment and disinfection procedures were maded. For this, the methods applied by the west have been followed and the fight against the plague has gained a more modern structre. As a matter of fact, the sense of disease in the Ottoman society had a negative effect on the fight against the plague. İzmir, ehere the individuals of various societies live, has been able to accommodate diffirent applictions and systems of thought and to move together against it. For this reason, the Ottoman government made public avareness raising activitis. The measures taken for the plague on this issue have yielded more effective results.
2019-01-30T08:14:03Z
2019-01-30T08:14:03Z
2017
2017
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1588
tur
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2127
2021-03-12T01:02:41Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Salnamelere göre osmanlı devleti'nin son dönmelerinde bilecik
İlter, Zerrin
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Yakınçağ Tarihi Anabilim Dalı
Osmanlı Devleti
Bilecik
Bu çalısmanın amacı; Salnamelere göre Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde
Bilecik’in sosyo-ekonomik durumunu aydınlatmaktır.
Osmanlı Tarihinin en önemli alanlarından biri Osmanlı sehirlerinin sosyal tarihidir.
Sehirlerinin sosyal tarihi ülke ve devletlerin sosyal gelisimini, gelir durumunu demografik
yapısını ortaya koyan önemli bir göstergedir.
Osmanlı Devleti’nin isleyisini ve sosyal yapısını anlayabilmek için Osmanlı
sehirlerinin sosyo-ekonomik yapıları incelenmelidir. Sehir arastırmacılarının en önemli
kaynakları süphesiz arastırma yapılan devre ait kronikler, resmi ve özel kaynaklardır.
Dolayısıyla bu kaynakların arastırmacılarla iyice tetkik edilmesi gerekmektedir.
Anadolu sehirlerinin yapıları, tipleri birbirlerine benzer özellikleri tasıdıkları, yapılmıs
çalısma ve arastırmalardan anlasılmaktadır. Tipik bir Anadolu sehri olan Bilecik,
Anadolu’nun bilinen uygarlıklarından Osmanlı’ya ve günümüze uzanan yolda birçok olaya ve
döneme tanıklık etmistir.
The aim of this study is to bring out the social and economical
situation of Bilecik according to annuals at the last period of Ottoman State.
One of the most important field of Ottoman history is the social
history of Ottoman cities. Social history of Ottoman cities is an importat
indicator of country and states which shows their social development income
statues and demogratic conditions.
To understand the managment and social structure of the Ottoman
State, the socio-economic structure of those cities should be analyzed.
Undoubtfully, the most valuable source of city researchers is written source and
special sources which belongs to recorded time. So that, these sources should be
analyzed by the researchers carefully.
Those searches give idea to us about the structure of the Anatolian
cities, buildings and similiarly of them. A typical Anatolian city, Bilecik
withnessed very events from known civilization of Anatolia to Ottoman and
until nowadays.
2021-03-11T13:11:19Z
2021-03-11T13:11:19Z
2007
2007
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/2127
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1956
2021-03-11T01:00:59Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Keyfiyet-i Rusiyye’nin transkripsiyon ve tahlili : (H.1206/M.1791-1792)
Tübençokrak, Öznur
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Keyfiyet-i
Rusiyye
Bu çalışma, Osmanlı Devleti ve Rusya arasında 1711, 1736–1737 yıllarını
kapsayan savaşları anlatan Keyfiyet-i Rusiyye adlı eserin transkribe edilip, analizinin
yapılarak kullanıcıların istifadesine sunulması amacıyla yapılmıştır.
Keyfiyet-i Rusiyye, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki ikinci yazmada
kayıtlıdır. Hazine Kütük Numarası 233/36909’dur ve mikrofilmleri Çanakkale 18
Mart Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak görev yapan Volkan MARTTİN
tarafından üniversitemize kazandırılmıştır. Defterin bugünkü alfabe ile yazımı
sırasında basit transkripsiyon kuralları uygulanmıştır. Transkripsiyonu yapılan metin,
tarihsel bakış açısı ile değerlendirilmiştir.
Yazma eser, Osmanlı Devleti ve Rusya arasında 1711, 1736–1738 yıllarında
gerçekleşen siyasî ve askerî ilişkiler hakkında fikir vermektedir. Bu bilgiler ışığında
Osmanlı Devleti’nin sefer kararı, hazırlıkları ve sürecini değerlendirebilme ve
saptamalara gidebilme imkânını bulabilmekteyiz.
2021-03-10T07:07:11Z
2021-03-10T07:07:11Z
2007
2007-08-10
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1956
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1983
2021-03-11T01:00:47Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Salnamelere göre tanzimattan cumhuriyete Kütahya sancağının sosyo-ekonomik profili
Bakan, Nilüfer
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Salname
Kütahya Sancağı
Bu çalışmanın amacı; Salnamelere göre Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde
Kütahya’nın sosyo-ekonomik durumunu aydınlatmaktır.
.
Bu çalışmanın verileri, Başbakanlık Devlet Arşivleri Osmanlı Arşivi’ndeki
orijinal kaynaklar kullanılarak elde edilmiştir. Söz konusu kaynaklar önce transkribe
edilmiş sonra da değerlendirilmiştir.
Araştırma sonucunda, Osmanlı Devleti’nde her alanda büyük değişimlerin olduğu
tespit edilmiş,Tanzimat ve Cumhuriyet arasındaki dönemde, Kütahya’nın sosyoekonomik durumuna ışık tutulmaya çalışılmıştır.
2021-03-10T08:07:01Z
2021-03-10T08:07:01Z
2007
2007-08-10
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/1983
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3980
2022-07-30T00:00:22Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Kıbrıs mutasarrıflığı 30 numaralı defter transkripsiyon ve tahlili : (H.1287-1289/M.1870-1872)
Kızıltaş, Demet
Topal, Mehmet
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
30 Numaralı Defter
Kıbrıs
Bu çalışma, Osmanlı Devleti’nin mutasarrıflık kayıtlarını kapsayan Kıbrıs’a
ait 30 numaralı defterin transkribe edilmesi ve değerlendirilmesi amacıyla yapılmış,
bu sayede çok kıymetli bir defter istifadeye sunulmuştur.
Kıbrıs Mutasarrıflığı 30 Numaralı Defter, T.C. Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Daire Başkanlığı’nda mevcut olup, mikrofilmleri Tarih Bölümü Öğretim üyesi Yard.
Doç. Dr. Mehmet TOPAL tarafından üniversitemize kazandırılmıştır. Defterin
bugünkü alfabe ile yazımı sırasında basit transkripsiyon kuralları uygulanmıştır.
Konuyu tamamlamak amacıyla Kıbrıs’ın tarihi geçmişine de çalışma içersinde yer
verilmiştir.
Çeşitli konularda 205 adet hükmün yer aldığı defter, o döneme ait siyasi,
sosyal, ekonomik ve askeri durum hakkında bilgi vermektedir. Bu bilgiler ışığında
Osmanlı Devleti’nin Kıbrıs Bölgesi’ndeki uygulamaları ve Osmanlı Tarihi’ndeki
önemi de ortaya çıkmaktadır.
This study has been done in aim to make the transcription and evaluation of
30 numbered file regarding cyprus that is covering the Mutasarrıflık records of
Otoman Empire, thanks to this an inestimable inventory has been submitted into
gain.
Cyprus Mutasarrıflık File Number 30 is in existence at Otoman Archives
Office Chairmanship of Turkish Republic Office of Prime Minister, microfilms of
them are brought into our university by History Department lecturer Assistant
Professor Mehmet Topal. Simple transcription rules are applied during current
alphabet notation of the file. In order to accomplish the subject historical past of
Cyprus is also placed within the study additionally.
File which 205 units of decree are placed in various subjects, gives
information relevant with political, social, economic and military aspects. Under
light of these informations Executions of Otoman Empire at Cyprus Section and
importance of it within the Otoman Empire comes into scene
2022-07-29T11:05:50Z
2022-07-29T11:05:50Z
2007
2007
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/3980
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3657
2022-07-07T00:00:27Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Kavalalı Mehmet Ali Paşa İsyanı ve Mısır meselesi
Eren, Emine
Çolak, Kamil
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dalı
Kavalalı Mehmet Ali Paşa
Hünkar İskelesi Antlaşması
Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan diğer zümrelerden daha fazla ayrıcalık sahibi olan Rumlar, XVIII. yüzyıla kadar Osmanlı yönetimi altında yaşamaktan büyük bir memnuniyet duymuşlardı. Ancak XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren özellikle Fransız İhtilali’nin yaydığı milliyetçilik akımının etkisiyle bu durum değişti ve Rumlar özellikle kendilerine karşı Avrupalı devletlerin beslediği sempatiyi görünce Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bağımsızlık mücadelesi başlattı. Rumların 1821 yılında Eflak ve Boğdan’da başlattıkları ayaklanmayı bastıran Osmanlı Devleti, Mora’da Rumlara karşı aynı başarıyı gösteremedi.
