2024-03-29T10:58:01Z
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/oai/request
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/427
2016-06-10T00:00:13Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Türk siyasal yaşamında Ali Coşkun Kırca
Bardak, Yılmaz
Yetim, Fahri
Ali Coşkun Kırca, 27.03.1927 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası Ali
Haşmet Bey, annesi Nefise Celile Hanım, kız kardeşi Gönül Güvenç’tir. Coşkun
Kırca’nın ikinci eşi olan Beyhan Köprülü’den Gönül, üçüncü eşi Bige Ergüder’den
Selcan ve Gülcan isminde toplamda üç kızı oldu.
Mürebbiyesinden aldığı Fransızca eğitimi, Coşkun Kırca’nın yaşamını büyük
oranda şekillendirdi. Şişli Terakki İlkokulu’ndan sonra Galatasaray Lisesi’nde
öğrenim gördü. Lise’yi bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden
mezun oldu. Yüksek lisansını Paris Üniversitesi’nde tamamladı.
Coşkun Kırca meslek yaşamına Dışişleri Bakanlığı’nda memur olarak
başladı. 1956 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Kürsüsü
asistanlığı görevinde bulundu. Dönemin hükümeti tarafından üniversite öğretim
üyeliğinden el çektirilen Turhan Feyzioğlu’na destek veren Kırca asistanlık
görevinden istifa etti. Bu istifa onu siyasete taşıdı ve Hürriyet Partisi’ne üye oldu.
Aynı zamanda çeşitli dergi ve gazetelerde makaleler yazdı. Daha sonra CHP’ye
katıldı. 1960 İhtilali’nin ardından Meclis’e girdi. 1961 Anayasası’nı kaleme alanlar
arasında yer aldı. Birçok önemli tasarının yasalaşmasında büyük katkıları oldu.
Kıbrıs kazanımlarının elde edilmesinde ciddi emeği geçti. Büyükelçilik görevinde
bulundu. Galatasaray Üniversitesi’nin kurulmasında rol oynadı. “Devlet’te Yozlaşmayı Yenmek” adlı kitabında Türk politika ve idaresine yönelik önerilerde
bulundu. 1995 yılında Dışişleri Bakanlığı görevinde bulundu. 24.02.2005 tarihinde
solunum yetmezliği sonucu vefat etti.
Oyunculukta başarılı olan Kırca, opera ve yemek yapma yeteneğine sahip
olup, düzgün Fransızcasıyla dikkat çekiyordu. Çok yönlüydü. Keskin zekâsı ve iyi
bir belagati vardı. Hazırcevaptı. Siyasette “şahin” olarak adlandırılırdı. Çok çalışkan
ve azimliydi. Büyük bir Atatürk hayranıydı. Vatanseverdi. Doğuştan sahip olduğu
yetenekleri itibariyle Türk bürokrasisinde ve siyasetinde ön plana çıkarak, kritik
görevler üstlendi.
Ali Coşkun Kırca was born in İstanbul on 27.03.1927. His father’s name is
Ali Haşmet, mother’s name is Nefise Celile, sister’s name is Gönül Güvenç. Gönül is
from his second wife Beyhan Köprülü, Selcan and Gülcan from his third wife Bige
Ergüder, in total he has got three daughters.
He received from the French governess education, Coşkun Kırca’s life was
largely shaped. After Şişli Terakki Primary School was educated at Galatasaray High
School. After finishing high school he graduated from İstanbul University Faculty of
Law. Completed his master’s degree at the University of Paris.
Coşkun Kırca began his professional life as a civil servant in the Ministry of
Foreign Affairs. In 1956, Ankara University Faculty of Political Sciences of the
Department of Economics, worked as an assistant. Turhan Feyzioğlu was dismissed
from the university lecturer by the term government, Kırca supported him so
resigned from post. His resignation carried him to the membership of Hürriyet Party.
At the same time, he wrote articles for various magazines and newspapers. Then he
joined to CHP. After the 1960 Revolution, he entered to the Parliament. He took part
in the formation of 1961 Constitution. He contributed greatly to many important bills
which were enacted. He contributed so much efforts on the gains of Cyprus issue. He
worked as an embassador. He played some role in establishment of the Galatasaray
University. “Overcoming as Corruption in Government” in his book has sugesstions for Turkish politics and public administration. He worked the Ministry of Foreign
Affairs in 1995. On 24.02.2005, he died because of respiratory failure.
Coşkun Kırca has the ability to great acting, opera and cookery. He spoke
French better than a French. He was so talented faces. He had a sharp intelligence
and a great rhetoric. He was witty. He was accepted as “hawk” in politics. He was
very hardworking and determined. He was a big Atatürk fan. He was patriotic. Based
on innate abilities that are as at the forefront of the Turkish bureaucracy and politics,
he has assumed critical tasks.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/427
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/427/3/10069724.pdf.txt
160452b9710ab2bdc64a1936ebcc7b5e
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/427/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/427/1/10069724.pdf
73c7f118c9550f6d1f63800ee7b08a0a
info:eu-repo/semantics/openAccess
Ali Coşkun Kırca
Fransızca
Galatasaray
Siyaset
Meclis
Makale
French
Assembly
Politics
Article
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/501
2016-07-13T00:00:17Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Eskişehir Şeker Fabrikası
Oğur, Necmettin
Önder, Selahattin
Ülkemizde şeker sanayinin kuruluşu cumhuriyetin ilk yıllarına dayanmaktadır. İlk kurulan şeker fabrikaları, salt ekonomik kalkınma modeli olmasının çok ötesinde bir nitelik sergilemiş ve topyekûn kalkınmanın öncü modellerini oluşturmuştur. Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda “iktisadi” olarak ifade edilen varlıklar oldukça sınırlı iken kısa bir zaman dilimi içerisinde iktisadi gelişmelerle ilgili düşünceler ve çalışmalar giderek yoğunlaşmaya başlamıştır. Bu yıllarda hammadde bakımından ülkemizde bolca yetiştirilebilen potansiyel ürünlere ve bu ürünleri işleyen endüstri kuruluşlarına öncelik verilerek kurulumları için gerekli çalışma ve destekler başlatılmıştır. Özellikle üç beyazlar olarak adlandırılan pamuk, un ve şeker üretimi için yoğun bir çalışma içerisine girilmiştir. Kurulan ilk fabrikalardaki üretim sayesinde ülkenin bu alandaki dışa bağımlılığı azaltılmış ve kendine yeter, ihtiyaçlarını kendi karşılar hale getirilmeye başlanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, ülkenin ihtiyaç duyduğu şekerin karşılanmasında büyük sıkıntılarla karşılaşılmış, yerli üretim için teşvikler verilmiş, cumhuriyetin ilk on yılında ihtiyaç duyulan şeker büyük uğraşlar sonucu elde edilmiş ve ülkenin şeker ihtiyacı benimsenen devletçilik politikaları neticesinde yerli sanayi ile karşılanır hale gelmiştir. Eskişehir Şeker Fabrikası, kurulduğu 1933 yılından günümüze kadar Eskişehir’in ekonomik ve sosyal gelişiminde önemli bir rol oynamış, anlamlı bir katkı sağlamış ve ulusal şeker ihtiyacını büyük ölçüde karşılamıştır. Sanayileşme, ülke ekonomisi açısından lokomotif bir nitelik taşımaktadır. Şeker ve ona bağlı yan sanayiler binlerce çalışana istihdam imkânı sağlamaktadır. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de şeker üretimi için kurulan üçüncü şeker fabrikası olan Eskişehir Şeker Fabrikasını incelemektir. Çalışmada Türkiye’deki şeker üretiminin tarihsel boyutu ile toplumsal ve ekonomik yaşamı etkileme boyutları ele alınmıştır. Çalışma için gerekli veriler, çalışmanın odak noktalarından birisi olan cumhuriyetin ilk on yılına ait TBMM tutanakları, gazeteler, dergiler, Şeker Kurumu yayınları, anı, röportaj, makaleler ve şeker ile ilgili yazılan eserlerden oluşmuştur.
The foundation of the sugar industry in our country is based on the early years of the republic. First established sugar mills, exhibited a quality far beyond mere economic development model and that the ball has created pioneering models of aggregate development. In the years when the Republic was founded "economic" rather limited when expressed as assets and operations related to the economic development of ideas in a short period of time began to intensification. Can be grown in abundance in our country in this year's potential in terms of products and raw materials required for installation of work by giving priority to industrial organization and functioning of these products support was initiated. Especially the so-called three white cotton, was inserted into an intensive study and sugar production. First established thanks to the reduced dependence on foreign production in the factories of the country self-sufficient in this area and, meet the needs began to make their point. In the early years of the Republic, the country needed was faced with great difficulties in meeting the sugar, incentives for domestic production and given the republic have obtained the first decade of the needed sugar great deal and the country's sugar needs, the adopted statist policies as a result has become covered by the domestic industry. Eskisehir Sugar Factory, since its establishment in 1933 until Eskişehir have played an important role in economic and social development, has provided a significant contribution and meet the needs of the national sugar significantly. Industrialization carries a locomotive nature in terms of the national economy. Sugar and provide employment opportunities for thousands of employees affiliated suppliers. The purpose of this study, Eskişehir, the third sugar factory was established for sugar production in Turkey is to examine the Sugar Factory. Social and economic life of the historical dimension of sugar production in Turkey affect the size of the study are discussed. The data required for this study, the first decade of the of the Parliament report of someone who republics of the focus of work, newspapers, magazines, Sugar Authority publications, memoirs, interviews, articles consisted of works written about and sugar.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2015
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/501
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/501/1/10066576.pdf
d99e56cc9dcf71d7653d2de520151db3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/501/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/501/3/10066576.pdf.txt
a8dc0298a051260efa0aead683a4c736
info:eu-repo/semantics/openAccess
Eskişehir Şeker Fabrikası
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/890
2017-01-11T01:00:24Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Atatürk döneminde Eskişehir (1923-1938)
Birgün, Melis
Koylu, Zafer
Bu çalışmadaki amacımız, yeni Türkiye Devleti’nin kuruluş sürecinde tüm ülkede gerçekleşen dönüşümün bir parçası olan Eskişehir’i mercek altına almaktır. Ekonomi, siyaset, yönetim, eğitim ve kültür alanında tam bir enkaz devralan Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet yönetimi her türlü yokluğa rağmen ülke genelinde topyekûn kalkınma hamlesin başlatmıştır.
Bulunduğu stratejik konum nedeniyle tarih boyunca ciddi bir öneme sahip olan Eskişehir’de bu kalkınma hamlelerine birçok konuda önderlik etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifiyle şehrin içme suyuna kavuşması, elektrikle aydınlatılması, kuru tarım (dryfarming) uygulamaları, Millet Mektepleri, Köy Eğitmen Kursu ve Köy Enstitüleri bunlardan bazılarıdır.
Kurtuluş Savaşı süresince büyük yokluklar ve yıkım yaşayan Eskişehir halkı, yapılan yenilik hareketlerini çok çabuk benimseyerek çevre illere örnek teşkil etmiştir. Özellikle Çifteler Köy Eğitmen Kursu ve daha sonra Köy Enstitüsü’nden mezun olan öğretmenler Türk devriminin tabana yayılmasında önemli rol oynamışlardır. Almanların kurduğu Cer Atölyesi geliştirilerek Kurtuluş Savaşı sürecinde silah tamir ve bakımı, sonraki süreçte vagon ve lokomotif yapımı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca Eskişehir’de elektriğin ilk kullanılması kendi jeneratörleri sayesinde bu fabrikada gerçekleşmiştir. Daha sonra kentin elektrikle aydınlatılması projelendirilerek yürürlüğe konmuştur. Böylece İstanbul, Adapazarı, Tarsus gibi illerden sonra Eskişehir de elektrikle aydınlatılan kentlerden biri olmuştur. Birçok yerden göç alması nedeniyle kozmopolit bir yapıya sahip olan Eskişehir büyük bir birliktelik ile Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkmış; ulusal günlerin yıldönümlerinde coşkulu kutlamalar gerçekleştirmiştir.
Our aim in this study is to take Eskisehir under the spotlight, being a part of the transformation taken place all over the country during the founding of the state of new Turkey. The Grand National Assembly and management of Republic, taking over a complete wreck in the fields of economics, politics, government, education and culture started a full-scale of developmental movement across the country despite all manner of the absence.
Due to its strategic location, Eskişehir with its considerable importance throughout history has also led these developmental initiatives in many aspects. With the directive of Mustafa Kemal Ataturk, regaining of the city's drinking water, electrical lighting, dry farming (dryfarming) applications, National Schools, Village Instructor Course and the Village Institutes are some of them.
People of Eskisehir living in great poverty and devastation during the War of Independence has been an example for surrounding provinces by adopting the innovation movements very quickly. Especially, the teachers who graduated from Cifteler Village Instructor Course and then the Village Institute have played an important role in spreading the Turkish Revolution to the base. By developing the Cer Workshop established by the Germans, the repair and maintenance of weapons in the process of the War of Independence and the the construction of wagons and locomotives was carried out in the next process. In addition, the first use of electricity in Eskisehir was realized at this factory thanks to their own generators. Then, lighting of the city with electricity was introduced by being projected. Thus, Eskişehir was also one of the cities enlightened with electricity after the cities like Istanbul, Adapazarı, Tarsus. Due to getting immigration from lots of the cities, Eskişehir which has a cosmopolitan structure has made a claim to the Republic and the achievements of the Republic with a major partnership; exuberant celebrations have been carried out in the anniversary of the national days.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2013
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/890
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/890/3/Atat%C3%BCrk+D%C3%B6neminde+Eski%C5%9Fehir.pdf.txt
781c009aac90959eac3891f89fbeb040
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/890/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/890/1/Atat%C3%BCrk+D%C3%B6neminde+Eski%C5%9Fehir.pdf
73f7d46eb3db2d2a667076bf1c493eca
info:eu-repo/semantics/openAccess
Eskişehir (1923-1938)
Atatürk Dönemi
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1043
2017-06-06T00:00:47Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Zonguldak halkevi ve faaliyetleri (1932-1951)
Yetim, Fahri
Erşan, Mesut
Birinci Dünya Savaşı sonrası yaşanan yıkımlara rağmen Milli Mücadele döneminde ve Cumhuriyet’in ilanı sonrasında Atatürk’ün hedef olarak tayin ettiği muasır medeniyet seviyesine çıkma yolunda yapılan devrimlerle halkın çağdaş ilkelere dayalı bir düzende yaşaması için eğitime büyük önem verilmiştir.
Halkın ihtiyaç duyduğu yenilikler her alanda yapılan devrimlerle hızlı bir şekilde gerçekleştirilirken, toplumun bu devrimleri benimseme yolunda çok fazla aksaklıklarla karşılaşılmış, devrimci kadrolarla halk kitleleri arasında kopukluklar ortaya çıkmıştır. Geleneksel yapıdaki toplum ile Batılı tarzda bir dünya görüşüne sahip aydın kesim arasında yaşanan bu iletişim kopukluğunun giderilmesi zorunlu hale gelmiştir.