Sultan II. Mahmut Mora’daki isyanı bastıramayacağını anlayınca, daha önce Mısır’da büyük yararlılıklar gösteren valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’dan yardım istedi. Bab-ı Ali’nin, Mora’daki isyanı bastırması karşılığında Mehmet Ali Paşa’ya Mora ve Girit valiliklerini vaat etmesine karşın, Avrupalı devletlerin müdahalesiyle isyan Osmanlı Devleti’nin ümit ettiği gibi sonuçlanmadı.
Mora isyanından kazançlı çıkamayan Mehmet Ali Paşa, Mora isyanındaki hizmetlerine ve masraflarına karşılık Osmanlı Devleti’nden Suriye’nin kendisine verilmesini istedi. Osmanlı Devleti’nin bu isteği kabul etmemesi üzerine, kayıplarını telafi etmek isteyen Mehmet Ali Paşa, 1831 yılında oğlu İbrahim Paşa komutasındaki
bir orduyu Suriye üzerine sevk etti. Böylece Osmanlı Devleti yeni bir sorunla, Mısır Meselesi’yle karşı karşıya kaldı. Bu isyana tek başına karşı koyamayacağını anlayan
iv
Osmanlı Devleti, Rusya’nın yardım teklifini kabul etmek zorunda kaldı. Ancak bu yardım ve arkasından Rusya ile imzalanan Hünkar İskelesi Antlaşması, Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’nin iç işlerine daha fazla karışmasına neden oldu.
Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyanı 15 Temmuz 1840’ta toplanan Londra Konferansı ve arkasından 13 Temmuz 1841’de ilan edilen Mısır Valiliği İmtiyaz Fermanı ile çözümlendi. Buna göre, Mısır valiliği babadan oğula geçmek suretiyle Mehmet Ali Paşa’ya verildi. Böylece Osmanlı Devleti, Akdeniz’de stratejik öneme sahip olan en zengin eyaletlerinden biri üzerindeki etkisini kaybetmiş oluyordu.
The Greeks (The Rums) of the Ottoman Empire lived gladly and comfortably under the Ottoman rule having more privileges than the other social groups until the XVIIIth century. However, from the second half of the XVIIIth century on, this situation changed due to the nationalist trend caused by the French Revolution. Having observed the sympathy by the European countries to their nation, the Greeks started to struggle towards their independence. Although the Ottomans have crushed the rebellion by Rums in 1821 in Eflâk and Boğdan, they have been unsuccessful against the Greeks in Mora.
As soon as he understood that he would not be able to crush the rebellion, Sultan Mahmut II asked for help from Mehmet Ali Pasha of Kavala, whom he had greatly benefited as his governor-general in Egypt. Bâb-ı Âli had promised Mora and Girit to Mehmet Ali Pasha; but because of the European countries’ intervention in it, the rebellion did not come to an end in a way the Ottoman Government preferred.
Having not been gainful out of the rebellion in Mora, Mehmet Ali Pasha wanted to compensate it by landing Syria, and an army commanded by his son İbrahim Pasha attacked this country. Hence, the Ottoman Government came across a new problem: the Egyptian question. Not being able to crush this revolt either, Ottoman Government had to accept Russian help. However, this help and the
vi
following Hünkar İskelesi Treaty concluded with Russia have caused more intervention of European countries to the internal affairs of the Ottoman Government.
The rebellion of Mehmet Ali Pasha was resolved via the London Conference held on July 15, 1840 and the Decree of Privilege of the Governorship of Egypt (Mısır Valiliği İmtiyaz Fermanı) announced on July 13, 1841. The governorship of Egypt was bestowed upon Mehmet Ali Pasha on the condition that it would pass from father to son. With this, Ottoman Government lost the effect upon one of their richest provinces which had a strategic importance in the Mediterranean.
2022-07-06T10:31:55Z
2022-07-06T10:31:55Z
2008
2008
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/3657
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3888
2022-07-28T00:01:06Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Boğazlar üzerindeki Osmanlı-Rus mücadelesi
Özcan, Elvan
Erşan, Mesut
ESOGÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Çarlık Rusya
Osmanlı Devleti
Çanakkale Boğazı
Lozan Antlaşması
Bu çalışmanın amacı, Boğazlar üzerindeki Osmanlı – Rus mücadelesini
araştırmaktır.
Bu çalışmanın verileri, konu ile ilgili yayınlanmış kitap ve makaleler,
Başbakanlık Devlet Arşivleri Osmanlı Arşivindeki konu ile ilgili orijinal kaynaklar
kullanılarak elde edilmiştir.
Coğrafi konumu nedeniyle stratejik bir öneme sahip olan Boğazlar
İlkçağlardan beri birçok devletin mücadele alanı olmuştur. Çarlık Rusya’nın
Karadeniz ve Boğazlar üzerindeki siyaseti sonucu bu mesele başta Osmanlı Devleti
olmak üzere tüm Avrupa’yı etkilemiş ve milletlerarası bir mesele haline gelmiştir.
Boğazlar meselesi devletlerin dış siyasetlerinde bir denge unsuru olarak kullanılmaya
başlanmıştır. Osmanlı Devleti ve Çarlık Rusya arasında meydana gelen bütün
savaşların sebebi Rusya’nın Boğazlar üzerindeki üstünlük kurma mücadelesinden
kaynaklanmıştır. Zaman zaman Rusya istediğini elde etmiş görünse de asıl hedefine
ulaşamamıştır. I. Dünya Savaşı sırasında müttefiklerinin Çanakkale Boğazı’nı
geçememesi ve kendisine gereken yardımı yapamaması ve Bolşevik İhtilalinin
çıkması üzerine savaştan çekilmiş, Boğazlar üzerindeki siyasetinden de vazgeçmiştir.
Bundan sonra da Boğazlar Türk dış politikasında sorun olmuş, 24 Temmuz 1923
tarihinde imzalanan Lozan Antlaşması ile Boğazlar ve yakın çevresinde Türkiye’nin
yetkileri sınırlandırılmıştı. 20 Temmuz 1936 tarihinde imzalanan Montrö Antlaşması
ile Türkiye, Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını istediği gibi kullanma hakkına
tekrar sahip olmuştur.
The aim of this study is to research Ottoman- Russia struggle on the Straits.
The data of this study were gained by using the books and articles published
about this subject and original sources in Prime Ministery State Archives Ottoman
Archives.
Having a strategic importance because of their geographical situations, the
Straits have been the area of struggle of many countries since the Antiquity. As a
result of policy of CZardom Russia on Black Sea and the Straits this issue affected
the whole Europe especially Ottoman Empire and became on intrnational issue. The
issue of the Straits was started to be used as a counterpoise of states on their
international policy. The reason of the wars that happened between Ottoman Empire
and CZardom of Russia caused because of the struggle of Russia on dominatiry the
Straits. From time to time it seemed like Russia gained what it had expected but
actually, it couldn’t reach its main goal. Russia withdrawn from the First World War
because Allieds could’nt pass the Dardanelles to help Russia and Bolshevik
Revolution occuned, so Russia abandoned its policy on the Straits. After that, were
problems for Turkish international policy and the authority of Turkey on the Straits
and their surroundings was limited by the Lausanne Treaty which was signed on July
24th 1923.With Montreux Treaty which was signed on July 20th 1936, Turkey has
gained its rights about using its domination rights on the Straits as it wants
2022-07-27T05:50:01Z
2022-07-27T05:50:01Z
2008
2008
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/3888
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3706
2022-07-20T00:00:48Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
XIX. yüzyılda Gilan (demografik ve sosyo-ekonomik yaklaşım)
Gülşen, Ayşegül
Köksal, Osman
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
19.yüzyıl
Gilan'ın Sosyo - Ekonomik Durumu
Bu çalışmanın amacı; temettuat defterine ve salnamalere göre, XIX. Yüzyılda Osmanlı Devleti'nin Kosova Vilayeti kazalarından olan Gilan'ın sosyo - ekonomik durumunu ortaya koymaktır.
Şehirlerin sosyal tarihi, ülke ve devletlerin sosyal gelişimini, gelir durumunu,
demografik yapısını ortaya koyan önemli bir göstergedir.
Osmanlı Devleti'nin işleyişini ve sosyal yapısını anlayabilmek için Osmanlı şehirlerinin sosyo-ekonomik yapıları incelenmelidir. Şehir araştırmacılarının en önemli kaynakları şüphesiz araştırma yapılan devre ait kronikler, resmi ve özel kaynaklardır. Dolayısıyla bu kaynakların araştırmacılarca iyice tetkik edilmesi gerekmektedir
Bu çalışmanın verileri, Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki orijinal kaynaklar kullanılarak elde edilmiştir. Söz konusu kaynaklar önce transkribe edilmiş sonra da değerlendirilerek, diğer kaynaklarla da desteklenip bu çalışma hazırlanmıştır.