Devletin idari kadroları ve aynı zamanda aydın kesimi ile halk kitleleri arasındaki bu iletişimsizliği gidermek, yapılan devrimleri anlatabilmek amacıyla 1931 yılında CHP’nin tek parti yönetimini ülkenin tek erki haline getirecek bir takım girişimlerde bulunulmuştur. Ülkede CHP kontrolünde olmayan kurumlar ya kapatılmış ya da CHP’nin denetimi altına alınmıştır. Bu tür kurumlardan biri olan, açıldığından beri kesintisiz faaliyetlerini yürütmüş olan Türk Ocakları olmuştur. Türk Ocakları’nın mallarına el konularak faaliyetlerine son verilmiştir. Türk Ocakları’nın yerine ise amaçlanan yeni toplumsal düzene uyun olarak CHP’ye bağlı bir şekilde ve Kemalizm’i en temel ilke olarak benimsemiş Halkevlerinin kurulması sağlanmıştır.
İlk olarak 19 Şubat 1932’de 14 ilde kurulan Halkevleri süreç içerisinde sayıları sürekli olarak artmıştır. Zonguldak Halkevi ise ilk açılan Halkevleri arasında yer almamış ancak 24 Haziran 1932’de kurulan Halkevlerinden biri olmuştur. 9 Şubesiyle faaliyetine başlayan Zonguldak Halkevi, Kemalizm’in ilkelerine bağlı kalarak yaratılmaya çalışılan yeni toplum düzenine uygun bireyler yetiştirilmesi katkı sağlamaya çalışmış, bölgenin sosyal ve kültürel hayatına canlılık kazandırmıştır.
Halkevleri Cumhuriyet rejiminin tepeden inmeci bir yapıdan uzaklaşarak devrimlerin ve ilkelerin tabanda da benimsenmesini sağlamaya çalışmış ve 1930’lar boyunca bu çabasında başarı elde etmiştir. Ancak gerek içerde yaşanan sorunlar ve gerekse İkinci Dünya Savaşı’nın yarattığı dışsal sorunlar nedeniyle 1940’lar itibariyle eski etkinliğini yitirmiştir. Siyasi alanda 1946’da başlayan çok partili hayatın gerekliliklerine uymayan bir yapı haline gelen Halkevleri 1951 yılında Demokrat Parti tarafından kapatılarak faaliyetlerine son verilmiştir.
Despite the destructions which happened after First World War, the education was considered important for living in other based on the contemporary principles with revolutionzing on the way of level of contemporary civilization appointed by Atatürk as a target in the National Struggle period and after the proclamtion of the Republic.
While being realized the innovations which public need with the revulations made in all areas of society quickly, too many shortcoming were encountered on the way of adopting these revolations of public and some gaps emerged between the public masses and the revolutionary cadres. Overcoming this communication gap between the society traditional structure and the intellectuals which have a world view in the western style became compulsory.
In the purpose of decreasing this lack of communication between the masses and intelligentsia and also the administrative staff of the state and telling rhe revolutions in the one party rule of CHP the only one ruler, some initiatives have been made in 1931. The isntitıtions not being under the control of CHP either were closed or controlled by CHP. The Turkish Hearth has been one of the institutions that has been carrying out continuously since its opening date. The Turkish Hearts’ activities were ended by expropriating. Instead of the The Turkish Hearth adopting the guiding principle and being suitable fort he new intended social order and following CHP, Community Centers were provided to be established.
Established firstly in 14 provinces on february 19, 1932, the Community Centers have continuously increased in number. Zonguldak Community Center was not one of the first opening Community Center; hovewer, it was one of teh Community Centers which established on 24 June 1932. Starting the activities with its 9 branches, Zonguldak Community Center has tried to contribute for training the members who are agreeable to new social order adhering to the princibles of Kemalism and enlivened the region’s social and cultural life.
Community Centers attempted to provide adaption of the revolutions and principles of public by moving away from a top down structure of the Republican regime and they got achievement on this effort during 1930’s. However, because of both internal problems and external problems by the Second World War, they lost its effectiveness in 1940’s. On political sphere, becoming a structure non–conforming the requirements multi–party political structure which started in 1946, the Community Centers were closed in 1951 by the Democratic Party and its activities were ended.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2016
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/1043
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1043/3/Zonguldak+Halkevi+ve+Faaliyetleri+%281932+-+1951%29.pdf.txt
4c25c68e2e68e69db305d38a768b26ba
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1043/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1043/1/Zonguldak+Halkevi+ve+Faaliyetleri+%281932+-+1951%29.pdf
e250e0716be8dc01d472e66fb19b032c
info:eu-repo/semantics/openAccess
Halkevi
Zonguldak
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1113
2017-11-17T01:01:32Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Erken Cumhuriyet dönemi Türk basınında karikatür (1923-1933)
Akkoyunlu, Sultan
Yetim, Fahri
Türk basın tarihinde mizahın kapsamı içinde karikatürün, farklı nedenlerinden dolayı sınırlı sayılabilecek bir geçmişi vardır. Bununla beraber, basının seyri içinde gelişen olaylar çerçevesinde zengin sayılabilecek bir dağarcık ortaya çıkmıştır. Çalışmada mizaha karikatür perspektifinden bakılarak Erken Cumhuriyet döneminin incelenmesi kültür tarihimiz açısından ayrı bir önem taşımasının yanı sıra toplumun duyuş-düşünce tarzı, mizah anlayışı, değişen değer yargılarının izini sürmek mümkün olabilmektedir. Bu düşünceden hareketle, Erken Cumhuriyet dönemi basınında karikatürün yeri, işleniş biçimi, tematik yönleri ortaya konulmak suretiyle dönem toplumunun zihin gündemi değişik açılardan değerlendirilmiş ve bu suretle Cumhuriyet Devrimiyle yaşanılan kültürel değişimin farklı yanlarına ışık tutulmuştur. Mondros Mütarekesi’nden Cumhuriyet’in onuncu yılına kadar olan süreçte, dönemin siyasi ve kültürel koşullarının Türk mizahındaki karikatürlere yansımasını konu edinen çalışmada dönem basınının görsel taraflarına odaklanarak karikatür üzerinden dönemin mizah anlayışı ve zihniyet yapısı hakkında fikir edinilebilmektedir. Cumhuriyet tarihi ile ilgili yapılan bilimsel çalışmalar, genellikle arşiv belgeleri, yazılı materyaller ve ikinci el kaynaklar kullanılarak yapılmışken mizah basını üzerine yapılan çalışmalar ise genellikle albüm niteliği taşımaktadır. Ancak söz konusu çalışmada ise yoğunlukla görsel basın malzemeleri ele alınıp, dönemin tüm koşulları göz önünde bulundurularak karikatürün yayımlanma amacı sorgulanırken ikinci el yazılı kaynaklarla da desteklenmiştir. Çalışmanın temel amacı, şimdiye değin üzerinde yeterince durulmayan mizah siyaset ilişkisini ortaya koymaktır. Çünkü mizah ile siyaset arasındaki ince çizgi, tarihi olaylar hakkında detaylı bilgiler vermekte ve bu bilgilerin kullanılması tarihe yeni bir bakış açısı getirerek dönem olaylarının aslında her zaman anlatılanın aksine renkli taraflarının olduğunu da kanıtlamaktadır. Türkiye tarihi içinde, erken Cumhuriyet döneminde benimsenen modern toplum yapısı ve ulus devlet hedeflerinin gerçekleştirilmesi çabalarının iç yüzünü görsel basın yoluyla aktararak, Osmanlı devri ile Cumhuriyet dönemi arasında geçirgen ve değişken yapıların karikatür üzerinden mizah yoluyla sergilenmesi hedeflenmektedir.
In Turkish media history, caricature has had a restricted past due to different reasons. Besides, there has occured store of knowledge which can be court as a lot. In the study, humor has been examined with a different perspective. As well as Early Republic Perriod’s examination carries a special importance for our cultural past, it can be possible to track sense. Thought manner, sense of humour and changing value judgement of society. Moving from that thought; the place of caricature, how to process it and its thematic sides has put forward. The mind society agenda of who lived in that period has been evaluated and according to that it has been shed light to different sides of cultural change which has been the result of Republic Revolution. In Mondros Truce until the 10th year of Republic, the study which include the period’s political and cultural conditions reflection to Turkish caricature homour. Ġt was focused to the visual sides of the Period. It is possible to infer sense of humour and the way of thought in that Period via those caricatures. Although the scientific studies about Republic history are generally archive documents, written text or second hand resources, the studies on homour media are generally album. However; in mentioned study especially visual media materials have been addressed. Taking all the circumstances into account the aim of publishing caricature has been questioned and it has been supported with second hand resources. The main purpose of the study is to expose the relationship between humour and polities which hasn’t been emphasized so far. Because the fine line between humour politics is giving a detailed information about historical events and the usage of that information is giving a new perspective to history. Besides that information proves the events of the Period weren’t always boring unlike supposed. On the contrary they had colourful sides. In Turkish history by showing adopted modern community structure and the struggle for tragets of nation state’s lowdown, it is aimed to display the conductive and changeable structures between Ottoman and Republic Period via humour an caricatures.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2017
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/1113
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1113/3/TEZ.pdf.txt
16c95a40b47bf10ae52de47640f8399d
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1113/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1113/1/TEZ.pdf
78c45052aacd37dbbc7ebef2e2910209
info:eu-repo/semantics/openAccess
Karikatür
Basın
Cumhuriyet
Milli Mücadele
Mizah
Caricature
Media
Republic
National Struggle
Homour
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1135
2017-11-17T01:01:54Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Ulukışla müdafaa-i hukuk-ı milliye cemiyeti karar defterinin transkripsiyonu ve değerlendirilmesi
Özizmirliler, Emre
Erşan, Mesut
I. Dünya Savaşı’nın galip devletlerinin Osmanlı Devleti ile imzaladıkları Mondros Mütarekesini uygulama şekilleri Türkiye’yi yok etme çabalarını gözler önüne sermiştir. İşgallerin ve azınlık saldırılarının başlaması Türk Milletine kendi olanaklarıyla direnmekten başka bir çare bırakmamıştır. İşgalcilerin ve azınlıkların saldırısına uğrayan bölgelerdeki halkın canının ve namusunun korunması Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyetleri ve Kuvâ-yı Milliye tarafından sağlanmıştır.
Güney Cephesinde teşkilatlanan ve işgal güçlerine karşı önemli başarılar kazanan Kuvâ-yı Milliyelerden biri de Ulukışla Kuvâ-yı Milliyesidir. Ulukışla Kuvâ-yı Milliyesinin gerek kendi bölgesi gerekse işgale uğrayan ve zor durumda olan bölgeler için almış olduğu kararların yazıldığı ve faaliyetlerinin takip edildiği defter Milli Mücadele için önemli ve birinci elden bir kaynak niteliği taşımaktadır.
Tez konumuzu oluşturan bölüm, Ulukışla Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Karar Defterinin 7-66. varaklarıdır. Bu varaklar arasında 103 karar bulunmaktadır. Milli Mücadele Döneminde Ulukışla kazasında Kuvâ-yı Milliye ile ilgili yaşanan gelişmelerin ve kararların yer aldığı defter, dönemin siyasi, askeri ve sosyo-ekonomik yönlerine ışık tutmakla birlikte Ulukışla Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti ve Ulukışla Kuvâ-yı Milliye örgütünün Milli Mücadele Dönemi içindeki yeri ve önemi hakkında fikir vermektedir.
Bu çalışma, Milli Mücadele Döneminde önemli bir işlev gören Ulukışla kazasına ait Ulukışla Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Karar Defterinin transkribe edilmesi ve değerlendirilmesi amacı ile yapılmıştır. Defter bugünkü alfabe ile yazılmış ve bu yazım sırasında basit transkripsiyon kuralları uygulanmıştır. Transkripsiyonu yapılan metinler, tarihsel bakış açısı ile değerlendirilmiştir. Ulukışla Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Karar Defteri şekil ve içerik yönünden incelenmiş; ayrıca kararlar konularına göre tasnif edilmiştir. Konuyu tamamlamak için Kuvâ-yı Milliye ve Milli Mücadele Döneminde Niğde, Ulukışla ve havalisine ait kısa tarihsel bilgi verilmiştir.
The way the victorious states have put the articles of the Mondros Treaty, signed with the Ottoman Empire after Word War I, into action reveals their desire to diminish (do away with) Turkey. The invasions and minority riots had rendered the Turkish Nation with no choice but to “resist”/ defend itself on its own. Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti and Kuvâ-yı Milliye helped the locals defend their lives and integrity in those regions which had been under invader or minority attack.
Ulukışla Kuvâ-yı Milliye a line of the Kuvâ-yı Milliye, had organised itself in the Southern Front and won many battles aganist the invaders. The book in which the decisions made by Ulukışla Kuvâ-yı Milliye concerning its own region along with the order regions under seige had been recorded and its activities had been followed up rentains its importance as a first hand source.
The main cahapter that our dissertation is concerned with in volves pages 7 through 66. Among these leaves are found 103 decisions. The book which holds the preceding and decisions concerning Kuvâ-yı Milliye the Ulukışla incedent, enlightens the political, military and socio-economic aspects of the era as well as present us with a Picture of the place and importance of the Ulukışla Kuvâ-yı Milliye organization in the National Salvation period.
The book has been writen in the current alphabet basic transcription methods have been applied during the process. The transcribed texts have been evaluated with a historical point of view. Ulukışla Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Decision Book has been apprarsed interms of from and content and the decisions have been sorted/classifed under topical categories. To wrap up/ To complement the issue, a brief historical summary, pertaining to the locals in Niğde, Ulukışla anda the like in the Turkish National Forces (Kuvâ-yı Milliye) and National Struggle periods, has also been included.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2017
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/1135
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1135/3/10144463.pdf.txt
241b0cdd23a6ce0e67c8c036cb0d3f38
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1135/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1135/1/10144463.pdf
2c9f145275a373dcbd289a1c13bd92b2
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Milli Mücadele
Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti
Kuvâ-yı Milliye
Ulukışla
Niğde
National Struggle
The Society of Defence of the National Rights (Müdâfaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti)
Turkish National Forces (Kuvâ-yı Milliye)
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1544
2018-06-09T00:00:08Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Bir cumhuriyet aydını : Vedat Nedim Tör
Yaman, Hikmet
Yetim, Fahri
Bu çalışma, 1897 – 1985 yılları arasında yaşayan ve bir cumhuriyet aydını olan Vedat Nedim Tör’ün hayatını, entelektüel faaliyetlerini, Kadro Hareketi’yle ilişkisini ve bürokrasideki çalışmalarını kapsamaktadır.