Araştırma sonucunda, Osmanlı Devleti'nin Balkanlardaki bir kazası olan Gilan'ın sosyo-ekonomik ve demografik durumu ortaya konmaya çalışılmıştır.
It is expected to celar up social-economical striation of district of Kosova proince whose none is Gilan in 19th century by making use of viritten income registrations and the records of the annuals of Gilan. That is the am of this study.
The most im portant parts of the Ottoman history is stated as the historical developments of the cities and states. The sacial history of th cities is vital point to come inyo being on some aspects such as social developments of the country and goverment both fixed incomes and changing ncomes and the proportion of the population.
The socia-economial situtaion of the otoman cities should be examined to understand the social structure and running of the Ottoman Empine. It is certan that the mort important sources of the city researehers are the chronological registetions of that period and both formal and informal written registrations. For that reason These sources are needed to be examined carefully.
The data of this study are handed from the Ottoman Archives of The Office of prine mimister Archives. All of the sources are the original pnes. That is Why, at firstty, the sources are transcribed and they are all evaluated.
Attle end of the researeb. The socro-economic situttion of the tistrict of the Ottoman Empire which is gilan in The Balkans is Tried to come into bemg.
The Main Point of The Master Thesis
The socto-Ecomical Situation of the Distict of OTTOMAN EMPIRE
WHJCH İS GİLAN in 19th Century
2022-07-19T05:35:57Z
2022-07-19T05:35:57Z
2008
2008
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/3706
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimleri Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2387
2022-01-21T01:00:15Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane ve kurucusu Charles Ambroise Bernard
Öztürk, Hülya
Karasu, Cezmi
ESOGÜ, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Tıp Çalışmaları
Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane
Charles Ambroise Bernard
Osmanlı Arşivleri
Bu çalışmanın amacı: Osmanlı Devleti'ndeki Tıp çalışmalarına ulaşabilmek, Batı ve Batı'nın bu alandaki etkisi doğrultusunda tesis edilen Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane'nin kurulması ve bu kuruluşta etkin rol oynayan Viyanalı Hekim Charles Ambroise Bernard ve çalışmalrını inceleyebilmektir.Bu çalışmanın verileri Başbakanlık Osmanlı Arşivlerindeki Orjinal kaynaklar kullanılarak elde edilmiştir. Söz konusu kaynaklar önce transkribe edilmiş sonra değerlendirilmiştir.Araştırma sonucunda, Osmanlı Devleti'nde meydana gelen sağlık uygulamaları daha yakından görülmüş ve günümüz tıbbının gelişimine ışık tutulmaya çalışılmıştır.
The aim of this study is to reach the history of the medical applications in Ottoman, Western effect on such period..The foundation of Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane and its founder, Charles Ambroise Bernard who is a medical doctor from Viennese, and his studies were also investigated.The data of this study have been obtained as being used the original sources in the premiership state archieves and the Ottoman ones.The sources that are talked about have firstly been traslated and then utilized.In the conclusion of the resarch, medical applications and development of the Turkish medicine have been investigated.
2022-01-20T10:56:23Z
2022-01-20T10:56:23Z
2009
2009
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/2387
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/4063
2022-08-03T00:00:19Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
XIX. Yüzyılda İnönü nahiyesi : (demografik ve sosyo-ekonomik yaklaşım)
Sakarya Aslan, Yasemin
Köksal, Osman
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
İnönü
Nahiye
Bu çalışmanın amacı; temettuat defterlerine ve salnamelere göre, XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin Hüdavendigar eyaleti nahiyelerinden olan İnönü’nün sosyo-ekonomik durumunu ortaya koymaktır. Şehirlerin sosyal tarihi, ülke ve devletlerin sosyal gelişimini, gelir durumunu, demografik yapısını ortaya koyan önemli bir göstergedir. Şehir araştırmacılarının en
önemli kaynakları ise araştırma yapılan döneme ait kronikler ile resmi ve özel kaynaklardır.
Bu çalışmanın verileri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ndeki orijinal kaynaklar kullanılarak elde edilmiştir. Bu kaynaklar, önce transkribe edilmiş, sonra da değerlendirilip diğer kaynaklarla desteklenerek bu çalışma hazırlanmıştır. Araştırma sonucunda, Osmanlı Devleti’nin, Orta Anadolu’da bir nahiyesi
olan İnönü’nün, sosyo-ekonomik ve demografik durumu ortaya konmaya çalışılmıştır.
2022-08-02T05:32:33Z
2022-08-02T05:32:33Z
2010
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/4063
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/4064
2022-08-03T00:00:36Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Temettuat defterlerine göre Günyüzü nahiyesinin sosyo-ekonomik yapısı
Göçeri, Bayram
Topal, Mehmet
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Temettuat
Günyüzü
Nahiye
Hüdâvendigâr Eyâleti, Sultanönü Sancağı’na bağlı Günyüzü Nahiyesinin 19.
yüzyıldaki sosyo - ekonomik yapısı hakkında çok önemli bilgiler veren Günyüzü
Temettü’at Defterleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi 723 numaralı koleksiyonda yer
almaktadır.
Günyüzü Temettü‘ât Defterlerinden Kozağacı nahiye merkezi olması; Gecek,
gelişmiş köylere ve Sürez; küçük köylere örnek olması açısından değerlendirmeye
alınmıştır.
Günyüzü Temettü‘ât Defterleri, vergiye tâbi toprak, hayvan, kira gelirleri ile
meslek ve sanat gelirlerinin kaydedilmesiyle oluşmuştur.
Çalışmanın giriş bölümünde Günyüzü coğrafi özellikleri hakkında bilgi
verilmiştir.
Birinci bölümde Günyüzü tarihi ve kültürel özellikleri, mimari eserleri,
köyleri ile Günyüzü’nün Milli Mücadele dönemindeki yeri ve önemi ortaya
konulmuştur.İkinci bölümde konunun daha iyi anlaşılması amacıyla Osmanlı vergi sistemi;
Tanzimat öncesi ve sonrası olarak ele alınmıştır. Temettu vergisi ve defterleri
açıklanmıştır.
Üçüncü bölümde Günyüzü Temettuat kayıtlarına göre merkez kaza Kozağacı
ile Gecek ve Sürez köylerinin sosyo – ekonomik yapısı değerlendirilmiştir.
Buna göre; dönemin nüfusu merkez kaza Kozağacı 630, Gecek 505 ve Sürez
145 olarak tespit edilmiştir. Kozağacı merkez kaza olması dolayısıyla nüfus olarak
yoğunluk kazanmıştır. Gecek Günyüzü köyleri içinde geniş tarım alanlarına ve
sulama imkanına sahiptir. Bu yüzden Kozağacından sonra en fazla hane bu köyde
yaşamaktadır. Sürez ise bu köyler içinde en az gelişen köy konumundadır.
Bölgenin temel geçim kaynağının tarım ve hayvancılık olduğu
anlaşılmaktadır. Tarımda karasal iklim dolayısıyla arpa ve buğday gibi hububat
ziraatı ön plandadır. En yaygın meslekler rençberlik ve ırgatlıktır.
Nahiye genelinde ortalama gelir oranlarına göre hane başına düşen gelir
ortalamasında hane geliri düşük ve yüksek aileler arasında en dengeli olan köy
Kozağacı’dır. Bu köyü Gecek takip etmektedir. Diğer köy Sürez ise gelir dağılımının
en dengesiz olduğu köy olarak göze çarpmaktadır. Üç köy geliri genel olarak
incelendiğinde ortalama gelir oranında alt gelir sahiplerinin % 60, üst gelir
sahiplerinin % 40 civarında olduğu görülmektedir.
Günyüzü Temettuat Defterleri dikkatle incelendiğinde şahısların belli bir
uygulama dahilinde defterlere kaydedildiği görülmektedir. Bu uygulamada, eğer
varsa ilgili şahsın öncelikle âile veya sülale adı yazılmıştır. Bu ad, ilgili şahsın
geçmişte yaşamış bir ceddinin adı olup, geleneksel bir şekilde nesiller tarafından
devam ettirilmekte ve o aile ile bütünleşmiştir.
Dördüncü bölümde Günyüzü merkez kaza Kozağacı ile Gecek ve Sürez
köyleri temettuat kayıtlarının transkripsiyonu yapılmıştır.
Son olarak beşinci bölümde 1925 tarihli Toprak Dergisi Mahalli Tetkikler
bölümü Günyüzü Nahiyesi yazısının transkripsiyonu yapılmıştır.
Gunyuzu Temettuat books, which collected in collection 723 Ottoman
Archives of prime ministry,gives various information about socio - economic
structure of Gunyuzu town of Sultanonu in Hudavendıgar state.
In this study, the records of Surez village was evalvated from Gunyuzu
Temettuat boks to ascertain condition of Gecek and taxation of small villages.
Gunyuzu Temettuat boks, consists of tand incomes live stock incomes, rental
incomes and other incomes.
Geographical features of Gunyuzu was given in the abstract part.
In the first part the cultural historical architectural features and the importance of
Gunyuzu during national battle were introtuced.
In the second part, Ottoman tax system pre and post administrative refoms
(1839) part, were introduced and Temettu taxes and books were verbalized.
In the third part.
According to Gunyuzu Temettuat books, Kozağacı Town, Gecek and
Surez villages socio - economic structure were evalvated.
According to this, the population contined as Kozağacı 630, Gecek 505 and
Surez 145 population density was higher than Gecek and Surez population Gecek
have wider agricultural areas than Surez and Gunyuzu village has. There fore, the
population of Surez is the lowest one. The means of existence in this ares is agriculture and livestock. They grew
barley and wheats because of the territorial climate. Most common jobs were
farming.
According to the quarage of incomes groups in town.
Kozağacı had the best balanced incomes, the second brad Gecek village and
Surez had the warst b alonced incomes. When all incomes group were analysed,
low incomes gruops % 60, high incomes groups % 40.
When we analysed, we saw thot all person were recorded on books. At htis
work the person or family name was recorded firstly and this traditionally continued.
At fourth part, Kozağacı town, Gecek and Surez villages temettuat
records were translated in to Turkish..
At last 1925 Toprak Magazine and surveys were translated in to Turkish.
2022-08-02T05:34:01Z
2022-08-02T05:34:01Z
2010
2010
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/4064
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3988
2022-07-30T00:00:33Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
1848-1849 Macar özgürlük mücadelesi ve Osmanlı siyasetinde Macar-Polonyalı mülteciler sorunu
Celep, Öykü
Köksal, Osman
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
1848-1849 Macar
Özgürlük Mücadelesi
Osmanlı Siyaseti
Macar Polonya
Mülteciler Sorunu
Tezimizde Macar-Polonyalı Mülteciler Meselesinin Osmanlı Devleti’nin
siyasî ve askerî gündeminde yarattığı derin etkiyi, Osmanlılara hatta yeni modern
Türkiye devletine bıraktığı çağdaşlaşma mirasını; meselenin kökeninde yatan 1848
Avrupa İhtilâllerine dayandırarak, yerli ve yabancı kaynaklardaki bilgileri analiz
ederek değerlendirmeye çalıştık. Macar-Polonyalı Mülteciler en güvenilir sığınak
olarak Osmanlı topraklarını gördüler. Türkiye’yi ikinci vatan benimsediler. Seve
seve Osmanlı hizmetine girmenin yanı sıra Türk aydınlanmasına, ulusal
bilinçlenmesine katkıda bulundular. Yirminci yüzyıl kaynaklarına bakılırsa kendi ırk
kökenlerini, millîlik vasıflarını ise Türk kültüründe aramaktan çekinmediler.
Kossuth gibi bir önderi bağrından çıkaran Macar ulusunun hiçbir Avrupalı
güce dayanmadan, hem topraklarındaki Macar olmayan topluluklara hem de
Avusturya ve Rusya gibi iki devasa imparatorluğa karşı verdiği Özgürlük Savaşı
Avrupa tarihinin önemli bir olayıdır. Diğer yandan hiçbir menfaat gütmeden,
Avusturya ve Rusya ile savaş riskini göze almak pahasına Osmanlı Devleti’nin
mültecilerin himayesini üstlenmesi; yüklendiği külfet ve uluslar arası cebelleşme bir
diğer önemli olgudur. Tezimiz söz konusu iki gerçekliği vurgulamak üzere iki
bölümden oluşmuştur.
In our dissertation we tried to comment the deep effect of the Hungarian and
Polish Refugees Problem on political and military agenda of the Ottoman State,
modernist legacy left to Ottomans even to the new modern Turkish state; by
attributing it to the originating 1848 Europe Revolutions and by analyzing the
information in native and foreign resources. Hungarian-Polish Refugees saw
Ottoman territories as the most reliable shelter. They embraced Turkey a second
homeland. Besides willingly entering the Ottoman service they contributed to the
Turkish enlightenment, national awareness. According to twentieth century resources
they did not avoid from searching their racial origins, national qualifications in
Turkish culture.
Freedom War of the Magyar nation who brought up a leader like Kossuth
deep from his heart against both the non-Magyar nations inside and the two
enormous empires like Austria and Russia is an important event of the European
history. On the other hand, assuming of the Ottoman State the defence of the
refugees with no expectation of interest at the risk of war with Austria and Russia;
the burden undertaken and the international tussle are another significant phenomena.
Our dissertation is composed of two parts in order to emphasize these two facts.
2022-07-29T11:37:26Z
2022-07-29T11:37:26Z
2009
2009
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/3988
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3989
2022-07-30T00:01:03Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Eskişehir kırsalında ekonomik ve sosyal yapı: 1844/1845
Şahin, Halil
Elibol, Numan
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Eskişehir Kırsalı
Ekonomik ve Sosyal Yapı
1844/1845
Bu çalışma, Osmanlı arşiv kayıtlarından yola çıkarak 19. yüzyıl ortalarında
Eskişehir’in Bozan, Laçin, Muttalip, Gündüzler ve Sepetçi Köylerinin sosyo ekonomik durumunu ortaya koymayı ve söz konusu köylerin sosyo-ekonomik
durumundan hareketle aynı dönemde Eskişehir kırsalının sosyo-ekonomik görüntüsü
hakkında bir takım sonuçlara ulaşmayı amaçlamaktadır.
Çalışmanın temel kaynağını, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
Osmanlı Arşivi’nin, Maliyeden Müdevver Defterler Kamil Kepeci tasnifleri içinde
yer alan; “07848, 07850, 07851, 07853, 07854” numaralı Temettuat Defterleri
oluşturmuştur. Çalışma esnasında ilk olarak adı geçen köylere ait arşiv kayıtlarının
transkripsiyou yapılmış; elde edilen ham bilgiler “meslek dalları, emlak, arazi,
hayvan, temettuat ve vergi” başlıkları altında tasnif edilmiş ve daha sonra yine aynı
yolla hem köy bazında hem de toplu olarak incelemeye tabi tutulmuştur. İncelemeler
sonucunda elde edilen sonuçlar, değişik tablo ve grafiklerin de yardımıyla
yorumlanmaya çalışılmıştır.
Elde edilen sonuçlar göz önüne alındığında; köylerde yaşayanların büyük bir
bölümünün çiftçilik yaptığı görülmüştür; ancak çiftçiliğin yanısıra taşçılık, amelelik,
hizmetkarlık gibi işlerin yapıldığı da görülmektedir. Köylerdeki arazilerin büyük bir
bölümü orta sınıf arazi olup, geçimliğe yetecek kadardır. Eldeki arazilerin genellikle
yarısı ekilip, yarısı da nadasa bırakılmaktadır. Arazilerin büyük bir bölümünde
buğday ve arpa gibi hububat ürünleri ekilmektedir.Hayvancılıkta ise, büyükbaş ve küçükbaş hayvan mülkiyeti arasında
farklılıklar bulunmaktadır. Büyükbaş hayvanlar genellikle, et ve süt gibi ihtiyaçları
karşılamaktan çok, tarlada koşum hayvanı olarak veya yük taşıma amacıyla
kullanıldığı düşünülebilecek öküz, manda, camız, inek, at ve eşek gibi hayvanlardan
oluşmaktadır. Toprağı olan ailelerin tamamına yakınında büyükbaş hayvan vardır ve
küçükbaş hayvanlara genellikle geliri yüksek olan aileler sahiptir.
Gelirlerin, genellikle ailelerin yalnızca geçimine yetecek düzeyde olduğu
görülmektedir. Köylerdeki birçok aile, ellerindeki sermayenin (köylülerin sahip
oldukları arazi ve hayvan miktarı geçimlik düzeyde olduğundan) yetersizliği
nedeniyle, geçimlerini çiftçilik ve taşçılık gibi yoğun emek gerektiren işlerden
sağlamakta ve bir kısmı da ek iş yapmaktadır.
Vergi dağılımına bakıldığında ise, Osmanlı’da emek üzerinden vergi
alınmaması ve ağnam, öşür gibi sermaye üzerinden alınan vergilere, vergiyi mahsusa
da eklendiğinde; vergi yükünün genellikle sermaye sahipleri üzerinde baskı
oluşturduğu söylenebilir. Ancak, vergi hesaplamaları yapılırken vergi mükelleflerinin
tamamına aynı vergi oranları uygulandığından, vergilendirmenin adaletli olduğu
söylenebilir.