Tezin önemi ve problemi, Cumhuriyet Devriminin - aydın ilişkisi ve sonuçları itibariyle cumhuriyet döneminin önemli aydınlarından olan Vedat Nedim Tör üzerine bugüne kadar hiçbir çalışma yapılmamış olmasıdır. Bu çalışmanın amacı; cumhuriyet Türkiye’sine katkılarıyla önemli bir şahsiyet olan Vedat Nedim Tör’ün hayatı, eserleri ve çalışmaları hakkındaki bilgileri ortaya koyarak bilim dünyasına mütevazı bir katkı sunmaktır.
Çalışma; “Giriş”, “Vedat Nedim Tör’ün Hayatı”, “Vedat Nedim Tör’ün Entelektüel Faaliyetleri”, “Kadro Hareketi ve Vedat Nedim Tör” ve “Vedat Nedim Tör’ün Bürokrasideki Çalışmaları” bölümlerinden oluşmaktadır. Giriş kısmında tezin konusu etraflıca tanımlanıp çalışmanın amacı, kapsamı, önemi ve kullanılan araştırma yöntemleri hakkında bilgi verilmiştir.
Birinci bölümde Vedat Nedim Tör’ün aile, eğitim, çalışma ve siyasi hayatı eldeki belgeler ışığında aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bir asra yakın ömründe yaşadıkları ve bir aydın olarak cumhuriyet Türkiye’sine kattığı değerler ortaya konmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde, çok yönlü aydın kişiliğiyle yaşadığı döneme damga vuran Vedat Nedim Tör’ün entelektüel faaliyetleri üzerinde durulmuştur. Ulaşılan belgelerden yola çıkılarak düşünce yapısı, tiyatro oyunları, denemeleri, anı çalışması, dergi yazıları, hikâye kitabı, gazete yazıları, kendisi hakkında çıkan yazılar ve diğer eserleri hakkında aydınlatıcı bilgiler ortaya konmaya çalışılmıştır.
Üçüncü bölümde, Atatürk’ün izniyle kurulan Kadro dergisinde iki yıl neşriyat müdürlüğü de yapan bir aydın olarak Vedat Nedim Tör’ün Kadro Hareketi’yle ilişkisi üzerinde durulmuştur. Kadro Hareketi’nin kuruluşunda oynadığı rol, bu hareket içindeki faaliyetleri gerek idareci kişiliği gerek ekonomi, turizm ve kültür gibi konular üzerine yazdığı yazılarla Kadro Hareketi içerisindeki konumu ortaya konmaya çalışılmıştır.
Dördüncü bölümde, aynı zamanda bir bürokrat da olan Vedat Nedim Tör’ün bürokrasideki çalışmaları üzerinde durulmuştur. Çeşitli devlet kurumları ve özel kuruluşlarda icra ettiği müdür, müdür muavinliği ve müşavirlik gibi görevleri boyunca yaptığı faaliyetler hakkında bilgi verilmiştir.
This study is about Vedat Nedim Tör (1987-1985) who was a republican intellectual, his life, intellectual activities, his relationship with Kadro Movement and his bureucratic life.
The importance and problem of this study derives from the fact that there has been no studies undertaken on Vedat Nedim Tör so far in terms of Republican Revolution’s intellectual relationship and its outcomes. The purpose of the study is to contribute to the field of historical studies by laying out information in relation to Tör’s life, various works and work life.
The study consists of following chapters; “Introduction”, “The Life of Vedat Nedim Tör”, “Intellectual Activities of Vedat Nedim Tör”, “Kadro Movement and Vedat Nedim Tör”, “Vedat Nedim Tör’s Work in Bureuacracy”. In the introduction chapter, the topic of the study is thoroughly elaborated on and information is provided in relation to the purpose, scope, importance and the methods of research.
In the first chapter, the life, education, work life and political life of Vedat Nedim Tör is elaborated on in light of available documents. His experiences and as a republican intellectual the values he has added to the Republic of Turkey are touched upon. In the second chapter, the focus is on the intellectual activities of Vedat Nedim Tör who has left his mark on the era he left with his versatile personality. From the ascertained documents, his mentality, theathre work, essays, magazine articles, memoir work, story book, newspaper articles, articles about him and his other works are elaborated on.
In chapter three, Vedat Nedim Tör’s relationship with Kadro Movement which was founded with Ataturk’s permisson, the role he played in the movement, his activities as part of this movement and position within the movement in terms of his managerial position as well as his articles on economy, tourism and culture are discussed.
In the fourth chapter, Tör’s bureucratic life is elaborated on. Information is provided in relation to his various positions, i.e. manager, deputy manager, consultant etc., in different state departments and private sector.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2017
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/1544
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1544/3/10159772.pdf.txt
3a8eb8e98f54016b6eb7ca53c9d0151e
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1544/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1544/1/10159772.pdf
5c210e6d4643c67e8b441e376eb4d886
info:eu-repo/semantics/openAccess
Vedat Nedim Tör
Kadro Hareketi
Türkiye İşçi ve Çiftçi Sosyalist Fırkası
Turkey Labourer and Farmer Socialist Party
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/1667
2019-06-22T00:00:53Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Dünden bugüne Türk havacılık tarihi ve Eskişehir
Erdemli, Mustafa Gökhan
Çolak, Kamil
Anadolu’nun en gözde ve modern şehirlerinden biri olan Eskişehir havacılık konusunda da Türkiye’de çok önemli bir yere sahiptir. Dünyada kuvvetli devletlerin hava kuvvetlerini inşa etmeye başladıkları zamanda ileri görüşlü bazı Türk devlet adamlarının çalışmalarıyla, ilk uçağın uçuşundan sadece sekiz sene sonra Türk Hava Kuvvetlerinin kurulması için ilk adımlar atılmıştır. Kurtuluş Savaşı’yla birlikte Eskişehir Batı Cephesi’nin en önemli üssü olmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra ise Eskişehir hem askeri hem de sivil havacılık için önemini sürdürmeye devam etmiştir. Batı ve doğu olarak ikiye ayırabileceğimiz Türk Hava Kuvvetlerinin, Batı Kuvvet Komutanlığı olarak da adlandırabileceğimiz 1nci Hava Kuvveti Karargâhı Eskişehir’de konuşlanmıştır. Ayrıca 1nci Ana Jet Üssü, 1. Hava İkmal Merkezi ve bir dönem NATO bünyesinde Hava Karargâhı olarak kullanılan Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi de yine Eskişehir’de faaliyet gösteren Hava Kuvvetlerine ait önemli merkezlerdir.
Günümüzde sivil havacılıkta Eskişehir bir marka olmuştur. Türk Hava Kurumuna ait olan İnönü eğitim merkezi her yıl yüzlerce yeni havacı yetiştirmektedir. Aynı zamanda Anadolu üniversitesinde Havacılık sektörüne kaynak olmak üzere, Havacılık Yüksek Okulu eğitimlerine akademik seviyede devam etmektedir. Sivil Havacılık sanayinde TEI ve Alp Havacılık gibi uluslarası projelere imza atmış büyük havacılık şirketleri de burada bulunmaktadır. “Dünden Bugüne Türk Havacılık Tarihi ve Eskişehir” çalışması üç ana bölümden oluşmaktadır: Tezin birinci bölümünde genel olarak Türk Havacılık Tarihi incelenmiştir, ikinci bölümde ise Eskişehir’de havacılıkta yaşanılan tarihsel gelişmelerden bahsedilmiş ayrıca Eskişehir’de bulunan havacılıkla ilgisi bulunan şirket ve kuruluşlar tanıtılarak bunlar hakkında bilgiler verilmiş ve gelecekte Eskişehir’in havacılıktaki yerinin ne olacağı hakkında varsayımlarda bulunulmuştur. Çalışmaya bir sonuç yazısıyla son verilmiştir.
Eskişehir, which is one of the most favorite and modern city of Anatolia, has a very important place in Turkish aviation. When some strong countries of the age started building their Air Forces, with the help some of the foresightful Turkish statesmen just only after eight years of the first aircraft, first steps for establishing Turkish Air Force, were taken. During the Turkish independence war Eskişehir was one of the most important bases of the west front. After foundation of the Turkish Republic, Eskişehir continued being important for both military and civilian aviation.
Turkish Air force is divided into two force. One of them is in charge of the west territory and the other is in charge of east. Headquarter of 1st Air Force, which may also called west force, is in Eskişehir. Also 1st Main Jet Base, 1st Air Supply and Maintenance Center and Combined Air
Operation Center, which was used as an air headquarter for NATO, are some of the important Air Force facilities in Eskişehir. Nowadays Eskişehir became a brand in the civilian aviation. Every year İnönü Training Center which belongs to Turkish Air Foundation trains hundreds of new aviators. At the same time, in the Anadolu University,
Aviation Collage carries on trainings at academic level for the students to become a resource for the aviation industry. TEI and Alp Aviation are big Companies of Eskişehir in the civilian aviation industry which have signiture under international projects. “Turkish Aviation History from the Past to Present and Eskişehir” consisted of three main parts:
In the first part of the thesis general Turkish aviation history was studied. In the second part of the thesis, historical progress in aviation in Eskişehir was mentioned and foundations and companies related to the aviation which are found in Eskişehir were presented and general information about them was given. Also, future of Eskişehir in aviation was discussed. Thesis was ended with a conclusion part.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi/Sosyal Bilimler Enstitüsü
2011
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/1667
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1667/3/403007.pdf.txt
a33f1df487e606638dd1058cd32f4abc
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1667/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/1667/1/403007.pdf
f5e4e15ec56682558ca033d2595baf63
info:eu-repo/semantics/openAccess
Havacılık
Eskişehir
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3369
2022-06-21T00:00:23Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Atatürk ilkeleri: Milliyetçilik
Hoşgeldi, Serkan
Kayıran, Mehmet
Bu tezin amacı, “Atatürk lkeleri” arasında son derece önemli bir ilke olan
Milliyetçilik lkesini incelemektir.
Milliyetçilik fikri, 1789 Fransız htilali ile dünyayı etkisi altına almıstır. Fransız
htilali sonucu milliyetçilik akımı ile birlikte, ihtilalin getirdigi özgürlük, esitlik,
kardeslik, cumhuriyet ve laiklik gibi kavramlar bütün Avrupa’ya yayılmıstır. XIX.
yüzyılın mukadderatı millî devlet ve milliyetçi ideolojiler tarafından belirlenmistir.
Çalısma sırasında, saglıklı degerlendirme yapabilmek için konuyla ilgili arsiv
belgelerinden, o dönemde yayınlanmıs gazetelerden, yerli yabancı arastırma ve kaynak
kitaplarından yararlanılmıstır.
Çalısma sonucunda, Kurtulus Savası’nın çıkıs noktasını olusturan ve tüm tutsak
ulusların kurtulus hareketlerine ısık tutan Milliyetçilik lkesi’nin önemi ortaya
konulmustur. Milliyetçilik; akılcılık, gerçekçilik, barısçılık ve cumhuriyetçilik ilkeleriyle
bütünlesen ve bu ilkelerle çelisen yorumlara kapalı bir ilkedir. Millî Mücadele boyunca
birlestirici ve itici bir güç görevini üstlenmistir. sgalci emperyalist güçleri dize getiren,
Türklük gururunu, “Ne mutlu Türküm diyene” ve “Bir Türk dünyaya bedeldir”
deyimleriyle dile getiren Atatürk, Milliyetçilik lkesi ile Türk ulusunun “bütün
bireylerini kaderde, kıvançta ve tasada ortak bir bütün halinde ulusal bilinç ve ülküler
çevresinde toplamak” inancındadır.
This thesis’s aim is to investigate Nationalism Principle, whic is very important
among “Atatürk’s Principles”.
Nationalism idea has widely spreaded over the world, by French Revolution in
1789. After the French Revolution, with the nationalism, some concepts like freedom,
equality, fraternity, republic, secularism which were brought by revolution, has span
over Europe. Fate of XIXth century was assigned by nation states and nationalist ideas.
During the study, to make reliable evaluation, related archive documents,
newspapers published during that era, and native and foreign research books were used.
By this work, Nationalism Principle importance is manifested, since Nationalism
idea started Independence War, and enlightened all captive nations toward freedom.
Nationalism, integrates with rationalism, realism, pacifism ans republicanism, and is
closed to interpretations which contradict with these principles. During the National
Struggle, is was unifying and propellent. Atatürk, who has defeated the imperialist
powers, and has declared Turkish Honor with sayings “How happy is the one who says
I’m Turkish” and “A Turk is worth the world”, has the aim to “gather all indivuduals in
case of fate, gladness, and sorrow around national consciousness and ideal.”
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2008
masterThesis
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
http://hdl.handle.net/11684/3369
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3369/3/Serkan_Hosgeldi_tez.pdf.txt
2af136277d9903f6032f4609e40a58d8
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3369/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3369/1/Serkan_Hosgeldi_tez.pdf
f372c2de830b476775f881b114594d7c
info:eu-repo/semantics/openAccess
Atatürk
Milliyetçilik
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3940
2022-07-29T00:00:25Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Milli Mücadele sürecinde sağlık politikaları (1919-1922)
Altay, Sadet
Koylu, Zafer
Toplumun sağlığı, bireyin sağlığı kadar önemli ve değerlidir. Bu amaçla Milli
Mücadele döneminde, sosyal devlet anlayışının gereği olarak, halkın sağlığının
korunması ve yükseltilmesi hedeflendi. Büyük Millet Meclisi’nin 2 Mayıs 1920’de
çıkardığı “İcra Vekilleri’nin Sureti İntihabına Dair Kanun”la “Sıhhiye ve Muavenet-i
İçtimaiye Vekâleti” kurularak, sağlıkla ilgili işler ilk defa bakanlık düzeyinde ele
alındı. Böylece, sağlık hizmetlerini toplumun her kesimine eşit, ücretsiz ve nitelikli
bir şekilde ulaştırma yolunda önemli çalışmalar yapılmaya başlandı.
Milli Mücadele sırasında, 13 milyon olan nüfusun yarıya yakını hastaydı.
Bazı bölgelerde hastalıklı insan oranı yerel nüfusun yüzde 86’sına ulaşıyordu.
Düşmana karşı pek çok cephede savaşım verilirken, öksüz kalan çocuklar ve
muhacirlerde belli başlı sorunlar arasında gelmekteydi Bu sorunların farkında olan,
Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’in önderliğinde genel sağlığı korumak,
geliştirmek ve sosyal hizmetlerle ilgili meseleleri çözmeye yönelik, pek çok tüzük,
yönetmelik ve kanun çıkardı. Benzersiz bir reform niteliği taşıyan bu yasal
düzenlemelerle, aynı zamanda Cumhuriyet dönemi sağlık sisteminin temeli
oluşturuldu
The health of the individual is as important as the society. İt is aimed to
protect and elevate the health of the public as a requirement of the concept of the
social goverment in the period of national struggle for the independence. The
national Grant assembly with the bill that it passed on 2nd May 1920 “about the
election of the staff of the excecution members” the health affairs are dealt with on
the ground of the health ministery for the first time with the foundation of the
Ministry of Health. Therefore they began to progress far to bring the service of
health to every level of the society equally, without price and with quality.