This study aims to bring into light the socio-economic state of the villages of
Bozan, Lacin, Muttalip, Gunduzler and Sepetci in Eskisehir around the mid-19th
century by making use of Ottoman archival sources and on the basis of the
information about the same villages tries to reach certain conclusions about socio economic view of the countryside of the town of Eskisehir.
The primary sources of the study are the temettuat books preserved in Prime
Minister's General Directorate of State Archives Ottoman Archive in Istanbul under
the classification codes of Maliyeden Müdevver Defterler Kamil Kepeci with book
numbers of 07848, 07850, 07851, 07853, 07854. In the course of the study first the
registers of each villages were transcribed; then the unsystematic information derived
from the registers were classified under the topics of profession groups, land, estates,
animals, taxes and temettuat (income). And next, still under the same topics, the
systematized information about the villages were tried to be analyzed both separately
and as a whole. At the end of the analysis, the conclusions were attempted to be
interpreted in the light of relevant tables and graphs.
When we look at the results reached at the end of the analyses, the majority
of the villagers came to be engaged in farming, as can be expected, but there were
still some other branches of occupation such as quarrying and serving as servants and
laborers. A greater part of the lands were of average size of subsistence, while half of them were seen to have been laid fallow. The chief products under cultivation were
cereals such as wheat and barley.
As for the case of the husbandry, the rate of the possession of cattle inclusive
of horses and donkeys differed from that of sheep and goats. Cattles consisted of
buffaloes, cow, horses and donkeys, which were more likely to have been used track
animals, instead of being utilized in acquiring milk and meat. Almost all of the
families who possessed some size of land had some type of cattle inclusive of horses
and donkeys, whereas it was usually families with higher income who had sheep and
goats.
The income level of the average families seems to have usually stood at
subsistence level. A fair number of the families seemed, owing to the lack of
adequate capital (as their lands and animals could only sustain their family) to have
been obliged to engage in occupations calling for high level of labor, such as tillage
farming and quarrying or they had to find some other extra jobs.
As to the state of tax distribution, it can be argued that the state usually taxed
the proprietors and those who possessed some sort of capital rather than the labor
itself, as can be seen in the allotment of the lump-sum tax of vergiyi mahsûsa, which
was collected in addition to sheep (inclusive of goats) tax and ushr. But it can also be
maintained that the taxation was just for almost all of the taxpayers were taxed at the
same rates of taxation in calculating the taxes.
2022-07-29T11:38:05Z
2022-07-29T11:38:05Z
2009
2009
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/3989
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3571
2022-07-01T00:00:39Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Ord. Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay hayatı, kişiliği, eserleri
Civelekler, İsmail Hakkı
Önder, Selahattin
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Fahrettin Kerim Gökay
1900 yılında Eskişehir'de doğan Fahrettin Kerim Osmanlı Devleti'nin son zamanlarını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarını görme fırsatı yakalamış, ancak çok istediği halde 2000'li yıllara erişemeden 1987 yılında yaşamını yitirmiştir.İlköğrenimini doğduğu şehir olan Eskişehir'de tamamlamıştır. Gelecekteki başarılarını haber verir nitelikte, henüz 10 yaşında iken teksirle gazete çıkarma cesareti göstermiştir.Eğitimine İstanbul'da devam eden Fahrettin Kerim, tıp fakültesini bitirdikten sonra Almanya ve Viyana'da da nöroloji ve psikiyatri alanında ilim tahsil etmiştir. Türkiye'ye dönüşünden sonra hızlı bir şekilde profesör ve ordinaryüs profesör unvanlarını almıştır.Akademik hayattaki başarısının ardından siyaset ilgisini çekmiş, 7 yıl süre ile İstanbul'un hem Valilik, hem de Belediye Başkanlığı görevlerini yürütmüştür. 1950 yılında iktidarın değişmesine rağmen görevine devam etmesi O'nun her devrin adamı özelliğini göstermektedir.Belediye Başkanlığı görevine son verilerek Bern Büyükelçiliği'ne atanmış, 1960 ihtilalinden sonra Yassıada'da yargılanmıştır. Ardından milletvekili seçilmiş, İmar ve İskân Bakanlığı ile Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı görevlerinde bulunmuştur. İstanbul Milletlerarası Lions Kulübü, Yeşilay, Fahrettin Kerim Gökay Vakfı gibi sayısız kuruluşta kurucu, başkan, üye gibi hizmetlerde görev alan Ord. Prof. Fahrettin Kerim Gökay, sosyal hayatı zengin bir kişiliktir. Tıp, siyaset vb. alanlarda 200'e yakın yerli-yabancı eserler vermiştir.
Fahrettin Kerim, was born in 1990 in Eskisehir, had the opportunity to see both last years of Ottoman Empire and first years of Turkish Republic. However he died in 1987 and couldn?t see the 21st century which he really wanted to reach.His 87 years long life was full of success beginning from childhood. He finished his primary education in Eskisehir, where he was born. He ventured to run a newspaper with copying only just he was 10 years old. This was an announcement of forthcoming successes.Fahrettin Kerim continued his education in Istanbul. He went to Germany and Vienna to study neurology and psychiatry after he finished faculty of medicine. After getting back to Turkey, he assumed professor and ordinary professor titles quickly.After his successes in academic life, politics aroused his interest. He was both Governor and Mayor of Istanbul for 7 years. He continued his service despite government change. This shows he can work in all ages.He was nominated as Bern Ambassador. He was on trial after 1960 revolution. He was selected as a member of parliament and became Minister of Development and Occupancy. Then he became Minister of Health and Social Relief. Istanbul International Lions Club, Yesilay and Fahrettin Kerim Gokay Foundation are only some of countless social organizations that he served as a member, founder and chair. He has domestic-foreign nearly 200 literatures in medicine, politics and etc.
2022-06-30T05:54:56Z
2022-06-30T05:54:56Z
2011
2011
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/3571
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/4056
2022-08-02T00:01:13Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Irak Türkmenleri ( 1918-1926 )
Saygın, Selami
Kayıran, Mehmet
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Irak
Türkmen
Oğuz Türklerinin bir bölümü olan Irak Türkmenleri, Emeviler, Abbasiler, Büyük Selçuklular ve Osmanlı dönemlerinde peyder pey Irak'a gelip yerleşmişlerdir. Emevi ve Abbasi dönemlerinde Irak'a zorunlu olarak ve daha çok asker olarak gelmişken Büyük Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise fatih olarak gelmişlerdir.Türkmenler daha çok Irak'ın kuzey batısındaki Telafer'den başlayarak, Kürt ve Arap bölgelerini ayıracak şekilde, Bağdat'ın kuzey doğusundaki Mendeli'ye kadar uzanan alanda yerleşik durumdadırlar. Nüfus itibarı ile Irak'ın üçüncü etnik topluluğu durumundadırlar. Türkmenler Irak'ın genelinde nüfusun yaklaşık % 15'ini oluştururlar. Türkmenistan, Maveraünnehir, Azerbaycan ve Türkiye'den Irak'a gelip yerleşen Türkmenlerin konuştukları Türkçede bu yüzden ağız farklılıkları vardır. Ancak konuştukları Türkçe, Türkiye Türkçesi ile neredeyse aynıdır. Aşiretli toplum düzeninden uzak yerleşik bir hayat sahibidirler. Daha çok ticaret ve tarımla uğraşmaktadırlar.Büyük Selçuklu Hükümdarı Tuğrul Bey'in 1055 Bağdat Seferi'nden başlayarak 1918'e kadar bazı kesintilerle Türk idaresinde kalan Irak'ta Türkmenler bu dönem içinde hakim durumdadırlar. Mondros Mütarekesi'ni takiben Türkmenlerin yaşadığı Türkmeneli bölgesi İngiliz işgaline uğramıştır. Lozan ve Haliç Konferanslarında Türk ve İngiliz temsilcileri bir mutabakata varamadıkları için, Lozan Antlaşması'nın bir gereği olarak konu Milletler Cemiyeti hakemliğine götürülmüştür. Cemiyet'in İngiliz görüşü lehine karar vermesinden bir süre sonra 5 Haziran 1926'da Türk, İngiliz ve Irak tarafları arasında yapılan Ankara Antlaşması ile Türkmeneli bölgesi Irak sınırları içinde kalmıştır. Türkiye'den en son ayrılan Türkler, Irak Türkmenleridir. Ankara Antlaşması'nın kendilerine bir azınlık hakları bile temin edemeyişi nedeniyle uluslar arası hiçbir hukuki güvenceye sahip olamamışlardır. Bu yüzden baskıcı Irak yönetimlerinin, Türkmeneli bölgesinin sosyal yapısını değiştirmeyi öngören uygulamalarına maruz kaldıkları gibi, doğu ve kuzey bölge komşuları olan Kürtlerin de Türkmeneli'yi ilhak etme çabaları Türkmen varlığı için başka bir tehdit nedeni oluşturmuştur.