During the period of national struggle for the independence half the total
population which is about 13 million was ill. In some places the rate of the ill people
reached 86 percent of the total population. There are problems with the condition of
the people who became refugees during the war at different front against the enemy
and lots of children became orphant. The Grant Assemly of the Turks with the
leadership of Mustafa Kemal was aware of the troubles ans issued lots of bills and
arrangements to protesct the general health, to develop and, to solve the problems of
the social securities. With these unique reforms, the foundations of the period of the
Republics health system were established
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2008
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/3940
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3940/3/sadet_altay+tez.pdf.txt
7588d0caf735bed1aba807362acab5ba
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3940/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3940/1/sadet_altay+tez.pdf
f146fcf0ded037136d5321bfd06bbe9f
info:eu-repo/semantics/openAccess
Toplumun Sağlığı
Milli Mücadele
Cumhuriyet Dönemi
Sağlık Sistemi
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3707
2022-07-20T00:00:46Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Maarif vekâleti'nin kuruluşu ve çağdaşlaşma çabaları (1920-1938)
Dağcı, Hatice
Erşan, Mesut
Bu çalışmanın amacı, Maarif Nezareti’nden Maarif Vekâleti’ne geçiş sürecinin, 1920- 1938 yıllarında Maarif Vekâleti’nin karşılaştığı sorunların, Maarif Vekâleti’nin çağdaşlaşmayı hedefleyerek yaptığı çalışmaların ve teşkilâtlanmasının araştırılmasıdır.
Bu çalışma yapılırken, ele alınan dönemin gazete ve dergilerinden, TBMMZC’lerinden ve çok sayıda yazılı kaynaktan yararlanılmış; istatistikler incelenmiştir.
Araştırmanın sonucuna göre, bir tarafta Bağımsızlık Savaşı devam ederken, diğer taraftan da her türlü sıkıntıya ve yokluğa rağmen cehalete karşı amansız bir mücadele verilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK, eğitimde reformların yeterli olmadığı düşüncesinden hareketle eğitimde köklü bir değişikliği, devrim yapmayı uygun görmüştür. Böylece, Türkiye Cumhuriyeti, ilk on yıl içinde eski eğitim sisteminin tamamını yıkmayı ve yerine çağdaş eğitim ilkelerini koymayı başarmıştır.
This study aims to explore the early stages of the formation of the Ministry of Education, i.e. the process of transition from “nezaret” to ministry; the problems it faced during 1920-1938, and its organization and attempts of modernization.
While the study was being prepared, the contemporary periodicals and newspapers, the official reports of the Grand National Assembly and many other printed materials were utilized; statistics were used.
At the end of the study it was claimed that despite the presence of the National war of salvation and the concomitant poverty and troubles, a successful war was waged against ignorance.
Mustafa Kemal ATATÜRK, the founder of the Turkish Republic, thinking that the present reforms were not necessary, favored a radical transformation, i.e. a revolution of education. Thanks to his attempts, the Turkish republic succeeded in removing the traditional educational system and to replace it with contemporary methods within a decade.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2008
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/3707
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3707/3/hatice_dagci_tez.pdf.txt
ac5447af8527d1d031e6525fe2d494e6
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3707/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3707/1/hatice_dagci_tez.pdf
ad09d3daed9cc924a9499350ec91c133
info:eu-repo/semantics/openAccess
Maarif Nezareti
Maarif Vekâleti
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3160
2022-06-14T00:00:56Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Lozan Konferansı'nın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne yansımaları
Özcan, Mehmet Şah
Erşam, Mesut
Kurtuluş Savaşı’nı başarıyla neticelendiren yeni Türkiye Devleti, nihai barışa
ulaşmak ve müstakil bir devlet olarak varlığını tüm dünyaya tasdik ettirmek amacıyla
Lozan Konferansı’na iştirak etmiştir.
20 Kasım 1922 tarihinde başlayıp, tarafların zihniyet farkından kaynaklanan
uyuşmazlıklar sebebiyle, 4 Şubat 1923 tarihinde kesintiye uğrayan Konferans,
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açık ve gizli oturumlarında düzenli olarak ele
alınmıştır.
Bu oturumlarda genel olarak, Türk davasının ne pahasına olursa olsun
kazanılacağı vurgulanmış; Müttefik zihniyetine duyulan kin ve nefret dile
getirilmiştir. Konferans çözümsüzlük içine girdikçe, muhalif mebuslar Hükümet’i ve
Lozan Heyeti’ni yoğun şekilde eleştirmişlerdir.
Barış kararırın mevcut olan Meclis’ten çıkmayacağının anlaşılması üzerine;
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin feshedilmesine ve yeni bir meclis oluşturmak için
seçimlere gidilmesine karar verilmiştir.
Kesinti süresi boyunca taraf devletler, Konferans’ın yeniden toplanabilmesi
maksadıyla girişimlerde bulunmuşlardır. Bu çabaların sonucunda Lozan Konferansı,
23 Nisan 1923 tarihinde yeniden faaliyete geçmiştir.
Meclis feshedilerek muhalif baskısının bertaraf edilmesi, Türk Heyeti’ne ve
Türk Hükümeti’ne, yeni dönem müzakerelerinde daha rahat hareket etme imkânını
vermiştir.
Çetin müzakerelerin geçtiği ve Hükümet ile Türk Delegasyonu’nun
arasındaki görüş ayrılıklarının daha da belirginleştiği bu dönem sonunda, 24
Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır.
23 Ağustos 1923 tarihinde İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından
onaylanan bu anlaşma neticesinde; Türk Milli Mücadelesi son bulmuş, Misak-ı Milli
hedefleri büyük oranda elde edilmiş ve bağımsız Türkiye Devleti, dünya devletleri
arasında hak ettiği yeri almıştır.
New Turkish Government which ended the Turkish War of Independence
participated in Lausanne Conference in order to reach final peace and have the entire
world approve its presence as an Independent government.
Turkish Grand National Assembly discussed Conference which started on
November 20, 1922 and ended on February 4, 1923 due to the disagreements arising
from mentality difference among the parties in open and secret sessions regularly.
Generally, it was emphasized that Turkish case would be won at all costs; and
grudge and hatred felt against the ally mentality were put into words in these
sessions. When any solution was reached in Conference, opposing representatives
criticized Government and Committee of Conference intensively.
As it was understood that peace decision wasn’t issued in current Assembly,
it was decided to terminate Turkish Grand National Assembly and call an election to
constitute a new assembly.
During the interrupted period, Contracting States attempted to re-group the
Conference. As a result of these efforts, Lausanne Conference was put into force on
April 23, 1923.
At the end of the term in which warm debates was experienced and
difference of opinion between Government and Turkish Delegation became
evident, Treaty of Lausanne was signed on July 24, 1923.
As a result of this treaty approved by second Turkish Grand National
Assembly on August 23, 1923; Turkish National Struggle ended, targets of National
Pact were reached at a great rate and independent Turkish Government took the place
it deserved among the world states.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2011
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/3160
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3160/4/21D.pdf.txt
3b43d935ca6ed4b0b514dcb5b5976e5d
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3160/3/21D.pdf
838de5a3fd2735927e107a983a686e91
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3160/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
info:eu-repo/semantics/openAccess
Milli Mücadele
Misak-ı Milli
Lozan Konferansı
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Lozan Barış Antlaşması
National Struggle
National Pact
Lausanne Conference
Turkish Grand National Assembly
Peace Treaty of Lausanne
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3313
2022-06-18T00:00:43Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Dünden bugüne Türk havacılık tarihi ve Eskişehir
Erdemli, Mustafa Gökhan
Anadolu’nun en gözde ve modern şehirlerinden biri olan Eskişehir havacılık konusunda da Türkiye’de çok önemli bir yere sahiptir. Dünyada kuvvetli devletlerin hava kuvvetlerini inşa etmeye başladıkları zamanda ileri görüşlü bazı Türk devlet adamlarının çalışmalarıyla, ilk uçağın uçuşundan sadece sekiz sene sonra Türk Hava Kuvvetlerinin kurulması için ilk adımlar atılmıştır. Kurtuluş Savaşı’yla birlikte Eskişehir Batı Cephesi’nin en önemli üssü olmuştur. Cumhuriyet’in ilanından sonra ise Eskişehir hem askeri hem de sivil havacılık için önemini sürdürmeye devam etmiştir.
Batı ve doğu olarak ikiye ayırabileceğimiz Türk Hava Kuvvetlerinin, Batı Kuvvet Komutanlığı olarak da adlandırabileceğimiz 1nci Hava Kuvveti Karargâhı Eskişehir’de konuşlanmıştır. Ayrıca 1nci Ana Jet Üssü, 1. Hava İkmal Merkezi ve bir dönem NATO bünyesinde Hava Karargâhı olarak kullanılan Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi de yine Eskişehir’de faaliyet gösteren Hava Kuvvetlerine ait önemli merkezlerdir.
Günümüzde sivil havacılıkta Eskişehir bir marka olmuştur. Türk Hava Kurumuna ait olan İnönü eğitim merkezi her yıl yüzlerce yeni havacı yetiştirmektedir. Aynı zamanda Anadolu üniversitesinde Havacılık
sektörüne kaynak olmak üzere, Havacılık Yüksek Okulu eğitimlerine akademik seviyede devam etmektedir. Sivil Havacılık sanayinde TEI ve Alp Havacılık gibi uluslarası projelere imza atmış büyük havacılık şirketleri de burada bulunmaktadır.
“Dünden Bugüne Türk Havacılık Tarihi ve Eskişehir” çalışması üç ana bölümden oluşmaktadır:
Tezin birinci bölümünde genel olarak Türk Havacılık Tarihi incelenmiştir, ikinci bölümde ise Eskişehir’de havacılıkta yaşanılan tarihsel gelişmelerden bahsedilmiş ayrıca Eskişehir’de bulunan havacılıkla ilgisi bulunan şirket ve kuruluşlar tanıtılarak bunlar hakkında bilgiler verilmiş ve gelecekte Eskişehir’in havacılıktaki yerinin ne olacağı hakkında varsayımlarda bulunulmuştur. Çalışmaya bir sonuç yazısıyla son verilmiştir.
Eskişehir, which is one of the most favorite and modern city of Anatolia, has a very important place in Turkish aviation. When some strong countries of the age started building their Air Forces, with the help some of the foresightful Turkish statesmen just only after eight years of the first aircraft, first steps for establishing Turkish Air Force, were taken. During the Turkish independence war Eskişehir was one of the most important bases of the west front. After foundation of the Turkish Republic, Eskişehir continued being important for both military and civilian aviation.
Turkish Air force is divided into two force. One of them is in charge of the west territory and the other is in charge of east. Headquarter of 1st
Air Force, which may also called west force, is in Eskişehir. Also 1st Main Jet Base, 1st Air Supply and Maintenance Center and Combined Air Operation Center, which was used as an air headquarter for NATO, are some of the important Air Force facilities in Eskişehir.
Nowadays Eskişehir became a brand in the civilian aviation. Every year İnönü Training Center which belongs to Turkish Air Foundation trains hundreds of new aviators. At the same time, in the Anadolu University, Aviation Collage carries on trainings at academic level for the students to become a resource for the aviation industry. TEI and Alp Aviation are big Companies of Eskişehir in the civilian aviation industry which have signiture under international projects.
“Turkish Aviation History from the Past to Present and Eskişehir” consisted of three main parts:
In the first part of the thesis general Turkish aviation history was studied. In the second part of the thesis, historical progress in aviation in Eskişehir was mentioned and foundations and companies related to the aviation which are found in Eskişehir were presented and general information about them was given. Also, future of Eskişehir in aviation was discussed. Thesis was ended with a conclusion part.
ESOGÜ, Sosyal Bilimleri Enstitüsü
2011
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/3313
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3313/3/403007.pdf.txt
a33f1df487e606638dd1058cd32f4abc
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3313/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3313/1/403007.pdf
f5e4e15ec56682558ca033d2595baf63
Havacılık
Eskişehir
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/4010
2022-08-02T00:00:49Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Yeni Gazete'ye göre Ermeni meselesi (30 Kasım 1918-20 Ağustos 1919)
Çankaya, Ömer
Bayrak, Meral
Bu tezin amacı, 30 Kasım 1918?20 Ağustos 1919 tarihleri arasında Yeni Gazete'de çıkmış olan haberler ışığında, tehcire tabi tutulan Ermenilerin Mondros Mütarekesi sonrasında geri dönüşlerini, Ermeni dul ve yetimlerinin durumunu, Ermenilerin bu dönem içindeki faaliyetlerini ve Tehcir Meselesi hakkındaki yargılama sürecini incelemektir.Bu çalışmada temel kaynak olarak Yeni Gazete'nin 30 Kasım 1918 ? 20 Ağustos 1919 tarihleri arasında yayımlanmış 242 nüshası incelenmiştir. Bu tarihler arasında gazetenin 22 nüshasına ulaşılamamış olup, bunlardan bir kısmının çeşitli sebeplerle yayımlanmamış oldukları görülmüştür. Bazılarının ise nerede muhafaza edildikleri tespit edilememiştir.Yeni Gazete'nin incelenen döneme ait nüshaları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Belediye Kütüphanesi (Atatürk Kitaplığı) koleksiyonundan temin edilmiştir. İlk nüshasına ise İstanbul Üniversitesi Merkez Kütüphanesi'nden ulaşılmıştır.İncelenen dönem içerisinde Yeni Gazete'de yer alan Ermeniler ile ilgili haberlerin önce transkripsiyonu yapılmıştır. Daha sonra bu haberler, Yeni kurulan Ermenistan Cumhuriyeti'nin tutumu, Ermenilerin Paris Konferansı'ndaki faaliyetleri, Patrikhanenin tutumu, Ermenilerin geri dönmelerine izin verilmesi, Ermeni dul ve yetimlerinin iade edilmesi, Ermenilerin mallarının iade edilmesi ve tehcir hakkındaki tahkikatlar gibi alt başlıklarla tasnif edildikten sonra kronolojik sırayla verilmiştir.
This thesis? target is examining deported Armenian?s retails after Mondros Armistice Agreement, situation of Armenian widows and fatherlesses, Armenian?s activities in this period and their adjudication process about Deportation Subject, according to the news of Yeni Gazete between 30 November 1918?20 August 1919.In this study, as main source, Yeni Gazete?s 242 copy is examined which was published between 30 November 1918 ? 20 August 1919. Between these dates, it?s seen that 22 copies of newspaper can?t be reached and some of them weren?t published for various reasons. Also the securing place of some isn?t determined.Yeni Gazete?s copies from this examined period are provided from Istanbul Metropolitan Municipality Library (Ataturk Library) collection. The first copy is reached from İstanbul University Central Library.In examined period, firstly transcription of related news about Armenians in Yeni Gazete is done. Then these news are classified in sub headings as the newly establish of Armenian Republic?s attidute, The activities et The Paris Conference, attidute of The Patricchate, permitting Armenians to come back, widows and fatherlesses, movables and immovable of Armenians and investigations, then given in chronological order.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2009
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/4010
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/4010/3/Omer+CANKAYA_TEZ.pdf.txt
57d38ebbd3f7aa4f781109f98ecd3210
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/4010/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/4010/1/Omer+CANKAYA_TEZ.pdf
4ad1ba8881d3057a3f8d3f04bdbe9494
Yeni Gazete
Ermeni Meselesi
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2840
2022-03-08T01:00:20Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Orhan Oğuz'un Eskişehir Yükseköğretim Tarihine Katkıları
Yıldırım, Şener
Önder, Selahattin
Bu çalışmada, kendisini eğitime adamış, nadir rastlanan eğitimcilerden birisi olan Orhan Oğuz’un Eskişehir’in çorak toprakları üzerinde tüm zorluklara rağmen nasıl bir eğitim vahası kurduğu ve bu vahanın şehre katkıları özlü bir biçimde incelenmiştir. 1924 yılında Eskişehir’de doğan Orhan Oğuz, ilk, orta ve lise eğitimini Eskişehir’de bitirmiş, İstanbul Yüksek İktisat Okulu’ndan mezun olduktan sonra, Paris’te Sorbonne Üniversitesi’nde ihtisas yaparak, iktisat doktoru unvanı almıştır. Akademik hayatına İzmir’de başlayan Orhan Oğuz, 1952-1955 yılları arasında Afganistan’da Kabil Üniversitesi’nde devam etmiştir. Yurda dönüşünün ardından 1958 yılında Eskişehir’de kurulan Akşam Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu Müdürlüğü’ne getirilmiştir. Bu okulun akademiye dönüştürülmesini sağladıktan sonra on yıl boyunca akademi reisliği yapmıştır. Akademinin güçlü temelleri sayesinde Eskişehir’de yükseköğretim kurumlarının bugünkü çizgiye ulaşmasını sağlayan Orhan Oğuz 1969 seçimlerinde Eskişehir’de bir üniversite kurmak amacıyla meclise girmiştir. 1969-1971 yılları arası Milli Eğitim Bakanlığı yapan Orhan Oğuz tüm yurtta olduğu gibi Eskişehir’de de yükseköğretim kurumlarının çoğaltılmasını sağlamıştır. 1973 yılında amacına ulaşan Orhan Oğuz, 1977 yılında siyasetten ayrılmış ve Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’ne geri dönmüştür. 1978
iv
yılında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Başkanlığı’na atanan Oğuz, 1982 yılında ise Marmara Üniversitesi kurucu rektörlüğü görevine getirilmiştir. 1992 yılında emekli olana değin bu görevini sürdürmüştür. Emekliliğinin ardından RTÜK üyeliği ve başkanlığı yapmıştır. 2000 yılında 1,5 yıl süre ile TRT yönetim kurulu üyeliğinde bulunmuştur. İstanbul’da yaşayan Orhan Oğuz sıklıkla Eskişehir’e gelmekte ve oluşturduğu kurumlarla ilgili olarak çeşitli davetlerde tüm ayrıntıları aktarmaktadır.
Cumhuriyetle birlikte daha da gelişen eğitim hayatımızda önemli bir yeri olduğunu düşündüğümüz Orhan Oğuz’un Eskişehir Yükseköğretimi için yaptıkları üzerine hazırlanan bu çalışmanın Eskişehir eğitim tarihi ile ilgili olarak bir boşluğu dolduracağı ümidini taşıyoruz.
Orhan Oğuz, who is one of rare trainers, devoted himself to education. In this study, it is studied how he set up an educational oasis on the barren lands of Eskişehir and contribute to this city despite all the hardships.
Orhan Oğuz, born in 1924 in Eskişehir, finished his elementary, middle and high school education in Eskişehir. After graduating from İstanbul High School of Economics, he has taken the title of doctor of economics from University of Sorbonne in Paris. Orhan Oğuz started his academic career in İzmir and continued at the University of Kabul in Afghanistan. After coming back to Turkey, he became the director of the Evening School of Economy and Commerce founded in Eskişehir in 1958. After providing the conversion of this school to academy, he worked for ten years as the leadership of academy. Thanks to strong Fundamentals of the Academy, Orhan Oğuz, who provided Higher Education Institutions in Eskişehir to reach its current line, entered parliament in 1969 elections in order to establish a university in Eskişehir. Orhan Oğuz, the Minister of Education between 1969-1971, provided the replication of higher education institutions in Eskişehir as well as Turkey. Reaching
vi
his goal in 1973, Orhan Oğuz seperated from politics in 1977 and returned to Eskişehir Academy of Economics and Commercial Sciences. Orhan Oğuz who was appointed to İstanbul Academy of Economic and Commercial Sciences as chairman in 1978, became the founding rector of Marmara University in 1982, as well. He maintained this position until his retirement in 1992. After retirement, he worked as the chairman and member of RTUK. In 2000, he was a member of the board of TRT for a period of one and a half years.
Living in İstanbul, Orhan Oğuz often comes to Eskişehir and in various invitations, transfers all the details about the institutions that he created.
We think that Orhan Oğuz has an important role in our education life improving with republic. We hope that this study, which Orhan Oğuz prepared for Higher Education in Eskişehir, will fill a gap about Education History of Eskişehir.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2011-10
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/2840
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2840/3/ref+no+404596++ORHAN+O%C4%9EUZ%E2%80%99UN+ESK%C4%B0%C5%9EEH%C4%B0R+Y%C3%9CKSEK%C3%96%C4%9ERET%C4%B0M+TAR%C4%B0H%C4%B0NE+KATKILARI+TEZ.pdf.txt
6a3abc06ed5fa4ba6dc9c8559731ef8b
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2840/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2840/1/ref+no+404596++ORHAN+O%C4%9EUZ%E2%80%99UN+ESK%C4%B0%C5%9EEH%C4%B0R+Y%C3%9CKSEK%C3%96%C4%9ERET%C4%B0M+TAR%C4%B0H%C4%B0NE+KATKILARI+TEZ.pdf
50bf0700452512f19d6b0e5822927aab
info:eu-repo/semantics/openAccess
Orhan Oğuz
Eskişehir
İstanbul Yüksek İktisat Okulu
Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi
Eskişehir
İstanbul High School of Economics
Higher Education Institutions in Eskişehir
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3518
2022-06-28T00:00:24Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Orhan Oğuz'un Eskişehir yükseköğretim tarihine katkıları
Yıldırım, Şener
Önder, Selahattin
Bu çalışmada, kendisini eğitime adamış, nadir rastlanan eğitimcilerden birisi olan Orhan Oğuz'un Eskişehir'in çorak toprakları üzerinde tüm zorluklara rağmen nasıl bir eğitim vahası kurduğu ve bu vahanın şehre katkıları özlü bir biçimde incelenmiştir.1924 yılında Eskişehir'de doğan Orhan Oğuz, ilk, orta ve lise eğitimini Eskişehir'de bitirmiş, İstanbul Yüksek İktisat Okulu'ndan mezun olduktan sonra, Paris'te Sorbonne Üniversitesi'nde ihtisas yaparak, iktisat doktoru unvanı almıştır. Akademik hayatına İzmir'de başlayan Orhan Oğuz, 1952-1955 yılları arasında Afganistan'da Kabil Üniversitesi'nde devam etmiştir. Yurda dönüşünün ardından 1958 yılında Eskişehir'de kurulan Akşam Yüksek İktisat ve Ticaret Okulu Müdürlüğü'ne getirilmiştir. Bu okulun akademiye dönüştürülmesini sağladıktan sonra on yıl boyunca akademi reisliği yapmıştır. Akademinin güçlü temelleri sayesinde Eskişehir'de yükseköğretim kurumlarının bugünkü çizgiye ulaşmasını sağlayan Orhan Oğuz 1969 seçimlerinde Eskişehir'de bir üniversite kurmak amacıyla meclise girmiştir. 1969-1971 yılları arası Milli Eğitim Bakanlığı yapan Orhan Oğuz tüm yurtta olduğu gibi Eskişehir'de de yükseköğretim kurumlarının çoğaltılmasını sağlamıştır. 1973 yılında amacına ulaşan Orhan Oğuz, 1977 yılında siyasetten ayrılmış ve Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ne geri dönmüştür. 1978 yılında İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Başkanlığı'na atanan Oğuz, 1982 yılında ise Marmara Üniversitesi kurucu rektörlüğü görevine getirilmiştir. 1992 yılında emekli olana değin bu görevini sürdürmüştür. Emekliliğinin ardından RTÜK üyeliği ve başkanlığı yapmıştır. 2000 yılında 1,5 yıl süre ile TRT yönetim kurulu üyeliğinde bulunmuştur.İstanbul'da yaşayan Orhan Oğuz sıklıkla Eskişehir'e gelmekte ve oluşturduğu kurumlarla ilgili olarak çeşitli davetlerde tüm ayrıntıları aktarmaktadır.Cumhuriyetle birlikte daha da gelişen eğitim hayatımızda önemli bir yeri olduğunu düşündüğümüz Orhan Oğuz'un Eskişehir Yükseköğretimi için yaptıkları üzerine hazırlanan bu çalışmanın Eskişehir eğitim tarihi ile ilgili olarak bir boşluğu dolduracağı ümidini taşıyoruz.
Orhan Oğuz, who is one of rare trainers, devoted himself to education. In this study, it is studied how he set up an educational oasis on the barren lands of Eskişehir and contribute to this city despite all the hardships.Orhan Oğuz, born in 1924 in Eskişehir, finished his elementary, middle and high school education in Eskişehir. After graduating from İstanbul High School of Economics, he has taken the title of doctor of economics from University of Sorbonne in Paris. Orhan Oğuz started his academic career in İzmir and continued at the University of Kabul in Afghanistan. After coming back to Turkey, he became the director of the Evening School of Economy and Commerce founded in Eskişehir in 1958. After providing the conversion of this school to academy, he worked for ten years as the leadership of academy. Thanks to strong Fundamentals of the Academy, Orhan Oğuz, who provided Higher Education Institutions in Eskişehir to reach its current line, entered parliament in 1969 elections in order to establish a university in Eskişehir. Orhan Oğuz, the Minister of Education between 1969-1971, provided the replication of higher education institutions in Eskişehir as well as Turkey. Reaching his goal in 1973, Orhan Oğuz seperated from politics in 1977 and returned to Eskişehir Academy of Economics and Commercial Sciences. Orhan Oğuz who was appointed to İstanbul Academy of Economic and Commercial Sciences as chairman in 1978, became the founding rector of Marmara University in 1982, as well. He maintained this position until his retirement in 1992. After retirement, he worked as the chairman and member of RTUK. In 2000, he was a member of the board of TRT for a period of one and a half years.Living in İstanbul, Orhan Oğuz often comes to Eskişehir and in various invitations, transfers all the details about the institutions that he created.We think that Orhan Oğuz has an important role in our education life improving with republic. We hope that this study, which Orhan Oğuz prepared for Higher Education in Eskişehir, will fill a gap about Education History of Eskişehir.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2011
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/3518
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3518/3/ref+no+404596++ORHAN+O%C4%9EUZ%E2%80%99UN+ESK%C4%B0%C5%9EEH%C4%B0R+Y%C3%9CKSEK%C3%96%C4%9ERET%C4%B0M+TAR%C4%B0H%C4%B0NE+KATKILARI+TEZ.pdf.txt
6a3abc06ed5fa4ba6dc9c8559731ef8b
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3518/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3518/1/ref+no+404596++ORHAN+O%C4%9EUZ%E2%80%99UN+ESK%C4%B0%C5%9EEH%C4%B0R+Y%C3%9CKSEK%C3%96%C4%9ERET%C4%B0M+TAR%C4%B0H%C4%B0NE+KATKILARI+TEZ.pdf
50bf0700452512f19d6b0e5822927aab
info:eu-repo/semantics/openAccess
Orhan Oğuz
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2931
2022-03-17T01:00:16Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Halkevleri ve İzmir Halkevi'nin faaliyetleri: 1932-1951
Civci, Sultan
Köksal, Osman
While Atatürk was carrying out revolutions in both the National Independence War and on the path to modernisation with the Republican administration, he aimed to constitute an independent, laic, modern state, and he never drifted away from the public whom he considered as the basis of the political power. He exhibited an insistent attitude about change and education in order to reach the level of contemporary civilization, get strong and have a say in international relations. In 1923 just after the new Turkish state was founded, all the reforms were successive; but it was seen that these reforms could not be accepted by the society at the same level. For this reason in order to emphasize the gap between the government and the society; some steps were taken with the aim of enhancing one-party rule in the 3rd Grand Congress of CHP (Republican People’s Party) by considering the domestic and international developments in Turkey in 1931. In this period efficiency of the organizations except CHP was put an end; some organizations such as Türk Ocakları (Turkish Hearts) were closed down and their properties were given to CHP. Instead of Turkish Hearts, community centres which were proper for the new communal conditions and totally supporting ideological party/ Kemalizm as institution were set up. In addition supervision and control of those institutions were trouble-free. People’s hauses were formally established in 14 cities on 19th February 1932. Ġzmir People’s Hause was also including among them. It had been active in accordance with the principles of CHP since it was set up with its nine desks. Its duty was to help creating new citizen profile that was in accordance with the new thinking skills and living style brought by Republic. It contributed to the socio-cultural history of the city with its effective activities in a short time.
People’s hauses were the implementation centres of the reforms that continued until 1930s. They tried to have people internalize the Republic ideology and new living style, contributed to enlargement of Turkish Reform to society and awakeness of people as well. However, the effectiveness of People’s hauses gradually slowed down in 1940s. Because of the economic problems caused by World War II and beginning of multi-party system in 1946, they were a controversy between CHP and Demokrat parti (Social Democratic Party). At the end they were closed down by Demokrat Parti government in 1951.
Atatürk gerek Ulusal Kurtulu Savaı’nda, gerekse Cumhuriyet yönetimi ile çağdaşlaşma yolunda devrimlerini gerçekleştirirken bağımsız, laik, çağda bir devlet oluturmayı hedeflemi ve siyasi iktidarın dayanağı olarak gördüğü halktan hiçbir zaman kopmamıştır. Çağda uygarlık seviyesine ulaşmak, güçlenmek ve uluslararası ilişkilerde söz sahibi olmak için değişim ve eğitim konusunda ısrarlı bir tutum sergilemiştir. 1923 yılında yeni Türk devletinin kurulmasından hemen sonra da devrimler birbirini izlemiştir; fakat bunların topluma aynı hızda ve düzeyde ulaşmadığı görülmüştür. Bu nedenle devlet ile halk arasındaki kopukluğu gidermek amacıyla, Türkiye’de 1931 yılında dönemin iç ve dış gelişmeleri göz önüne alınarak CHP’nin 3. Büyük Kongresi’nde tek parti yönetiminin pekiştirilmesi yolunda adımlar atılmıştır. Bu dönemde CHP dışındaki örgütlerin etkinliği sona erdirilmiş; Türk Ocakları gibi örgütler kapatılarak mal varlıkları CHP’ye devredilmiştir. Türk Ocaklarının yerini, yeni toplumsal koşullara uygun; ideolojisi partiyle/Kemalizm’le tamamıyla örtüşen denetimi ve kontrolü sorunsuz bir kuruluş olan Halkevleri almıştır. Halkevleri 19 ġubat 1932’de 14 ilde resmen açılmıştır. Açılan ilk Halkevleri arasında Ġzmir Halkevi de bulunmaktadır. Ġzmir Halkevi açıldığı günden itibaren dokuz şubesi ile CHP’nin parti programındaki ilkeler doğrultusunda faaliyet göstermiş; Cumhuriyetin getirmiş olduğu yeni düşünce ve yaşayış tarzı doğrultusunda ve yeni yurttaş tipinin yaratılmasında önemli bir görev üstlenerek, kısa sürede etkin faaliyetleriyle kentin sosyo-kültürel tarihi için büyük katkı sağlamıştır. Halkevleri, 1930’lara kadar süren devrimlerin birer uygulama merkezi olmuş, Cumhuriyet ideolojisini ve çağdaş yaşam tarzını benimsetmeye çalışmış, Türk Devrimi’nin toplumsal tabana yayılmasına ve halkın bilinçlenmesine önemli katkılarda bulunmuştur. Ancak Halkevlerinin ilk yıllardaki çalışma hızı 1940’lı yıllarda giderek azalmıştır. ІІ. Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik sıkıntılar ve 1946 yılında çok partili hayata geçilmesi ile Halkevlerinin durumu CHP ve Demokrat Parti arasında tartışma konusu olmuş ve Halkevleri 1951 yılında da Demokrat Parti iktidarınca kapatılmıştır
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2013
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/2931
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2931/3/Sultan-civci-tez.pdf.txt
60e40139d5e1bc05b39e24642336c027
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2931/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2931/1/Sultan-civci-tez.pdf
000e0c4a1d4c8a8928290ebc3815e089
info:eu-repo/semantics/openAccess
Halkevleri
İzmir Halkevi
Kültür Kurumu
People’s Hauses
İzmir People’s Hause
Cultural Institution
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3391
2022-06-21T00:00:43Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Reşat Şemsettin Sirer'in hayatı ve Türk millî eğitimine katkıları
Yılmazer, Şenay
Çolak, Kamil
Reşat Şemsettin Sirer, Cumhuriyet döneminin 22. Millî Eğitim Bakanıdır.
Recep Peker’in Başbakanlığındaki çok partili siyasi hayata geçişten sonraki ilk
hükümette görev alması ile tarihe geçmiştir. Reşat Şemsettin Sirer’in öğretmen
kökenli olması ve Bakanlık tarafından Almanya ve Fransa’ya eğitim sistemlerini
incelemek üzere gönderilmesi üzerine, edindiği tecrübelerden yararlanmak amacıyla
Millî Eğitim Bakanlığına getirilmiştir. Reşat Şemsettin Sirer’in bakanlık görevi 5
Ağustos 1946’dan 8 Haziran 1948 tarihine kadar sürmüştür. Onun başkanlığında
yapılan III. Millî Eğitim Şurasında alınan kararlar, Okul-Aile Birliklerinin
oluşturulması ve ders planlarının düzenlenmesi için Bakanlıkta komisyon kurması
yaptığı çalışmalardandır. Cumhuriyet döneminin en uzun süren programı olan 1948
İlkokul programının onun zamanında hazırlanması; bütçe kaynağının il özel idare
bütçesinden genel bütçeye aktarılarak ilkokul öğretmenlerinin maaşlarının
ödenmesinin sağlanması; Köy Enstitülerinin eleştirilen sorunlarına çözümler
üretmesi ve Ortaokulları yaygınlaştırma düşüncesine yönelik Eğitim Enstitüleri’nin
açılması onun eğitime katkıları arasında sayılmaktadır. Ayrıca Sirer, 10.09.1947-
10.06.1948 tarihleri arasında Çalışma Bakanlığı da yapmıştır. Sirer’in Çalışma
Bakanlığı yaptığı dönemde üzerinde çalıştığı başlıca konular; İhtiyarlık Sigortası, İş
Kazaları, Meslek Hastalıkları ve Analık Sigortası Kanunu’nda değişiklik ve İş
Mahkemeleridir. İhtiyarlık ve Hastalık Sigortası ile İş Mahkemeleri Yasası, Sirer
döneminde kabul edilmiştir.
“Reşat Şemsettin Sirer’in Hayatı ve Türk Millî Eğitimine Katkıları” adlı tez
çalışması dört bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde Reşat Şemsettin Sirer’in
hayatına yer verilmiştir. İkinci bölümde Reşat Şemsettin Sirer’in Millî Eğitim
Bakanlığı döneminde en fazla tartışma konusu olan Köy Enstitülerinin yapısı ve Köy
Enstitüleri üzerinde yapılan düzenlemeler ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, O’nun
döneminde toplanan III. Millî Eğitim Şurası ve kararları incelenmiştir. Dördüncü
bölümde ise Reşat Şemsettin Sirer döneminde eğitim kurumlarının durumu ve
kültürel alanda yapılan çalışmalar incelenmiştir.
Resat Semsettin Sirer was the 22th Minister of National Education in the
Republic of Turkey. He had a position in history with taking part of the first
government under the leadership of the Prime minister Recep Peker after transition
to the multi-party political life. Resat Semsettin Sirer, who was a teacher and had
been sent to abroad to examine the educational systems of France and Germany, was
appointed as the minister of the Turkish National Education in order to take
advantage of his experience. Resat Semsettin Sirer’s duty as a minister lasted from 5
August 1946 to 8 June 1948. The studies he made were the decisions which were
taken under his leadership at the III. National Education Council, forming of school
parent associations and establishing a commission at the ministry for the regulation
of course plans. Preparing the 1948 Primary school program in his time which is the
longest running program of republican era, providing to pay the salaries of the
primary school teachers by changing the budget from Special Provincial
Administration budget to central budget, finding solutions to the problems of Village
Institutes, opening Training Institutes to realize the idea of expanding secondary
schools are considered as his additives to education. In addition, Sirer made the task
of Ministry of Labour. The main subjects which the Sirer concentrated on during his
ministry were old age insurance,industrial injury, modification to industrial disease
and maternity insurance law and Labour Courts. Old age and sickness
insurance, Labour Courts Law were all adopted during the time of Sirer.
The thesis titled as “Resat Semsettin Sirer's life and his contributions to the
Turkish National Education " consists of four parts. In the first section Resat
Semsettin Sirer’s life was examined. In the second section, structure of the village
institutes and arrangements which were the most debatable issue during Resat
Semsettin Sirer's ministry of national education were discussed. In the third section,
III. National Education Council which was hold during his time and decisions taken
there were analyzed. In the fourth section, the status of educational institutions and
cultural activities during the time of Resat Semsettin Sirer were examined.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2013
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/3391
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3391/3/463345.pdf.txt
109c6bb440f145b0ff7c8dec570a3af8
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3391/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3391/1/463345.pdf
3a42e4afb56f6b6dd813f691e7431dca
info:eu-repo/semantics/openAccess
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3994
2022-07-30T00:01:07Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Hasan Polatkan'ın hayatı ve siyasi faaliyetleri
Emiroğlu, Atiye
Topal, Mehmet
Hasan Polatkan 1915'te Eskişehir'de doğdu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi bu şehirde tamamladı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Siyasi Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Bir dönem Ziraat Bankası Müfettiş Muavinliği yapan Polatkan, 1946 seçimlerinde Eskişehir Milletvekilliğini kazandı. 1950 seçimlerinde I.Adnan Menderes Hükümetinin kurulmasıyla ilk başta Çalışma Banklığına, Maliye Bakanı Halil Ayan'ın istifasıyla da Maliye Bakanlığına getirildi. 27 Mayıs 1960 darbesine kadar, birkaç durum istisna, bu bakanlıkta kaldı.1960 darbesinin sanıklarından biri olan Hasan Polatkan, Türkiye Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı koltuğunda en uzun süre bulunmuş kişidir.Bu kadar uzun süre Maliye Bakanlığı'nda bulunmasını ise yapmış olduğu çalışmalara, kişiliğine ve çalışkanlığına borçludur.Maliye Bakanlığı süresince, Türkiye'nin gelişimine katkısı olan birçok plan ve projede onun imzası bulunmaktadır.Çalışma Bakanı olduğu dönemlerde işçi haklarına önem vermiş, işçi hastanelerinin kurulmasında özel bir gayret sarf etmiştir.Maliye Bakanı olduğu dönemlerde ise özellikle köylüyü ve çiftçiyi koruyan ve kalkındıran çalışmalara girişmiştir. Bu bakanlığa geldiği ilk dönemlerde bakanlık bünyesinde çalışanların eğitimini yetersiz görüp bu kişilerin eğitim alabilmesi için bakanlığa yakın bir yerde Maliye Okulları açtırıp buralara özel hocalar getirtmiştir.Ayrıca bu bakanlıkta bulunduğu sürece parti ayrımı yapmadan Türkiye'ye faydası dokunacak çalışkan ve bilgili kişileri yanında çalıştırmıştır.Bütün bu ve bunun gibi çalışmalarının yanı sıra Eskişehirli olan Polatkan, Bakan olduktan sonra kendi memleketini de ihmal etmemiş, Eskişehir halkını kalkındırmaya çalışmış; şehir içinde birçok fabrikanın açılmasında, yolların, park alanlarının, otellerin, okulların yapımında özel bir çaba harcamıştır.?Her şey Eskişehir için?? sözünü kendisine düstur edinen Polatkan, bütün bu çalışmaları, insanüstü bir gayretle gece ve gündüz demeden çalışarak yerine getirmiştir.Türkiye gibi büyük bir devletin ekonomik sorumluluğunu üstüne alan Polatkan, Türkiye'de kaynayan kazandan pek haberdar değildi. O, daha çok kendi işiyle meşgul oluyordu. Çünkü işi ağırdı ve zaman yeterli değildi. Ancak Türkiye'de kaynayan bu kazanın kıvılcımları bir askeri darbeyi oluşturuyordu. Nitekim ihtilalden sonra kurulan sistem, en ufak bir hatayı bile önemli suçlar sınıfına katacak ve tutuklanan sanıkların hükümleri daha savunmaları alınmadan verilecekti.26 Mayıs 1960'ta Eskişehir'e Adnan Menderes'le birlikte giden Polatkan, 1960 darbesini sabaha karşı öğrenmiş ve Menderes'le birlikte Kütahya'ya geçtikten sonra burada ihtilal kuvvetleri tarafından tutularak Ankara Harp Okulu'na götürülmüştür. Polatkan, burada bir müddet bekletildikten sonra DP'nin diğer üyeleriyle birlikte Yassıada'ya sevk edilmiştir.Yassıada'da Kurulan Yüksek Adalet Divanı'nda 14 Ekim 1960 tarihinde başlayan duruşmalarla birlikte bir yargılanma sürecinden geçen Polatkan, 15 Eylül 1961 tarihinde yüzüne okunan kararla idam edileceğini öğrenmiştir.16 Eylül 1961 tarihinde sabaha karşı idam edilen Polatkan; Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ile birlikte İmralı'ya gömülmüştür. Ölüleri bile cezalandıran bir anlayışı nitelendiren bu uygulama; ancak 17 Eylül 1990 tarihinde telafi edilmiş, Hasan Polatkan ve kader arkadaşı diğer iki kişiyle birlikte naaşı, İstanbul Topkapı'da yaptırılan Anıtmezar'a devlet töreniyle nakledilmiştir.
Hasan Polatkan was born in Eskişehir, in 1915. He completed his elementary and high schools in this city, then he studied political science in Istanbul University. Having graduated, Hasan Polatkan worked at state-owned Ziraat Bank as an inspector deputy.He entered politics and was elected into the Turkish Grand National Assembly for the Democratic Party in 1946. He served in the cabinet of Prime Minister Adnan Menderes as a Minister of Labor in 1950 and then after resignation of Minister of Finance, Halil Ayan, he was assigned to this position. A few exceptions, he stayed in this duty till May 27th, 1960.As being a suspect of coup d'etat, Hasan Polatkan was one of the Ministers of Turkish Republic, staying longest at this position. His successfull studies,his hard working and his solid personality were the causes of tis long duty period.During his assignment,he assigned a number of projects and plans which contributed to the development of Turkey.While he was the Minister of Labor he overrated the rights of labor ,he endavouredestablishment of medical centers for labors.Within his post in the minister of finance he made spesific studies on protection and progress of farmers and villager.At the same ttime when assigned to Minister of Finance,he noticed the education of stuff has inadequate so he instituted special schools for financial science with professsionals.Also during the period of his minister he didn't discriminate the people for belonging to a party;CHP or DP. He gave priority to personal being hardworking and expert.Since he was from Eskişehir,he didn't neglect this city;he set up new factories and he endavoured building of new schools,roads,parks and hotels. His opinion was"all for Eskişehir" and with this principal he worked hard all day and night and even weekend for Esskişehir.While working in charge of Turkish Economy,he didn't recognize about the political situation of Turkey.And the most important problem was the confliction between Turkish Armed Force and the government.Unfortunately, after coup d'etat,the system judged even an insignificant mistake by accelerating and also arrested suspects were sentenced with no opportunity for their defence.Hasan Polatkan was arrested with Adnan Menderes in Kütahya,charged with corruption and violating the constitution along with some other party members,put on trial on the island of Yassıada. He was sentenced to death and hanged on the island of İmralı on September 16,1961.Like Adnan Menderes and Fatin Rüştü Zorlu,Hasan Polatkan was burried on the island.Many years after death his grave was moved to a mausoleum in İstanbul on September 17, 1990 along with Menderes and Zorlu.
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2010
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/3994
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3994/3/Atiye+Emiro%C4%9Flu.pdf.txt
9e174fe8f20801c8be17aa6309cc09b6
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3994/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3994/1/Atiye+Emiro%C4%9Flu.pdf
e2424e33e6a9ceaf75ef97806fb548ec
info:eu-repo/semantics/openAccess
Hasan Polatkan
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2246
2022-01-13T01:00:23Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Yön/devrim hareketi içinde bir siyaset adamı ve bürokrat : Cemal Reşit Eyüboğlu
Ertuğrul, Esen
Yetim, Fahri
Cemal Reşit Eyüboğlu, bir Türk siyasetçi, bürokrat ve gazetecidir. Demokrat
Parti’nin iktidara geldiği 1950-1954 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi Trabzon
milletvekilliği yapmıştır. Ayrıca 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi sonrası oluşturulan
Kurucu Meclis’te Trabzon İl Temsilcisi olarak görev almıştır. Yön Dergisi’nin ve
Devrim Gazetesi’nin sahibi olan Eyüboğlu; 1960’lı yıllarda Türkiye’de ivme kazanan
sol akımların bir parçası olmuştur. 12 Mart 1971 Muhtırası ile dağıtılan Yön/Devrim
Hareketi’nin bir mensubu olan Eyüboğlu, bu süreçte yargılanmış ve beraat etmiştir.
Cemal Reşit Eyüboğlu’nun siyasette, bürokraside ve basındaki etkinliğini konu alan
bu çalışma, 60’lardaki Türk solunun aktörlerin perspektifinden incelenerek daha iyi
anlaşılmasına katkıda bulunacaktır
Cemal Reşit Eyüboğlu was a Turkish politician, bureaucrat and a journalist. He
served as Republican People’s Party’s Trabzon MP from 1950 to 1954 when the
Democratic Party came to power. He also served as Trabzon Provincial Representative
in the Constituent Assembly, which was formed after the military intervention of 27
May 1960. Eyüboğlu, who was the owner of journals Yön and Devrim; has been a part
of leftist movement in Turkey, which has gained momentum in the 60’s. Eyüboğlu,
who was a member of the Yön/Devrim Movement which was dissolved by the 12
March 1971 Memorandum, was tried and acquitted in this process. This study on the
activity of Cemal Reşit Eyüboğlu in politics, bureaucracy and the press, will contribute
to a better understanding of the Turkish left in the 60s from the perspective of the
actors
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2019
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/2246
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2246/3/24-6606-Y%C3%B6n-Devrim+Hareketi+%C4%B0%C3%A7inde+Bir+Siyaset+Adam%C4%B1+ve+B%C3%BCrokrat+Cemal+Re%C5%9Fit+Ey%C3%BCbo%C4%9Flu.pdf.txt
42d42e2033dc2b985bdb844a6a96a6ec
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2246/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2246/1/24-6606-Y%C3%B6n-Devrim+Hareketi+%C4%B0%C3%A7inde+Bir+Siyaset+Adam%C4%B1+ve+B%C3%BCrokrat+Cemal+Re%C5%9Fit+Ey%C3%BCbo%C4%9Flu.pdf
c3ed64dcb54be31a8e2d45e08e30e384
info:eu-repo/semantics/openAccess
Cemal Reşit Eyüboğlu
Yön Dergisi
Devrim Gazetesi
27 Mayıs Askeri Müdahalesi
12 Mart Muhtırası
Yön Journal
Devrim Newspaper
27 May Military Intervention
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2465
2022-01-28T01:00:31Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Türk siyasi hayatında Mehmet Altan Öymen
Uyar, Çağhan
Kayıran, Mehmet
Mehmet Altan Öymen, 20 Haziran 1932 tarihinde İstanbul’da doğmuştur.
Çocukluk ve gençlik yaşamı Ankara’da geçmiştir. Öymen, 15 Mayıs 1950 tarihinde
Cumhuriyet Halk Partisi’ne üye kaydı yaptırarak siyasete atılmıştır. Bu süreçten
itibaren, bir yandan gazetecilik mesleğini yürütürken diğer taraftan da partisi
içerisinde, çeşitli idari mevkilerde bulunmuştur. 1961 senesinde, Kurucu Meclis’te
Temsilciler Meclisi üyeliği yapmıştır. 1961 Anayasası’nın hazırlanması çalışmalarına
katkılar sunmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 16. ve 20. Dönemlerde
milletvekili olarak yer almıştır. Milletvekillikleri sırasında, TBMM ve Cumhuriyet
Halk Partisi bünyesinde; Grup Başkanvekilliği ile Genel Sekreter Yardımcılığı gibi
mevkilerde bulunmuştur. 1977’de Bülent Ecevit’in başkanlığında kurulan 40.
Hükümet’te, Turizm ve Tanıtma Bakanlığı görevini yürütmüştür. 1999-2000
yıllarında Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı yapmıştır. Aktif siyaseti
bırakmasının ardından gazetecilik mesleğine devam etmiştir
Mehmet Altan Öymen was born on 20 June 1932 in Istanbul. His childhood and
youth life was spent in Ankara. On May 15, 1950, Öymen became a member of the
Republican People's Party and entered politics. Since then, he has held various
managerial positions within his party while on the one hand carrying out the profession
of journalism.In 1961, he was a member of the House of Representatives in the
Constituent Assembly. He contributed to the preparation of the 1961 Constitution. He
was a member of Parliament in the 16th and 20th periods. While he was a member of
parliament, he also served as Group Vice President and Deputy Secretary General
within Turkish Grand National Assembly and the Republican People's Party. He was
the Minister of Tourism and Publicity in the 40th Government established in 1977
under the leadership of Bülent Ecevit. In 1999-2000 he served as the Chairman of the
Republican People's Party. After quitting active politics, he continued to work as a
journalist
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2019
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/2465
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2465/3/224-6556-T%C3%BCrk+Siyasi+Hayat%C4%B1nda+Mehmet+Altan+%C3%96ymen.pdf.txt
5a2ec6673322450102da6c65bbb987ef
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2465/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2465/1/224-6556-T%C3%BCrk+Siyasi+Hayat%C4%B1nda+Mehmet+Altan+%C3%96ymen.pdf
ae415147618f45b367c36748731fda92
info:eu-repo/semantics/openAccess
Mehmet Altan Öymen
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)
Republican People’s Party (RPP)
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2504
2022-02-04T01:00:42Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Türkiye’de çok partili hayata geçişte toplumsal olaylar (10 örnek/1945-1950)
Şen, Orkun
Koylu, Zafer
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, başarılı hamleleriyle Türkiye’yi 2. Dünya
Savaşı’nın dışında tuttu. Savaş sonrası 1945-1950 yılları arasında dış ve iç
politikadaki dönüşümlere bağlı olarak toplumsal olaylar meydana geldi. Türkiye SSCB ilişkilerinin bozulması sonucunda 1945 yılında İstanbul’da Tan Matbaası
basıldı. Bu baskının bir benzeri de 1947’de DTCF’de yaşandı. 1944’te Amerika’da
ölen Türk Büyükelçisi Münir Ertegün’ün naaşı 1946’da ABD’li Missouri Zırhlısıyla
Türkiye’ye getirildi. Ziyaret, Türkiye-ABD müttefikliğinin başlangıç sembolü oldu.
1948’de Londra Olimpiyatları’nda şampiyon olan Türk Güreşçiler için üç büyük
kentte törenler düzenlendi. Güreşçilerin bu başarısı bütün siyasi ayrışmaları
unutturdu. İngiltere’nin savaş sonrası uluslararası alandaki güç kaybı Kıbrıs
Sorunu’nu doğurdu. 1948-1950 yılları arasında büyük şehirlerde ilk defa Kıbrıs
mitingleri düzenlendi. Bu durum Türkiye-Yunanistan ilişkilerini de etkiledi. 1949’da
Atina’da düzenlenen Akdeniz Dostluk Kupası, diplomatik ve toplumsal bir krize
dönüştü. Türkiye çapında büyük protesto gösterileri düzenlendi. 1948’de İsrail’in
kuruluşu dünya çapında büyük bir Yahudi göçü yaşanmasına neden oldu. Türk
Yahudileri de bu dönemde toplu olarak İsrail’e göç etti. Savunma sanayi alanında
faaliyet gösteren Nuri Killigil’in Sütlüce’deki Silah Fabrikası 1949’da infilak etti.
Sabotaj iddialarının yanı sıra işçilerin çalışma koşulları ve hakları da gündeme geldi.
Aynı yıl at yarışlarındaki şike ve usulsüzlük iddiaları nedeniyle Veliefendi
Hipodromu ateşe veridi. Çok partili hayata geçişte muhalefet için önemli bir sembol
ix
olan Mareşal Fevzi Çakmak’ın cenazesi öncesinde ve cenazesinde büyük olaylar
meydana geldi
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2020
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/2504
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2504/3/262-7119-10234349+.pdf.txt
17bb31d2e6228553baf9df7693a7e8db
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2504/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2504/1/262-7119-10234349+.pdf
53b59fb6b9427781940be56ebb022c14
info:eu-repo/semantics/openAccess
Çok Partili Hayat
Toplumsal Olaylar
1945-1950
Multi-party System
Social İncidents
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2615
2022-02-11T01:00:21Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç olgusu ve türk basınına göre analizi (1985-1989)
Alişoğlu, Batuhan
Kayıran, Mehmet
1944 sonrası Bulgaristan‟da komünist rejimin hakim olmasıyla beraber Türk
azınlık üzerindeki baskılar sistemli bir hale getirilmiş ve tek etnisiteli bir Bulgar
devleti oluşturulmaya çalışılmıştır. Türklere yönelik asimilasyon politikası giderek
şiddetini arttırmış ve bu durum Türkiye - Bulgaristan ilişkilerini olumsuz yönde
etkilemiştir. Todor Jivkov başkanlığındaki Bulgaristan Komünist Partisi, Türk
azınlığın direnişine rağmen asimilasyon politikasını sürdürmüştür. Bulgaristan‟ın
azınlık - insan hakları konusunda imzaladığı anlaşmalarla ve taahhütleriyle çelişen
tüm bu uygulamalar, 1989 göçüne neden olmuştur. Türkiye, asimilasyon ve göç
sürecinde sorunun çözümü için diplomatik arenada mücadelesini sürdürmüştür.
Türkiye‟nin bu süreçte izlediği politika, Türk basını tarafından yakından izlenmiş ve
gelişmeler hakkında kamuoyu bilgilendirilmiştir. Tüm bu gelişmeler yaşanırken
Bulgaristan‟daki komünist rejim devrilmiş, Türk azınlığın asimilasyonunu
hedefleyen uygulamalar son bulmuştur. Bu incelemenin amacı, Bulgaristan
göçmenlerinin yaşadığı uyum sorunlarını, çözüm için ortaya konulan politikaları ve
Anavatan Partisi – Bulgaristan Komünist Partisi hükümetlerinin göç üzerinden
birbirlerine karşı geliştirdikleri farklı tutumları Türk basın kaynakları başta olmak
üzere, çeşitli arşiv kaynakları, resmi yayınlar, konu hakkında yazılmış kitap ve
makalelerden yararlanılarak tarihsel bir analize tabi tutmaktır
The pressures on the Turkish minority were systematized and an unitary
Bulgarian state with a single ethnicity was tried to be built with the dominance of the
communist regime in Bulgaria in 1944. Assimilation policy towards Turkey has been
gradually increased the intensity and this situation has negatively affected the
relationship between Turkey and Bulgaria. The Bulgarian Communist Party, has
been led by Todor Jivkov, continued the assimilation policy despite the resistance of
the Turkish minority. All these practices, which contradict Bulgaria's agreements and
commitments on minority and human rights, caused the 1989 migration. Turkey
continued to struggle in the diplomatic arena for solving the problem during the
assimilation and migration process. The policies pursued by the government of
Turkey in this process, has been closely followed and the presented to public by the
Turkish press. While all these events were happening, the communist regime in
Bulgaria has overthrown and the practices which aimed the assimilation of the
Turkish minority has been ended. This study aims to investigate historically the
challenges that Bulgarian immigrants have faced to adapt to life in a new land,
policies that have been implemented to resolve the issue and attitudes of Motherland
Party and Bulgarian Communist Party governments towards immigration through
analyzing the information provided by various recourses including archives,
publications, books, articles, with a particular focus on Turkish mass media
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2020
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/2615
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2615/3/365-7130-10335613.pdf.txt
dab73a23dd37ef7c04f1ff0d582ed80b
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2615/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2615/1/365-7130-10335613.pdf
f235406d316a95b3943405bde4b29747
info:eu-repo/semantics/openAccess
Bulgaristan
Türkiye‟ye Göç
Asimilasyon
Bulgaristan Komünist Partisi
Todor Jivkov
Bulgaria
Migration to Turkey
Assimilation
Bulgarian Communist Party
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/2769
2022-02-25T01:00:50Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Türk eğitim ve kültür tarihi açısından modern Türkiye’nin inşasında Osmanlı göçmenlerinin katkıları : Konya vilayeti örneği
Mertcan, Halil İbrahim
Yetim, Fahri
Hangi sebep ve sâiklerle gerçekleşirse gerçekleşsin bir kavram
olarak adına göç olgusu denilen ve bu olguyu meydana getiren göç hadiseleri
genellikle içinde barındırdığı ayrılık, göz yaşı ve çile gibi bir dizi negatif
unsuru çağrıştırmaktadır.
Osmanlı Devleti genel bir kabul edilişe göre Kırım Harbi’nden
başlayarak son 70 yılında yoğun kitlesel göç hadiselerine muhatap olmak
zorunda kalmıştır. Sınırların daralmasıyla birlikte kaybedilen topraklarda
yaşayan yüzbinlerce insan, en son ve güvenli liman olarak Anadolu’ya göç
etmiştir. Konya Vilâyeti, bu göçmenlerin iskân edildiği şehirlerden birisidir.
Araştırmamızda Konya Vilâyeti’ne gelen göçmenlerin, bulundukları
topluma ve bu şehir örneklemi üzerinden de modern Türkiye’nin inşasına
yaptıkları katkıları özellikle eğitim ve kültür tarihi açısından
değerlendirilmiştir.
Genellikle göç travması, iskân problemleri ve uyum sıkıntıları ile yâd
edilen ve çeşitli sebeplerle yaşadıkları mekânları terk etmeye mecbur kalmış
olan göçmenler, bir onarım ve toparlanma sürecinden sonra kendilerine kucak
açan anavatana çok yönlü katkılar sağlamışlardır. Bu çalışma bu göçmenlerin
edilgen durumdan etken konuma gelme sürecini incelemektedir
For whatever reason, migration incidents which are called migration
phenomenon as a concept and bring about this phenomenon usually evoke many
negative factors such as separation, tears, and suffering.
According to a general acceptance, the Ottoman Empire had to deal with mass
migration events starting from the Crimean War until the last 70 years. With the
narrowing of the borders, hundreds of thousands of people living in the lost lands
migrated to Anatolia the last safe harbor. Konya Province is one of the places where
these immigrants were settled.
In this study, the contributions of immigrants, coming to Konya Province, to
where they live and the establishment of modern Turkey were evaluated especially in
terms of education and cultural history.
Immigrants who were forced to leave their places for various reasons are
generally remembered with migration trauma, settlement problems, and adaptation
problems but some of them have made versatile contributions to the homeland that
embraced them after a period of restoration and recovery
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2020
doctoralThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/2769
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2769/3/528-6840-655225.pdf.txt
c70ed502761c37605615241071247679
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2769/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/2769/1/528-6840-655225.pdf
239982f249fe7fee2d5db34526b587a1
info:eu-repo/semantics/openAccess
Göçmen
Göçmenlerin Katkıları
Göç ve Eğitim
Göç ve Kültür
Konya Göç
Immigrant
Contribution of Immigrants
Migration and Culture
Migration to Konya
Immigration and Education
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/4327
2022-08-11T00:01:23Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Alemdar ve İkdam gazeteleri ve milli mücadele
Maralli, Sezer
Yetim, Fahri
Osmanlı Devleti’nde basın 19. yüzyılın ilk yarısından itibaren gelişmeye
başlamış ve devlet yıkılana kadar önemli bir kitle iletişim aracı olarak varlığını
sürdürmüştür. Basın, hem iktidar çevreleri hem de muhalefet tarafından yoğun olarak
kullanılmıştır. Basın, toplumu önemli ölçüde yönlendirebilmesi sebebiyle de birçok
kez iktidar tarafından sansüre tabi tutulmuştur. Bu şekilde kontrol altında tutulmak
istenmiştir. Basın, Osmanlı Devleti’nin son yıllarını kapsayan: Birinci Dünya Savaşı
ve Milli Mücadele süreçlerinde de aktif olarak kullanılmıştır. Özellikle Milli Mücadele
basını büyük ölçüde iki kutuplu olmasıyla ayrı bir öneme sahiptir. İstanbul basını ciddi
derecede sansür ve baskılar sebebiyle İstanbul Hükümeti’nin talimatlarının pek dışına
çıkamazken, Anadolu basını daha özgür bir profil çizmiştir.
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’ndan Mondros Mütarekesini
imzalayarak yenik bir şekilde çıkmıştır. İtilaf Devletleri de savaş öncesi yaptıkları gizli
antlaşmalara göre mütarekeyi kullanarak Osmanlı Devleti’ni kontrol ve işgal etmeye
başlamışlardır. İtilaf Devletleri’nin katı ve yıkıcı politikaları da Anadolu’da Milli
Mücadele’nin başlamasına sebep olmuştur. Yaklaşık dört yıl devam eden Milli
Mücadele döneminde hem İstanbul hem de Ankara Hükümetleri basını aktif bir şekilde
kullanmaya çalışmışlardır. İkdam ve Alemdar gazeteleri de kendi zaviyeleri üzerinden
gelişmeleri kamuoyuna aktarmışlardır.
Milli Mücadele döneminin birbirinden farklı yayın politikaları ve görüşlere
sahip olan Alemdar ve İkdam gazeteleri üzerinden incelenmesi çalışmamızın temelini
oluşturmaktadır. İki gazetenin Milli Mücadele süresince birbirleriyle uyuşan ve çelişen
noktalarına dikkat çekilmeye çalışılarak, yaşanan gelişmelere yaklaşımları, bakış
açıları ortaya konmuştur. Bu bağlamda İkdam ve Alemdar gazetelerinin Milli
Mücadele sürecindeki tutumları değerlendirilmiştir
In the Ottoman Empire, The press began to develop from the first half of the
nineteenth century and continued to exist as an important mass media until the state
was destroyed. The press has been used extensively by both ruling circles and the
opposition. Due to the fact that the press can significantly guide society, it has also
been subject to censorship by the government many times. In this way, it was desired
to be kept under control. The press was also actively used in the First World War and
Turkish War of Independence processes covering the last years of the Ottoman
Empire. Especially Turkish War of Independence Press has a separate importance due
to its largely two-way nature. While the Istanbul Press could not go far beyond the
instructions of the Istanbul government due to serious censorship and pressure, the
Anatolian press drew a freer profile.
The Ottoman Empire succumbed to the First World War by signing the armistice of
Mondros. The Entente States also began to control and occupy the Ottoman state using
the armistice in accordance with the secret treaties they made before the war. The strict
and destructive policies of the Entente States also led to the start of Turkish War of
Independence in Anatolia. During the period of Turkish War of Independence, which
lasted for about four years, both the governments of Istanbul and Ankara tried to use
the press actively. Ikdam and Alemdar newspapers also conveyed developments to the
society through their perspectives.
Examining the period of Turkish War of Independence through Alemdar and
Ikdam newspapers, which have different publication policies and views, is the basis of
our work. During Turkish War of Independence, two newspapers tried to draw
attention to the points that match and contradict each other, and their perspectives on
the developments were revealed. In this context, the attitudes of Ikdam and Alemdar
newspapers in the Turkish War of Independence process were evaluated
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2021
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/4327
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/4327/3/671-7231-10379638.pdf.txt
a093501f11ef1433248191cebea2de0c
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/4327/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/4327/1/671-7231-10379638.pdf
73b2e3ca28341689107bd85bcfc2bb4a
info:eu-repo/semantics/openAccess
Alemdar
İkdam
Basın
Milli Mücadele
Press
Turkish War of Independence
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/3606
2022-07-02T00:00:51Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
Cumhuriyetin ilk yıllarında bankacılık (1923-1929)
Erdinç, Utku Can
Koylu, Zafer
Bankacılık ile ilgili ilk bilgiler ilk çağlara kadar uzanmaktadır. Bu dönemde kıymetli eşyalar ve mallar tapınaklara emanet edilmiş ve buralarda el değiştirmiştir. Tapınak bankacılığı olarak da adlandırılan bu süreç zamanla değişime uğramış ve 18.yüzyıldan itibaren alanında uzmanlaşan bankalar kurulmaya başlanmıştır.
Osmanlı Devleti’nde bankacılık işlemlerine ilk kez gayrimüslim bankerler girişmiştir. Faiz karşılığında borç para vermişlerdir. 1847 yılında Osmanlı Devleti’nin ilk resmi bankası olan Dersaadet Bankası kurulmuştur. Bu bankayı 1856 yılında kurulan Bank-ı Osmani takip etmiştir. Fakat Bank-ı Osmani, Batı emperyalizminin çıkarları doğrultusunda hareket ettiğinden dolayı gerçek bir devlet bankası olamamıştır. 1888 yılında Osmanlı Devleti’nin ilk milli bankası olan Ziraat Bankası kurulmuştur. II.Meşrutiyet Dönemi ise milli bankacılığın gelişim yıllarını oluşturmuştur. İttihad ve Terakki Hükümetleri’nin desteği ile birçok milli banka kurulmuştur. Fakat I. Dünya Savaşı nedeniyle milli bankacılığın gelişimi kesintiye uğramıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlı Devleti’nden çoğunlukla yabancı sermayenin hâkim olduğu bir ekonomik yapı devralmıştır. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Cumhuriyet Hükümetleri tarafından ülkenin hızla kalkınmasını sağlamak için büyük bir çaba harcanmıştır. Ülkenin sanayileşmesine yardımcı olması için Cumhuriyet Hükümetleri’nin destek ve teşvikleriyle milli bankalar kurulmuştur. Bu
ix
bankalar ülkenin sanayileşme sürecinde önemli görevler yüklenmişlerdir. Şeker, dokuma ve madencilik gibi alanlarda birçok projeye ortak olarak, ülkenin sanayileşme sürecine katkı sağlamışlardır. Özellikle Türkiye İş Bankası başlattığı-katıldığı projeler ile ülkenin kalkınmasında öncü bir rol oynamıştır.
Milli bankalar mevduat toplamada da oldukça başarılı olmuşlardır. Türk girişimcileri ve üreticileri açtıkları kredilerle desteklemişlerdir. Taşradaki kredi sorunları ise kurulan yerel bankalar aracılığıyla halledilmeye çalışılmıştır. Neredeyse her ilde bir yerel banka kurulmuştur.
1929 Dünya Ekonomik Krizi her ne kadar ülkenin finans sistemini olumsuz etkilese de milli bankalar ülkenin sanayileşmesine yardımcı olmaya devam etmişlerdir. Milli bankaların gelişimi ile birlikte ülkenin bankacılık alanındaki yabancı egemenliği de sona erdirilmiştir
The first information about banking dates back to the Antiquity. During this period, valuable goods and goods were entrusted to the temples and changed hands there. This process, also called temple banking, has changed over time and since the 18th century, banks that specialize in their field have been established.
Non-Muslim bankers were the first to engage in banking transactions in the Ottoman Empire. They lent money at interest. In 1847, Dersaadet Bankası, the first official bank of the Ottoman Empire, was established. This bank was followed by Bank-ı Osmani, which was established in 1856. However, Bank-ı Osmani could not become a real state bank because it acted in the interests of Western imperialism. Ziraat Bank, the first national bank of the Ottoman Empire, was established in 1888. The Second Constitutional Period constituted the development years of national banking. Many national banks were established with the support of the Union and Progress Governments. However, the development of national banking was interrupted due to the First World War.
The Republic of Turkey inherited an economic structure mostly dominated by foreign capital from the Ottoman Empire. Under the leadership of Mustafa Kemal Pasha, a galat effort was made by the Governments of the Republic to ensure the rapid development of the country. National banks were established with the support and
xi
incentives of the Governments of the Republic to help the industrialization of the country. These banks have undertaken important duties in the industrialization process of the country. They contributed to the industrialization process of the country by partnering with many projects in fields such as sugar, weaving and mining. In particular, Türkiye İş Bankası played a pioneering role in the development of the country with the projects it initiated and participated in.
National banks have also been quite successful in collecting deposits. Turkish entrepreneurs and producers with the loans they opened. The credit problems in the provinces were tried to be solved through the local banks established. A local bank has been established in almost every province.
Although the 1929 World Economic Crisis had a negative impact on the country’s financial system, national banks continued to help the country's industrialization. With the development of national banks, the foreign dominance of the country in the field of banking was also ended
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2021
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/3606
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3606/3/2-7272-10401652.pdf.txt
a350089cec276beeac9c3c6a4697aa45
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3606/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/3606/1/2-7272-10401652.pdf
5547fdeddf010e1d215395ed960a0699
info:eu-repo/semantics/openAccess
1923-1929
Milli Bankalar
Sanayileşme
National Banks
Industrialization
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/4260
2022-08-09T00:01:42Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_134
XX. yüzyılda Azerbaycan-Ermenistan anlaşmazlığı
Kazımova, Bayaz
Erşan, Mesut
Azerbaycan-Ermenistan arasındaki olayların temeli eski dönemlere dayanmaktadır. XIX. ve XX. yüzyılda Azerbaycan’ın en güzel topraklarına Ermenilerin yerleştirilmesi Azerbaycan topraklarının birkaç defa bölünmesi ve ahalinin katliam ve sürgün edilmesi eylemleriyle sonuçlanmıştır. Aslında Rusya ve İran arasındaki Gülistan ve Türkmençay Antlaşmas’ının kararları Ermeniler için çok uygundu. Henüz kendi devletini kuramamış olan Ermenilerin Azerbaycan’ın elverişli topraklarında yerleştirilmesi ve hızlı nüfus artışı sonucunda demografik denge bozulmuş, uygulanan provokasyon ve katliamlarla yerli ahalinin nüfusu oldukça azalmıştır.
1828 yılında %18 dolayında olan Ermeni nüfusu, Rus yönetimi tarafından davet edilen İran Ermenilerinin göçü ve I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğu’ndan mülteci olarak gelen Ermenilerle birlikte XX. yüzyıl başında Ermeni çoğunluklu nüfusa dönüşmüştür.
Savaş sonucunda Azerbaycan topraklarının yüzde 20’si Ermenistan devleti tarafndan işgal edilmiştir. Dağlık Karabağ ve 7 bölgenin işgal sürecinde (Kelbecer, Laçin, Zengilan, Gubadlı, Ağdam, Fuzuli ve Cebrayıl) isimleri değiştirilmekle birlikte, Azerbycan’a ait tarihi anıtları, kültür binaları, evleri, camileri, mezarlıkları tahrip edilmiş ve Kelbecer, Zengilan topraklarında bulunan doğal serveti yağmalanmıştır.
ix
Bu incelemenin amacı, Ermenilerin etnik menşei, Azerbaycan topraklarına nasıl geldikleri, yerli ahaliye karşı oluşan düşmanlık, XX. yüzyılda gerçekleştirdikleri katliam ve sürgün eyleminin nedenini ortaya çıkarmaktır. Çalışmada Dağlık Karabağ sorununun ortaya çıkışı ve bu sorunun savaşa dönüşmesi, Hocalı’da yapılan katliam ve tüm bu olayların sonucunda Dağlık Karabağ’ın işgali birçok resmi yayınlar, konu hakkında yazılmış kitap ve makalelerden yararlanılarak tarihsel bir analize tabi tutmaktır
The basis of the events between Azerbaijan and Armenia dates back to ancient times. The settlement of Armenians in the most beautiful lands of Azerbaijan in the 19th and 20th centuries resulted in the repeated division of Azerbaijani lands and the massacre and exile of the population. In fact, the decisions of the Gulistan and Turkmenchay Treaty between Russia and Iran were very appropriate for the Armenians. As a result of the rapid population growth and the settlement of the Armenians, who could not establish their own state yet, in the favorable lands of Azerbaijan, the demographic balance deteriorated, and the population of the local population decreased considerably due to the provocations and massacres.
The Armenian population, which was around 18% in 1828, turned into an Armenian majority population at the beginning of the XX century, with the immigration of Iranian Armenians invited by the Russian administration and the Armenians who came as refugees from the Ottoman Empire during World War I.
As a result of the war, 20 percent of Azerbaijani lands were occupied by the Armenian state. During the occupation of Nagorno-Karabakh and 7 regions (Kelbecer, Lachin, Zengilan, Gubadli, Aghdam, Fuzuli and Cebrayil), the names were changed, historical monuments belonging to Azerbaijan, cultural buildings, houses, mosques, cemeteries were destroyed and their graves were destroyed and the natural wealth found in the land of Kelbajar, Zangilan was plundered.
xi
The aim of this study is to reveal the ethnic origin of the Armenians, how they came to Azerbaijan, the hostility against the local people, the reason for the massacre and exile they carried out in the XX century. In the study, the emergence of the Nagorno-Karabakh problem and the transformation of this problem into war, the massacre in Khojaly and the occupation of Nagorno-Karabakh as a result of all these events, are subject to a historical analysis by using many official publications, books and articles written on the subject
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
2021
masterThesis
tur
http://hdl.handle.net/11684/4260
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/4260/3/202-7415-10412982.pdf.txt
953106b8253567dfc9d5658c7edd585b
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/4260/2/license.txt
6cf488a9029cb3848b3e960b25b3caf3
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/11684/4260/1/202-7415-10412982.pdf
f52be04e0f4273f5ce1b923c42f9e355
info:eu-repo/semantics/openAccess
Azerbaycan
Hocalı
Ermenistan
Dağlık Karabağ
Azerbaijan
Khojaly
Nagorno – Karabakh
Armenia