Iraqi Turkmens, Which is a big part of the Oghuz Turks came to Iraq and settled little by little in Umayyad, Abbasid, Great Seljuk and Otoman periods.Although they generally and necessarily came as soldiers there in Umayyad and Abbasid periods, came as conquerors in the Great. Seljuk and Ottoman periods .More Iraqi Turkmen are resident in the area extending to Mendeli in the north-east of Baghdad from Talafar in the north-west,in the way to separate Kurdish and Arab areas Turkmen population are the third of Iraq's population of ethnic communities,constitutes 15% of all Iraq's population approximately. Turkmen who come from Turkmenistan, Maveraunnehir, Azerbaijan and Turkey have different dialects.However, Turkish they speak, are almost identical with Turkish of Turkey .They have a life away from the tribal social order, are generally deal with agriculture, trade.They are dominant in Iraq where remained under the administration of Turks up to1918 from Great Seljuk Ruler, Tugrul Bey's Baghdad expedition in1055. Following the Mondros Armistice, the Türkmeneli region whereTurkmen lived has undergone the British occupation. BecauseTurkish and British representatives in Lausanne and the Golden Horn Conference could not reach a consensus for the need of the Lausanne Treaty, the issue has been taken to arbitration of League of Nations. after the League's decision in favor of British opinion, .Türkmeneli region remained within the border of Iraq by the Ankara Agreement between the British ,Iraqian and Turkish sides on 5 June 1926. the Turks who recently separated from Turkey, are the Iraqi Turkmen. Because they didn?t get even their minority rights by the Treaty of Ankara,they had no international legal guarante es.Therefore,on the one hand repressive Iraqi governments have tried to change the social structure of Türkmeneli area on the other hand Kurds have tried to annex their land.
2022-08-01T13:01:21Z
2022-08-01T13:01:21Z
2010
2010
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/4056
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2438
2022-01-26T01:00:29Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Tereke kayıtlarına göre Rusçuk’ta sosyo-ekonomik ve kültürel hayat (1656-1742)
Bolat, Gülay
Kamil, Çolak
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Rusçuk
Tereke Kayıtları
Maddi Kültür
Ruse
Inheritance Records
Material Culture
Osmanlı Devleti’nin sosyal ve ekonomik tarihini anlamak ve bu doğrultuda bir
şeyler söyleyebilmek adına şer’iyye sicilleri içerisindeki verilerden olan tereke
kayıtları büyük bir önem arz etmektedir. Tereke kayıtları vefat eden kişilerin
hayatlarına dair önemli bilgiler içermektedir. Bu çalışmada, tereke kayıtlarından
yararlanılarak 1656-1742 yılları arasında Rusçuk şehrinde yaşayan insanlar hakkında
ayrıntılı malumat verilmeye çalışılmıştır. İncelenen 314 tereke kaydından hareketle
kişilerin isimleri, meslekleri, toplumsal statüleri, medeni halleri, çocuk sayıları,
ikametgâhları, vefat yerleri, vefat sebepleri, gelir seviyeleri, borçları, alacakları ve
sahip oldukları köle sayıları hakkında bilgiler verilmektedir.
Tereke kayıtlarına bakıldığında 1656-1742 yılları arasında Rusçuk’ta 245’i
erkek 68’i kadın ve 1’i Bulgar ahaliye ait olmak üzere toplamda 314 miras kaydı
bulunmaktadır. Bunlardan büyük bir kısmının Müslüman olduğu görülmektedir. Fakat
gayrimüslimlerin de bölgede yaşadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla, Osmanlı
idaresinde Müslüman ve gayrimüslim kişilerin mahallelerde birlikte yaşadığı
anlaşılmaktadır. Bahsedilen kişilerin beşe, çelebi, ağa, hacı, molla, paşa gibi unvanlara
ve tüccar, kasap, saatçi, kuşçu, sarraf, sahaf gibi mesleklere sahip olduğu
görülmektedir. Bu kişilerin 141’i askeri sınıfa, 157’si reaya sınıfına mensup olduğu
viii
tespit edilmektedir. Kişilerin ikamet yerleri arasında Kara Mustafa, Arık Ramazan,
Hacı Musa, Cami-i Cedid, Bacanak, Faik, Edirne, Kayseri, Yenişehir gibi pek çok yer
ismi saptanmaktadır. Aynı zamanda bazı kişilerin Rusçuk’ta, muharebede, handa,
çiftlikte, kahvehanede, iskelede, yolculuk sırasında vefat ettikleri yerler bilinirken
bazılarının ise vefat etmelerindeki hastalık veya katledilmek gibi etkenlerde ortaya
çıkmaktadır.
Kişilerin aile yapılarına bakıldığı zaman Rusçuk toplumunun tek eşli bir
yapıya sahip olduğu anlaşılmaktadır. Ancak eşin vefatı sonrasında veya eşten boşanma
halinde ikinci kez evlilik yapıldığı da görülmektedir. Rusçuk’ta %4 oranında bir
kesimin iki eş sahibi olduğu bilinmektedir. Rusçuk’ta aile başına düşen ortalama çocuk
sayısı %2,77 oranında olduğu için bir hanede beş kişi yaşadığı tespit edilmektedir.
Kişilerin tahmini servet miktarları 146 akçe ile 571.900 akçe arasında değişmektedir.
Kişilerin servetlerinde alacak verecek ilişkisi de etkili olmaktadır. Borçlar, cenaze
masrafları, kişisel borçları ve tereke işlemleri esnasında yapılan harcamaları
kapsamaktadır. Borçlar ve alacaklar içerisinde mehrin ise önemli bir yer tuttuğu
bilinmektedir. Kişilerin %4,7’lik bir oranla köle ve cariye sahibi olduğu da dikkat
çekmektedir.
Rusçuk bölgesinde 1656-1742 yılları arasında gündelik hayatın unsurları olan
eşya ve objeler üzerinde durulmuştur. Bu eşyalar bireyin hayattayken sahip olduğu ev,
bağ, bahçe, dükkân, han, tarla gibi gayrimenkullerin yanı sıra ev eşyaları, mutfak araç gereçleri, kıyafetler, kitaplar gibi menkul malları da kapsamaktadır. Rusçuk’ta evler
tek katlı ve iki katlı yapılardan oluşmaktadır. Evin etrafında tuvalet, çeşme, ocak gibi
yapıları kapsayan avlu yer almaktadır. Eve sahip 137 kişi bulunmaktadır. Evin fiyatı,
işlevi ve fonksiyonuna göre değişiklik göstermektedir. Rusçuk’ta 105 kişinin bağ
sahibi olması aktif bir biçimde bağcılık yapıldığının göstergesidir. Aynı zamanda 36
kişinin dükkân işlettiği görülmektedir. Bu esnaf dükkanları içerisinde sarıkçı, tuzcu,
kalpakçı, yastıkçı gibi çeşitli dükkanlar bulunmaktadır.
Rusçuk ev eşyalarında seccade, ihram, kilim, hasır, kebe, keçe, post, kaliçe
döşeme, halı ve muşamba evin zeminine döşenmektedir. Evin içinde bulunan yastık,
minder, bohça, sandık, şilte, çekyat, makat, iskemle ve perde evin oda takımlarını
oluşturmaktadır. Evde yer alan yatak takımları içerisinde yorgan, döşek, yatak, çarşaf,
yüz ve baş yastığı, döşek ve yorgan yüzü bulunmaktadır. Evin aydınlatmasını şamdan,
mum, fener ve kandil sağlamaktadır. Evde ısınma ihtiyacı ise kandil ile
ix
karşılanmaktadır. Temizlikte kullanılan eşyalar arasında silecek, havlu, peşkir,
makreme, leğen, ibrik gibi malzemeler yer almaktadır.
Rusçuk’ta mutfak eşya ve malzemeleri arasında güğüm, lenger, testi, zenbil,
çuval, sefer tası, çömlek, heybe, kova, çul, şişe, torba gibi eşyalar gıdaların muhafazası
ve taşınmasında kullanılmaktadır. Yemeklerin hazırlık aşamasında kullanılan eşyalar
arasında bıçak, kefkir, satır, süzgeç, havan, tekne, değirmen, tahta bulunmaktadır.
Yemeklerin pişirilme safhasında ise tencere, tabe, kazan, kahve ibriği, ocak, cezve,
kepçe, sini, saç, şiş ve maşa yer almaktadır. Yemekler bakır kap kacak, çanak, tabak,
kaşık, çatal, fincan, fincan kutusu ve fincan tabağı gibi malzemeler ile sunulmaktadır.
Rusçuk toplumunda giyim eşyalarının çoğu yün, ipek ve pamuk kumaştan imal
edilmektedir. İç giyimde gömlek, zıbın, entari, mintan üste giyilen kıyafetlerdir. Alta
giyilen kıyafetler arasında ise don, uçkur, dizlik bulunmaktadır. Dış giyimde üste
giyilen kıyafetler arasında kürk, biniş, kaftan, cübbe, kapama, ferace, yağmurluk ve
hırka yer almaktadır. Alta giyilen kıyafetler arasında ise çakşır, şalvar ve çintiyan
bulunmaktadır. Kıyafetleri tamamlayan kuşak ve kemerler çok çeşitliydi. Fes, kavuk,
kalpak, sarık, destar başa giyilmektedir. Çember, yaşmak, tülbent ve yemeni başa
örtülmektedir. Kullanılan ayakkabılar olarak çizme, postal, mest, pabuç ve terlik ile
karşılaşılmaktadır.
Rusçuk’ta kullanılan alet edevat içerisinde saban demiri, saban kayışı, alet-i
çift, orak, odun arabası, otlak arabası, keser, tırnakop, testere, tırpan bulunmaktadır.
Aynı zamanda tespih, saat, bilezik, küpe, yüzük, cüzdan, tarak gibi şahsa ait kullanılan
eşyaların varlığı tespit edilmektedir. Silahlar arasında tüfek, piştov, tabanca, kılıç,
yatağan bıçağı, topuz, gaddare gibi ateşli ve ateşsiz silahlar kullanılmaktadır.
Rusçuk’ta inek, dana, öküz, düve, buzağı, at, kısrak, koyun ve keçi beslenilen
hayvanlar arasında yer almaktadır. Rusçuk’ta kitap sahibi olan kişilerin oranının
%9,87 olması ise okur yazarlık oranının yüksek olduğunu göstermektedir
In order to understand the social and economic history of the Ottoman Empire
and to say something in this direction, inheritance records, which are one of the
documents in court records, are of great importance. Inheritance records contain
important information about the lives of deceased people. In this study, it was aimed
to give detailed information about the people living in Ruse between the years 1656-
1742 by using inheritance records. From 314 records that were examined, the names,
occupations, social and marital status, number of children, residence, death places,
how they died, income levels, debts, credits and the number of slaves had been
understood. After conveying this data, the belongings and the objects which are the
elements of the daily life between 1656-1742 in Ruse region were emphasized. These
items include properties such as households, vineyards, gardens as well as household
goods, kitchen appliances, clothing, books and other goods. The aim of the study is to
build a study of social history in the city of Ruse.
According to inheritence records, there are 314 people in Ruse, 245 of whom
are men, 68 of which are women and 1 of whom are Bulgarian. It is known that a large
number of these people are Muslims. However, it was found that non-Muslims also
lived in the region. Therefore, it is understood that Muslim and non-Muslim people
lived together in the neighborhoods in the Ottoman administration. It is seen that these
xi
people have titles such as bese, celebi, aga, hadjı, mullah, pasha and occupations such
as merchant, butcher, watchmaker, birdman, banker and bibliopole. 141 of these
people belong to military class and 157 of them belong to rayah class. Kara Mustafa,
Arık Ramadan, Hacı Musa, Cami-i Cedid, Bacanak, Faik, Edirne, Kayseri, Yenişehir
are among the places of residence. At the same time, some people died in Ruse, battle,
inn, farm, coffeehouse, pier, during the journey, while others are known to have died,
or illness or death.
When we look at the family structures of individuals, it is understood that Ruse
society had have a monogamous structure. However, after the death of the spouse or
in case of divorce from the spouse, it is seen that a second marriage was made. It is
known that 4% of the people in Ruse have 2 spouses. Since the average number of
children per family in Ruse is 2.77%, it is found that 5 people lived in a household.
Estimated wealth amounts of individuals varied between 146 and 571,900. The
relationship between people and their receivables also is effective. The debts include
funeral expenses, personal debts and expenses incurred during the inheritance
proceedings. It is known that bridewealth occupies an important place in debts and
receivables. It is also noteworthy that 4.7% of the people had have slaves and
concubines.
In the region of Ruse, items and objects which are the elements of daily life
between 1656-1742 were emphasized. These items include real estate such as
household, vineyard, garden, shop, inn, field, as well as household goods, kitchen
tools, clothes, books and other securities. In Ruse, the houses consisted of one-storey
and two-storey buildings. Around the house there were a courtyard covering structures
such as toilets, fountains and hearths. There were 137 people. The price of the house
varied according to its function and function. The fact that 105 people had have a
vineyard in Ruse is an indication that they were actively engaged in viticulture. At the
same time, 36 people run shops. Within these artisans shops there were various shops
such as turban, salt shop, heart shop, pillow shop.
Prayer rugs, ihram, rugs, mats, kebe, felt, hides, buttocks, carpets and linoleum
are placed on the floor of the Ruse house. Pillows, cushions, bundles, chests,
mattresses, sofa beds, breeches, chairs and curtains in the house constitute the room
sets of the house. Bedding in the house includes quilts, mattresses, mattresses, sheets,
face and head pillows, mattresses and quilts. Candlestick, candle, lantern and oil lamps
xii
provide the lighting of the house. The need for heating at home is met with oil lamps.
The items used in cleaning include wiper, towel, pashmiri, macreme, basin, ewer.
Among the kitchen utensils and materials in Ruse, items such as jug, lenger,
jug, zenbil, sack, pottery, pot, saddle bag, bucket, sackcloth, bottle, bag are used for
the storage and transportation of foods. The items used in the preparation stage of the
dishes include knives, kefkir, row, strainer, mortar, boat, mill, board. In the cooking
phase of the dishes, pots, tabe, cauldron, coffee kettle, cooker, coffee pot, ladle, sini,
hair, skewers and tongs are located. Dishes are served with ingredients such as copper
pots, dishes, plates, spoons, cutlery, cups, cup boxes and saucers.
In Ruse society, most of the garments were made of wool, silk and cotton
fabric. In underwear shirts, clothes, clothes, mintan clothes are worn on top. Under the
clothes worn frost, kkur, knee brace is included. Among the outerwear worn on the top
are fur, boarding, caftan, robe, closure, ferace, raincoat and cardigan. The clothes worn
underneath include flint, baggy trousers and çintiyan. The belts and belts that
complement the clothes were very diverse. Fes, melons, hearts, turbans, epic head
wear. The circle, dwelling, cheesecloth and yemeni are covered. Shoes, boots, postal,
enchanted, shoes and slippers are encountered.
The tools used in Ruse include plow iron, plow belt, tool-i pair, sickle, wood
carriage, grassland carriage, cuts, nail polish, saw, scythe. At the same time, the
presence of personal belongings such as rosary, watch, bracelet, earring, ring, wallet
and comb are determined. Weapons and firearms such as rifles, pistols, pistols, swords,
yatagan knives, mace and gaddare are used. In Rousse, cows, calves, oxen, heifers,
calves, horses, mare, sheep and goats are among the animals fed. The fact that 9.87 %
of the people in Ruse are the owners of books indicates that the rate of literacy is high
2022-01-25T08:09:15Z
2022-01-25T08:09:15Z
2019
2019
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/2438
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2498
2022-02-04T01:00:37Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İzmir’de açılan yabancı hastaneler
Akdulum, Tuğçe
Gümüşsoy, Emine
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
İzmir Sağlık Tarihi
Salgın Hastalıklar
Yabancı Hastaneler
Karantina
İzmir Hastaneleri
Izmir Health History
Epidemics
Foreign Hospitals
Quarantine
Izmir Hospitals
Osmanlı Devleti’nde yüzyıllarca vakıf sistemi çerçevesinde darüşşifalarda verilen sağlık
hizmetleri, XIX. yüzyıldan itibaren yeni gelişmelerle birlikte çeşitlenmeye başlamış ve
modern hastanelerle devam etmiştir. Osmanlı Devleti’nin önemli bir ticaret merkezi ve
kozmopolit bir nüfusa sahip olan İzmir’de de bu alanda önemli adımlar atılmıştır. Bu
hastanelerin ilk örnekleri, yabancı nüfusun kendi cemaatleri bünyesinde kurdukları
hastaneler olmuştur. Bazıları bir kilise veya şapelin bitişiğinde açıldığı gibi bazıları da
Avrupalı zenginler tarafından finanse edilmiştir. Öyle ki Rum, Katolik, Hollanda ve
İngiliz hastaneleri kent merkezinde toplu halde bir sağlık bölgesi meydana getirmiştir.
Sayıları giderek artan bu hastaneler İzmir’in kent tarihinde olduğu kadar Osmanlı sağlık
teşkilatlanmasında da önemli işlevler üstlenmiştir. Özellikle salgın ve savaş
dönemlerinde verdikleri hizmetlerle anılan bu kurumlar 1922 yangınıyla büyük ölçüde
ortadan kalkmışlardır. Bazıları binaları veya hizmetleri ile Cumhuriyet döneminde de
işlevlerini devam etmiştir
The health services provided in hospitals under the framework of the foundation system
in the Ottoman Empire for centuries started to diversify with new developments from
the onset of the 19th century and continued with modern hospitals. İzmir, one of
Ottoman empire’s vital commercial centers with a cosmopolitan population of the
Ottoman state, also made great steps in this regard. The first examples of these hospitals
were established by foreign populations within their own communities. While some
were established next to churches or chapels, others were financed by rich Europeans.
So that there was a health region formed by a collection of Greek, Catholic, Dutch and
British hospitals in the city center. These hospitals with their ever-increasing numbers
took on important functions in the organization of Ottoman health system just as they
did in shaping the city history of İzmir. These institutions, which were especially known
for their services during the periods of epidemics and wars, were largely annihilated by
fire in 1922. Some of them continued their functions during the Republic era either with
their buildings or services
2022-02-03T07:52:53Z
2022-02-03T07:52:53Z
2020
2020
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/2498
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2546
2022-02-09T01:00:55Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
II. Abdülhamid dönemi Bulgar ve Makedonya sorunları bağlamında Osmanlı-Rus ilişkileri
Şakar, Uğur
Berber, Oktay
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Doğu Rumeli
Makedonya
Panslavizm
Osmanlı-Rus İlişkileri
Eastern Rumelia
Macedonia
Panslavizm
Ottoman-Russian Relations
Sultan II. Abdülhamid Osmanlı Devleti’nin en zorlu döneminde tahta çıkmış
ve savaş yorgunu bir devletin başına geçmiştir. Devletin çıkarlarını askeri anlamda
koruyamayacağını anlayan Sultan, ikili ilişkilerde barışçıl bir yol izleyip denge
politikasını ön plana koymaya çalışmıştır. Bu dönemde en fazla ilişki kurulan
devletlerin başında tezimizin konusunu da içeren Rusya yer almaktadır. Osmanlı-Rus
ilişkileri II. Abdülhamid döneminde daha çok diplomasi ile yürütülmüştür. İki devlet
tarih boyunca sürekli savaşmış özellikle Osmanlı bu savaşlar sonucunda ağır kayıplar
vermiştir. Bu durumu düzeltmek adına II. Abdülhamid, Rusya ile ilişkileri iyileştirmek
için çaba sarf etmiştir. İki devlet arasında çıkacak sorunları ilk etapta barışçıl yollara
başvurarak neticeye kavuşturmaya çalışmıştır.
Osmanlı ve Rusya tezimizde de bahsettiğimiz üzere Balkanlarda sık sık karşı
karşıya gelmiştir. Rusya tarihi hedefleri doğrultusunda özellikle 19. yüzyılda Slav
halklarının birliğini amaçlayan Panslavizm politikasını uygulamaya başlamıştır.
Panslavizm ile Balkanlara hakim olup Akdenize ulaşmaya çalışan Ruslar bu amacı için
Bulgarları baş aktör olarak görmekteydi. Nitekim Rusya bir dönem Bulgarlar
üzerindeki himayesini ciddi derecede arttırmasına rağmen uzun vadede istediğini
vi
alamamıştır. II. Abdülhamid Rusya’nın uygulamaya çalıştığı Panslavizm politikası
karşısında Panislamizm politikasını hayata geçirmiştir. Bu politikayı sadece Rusya
değil diğer Avrupa devletlerine karşı da kullanmaya çalışmıştır.
II. Abdülhamid döneminde Osmanlı-Rus ilişkileri zaman zaman Doğu Rumeli
ve Makedonya bölgelerindeki sorunlara odaklı olarak ilerlemiştir. İki devlet de bu
sorunları masa başında çözmeye gayret göstermiştir. Ne zamanki Avrupa devletleri
özellikle İngiltere sorunlara müdahale etmiş o zaman Osmanlı-Rus ilişkileri
gerginleşmiştir. Ancak II. Abdülhamid izlediği uzlaşmacı politika ile problemlerin
büyümesini engellemiş ve olası bir savaşın çıkmasına mani olmuştur. Nitekim Sultan
33 yıllık saltanatı döneminde benimsediği denge siyaseti sayesinde 93 Harbi’nden
sonra Rusya ile hiç harp meydanında karşılaşmamıştır
Sultan Abdulhamid II ascended the throne in the most difficult period of the
Ottoman Empire and became the head of a war-weary state. Realizing that the state
could not protect its interests by military might, the Sultan followed a peaceful path in
bilateral relations and tried to put the balance policy at the fore of his dealings. Russia,
which constitutes the subject of our thesis, is one of the countries with the most contact
during this period. During the Abdulhamid II era, the Ottoman-Russian were mostly
conducted though diplomacy. The two states had fought constantly throughout their
history and, especially, the Ottoman Empire had suffered heavy losses as a result of
these wars. In order to remedy the situation, Abdulhamid II made an effort to improve
relations with Russia. He often tried to resolve the problem that would arise between
the two states by first resorting to peaceful means.
As we have mentioned in our thesis, Ottoman and Russia frequently faced off
in the Balkans. In line with their historical goals, Russia started to implement the policy
of Panslavism aimed at the unity of the Slavic peoples, especially, in the 19th century.
The Russians, who were trying to reach the Mediterranean by dominating the Balkans
using Panslavism, saw the Bulgarians as the main actors for this purpose. Although
Russia significantly increased its patronage over the Bulgarians for a period, it failed
viii
to achieve its purpose in the long run. Abdulhamid II implemented the Pan-Islamism
policy against the Panslavism policy that Russia was trying to implement. He tried to
use this policy not only against Russia but also against other European states.
During the reign of Abdulhamid II, Ottoman-Russian relations occasionally
progressed with a focus on the problems in Eastern Rumelia and Macedonia. Both
states tried to solve these problems through diplomacy. The Ottoman-Russian relations
became strained when other European states, especially Britain, intervened in the
problems. However, Abdulhamid II prevented the growth of problems through the
conciliatory policy he followed and prevented a possible war. Thanks to the balanced
policy adopted during the 33-year reign of the Sultan, he never encountered Russia on
the battlefield after the War of 93
2022-02-08T10:19:58Z
2022-02-08T10:19:58Z
2020
2020
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/2546
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/4433
2022-08-12T00:02:42Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
19. ve 20. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde yaşanan salgın hastalıkların mekteplere etkileri
Zeyben Karakuş, Ayşe Niğdem
Gümüşsoy, Emine
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih Anabilim Dalı
Mektep
Çiçek
Salgın Hastalık
Kolera
Kızamık.
Ottoman
School
Flower
Epidemic
Cholera
Measles
Salgın hastalıklar, dünyada olduğu gibi ticaret yolları güzergâhında bulunan Osmanlı coğrafyasında her daim ciddi derecede tahribatlara neden olmuştur. Özellikle 19. yüzyılda ortaya çıkan kolera salgını ve çiçek hastalığı Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde etkili olarak insanların yoğun bulunduğu alanlarda pek çok kişinin ölümüne sebebiyet vermiştir. Kalabalık ortamların başında gelen mektepler de salgın hastalıkların etkili olduğu yerlerdendir. Devlet bu kurumlardaki hastalığı yok etmek veya hastalığın yayılmasına engel olmak amacıyla nizamnameler çıkararak birçok tedbirin alınmasını sağlamıştır. Tedbirlerin başında mekteplerin tatil edilmesi gelmektedir. Kolera, çiçek, kızamık, kabakulak ve kuşpalazı gibi hastalıklar görüldüğünde nizamnamede belirlenen zamana göre tatil kararı alınmış ve bu tatil zamanı içerisinde mekteplerin temizlik faaliyetleri gerçekleştirilmiştir. Bu arada belediye idaresi tarafından görevlendirilen tabipler tarafından talebelerin muayene edilerek gerekli aşılarının yapılması sağlanmıştır
Epidemics have always caused serious destruction in the Ottoman geography, which is located on the trade routes, as in the world. Especially in the 19th century, the cholera epidemic and smallpox disease caused the death of many people in the areas where people were concentrated in the last periods of the Ottoman Empire. Schools, which are at the forefront of crowded environments, are also places where epidemic diseases are effective. The state has ensured that many measures are taken by issuing regulations in order to eradicate the disease in these institutions or to prevent the spread of the disease. The holiday of schools, which is at the beginning of the measures, was taken when diseases such as cholera, smallpox, measles, mumps and bird apear appeared according to the time determined in the law and cleaning activities of the schools were carried out during this holiday time. The students were examined by the doctors assigned by the municipality administration and necessary vaccinations were provided
2022-08-11T13:34:24Z
2022-08-11T13:34:24Z
2021
2021
masterThesis
http://hdl.handle.net/11684/4433
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü