2024-03-29T14:25:14Z
http://openaccess.ogu.edu.tr:8080/oai/request
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/242
2016-02-22T10:20:18Z
com_11684_4
col_11684_7
Kapanoglu, Muzaffer
TR102650
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2014-11-05T14:37:51Z
2014-11-05T14:37:51Z
2009-01-20
http://hdl.handle.net/11684/242
Bu kaynak, Moodle'ın 1.7-1.9 versiyonarına yöneliktir. Yeni versiyonu için yazar veya bölümle görüşünüz.
Moodle (Modular Object-Oriented Dynamic Learning Environment), açık kaynak kodlu bir ders yönetim sistemidir. Sözkonusu sistemin kullanıcılara sunduğu olanaklar, bir ders sunmada izlenecek yol haritası ve yanısıra kullanıma yönelik adımlar örneklerle anlatılmaktadır.
Submitted by Muzaffer Kapanoglu (muzaffer@ogu.edu.tr) on 2014-11-05T14:29:24Z
No. of bitstreams: 1
DysKitabi.pdf: 4903971 bytes, checksum: 8aa15e52f56f5fdcfde693c8343325d5 (MD5)
Enformatik Bölümü
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Moodle
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Ders Yönetim Sistemi: Sınıf-içi Eğitimde Moodle Kullanıcı Notları
Book
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/248
2016-02-22T10:19:41Z
com_11684_118
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_130
KİMZAN, Halil Semih
Ögel, Selin
Pazarlama
2014-11-24T09:19:18Z
2014-11-24T09:19:18Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/248
Alışveriş merkezlerinde gerçekleştirilen etkinliklere tüketici ilgisinin artması
ile birlikte bu etkinlikler nicelik ve nitelik açısından önem kazanmaya başlamıştır.
Bu araştırmada, alışveriş merkezlerinde gerçekleştirilen etkinliklerin tüketici
tutumları üzerindeki etkisi incelenmiştir. Araştırma modeli olarak etkinlik imajı ve
etkinlik memnuniyeti ile tüketicilerin alışveriş keyfi, kalma arzusu ve müşteri olma
niyeti arasındaki ilişkiyi inceleyen bir yapı ele alınmıştır. Araştırma katılımcıları
alışveriş merkezi tüketicileri olarak belirlenmiştir.
Sonuçlar doğrultusunda etkinlik ile ilgili boyutlar olan etkinlik yaratıcılığı,
uygunluğu ve yeterliliğinin alışveriş keyfi üzerinde pozitif yönlü anlamlı etkisi ile
birlikte alışveriş keyfinin etkinlik memnuniyeti oluşumunda önemli bir etken olduğu
belirlenmiştir. Ayrıca, etkinlik memnuniyetinin kalma arzusu ve müşteri olma niyeti
üzerinde olumlu bir etkiye sahip olduğu tespit edilmiştir. Sonuçlar, etkinlik
memnuniyeti ile müşteri olma niyeti arasındaki ilişkide kalma arzusunun aracı etkiye
sahip olduğu konusunda anlamlı bir destek ortaya koymaktadır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-11-24T09:17:37Z
No. of bitstreams: 1
10040610.pdf: 1105373 bytes, checksum: 5253da36f7a813e213d5e77409b32ea6 (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Pazarlama
Alışveriş merkezinde gerçekleştirilen etkinliklerin tüketici tutumları üzerine etkisi : alışveriş merkezi ziyaretçileri üzerine bir araştırma
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/249
2016-02-22T10:17:03Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_160
Bal, Cengiz
Yılmaz, Hülya
TR56710
Biyoistatistik
2014-11-24T10:08:11Z
2014-11-24T10:08:11Z
2014-01
2014-01-17
http://hdl.handle.net/11684/249
Bu tez çalışmasında, kayıp verili sınıflandırma probleminde kullanılan Random Forests (RF) yönteminin kayıp değer atama algoritmasıyla, K En Yakın Komşu (KNN) ile kayıp değer atama yönteminin karşılaştırılması amaçlanmaktadır. Karşılaştırmalar iki aşamada gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada benzetim çalışmaları yapılmıştır. (100000/n) Monte Carlo benzetim tekniği örneklem hacimlerine (n=100, 200, 500, 1000) ve tekrar sayılarına (s=1000, 500, 200, 100) karar vermek için kullanılmıştır. Çok değişkenli standart normal dağılımdan, önemli değişkenlerinin birbirleri ile düşük, orta ve yüksek (r=0.1, 0.5, 0.9) derecede ilişkili olduğu veri setleri türetilmiştir. Bu veri setlerinin iki değişkeni üzerinde aynı anda ve aynı yüzdeliklerde ( %5, %10, %15, %20, %25) kayıp değerler oluşturulmuştur. Kayıp değerler RF’nin atama algoritması ve farklı komşuluk değerli (k=5, 10, 15, 20) KNN ile kayıp değer atama yöntemleri tarafından ayrı ayrı tamamlandıktan sonra farklı veri setleri elde edilmiştir. Atanmış farklı veri setleri aynı RF algoritmasına ayrı ayrı yerleştirilerek sınıflandırma sonuçları gözlemlenmiştir. Doğru sınıflandırma oranları (DSO) kullanılarak atama yöntemleri karşılaştırılmıştır. İkinci aşamada ise sağlık alanına ait kayıp değerli bir veri seti, atama yöntemlerini uygulamak ve elde edilen sonuçları benzetim çalışmalarıyla ilişkilendirmek için kullanılmıştır. Benzetim çalışmalarında atama yöntemleri benzer DSO sonuçları sunmaktadır. Örneklem hacimleri ve değişkenler arasındaki ilişki arttıkça DSO artmakta, ama kayıp değer yüzdesi arttıkça DSO azalmaktadır. Orta ve düşük derecede ilişkili veri setlerinde KNN ile kayıp değer atama yöntemi, yüksek derecede ilişkili veri setlerinde ise RF’nin kayıp değer atama algoritması üstün sonuçlar vermiştir. En
vi
yüksek DSO tahmin değeri örneklem hacminin 1000’e eşit olduğu %5 kayıp değerli
yüksek derecede ilişkili (r=0.9) veri setlerinde RF’nin atama algoritması tarafından
%95.66 olarak bulunmuştur. En düşük DSO tahmin değeri ise örneklem hacminin
100’e eşit olduğu %25 kayıp değerli düşük derecede ilişkili (r=0.1) veri setlerinde
RF’nin atama algoritması tarafından %78.27 olarak bulunmuştur. Sağlık alanına
yönelik yapılan uygulama, benzetim çalışması ile uyumlu sonuçlar vermiştir.
Bu çalışma; bir sınıflandırma probleminde, kayıp değerli veri setlerine atama
yapmak için her iki yöntemin de kullanılabileceğini göstermektedir; ancak veri
setinin ilişki yapısına göre en uygun atama yönteminin seçilmesi önerilmektedir.
Düşük ve orta derecede ilişkili veri setlerinde komşuluk değerinin k=10, 15 ya da
20’e eşit olduğu KNN ile kayıp değer atama yöntemi kullanılmalıdır. Yüksek
derecede ilişkili veri setlerinde ise RF’nin atama algoritması tercih edilmelidir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-11-24T10:05:08Z
No. of bitstreams: 1
10026032.pdf.pdf: 3140479 bytes, checksum: 9f7fc08a3894e531b322b9abfa142c04 (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Random Forests
Random Forests yönteminde kayıp veri probleminin incelenmesi ve sağlık alanında bir uygulama
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/251
2016-02-22T10:16:48Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_159
Yücel, Ferruh
Çağımnı, Pınar
Anatomi
2014-11-25T09:37:01Z
2014-11-25T09:37:01Z
2013
2013-12-27
http://hdl.handle.net/11684/251
İskemi/Reperfüzyon (I/R), serbest oksijen radikallerini arttırarak oksidatif strese ve doku hasarına neden olur. Böbrek dokusundaki I/R; şok, sepsis, aort anevrizması, böbrek nakli ve diğer cerrahi girişimler esnasında sık görülen bir durumdur. Bu durum, sonuçta böbrek fonksiyon bozukluklarına yol açarak yüksek mortalite ve morbidite oranına sahip olmasından dolayı klinik açıdan önemlidir. Yapılan çalışmalar, antioksidan maddelerin dokudaki oksidatif hasarı azalttığını göstermiştir. Bu çalışmada, sıçanlarda böbrek I/R işlemine karşı antioksidan özelliği kanıtlanmış bir madde olan selenyum‘un etkisinin araştırılması amaçlandı. Çalışmada 21 adet erkek Wistar Albino cinsi sıçan kullanıldı. Sıçanlar, rastgele olarak, her birinde 7 sıçan içeren 3 gruba ayrıldı. 1. Grup: Kontrol, 2. Grup: SF (Serum fizyolojik; 1ml/kg/gün)+ I/R, 3.Grup: Se (Sodyum Selenite; 0.5 mg/kg/gün) + I/R. Enjeksiyonlar I/R öncesi, 7 gün süreyle, intraperitoneal olarak günde tek doz olarak uygulandı. Takiben, kontrol grubu hariç tüm gruplara 45 dakikalık iskemi, 24 saat reperfüzyon işlemi uygulandı. Böbrek dokuları Hematoksilen-Eozin yöntemiyle boyanarak, ışık mikroskobunda incelendi. Morfometrik yöntemler kullanılarak, birim alana düşen glomerül sayıları ve bazı histolojik yapıların hacimsel oranları hesaplandı. Elde edilen verilerin istatistiksel karşılaştırmalarında tek yönlü varyans analizi ve Holm Sidak testleri kullanıldı. Histolojik ve morfometrik incelemelerde, selenyum uygulamasının böbrekteki dejeneratif değişiklikleri azalttığı gözlendi. Selenyum uygulanan I/R grubunda, inflamatuar parametrelerde, glomerüler büzülmede ve tübüler dilatasyonda anlamlı düzeyde azalma olduğu gözlendi. Bu sonuçlar, selenyum‘un böbrekte I/R sonucunda meydana gelen hasara karşı koruyucu etkilere sahip olabileceğini gösterdi.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-11-24T12:37:56Z
No. of bitstreams: 1
10025272.pdf.pdf: 2429111 bytes, checksum: ac93d9ad9cdcf018b973d36e022e5611 (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
İskemi/Reperfüzyon
Sıçan böbreğinde iskemi/reperfüzyon işlemine karşı selenyumun etkisinin araştırılması
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/297
2016-02-22T10:15:00Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_171
Doğan, Nihal
Akdaş, İrem
Tıbbi Mikrobiyoloji
2014-11-27T08:18:08Z
2014-11-27T08:18:08Z
2013
2013
http://hdl.handle.net/11684/297
Toksoplasma gondii (T.gondii) dünyanın her yerinde bulunan ve bütün
memelileri enfekte edebilen bir protozoondur. Yaşam döngüsünde; kediler ve kedigiller
kesin konak olup, diğer sıcakkanlı omurgalılar ise ara konaklık yapmaktadır. Bulaşım
yolları farklı toplumlarda değişiklik gösterebilmektedir. Yeme alışkanlıkları ve kedilerle
temasa bağlı olarak nüfusun %80’i bu protozoonla enfekte olabilmektedir. Toksoplazma
enfeksiyonlarının büyük bir çoğunluğu asemptomatiktir ve bazı enfekte kişilerde
servikal lenfadenopati, oküler bozukluklar, merkezi sinir sistemi bozuklukları ve beyin
apsesi oluşturabilir. Konjenital toksoplazmoziste etken plesantayı geçerek fetusu
enfekte edebilmektedir. Enfekte fetustaki belirtiler; hidrosefali, mikrosefali, intrakranial
kalsifikasyonlar, retina hasarı ve mental retardasyondur. Toksoplazma nörotropizm
açısından oryantasyon bozukluğu, anksiyete, depresyon ve hatta şizofrenik psikozlarda
ve AIDS gibi latent enfeksiyonlularla, immün sistemi baskılanmış kişilerin %60’ında
görülebilmektedir. Benzer psikiyatrik komplikasyonlar ve meningoensefalit,
toksoplazma ile enfekte immün sistemi sağlıklı konaklarda da görülebilmektedir.
İnsanlarda yapılan bazı çalışmalarda, latent toksoplazmozun kişilik değişikliklerine ve
IQ’nun düşmesine neden olduğunu ortaya koymuştur.
Şizofreni; nedeni bilinmeyen şiddetli bir nöropsikiyatrik bozukluktur. Çalışmalar
güçlü bir genetik komponenti işaret etmekle birlikte, epidemiyolojik verilerin çoğu bazı
durumlarda şizofreninin enfeksiyon hastalıkları ile ilişkili olabileceğini göstermektedir.
Yapılan bir araştırmada da, şizofreni ile influenza A, rubella, herpes simplex type 2 gibi
prenatal dönemde maruz kalınan virüsler ve postnatal dönemde maruz kalınan
bakteriyel ajanların sebep olduğu menenjit ve ensefalit arasında da bir ilişki olabileceği
gösterilmiştir. Son yıllarda; toksoplasmozun klinik olarak belirsiz olsa bile; parazitin
trofozoitlerinin beyinde glia hücrelerine olan özel afinitesinden dolayı nörotrofik ve
şizofreniye neden olan bir ajan olabileceği ileri sürülmektedir.
Eylül 2012 - Eylül 2013 tarihleri arasında sürdürülen çalışmamızda; ESOGÜ Tıp
Fakültesi Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları polikliniğine başvuran, 87 bipolar
affektif bozukluk (BAB), 63 şizofreni tanısı almış hastalar ile psikiyatrik hastalık
v
geçmişi bulunmayan ve daha önce anti psikotik, anti depresan ilaç kullanmamış, sağlıklı
50 gönüllüden alınan kan örnekleri; gerçek zamanlı Polimeraz Zincir Reaksiyonu (PZR)
ve Enzyme-Linked ImmunoSorbent Assay (ELISA) yöntemleri kullanılarak T.gondii
varlığı açısından değerlendirilmiştir. Çalışmamızda ayrıca hasta grubuna 29, kontrol
grubuna 21 sorudan oluşan; sosyal değişkenler ve T.gondii bulaş yolları ile temaslarını
içeren bir anket uygulanmış, T.gondii varlığı ile bu değişkenler arasındaki ilişki
değerlendirmeye alınmıştır.
Hasta ve kontrol grubuna ait toplam iki yüz örnek çalışmaya alınmış, ELİSA ve
PZR yöntemlerinden en az birisi ile T. gondii varlığı saptanan örnekler pozitif olarak
kabul edilmiştir. Buna göre sırasıyla; 200 serum örneğinin 61’inde (% 30.5) T.gondii
seropozitifliği tanımlanmıştır, bunların 53’ünde (% 86.6) yalnızca ELISA yöntemi ile
anti toxo IgG antikorları (Ab), 4’ü (% 6.7) yalnızca PZR ile, 4’ü de (% 6.7) hem PZR
hem de ELISA IgG yöntemleri ile pozitif olarak saptanmıştır. Hasta grubundan alınan
150 serum örneğinin 47’sinde (%31.3). T.gondii pozitifiği saptanmıştır. Pozitif
örneklerin, 39’u (% 83) yalnızca ELISA yöntemi ile Toxo IgG antikorları, 4’ü (% 8.5)
yalnızca gerçek zamanlı PZR yöntemi ile, 4’ü (% 8.5) de hem PZR hem ELISA IgG
testi ile pozitif bulunmuştur. Hasta grubunu oluşturan 87 BAB hastasının 29’unda (%
33.3) ve 63 şizofreni hastasının 18’inde (%28.6) T.gondii antikorlarının varlığına
rastlanmıştır. Hasta grubunda pozitiflik saptanan 47 örneğin; 29’unun (% 61,7) BAB
tanısı almış, 18’inin (% 38,3) şizofreni tanısı almış olan hastalara ait olduğu tespit
edilmiştir. Kontrol grubunda 14 serum örneğinde (%28) ELISA IgG ile T. gondii varlığı
tanımlanırken, PZR yöntemi ile pozitif sonuç saptanmamıştır. ELISA yöntemi ile anti
toxo IgM antikorları varlığı hem hasta hem de kontrol grubunda saptanamamıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-11-25T12:16:28Z
No. of bitstreams: 1
10028168.pdf.pdf: 1789876 bytes, checksum: 4ec0c35cc96d1a8aed6cf04e6646f66c (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Toxoplasma Gondii
Şizofreni, bipolar affektif ve anksiyete bozukluk tanısı almış hastalarda toxoplaşma gondii prevalansının serolojik ve moleküler yöntemlerle araştırılması
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/296
2016-02-22T10:19:22Z
com_11684_123
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_142
Ağca, Ferruh
Yıldız, Muharrem
Türk Dili
2014-11-27T08:17:37Z
2014-11-27T08:17:37Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/296
Araştırmada Eski Türkçedeki çatı eklerinin yüklendiği farklı görevler ile çatı eklerinin yeniden tanımlanması ve kategorize edilmesi konu edinilmiştir. Türk runik harfli çevreden, Maniheist ve Budist çevreden, Karahanlı, Eski Anadolu, ve Türkiye Türkçesinden seçilen örnekler ile çatı eklerinin Eski Türk dili alanında işlevlerine göre tanımlanması amaçlanmıştır.
Birinci bölümde çatı kavramının dilbilimsel açıdan izahına çalışılmıştır. İkinci bölümde klasik dilbilgisi anlayışına göre Türkiye Türkçesi alanında çatı kavramının işlenişi konu edinilmiş ve bu anlayışa göre konunun izaha muhtaç yönleri belirlenip, dilbilgicilerin konuyla ilgili farklı görüşleri üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde, her bir çatı ekinin Eski Türkçede ve günümüz Türkiye Türkçesindeki işlevleri hakkında bilgi verilmiştir. Çatı eki almış olan fiiller, belirlenen eserlerden taranmış ve bu eklerin çatı içerisinde ve çatı haricindeki işlevleri veya işlevsiz durumları beş başlık altında tasnife çalışılmıştır.
vi
Eski Türkçede çatı eklerinin bazı örneklerde çatı değişimine sebep olmayıp sadece türetimlik işlevi gördüğü, -(X)n- ve –(X)t- ekli pek çok örnekte bu eklerin pekiştirme amaçlı kullanıldığı, günümüz Türkiye Türkçesinde ettirgenlik işlevi ile kullanılan –(X)t-, -DXr- eklerinin Eski Türkçede işlev kaymasına uğrayarak edilgenlik işlevi gördüğü, günümüz Türkiye Türkçesinde çatı eklerinin üst üste gelebilme durumu belirli kaidelerle sınırlandırıldığı halde Eski Türkçede bazı fiillerin bu kaidelere aykırı biçimde şekillendiği vb. sonuçlara ulaşılmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-11-25T12:29:30Z
No. of bitstreams: 1
10040186.pdf: 1946564 bytes, checksum: d149e2838607607d19e889d63c291d5f (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Eski Türkçe
Eski Türkçede işlevsel bağlamda çatı ekleri
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/295
2016-02-22T10:16:10Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_165
Şahintürk, Varol
Kaya, Hacer
Histoloji ve Embriyoloji
2014-11-27T08:16:00Z
2014-11-27T08:16:00Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/295
Erişkin erkek sıçanlarda lityum karbonat ile oluşturulan testis hasarı üzerine E
vitamininin etkisi.
Lityum 19. yüzyıldan bu yana tıpta kullanılan alkali bir iyondur. Lityum karbonat
bipolar bozuklukların akut atak tedavisinde ve uzun dönem profilaksisinde ilk seçenek
olan ajanlardan biridir ve terapotik alanı çok dardır. Fakat uzun dönemde terapotik
dozlarda kullanımı bile üreme sistemini de kapsayan çeşitli organlarda ve sistemlerde
bir çok yan etkiye neden olmaktadır.
E vitamini, biyolojik membranlarda serbest radikal hasarını engelleyen güçlü bir
antioksidandır. Bu çalışmada lityum karbonat ile oluşturulan sıçan testis hasarına karşı
E vitamininin etkilerinin ortaya konulması amacıyla 28 adet Spraque-Dawley türü sıçan
kullanıldı. Sıçanlar her grupta 7 erişkin erkek sıçan olacak şekilde kontrol, 100 mg/kg
lityum karbonat, 100 mg/kg E vitamini, 100 mg/kg lityum karbonat+100 mg/kg E
vitamini grubu olmak üzere 4 gruba ayrıldı. 20 günlük deney sonunda sıçanların vücut
ve testis ağırlıkları ölçüldü ve ardından karşılaştırmalar yapıldı. Sol testisler doku takip
işlemi için Bouin çözeltisi içerisine, sağ testisler ise %10‘luk nötral formalin içerisine
alındı ve rutin histolojik işlemlerden sonra bloklandı. Elde edilen parafin bloklardan 3
μm kalınlığında seri kesitler alındı ve kesitler Hematoksilin+Eozin ve Periyodik Asit-
Schiff+ Hematoksilin ile boyanarak mikroskobik incelemeleri yapıldı.
Sonuç olarak lityum karbonatın testis ve vücut ağırlığını azalttığı, testiste
seminifer tübüllerde ve tübül hücrelerinde hasara yol açtığı, ayrıca tübül lümenindeki
kuyruklu sperm sayısını azalttığı gözlendi. Lityum karbonat ile birlikte verilen E
vitaminin ise testiste lityum karbonatın oluşturduğu hasarı azalttığı gözlendi.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-11-27T08:02:17Z
No. of bitstreams: 1
10026086.pdf.pdf: 2185074 bytes, checksum: b8d7da2f180cf15936931b0619e78ab0 (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Lityum Karbonat
Erişkin erkek sıçanlarda lityum karbonat ile oluşturulan testis hasarı üzerine E vitaminin etkisi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/294
2016-02-22T10:16:26Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_165
Şahintürk, Varol
Atal, Sezen
Histoloji ve Embriyoloji
2014-11-27T08:15:21Z
2014-11-27T08:15:21Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/294
Metotreksat, kanser tedavisinde sıklıkla kullanılan kemoterapotik bir
maddedir. Ayrıca testis üzerinde de toksik bir etki göstermektedir. Hücre ve dokular,
meydana gelen bu toksik etkilerden kurkumin gibi antioksidan sistemlerle
korunabilirler. Bu çalışmada, metotreksat ile oluşturulan sıçan testis hasarına karşı
kurkuminin etkilerinin ortaya konulması amacıyla 28 adet Spraque-Dawley türü
sıçan kullanıldı. Sıçanlar her grupta 7 erişkin erkek sıçan olacak şekilde kontrol,
20 mg/kg metotreksat, 200 mg/kg kurkumin, 20 mg/kg metotreksat+200 mg/kg
kurkumin verilen grup olmak üzere 4 gruba ayrıldı. Deney sonunda sıçanların vücut
ve testis ağırlıkları ölçüldü ve karşılaştırmalar yapıldı. Sol testisler doku takip işlemi
için Bouin çözeltisi içerisine, sağ testisler ise %10’ luk formaldehit içerisine alındı ve
rutin histolojik işlemlerden sonra bloklandı. Elde edilen parafin bloklardan 3 μm
kalınlığında seri kesitler alındı ve testislerden alınan kesitler Hematoksilin + Eozin
ve Periyodik Asit-Schiff+Hematoksilin ile boyanarak mikroskobik incelemeleri yapıldı.
Çalışmanın sonucunda elde ettiğimiz bulgulara göre, metotreksatın vücut
ağırlığını azalttığı, testiste seminifer tübüllerde ve hücrelerde hasara yol açarak
spermatogenezi etkilediği gözlendi. Metotreksat ile birlikte verilen kurkuminin ise
testiste oluşan bu hasarı azalttığı gözlendi.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-11-27T08:12:17Z
No. of bitstreams: 1
10026089.pdf: 2654149 bytes, checksum: f59ebf8a008153f21ecf18217365bfcc (MD5)
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Metotreksat
Erişkin erkek sıçanlarda metotreksat kaynaklı testis hasarında kurkuminin etkisi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/298
2016-02-22T10:14:39Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_168
Sırmagül, Başar
Toprak, Çiğdem
Tıbbi Farmakoloji
2014-12-01T07:59:11Z
2014-12-01T07:59:11Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/298
Çalışmamızda miyograf yöntemi ile glikozile protein çapraz bağ kırıcısı alagebriumun izole sıçan karotis arter preperatlarında etkisi incelenmiştir. Yapılan çalışmalarda alagebriumun özellikle diyabetik ve kardiyovasküler patolojilerde yapısal iyileştirici etkisi olduğu gözlenmiştir. Çalışmamızda ise, alagebriumun izole arter preperatlarında vazodilatör etkisi gözlenmiş ve bu etkinin mekanizması aydınlatılmaya çalışılmıştır. Bu amaçla farklı agonist ve antagonistler varlığında alagebriumun vazodilatör etki mekanizması araştırılmıştır. Fenilefrin ve KCl önkasılması uygulanan segmentlerde vazodilatör etki gösterilmiş bu etkinin çeşitli antagonist inkübasyonları ile ne ölçüde gerilediği test edilmiştir. Bu amaçla; L-NAME, Glibenklamid, İndometazin, Metoprolol, Propranolol ve Tetraetilamonyum ve kalsiyum kanal aktivatörü BAYK 8644 kullanılmıştır. Bulgularımızda endoteli intakt ve endoteli bozulmuş damarlar kıyaslandığında alagebriumun % gevşeme yanıtları açısından fark bulunmuştur. Endotelli segmentlerde alegebriumun anlamlı derecede artmış gevşeme yanıtı oluşturduğu görülmektedir. Fakat L-NAME inkübasyonu (NO inhibisyonu) gevşemeyi tam olarak ortadan kaldıramamıştır. Endotel dışı mekanizmalar açısından vazodilatasyon ile ilgili kanalların ( KATP , PGI2, BKca) ve reseptörlerin (ß1,ß2) bloke edilmeleri alagebriumun gevşeme yanıtını geri çevirememiştir. BAYK ile L tipi kalsiyum kanalları aktive edildiğinde ise gevşeme yanıtını geri çevirebilmiştir. Çalışmamız sonuçları, alagebriumun endotel aracılı ve L tipi kalsiyum kanal blokasyonu ile vazodilatör etkisinin olabileceğini göstermektedir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-12-01T07:52:54Z
No. of bitstreams: 1
10028659.pdf.pdf: 3421445 bytes, checksum: 7dad50081ef4496e604949b0a1025910 (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
AGE
Alegebrium (ALT-711) un izole karotis arter preparatlarında fonksiyonel etkisi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/299
2016-02-22T10:19:09Z
com_11684_117
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_127
Bayraç, Hüseyin Naci
Doğan, Emrah
İktisat
2014-12-01T09:04:31Z
2014-12-01T09:04:31Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/299
Son yıllarda, yüksek cari açık sorunu gelişmekte olan ülkeler için en önemli
sorunlardan biri haline gelmiştir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde,
makroekonomik dengeleri korumak, orta ve uzun vadeli programları ile gelecek
planlarının başarıyla uygulanabilmek, sürdürülebilir ekonomik büyümeyi ve
ekonomik istikrarı sağlamak için cari açığın kontrol altında tutulması gerekmektedir.
Bu bağlamda, cari açığın sebeplerinin analiz edilmesi, yapısal nedenleri, ekonomik
etkileri ve cari açığın finansmanı sorunu büyük bir öneme sahiptir.
Bu çalışmanın amacı, Türkiye deneyimi ışığında cari açığın yapısal
nedenlerini araştırmak; cari açık ve cari açık sorununun nedenleri, dünyada cari açık
sorunu, cari açığın yapısal nedenleri ile ekonomik etkileri, cari açık ile krizleri ve
cari açığın finansmanı sorununu analiz etmektir.
Bu çalışmada aynı zamanda, Türkiye’nin 1998-2013 yılları arasında cari
dengesi “Dönemlerarası Tüketimin Giderilmesi” modeli temel alınarak optimal cari
denge ile sürdürülebilirliği ve tüketim davranışları analiz edilmektedir. Ampirik
sonuçlar, Türkiye’nin şimdiki tüketim lehine gelecekte yapacağı tüketimden
vazgeçtiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca modelden elde edilen asıl ve optimal cari
denge serileri incelenen dönemde Türkiye’nin cari işlemler açığının sürdürülemez
olduğunu doğrular niteliktedir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-12-01T08:11:19Z
No. of bitstreams: 1
10041896.pdf: 1020773 bytes, checksum: 530b5894c3ffa8bcaaf60c51f8344ecb (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
İktisat
Türkiye’de cari açık sorununun yapısal nedenleri ve ekonomik etkileri
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/300
2016-02-22T10:18:47Z
com_11684_122
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_138
Acar, Abdullah
Hazar, Fatma
TR102188
İslam Hukuku
2014-12-01T09:04:57Z
2014-12-01T09:04:57Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/300
İslam Hukuk Metodolojisi’nin önemli konularından olan lafızların taksîminde Mütekellimîn usûlcülerin bazı hususlarda görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Bu fikir ayrılıklarının arka planını anlama isteği, tezimizin konusu olan mefhûmu’l-muhâlefeyi inceleme konusu yapmamızın başlıca sebebidir. Bu bağlamda tezimizin amacı, özellikle ilk dönem İslam hukuk usûlcülerinin konuya dair görüşlerini incelemek suretiyle söz konusu kavramın fakihler tarafından nasıl anlaşıldığını ortaya koymaktır.
Tezimizde öncelikle usûlcüler tarafından mefhûmu’l-muhâlefenin hangi sınıflandırma içerisinde yer aldığında değindik. Daha sonra mefhûmu'l-muhâlefenin nasıl anlaşılıp tanımlandığı, onu kabul edenlerin delillerine ve onu reddedenlerin gerekçelerine yer verdik. Sonrasında mefhûmu’l-muhâlefenin delil olarak kabul edilmesi için gerekli şartlar ile onun bazı çeşitlerine, tercih sıralamasına ve âmmı tahsîs edip edemeyeceğine yer verdik. Bu şekilde mefhûmu’l-muhâlefe konusunu ilk dönem usûle dair yazılan eserleri temel alarak, bu konuda farklı mezheplerin görüşlerini gün yüzüne çıkarmakta ve konuya dair genel bir porte çizmiş olmaktayız.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-12-01T09:03:05Z
No. of bitstreams: 1
10042499 tez.pdf: 1675820 bytes, checksum: 6b43a2a115f4a9aa8b4bd13d5097b5e3 (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
İslam Hukuku
İslam hukuk usulünde mefhumu’l-muhalefenin mahiyeti ve delil oluşu
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/302
2016-02-22T10:18:13Z
com_11684_119
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_131
Bölükmeşe, Ergin
Çelik, Fulya
Karşılaştırmalı Edebiyat
2014-12-02T08:51:56Z
2014-12-02T08:51:56Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/302
Bu çalışmanın amacı, Emir Kıvırcık’ın “Büyükelçi” adlı eseri ile yazar Elie Wiesel’in “Gece” adlı eserlerine yansıyan antisemitik ögeleri tespit ederek karşılaştırmalı edebiyat bilimi verileri ışığında bir imgebilim çalışması ortaya koymaktır.
Çalışmada, her iki eserde tespit edilen antisemitik ögelerin tarihsel, kültürel ve sosyal boyutlarını, bu ögelerin yazarlar ve karakterler üzerindeki etkisini çoğulcu inceleme yöntemi ile karşılaştırmak ve bütün bunları kalıpyargı ve önyargıların oluşumu bağlamında imgebilimin verilerine başvurarak ortaya çıkarmak amaçlanmıştır.
Söz konusu çalışmada incelenen antisemitizm sorunu; tarihin tanık olduğu Yahudi soykırımını farklı ulusların bakış açılarıyla ele almaktadır. Yahudi soykırımının bu ulusların edebiyatlarına nasıl yansıdığını ve onların bu olaya karşı tutumlarını edebiyat aracılığıyla saptayarak ortaya koymaktadır. İmgebilim bu doğrultuda, iki eserdeki antisemitik ögelerin farklı uluslara nasıl yansıdığını görmek açısından bize yardımcı olacaktır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-12-01T11:55:52Z
No. of bitstreams: 1
10040930.pdf: 1909963 bytes, checksum: 873beba33da6fcaed073c740b9ad0f2a (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Antisemitik Ögeler
Emir Kıvırcık’ın “Büyükelçi” ve Elie Wiesel’in “Gece” adlı eserlerine yansıyan antisemitik ögeler: bir imgebilim çalışması
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/301
2016-02-22T10:14:09Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_172
Değirmenci, İrfan
Saydam, Faruk
TR153881
Tıbbi Biyoloji
2014-12-02T08:51:23Z
2014-12-02T08:51:23Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/301
Klopidogrel direnç mekanizmasını araştırdığımız çalışmamızda özellikle
CYP2C19, CYP3A4, CYP2B6, ABCB1, ITGB3 ve PON1 genlerindeki varyasyonların
bu mekanizma ile olan ilişkisini belirlemeyi amaçladık. Bu amacımızı gerçekleştirirken
klopidogrele dirençli bireylerin ve klopidogrel aktivitesi ile ilişkili varyasyonların
sıklığını Türk toplumunda ortaya çıkarmak ulaşmak istediğimiz hedeflerimiz
arasındaydı.
Çalışmamıza elektif veya acil stent implantasyonlu perkütan koroner girişim
yapılan 223 hasta dahil edildi. En az 7 gün süreyle standart doz (75 mg/gün) klopidogrel
kullanan hastalardan alınan kan örneklerinde VerifyNow P2Y12 kiti ile trombosit
reaktivitesi (PRU) ve % inhibisyon ölçüldü. Farklı tüpe alınan kan örneklerinden izole
edilen DNA’ların genetik varyasyon analizleri için Sequenom MassARRAY sistemi ile
genotipleme protokolleri yürütüldü. Hastaların genetik varyasyon genotipleri, ilaç
kullanım durumu, demografik ve klinik özellikleri trombosit reaktivitesine göre
istatistiksel testler ile analiz edildi.
PRU değeri >208 olan hastalar klopidogrel tedavisine cevap vermeyen
(klopidogrele dirençli) bireyler olarak gruplandırıldığında 69 (%30,9) hastanın
klopidogrele dirençli, 154 (%69,1) hastanın ise klopidogrele dirençsiz olduğu belirlendi.
CYP2C19*2 (G636A) tek nükleotid polimorfizmi ile klopidogrel direnci arasında
anlamlı düzeyde ilişki bulundu (χ2=26,79, p<0,001). Bu polimorfizmin A allelinin
frekansı dirençli hastalarda yüksek olmakla birlikte odds oranı G alleline göre 4,08’idi
(%95 CI 2,39-6,96). CYP2C19*17 (C806T) tek nükleotid polimorfizminin CT
genotiplerinin PRU değerleri CC genotiplerine göre daha düşük (p=0,036), %
inhibisyon değerleri ise CC genotiplerine göre daha yüksekti (p=0,025). Diğer genetik
varyasyonlardan hiçbiri istatistiksel açıdan klopidogrel direnci ve antitrombosit yanıt ile
ilişkili bulunmadı. Hasta grubumuzda CYP2C19*4, CYP2C19*7 ve CYP2C19*8
vi
varyasyon allellerinin herhangi birini taşıyan birey bulunmaz iken, CYP2C19*3 allelini
taşıyanların oranı %0,9’du. Genetik dışı faktörler klopidogrel tedavisine cevap
durumuna göre karşılaştırıldığında ise sadece ileri yaşın klopidogrel direnci ile ilişkili
olduğu belirlendi (p<0,001).
CYP2C19*2 polimorfizminin klopidogrel direncine neden olduğu, CYP2C19*17
polimorfizminin ise klopidogrelin antitrombosit aktivitesini artırdığı çalışmamız ile
doğrulanmış oldu. Ayrıca, klopidogrel metabolizmasından yoksun olduğu bildirilen
CYP2C19*4, CYP2C19*7 ve CYP2C19*8 varyasyonlarının tespit edilmemesi, Türk
toplumuna ait yeni bir bulgu olması nedeniyle önemlidir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2014-12-01T12:10:19Z
No. of bitstreams: 1
10026228.pdf: 2700594 bytes, checksum: c75cce69f8a24f299a11d7e69e1c3cb5 (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Perkütan Koroner Girişim
Perkütan koroner girişim sonrası klopidogrel direncinin CYP2C19, CYP3A4, CYP2B6, ABCB1, ITGB3 ve PON1 genlerindeki varyasyonlar ile ilişkisi
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/303
2016-02-22T10:17:53Z
com_11684_118
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_129
Erdemir, Erkan
Uslu, Volkan
İşletme
2014-12-05T13:12:13Z
2014-12-05T13:12:13Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/303
Bu çalışmanın amacı, çalışanların işletmelerdeki iş güvenliği kültürüne yönelik algılamaları ile o işletmelerdeki iş güvenliği performansı arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Çalışma ile aynı zamanda işletmelerdeki iş güvenliği algılamaları ile gerçek iş güvenliği risk düzeyleri arasındaki tutarlılık da karşılaştırılmaktadır. Bu doğrultuda, Eskişehir ilinde, Türkiye’de yaşanan iş kazalarının en çok görüldüğü sektörlerden biri olan metal sektöründe faaliyet gösteren yedi firmada, çalışanların güvenlik kültürü algılamaları ve işletmelerdeki güvenlik performansını ölçmeye yönelik bir araştırma gerçekleştirilmiştir. Çalışanların işletmelerindeki iş güvenliği kültürüne ve o işletmelerde gerçekleştirilen iş güvenliği davranışlarına yönelik algılamaları Dursun (2011) tarafından geliştirilen iki ölçekle ölçülmüştür. Ayrıca güvenlik performansı göstergesi olarak firmalara ait iş güvenliği uzmanlarınca hazırlanan risk analizi sonuçları da göz önünde bulundurulmuştur. Analiz sonuçları çalışanların güvenlik kültürü algılarının cinsiyet, yaş, kurumda çalışma süresi, medeni durum, iş tecrübelerine göre farklılaşmadığını göstermektedir.Çalışanların güvenlik kültürü algılamalarıişteki pozisyonlarına, eğitim durumu,daha önce kaza geçirme durumlarına ve ramak kala olay yaşama durumlarına göre ise farklılık göstermektedir. Güvenlik kültürü ile güvenlik performansı ölçeğine ait bir boyut olan güvenli davranış arasında olumlu pozitif yönlü bir ilişki vardır. Ancak matris metodu ile gerçekleştirilen risk analiz raporlarında bulunan risklerin ortalamaları ile güvenlik kültürü arasında anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir.
Submitted by Meral Cem (mcem@ogu.edu.tr) on 2014-12-05T13:08:02Z
No. of bitstreams: 1
10045703.pdf: 1241033 bytes, checksum: d06d3ec714a34035966233faeaf7b832 (MD5)
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
İşçi Sağlığı
İşletmelerde iş güvenliği performansı ve iş güvenliği kültürü algılamaları arasındaki ilişki : Eskişehir ili metal sektöründe bir araştırma
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/304
2016-02-22T10:17:37Z
com_11684_118
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_129
Kiracı, Murat
Yavuz, Yeliz
TR198430
İşletme
2014-12-19T14:12:15Z
2014-12-19T14:12:15Z
2014
2014
Yavuz, Y., Aile işletmelerinde finansal sorunların işletme sahiplerinin bakış açısıyla değerlendirilmesi: EMKO sanayi sitesinde bir araştırma, 2014
http://hdl.handle.net/11684/304
Bu çalışma işletme sahiplerinin bakış açısından Eskişehir EMKO Sanayi Sitesinde faaliyet gösteren aile işletmelerinde yaşanan finansal sorunları, bu sorunlar karşısında işletme sahibi/yöneticilerin uygulamalarını ortaya koymaktır. Araştırmanın amacına uygun olarak Eskişehir’de EMKO Sanayi Sitesinde faaliyet gösteren 30 adet aile işletmesi belirlenmiştir. Bu işletmelerin kurucuları veya mevcut aile üyesi yöneticileri ile yüz yüze görüşme yapılmıştır. Sonuç olarak aile işletmelerinin büyük bir bölümünde, finansal yönetimin işletme sahipleri tarafından yürütüldüğü, finansman temininde çeşitli zorlukların yaşadığı, temin edilen kredilerin büyük bir bölümünün borç ödemede kullanıldığı ve işletme sahip/yöneticilerin finans konusunda bir eğitime veya danışmanlığa ihtiyaç duydukları tespit edilmiştir.
Submitted by Meral Cem (mcem@ogu.edu.tr) on 2014-12-19T14:00:27Z
No. of bitstreams: 0
tur
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
info:eu-repo/semantics/openAccess
Aile İşletmeleri
Aile işletmelerinde finansal sorunların işletme sahiplerinin bakış açısıyla değerlendirilmesi : EMKO sanayi sitesinde bir araştırma
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/305
2016-02-22T10:21:22Z
com_11684_4
col_11684_7
Tok Onarcan, Aysun
TR199498
ESOGÜ, Enformatik Bölümü
2015-07-06T06:39:45Z
2015-07-06T06:39:45Z
2015-03-20
http://hdl.handle.net/11684/305
Bu belge ESOGU Akademik Açık Erişim Sistemini kullanmak isteyen akademik personel öğrenci ve diğer kişilere kullanım kolaylığı sağlamak amacıyla hazırlanmış bir dökümandır.
Akademik Açık Erişim Sistemlerinin kullanımı günümüz bilgi toplumunun ihtiyaç duyduğu gereksinimlerden biridir. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Kütüphanesi ve Enformatik Bölümü işbirliği ile Üniversitemiz araştırmacılarının yayınlarını sunabileceği ve saklayabileceği bir arşiv ve erişim sistemi hizmete sunulmaktadır. Bu döküman sisteme ihtiyaç duyan herkesin, sistemi kolaylıkla kullanabilmesine yön veren bir destek kaynak niteliğindedir.
Submitted by Aysun TOK ONARCAN (ae506) on 2015-04-01T11:42:06Z
No. of bitstreams: 1
ESOGU_AAES_Kullanici_kilavuzu.pdf: 707016 bytes, checksum: d7f0abd6562bded066eab8d404159fff (MD5)
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi
tur
Enformatik Bölümü
Dspace
ESOGU Akademik Açık Erişim Sistemi Kullanıcı Kılavuzu
Learning Object
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/306
2016-03-15T10:20:45Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_192
Gündüz, Eren
Şermet, Serap
TR135438
ESOGÜ, İç Hastalıkları
2015-07-07T07:36:43Z
2015-07-07T07:36:43Z
2015
http://hdl.handle.net/11684/306
Lenfoma, lenf nodları ve ekstranodal lenfoid dokulardan kaynaklanan malign bir tümördür. Malign lenfoma başlığı altında iki hastalık incelenir: Hodgkin Lenfoma (HL) ve Non Hodgkin Lenfoma (NHL). Lenfoma ve immunsupresyon arasındaki ilişki son zamanlarda önemli bir tartışma konusudur fakat henüz net bir sonuç elde edilememiştir. Düzenleyici T hücreler (Treg) CD4+ CD25+ FOXP3+ olarak timustan köken alarak gelişirler ve dolaşımda yaklaşık %8-10 civarında bulunmaktadırlar. Çalışmamızın amacı lenfomanın patogenezinde sorumlu olduğu ileri sürülen immun baskılanmanın varlığını Treg hücrelerin durumu açısından değerlendirerek güncel tedavi geliştirme çabalarına katkı sağlamaktır. Bu çalışmada yeni tanı lenfomalı hastalarda CD4+ CD25+ FOXP3+ düzenleyici T hücre düzeyleri tedavi öncesi ve tedavi sonrası dönemlerde değerlendirilmiş ve tedavi öncesi düzeylerle klinik özellikler arasındaki ilişki belirlenmeye çalışılmıştır. Akım sitometri kullanılarak periferik kan CD4+ CD25+ FOXP3+ Treg düzeyleri 21 HL, 40 NHL hastasında ve 30 kişilik sağlıklı kontrol grubunda ölçülmüştür. Hastaların ortalama Treg düzeyleri HL grubunda %3.79 (%2.31-%5.29), NHL grubunda %4.61 (%2.5%8.28) ve kontrol grubunda %3.57 (%2.47-%4.35) olarak bulundu. Hastaların Treg düzeyleri kontrol grubuna göre daha yüksek saptansa da istatistiksel anlamlı fark saptanmadı (p=0.09). HL grubunda Treg düzeyleri IPS, CRP, LDH ile pozitif, albumin ve ALS ile negatif ilişkili bulundu. HL grubunda erkek cinsiyette ve sigara içenlerde Treg düzeyleri daha yüksekti. NHL grubunda Treg düzeyleri evre, IPI, CRP, LDH ile pozitif ilişkili albumin, ALS ve sağkalım süresi ile negatif ilişkili saptandı. Mevcut bulgularla çalışmamız bazı klinik ve laboratuvar kötü prognostik parametrelerle ilişkili bulunduğundan lenfomada Treg hücrelerin immunsupresif etkisini destekler gözükmektedir
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2015-07-07T07:03:55Z
No. of bitstreams: 1
10067476.pdf: 640372 bytes, checksum: cc77dc63a4821f1a7a9f372d310b7cab (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Lenfoma
Lenfomalı hastalarda periferik kan CD4+ CD25+ FOXP3+ düzenleyici T hücre düzeyleri ve klinik özellikler arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/307
2016-03-15T10:21:12Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_198
Kaptanoğlu,Cem
Gündoğan, Meltem
TR171615
ESOGÜ, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları
2015-07-07T11:01:51Z
2015-07-07T11:01:51Z
2015
http://hdl.handle.net/11684/307
Kişilerin yakın ilişkide bulunduğu kişiye bağlanma davranışı eş uyumunu, ruhsal durumunu etkileyen önemli faktörlerden biridir. Bu çalışmada, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Polikliniği’ne ardı sıra başvuran, 100 hasta ve eşi çalışmaya alınmış, bu 100 çiftin(100 erkek, 100 kadın) bağlanma tarzlarının çift uyumu ve klinik özellikleri ile ilişkisi araştırılmıştır. Hastaların bağlanma tarzları Yakın İlişkilerde Yaşantılar Envanteri-II Ölçeği kullanılarak, çift uyumları Çift Uyum Ölçeği kullanılarak belirlendi. Diğer ölçümler Genel Sağlık Anketi-28 ve Şiddet anketi ile yapıldı. Analizler sonucunda, kişilerin sahip olduğu bağlanma tarzlarına göre sosyal işlevsellik, çift uyumları, maruz kaldıkları şiddette farklılık saptandı. Güvenli bağlanma tarzına sahip olanların(n:45, %22.5) sosyal işlevselliğinin, çift uyumunun, doyumunun, bağlılığın, duygusal ifadenin daha iyi, duygusal şiddet, cinsel şiddetin daha az olduğu saptanmıştır. Güvenli bağlananların hepsinin çift uyum düzeyi iyi olarak saptandı. Çift uyumu olan bireylerde şiddet daha azdı. Ayrıca, birinin veya her ikisinin de güvenli bağlanma tarzına sahip eşlerden oluşan çift gruplarındaki kadınların çift uyumlarının ve eşlerden birisinin güvenli birinin güvensiz olduğu çift gruplarındaki kadınların çift doyumlarının, eşlerin ikisinin de güvenli olduğu çift gruplarındaki kadınların fikir birliği ve duygusal ifade puanlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Çalışmamızdaki kadınların erkeklere göre daha fazla fiziksel şiddete maruz kaldığı ek olarak her iki eşinde güvensiz olduğu eşlerden oluşan çift grubunda eşlerden birinin güvenli olduğu gruba göre daha fazla şiddet ve fiziksel şiddete maruz kaldıkları saptanmıştır. İki eşinde güvensiz bağlanma stiline sahip olduğu çift grubu daha uzun evlilik süresine sahip olan gruptu.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2015-07-07T10:58:43Z
No. of bitstreams: 1
100667558.pdf: 673044 bytes, checksum: 16c49e6287785e264fa4f7744491029f (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Bağlanma Tarzı
Eşlerin bağlanma tarzları ile çift uyum düzeyi arasındaki ilişkinin araştırılması
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/326
2016-03-15T10:20:16Z
com_11684_85
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_205
Uylaş, Mustafa Ufuk
TR192876
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi
2016-02-22T10:00:21Z
2016-02-22T10:00:21Z
2015
http://hdl.handle.net/11684/326
Karaciğer iskemi-reperfüzyon uygulanmıĢ ratlarda Quercetinin karaciğer hasarında antioksidan özelliği ile düzeltici etkisinin incelenmesi amacıyla cinsiyetleri erkek olan ağırlıkları 200-250 gr. arasında değişen Sprague-Dawley cinsi 50 adet rat kullanıldı. 10’ ar adet rattan oluĢan sham grubu, karaciğer Ġ/R grubu, karaciğer Ġ/R + 25mg/kg Quercetin grubu, karaciğer Ġ/R + 50mg/kg Quercetin grubu ve karaciğer Ġ/R + 100mg/kg Quercetin grubu olmak üzere beĢ gruba ayrıldı. Sham grubuna sadece laparatomi yapıldı. Diğer gruplardaki tüm ratlara laparatomi sonrası karaciğere 1 saat iskemi 2 saat reperfüzyon uygulandı.Reperfüzyon sonrası ratlardan Aspartat transaminaz (AST), Alanin transaminaz (ALT), Katalaz (CAT), Malondialdehid (MDA) için kan örnekleri, ayrıca Malondialdehid (MDA) için karaciğer doku örnekleri, histopatolojik inceleme için karaciğer doku örnekleri alındı. Tedavi gruplarında AST, ALT, MDA (serum) değerlerinde anlamlı azalma görülürken katalaz değerlerinde anlamlı olmasa da azalma saptanmıĢtır. Karaciğerdeki histopatolojik değiĢiklikler açısından tedavi gruplarından 25 mg/kg Quercetin ve 50 mg/kg Quercetin anlamlı düzelmeler gözlenmiĢken 100 mg/kg Quercetin verilen grupta düzelmekısmı olmuĢtur. Quercetin, hembiyokimyasal hemde histolojik açıdan anlamlı düzelmeler sağladığı göz önüne alındığında Gskemi-reperfüzyon hasarının beraberinde getirdiği komplikasyonlarda ve mortalitede azalmaya yol açabileceği düşünüldü
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2015-07-08T06:45:32Z
No. of bitstreams: 1
10066235.pdf: 1828582 bytes, checksum: 5b4adb6edd652cb6278f5cb979244f56 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Gskemi
Karaciğer iskemi ve reperfüzyonda quercetinin koruyucu etkisi
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/332
2016-03-08T09:36:41Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Mercan, Onur
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-03-04T10:00:35Z
2016-03-04T10:00:35Z
2016-03-04
2014-05
http://hdl.handle.net/11684/332
Havayolu sektöründe başarılı firmalar planlama ve çizelgeleme problemlerini çözmede gelişmiş bilgisayar-destekli çözüm yöntemleri kullanmaktadır. Bu yöntemler işletmelere ciddi rekabet üstünlüğü sağlamaktadır. Havayolu sektöründe 3 temel operasyonel planlama ve çizelgeleme problemi bulunmaktadır: Uçuş çizelgeleme, Uçak çizelgeleme ve Ekip çizelgeleme. Havayolu taşımacılığında uçuş ekibi maliyetlerinin ekonomik olarak önemli bir paya sahip olması uzun yıllardan beri şirketlerle yöneylem araştırmacılarını ve matematik topluluklarını aynı amaç etrafında bir araya getirmektedir. Bu çalışmada öncelikle havayolu operasyonlarının kavramlarından bahsedilmiş daha sonra ekip eşleme problemi için bir matematiksel model geliştirilmiş ve geliştirilen modelin çözümünde IBM ILOG CPLEX yazılım programı kullanılmıştır. Ekip eşleme problemi için algoritma yazılmış ve bir örnek üzerinde algoritma adımları uygulanmıştır. Her iki çözümünün sonuçları karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T13:56:39Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Havayolu Operasyonları
Ekip Eşleme Probleminin Matematiksel Model Oluşturularak Ve Algoritma Geliştirilerek Çözülmesi
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/312
2016-03-01T09:18:03Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Gökten, Özge
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T14:11:28Z
2016-02-10T14:11:28Z
2016-02-10
2013-05
http://hdl.handle.net/11684/312
Bitirme Tezi
Başarı düzeyi yüksek gelir durumu düşük olan öğrencilerin çeşitli maddi ihtiyaçlarını karşılamak için devletten veya sivil toplum kuruluşlarından burs alma beklentileri bulunmaktadır. Bu çalışmada sivil toplum kuruluşlarındaki burs dağıtımı problemi ele alınmıştır. Problem kısıtlı miktardaki kaynağın öncelikli hak sahiplerine verilmesini hedeflemektedir. Burs başvurusu yapanların önceliklendirilmesinde çok ölçütlü karar verme tekniklerinin kullanımının daha nesnel ve gerçekçi sonuçlara erişilmesinde katkı sağlayacağı düşüncesi ile yola çıkılmıştır. Bu kuruluşlar arasından seçtiğimiz Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin mevcut burs dağıtım sistemi için bir yeniden düzenleme önerilmiştir.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:01:27Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Bir sivil toplum kuruluşuna yönelik analitik hiyerarşi süreci tabanlı burs dağıtım sistemi öneri ve uygulaması
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/313
2016-03-01T09:16:34Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Acar, Fatmagül
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T14:12:19Z
2016-02-10T14:12:19Z
2016-02-10
2013-05
http://hdl.handle.net/11684/313
Bitirme Tezi
Havayolu işletmelerinde uçuş ekibi maliyetlerinin ekonomik olarak önemli bir paya sahip olması yöneylem tekniklerinin kullanımını arttırmıştır. Bu çalışmada, ekip planlamanın aşamalarından biri olan uçuş eşleme problem ele alınmıştır. Çözüm aşamasında Excel Visual Basic Application ve LINGO programından yararlanılmıştır.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:05:04Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Havayollarında uçuş eşleme problemine yönelik çok ölçütlü tamsayılı bir karar modeli geliştirilmesi ve çözümlenmesi
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/314
2016-03-01T09:15:32Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Akdere, Beyza
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T14:13:22Z
2016-02-10T14:13:22Z
2016-02-10
2013-01
http://hdl.handle.net/11684/314
Bitirme Tezi
"Bu çalışmada kamyon imalatı yapan bir işletmede, yalın üretime yönelik hedef programlama tabanlı üretim planlama yaklaşımının tasarımı ve geliştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Üretim planlama yaklaşımı, talepleri tam zamanında karşılama ve üretimin homojen olmasını sağlayacak şekilde üretimi yapma ilkelerini gözetecek şekilde tasarlanmıştır. Üretim planlamaya özgü hedeflerin gerçekleştirilebilmesi amacı ile bir hedef programlama modeli geliştirilmiş ve bu hedef programlama modeli ile uyumlu bir şekilde çalışan bir Karar Destek Sistemi oluşturulmuştur.
Ford Otosan A.Ş.'nin belirlenen bir üretim döneminde kamyon montajı için gereken miktarlar, kurulan Hedef Programlama Modelinin, Microsoft Excel Çözücü, bir sezgisel yöntem olan Genetik Algoritma ve akademik dünyada en çok takdir edilen IBM ILOG CPLEX modülü yardımıyla çözülmesiyle bulunmuştur. Son olarak da, uygulama sonucunda bulunan bulgular değerlendirilmiştir."
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:09:15Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Üretim Planlama
Bir otomotiv fabrikasında üretim çizelgelemeye yönelik hedef programlama tabanlı bir karar destek sistemi tasarımı ve geliştirilmesi
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/315
2016-03-01T09:14:36Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Sağlam, Asuman
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T14:14:10Z
2016-02-10T14:14:10Z
2016-02-10
2014-05
http://hdl.handle.net/11684/315
Bitirme Tezi
İnsanların işlere, öğrencilerin projelere, personellerin görevlere atanması onların tercihlerine göre farklılık gösterebilir. Kişilerin tercihleri dikkate alınarak yapılan eşleştirmeler ile atamaların kalitesi artırılabilir. Bu sebeple darboğaz atama problemi, tercihlerine atanmamış kişi sayısını en küçük yapmaktadır. Literatürde darboğaz problemi tek bir kriter için kullanılmıştır, örneğin tek taraflı tercihler. Bu çalışmada üniversite öğrencilerinin bitirme projelerine ve proje danışmanlarına atanması konu edilmiştir. İlk olarak iki kriterli evlilik gibi tercih modeli sunulmuştur. Eğitim merkezli yeni bir metot amaçlanmış ve geliştirilmiştir. Geliştirilen metot proje başarısını artırmak için öğrencilere ve öğretim üyelerine bir olanak sağlamaktadır. Darboğaz atama ve evlilik probleminin aynı kriterler dikkate alınarak karşılaştırılması yapılmıştır. Bir Karar Destek Sistemi tasarımı yapılması amaçlanmıştır.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:13:12Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Darboğaz Atama Problemi
Öğrencilerin öğretim üyelerine atanmasında tercih ve başarı tabanlı bir yaklaşım
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/316
2016-03-01T09:13:50Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Cirit, Ebru
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T14:34:35Z
2016-02-10T14:34:35Z
2016-02-10
2010-06
http://hdl.handle.net/11684/316
Bitirme Tezi
Bu çalışma, 7 gün 24 saat açık olan günlük mesailerinin 08:00-18:00 ve 18:00-08:00 saatleri arasında yapıldığı, tüm hemşirelerin kadrolu olduğu ve haftada 54 saat çalıştığı hastaneler için yapılmıştır. Hastanede çizelgeleme işlemleri başhemşire tarafından yapılmaktadır. Temel matematiksel modelde hemşirelerin vardiya atamaları her bir hemşirenin toplam haftalık çalışma sürelerinin, ortalama çalışma sürelerinden farkının mutlak değerini minimize edecek olan model geliştirilmiştir. Tam sayılı doğrusal programlama tekniğiyle genel anlamda kullanılabilecek matematiksel modeller kurulmuştur. Çözümünde LINGO paket programından faydalanılmıştır.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:16:25Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Çizelgeleme
Eskişehir Özel Sakarya Hastanesi'nde hemşire vardiya çizelgeleme problemi çözümü
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/317
2016-03-01T09:08:10Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Bozkurt, Sümeyye
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T15:26:18Z
2016-02-10T15:26:18Z
2016-02-10
2015-06
http://hdl.handle.net/11684/317
Bitirme Tezi
"Kentsel turizm, kentlerin bir takım planlı çalışmalarla turizme kazandırılması sonucu ortaya çıkmış bir kavramdır. Bu yüzden günümüzde, turizm sektöründe artık ülkelerin rekabeti değil, kentlerin rekabeti söz konusu olmaya başlamıştır. Kentlere yapılan bilinçli çalışmalar kentlerin cazibesini artırmakta, turistlerin ilgisini çekmekte ve kente yapılan gezilerin sayısını artırmaktadır.
Turistler çeşitli nedenlerle yaptığı turistik gezilerde, kenti en verimli şekilde gezmek ve yaptığı geziden memnun kalmak isterken para ve zamanını da en iyi şekilde değerlendirmek ister. Turistin kentte harcadığı zamanı, en doğru en popüler aktivitelere ayırabileceği gezi planları, kent hakkında hiçbir fikri olmayan turist için çok yardımcı olmaktadır. Önerilen gezi planlarının yanı sıra, turistin kendi beklenti ve isteklerine göre bizzat oluşturacakları gezi planlarına olanak veren sistemlerin olması, hem turistin geziden alacağı zevkin maksimum olmasına hem de kentin turizm konusunda gelişmesine yardımcı olur.
Tez kapsamında yapılan bu çalışmada, turistin beklentilerini ve isteklerini karşılayabilecekleri rotalar ve gezi planları hazırlanılmaya çalışılmıştır. Kent olarak ise son yıllarda kentleşme ve kentsel turizm alanında adını duyuran ve diğer çevre illere örnek olan Eskişehir ili seçilmiştir. Eskişehir’in belirlenen turistik merkezlerine yapılan gezilerin rotalarının ve gezip planlarının hazırlanmasında ise gezgin satıcı problemlerinden yararlanılmıştır.
Gezgin satıcı problemleri, bir başlangıç düğümünden başlayarak, bütün düğümleri yalnız bir kere gezdikten sonra, tekrar başlangıç düğümüne dönülen problemlerdir. Günlük hayattaki bir çok çok sorunun çözümünde GSP kullanılabilir. Fakat tanımı oldukça basit olan gezgin satıcı problemlerinin düğüm sayısı arttıkça çözümü de paralel olarak artmaktadır ama yine de gezgin satıcı problemleri araştırmacıların ve matematikçilerin ilgilerini çeken ve yeni çözüm yöntemleri geliştirdikleri alan olmuştur."
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:41:15Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Kentsel Turizm
Kentsel gezilerin planlamasında gezgin satıcı problemleri: Eskişehir örneği
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/318
2016-03-01T09:07:20Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Ünal, M. Özgür
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T15:26:29Z
2016-02-10T15:26:29Z
2016-02-10
2009-06
http://hdl.handle.net/11684/318
Bitirme Tezi
"Bu çalışmada belirli bir alanın tümünün taranması problemine yönelik Doç. Dr. Muzaffer Kapanoğlu tarafından geliştirilen Pattern Based Genetic Algorithm ile Backtracking Spiral Algorithm, Minimum Spanning Tree Algorithm ve bizim bu probleme yönelik geliştirmiş olduğumuz melez bir yaklaşım olan Revised Travelling Salesman belirli bir yerleşim üzerinde karşılaştırılmıştır.
Karşılaştırma sonucu geliştirdiğimiz yaklaşım BSA ve MST’ den belirlediğimiz yerleşim üzerinde daha iyi çözümlere ulaşmıştır. Diğer yandan Pattern Based Genetic Algorithm tarafından elde edilen sonuç ile aynı sonuç elde edilmiştir.
Robot yol planlaması konusunda, belirli bir alanın tümünü tarayan insanların sezgileri ile yönlendirebildiği bir yaklaşım geliştirdik. Bu yaklaşım temeli Gezgin Satıcı modeline dayanmaktadır.
Bu yaklaşımda, problem alt problemlere toplam adım sayısını en küçükleyecek şekilde sezgisel olarak bölünür. Tasarlanan modelde uygun çözüme ulaşılana kadar modelde gerekli düzenlemeler yapılır."
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:45:40Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Disk gezen genetik algoritma ve alternatif yaklaşımlar
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/319
2016-03-01T08:53:41Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Metin, Selçuk
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T15:26:40Z
2016-02-10T15:26:40Z
2016-02-10
2009-05
http://hdl.handle.net/11684/319
Bitirme Tezi
"Firma müşteri, ürün, sipariş ve sevkiyat bilgilerini Excel ve Word gibi MS Office programları aracılığıyla saklamaktadır. Ancak oldukça geniş bilgi ve veriyi Excel programında saklamak, derlemek ve sorgulamak oldukça zor olmasının yanında, ihtiyaç duyulan bilgilere göre raporlama yapılması da olanaksızdır. Hem veritabanı ihtiyacını giderecek, hem de fazla maliyete yol açmayan bir yazılım ihtiyacı hissedilmiştir. Bu sebeple tüm bu verilerin MS Access veritabanı programına aktarılıp yukarıda belirtilen bilgilere ilişkin tabloların hazırlanması, tablolarla ilişkili istenen bilgiler doğrultusunda formların hazırlanması, tablolarda bulunan bilgileri yorumlamak ve belirli istenen bilgilere kolayca ulaşabilmek için sorgulama yapılması, sorgulama aracılığıyla özet tabloların ve raporların elde edilmesi amaçlanmıştır.
Bunlara ek olarak MS Access yazılım programında bulunmayan ancak işletmeye özgü bilgilerin, özelliklerin ve fonksiyonların işlenebilirlik kazanabilmesi için makrolarla ve kod yazılmasına olanak sağlayan VBA ile de çalışılmıştır.
Bu çalışma sonucunda ucuz maliyetle istenen Bilgi Yönetim Sistemi’ nin kurulması ile işletme bilgileri için derli toplu, kolay anlaşılabilir ve güvenli bir ortam oluşturulmuştur."
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:50:02Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Ağır tip endüstriyel jant üretimi yapan Jms Makine Sanayi Ve Ticaret A.Ş.' de bir bilgi yönetim sistemi tasarımı ve geliştirilmesi
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/320
2016-03-01T08:46:54Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Yesin, Yasemin
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T15:26:53Z
2016-02-10T15:26:53Z
2016-02-10
2005-08
http://hdl.handle.net/11684/320
Bitirme Tezi
Bu çalışmada, çelik üretim sürecinde galvanizleme bantlarının çizelgelenmesi problemi ele alınmıştır.
İlk olarak geliştirilmiş dört aşamalı çözüm yöntemi açıklanmıştır. Daha sonra mevcut çözüm yönteminin son aşaması temel alınarak uygun bobin dizilimlerinde kampanyaların oluşturulması(sıralama) yönelik geliştirilen karar destek sistemi uygulaması anlatılmıştır.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:53:45Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Demir-çelik endüstrisinde galvanizleme bantlarının çizelgelenmesi
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/321
2016-03-01T08:46:03Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Oğuz, Berrak
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-10T15:27:24Z
2016-02-10T15:27:24Z
2016-02-10
2009-05
http://hdl.handle.net/11684/321
Bitirme Tezi
Günümüzde Tam Zamanında Üretim (TZÜ) sistemleri üretim sektörü başta olmak üzere geniş bir alanda kullanılmaya başlamıştır. Bu üretim felsefesinin kontrol aracı Kanban Sistemidir. Kanban sistemi; üretim ve malzeme akışını kontrol etmek için kullanılan, üretim süreçlerine neyi, ne zaman, ne kadar üreteceklerini ve nereye göndereceklerini söyleyen bir bilgi sistemidir. Kanban sistemi; başlangıç noktası hammaddeden, ürünün müşteriye sevkiyatına kadar olan süreci kontrol eden ve yürüten kartlardır. Bu sistemin uygulanması sonucu; stok seviyesi minimuma düşer, fazla üretim engellenir ve israfların en aza indirgenmesi sağlanır.
Bu çalışmanın amacı; yeni eklenen projelere de aynı şekilde kanban sisteminin uygulanması ve değişken talep miktarlarına göre daha esnek bir kanban sistemi kurulmasıdır.
Bu kapsamda; talep miktarları ışığında ürünlerin üretim sıraları belirlenip, kanban sayıları hesaplanmış, malzeme ve kanban akışı da belirlenmiştir. Bu çalışmalar sonucu; çevrim ve hazırlık sürelerinin azaltılması ve stok seviyesinin minimumda tutulması amaçlanmıştır.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T14:57:03Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Kanban Sistemi
Tam zamanında üretim sistemiyle çalışan bir işletmede kanban sisteminin kurulması
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/322
2016-03-01T08:45:00Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Algan, Damla
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-11T10:56:29Z
2016-02-11T10:56:29Z
2016-02-11
2011-05
http://hdl.handle.net/11684/322
Bitirme Tezi
Mobilya sektörü işgücü-yoğun sektörlerden biri olup; gelişimi birçok yan sektörün ve bağlı sektörlerin yaratılmasına ve yaygınlaşmasına öncülük eder. Eskişehir, mobilya sektöründe yakaladığı başarıyı sürdüremeyip, 1990' lardan itibaren rekabet gücünü neredeyse tamamen yitirmiştir. Sektörün canlandırılması ve kent ekonomisine kazandırılması yaşamsal bir önem ve aciliyet taşımaktadır.
Bu çalışmada, sektörün öncelikle dünyada ve Türkiye' deki mevcut durumu ve trendleri incelenerek Eskişehir' deki mobilya sektörünün eksiklerinin saptanması hedeflenmiştir. Kentte faaliyet gösteren firmalara, farklı segmentlerdeki mobilya müşterilerine alan taraması uygulanmıştır. Kentteki mobilya sektörünün, stratejik bir ekonomik sektöre dönüştürülmesi için başvurulabilecek alternatifler türetilmiş, güçlü, zayıf ve yanısıra fırsat ve tehdit oluşturan faktörler değerlendirilmiştir. Daha sonra çok kriterli karar verme tekniklerinden ANP yöntemi kullanılarak Eskişehir' deki mobilya sektörüne yönelik önerilerde bulunulmuştur.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T15:01:52Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Mobilya Sektörü
Rekabet gücünü yitiren Eskişehir mobilya sektörünün yeniden canlandırılmasına yönelik açılım seçeneklerinin belirlenmesi
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/323
2016-03-01T08:43:54Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Şenyer, Ayşegül
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-11T10:56:39Z
2016-02-11T10:56:39Z
2016-02-11
2011-01
http://hdl.handle.net/11684/323
Bitirme Tezi
Bu çalışmada bir üretim hattında bir ürünün birden çok modelinin aynı anda üretilmesi ve en yüksek verimi elde edebilecek şekilde iki ürünün üretim parti büyüklünün belirlenmesini içermektedir. Hattın çalışma prensibi hakkında genel bilgiler verilmiştir. En yüksek verimin elde edileceği ideal parti büyüklüğünün belirlenmesi için analiz çalışmaları yapılmış hattın kendinden önceki ve sonraki hatlarla dengede olup olmadığı incelenmiştir. Hatta üretilecek olan iki ürünün de parti büyüklükleri değiştirilerek verimi en yüksek kılan parti büyüklüğü belirlenmeye çalışılmıştır. Hattın her bir işlemine ait hız verileri verilmiştir. Karar destek sistemleri insanlara karar vermelerinde yardımcı olan sistemlerdir. Bu modeller modeli ve veri tabanını kullanarak kompleks problemleri çözerler. Karar destek sisteminin en büyük özelliklerinden biri kompleks problemleri çözerken senaryo analizi yapabilmesidir. Karışık olan gerçek sistem modellerini bilgisayar ortamına aktarılmasını sağlarlar. Ortalama değer hesabı simülasyon modeline aktarılmış ve simülasyon arena ile gerçekleştirilmiştir.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T15:07:16Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Bir işletmede dinamik hat dengelemeye yönelik benzetim tabanlı karar destek sistemi tasarımı ve geliştirilmesi
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/324
2016-03-01T08:42:53Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Çoban, Özlem
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-11T10:57:04Z
2016-02-11T10:57:04Z
2016-02-11
2008-01
http://hdl.handle.net/11684/324
Bitirme Tezi
Bu çalışmada, Eti Gıda Tic ve A.Ş.' de ""Araçların Rotalanması ve Çizelgelenmesi"" problemi ele alınmıştır.
Araç rotalama ve çizelgeleme, Endüstri firmalarının en çok karşılaştığı başlıca problem alanlarından birisidir.
Tedarik zinciri yönetimi, araç rotalama ve çizelgelenmesi, çizelgeleme konularının temel ilkeleri gözden geçirilerek; Ms excel ortamında makrolar yardımıyla sistemin deterministik benzetim modeli tasarlanmıştır.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (aa119) on 2016-02-10T15:14:44Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Çizelgeleme
Eti gıda sanayi ve ticaret a.ş. de araçların rotalanması ve araç yüklemelerin çizelgelenmesi
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/325
2016-03-01T08:41:32Z
com_11684_309
com_11684_19
com_11684_1
col_11684_311
Kapanoğlu, Muzaffer
Togar, Songül
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Endüstri Mühendisliği
2016-02-15T09:11:58Z
2016-02-15T09:11:58Z
2016-02-15
2012-05
http://hdl.handle.net/11684/325
Bu çalışmada, bitirme ödevleri kapsamında öğrencilerin öğretim üyelerine atanması problemi için belirlenen kısıtlayıcılar ve hedefler doğrultusunda bir tamsayılı hedef programlama modeli geliştirilmiştir. Yanı sıra, bölümlere yönelik GNO (Genel Not Ortalaması) tabanlı pratik ve etkili bir çözüm yöntemi de sunulmuştur. Önerilen yöntemler, karar vericiye yardımcı olacak Excel VBA tabanlı bir karar destek sistemi olarak gerçekleştirilmiştir.
Submitted by MUZAFFER KAPANOGLU (mkapanoglu@gmail.com) on 2016-02-12T09:31:57Z
No. of bitstreams: 0
tur
info:eu-repo/semantics/openAccess
Mühendislik fakültesi bitirme ödevlerinde öğrenci-öğretim üyesi atamalarına yönelik bir karar destek sistemi tasarımı Ve geliştirilmesi
Other
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/327
2016-02-24T01:00:07Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_94
Sendir, Hüseyin
Toygar, Özlem
TR144182
ESOGÜ, Jeoloji Mühendisliği
2016-02-23T10:11:23Z
2016-02-23T10:11:23Z
2014
2014
http://hdl.handle.net/11684/327
Alp-Himalaya orojenik sistemi dalma-batma, çarpışma ve açılma rejimleri ile ilişkili olarak ülkemizde çok sayıda altın yatağının oluşmasına yol açmıştır. Bu yatakların pek çoğu Üst Kretase-Tersiyer yaşlı kayaçlar içinde gelişmişlerdir. Eskişehir’in yaklaşık 65 km güneydoğusunda yer alan Kaymaz altın yatağı listvenitlere bağlı oluşmuş orojenik tipte bir altın yatağıdır. Altın oluşumu bölgedeki yoğun silisleşme ile yakın ilişki içindedir. Topkaya Tepe, İşaret Tepe ve Körpınar Tepe’de yaklaşık KB-GD uzanımlı listvenitler yüksek SiO2 ve Fe2O3 içeriklerinden dolayı birbirit olarak tanımlanmıştır. Au, Ag ve çeşitli metaller açısından farklı oranlarda zenginleşen listvenitlerde altın ve gümüşün diğer iz elementlerle olan ilişkileri ve kondrite göre normalize edilmiş nadir toprak element içerikleri bölgesel olarak değişiklik göstermektedir.
Kaymaz altın yatağı kuvars örneklerinin 18O kompozisyonları ‰21,5-‰31,7 arasındadır. Bu derece yüksek değerler, kaynama süreci ve/veya sistemi birden fazla evrede etkileyen hidrotermal akışkanların varlığı ile açıklanmıştır. Pirit minerallerinden elde edilen 34S değerleri ‰-2,6 ve ‰-4,7 olarak belirlenmiştir. Buna göre sistemdeki kükürtün kökeninin, lokal granit sokulumundan dolayı magmatik olabileceği düşünülmektedir. Kuvarslar üzerinde yürütülen mikrotermometrik verilere göre Kaymaz altın yatağı 200oC-420oC arasında değişen sıcaklıklarla ve %3,9-%9,6 arasında değişen NaCl eşdeğeri tuzluluklarına göre epitermal-mezotermal hidrotermal cevherleşme özelliğine sahiptir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-02-23T09:47:36Z
No. of bitstreams: 1
10049872.pdf: 6087374 bytes, checksum: 25a553a6b687f794e521931395df394e (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Kaymaz
Kaymaz (Eskişehir) altın yatağının oluşumu üzerine jeokimyasal ve izotopik sınırlamalar
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/328
2016-03-03T01:00:06Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Çalışkan, Hakan
Tunca, Nihal
TR53734
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji
2016-03-02T10:12:47Z
2016-03-02T10:12:47Z
2008
2008-01-18
http://hdl.handle.net/11684/328
Bu çalışma, Haziran 2003 ile Temmuz 2005 tarihleri arasında Eskişehir ve çevresinde yakalanan 230 cerambycidae örneğine dayanmaktadır. Bu çalışmada beş alt familyaya ait (Prioninae, Lamiinae, Lepturinae, Spondydylinae, Cerambycinae) toplam 39 tür tespit edilmiştir.
Çalışma alanında tespit edilen türlerin tanımları ve teşhis anahtarları verilmiştir. Türlerin baş, anten, pronotum, scutellum, elytra, abdomen ve bacaklarına ait bazı karakteristik ayırt edici kısımların şekillen verilmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-02T10:09:08Z
No. of bitstreams: 1
201603011133.pdf: 11038772 bytes, checksum: ee079866676b6b483fd5a7b487e44610 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Cerambycidae Familyası
Eskişehir ili cerambycidae (coleoptera) familyası faunası üzerine faunistik çalışmalar
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/329
2016-03-15T10:10:13Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Bektaş, Fatih
Saraç, Kübra
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-03-03T10:21:29Z
2016-03-03T10:21:29Z
2015
2015-10-01
http://hdl.handle.net/11684/329
Bu çalışmanın amacı, okul ikliminin ortaokul öğrencilerinin algılarına göre değerlendirilmesidir.
Araştırmada nicel ve nitel verilerin kullanıldığı karma desenli bir yöntem kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini; 2014–2015 eğitim öğretim yılında Bursa ili merkezde yer alan okullarda öğrenim görmekte olan ortaokul öğrencileri oluşturmaktadır. Araştırmanın çalışma grubunu kolay ulaşılabilir örnekleme yöntemine göre seçilen 830 ortaokul öğrencisi ile amaçlı örnekleme ile seçilen 40 ortaokul öğrencisi oluşturmaktadır. Araştırmanın verileri; kişisel bilgi formu ve Çalık ve Kurt (2010) tarafından geliştirilmiş “ Okul İklimi Ölçeği” ile toplanmıştır. Ayrıca ortaya çıkan anlamlı farklılıkların nedenlerini ortaya koymak için öğrenciler ile yarı- yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır. Elde edilen veriler SPSS 22.0 programında analiz edilmiştir. Verilerin istatistiksel çözümlemeleri için; tanımlayıcı istatistiksel metotlar (frekans, yüzde, ortalama, standart sapma), bağımsız grup t testi, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) ve post-hoc tukey testi kullanılmıştır. Nitel veriler ise betimsel analiz yöntemiyle analiz edilmiştir.
Araştırma sonucunda, başarı odaklılık boyutunun algı düzeyi en yüksek, güvenli öğrenme ortamı ve olumlu akran etkileşimi boyutunun algı düzeyi en düşük olarak belirlenmiştir. Öğrencilerin okul iklimi algısı, cinsiyet ve babaların eğitim durumu değişkenlerine göre sadece destekleyici öğretmen davranışları boyutunda anlamlı bulunmuştur. Sınıf ve annelerin eğitim durumu değişkenleri tüm alt boyutlarda anlamlı bulunmuştur. Okul değişkeni ortalamaları başarı odaklılık ve güvenli öğrenme ortamı ve olumlu akran etkileşimi boyutlarında anlamlı bulunmuş iken, gelir durumu sadece başarı odaklılık boyutunda anlamlı bulunmuştur. Betimsel analiz sonuçlarına göre öğrencilerin destekleyici öğretmen davranışları ve başarı odaklılık boyutlarındaki algıları olumlu, güvenli öğrenme ortamı ve olumlu akran etkileşimi boyutu algıları olumsuz olarak belirlenmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-03T10:20:46Z
No. of bitstreams: 1
10076852.pdf: 2129333 bytes, checksum: d49482dfee004187bfde2b014545e760 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Okul İklimi
Okul ikliminin ortaokul öğrencilerinin algılarına göre değerlendirilmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/330
2016-03-04T01:00:12Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Aypay, Ahmet
Doğan, Didem
TR149072
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-03-03T13:53:15Z
2016-03-03T13:53:15Z
2015
2015-10-01
http://hdl.handle.net/11684/330
Bu araştırmanın amacı; Türkiye'deki devlet üniversitelerinde görev yapan akademisyenlerin görüşlerine göre yükseköğretim kurumlarındaki hesap verebilirlik uygulamalarını ve akademik özgürlükleri değerlendirmektir. Bu araştırmada ilişkisel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmada “Yükseköğretim kurumlarında hesap verebilirlik ölçeği” ile “Akademik özgürlük ölçeği” olmak üzere iki ölçme aracı kullanılmıştır. Ölçme araçlarını geliştirme sürecinde açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri yapılmıştır.
Araştırmanın evreni Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarında görev yapan 141.674 akademisyenden oluşmaktadır. Araştırmanın örnekleminde ise tabakalı örnekleme yöntemi ile seçilen 12 devlet üniversitesinde görev yapan 790 akademisyen yer almaktadır.
Akademisyenler yükseköğretim kurumlarında hesap verebilirlik uygulamalarını ve akademik özgürlükleri ortalamanın altında değerlendirmişlerdir. Akademisyenlerin yükseköğretim kurumlarında hesap verebilirliğe ilişkin görüşleri arasında cinsiyet ve unvan değişkenine göre anlamlı bir farklılık saptanmazken, yaş değişkenine göre finansal ve açıklama alt boyutlarında anlamlı bir farklılık saptanmıştır.
Akademisyenlerin yükseköğretim kurumlarında hesap verebilirlik ile ilgili görüşleri arasında üniversite ve üniversitenin kuruluş yılı değişkenlerine göre tüm alt boyutlarda anlamlı bir farklılık saptanmıştır.
Akademisyenlerin Türkiye’deki akademik özgürlüklere ilişkin görüşleri arasında cinsiyet değişkenine göre anlamlı bir fark saptanmazken, yaş ve unvan değişkenlerine göre araştırma ve önem alt boyutlarında anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Akademisyenlerin akademik özgürlüklere ilişkin görüşleri arasında üniversite ve üniversitenin kuruluş yılı değişkenlerine göre tüm alt boyutlarda anlamlı bir farklılık saptanmıştır. Yükseköğretim kurumlarında hesap verebilirlik ile akademik özgürlükler arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Yükseköğretim kurumlarında hesap verebilirliğin akademik özgürlüklerin % 45’ini yordadığı saptanmıştır. Bu araştırmada Türkiye’deki yükseköğretim kurumlarındaki hesap verebilirliğin ve akademik özgürlüklerin yetersiz olduğu sonucuna varılmıştır. Türkiye'deki yükseköğretim kurumlarının, Türk eğitim sisteminin yapısına uygun, akademik özgürlükleri koruyan, orijinal bir hesap verebilirlik mekanizmasına ihtiyacı vardır. Yükseköğretim kurumları akademik özgürlükleri koruyan ve hesap verebilen kurumlar olarak gelişim gösterebilir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-03T13:52:13Z
No. of bitstreams: 1
10042557.pdf: 3465396 bytes, checksum: 987074c4680957444401498660f90f89 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Yükseköğretim
Türkiye’deki yüksek öğretim kurumlarında hesap verebilirlik ve akademik özgürlük
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/331
2016-03-04T01:00:07Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Aypay, Ahmet
Demirhan, Gökhan
TR19913
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-03-03T14:53:07Z
2016-03-03T14:53:07Z
2015
2015-10-01
http://hdl.handle.net/11684/331
Amaç: Bu çalışmanın temel amacı, bir bilimsel disiplin olarak Eğitim Yönetimi alanında yapılan araştırmaları yönlendiren temel felsefi kabulleri ve alandaki akademisyenler tarafından bu kabuller doğrultusunda oluşturulan, sürdürülen araştırma geleneğinin temel özelliklerini belirlemektir.
Yöntem: Bu araştırma, nitel araştırma yöntemlerinden Gömülü Teori (Grounded Theory) ile tasarlanmıştır. Araştırma kapsamında çalışmalarını Eğitim Yönetimi alanında sürdürmekte olan 18 profesör doktor unvanlı akademisyen ile yapılan yarı yapılandırılmış mülakatlarda toplanan veriler kullanılan araştırma tasarımına uygun olarak analiz edilmiştir.
Bulgular: Beş basamaktan oluşan veri analiz süreci sonucunda, Ontolojik Kabuller, Epistemolojik Kabuller, Teleolojik Kabuller ve Sosyal/Bireysel Faktörler olmak üzere, dört temadan ve bu temalara ait 22 kategoriden oluşan bir teorik yapıya ulaşılmıştır.
Sonuç: Eğitim Yönetimi alanındaki mevcut araştırma geleneği ve paradigma; alandaki bilim insanlarının ontolojik, epistemolojik ve teleolojik olarak adlandırılarak sınıflandırılan felsefi inanç ve kabulleriyle birlikte, yine bilim insanlarının bireysel özellikleri ya da toplumla, siyasi iktidarlarla ve akademik çevrelerle kurdukları akademik odaklı olmayan ilişkilerinden doğan faktörler tarafından oluşturulan, şekillendirilen ve sürdürülen bir yapıdır. Alanda egemen olarak bulunan araştırma geleneğinin yanı sıra, alternatif olarak adlandırılabilecek kabul, tutum ve görüşler de mevcut olmakla birlikte, ulaşılan veriye dayalı teorik yapının çekirdeğini alandaki araştırma geleneğini oluşturan sosyal/bireysel faktörlerden biri olan Akademik Atama ve Yükselme Kriterleri kategorisi oluşturmaktadır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-03T14:46:56Z
No. of bitstreams: 1
10081137.pdf: 2148601 bytes, checksum: d75e596652e2495d0cb5b7efa7b6064b (MD5)
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Eğitim Yönetimi
Türkiye’de eğitim yönetimi alanında araştırma geleneği ve paradigmaların gömülü teori bağlamında değerlendirilmesi
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/333
2016-03-05T01:00:06Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_165
Kaçar, Sedat
TR41462
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji
2015
2016-03-04T10:02:25Z
2016-03-04T10:02:25Z
2015
http://hdl.handle.net/11684/333
Akrilamit kozmetik, kâğıt ve tekstil sanayisinden, atık su arıtımı laboratuvar gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Ayrıca çok yüksek sıcaklıklarda (>200 °C) bazı gıdalarda da oluşmaktadır. Akrilamidin deney hayvanları üzerinde nörotoksik, kanserojenik ve genotoksik etkileri bulunmuştur. Bu sebepten insan ve hayvan sağlığı için ciddi bir risk teşkil etmektedir.
Bu çalışmada sıçanlarda akrilamidin testise verdiği hasara karşı Lsisteinin etkisini belirlemeyi amaçladık.
Çalışmamızda 240-320 g ağırlığında olan, 11-12 haftalık, 28 adet erkek Sprague-Dawley türü sıçanlar kullanıldı. Sıçanlar kontrol (i.p. serum fizyolojik), akrilamit (40 mg/kg i.p.), L-sistein (150 mg/kg i.p.) ve akrilamit + L-sistein olarak 4 eşit gruba ayrıldı. 10 gün boyunca devam eden deney süresinde hayvanların vücut ağırlıkları kaydedildi. Sıçanlar onbirinci gün anestezi altında sakrifiye edildiler. Kan örnekleri total testosteron düzeyleri ölçülmek üzere toplandı, testisler zaman kaybı olmaksızın çıkarıldı ve ağırlıkları ölçüldü. Bouin solüsyonunda tespit edilmiş testislere mikroskobik inceleme ve morfometrik ölçümler yapıldı. Hayvanların deney öncesi ve deney sonrası vücut ve testis ağırlıkları karşılaştırıldı.
Deney sonunda akrilamit ve L-sistein + akrilamit verilen gruplarda hem vücut, hem de testis ağırlıklarında istatiksel olarak anlamlı bir ağırlık azalması izlendi. Ancak, testis ağırlık indeksinde anlamlı bir değişim belirlenmedi. Histolojik incelemelerde, seminifer tübüllerde akrilamit grubunda birçok dev hücre gözlenirken, L-sistein + akrilamit grubununda birkaç tane dev hücre saptandı. Akrilamit ve L-sistein + akrilamit gruplarında seminifer tübül çaplarında istatistiksel bir azalma bulundu. Serum total testosteron miktarlarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmasa da akrilamit ve L-sistein + akrilamit verilen gruplarda testosteron düzeyinde bir düşüş gözlendi.
Sonuç olarak L-sistein akrilamit kaynaklı toksisiteye karşı seminifer tübül çapı, vücut ağırlığı ve testis ağırlığını tam olarak koruyamamaktadır. Ayrıca testosteron düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişim gözlenmemiştir. Ancak L-sistein histolojik incelemelerde seminifer tübüllerdeki dev hücre sayısını azaltmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-04T09:57:20Z
No. of bitstreams: 1
10048747.pdf: 3198773 bytes, checksum: 62a17ecdd07a39e9785693b2211866a5 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Akrilamit
Sıçanlarda akrilamit ile oluşturulan testis hasarı üzerine l-sisteinin etkisi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/334
2016-03-09T01:00:13Z
com_11684_122
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_138
Acar, Abdullah
Arıkfidan, Meryem
ESOGÜ, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri
2016-03-08T09:38:39Z
2016-03-08T09:38:39Z
2015
2015-01-06
http://hdl.handle.net/11684/334
Bu araştırmada İslâm’da kadının korunmasına yönelik tedbirler incelenmiştir. Çünkü geçmişten günümüze kadar var olan her medeniyette kadın, hayatı boyunca birçok olumsuz durumla karşı karşıya kalmış hattı bazı dönemlerde bilindiği üzere yaşam hakkı dahi elinden alınmıştır. İslâm’ın gelmesiyle beraber İslâm’ın insana verdiği değer bağlamında kadının değeri ortaya çıkmıştır. Kadının değerinin korunmasına yönelik bir çok tedbir dini gereklilik olarak karşımıza çıkmıştır. Bu araştırmada sadece kadının evlilik kurumunda değil, çocukluğundan başlayarak evlilik öncesinde, evliliği esnasında, boşanma aşamasında, boşandıktan sonra, sosyal, ekonomik, siyasal ve aile hayatında ve fizyolojik olarak korunmasına yönelik tedbirler sırası ile incelenmiştir. Bu tedbirlerin arasında mehir, nafaka, evlilikte kızın rızasının alınması, iddet, mesken, eğitim, miras; boşanma çeşitlerinden tefviz, muhalea, fesih gibi unsurlar sayılabilir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-04T14:53:00Z
No. of bitstreams: 1
10092918.pdf: 1552630 bytes, checksum: aed5e94a65975f0393a689ab5c07d1f8 (MD5)
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
İslâm
İslam hukukunda kadın haklarının korunmasına yönelik tedbirler
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/335
2016-03-09T01:00:10Z
com_11684_124
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_133
Köremezli, İbrahim
Chaqmaq, Qudratullah
ESOGÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler
2016-03-08T09:39:09Z
2016-03-08T09:39:09Z
2015
2015-01-06
http://hdl.handle.net/11684/335
Bu tez Afganistan’da etnik gruplar arasındaki ihtilaflar ile dış müdahaleler arasındaki ilişkiyi incelemektedir. Bu doğrultuda 1979 yılındaki SSCB'nin Afganistan müdahalesinden günümüze kader Afganistan’da etnik gruplar arasındaki sorunlar ve bu sorunların kaynakları tartışılmıştır. Birincibölüm Afganistan’ın idari yapısı ve bu idari yapının hangi esasa göre tesis edildiğini açıklamaktadır. Afganistan’da yaşayan pek çok etnik grup bulunmakta ve bu etnik gruplar farklı bölgelerde yoğunlaşmaktadır. Bu durumun da idari yapı üzerinde etkisi bulunmaktadır. İkinci bölümdeAfganistan’ın etnik yapısı üzerinde durulmuş; etnik grupların özellikleri, tarihleri ve birbirleri ile münasebetleriincelenmiştir. Üçüncü bölümAfganistan’a yapılan dış müdahalelerin etnik gruplar üzerindeki etkilerini tartışmıştır. Bu bölümde ayrıca iç savaşın çıkışıve iç mücadelelerin etnik gruplar arasındaki ilişkiler üzerindeki olumsuz etkileri incelenmiştir. Dördüncü bölümde ise11 Eylül sonrası Afganistan’da kurulan yeni hükümet ve yeni anayasanın etnik gruplar arasındaki sorunların giderilmesi ve ulusal bir devletin inşası konusundaki etkileri üzerine bir sonuca ulaşmak için çaba harcanmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-08T09:34:10Z
No. of bitstreams: 1
10092958 Tezin Tumu.pdf: 2071190 bytes, checksum: ff7cf5dc94aba1abb57ce3e3cfe6a754 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
11 Eylül Sonrası Afganistan
Afganistan’a yapılan dış müdahaleler ve ülkede bitmeyen etnik meseleler
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/336
2016-03-09T01:00:11Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Gümüşsoy, Emine
Aslan, Sevcan
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
2016-03-08T10:16:12Z
2016-03-08T10:16:12Z
2015
2015-01-06
http://hdl.handle.net/11684/336
Tanzimat ilan edildikten sonra Osmanlı İmparatorluğu birçok alanda olduğu gibi ekonomi ve vergi alanında da yeni düzenlemeler yapmıştır. Bunun için temettuat tahrirleri denilen ve daha önce yapılmayan bir uygulamayla herkesin kazancına göre vergi vermesi usulünü benimsemiştir. Bu çalışma, H. 1260/61, M. 1844/45 yıllarında Amasya’nın Gümüşhacıköy kazasına bağlı Balıklı karyesi, Bademli karyesi, Kutluca karyesi, Ereli karyesi, Çebni karyesi, Saray-ı Müslimîn mahallesi, Artukabad mahallesi ve Hacı İsa mahallesinin temettuat defterlerinin incelenmesiyle ortaya çıkmıştır. H. 1260/61, M. 1844/45 yıllarına ait Gümüşhacıköy kazasının toplam sekiz temettuat defteri bulunmaktadır. Bunlar, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi’nin, Maliyeden Müdevver Defterler Kamil Kepeci tasnifleri içinde yer alan; “12916, 13566, 13567, 13568, 13569, 13570, 13572 ve 13573” numaralı defterleridir.
Çalışmada öncelikle söz konusu defterler Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi’nden temin edilmiştir. Daha sonra bu defterlerin transkripsiyonu yapılmış, elde edilen veriler tablo ve grafikler eşliğinde değerlendirilmiştir. Birinci bölümde, Gümüşhacıköy kazasının sosyal yapısı ele alınmış olup hane reislerinin adları, unvan ve lakapları, meslekleri, bölgenin nüfusu ve idari yapısı hakkında ayrıntılı bir şekilde değerlendirmeler yapılmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde, kazadaki tarım ve hayvancılık faaliyetleri ele alınmıştır. Gelir kaynakları içerisinde önemli bir yer teşkil eden tarım üzerinde detaylı bir bölümleme yapılarak tarım ürünlerinin dağılımı hakkında bilgiler verilmiştir. Karye ve mahallelerde bulunan hayvan türleri ve bunlardan elde edilen hasılat miktarları tablolar halinde ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde ise gelir ve vergi dağılımı incelenmiştir. Gelirler tarım, ticaret, meslek, işçilik, kamu gelirleri gibi ayrı ayrı sınıflandırılarak verilmeye çalışılmış ve bunlar üzerinden alınan vergiler hesaplanmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-08T10:15:12Z
No. of bitstreams: 1
10095681.pdf: 3155722 bytes, checksum: c84d045ace50176b1b21822921ab0049 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Temettuat Defteri
Temettuat defterlerine göre XIX. yy. ortalarında Gümüşhacıköy kazasının sosyo-ekonomik durumu (1844-1845)
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/338
2016-03-10T01:00:08Z
com_11684_118
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_130
Kimzan, Halil Semih
Kara, Gülsüm
ESOGÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Pazarlama
2016-03-09T14:06:26Z
2016-03-09T14:06:26Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/338
Artan rekabet sebebiyle, işletmeler müşterilerini ellerinde tutma konusuna daha fazla odaklanma eğilimindedir. Böylece müşteri yaşam boyu değeri çok daha fazla önem kazanmıştır. Tüketicilerin değişen doğası, daha uzun ilişkiler için daha fazla çaba harcanmasını gerektirmektedir. İşletmeler bu eğilimlerin farkına vararak tüketicilerin hislerini harekete geçirip, hayat tarzlarıyla bütünleştirmeyi amaçlayacak marka deneyimleri sunmaya başlamaktadır.
Bu çalışma, marka deneyimi ve tekrar satın alma niyeti arasındaki ilişkide müşteri tatmininin rolünü incelemek amacıyla yapılmıştır. Çalışma için Bursa ilindeki Ikea markası seçilmiştir ve bu markaya yönelik deneyim yaşamış 440 kişiye ulaşılmıştır. Araştırmada kullanılan anket formundaki sorular yüz yüze anket yöntemi ile katılımcılara yöneltilmiştir. Toplanan verilerin analizi aşamasında faktör analizi ile regresyon analizlerinden faydalanılmıştır. Bu çalışmanın sonuçları, marka deneyimi ve tekrar satın alma niyeti arasında pozitif bir ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Böylece marka deneyimi, müşteriler ve işletmeler arasındaki ilişkinin devamlılığı açısından kritik bir role sahiptir. Ayrıca sonuçlar, müşteri tatmininin marka deneyimi ve tekrar satın alma niyeti arasındaki ilişkide bir aracı etkiye sahip olduğunu belirtmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-09T13:50:32Z
No. of bitstreams: 1
10088175.pdf: 998891 bytes, checksum: bd00dfb66c274c92f5a4f94cc8cb47b6 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Marka Deneyimi
Marka deneyimi ve tekrar satın alma niyeti arasındaki ilişkide müşteri tatmininin rolü
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/337
2016-03-10T01:00:07Z
com_11684_118
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_130
Kimzan, Halil Semih
Korur, Mukaddes Gizem
ESOGÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Pazarlama
2016-03-09T14:06:09Z
2016-03-09T14:06:09Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/337
Tüketimin hedonik etmenlerin etkisinde ve dürtüsel olarak yapıldığının anlaşılması ile kompulsif satın alma kavramının pazarlama literatüründeki kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu çalışmada, kompulsif satın alma kavramının teorik çerçevesi araştırılmış; kontrolsüz kredi kartı kullanımı ve alışveriş sonrası pişmanlık ile ilişkisi ortaya koyulmuştur. Bu bağlamda, alışveriş merkezi müşterileri üzerinde gerçekleştirilen araştırmada kompulsif satın alma ve alışveriş sonrası pişmanlık ilişkisinde kontrolsüz kredi kartı kullanımının rolü incelenmiştir.
Araştırma sonuçları kompulsif satın alma davranışının kredi kartı kötüye kullanımı ve alışveriş sonrası pişmanlık ile pozitif yönlü anlamlı bir ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca kompulsif satın alma ve alışveriş sonrası pişmanlık arasında kredi kartı kötüye kullanımının kısmi aracılık etkisi bulunmuştur.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-09T13:58:50Z
No. of bitstreams: 1
10091131.pdf: 1741044 bytes, checksum: 1fdc57807ebb60bab969113e80ad0770 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Kompulsif Satın Alma Eğilimi
Kompulsif satın alma eğilimi ve alışveriş sonrası pişmanlık ilişkisinde kontrolsüz kredi kartı kullanımının rolü: avm müşterileri üzerine bir araştırma
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/339
2016-03-11T01:00:07Z
com_11684_125
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_139
Temizkan, Rahman
Tokay, Simge
TR202611
ESOGÜ, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği
2016-03-10T09:40:48Z
2016-03-10T09:40:48Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/339
Profesyonel Turist Rehberleri ülke imajının oluşması ve algılanmasında önemli bir rol oynamaktadır. İmaj algısı uzun bir süreçte oluşmasına rağmen, zamanla değişim göstermektedir. Bu araştırma, imaj algısının 10 yıllık süre içerisindeki değişimini test etmek için 2004’de Profesyonel Turist Rehberlerine yönelik yapılan anket çalışması ile 2014 yılında da yapılan anket verilerini karşılaştırarak sonuca ulaşılmayı amaçlamaktadır.
Araştırmada veri toplama yöntemi olarak anket tekniği kullanılmıştır. Çalışma, ülke genelinde aktif olarak çalışmakta olan 428 Profesyonel Turist Rehberi üzerinde yapılmıştır. Anket formu üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm “genel ülke imajı algılamaları”, ikinci bölüm “turizm imajı algılamaları” ve üçüncü bölüm profesyonel turist rehberlerinin demografik özelliklerini değerlendirmeye yönelik sorular içermektedir.
Profesyonel Turist Rehberleri’nin ülke imajını algılamalarındaki değişimi ölçmek için örneklemden elde edilen veriler IBM SPSS 22.0 paket programında değerlendirilmiş olup frekans, yüzde, aritmetik ortalama, standart sapma değerleri alınmış ve tablolaştırılmıştır. Rehberlerin turizm imajı ve ülke imajı ile ilgili önermelere verdikleri cevapların genel ortalamasını değerlendirmek için t testi kullanılmıştır. Türkiye'nin ülke imajını hem siyasi açıdan ait olduğu bölge hem de kültürel bağlarının kuvvetli olduğu bölge değişkenine göre anlamlı bir farklılığın olup olmadığını ölçmek için de ANOVA testi kullanılmıştır. Ayrıca Türkiye’nin turizm imajını da aynı şekilde hem siyasi bağlarının kuvvetli olduğu bölgeye hem de kültürel bağlarının kuvvetli olduğu bölgeye göre anlamlı farklılıklar gösterip göstermediğini tespit etmek amacıyla da ANOVA testi tercih edilmiştir. Her iki testin sonuçları 0,05 anlamlılık düzeyine göre değerlendirilmiştir.
Araştırmada, Profesyonel Turist Rehberlerinin ülke imajına ait algılamalarında 2004-2014 yılları arasında anlamlı bir faklılığın bulunduğu, turizm imajına ait algılamalarında ise aynı yıllarda anlamlı bir farklılığın bulunmadığı saptanmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-10T09:31:02Z
No. of bitstreams: 1
10074482.pdf: 1547655 bytes, checksum: d4a43f18b471c29b9ec0c96a6f17dfdf (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Turist Rehberleri
Profesyonel turist rehberlerinin Türkiye imajını algılamalarındaki değişim
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/340
2016-03-11T01:00:08Z
com_11684_123
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_142
Ağca, Ferruh
Geçerler, Yasemin
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
2016-03-10T09:41:11Z
2016-03-10T09:41:11Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/340
Türklük Bilimi araştırmalarında bugüne kadar görünüş kategorisi çok az çalışmada müstakil olarak ele alınmış ve genellikle kılınış, zaman gibi kategorilerle birlikte değerlendirilmiştir. Fiillerde “görünüş” ve “zaman” kategorileri birbirine daha yakınken, “kılınış” daha farklı bir gramer kategorisidir. Bunun temel sebebi görünüşün zaman ekleri ile yakından ilgili oluşunun yanı sıra, kılınışın zaman ekleri veya zaman anlamlı sözcüklerle çok fazla değişikliğe uğramamasıdır. Zaman ekleriyle çekimlenmiş eylemlerin dışında cümle içerisinde eyleme göre şekillenen ve kendisinde az da olsa bir zaman anlamı olan fiilimsiler de görünüş içerisinde incelenmelidir.
Bu çalışmada Eski Türkçeden belirlenen eserler yardımıyla görünüşün Eski Türk dilinde ne şekilde belirdiği araştırılmış, yeri geldikçe görünüş temelli ifadeleri, zaman temelli yapılarla mukayese edilmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-10T09:39:57Z
No. of bitstreams: 1
10074918.pdf.pdf: 937199 bytes, checksum: ca1b3e9c2d3043748439da01b865d4f9 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Görünüş
Eski Türkçede görünüş
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/341
2016-03-16T01:00:10Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Karadağ, Engin
Danişman, Şahin
TR192075
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-03-15T10:08:32Z
2016-03-15T10:08:32Z
2015
2015-10-01
http://hdl.handle.net/11684/341
Amaç: Bu araştırma, sınıf öğretmenlerinin matematik odaklı epistemolojik ve pedagojik inançlarının ve öğretmenlik yeteneğine ve öğretmenlik bilgisinin önemine ilişkin inançlarının birbirleriyle olan ilişkilerini inceleyerek, öğretmenlerin sahip oldukları bu inançların öğrencilerin matematik başarısını nasıl etkilediğini ortaya koymayı amaçlamıştır. Yöntem: Araştırmanın beş temel değişkeni arasında neden-sonuç ilişkisi bulunduğu düşünüldüğünden dolayı, araştırmada yapısal eşitlik modeli temelinde nedensel desen kullanılmıştır. Eskişehir’deki devlet ilkokullarında görev yapan 548 sınıf öğretmeni ile bu okullarda okuyan 1888 dördüncü sınıf öğrencisi araştırmaya katılmıştır. Varsayılan yapısal eşitlik modelini test etmede 84 dördüncü sınıf öğretmeni ile bu öğretmenlerin öğrencileri asıl katılımcılar olmuşlardır. Veriler beş farklı ölçme aracıyla toplanmıştır. Verilerin çözümlenmesinde betimsel analizler, t-testi, ANOVA, korelasyon, çoklu regresyon analizi, kümeleme analizi ve yapısal eşitlik modelinin test edilmesinde Yol analizi kullanılmıştır. Bulgular: Günlük yaşam ilişkisi inancı, sonradan öğrenilen, konu alan bilgisi, öğretim yöntem ve strateji bilgisi ve sınıf yönetimi bilgisi inançları üzerinde; matematiksel yetenek inancı, doğuştan gelen inanç üzerinde; bilginin kesinliği inancı geleneksel inanç üzerinde negatif etkiye sahiptir. Günlük yaşam ilişkisi inancı, çocuk gelişimi ve öğrenci bilgisi inancı üzerinde; bilginin kaynağı inancı, sonradan öğrenilen, teoriden ziyade pratik bilgi ve sınıf yönetimi bilgisi üzerinde pozitif etkilere sahiptir. Konu alan bilgisi inancı uygulama ve akıl yürütme puanı üzerinde; öğretim yöntem ve strateji bilgisi inancı uygulama puanı üzerinde pozitif etkilere sahipken; sınıf yönetimi bilgisi inancı uygulama puanı üzerinde negatif etkiye sahiptir. Tartışma ve Sonuç: Bu araştırmada, çeşitli öğretmen inançlarının birbirleriyle ve öğrenci başarısıyla etkileşimde olduğu görülmüştür. Bu noktadan hareketle, öğretmen inançlarının öğretmen uygulamalarına ve öğrenci başarılarına yansıdığı sonucu çıkarılabilir. Araştırma sonuçlarından hareketle eğitim alanında yapılan reformlarda öğretmen inançlarının dikkate alınması gerektiği önerilmektedir
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-15T09:42:13Z
No. of bitstreams: 1
10087442.pdf: 4127349 bytes, checksum: 199dabdf57bfdb31fddc4554653ebd6a (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Epistemolojik İnançlar
Sınıf öğretmenlerinin matematiği ve öğretmenliğe ilişkin inançlarının etkileşimi ve bu inançların öğrencilerin matematik başarısına etkisi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/342
2016-03-16T01:00:12Z
com_11684_85
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_204
Topaloğlu, Ahmet
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi
2016-03-15T10:08:43Z
2016-03-15T10:08:43Z
2015-05-29
http://hdl.handle.net/11684/342
Bu çalışmamızda 2000-2014 yılları arasında, yabancı cisimlerin aspirasyonları ve yutulması (YCAY) nedeni ile kliniğimize yatırılarak takip ve tedavi edilen 629 hastayı retrospektif değerlendirildi. Hastaların şikayetleri incelendiğinde; en sık öksürük 175 (%29,9), solunum sıkıntısı 82 (%14), morarma 64 (%10,9), kusma 39 (%6,7), hırıltılı solunum 37 (%6,3), öğürme 28 (%4,8), ve yutamama, yutkunmakla batma 27 (%4,6) şikayeti ile başvurdular. 99 hastanın herhangi bir şikayeti yoktu. 629 hastanın 47’si (%7,3) sadece yatırılarak gözlendi. 343 hastaya bronkoskopi (%54,6), 135 hastaya özefagoskopi yapıldı (%21,5). 18 (%2,9) hastaya özefagoskopi veya bronkoskopiye ek olarak, özofagus dilatasyonu, inguinal bölge cerrahisi, hemodializ için katater yerleştirilmesi gibi ek işlemlar yapıldı. 15 (%2,4) hastaya bronkoskopi ardından özefagoskopi de yapıldı. 35 (%5,6) hastada laringoskopi yeterli oldu. 10 (%1,6) hastaya laparotomi yapıldı. Lokalizasyonu tesbit edilen 592 hastadaki yabancı cisimler incelendiğinde, sağ ana bronşta 113 (%19,1) , sol ana bronşta 89 (%15) olmak üzere, sağ ana bronşta daha sık izlendi. Özofagus 1. darlıkta 74 (%12,5), 2. darlıkta 13 (%2,2) 3. darlıkta 15 (%2,5) yabancı cisme rastlandı. Yabancı cisimlere müdahele geciktirilmemeli, yerinde ve zamanında yapılan işlemle hastanın tedavisi düzenlenmelidir. Sonuç olarak hastaya özgü yaklaşım-doğru plan-zamanında yapılan işlemle çocuklar sağlığına kavuşacaktır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-15T10:07:17Z
No. of bitstreams: 1
10073924.pdf: 3205139 bytes, checksum: 99ce475e82e887cfb72c411a460105ee (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Yabancı Cisim
Çocuklarda gastrointestinal ve solunum sistemi yabancı cisimlerinde tanı ve tedavi yaklaşımı
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/343
2016-03-16T01:00:06Z
com_11684_85
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_214
Kılıççalan, Harun
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Üroloji
2016-03-15T11:04:16Z
2016-03-15T11:04:16Z
2015-09-16
http://hdl.handle.net/11684/343
Üriner sistem taş hastalığı, sık karşılaşılan ve tekrarlama eğiliminde olan önemli bir sağlık problemidir. Sık görülmesi ve tekrarlama olasılığından dolayı başarılı bir tedaviyle böbreğin taĢtan tam olarak temizlenmesi, minimal morbidite, maksimal böbrek fonksiyonlarının korunması ve tekrarların geciktirilmesi sağlanmalıdır. Bu yüzden ESWL ve minimal invaziv cerrahi yöntemler açık cerrahiye tercih edilmektedir. Bu çalışmada üriner sistem taş hastalığı tedavisinde sıkça başvurulan ESWL ve PNL yöntemlerinin, etkinlik ve güvenirlilik açısından retrospektif olarak değerlendirilmesi amaçlandı. ESWL ve PNL yapılan toplam 400 hastanın retrospektif olarak bilgilerine ulaşıldı. Gruplar arasında cinsiyet ve işlem yönü açsısndan fark saptanmadı. YAŞ ve VKG oranları bakıldığında anlamlı fark saptandı. Taş boyutuna bakılmaksızın gruplar karşılaştırıldığında, ESWL grubunda % 53.5, PNL grubunda ise % 80.5 taşsızlık saptandı. Taş boyutu 10-20 mm olan taşlar değerlendirildiğinde, ESWL‘ de % 45.3, PNL‘ de ise % 87.9 taşsızlık oranı tespit edildi. Lokalizayon açısından değerlendirildiğinde pelvis ve alt kaliks taşlarında taşsızlık açısından anlamlı fark saptandı (p<0.001). ESWL‘ de pelvis taşlarında % 46.9, alt kaliks taşlarında % 27.3 taşsızlık saptanırken, PNL‘ de % 86 ve % 94.1 saptandı. Komplikasyonlar açısından iki grup değerlendirildiğinde benzer oranlar saptandı. Majör komplikasyon oranları PNL‘de daha yüksek saptandı. PNL ve ESWL üriner sistem taş hastalığında uygun taş boyutu ve lokalizasyonlarında güvenle kullanılabilen etkin yöntemlerdir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-15T11:01:29Z
No. of bitstreams: 1
10077966.pdf: 1170737 bytes, checksum: e6175da5a3f02b23628d855cf1567284 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Üriner Sistem Taş Hastalığı
Üriner sistem taş hastalığı tedavisinde kullanılan extracorporeal shock wave lithotripsy (eswl) ve prekütan nefrolitotomi yönteminin etkinliğinin retrospektif olarak değerlendirilmesi
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/344
2016-03-17T01:00:06Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_193
Tahmazov, Senan
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Kardiyoloji
2016-03-16T08:35:52Z
2016-03-16T08:35:52Z
2015
http://hdl.handle.net/11684/344
Bu çalışmanın amacı dilate kardiyomiyopatiye bağlı kalp yetersizliği olan hastalarda immunoabsorbsiyon tedavisinin etkinliğini saptamaktır. Çalışmaya dilate KMP’ye bağlı kalp yetersizliği olan , optimal medikal tedaviye rağmen semptomatik (NYHA II-IV) seyreden ve bu nedenle immunoabsorbsiyon yapılmış 9 otoantikor ( anti beta-1 adrenoreseptör) pozitif hasta alındı. Gebelik, malignite, aktif enfeksiyon hastalığı ve diğer nedenlere bağlı kalp yetersizliği olması çalışma dışı tutulma kriteri olarak kabul edildi. Koroner arter hastalığı anjiyografi ile dışlandı. Hastaların bazal, immunoabsorbsiyon sonrası 3. ve 6. ay klinik, ekokardiyografik ve laboratuar parameterleri toplanarak değerlendirildi. Hastaların %55,5’i erkek, %44,4’ü kadın ve ortalama yaş 44,1±7,8 yıl idi. Cinsiyete göre incelendiğinde kadınlar ile erkekler arasında belirgin yaş farkı yoktu (%45,7±4,8’e karşılık 42,8±9,9, p<0,6 ). Çalışmaya alınan hastalarda immunoabsorbsiyon sonrası 3.ay kontrolünde ejeksiyon fraksiyonu ve 6 dakikalık yürüme testinde bazal değerlerlerle karşılaştırıldığında anlamlı derecede artış görüldü (%20,5±4,4’e karşı % 32,1±1,7, p<0,05 ve 366±145 metreye karşı 434±159 m, p<0,05), ancak NTproBNP ve hs-CRP değerlerinde anlamlı değişiklik görülmedi. Altıncı ay kontrolünde ejeksiyon fraksiyonu ve 6 dakikalık yürüme testinde bazal değerlerle karşılaştırıldığında anlamlı artış görüldü ( %21,1±4,5’e karşı %34,5±7,7, p<0,05 ve 356±132 metreye karşı 441±136 m, p<0,05 ). NTproBNP ve hs-CRP değerlerinde de anlamlı azalma görüldü ( 873±474 pg/ml’ye karşı 378±263 pg/ml, p=0,05 ve 12,8±11,4 mg/L’e karşı 4,3±5,8 mg/L, p<0,05 ).
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-16T08:34:05Z
No. of bitstreams: 1
10078629.pdf: 1007728 bytes, checksum: 6c49429dbd2825d9f70b35842078eeff (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Dilate Kardiyomiyopati
Dilate kardiyomiyopati hastaların immunadsorpsiyon tedavisi
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/346
2016-05-11T08:36:46Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Taner, Kemal
Aras, Haydar
TR17864
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, Makina Mühendisliği
2016-03-22T09:55:30Z
2016-03-22T09:55:30Z
1996
http://hdl.handle.net/11684/346
Bu çalışma, Türkiye'de yaygın olarak kullanılan, termosifon akışlı, kapalı devre bakır borulu güneş toplacı üzerinde yapılmış teorik ve deneysel araştırmaları içermektedir. Deneysel çalışmanın yapıldığı tarihlerdeki saatlik ışınım değerleri beş ayrı model ile hesaplanmış ve Meteoroloji rasatları ile MAPE (Ortalama Mutlak Yüzde Hata) istatistikî test yöntemine göre karşılaştırma yapılmıştır. Deneysel çalışmada direnç termometreleri vasıtası ile iç depo, dış depo, yutucu levha ve toplaç giriş ve çıkış sıcaklıkları ölçülmüştür. Termosifon akışlı toplaçın teorik analizinde akışın laminer olduğu varsayılarak, termosifon sistem su debisinin, toplaç su giriş ve çıkış sıcaklık farkının ve sistemdeki basınç kaybının hesaplanmasını sağlayan bir model geliştirilmiştir. Teorik analiz sonuçlarından yararlanarak etkileşimli bir bilgisayar programı hazırlanmıştır. Bilgisayar programı kullanılarak değişik parametrelerin sistem performansına etkileri hesaplanmış ve grafikler halinde gösterilmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-22T09:22:17Z
No. of bitstreams: 1
DR.HAYDAR ARAS.pdf: 4387190 bytes, checksum: 5c955cf094a1bfaa807e6537cecaf2e8 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
Direkt Işınım
Kapalı devre bakır boru ve levhalı termosifon akışlı güneş toplacının ışınım ve ısıl analizinin deneysel ve analitik araştırılması
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/347
2016-03-25T01:00:10Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Uyanoğlu, Mustafa
Durmuş, Başak
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji
2016-03-24T09:07:07Z
2016-03-24T09:07:07Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/347
Yazar izni yok.
Karvakrol, Lamiaceae familyasının uçucu yağlarında bulunan bir bileşendir. Antihepatotoksik, hepatoprotektif özelliğinin yanında karaciğer rejenerasyonuna katkısının olduğu bilinmektedir. Karvakrolün, hücre proliferasyonu ve rejenerasyon mekanizması üzerine etkisi ile ilgili yapılan araştırmalar az sayıdadır. Bu nedenle çalışmamızda, sıçanlarda %70 parsiyal hepatektomi (PH) sonrası uyarılan karaciğer rejenerasyonuna IL-6/STAT3 ve MAPK yolakları üzerinden karvakrolün etkisi araştırılmıştır.
Çalışmamızda, ağırlıkları 250±30 gr olan 3 aylık erkek Wistar albino sıçanlardan her grupta n=6 olacak şekilde 6 grup oluşturulmuştur. Grup I ve II, Sham grupları; Grup III ve IV, 1mL %0,9 NaCl; Grup V ve VI ise 73 mg.kg-1 karvakrol verilen gruplardır. Grup III, IV, V ve VI hayvanlarına %68-70 PH yapılmıştır. Cerrahi işlemlerden 24 ve 48 saat sonra diseksiyon yapılmıştır. Serum örneklerinde Alanine Transaminase (ALT) enzim seviyeleri belirlenmiştir. Karaciğer rejenerasyon oranı hesaplanmıştır. Karaciğer kesitlerinde Hematoxylin ve Eosin (H&E) boyama ile histopatolojik analiz ve Proliferating Cell Nuclear Antigen (PCNA) immunhistokimya boyama ile proliferasyon değerlendirmeleri yapılmıştır. Karaciğerde, RT-PCR analizi ile IL-6/STAT3 ve MAPK yolaklarındaki bazı genlerin ifade düzeylerine ve Western Blot analizi ile bu genlerin protein ifadelerine bakılmıştır.
Çalışmamızdan elde edilen tüm veriler istatistiksel olarak değerlendirilip gruplar arasında karşılaştırılmıştır. Buna göre; PH’den 24 ve 48 saat sonra karvakrolün hepatosit çoğalması ve karaciğer rejenerasyonu üzerine olumlu etki gösterdiği saptanmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-22T13:32:18Z
No. of bitstreams: 1
10093122.pdf: 3665621 bytes, checksum: a5aa598c45a4510f839788926d8a9b88 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Karaciğer Rejenerasyonu
Verbascum exuberans hub.-mor. türünün in vivo antinosiseptif ve antiinflamatuvar etkilerinin araştırılması
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/353
2016-03-25T01:00:19Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_160
Öner, K. Setenay
Şençelikel, Tuğçe
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Biyoistatistik
2016-03-24T09:08:35Z
2016-03-24T09:08:35Z
2015
2015-06-30
http://hdl.handle.net/11684/353
Türkiye için Türkiye İstatistik Kurumu istatistiklerine dayanarak, kadın ve erkek bireylerde 2007-2014 yılları arasında yaşam ümidini, yaşam tablosu yöntemine göre belirlemek, yaşam tablolarına dayalı olarak Türkiye’nin sağlık düzeyi ile ilgili tahminlerde bulunmak ve yaşam tablosu yöntemlerinin uygulama yönünden karşılaştırılmasını yapmak amacı ile bu araştırma yapılmıştır.
Belirlenen amaçlar doğrultusunda Türkiye için Kısaltılmış Yaşam Tablosu ve Reed-Merrel Yaşam Tablosu ‘ndan yararlanılmıştır.
Erkek bireylerde doğuşta beklenen yaşam ümidi 2007 yılında 78.26 yaş/yıl iken, kadınlarda 83.18 yaş/yıl; 2010 yılında erkek bireylerde 71.61 yaş/yıl, kadın bireylerde 76.15 yaş/yıl; 2014 yılında ise erkek bireylerde yaşam ümidi 71.70 yaş/yıl iken kadın bireylerde 76.25 yaş/yıl olarak bulunmuştur. Yıllardan 2007 ve 2008 haricinde 2009’dan 2014’e kadar ki yaşam ümidi değerleri her iki cins içinde aynı oranda değişim gösterdiği bulunmuştur.
Yıllara göre Türkiye’de her iki cins için 8 yıllık süre içinde 0 yaşta beklenen yaşamda yaklaşık 7 yaşlık bir azalma kaydedilmiştir.
Yaşam ümidini belirlemede yararlanılan yaşam tablosu yöntemlerinden Kısaltılmış ve Reed-Merrel Yaşam Tablosu yöntemleri birbirine benzer sonuçlar vermiştir.
Uygulama kolaylığı, Türkiye nüfus ve ölüm bildirimlerinin yapısı bakımından uygun yaşam tablosu Kısaltılmış Yaşam Tablosudur.
Türkiye için 2013 yılında erkek bireylerde 5 yaşta beklenen yaşam ümidi 67.8 yaş/yıl, kadınlar için ise 72.51 yaş/yıl bulunmuştur. Gelişmiş ülkelere bakıldığında 2013 yılı için 5+ yaş beklenen yaşam ümidi değerlerinden yaklaşık 8 yaş/yıl daha azdır.
Ülkemizde sağlık düzeyinin yıllara göre değişimini izleyebilmek için nüfus ve ölüm istatistiklerinin düzenli tek yaşlara göre toplanarak yaşam tablosu yöntemlerinden yararlanılması gerekmektedir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-22T14:05:13Z
No. of bitstreams: 1
10078679.pdf.pdf: 2026366 bytes, checksum: 76acacad7bad23c68c1ffda3364f2720 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Yaşam Tablosu
Türkiye’de 2007-2014 yılları arasında farklı yaşam tablosu yöntemleri kullanılarak yaşam ümidinin değerlendirilmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/357
2016-03-25T01:00:26Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_145
Eryılmaz, Ali
Dursun, Asiye
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık
2016-03-24T09:11:12Z
2016-03-24T09:11:12Z
2015
2015-10-01
http://hdl.handle.net/11684/357
Bu araştırma, anne babası boşanmış ergenler için geliştirilen öznel iyi oluşu artırma programının, ergenlerin öznel iyi oluşları üzerindeki etkililiği belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir.
Araştırma, öntest - sontest deney ve kontrol gruplu deneysel deseninde yürütülmüştür. Araştırmanın bağımlı değişkeni öznel iyi oluştur; bağımsız değişkeni anne babası boşanmış ergenler için geliştirilen öznel iyi oluşu artırmaya programdır. Araştırma grubunu, Bursa’nın Yıldırım ilçesinde bulunan Ş.J.A Zeki Burak OKAY AİHL’de 2014-2015 eğitim öğretim yılında öğrenim gören, amaçlı örnekleme yoluyla seçilmiş 14–18 yaş arasındaki ergenler oluşturmaktadır. Araştırma grubunda 9’u deney grubunda bulunan 9’u ise kontrol grubunda bulunan toplam 18 ergen oluşturmaktadır. Araştırmada, Yaşam Doyumu Ölçeği ile Olumlu ve Olumsuz Duygu Ölçekleri kullanılmıştır. Araştırmada, programın etkililiğini belirlemek amacıyla Mann Whithney U ve Wilcoxon İşaretli Sıralar Testi kullanılmıştır. Görüşme analizine dayalı toplanan verilerin analizlerinde cümle bazında içerik analizi yöntemine başvurulmuştur.
Araştırma bulgularına bakıldığında; deney grubunda bulunan ergenlerin kontrol grubunda bulunan ergenlere göre, yaşam doyumlarının (u = 10.50; p < 0.001) ve pozitif duyguyu (u = 6.00; p < 0.001) yaşama düzeylerinin daha yüksek düzeyde olduğu; negatif duyguları yaşama düzeyinin ise (u = 0.50; p < 0.001) düşük düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu araştırmanın anne babası boşanmış ergenlerin öznel iyi oluşuna katkı sağladığı görülmektedir. Ayrıca bu konu ile yapılacak çalışmalarda anne babalarında program dahilinde sürece katılması faydalı olabilir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-23T08:32:27Z
No. of bitstreams: 1
10080822.pdf: 1606492 bytes, checksum: 9dcc8e361b6b0fd89c9f56572603e7da (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Öznel İyi Oluş
Anne babası boşanmış ergenlerin öznel iyi oluşunu artırma programının etkinliğinin incelenmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/358
2016-03-25T01:00:31Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_145
Aypay, Ahmet
Tofur, Sezen
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık
2016-03-24T09:11:39Z
2016-03-24T09:11:39Z
2015
2015-10-01
http://hdl.handle.net/11684/358
Amaç: Bu çalışmanın amacı 1980 – 2014 yılları arası Türk Eğitim
Politikalarının, Tebliğler Dergileri Fihristleri, Kalkınma Planları ve Milli Eğitim Şura
Kararları yolu ile Fullan’ın Eğitimsel Dönüşüm Modeli Boyutları açısından
incelenmesidir.
Yöntem: Araştırmada nitel araştırma yöntem ve tekniklerinden yararlanılmıştır.
Nitel aşamada tarihsel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Yazılı belgelerden elde edilen
dökümlerden Eğitimsel Dönüşüm Modeli’ nin beş boyutundan faydalanılarak
kodlamalar yolu ile çalışma başlıkları elde edilmiştir. Sonrasında bu çalışma
başlıklarına ait frekans dağılımları yapılarak yüzdelik oranlar hesaplanmıştır. Araştırma,
1980 – 2014 yılları arasını kapsadığından veri kaynakları 1980 yılı sonrası belgelerden
oluşmaktadır. Bu amaçla 1980 sonrası yayımlanan 33 Tebliğler Dergisi fihristi, 9 Milli
Eğitim Şurası, 7 Kalkınma Planı çalışılan başlıklar yönündenincelenerek analiz
edilmiştir. Araştırmada Türk Milli Eğitim Politikaları incelenirken Tebliğler Dergileri
ve Tebliğler Dergileri Fihristleri; Milli Eğitim Şuraları ve Milli Eğitim Şura Kararları;
Kalkınma Planları ve Kalkınma Planlarının eğitimle ilişkili başlık ve maddeleri temel
çalışma alanlarını oluşturmuştur. Araştırmada veriler öncelikle betimlenmiş sonrasında
Fullan’ın Eğitimsel Dönüşüm Modeli Boyutları doğrultusunda analiz edilerek
raporlaştırılmıştır.
Bulgular: Milli Eğitim Politikalarımızda üzerinde en çok çalışılan konular
‘Müfredat çalışmaları’ boyutu ile ‘Çalışma koşullarını geliştirme’ boyutuna aittir. En az
çalışılan boyutlar ise ‘Öğretmen öğrenmeleri’ ile ‘Öğretmenlerin ve yöneticilerin kişisel
gelişimleri’ boyutlarıdır. Çalışılan boyutlara ait başlıklar dönemsel olarak birbirini
tekrarlamaktadır.
Sonuç ve tartışma: İncelenen belgelerin çalışılan başlıklar yönünden uzun
vadeli, tutarlı ve geniş ölçekli girişimleri ortaya koyamadığı sonucuna varılmıştır. Bu
sorunun bir sonucu olarak; Türkiye’ de bu girişimleri destekleyen uzun vadeli, tutarlı,
geniş ölçekli reformların ve eğitimsel politikaların geliştirilmesinin zor olduğu
sonucuna varılabilir. Aynı zamanda bir diğer sonuç olarak eğitimsel politikaların yapılandırılmasında ve geliştirilmesinde, eğitimsel dönüşümün tüm boyutlarına aynı
derecede önem verilip bir bütün olarak çalışılması gerektiği anlaşılmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-23T08:38:25Z
No. of bitstreams: 1
10025026.pdf: 5939827 bytes, checksum: 45139150f3d8312f56ef1b013d9a7296 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Eğitim Politikası
21. yy. türk eğitim politikalarının oluşturulmasında kaynaklık eden belgelerin Fullan’ın kavramsallaştırması açısından değerlendirilmesi: 1980-2014
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/356
2016-03-25T01:00:25Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Karadağ, Engin
Çiçek, Oktay
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-03-24T09:09:28Z
2016-03-24T09:09:28Z
2015
2015-10-01
http://hdl.handle.net/11684/356
Amaç: Bu araştırma Eskişehir merkezde bulunan bazı özel okullarda okul
müdürlerinin Hizmetkâr Liderlik davranışlarını yerine getirme düzeylerini öğretmen
görüşlerine dayalı olarak belirleme amacı ile hazırlanmıştır.
Yöntem: Araştırma nicel yöntemde tasarlanmıştır. Nicel yöntem desenlerinden
biri olan tarama modelinde gerçekleştirilmiştir.
Araştırmada veri toplama aracı olarak anket kullanılmıştır. Aslan ve Özata’nın
(2011) Türkçe formunu geliştirdiği 14 soruluk David – Bocarnea Hizmetkâr Liderlik
Ölçeği ve araştırmacı tarafından eklenen 7 adet kişisel bilgilere yönelik toplam 21
sorudan oluşan anket formu kullanılmıştır.
Araştırmanın evreni, 2013-2014 öğretim yılında Eskişehir ilinde bulunan 30 özel
eğitim kurumu oluşturmuştur. Araştırmanın örneklemi, 7 özel okulda görev yapan 119
çalışandan oluşmuştur.
Verilerin analizinde SPSS 18.0 paket programı kullanılmıştır. Verilerin
çözümlenmesinde t-testi, ANOVA ve korelasyon analizi kullanılmıştır.
Bulgular: Araştırma bulguları, çalışanların müdürlerini hizmetkâr liderlik
açısından ‘sevgi’ göstermede çok olumlu, fedakârlık yönüyle de olumsuz
değerlendirdiklerini göstermektedir (sevgi: 4.08; fedakârlık:3.49).
Sonuç ve Tartışma: Okul Müdürleri tarafından sergilenen Hizmetkâr Liderlik
davranışları tüm çalışanlar üzerinde bir kurum kültürü oluşmasını ve başta öğretmeler
olmak üzere tüm çalışanların çalışmalarında daha özverili çalışmalarına neden olabilir.
Bu da öğrenci başarısına olumlu etkiyi ve katkıyı yapacaktı
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-23T08:46:05Z
No. of bitstreams: 1
10085234.pdf.pdf: 1894640 bytes, checksum: c11482ca874f2ce7c5b4d9f8dbd0f63e (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Liderlik
Eğitim örgütlerinde hizmetkar liderliğe yönelik bir araştırma
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/350
2016-03-25T01:00:14Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Turan, Selahattin
Yeşilyurt, Rabia
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-03-24T09:07:57Z
2016-03-24T09:07:57Z
2015
2015-10-01
http://hdl.handle.net/11684/350
Amaç: Bu araştırmada öğretmenlerin görüşlerine dayalı olarak okul
müdürlerinin etkileşimci liderlik stilleri ile öğretmenlerin okula bağlılık düzeyleri
arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Araştırma, nicel araştırma yöntemlerinden ilişkisel model kullanılarak
yapılandırılmıştır. Çalışmanın örneklem grubu 2013-2014 eğitim öğretim yılında
Afyonkarahisar il merkezinde görev yapan 506 öğretmenden oluşmaktadır. Araştırmada
Çok Faktörlü Liderlik Ölçeği ve Örgütsel Bağlılık Ölçeği veri toplama aracı olarak
kullanılmıştır. Araştırmada veri analizi; frekans analizi, Pearson korelasyon analizi, tek
yönlü varyans analizi ve regresyon analizi ile gerçekleştirilmiştir.
Bulgular: Araştırma bulgularına göre okul müdürlerinin etkileşimci liderlik
stilini orta düzeyde gerçekleştirdikleri, öğretmenlerin okula bağlılıklarının duygusal
bağlılık boyutunda en yüksek düzeyde olduğu ve okul müdürlerinin etkileşimci liderlik
stilleri ile öğretmenlerin okula bağlılık düzeyleri arasında pozitif yönde ve düşük
düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Lisede görev yapan okul müdürlerinin
etkileşimci liderlik stilini ilkokulda görev yapan okul müdürlerine göre daha fazla
sergilediği, öğretmenlerin okula bağlılık düzeylerinin ise cinsiyet, yaş ve kıdem yılı
değişkenlerine göre farklılaştığı tespit edilmiştir.
Tartışma ve Sonuç: Bu araştırmada, okul müdürlerinin geleneksel yönetim
yaklaşımını benimsedikleri belirlenmiştir. Bu durumun, okul müdürlerinin etkileşimci
liderlik stili ile öğretmenlerin okula bağlılığı arasındaki ilişkinin düşük düzeyde
olmasının başlıca sebeplerinden birisi olduğu söylenebilir. Bu sebeple okulun
amaçlarının etkili bir şekilde gerçekleştirilmesi için okul müdürlerinin; sürekli mesleki
ve insani gelişimi esas alan ve yeniliği öncelikleyen paylaşımcı bir okul ortamının
oluşmasına katkı verecek politikaları benimsemeleri özendirilebilir.
Anahtar kelimeler: Liderlik, Etkileşimci Liderlik, Okula Bağlılık.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-23T08:50:08Z
No. of bitstreams: 1
10015373.pdf: 1936343 bytes, checksum: db6ff7c10354a9443d1e3ed03c341c81 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Liderlik
Okul müdürlerinin etkileşimci liderlik stilleri ile öğretmenlerin okula bağlılık düzeyleri arasındaki ilişki
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/351
2016-03-25T01:00:16Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Turan, Selahattin
Yıldırım, Nuray
TR127722
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-03-24T09:08:07Z
2016-03-24T09:08:07Z
2015
2015-10-01
http://hdl.handle.net/11684/351
Amaç: Bu çalışmanın amacı, okul yöneticilerinin çoğulcu liderlik davranışlarını Türkiye bağlamında analiz etmektir.
Yöntem: Bu araştırma, nitel ve nicel araştırma desenlerinin bir arada kullanıldığı karma yönteme dayalı bir araştırmadır. Bu araştırmada önce nitel daha sonra nicel veri toplama yönteminin kullanıldığı keşfedici desen tercih edilmiştir. Araştırma örneklemi, maksimum çeşitlilik örnekleme tekniği ile belirlenmiş; 24 okulda görev yapan 24 okul yöneticisi ve 327 öğretmen örneklemi oluşturmuştur. Araştırmanın nitel verileri yarı-yapılandırılmış görüşme tekniği ile nicel verileri ise araştırmacı tarafından geliştirilen Çoğulcu Liderlik Ölçeği ile toplanmıştır. Araştırmanın nitel verilerinin çözümlenmesinde frekans analizi ve betimsel analiz, nicel verilerin çözümlenmesinde ise Mann Whitney-U testi ve Kruskal Wallis-H testi kullanılmıştır.
Bulgular: Öğretmenler, okul yöneticilerinin en çok öğretmenler arası etkileşim ile ilgili çoğulcu liderlik özelliklerini gösterdiklerini düşünmektedirler. Yöneticilerin göstermiş olduğu çoğulcu liderlik özelliklerinden farklılıkları kabul etme ve tartışma ile yönetim süreçlerine katılım boyutlarında erkek öğretmenlerin lehine anlamlı bir farklılık vardır. Öğretmenler arası etkileşim, yönetim ve öğretmenler arası etkileşim, gücü kullanma boyutlarında köyde çalışan öğretmenlerin lehine anlamlı bir farklılık vardır. Farklılıkları kabul etme ve tartışma, yönetim süreçlerine katılım, problem ve çatışmaları çözme, öğretmenler arası etkileşim boyutlarında öğretmenlerin branşına göre anlamlı bir farklılık vardır. Yönetim ve öğretmenler arası etkileşim boyutunda öğretmenlerin yaşına ve mesleki kıdemine göre anlamlı bir farklılık vardır. Yöneticilerin göstermiş olduğu çoğulcu liderlik özelliklerinin tüm boyutlarına ilişkin öğretmen görüşlerinde okuldaki öğretmen sayısı değişkenine göre anlamlı bir farklılık vardır.
Sonuç, Tartışma ve Öneriler: Erkek öğretmenler kadın öğretmenlere kıyasla, okul yöneticilerini farklılıkları kabul etme ve tartışma ile yönetim süreçlerine katılım açısından daha etkili bulmaktadırlar. Köyde görev yapan öğretmenler, okul yöneticilerinin öğretmenler arası ve yönetim ile öğretmenler arası etkileşime daha çok önem verdiğini ayrıca gücü daha az kullandığını düşünmektedirler. Okul öncesi öğretmenleri diğer branşlardaki öğretmenlere kıyasla okul yöneticilerini problem ve çatışmaları çözme açısından daha etkili bulmaktadırlar. Öğretmenler, okulda çalışan öğretmen sayısı arttıkça okul yöneticilerinin farklılıkları kabul etme ve tartışma, yönetim süreçlerine katılım, problemleri ve çatışmaları çözme konularındaki etkililiğinin azaldığını, öğretmenler arası etkileşimin olumsuz yönde etkilendiğini ve yöneticilerin gücü daha çok kullandığını düşünmektedirler.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-23T08:55:47Z
No. of bitstreams: 1
10072759.pdf: 1601010 bytes, checksum: 08d9e81a1d95d5b310adad81809acaa6 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Çoğulculuk
Çoğulcu liderlik özellikleri: eğitim kurumlarında bir araştırma
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/355
2016-03-25T01:00:23Z
com_11684_122
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_138
Çelik, Ali
Çinar, Hüseyin
ESOGÜ, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri
2016-03-24T09:09:17Z
2016-03-24T09:09:17Z
2015
2015-09-06
http://hdl.handle.net/11684/355
Bu çalışmada, Cumhuriyet Türkiye’sinde Hadis alanında önemli bir çalışma olan Türkçe olarak kaleme alınan hadis şerhi örneği üzerinde duracağız. Osmanlı Devleti’nin sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde hadîs çalışmalarının yeniden başlaması açısından önemli olan, Zebidî’nin et-Tecrîdü’s-Sarîh adını verdiği bu eser Sahih-i Buhârî’nin muhtasarıdır. Tez dört bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde, Buhârî (ö. 256/870)’nin, Yemenli Muhaddis Zebidî (ö. 893/1488)’nin, Tecrid’in ilk üç cildini Türkçeye çeviren ve şerheden Bâbanzâde Ahmed Nâim (1872-1934)’in ve Tecrid’in geriye kalan kısmını Türkçe’ye çevirip 12 cilt halinde şerheden Kâmil Miras (1875-1957)’ın hayatı ve eserleri incelendi.
İkinci bölümde, hadis ıstılahları arasında yer alan kavramlar üzerinde durul-du. Üzerinde inceleme yapmış olduğumuz eserde özellikle değinilen, “İhtisar”, “Câmi”, “Tecrîd” kavramlarının tanımı yapıldı. Sahîh-i Buhârî’ye yapılan Tecrîd’ler, Tecrîd-i Sarîh üzerine yapılan şerhler araştırıldı. Zebidî’nin yapmış olduğu Tecrîd’in özellikleri belirtildi.Üçüncü bölümde ise eserde izlenilen şerh yöntemi ve Türkçe’ye yapılan ter-cümenin özelliklerine değinildi. Müelliflerin, hadis’i hadis’le açıklaması, hadis’in vürûd sebebini belirtmeleri, hadis’te geçen ğarib kelime izâhları yapmaları, gramer tahlillerine yer vermeleri, fıkhî ve kelâmî konulara değinmeleri hususları ortaya ko-nuldu. Eseri Türkçe’ye tercüme tekniklerine yer verildi.
Dördüncü bölümde, Ahmed Nâim ve Kâmil Miras’ın Tecrid-i Sarîh’i şerhe-derken kullandıkları Tefsir, Kelâm, Fıkıh, İslâm Tarihi, Hadîs Usülü ve Tarihi, Ricâl İlmi ve diğer alanlardaki eserlerin adlarını ve müelliflerinin isimlerini tesbit ettik. Eserleri mümkün olduğunca kısaca tanıtmaya çalıştık
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-24T08:21:01Z
No. of bitstreams: 1
10086959.pdf: 2952165 bytes, checksum: 4959958dc04610aa8d3557b7c2c8fb29 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih
Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih tercüme ve şerhi üzerine inceleme
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/348
2016-03-25T01:00:12Z
com_11684_125
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_139
Erbaş, Ali
Orhan, Abdulkadir
ESOGÜ, Turizm Fakültesi, Turizm İşletmeciliği
2016-03-24T09:07:18Z
2016-03-24T09:07:18Z
2015
2015-09-06
http://hdl.handle.net/11684/348
Turizm sektörü dünyada hızla gelişen, ekonomik ve sosyal boyutlara sahip potansiyel bir gelir kaynağıdır. Turizm işletmelerinin sektörden en yüksek düzeyde kazanç elde etmelerinin yolu kaliteli hizmet üretmek ve müşteri memnuniyetini sağlamaktan geçmektedir. Sektörünün yapısı gereği üretim ve tüketimin eş zamanlı olmasından dolayı insan unsuru ön plana çıkmaktadır. İnsan unsurunun ön plana çıktığı bu sektörde hizmet kalitesinin arttırılması ancak nitelikli personel ile mümkün olduğundan turizm işletmelerinin, sektörün ana unsuru olan insan faktörüne dikkat etmeleri gerekmektedir.
Bu araştırma, Türkiye’de lisans düzeyinde turizm eğitimi alan öğrencilerin turizm sektörü ile ilgili algısını ortaya koymak ve bu algının çalışma niyeti üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır.
Araştırma ilgili literatürden elde edilen teorik kısım ile hazırlanmış ve anket formu düzenlenmiştir. Anket sonucu elde edilen bilgilerin çözümlenmesi güncel istatistik programında bilgisayar ortamında gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evrenini, Türkiye genelindeki devlet ve özel üniversitelerdeki lisans düzeyinde turizm eğitim alan, sektörde çalışmış veya staj yapmış öğrenciler oluşturmaktadır. Maliyet, zaman, enerji tasarrufu gibi etkenler göz önüne alındığında evrene ulaşmak güç olduğundan örneklem alma yoluna gidilmiştir. Örnekleme yöntemi olarak kolay örnekleme yöntemi seçilmiştir.
Araştırmada; lisans düzeyinde turizm eğitimi alan öğrencilerin sektöre yönelik algılarının çalışma niyetlerine etkisini ölçen 10 boyut elde edilmiştir. Elde edilen bulgulara göre, yönetim (,556**), ücret (,328**), işin doğası (,368**), sosyal haklar (,385**), iş tatmini (,622**), yasal mevzuat (,124**), çalışma koşulları (,333**), motivasyon (,416**), terfi imkânı (,485**) ve kariyer (,681**) boyutları ile çalışma niyeti arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişkiler olduğu; bu boyutların çalışma niyeti üzerinde etkisinin olduğu (r=,784) ve çalışma niyetinin %61’nin bu boyutlarla açıklanabileceği tespit edilmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-24T08:32:41Z
No. of bitstreams: 1
TÜRKİYE’DE LİSANS DÜZEYİNDE TURİZM EĞİTİMİ.pdf: 1445499 bytes, checksum: fa5b98db443940c3dd1508525f0a0b2f (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Lisans Eğitimi
Türkiye’de lisans düzeyinde turizm eğitimi alan öğrencilerin turizm sektörü ile ilgili algılarının çalışma niyetleri üzerindeki etkisinin belirlenmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/352
2016-03-25T01:00:17Z
com_11684_122
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_137
Hazer, Dursun
Kervankaya, Figen
TR60114
ESOGÜ, İlahiyat Fakültesi, Temel İslam Bilimleri
2016-03-24T09:08:17Z
2016-03-24T09:08:17Z
2015
2015-09-06
http://hdl.handle.net/11684/352
Çalışmamızda dilbilimin bir dalı olan karşıtsal çözümleme yönteminden hareketle Arapça ve İngilizcedeki bağlaçları inceledik. Karşıtsal çözümlemenin tanımıyla giriş yaptığımız çalışmamızın birinci bölümünde Arapçadaki bağlaçları, ikinci bölümünde ise İngilizcedeki bağlaçları ele aldık. Üçüncü bölümde iki dilin bağlaçları arasındaki benzerlik ve farklılıkları tespit ettik; bu farklılıklardan hareketle yabancı dil olarak İngilizce öğrenmek isteyen Arap öğrencilerin öğrenim sürecinde karşılaşması muhtemel güçlükleri öngördük. Bu güçlüklerin üstesinden gelmek için birtakım çözüm önerileri sunmak suretiyle eğitim sürecinin öğrenci ve öğretici açısından daha verimli işleyeceği sonucuna vardık.
Arapça bağlaçların anlatımında Ahmed Tahir Hasaneyn ve Neriman Naili El Varraki’nin kaleme aldığı Edevâtu’r-Rabt fi’l-Arabiyyeti’l-Muâsira; İngilizce bağlaçların anlatımında Randolph Quirk, Sidney Greenbaum, Geoffrey Leech ve Jan Svartvik’in kaleme aldığı A Comprehensive Grammar of the English Language adlı kitaplardan temel başvuru kaynağı olarak faydalandık. Arapça bağlaç örneklerini mümkün olduğu ölçüde Kur’an-ı Kerim’den vermeye gayret ettik. Aynı şekilde İngilizcedeki bağlaç örneklerini dil sınavlarındaki önemine binaen çıkmış sorulardan seçmeye özen gösterdik.
Çalışmanın, yabancı dil eğitimine olumlu bir katkıda bulunması ve bu alana ilgi duyan herkese faydalı olmasını temenni ederiz.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-24T08:38:18Z
No. of bitstreams: 1
10088852-TEZ.pdf: 1196514 bytes, checksum: 680064b54cc545bf633a62fb54de665e (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Bağlaçlar
Arapça ve İngilizce bağlaçların karşıtsal çözümleme yöntemiyle incelenmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/349
2016-03-25T01:00:13Z
com_11684_85
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_213
Çelik, Deniz
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Tıbbi Pataloji
2016-03-24T09:07:47Z
2016-03-24T09:07:47Z
2015-09-16
Dr. Çelik, D. Tuba Uterinanın Tümünün Örneklenmesinin Tubal Patolojilerin Tanımlanma Sıklığı Üzerine Etkisinin Araştırılması, Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Uzmanlık Tezi, Eskişehir, 2015.
http://hdl.handle.net/11684/349
ÇalıĢmaya total abdominal histerektomi
ve/veya salpingo-ooforektomi spesmenlerinden 116 endometrial karsinom, 31 seröz
over karsinomu, 5 seröz borderline tümör, 6 seröz kistadenom, 7 seröz tubal
karsinom, iki primer peritoneal seröz karsinom, 7 adet metastatik karsinom ve 156
adet leiomyoma uteri olgusu dahil edilmiĢtir. ÇalıĢmada tubada yeni tanımlanmıĢ,
diğer seröz tümörlerin prekürsörü olduğu düĢünülen seröz tubal intraepitelyal
karsinom (STIC) varlığı ve tubadaki bu prekürsör lezyonun diğer seröz tümörlerle
(ovaryan, tubal, peritoneal) birlikteliği araĢtırılmıĢtır. ÇalıĢmamızda toplam altı
hastada STIC görülmüĢtür. Seröz tubal intraepitalyel karsinom yedi seröz tubal
karsinomun ikisinde, 42 seröz ovaryan karsinomun birinde izlenmiĢ ; geri kalan üç
adet STIC lezyonu overde hemorajik korpus luteum, intramural yerleĢimli
leiomyoma uteri ve seröz kistadenofibrom gibi benign patolojiler ile birliktelik
göstermektedir. Ayrıca çalıĢmada tubal tutulumun izlendiği endometrial karsinom
(evre 3A) ve seröz over karsinom (evre 2) hastalarının, tubaları da SEE-FIM
yöntemiyle örneklenmiĢtir. Hastaların tanı sıklığının, literatürde daha önce rastgele
tubal örnekleme yapılan yöntemle arasındaki farklılığı araĢtırılmıĢtır.
ÇalıĢmamızdaki seröz over karsinom olguları ile literatür verileri karĢılaĢtırıldığında,
tubanın tamamının örneklenmesinin evre değerlendirme açısından istatistiksel olarak
anlamlı farklılık oluĢturduğu tespit edilmiĢtir (p<0.001). Tubada serozal tutulum
sıklığı endometrial karsinomlarda (%57,1) diğer tümörlere göre (%14-54) anlamlı
düzeyde yüksek bulunmuĢtur (p<0.001).
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-24T08:52:21Z
No. of bitstreams: 1
10077561.pdf: 4719454 bytes, checksum: 28ccc026da3a03db28938955b63efe4c (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
STIC
Tuba uterinanın tümünün örneklenmesinin tubal patolojilerin tanımlanma sıklığı üzerine etkisinin araştırılması
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/354
2016-04-12T09:12:08Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_184
Bilge, Uğur
Boyraz, İlker
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği
2016-03-24T09:08:45Z
2016-03-24T09:08:45Z
2015-05-29
Boyraz, İ. Oral Antidiyabetik İlaç ve İnsülin Kullanan Tip 2 Diyabetli Hastalarda 25(OH) Vitamin D Düzeylerinin Karşılaştırılması. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Tıpta Uzmanlık Tezi, Eskişehir, 2015.
http://hdl.handle.net/11684/354
Çalışmamızın amacı Tip 2 diyabetli oral
antidiyabetik ilaç ve insülin kullanan hastalarda 25(OH) Vitamin D düzeylerini
karşılaştırmaktı. Çalısmamızda 01.10.2013–30.04.2014 tarihleri arasında Eskişehir
Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim ve Arastırma Hastanesi İç Hastalıkları
A.D Endokrin Bilim Dalı Polikiliniği ve Aile Hekimliği A.D. Polikliniği’ne başvuran
126 Tip 2 DM’lu hasta ve 62 sağlıklı kontrol grubu, poliklinik başvuru anındaki
bulgulara göre incelenmistir. Yüz yirmi altı Tip 2 DM’lu hastanın 64’ü OAD (Oral
Antidiyabetik) ilaç kullanan 62’si insülin kullanan bireylerdi. Olguların 25(OH)
Vitamin D düzeyleri ortalamalarının grup değişkeni açısından arasındaki fark anlamlı
bulundu (KW=38.800; p<0.001). Buna göre; kontrol grubundaki olguların 25(OH)
Vitamin D düzeyleri (22.371 ± 13.888), OAD grubundaki olguların 25(OH) Vitamin
D düzeylerinden (12.390 ± 6.049) yüksek bulundu. Kontrol grubundaki olguların
25(OH) Vitamin D düzeyleri (22.371 ± 13.888), insülin grubundaki olguların
25(OH) Vitamin D düzeylerinden (10.177 ± 6.188) yüksek bulundu. OAD
grubundaki olguların 25(OH) Vitamin D düzeyleri (12.390 ± 6.049), insülin
grubundaki olguların 25(OH) Vitamin D düzeylerinden (10.177 ± 6.188) yüksek
bulundu (p=0.189). İnsulin direncindeki artışa bağlı olarak insulin kullanan grupta
25(OH) Vitamin D düzeyleri OAD ve kontrol grubundan daha düşüktü. Diyabetin
birçok organların hasar ve işlev bozukluğunun sorumlusu olduğu göz önüne
alındığında, Vitamin D’nin düşük maliyetli ve kolay olan tedavisinin önemi oldukça
artmaktadır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-03-24T09:05:55Z
No. of bitstreams: 1
10072796.pdf: 941539 bytes, checksum: 27f0b017dde223246c0b0bcceb22586f (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
Tip 2 DM
Oral antidiyabetik ilaç ve insülin kullanan tip 2 diyabetli hastalarda 25(oh) vitamin d düzeylerinin karşılaştırılması
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/359
2016-04-06T00:00:11Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_193
Görenek, Bülent
Morrad, Baktaash
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Kardiyoloji
2016-04-05T07:48:17Z
2016-04-05T07:48:17Z
2015
http://hdl.handle.net/11684/359
Bu ĢalıĢmanın amacı akut koroner sendrom tanısıyla yatırılan hastalarda görülen aritmilerin sıklığını saptamaktır. ÇalĢımaya hastanemize baĢvurusunda akut koroner sendrom tanısıyla koroner yoğun bakım ünitesine kabul edilen 700 hasta tarandı, bu hastaların içinden ilk 48 saat içinde aritmi geliĢen 155 hasta dahil edildi. ÇalıĢmaya alınan hastalara çalıĢma hakkında bilgi verilerek onam formları alındı. Gebeler, malignite tanısı alanlar ve koroner anjiyografi yapılmayan hastalar çalımaya alınmadı. Akut koroner sendrom ve akut miyokard infarktüsü tanısıyla koroner yoğun bakım ünitesinde yatırılan hastaları Nihon kohden BSM 2301 cihaziyla 48 saat EKG kayıtları izlendi. ÇalıĢmaya dahil edilen hastaların ortalama yaĢı 65.6±12.8 idi. ÇalıĢmaya alınan hastaların %70.3‟ü erkek geri kalan %29.7‟si kadın idi. Cinsiyete göre incelendiğinde ise kadın hastaların yaĢ ortalamasının erkeklerden belirgin olarak daha yüksek olduğu görüldü (74.1±11.5 karĢılık 61.9±11.5, p<0.001). ÇalıĢmaya dahil edilen hastalardan STEMĠ tanısı alan hastaların 50 (%46.7)‟sinde, NSTEMĠ tanısı alanların 10 (%23.8)‟unda VEV görüldü, VEV STEMĠ‟larda NSTEMĠ‟lara göre anlamlı oranda daha fazla görüldü (%46.7 karĢılık %23.8, p<0.05). Hastalardan STEMĠ tanısı alanların 3(%2.8)‟ünde ve NSTEMĠ tanısı alanların 8(%19)‟inde atriyal flatter gözlendi. Atriyal flatter NSTEMĠ‟larda STEMĠ‟lara göre anlamlı derece daha yükseti ( %19‟a karĢılık %2.8, p<0.05). cinsiyete göre incelendiğinde diğer aritmilerde cinsiyetler arası anlamlı farklılık görülmezken AF erkeklere göre kadınlarda anlamlı düzeyde daha fazlaydı(%32.6 karĢılık %18.3). Ventriküler fibrilasyon yaĢayanlara göre ölenlerde anlamlı derecede daha fazla ( %31.8 karĢılık %9.0, p<0.05) idi. Üçüncü derece AV blok da ölenlerde yaĢayanlara göre anlamlı derece de daha fazla idi ( % 36.6 karĢılık %11.3, p< 0.05).
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-05T07:44:14Z
No. of bitstreams: 1
10066013.pdf: 580499 bytes, checksum: 612e687d8db73f3903afd845128562d0 (MD5)
tur
ESOGÜ, Tıp Fakültesi
Aks
Akut koroner sendrom ve akut miyokard infarktüslerinde görülen aritmiler
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/360
2016-04-06T00:00:17Z
com_11684_118
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_129
Özmen, Müjdat
Özkara, Behçet Yalın
TR14733
ESOGÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme
2016-04-05T08:08:15Z
2016-04-05T08:08:15Z
2015
2015-01-06
http://hdl.handle.net/11684/360
Tüketicilerin bilgiden tatminine ilişkin literatür ele alındığında, öznel unsurların tüketicilerin bilgiden tatmin oluşları üzerinde anlamlı etkileri olabileceğine işaret eden bir çok çalışma sonucu bulunmaktadır. Ancak doğrudan öznel unsurların tüketicilerin bilgiden tatmin oluşları üzerindeki etkisini inceleyen herhangi bir çalışmaya rastlanılamamıştır. Çalışmada, tüketicilerin ürün ve hizmetlere ilişkin olarak internet vasıtası ile elde ettikleri bilgiden tatmin oluşları üzerinde, öznel zihinsel bir deneyim olan akışın etkisi, süreç odaklı ve hedef odaklı bilgi arama olmak üzere iki süreç içerisinde incelenmiştir. Bu amaçla Türkiye’de faaliyet gösteren iki çevrimiçi alışveriş sitesinin müşteri veri tabanından yararlanılarak, e-posta vasıtası ile süreç odaklı süreç için 391 adet, hedef odaklı süreç için ise 415 adet katılımcıdan anket yöntemi ile veri toplanmıştır. Çalışmada akış, meydan okuma yetkinlik dengesi, geribildirim ve belirlenmiş hedefler öncülleri ve zevk, zamanın dönüşümü, merak, kontrol duygusu ve odaklanma boyutları ile modellenmiştir. Elde edilen veriler AMOS programı aracılığıyla yapısal eşitlik modellemesi ile analiz edilmiştir. Sonuçlar her iki süreçtede, akış deneyiminin tüketicilerin çevrimiçi bilgiden tatmin olmaları üzerinde anlamlı etkileri olduğuna işaret etmektedir. Daha çok hazcı dürtüler ile yapılan süreç odaklı süreçte bilgiden tatmini; akışın zevk, zamanın dönüşümü, merak ve kontrol duygusu boyutları olumlu yönde etkilerken, daha çok faydacı dürtüler ile yapılan hedef odaklı süreçte ise zevk, kontrol duygusu ve odaklanma boyutlarının olumlu, merak boyutunun ise olumsuz etkilerinin olduğu görülmektedir. Aynı zamanda sonuçlar; zevk, zamanın dönüşümü ve merak boyutlarının süreç odaklı süreçteki bilgi tatmini üzerinde daha güçlü olumlu etkileri
vi
olduğuna, odaklanma boyutunun ise hedef odaklı süreçteki bilgiden tatminde daha güçlü olumlu etkilerinin olduğuna işaret etmektedir. Çalışmada ayrıca akış deneyiminin öncülleri bazında da, hazcı ve faydacı desenler temellendirmesinde iki boyutlu bir yapıya sahip olduğuna işaret eden sonuçlara ulaşılmıştır. Araştırmanın öznel bir değişken olan akış deneyiminin çevrimiçi bilgiden tatmin üzerindeki etkilerini ilk kez ortaya koyması ve akış deneyiminin hazcı ve faydacı desenler temellendirmesinde iki ana boyutlu bir yapıya sahip olduğuna işaret eden sonuçları itibari ile literatüre anlamlı katkılar sunabileceği düşünülmektedir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-05T08:02:00Z
No. of bitstreams: 1
Tüketicilerin Çevrimiçi Bilgi Aramaları Bağlamında Akış Deneyiminin Bilgiden Tatmin Üzerindeki Etkisinin Araştırılması.pdf: 2151260 bytes, checksum: 5c4ecb3122f0fca3c08a02b091123072 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Akış Deneyimi
Tüketicilerin çevrimiçi bilgi aramaları bağlamında akış deneyiminin bilgiden tatmin üzerindeki etkisinin araştırılması
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/364
2016-04-09T00:00:08Z
com_11684_118
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_129
Uçkun, Nurullah
Hatipoğlu, Mercan
TR18468
ESOGÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme
2016-04-08T09:40:54Z
2016-04-08T09:40:54Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/364
Bu tezin amacı gelişmekte olan ülke borsalarındaki yatırımcı davranışlarını ve oynaklığı doğrusal olmayan zaman serisi yöntemleri aracılığıyla araştırmaktır. Çalışmada datastream veri tabanından Haziran 03, 2004 ile Haziran 03, 2014 dönemi kapsamında günlük frekansta sağlanan ve Morgan Stanley Capital International - Emerging Market endeksine dahil olan on iki ülkenin borsa serileri ekonometrik yöntemler ile analiz edilmiştir. Küresel finans krizinin etkisinin daha iyi araştırılması için veriler üç ayrı dönemde analiz edilmiştir.
İlk olarak borsa getiri serilerindeki doğrusal olmayan bağımlılığın tespit edilmesi için BDS, Keenan, McLeod-Li, White Neural Network ve TLRT testleri uygulanmıştır. Test sonuçları bütün piyasalarda doğrusallığın red edildiğini göstermiştir. Daha sonra ise doğrusal olmayan dinamikleri modellemek için eşikli otoregresif ve yumuşak geçişli otoregresif yöntemler borsa serilerine uygulanmıştır. İkinci olarak GARCH, EGARCH, GJR-GARCH, AV-GARCH, CGARCH, TGARCH, NAGARCH, IGARCH, GARCH-M ve APARCH modelleri oynaklık ile oynaklığın ortalamaya dönme süresini hesaplamak için kullanılmıştır.Sonuç olarak gelişmekte olan ülke piyasalarına doğrusal olmayan dinamiklerin koşullu varyanstan kaynaklandığı bulunmuştur. Ayrıca asimetrik GARCH modelleri gelişmekte olan piyasalarda kaldıraç etkisi olarak bilinen negatif
vi
şokların oynaklık üzerinde pozitif şoklardan daha fazla etkili olduğunu göstermiştir. GARCH-M modeli ise risk ve getiri arasında anlamsız ilişki bulmuştur. Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerde risk primi zaman bağlı olarak değişmemekte ve yatırımcılar üstlendikleri riske karşılık ilave beklenen getiri kazanamaktadırlar. Ayrıca GARCH temelli modeller oynaklığın ortalamaya dönme süresinin alt dönemler itibariyle değiştiğini tahmin etmiştir. Son olarak ise eşiksel otoregresif modeller kriz sırasında yatırımcıların bazı gelişen ülkelerde uzun dönemli ve spekülatif amaçlı karar aldıklarını göstermiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-06T08:44:11Z
No. of bitstreams: 1
10075363.pdf: 4549724 bytes, checksum: 08b98ad590029095ff904522ac61e89f (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Doğrusal Olmayan Zaman Serisi Modelleri
Doğrusal olmayan zaman serisi modelleri ve gelişmekte olan ülke borsaları üzerine bir uygulama
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/365
2016-04-09T00:00:10Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_160
Özdamar, Kazım
Doğan, İlkay
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Biyoistatistik ve Tıbbi Bilişim
2016-04-08T09:40:56Z
2016-04-08T09:40:56Z
2015
2015-12-29
http://hdl.handle.net/11684/365
Bu tez çalışmasında, farklı veri yapısının ve farklı örneklem büyüklüklerinin yapısal eşitlik modellemesi üzerindeki değişimleri ve bu faktörlerin model uyum ölçütleri üzerindeki etkisini ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaç çerçevesinde farklı veri yapısı ve örneklem büyüklüklerinde yapısal eşitlik modellemesinin geçerlik ve güvenirliği değerlendirilmiştir. Farklı veri yapısı ve farklı örneklem büyüklükleri altında oluşturulan yapısal eşitlik modellemesinin incelenmesi, model uyum ölçütlerinin değerlendirilmesi simülasyon çalışması yardımıyla yapılmıştır. Simülasyon çalışmasında, 4 gizli değişkenli ve her bir gizli değişkeni açıkladığı düşünülen 4 gözlenen değişkenli model kullanılmıştır. Çok değişkenli normallik varsayımının sağlandığı veri setleri için ML parametre tahmin yöntemi kullanılarak 50, 100, 150, 200, 250, 500, 1000 ve 5000 birimlik örneklem büyüklüklerinde oluşturulan yapısal eşitlik modellemesine ilişkin model uyum ölçütleri karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Yapılan tez çalışmasında AGFI, GFI, CFI, NFI, NNFI, IFI, RMSEA ve RMR uyum ölçütleri dikkate alınmıştır. Ayrıca, yapılan simülasyon çalışmasında replikasyon sayısı 1000 ve iterasyon sayısı ise 50 olarak belirlenmiştir. Simülasyon çalışması sonucunda, örneklem büyüklüğü ve korelasyon değişimine bağlı optimizasyon ve negatif varyans tahmini problemleri ile karşılaşılmıştır. Bu problemlerin örneklem büyüklüğünün veya faktör içindeki değişkenler arası korelasyonun artmasıyla birlikte ortadan kalktığı gözlenmiştir. Örneklem büyüklüğü sabit tutulduğunda AGFI ve GFI uyum ölçütü değerlerinin korelasyon değişiminden etkilenmediği, fakat AGFI ve GFI uyum ölçütü değerlerinin örneklem büyüklüğünden etkilendiği ve örneklem büyüklüğü arttıkça uyum ölçütü değerlerinin ideal uyum sınırları içinde değerler aldığı tespit edilmiştir. CFI, NFI, NNFI ve RMR uyum ölçütlerinin örneklem büyüklüğünden ve korelasyon değişiminden etkilendiği belirlenmiştir. Çalışmada dikkate alınan diğer uyum ölçütlerinin aksine, RMSEA ve IFI uyum ölçütlerinin ise örneklem büyüklüğü ve korelasyon değişiminden etkilenmediği tespit edilmiştir. Sonuç olarak, bundan sonraki çalışmalarda çok değişkenli normal dağılım varsayımının gerçekleştiği veri setleri için bütün örneklem büyüklüklerinde ve korelasyon değerlerinde RMSEA ve IFI model uyum ölçütlerinin tercih edilmesi önerilmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-06T09:06:15Z
No. of bitstreams: 1
10092521.pdf.pdf: 1390769 bytes, checksum: d6f26ad8d81097d55d44f0e0b9363aa5 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Yapısal Eşitlik Modellemesi
Farklı veri yapısı ve örneklem büyüklüklerinde yapısal eşitlik modellerinin geçerliği ve güvenirliğinin değerlendirilmesi
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/361
2016-04-09T00:00:17Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_144
Acat, M. Bahaddin
Ay, Yusuf
TR203200
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-04-08T09:40:40Z
2016-04-08T09:40:40Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/361
Amaç: Araştırmanın temel amacı, öğretmenlerin teknolojik pedagojik alan bilgisi (TPAB) becerilerinin uygulama modeli bağlamında değerlendirilmesidir.
Yöntem: Araştırma nicel araştırma yöntemlerinden korelasyonel araştırma deseni ile desenlenmiştir. Araştırmada; 2013-2014 öğretim yılında Eskişehir il merkezinde, 13 öğretim kurumunda görev yapan 296 öğretmenden; Teknolojik Pedagojik Alan Bilgisi-Uygulama Ölçeği ve Teknolojiye Yönelik Tutum Ölçeği kullanılarak elde edilen veriler kullanılmıştır. Elde edilen verilerin çözümlenmesinde; (i) korelasyon analizi (ii) bağımlı grup t-testi, (iii) doğrulayıcı faktör analizi, (iv) Cronbach Alpha güvenirlik analizi, (v) Ward’ın minimum varyans hiyerarşik kümeleme analizi, (vi) diskriminant fonksiyon analizi, (vii) ANOVA, (viii) Ki-Kare bağımsızlık testi ve (ix) çoklu kategorik lojistik regresyon analizi kullanılmıştır.
Bulgular: Bulgular TPAB-Uygulama modelinin Türk kültüründeki öğretmenlerde de orijinal yapısını koruduğunu göstermiştir. TPAB-Uygulama ölçeği puanlarına göre; kadın ve erkek öğretmenlerin puanları arasında anlamlı fark görülmezken, okullarında FATİH projesinin uygulanması durumu, okul türleri ve kıdem değişkenlerinde öğretmenlerin puanları arasında farklılık söz konusudur. Sonuçlar ayrıca öğretmenlerin, TPAB-Uygulama becerilerine göre; (i) etkinlik temelli, (ii) öğrenci temelli ve (iii) konu temelli şeklinde kümelendiğini, kümeler bağlamında oluşturulan modelin, teknoloji entegrasyonunu %76,6’lık varyans kestirimi ile açıkladığını, teknolojiye yönelik tutum, okullarında FATİH projesinin uygulanması durumu ve görev yaptıkları okul kademeleri değişkenlerin öğretmenlerin bulundukları kümeleri etkilerken, cinsiyet ve kıdem değişkenlerinin etkilemediğini göstermiştir.
Sonuç ve Tartışma: Araştırmanın sonucuna göre; öğretmenler TPAB-Uygulama becerileri bağlamında farklı kategorilerde teknoloji entegrasyonu göstermektedir. Öğretmenlerin teknoloji entegrasyonları; kıdem yılı, görev yaptığı okul kademesi, FATİH Projesi ve teknoloji tutumlarından etkilenmektedir. Bu bağlamda araştırmacılara, uygulayıcılara ve öğretmen yetiştirme kurumlarına öneriler sunulmuştur.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-07T08:22:43Z
No. of bitstreams: 1
10074060.pdf: 3848569 bytes, checksum: 0cb9ea08fea43a72a5c43cb44794af55 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Teknoloji Entegrasyonu
Öğretmenlerin teknolojik pedagojik alan bilgisi (TPAB) becerilerinin uygulama modeli bağlamında değerlendirilmesi
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/366
2016-04-09T00:00:12Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Turan, Selahattin
Özoğlu, Elif Aydoğdu
TR201664
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-04-08T09:41:01Z
2016-04-08T09:41:01Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/366
Amaç: Okul, içinde yaşayan bireyler sayesinde anlam kazanan bir kurumdur. Bireyler, kendilerine, diğer kişilere ve çevrelerine ait çeşitli anlamlar inşa ederler. Zaman içinde bu anlamları değiştirerek ya da dönüştürerek yeni anlamlar oluştururlar. Bu çalışmada da okul kültürü, okul içinde yaşayan bireyler tarafından oluşturulan bir anlamlar ağı olarak ele alınmış ve sözkonusu kültür semboller aracılığıyla çözümlenmeye çalışılmıştır. Çalışmada semboller; fiziksel, sözel ve işlevsel semboller olarak sınıflandırılmıştır.
Yöntem: Bu çalışmada, bireylerin okul kültürüne yönelik anlam dünyaları keşfedilmeye çalışıldığından nitel araştırma yaklaşımı kullanılmıştır. Etnografik şekilde tasarlanan bu çalışmada, Eskişehir il merkezinde yer alan bir okul seçilmiştir. Çalışmanın verileri bu okuldaki müdür, öğretmenler, öğrenciler, güvenlik görevlisi, okul aile birliği üyesi ve mezunlardan toplanmıştır. Çalışmada gözlem, görüşme, alan notları ve dokümanlar yoluyla elde edilen veriler analiz edilmiştir.
Bulgular: Bu çalışmada, okul yaşamında var olan fiziksel, sözel ve işlevsel semboller tespit edilmiştir. Okuldaki fiziksel semboller; okulun mimari yapısı, konum ve sosyo-kültürel çevresi, müdürün odası, öğretmenler odası gibi çalışma mekanları; okulun koridorlarında ve çalışma mekanlarında asılı tablolar, okulda sergilenen ödüller ve madalyalar; vizyon ve misyon ifadeleri ile gazetelerde okul hakkında çıkan haberler, okul mekanlarının dekoru ve fiziksel eşyalar; üyelerin kıyafetleri ve okulda kurulan kamera sistemi olarak belirlenmiştir. Çalışmada ortaya çıkan sözel semboller; vizyon ve misyon ifadelerinin aktarılması, okul üyelerinin kullandıkları dil ve metaforlar, okulda üyeler arasında anlatılan hikâye, efsane ve kahramanlardır. Okul yaşamında ortaya çıkan işlevsel semboller ise öğrencilere yönelik yapılan yarışmalar ve ödül törenleri, öğretmenler için düzenlenen veda yemeği, okulda oluşturulan fon, milli bayramlarda düzenlenen kutlamalar, bahar şenliği, pilav ve aşure günü, mezuniyet gecesi, öğrenciler arasında oynanan oyunlar, öğretmenlere yönelik verilen ödüller olarak tespit edilmiştir. Ayrıca eğitim sisteminde 4+4+4 sistemine geçiş, serbest kıyafet uygulaması ve okullar hayat olsun projesi şeklindeki uygulamalar da işlevsel semboller içinde değerlendirilmiştir. Söz konusu sembollerin çözümlenmesi sonucu okul kültürüne yönelik beş kategori elde edilmiştir. Bu kategoriler; “başarı, bireylerin ilgi ve
iii
yetenekleri doğrultusunda gelişmesidir; biz bir aileyiz; okul müdürü değişimin başlatıcısı ve yöneticisidir, birey kontrol ve disipline edilmelidir; çatışmanın kaynağı güç ve farklılıklardır” şeklinde belirlenmiştir.
Sonuç ve Tartışma: Okulda başarının, sadece akademik anlamda ön plana çıkmadığı, bireyin sosyal, sanatsal, sportif yönlerden gelişimine de önem verildiği görülmüştür. Okul üyelerinin kendilerini büyük bir ailenin parçası olarak düşündükleri ve birbirlerine sevgi ve saygı gösterme, değer verme, ilgi görme, eşitlik gibi değerler temelinde davrandıkları ortaya çıkmıştır. Okulda fiziksel ve teknolojik anlamda yaşanan değişimler, kültürel bir değişimi de sağlamış olup bu süreçte okul müdürü, söz konusu değişimlerin başlatıcısı ve sürdürücüsü olarak algılanmıştır. Ancak eğitim sistemine dönük ulusal çapta yaşanan bazı değişimlerin ise okul kültüründe olumsuz etki yarattığı ortaya çıkmıştır. Okulda kamera sistemi ve güvenlik görevlisi gibi uygulamalarla düzen ve kontrol sağlanmış, ayrıca okul müdürünün disipline önem vermesi, zaman zaman çalışanların korkuya kapılmasına neden olmuştur. Okuldaki çatışmaların kaynağında ise güç ilişkileri ve bireysel farklıların yer aldığı görülmüştür. Okulda yönetimle ilişkilerde sistemden kaynaklanan makam gücü önemli olurken, öğretmen ve öğrencilerin birbirleri ve kendileri arasındaki ilişkilerde bireysel ilgi, yetenek ve düşüncelerinin etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Bu farklılıklar sonucu okulda bazı alt kültürler ortaya çıkmış, ancak herkesi kuşatan güçlü ve ortak bir okul kültürünün olduğu belirlenmiştir. Araştırmada elde edilen bu sonuçlar bağlamında uygulamacılara ve araştırmacılara dönük bazı öneriler sunulmuştur.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-07T08:34:52Z
No. of bitstreams: 1
10072880.pdf: 2293535 bytes, checksum: 6b757f9dd821b8435ef8b458ee9b2522 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Sembol
Okul kültürünün sembolik açıdan çözümlenmesi: etnografik bir çalışma
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/367
2016-04-09T00:00:14Z
com_11684_110
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_157
Anagün, Şengül Saime
Karakaş, Münevver
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, İlköğrertim
2016-04-08T09:41:03Z
2016-04-08T09:41:03Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/367
Günümüzde 21. yüzyıl becerileri yaşam boyu öğrenme için gerekli beceri ve
yeterlilikleri içermektedir. Öğrencilerin etkili fen eğitimini ve bilişsel, duyuşsal ve
sosyokültürel becerilerini ortaokulda oluşturmaya başladıkları düşünülürse ortaokul
öğrencilerinin fen bilimleri dersine yönelik 21. yüzyıl becerilerinin ölçülmesi oldukça
önemlidir.
Bu araştırma, ortaokul sekizinci sınıf öğrencilerinin Fen Bilimleri dersine yönelik
21. yüzyıl becerilerine sahip olma düzeylerinin belirlenmesi ile bilişsel, duyuşsal ve
sosyokültürel boyutlardan ölçülmesi amaçlanmaktadır. Ayrıca çalışmada, öğrencilerin
21.yüzyıl beceri düzeyleri ile kişisel özellikleri bakımından anlamlı bir farklılaşma olup
olmadığı araştırılmıştır. Bu araştırma birden fazla araştırma yöntemine yer verilen ve
nicel ile nitel yöntemlerin bir arada kullanıldığı karma yöntem olarak yapılandırılmıştır.
Araştırmada Kang, Kim, Kim ve You (2012) tarafından geliştirilen ve araştırmacı
tarafından Türkçeye uyarlanan “21. Yüzyıl Becerileri Ölçeği” ölçme aracı olarak
kullanılmıştır. Ayrıca nicel verilerden elde edilen sonuçları desteklemek amacıyla
öğrencilerle yarı yapılandırılmış görüşmeler yapılmıştır.
Araştırma 2013-2014 eğitim öğretim yılı bahar döneminde Eskişehir ilindeki
Tepebaşı ve Odunpazarı ilçelerine bağlı dört ortaokuldaki sekizinci sınıf öğrencileri ile
gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar kolay ulaşılabilir durum örneklemesi yöntemiyle
seçilmiş ve 1067 ortaokul sekizinci sınıf öğrencisi araştırmaya dahil edilmiştir. Ayrıca
bu öğrenciler arasından seçilen 15 öğrenci ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Verilerin
nicel analizinde, 21.yüzyıl becerilerin tespiti için aritmetik ortalama değerleri
hesaplanmış; gruplar arası farklılıkları belirlemek amacıyla Non-Parametrik Mann
Whitney-U testi kullanılmıştır. Nitel veriler ise, betimsel analiz ile çözümlenmiş ve elde
edilen bulgular araştırma sorularına bağlı kalınarak yorumlanmıştır.
Araştırma bulgularına göre; öğrencilerin 21.yüzyıl becerilerinin bilişsel,
duyuşsal ve sosyokültürel boyutlarına yüksek düzeyde sahip olduğu bulunmuştur.
21.yüzyıl beceri düzeyleri arasında; cinsiyete göre anlamlı farklılık saptanmıştır. Nicel
verilerde beceri ölçek puan ortalamalarının çok yüksek bulunmasını nitel veriler de
desteklemiştir. Nitel verilerden elde edilen bilişsel bilgi, duyuşsal tutumlar ve
sosyokültürel davranış temaları öğrencilerin sahip olduğu nicel sonuçlarla örtüşmüştür.
Araştırma sonuçlarına göre; öğrencilerin 21.yüzyıl becerilerinin geliştirilmesine ve yeni
yapılacak araştırmalara ilişkin öneriler geliştirilmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-07T08:47:37Z
No. of bitstreams: 1
10068379.pdf: 2139249 bytes, checksum: af5ee8aa56bf06734eafd71d01b00220 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Fen Eğitimi
Ortaokul sekizinci sınıf öğrencilerinin fen bilimlerine yönelik 21. yüzyıl beceri düzeylerinin ölçülmesi
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/362
2016-04-09T00:00:19Z
com_11684_110
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_157
Tezel, Özden
Tezgören, Işıl
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, İlköğrertim
2016-04-08T09:40:49Z
2016-04-08T09:40:49Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/362
Amaç: Bilginin ve teknolojinin her geçen gün kendini yenilediği ve günümüz
sınırlarını zorladığı küreselleşen dünyamızda, problem çözme becerisinin gelişmesini
sağlayacak eğitim sistemlerine de ihtiyaç duyulmaktadır. Bilgiye nasıl ulaşabileceğini
bilen, problem çözme becerileri gelişmiş çocukları ve gençleri erken keşfetmek
gerekmektedir. Bilimsel okuryazarlık aynı zamanda bireylerin problem çözme
becerilerini geliştirmeleri için gereklidir. Problem çözme, öğrencilerde etkili bir
öğrenme ve bireysel yeteneklerini geliştirmesinin bir yoludur. Çocuklar problem çözme
sayesinde yeteneklerini keşfeder ve geliştirirler.Bu bağlamda ortaokul dönemindeki
çocuklarda bilimsel okuryazarlık düzeyleri ile problem çözme becerilerinin belirlenmesi
çok önemlidir. Bu çalışmada, sekizinci sınıf öğrencilerinin bilimsel okuryazarlık ve
sorun çözme becerileri düzeylerinin tespit edilmesi ve aralarındaki ilişkinin ortaya
konulması amaçlanmıştır. Ayrıca öğrencilerin bilimsel okuryazarlık düzeyleri ile
problem çözme becerilerinin öğrencilerin kişisel özellikleri bakımından anlamlı bir
farklılaşma olup olmadığı araştırılmıştır.
Yöntem: Araştırmada, öğrencilerin bilimsel okuryazarlık düzeylerini ölçmek
üzere Keskin (2008) tarafından geliştirilen “Bilimsel Okuryazarlık Ölçeği” ile
öğrencilerin problem çözme becerilerini ölçmek için Serin, Serin ve Saygılı (2010)
tarafından geliştirilen “Çocuklar için Problem Çözme Envanteri” kullanılmıştır. Ayrıca
kişisel özelliklerin belirlenmesi amacıyla “kişisel bilgi formu” uygulanmıştır.
Araştırmanın örneklemini; Eskişehir il merkezindeki Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı
2013-2014 eğitim-öğretim öğrenim gören sekizinci sınıf öğrencileri oluşturmaktadır.
Araştırma ilişkisel tarama modelinden yararlanılarak gerçekleştirilen betimsel nitelikte
bir çalışmadır.Çalışmada çoklu analiz yöntemleri kullanılmıştır.Verilerin analizinde,
öğrencilerin bilimsel okuryazarlık düzeyleri ile problem çözme becerilerinin tespiti için
aritmetik ortalama, standart sapma değerleri hesaplanmış; gruplar arası farklılıkları
belirlemek amacıyla normal dağılım testi yapılmış ve sonuçlar doğrultusunda t-Testi,
varyans ve post hoc analizi kullanılmıştır.Ayrıca bilimsel okuryazarlık düzeyleri ile
problem çözme becerileri arasındaki ilişkinin tespiti için de korelâsyon analizi
yapılmıştır.
iii
Bulgular: Araştırma bulgularına göre; öğrencilerin problem çözme düzeyleri;
anne öğrenim durumu ve cinsiyet değişkenine göre gruplar arasında anlamlı farklılık
saptanmıştır ancak, baba öğrenim durumu, aile aylık gelir düzeyi, dergi takip etme
durumu ve okul türüne göre anlamlı farklılık görülmemiştir. Öğrencilerin bilimsel
okuryazarlık düzeyleri; okul türü, anne-baba öğrenim durumu, aylık gelir düzeyi,
cinsiyet değişkenine göre gruplar arasında anlamlı farklılık saptanmıştır ancak, dergi
takip durumuna göre anlamlı farklılık görülmemiştir. Ayrıca, öğrencilerin bilimsel
okuryazarlık düzeyleri ile problem çözme becerileri arasında pozitif doğrusal bir ilişki
olduğu tespit edilmiştir.
Sonuç ve Tartışma: Araştırma sonuçlarına göre; öğrencilerin bilimsel
okuryazarlık düzeyleri ve problem çözme becerilerinin ”orta düzeyde” olduğu tespit
edilmiştir. Öğrencilerin problem çözme düzeyleri, okul türüne göre anlamlı düzeyde
farklılaşmadığı, anne-baba öğrenim durumuna göre ise, annesi üniversite mezunu olan
öğrenciler lehine anlamlı düzeyde farklılaştığı baba öğrenim durumuna göre anlamlı
düzeyde farklılaşmadığı; ailelerin aylık gelir düzeyine göre ise, anlamlı farklılaşmadığı ;
cinsiyet değişkenine göre ise, kız öğrencilerin lehine anlamlı düzeyde farklılaştığı; dergi
takip etme durumuna göre ise, anlamlı düzeyde farklılaşmadığı belirlenmiştir.
Öğrencilerin bilimsel okuryazarlık düzeyi, okul türüne göre özel okulda öğrenim gören
öğrenciler lehine anlamlı düzeyde farklılaştığı, anne-baba öğrenim durumuna göre ise,
anne-babası üniversite mezunu olan öğrenciler lehine anlamlı düzeyde farklılaştığı,
ailelerin aylık gelir düzeyine göre ise, ailelerin aylık geliri yüksek olan öğrenciler lehine
anlamlı düzeyde farklılaştığı, cinsiyet değişkenine göre ise, kız öğrencilerin lehine
anlamlı düzeyde farklılaştığı, dergi takip etme durumuna göre ise, anlamlı düzeyde
farklılaşmadığı belirlenmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlar doğrultusunda,
öğrencilerin problem çözme becerilerinde farklılığa yol açan faktörler doğrultusunda,
problem çözme yeteneklerinin geliştirilmesine ve yeni yapılacak araştırmalara ilişkin
öneriler geliştirilmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-08T09:27:46Z
No. of bitstreams: 1
10072482 .pdf: 12713517 bytes, checksum: d02aecb99687fb4785aa030fed0963c8 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Okuryazarlık
Sekizinci sınıf öğrencilerinin bilimsel okuryazarlık düzeyleri ile problem çözme becerileri arasındaki ilişkinin incelenmesi
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/363
2016-04-09T00:00:23Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Aypay, Ahmet
Türkoğlu, Muhammet Emin
TR239894
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-04-08T09:40:51Z
2016-04-08T09:40:51Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/363
Tez sahibi Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde çalışmaktadır.
Amaç: Bu araştırmanın amacı özel bir okuldaki öğretmenlerin öğretmen hesap verebilirliği ile ilgili düşüncelerini betimlemektedir.
Yöntem: Bu araştırma özel bir lisede öğretmen hesap verebilirliğinin derinlemesine incelenmesi için durum çalışması olarak desenlenmiştir. Araştırma 2013-2014 öğretim yılında Özel Hedefim Lisesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmaya 15 öğretmen, 6 öğrenci, 3 idareci ve 3 veli katılmıştır. Araştırma verileri 2013-2014 öğretim yılının 2. döneminde toplanmıştır. Araştırma verileri, yarı yapılandırılmış görüşmeler, saha notları ve belgeler yoluyla elde edilmiştir. Araştırma verilerinden, Yin’in (2009) durum çalışması veri analizi teknikleri esas alınarak bulgular oluşturulmuş ve yorumlanmıştır.
Bulgular: Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre öğretmenler gün geçtikçe artan, çeşitli ve yoğun, akademik ve sosyal sorumluluklar taşımaktadırlar. Öğretmenler kendilerini sırasıyla öğrencilere, okul idaresine ve velilere karşı sorumlu hissetmektedirler. Öğretmenleri sorumluk almaya iten baskıları mesleki sorumluluklar, maddi kazanç kaygıları, vicdani duygular ve okulla yapılan karşılıklı sözleşmeler oluşturmaktadır. Okulda, öğretmen değerlendirme ölçütlerinin hazırlanması ve öğretmenlerin performanslarının değerlendirilme süreçlerinde aksaklıklar ve belirsizlikler bulunmaktadır. Öğretmenler okuldaki karar süreçlerinde çok az rol almakta olup daha çok uygulayıcı olarak görülmektedir.
Tartışma ve Sonuç: Bu araştırmada, öğretmen hesap verebilirliğinin okuldaki yoğun beklentiler ve iç hesap verebilirlik sisteminden kaynaklandığı görülmektedir. Öğretmen hesap verebilirliği okulda idareciler, öğrenciler ve velilerin beklentileri, ve kurumla öğretmen arasında imzalanan bir yıllık öğretmen sözleşmesinden kaynaklanan sorumlulukları yerine getirme zorunluluğuna bağlı olarak, öğretmenleri izleme, değerlendirme ve bunun sonucunda ödüllendirme ya da cezalandırma süreci olarak tanımlanabilir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-08T09:39:31Z
No. of bitstreams: 1
10022484.pdf.pdf: 3859913 bytes, checksum: 73754f666d41697ca07702ad81f1bf02 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Hesap Verebilirlik
Öğretmen hesap verebilirliği: özel bir okulda durum çalışması
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/368
2016-04-13T00:00:10Z
com_11684_109
com_11684_24
com_11684_2
col_11684_143
Turan, Selahattin
Cansoy, Ramazan
TR238734
ESOGÜ, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri
2016-04-12T09:05:24Z
2016-04-12T09:05:24Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/368
Amaç: Bu çalışmada ortaöğretim okullarındaki öğrencilerin gençlik liderlik özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır.
Yöntem: Bu çalışma tarama modelindedir. Veri toplama aracı olarak Gençlik Liderlik Özelikleri Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmaya Üsküdar ve Beykoz ilçelerinde bulunan 6 tane ortaöğretim kurumuna devam eden 1123 tane öğrenci katılmıştır. Toplanan veriler, parametrik olmayan testlerden Mann Whitney-U ve Kruskal Wallis kullanılarak analiz edilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin, güven duyma ve güvenilir olma boyutunda en yüksek düzeye sahip olduğu, iletişim becerilerinde ise en düşük düzeye sahip olduğu bulunmuştur. Gençlik liderlik özellikleri düzeyinin kızlarda ve devlet okullarındaki öğrencilerde daha yüksek olduğu görülmüştür. Gençlik liderlik özelliklerinin Anadolu imam hatip liselerinde en yüksek, fen lisesi öğrencilerinde en düşük düzeyde olduğu, akademik başarısı fazla olan öğrencilerde daha yüksek olduğu bulunmuştur. Aynı zamanda daha çok kitap okuyanlarda daha yüksek olduğu, ders içi veya ders dışı etkinliklere, toplum hizmetlerine katılanlarda ve takım sporlarına katılanlarda yüksek olduğu bulunmuştur. Gençlik liderlik özellikleri anne babaları demokratik ve güven verici olanlarda daha yüksek düzeyde bulunmuştur. Öğrencilerin gençlik liderlik özellikleri düzeyinin yaşa, evdeki kardeş sayısına, aile gelir düzeyine, çocukların doğum sırası değişkenine, anne baba eğitim düzeyine göre farklılaşmadığı bulunmuştur.
Sonuç, Tartışma ve Öneriler: Öğrencilerin orta seviye ve üzerinde liderlik özelliklerine sahip oldukları söylenebilir. Anne baba tutumunun güven ve değer verici olmasının, liderlik özelliklerinin gelişmesinde etkili olduğu söylenebilir. Kitap okumanın düşünce deneyimi ve eleştirel düşünme becerileri kazandırdığından liderlik özelliklerini geliştirdiği söylenebilir. Ders içindeki ve ders dışındaki sosyal, kültürel, sportif etkinliklere ve toplum hizmetlerine katılımın farklı liderlik özelliklerini geliştirdiği söylenebilir. Gençleri kendini yönetebilen, gelecek algısına sahip, mefkuresi olan, özgür irade sahibi, ruh olgunluğunun peşinden koşan, dünyayı tanıyan ve algılayan, kendine inanan, mesuliyet duygusuna sahip, düşüncesini harekete taşıyabilen, mücadeleyi göze alan liderler olarak yetiştirmek için, millî bir gençlik anlayışı ile liderlik teorilerinin sentezi yapılarak, özgün ve millî bir gençlik liderlik modeli ortaya konabilir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-12T08:42:27Z
No. of bitstreams: 1
10072110.pdf: 3856791 bytes, checksum: dc6dfbdffb37381b706192a170dc3f92 (MD5)
tur
ESOGÜ, Eğitim Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Gençlik Liderliği
Türkiye’de ortaöğretim okullarındaki öğrencilerin gençlik liderlik özelliklerinin incelenmesi
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/369
2016-04-13T00:00:12Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_185
Tekin, A. Neslihan
Özer, Emine Pınar
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
2016-04-12T09:08:47Z
2016-04-12T09:08:47Z
2015-05-29
http://hdl.handle.net/11684/369
Yoğun bakım ünitelerinde son yıllarda enterik bakteri, panresistant Acinetobacter ve P.aeruginosa infeksiyonlarının insidansının artmasıyla birlikte eski bir Polimiksin grubu antibiyotik olan ve nefrotoksik yan etkisi olan kolistin tekrar kullanıma girmiştir. Bu çalışmada Ocak 2011-Mart 2014 yılları arasında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi ve Çocuk Yoğun Bakım Ünitesi’ nde kolistin tedavisi alan hastaların retrospektif olarak demografik özelliklerini, kolistinin etkinliğini ve olası yan etkilerini belirlemeyi amaçladık. Kolistin kullanılan 25 yenidoğan (ortalama gestasyonel yaş 31,4+4,7 hafta), 50 çocuk hastanın (ortalama yaş 55,2 ± 54,1 ay) kolistin öncesi ve sonrası 7. güne ait CBC, CRP, elektrolitler (Na, K, Ca), BUN, kreatinin, ALT, AST değerleri ve üreyen mikroorganizmalar değerlendirildi. Tedavi süresi en az 7 gün olan hastalar çalışma kapsamına alındı. Kolistin tedavisi 5 mg/kg/gün 2 doz şeklinde uygulanmıştır. Yenidoğan hasta grubunda en sık Klebsiella pneumonia (%30) ve Acinetobacter baumannii (%23,8) izole edilmiştir. Kolistin tedavisinin tam kan sayımı, karaciğer ve böbrek fonksiyon testlerinde istatistiksel olarak anlamlı değişiklik oluşturmadığı saptanmıştır. Çocuk hasta grubunda en sık izole edilen mikroorganizmalar Acinetobacter baumannii (%24) ve Klebsiella pneumonia (%20) olup kolistin sonrası kreatinin ve AST değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı derecede artış bulunmuştur (p<0.05). AST ve kreatininde artışın olduğu hastalarda bu değerlerin tedavi öncesinde de yüksek olması dikkat çekicidir. Sonuç olarak yenidoğanlarda kolistin kullanımının dirençli Gram negatif bakterilerin neden olduğu ciddi enfeksiyonlarda güvenilir olduğu düşünülmüştür. Çocuk hastalarda ise kolistinin renal ve hepatik sorunu olan hastalarda sorun oluşturabileceğini ve tedavi sırasında izlenmeleri gerektiğini ortaya koymuştur.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-12T09:01:33Z
No. of bitstreams: 1
10073733.pdf: 1192973 bytes, checksum: b478cf5509e61aa3d2b602c71d69eed8 (MD5)
tur
ESOGÜ, Tıp Fakültesi
Kolistin
Yenidoğan ve çocuk yoğun bakım ünitelerinde kolistin (colistimethate) kullanımı
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/379
2016-05-06T00:00:20Z
com_11684_118
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_129
Çelik, Arzum Erken
Hassan, Mohamed
ESOGÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme
2016-05-05T08:25:33Z
2016-05-05T08:25:33Z
2015
2016-01-06
http://hdl.handle.net/11684/379
Diğer finansal karar alanlarındaki değişkenlerle olan yakın etkileşimlerinden dolayı
sermaye yapısının belirlenmesi, en karmaşık olan finansal karar alanlarından birisidir.
Sermaye yapısı, bir firmanın varlıklarını finanse ederken kullandığı borç ve özkaynak
kompozisyonunu ifade etmektedir.
Bu çalışmada 2008-2013 yılları arasındaki beş yıllık dönemde Borsa İstanbul’da
kayıtlı ve işlem görmekte olan gıda üretim firmalarının sermaye yapılarının karlılıkları
üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Özkaynak getirisi (ROE) ve varlık getirisi (ROA), bağımlı
değişken olarak; kısa vadeli borç, uzun vadeli borç ve toplam borç ise, bağımsız değişken
olarak kullanılmıştır. Sermaye yapısının karlılık üzerindeki etkisi Panel Veri Yöntemi ile
analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre bağımsız değişkenler (kısa vadeli, uzun vadeli
ve toplam borçlar) ile varlık getirisi arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.
Bununla beraber bağımsız değişkenler ile özkaynak getirisi arasında anlamlı bir
ilişki olduğu belirlenmiştir. Özkaynak getirisi ile hem kısa vadeli borç hem de uzun vadeli
borç arasında anlamlı negatif ilişki bulunmuştur. Bu sonuç uzun vadeli borcun göreceli
olarak pahalı olduğuna işaret etmektedir. Söz konusu durum, uzun vadeli borçlanmanın
riskinin vergi yararlarını aştığını da göstermektedir. Diğer yandan toplam borç ve
özkaynak getirisi arasında da anlamlı bir pozitif ilişki olduğu belirlenmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-19T13:10:41Z
No. of bitstreams: 1
10092828.pdf: 1413736 bytes, checksum: f66f48d18e65d106ca71055d246ed0c6 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Sermaye Yapısı
Sermaye yapısı ve karlılığa etkisi: gıda girmaları üzerine bir çalışma
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/380
2016-05-06T00:00:09Z
com_11684_118
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_129
Koç, Umut
Koçer, Canan
ESOGÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme
2016-05-05T08:26:02Z
2016-05-05T08:26:02Z
2016
2016-01-06
http://hdl.handle.net/11684/380
Günümüz dinamik çalışma koşullarının bir sonucu olarak kariyer kavramı oldukça önem kazanmıştır. Mevcut bir işte istihdam edilen personeller sahip oldukları entelektüel bilgi birikimini de göz önünde alarak kendi kişisel hedeflerine ve örgüt hedeflerine uygun faaliyetler dizisi oluşturmak istemektedir. İnsanlar yaptıkları işlerle kendi iş yapabilme kapasitelerini ve etkinliklerini arttırmaya çalışırken bir tür baskı hissetmektedirler. Bu nedenle stres kavramı bireyler içini gün geçtikçe artan bir öneme sahip olmaktadır. İş dünyasında da bireyleri örgütsel faaliyetlerde kontrol altında tutan bir denge unsuru olan stresin kariyer yönetimi ile ilişkisi bu noktada önem kazanmaktadır. Bu çalışmanın amacı kariyer yönetimi ve iş stresi ilişkisini incelemektir.
Bu araştırma Tekirdağ ilinde faaliyet gösteren 15 imalat işletmesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma için Netemeyervd.’nin (2005) İş Stresi Ölçeği ve Küçük’ ün (2012) Kariyer Yönetimi Ölçeği kullanılmıştır. Kariyer yönetiminin iki boyutu ile iş stresi arasında korelasyon analizi gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonucunda yapılan korelasyon analizine göre; iş stresi ile örgütsel kariyer yönetimi arasında istatistiksel açıdan anlamlı ve olumsuz bir ilişki bulunurken iş stresi ile bireysel kariyer yönetimi arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki olmadığı ortaya çıkmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-19T13:20:27Z
No. of bitstreams: 1
10096409.pdf: 1401215 bytes, checksum: 2e4c0c035f9ac997a912a05ea6f8b997 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Kariyer Yönetimi
Kariyer yönetimi-iş stresi ilişkisi ve imalat sektöründe bir araştırma
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/394
2016-05-11T00:00:32Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_136
Kılıç, Musa
Salah, Mohamed
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
2016-05-10T09:04:30Z
2016-05-10T09:04:30Z
2016
2016-01-06
http://hdl.handle.net/11684/394
Kuzey Somali, Aden Körfezi’nin batısında, Kızıldeniz, giriş noktasında yer
almaktadır. Bulunduğu konum itibariyle oldukça stratejik bir noktadadır. Kuzey Somali
şehirleri, bir güç olarak ilk defa Portekizler tarafından işgal edilmiş, Memlükküler
Devleti ise bu süreçte Portekizleri durduramamıştır. Ardından Kuzey Somali
Osmanlıların idaresine girmiştir. XIX. yüzyıla kadar Osmanlı’nın kontrölünde kalan
bölge daha sonra Mısır’a verilmiş ve ardından İngilizler kontrolü ellerine almışlardır.
Tüm bu el değiştirmeler yaşanırken hem Kuzey Somali’nin hem Aden Körfezi’nin ve
hem de Kızıldeniz’in önemi ve değeri artmıştır.
Bu çalışmanın amacı, Kuzey Somali’nin Osmanlı hâkimiyeti’ne girmesi ve
etkileri ile ilgili olaylardır. Son yıllarda Mısır'da meydana gelen olaylar ve birbiri
arkasına gelen zorluklar, Avrupalı sömürgeci Devletlerin XIX. asrın ikinci yarısında
Somali ve Kızıldeniz'in batı sahillerini işgalleri açısından değerlendirilmektedir.
Bu çalışmanın kaynakları gerçekleştirilirken konuyla Başbakanlık Osmanlı
Arşivi Somali tarihi ilgili litereatür, diğer ilgili arşiv ve kütüphanelerde bulunan eserler
taranacak, ilgili kaynakça toplanarak kullanılmıştır.
Bu araştırmada bölgedeki nüfuz mücadelesinde Osmanlı Devleti’nin hukukunu
korumaya konusundaki çabaları ele alınmıştır. Sömürgeciliğin en yoğun olarak
yaşandığı XIX. yüzyılda bu çekişmeden en fazla zarar görenler ise Kuzey Somali ve
Somali’nin diğer şehirlerinde yaşayanlar olmuştur.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-19T13:45:55Z
No. of bitstreams: 1
10091676.pdf: 3380363 bytes, checksum: bf44ae00533a3503036850120797189e (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Kuzey Somali
Kuzey Somali’de Osmanlı hakimiyeti
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/392
2016-05-11T00:00:22Z
com_11684_123
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_141
Şahin, İbrahim
Evat, Yılmaz
TR126735
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
2016-05-10T09:04:02Z
2016-05-10T09:04:02Z
2016
2016-01-06
http://hdl.handle.net/11684/392
Yazar Aksaray Üniversitesinde görevine devam etmektedir.
Bu tezimizin konusu Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun hayatı ve edebî eserleridir. Çalışmanın amacı yazarın hayatını ve edebî eserlerini incelemektir. Yöntem olarak tümdengelim kullanılmıştır. Hikâye ve romanlar olay örgüsü, kişiler, mekân zaman yönleriyle incelenmiştir. Ayrıca hikâye ve romanlar tema, anlatıcı ve bakış açısı, dil ve üslup, anlatım teknikleri ile anlama yorumlama açılarından incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Deneme kitapları da tema, dil ve üslup bağlamında irdelenmiştir.
Felsefe ve sosyoloji eğitimi gören Barbarosoğlu, başörtüsü sebebiyle üniversitede çalışamadığı için edebiyata yöneldiğini belirtmektedir.
Barbarosoğlu’nun hikâyelerinde genellikle ev hanımları, başörtü dramı yaşayanlar, geleneksel ve modernist tipler görülür. Anlatma tekniğini çok kullanan, çoğunlukla durum hikâyeleri yazan yazarda gelenek ve modernizm çatışması, başörtüsü, sevgi, ahlak, ölüm, dostluk, medya konuları dikkat çeker. Barbarosoğlu romanlarını değişik etkilenmelere müsait biçimde çok katmanlı kurgular. Hiçbiryer romanında erkeklerin kimlik aşınması, Uzak Ülke’de ilk kadın yazar Fatma Aliye, Medyasenfoni’de medyanın rezillikleri, Son On Beş Dakika’da kader kavramı anlatılır. Romanlarda bunlarla birlikte gelenekten modernizme doğru değişim ve
vi
İslami değer yargıları derinden hissedilir. Bu değişim ve değer yargıları deneme kitaplarının da ana meselesidir. Hikâyeler ve romanlarda en çok ev ve uhrevî mekânlara değer verilirken şehir, cadde, apartman modernizm bağlamında eleştirilen mekânlardandır. Tabiat hikâye, roman ve denemelerde tefekkür vasıtasıdır.
Barbarosoğlu’nun edebî eserlerinde geleneği öne çıkaran modernizmi eleştiren ve İslami değerleri anlatan bir dil vardır. Osmanlı Türkçesine düşkün olan yazar ifade tekrarlarıyla temaya hizmet eder. Sade söyleyişleri olan yazar, standart Türkçenin dışına kahramanları kültür seviyelerine göre konuşturmak ve mizah üretmek için çıkar. Güzel şeyleri genellikle su ve çiçeğe; çirkin şeyleri yılana ve mankenlere benzetir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-19T13:59:21Z
No. of bitstreams: 1
30KASM.pdf: 3438482 bytes, checksum: fa380bb71acac5b2d164ece6d4d46e32 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu
Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun hayatı ve edebi eserleri üzerine bir inceleme
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/391
2016-05-11T00:00:14Z
com_11684_26
com_11684_2
col_11684_165
Bayçu, Cengiz
Şahin, Erhan
TR13771
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Histoloji ve Embriyoloji
2016-05-10T09:03:41Z
2016-05-10T09:03:41Z
2016
2015-12-29
http://hdl.handle.net/11684/391
Günümüzde kök hücre tedavileri, tıbbın birçok alanında deneysel veya bazı alanlarında da klinik olarak kullanılan önemli tedavi yöntemlerindendir. Farklı tedavi yöntemleri kullanılmasına rağmen henüz kanseri eradike edebilecek bir tedavi mevcut değildir. Akciğer kanseri en sık görülen kanser türleri arasındadır. Birçok deneysel çalışmada tedavi edici ve koruyucu özelliği gösterilen MKH’nin kanser modellerinde kanserli hücreleri baskıladığı ve çoğalmalarını durdurduğu bildirilmiştir. Ancak son yıllarda kanser tedavisi için kök hücrelerin kullanıldığı çalışmalarda; kök hücrelerin kanser oluşumunu tetiklediği, kitleyi büyüttüğü, yeni damarların oluşumuna ve kanserin invazyonuna yardımcı olduğu gösterilmiştir. MKH’ler ile kanser hücreleri arasındaki iletişimin MKH’lerden salınan sitokinler yardımıyla sağlandığı bilinmektedir. MKH’nin salgıladığı bu sitokinlerin varlığı ve kanserli hücreler üzerindeki etkisi MKH’lerin tedavi güvenilirliğini azaltmaktadır. Resveratrolün inflamasyon, oksidatif stres, kanser oluşması ve ilerlemesi, platelet agregasyonu, aterosklerozis ve yaşlanma gibi birçok biyolojik aktivitede olumlu görev aldığı gösterilmiştir. Bu çalışmanın amacı, MKH’ler ile A549 akciğer kanser hücrelerini in-vitro olarak aynı ortamda tutarak, MKH’lerin kanserli hücreleri desteklerken kullandığı sitokinleri, faydalı ve anti kanserojenik özelliğiyle bilinen resveratrol ile baskılayarak, kanserin tedavisinde çok önemli yeri olan MKH’lerin kullanımını ve tedavinin güvenilirliğini araştırmaktır.
Bu çalışmada hücre kültürü seviyesinde 6 ayrı grup oluşturularak çalışılmıştır. MKH'lerden salınan sitokinler (IL 6, CCL5, VEGF, SDF-1) ve resveratrolün bu sitokinler üzerindeki etkileri toplanan medyumlarda ELISA, western blot ve gerçek zamanlı PCR (rt-PCR) yöntemleriyle araştırılmıştır. Deneyimizde in-vitro sitotoksisite testleri yapılmıştır. Fluoresan boyama ile morfolojik inceleme (DAPI boyama) yapılmıştır.
Yaptığımız sitotoksisite deneyleri sonucunda A549 kanser hücrelerinde ve MKH’de güvenli doz 1μM olarak bulunmuştur. DAPI floresan boyaması sonucunda resveratrolün ve MKH’nin A549 kanser hücresi üzerinde apoptotik etkisi görülmemiştir. ELISA ve western blot deneyi ile gruplar arası sitokin miktar değişimine baktığımızda IL-6 ve VEGF sitokinlerinin ifade olduğu, SDF-1 ve CCl-5 salınımının olmadığı tespit edilmiştir. Rt-PCR deneyleri ile VEGF mRNA ekspresyonuna bakılmış, ELISA ve western blot deneyleri ile paralellik gösterdiği bulunmuştur. Gruplar arası sitokin salınımına baktığımızda en yüksek IL-6 ve VEGF salınımının A549+MKH grubunda olduğu resveratrolün anlamlı bir şekilde bu salınımı azalttığı bulundu.
Sonuç olarak IL-6 ve VEGF salınımı A549 kanser hücreleri ve MKH’leri bir arada bulunduğunda artmaktadır. Resveratrol bu artışı anlamlı bir şekilde düşürmektedir. Tüm gruplarda SDF-1 ve CCL-5 salınımı gözlenmedi.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-19T14:24:07Z
No. of bitstreams: 1
10092808.pdf.pdf: 2079533 bytes, checksum: 482f80751fad2f0905407165fc511f86 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sağlık Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Mezenşimal Kök Hücre
Resveratrol ile muamele edilmiş yağ dokusu kaynaklı mezenşimal kök hücre sitokinlerinin A549 kanser hücresine etkilerinin araştırılması
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/370
2016-04-21T00:00:06Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_197
Şaylısoy, Suzan
Aydın, Nevin
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Radyoloji
2016-04-20T08:30:50Z
2016-04-20T08:30:50Z
2016
Aydın, N. Östaki tüp kartilajının 3T MR ile değerlendirilmesi, normal bireyler ile orta kulak hastalığı olan bireylerde karşılaştırılması. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim Dalı Tıpta Uzmanlık Tezi, Eskişehir, 2015
http://hdl.handle.net/11684/370
Bu çalışmanın amacı prospektif olarak, östaki tüp (ÖT) kartilajını 3Tesla (3T) Manyetik Rezonans (MR) ile görüntülemek, orta kulak hastalığı olanlarla orta kulak hastalığı olmayanları kıyaslamaktır. Bu çalışmaya hasta ve kontrol grubu olarak sırasıyla 56 orta kulak hastalığına sahip kulak ve 100 orta kulak hastalığına sahip olmayan kulak dahil edildi, hastaların yaş grubu 18-65 yaş aralığındaydı. Her hastaya aksiyel 3D Multiple Echo Recombined Gradient Echo (MERGE) sekansı uygulanıp parasagittal planda kesitler elde edildi. ÖT kartilajı morfolojik olarak 1'den 3'e kadar skorlandı. ÖT kartilaj intensitesinde heterojeniteye neden olan dejeneratif değişiklikler 0'dan 2'ye kadar grade'lendi. ÖT kartilajının medial laminası en kalın yerinden ölçüldü. Aksiyel kesitte kartilaj orta kesimi seviyesinde ÖT lümen çapı ölçüldü. Hasta ve kontrol grubunda yaş, cinsiyet, ÖT kartilajı medial laminası kalınlığı açısından anlamlı farklılık yoktu. ÖT lümen çapı hasta grubunda kontrol grubuna göre daha düşük olarak bulundu. Hasta grubunda skor sayısı arttıkça hasta sayısının yüzdesinin azaldığı ve bunun anlamlı olduğu bulundu. Dejenerasyon grade'i arttıkça hasta sayısının yüzdesi artmaktaydı. Hasta ve kontrol grubunda skor arttıkça yaş farkı gözlenemedi. Skor ve kalınlık ölçümleri açısından Skor 2'de olanlardan hasta grubundakiler kontrol grubuna göre daha fazla kalınlık göstermekte iken, Skor 1 ve Skor 3'de hasta ve kontrol grubunda anlamlı farklılık bulunamadı. Her üç skorda da lümen çapı hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük bulundu. Hasta ve kontrol grubunda dejenerasyonla yaş arasında anlamlı farklılık bulunamadı. Hasta grubunda dejenerasyonu olan hastalar arasında skor ile grade'leme arasında anlamlı fark bulunamadı. Sonuç olarak, 3T MR inceleme ÖT kartilajı gibi küçük ama önemli bir anatomik ve cerrahi lokalizasyonu değerlendirmeyi sağlamakta, orta kulak hastalıklarının tedavisinde uygulanabilecek yeni tedavi yöntemlerine yol göstermektedir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-20T08:30:16Z
No. of bitstreams: 1
10093042.pdf: 1562199 bytes, checksum: 0a31457af346870c8416fc13acb54ed5 (MD5)
tur
ESOGÜ, Tıp Fakültesi
3Tesla Manyetik Rezonans Görüntüleme
Östaki tüp kartilajının 3T mr ile değerlendirilmesi ve normal bireyler ile orta kulak hastalığı olan bireylerde karşılaştırılması
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/390
2016-05-11T00:00:10Z
com_11684_123
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_142
Ağca, Ferruh
Yalçınkaya, Ezgi
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı
2016-05-10T09:03:28Z
2016-05-10T09:03:28Z
2015
2015-05-07
http://hdl.handle.net/11684/390
Bu tez çalışmamızda kip ve kiplik kavramlarının tanımları ve bu iki kavramın sınıflandırmaları üzerinde durulmuş, Orhon Yazıtlarında bulunan kiplik ifadeleri, yapılan sınıflandırmaya göre incelenmiştir.
Çalışmamız dört bölümden oluşmaktadır:
Birinci bölümde öncelikle Eski Türkçe kavramı üzerinde durulmuş, daha sonra Orhon Yazıtları ile ilgili genel bilgiler verilerek yazıtlar üzerine yapılmış belli başlı gramer çalışmaları verilmiştir.
İkinci bölümde kip ve kiplik kavramları ile ilgili teorik yaklaşımlar üzerinde durulmuştur. Öncelikle kip ve kiplik ile ilgili bugüne kadar yapılmış önemli tanımlar incelenmiştir. Ardından her iki kavramla ilgili yapılmış tasnifler ele alınmıştır. Bu tasniflerden yola çıkarak bizim oluşturduğumuz kiplik tasnifi ortaya konulmuştur.
Üçüncü bölümde Orhon Yazıtlarında bulunan kiplik ifadeleri, ikinci bölümde ortaya koyduğumuz kiplik tasnifine göre incelenmiştir. Öncelikle her bir kiplik başlığından sonra kısaca bu başlığın tanımı yapılmış daha sonra Orhon Yazıtlarında o kiplik türüyle ilgili tespit edilen örneklere ve bu örneklerin açıklamalarına yer verilmiştir.
Sonuç bölümünde yaptığımız çalışmalardan elde ettiğimiz sonuçlar özetlenmiştir.
Bu çalışma, bize kipliğin semantikle yakından ilgili ve işaretleyicilerini sınırladırmanın pek de mümkün olmadığı bir kavram; kipin ise morfolojik işaretleyicilerini tespit edebildiğimiz semantik bir kavram olduğunu, zaman zaman birbiriyle karıştırılan ya da birbirinin yerine kullanılan bu iki kavramın kesin sınırlarla birbirinden ayrılmayacağını gösterecektir
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-20T08:48:30Z
No. of bitstreams: 1
10068317.pdf: 563951 bytes, checksum: e8218fc2b55e140b19d5f9a2697ea38c (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Eski Türkçe
Orhon Yazıtlarında kiplik ifadeleri
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/383
2016-05-11T00:00:31Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Ayhancı, Adnan
Eyiiş, Esra
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji
2016-05-10T09:01:59Z
2016-05-10T09:01:59Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/383
Bu çalışma, Verbascum exuberans ekstresi (Vex)’nin antinosiseptif etkinliğini, bu
etkide serotonerjik, nitrerjik ve opiyoderjik yolaklar üzerindeki rolünü ve antiinflamatuvar
aktivitesini belirlemek üzere dizayn edilmiştir. Ekstrenin santral antinosiseptif etkinliği tail
clip, tail flick ve hot plate testleriyle, periferal antinosiseptif etkinliği ise asetik asit ile
oluşturulan writhing testiyle araştırılmıştır. Bu duruma ek olarak, Vex (250 mg/kg) LNAME
(100 mg/kg), siproheptadin (50 μg/kg) ve nalokson (1 mg/kg) ile kombine
edilmiştir. Karragenan ile oluşturulan arka ayak pençe ödem modeli Vex (250 mg/kg)’nin
antiinflamatuvar aktivitesinin belirlenmesinde kullanılmıştır. 250 mg/kg Vex % MPE
değerlerini sadece tail clip testinde arttırırken (p˂0,05), 500 mg/kg Vex % MPE
değerlerini tail clip, tail flick ve hot plate testlerinde arttırmamıştır (p˃0,05). Ekstrenin her
iki dozu asetik asit ile oluşturulan writhing testinde kıvranma sayılarını azaltmıştır
(p˂0,001). Vex ile kombine verilen L-NAME santral antinosiseptif testlerdeki % MPE
değerini sadece tail clip testinde arttırdığı görülmüştür (p<0,05). L-NAME ve nalokson
kombine gruplarında ekstrenin kıvranma sayılarını azalttığı (p<0,05), siproheptadin ile
kombine verilen grupta ise azaltmadığı belirlenmiştir (p>0,05). Çalışmamızda, Vex’nin
santral spinal düzeyde antinosiseptif etkili olduğu, santral supraspinal düzeyde
antinosiseptif etkili olmadığı ve Vex’nin periferal antinosiseptif etkili olduğu bulunmuştur.
Vex’nin periferal antinosiseptif etkide hem nitrerjik hem de opiyoderjik yolaklara aracılık
ettiği, serotonerjik yolağın aracılık etmediği görülmüştür. Ayrıca, Vex’nin santral spinal
düzeyde nitrerjik yolak üzerinden antinosiseptif etkiye aracılık ettiği belirlenmiştir. Vex,
karragenan ile oluşturulan inflamasyona karşı ödem miktarını TNF-α ve IL-1β düzeylerini
azaltarak inhibitör etki göstermiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-20T13:02:36Z
No. of bitstreams: 1
10085734.pdf: 2361909 bytes, checksum: d620caf1a1fe983b410b13770faa6d69 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Verbascum Exuberans
Verbascum exuberans hub.-mor. türünün in vivo antinosiseptif ve antiinflamatuvar etkilerinin araştırılması
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/373
2016-05-06T00:00:30Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
Temir, Ali Demir
Harzadın, Münevver
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya
2016-05-05T08:23:57Z
2016-05-05T08:23:57Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/373
Bu çalışmada, selüloz adsorbanının bazı diyabet (Akarboz (D1), Metformin (D2), Gliklazid (D3)), kolesterol (Gemfibrozil (K1), Ezetimib (K2), Fenofibrat (K3)) ve tansiyon (Atenolol (T1), Metoprolol (T2), Karvedilol (T3)) ilaçları ile adsorpsiyon kabiliyetinin ikili ve üçlü ilaç etkileşimleri araştırılmıştır.
Teorik hesaplamalarda MOPAC2012 paket programında PM6 ve PM7, Gaussian 09 paket programında DFT hibrit yaklaşımı, adsorpsiyon deneylerinde ilaç aktif maddelerinin selüloz üzerindeki adsorpsiyonu ve kontrollü salımı UV-Görünür Alan Spektrofotometresiyle incelenmiştir. Mopac2012 yönteminde vücut sıcaklığında (T=310K) kan fazında belirlenen K2-T2, K2-T3, K1-D2, K2-D1-T1, K3-D3-T2, K3-D2, K1-D2-T3 ve K1-D2-T3 molekülleri, DFT yönteminde K1-D2, K3-D1, K1-D2-T1 ve K3-D1-T3 molekülleri kullanıldığında birbirlerinin etkisini azaltacağı ya da artıracağı için mutlaka hekim tarafından doz ayarlaması yapılarak kullanılması gerekmektedir. Deneysel çalışmalarda ise vücut sıcaklığında pH=3‟te K1-T2 ve K1-D2-T2 moleküllerinin en yüksek salım yüzdesine sahip moleküller olduğu belirlenmiştir. Salım yüzdesinin yüksek olması ilaç molekülleri arasında etkileşimin olmadığını göstermektedir. Yani aralarında etkileşim olmayan K1-T2 ve K1-D2-T2 ilaç molekülleri selüloza adsorbe edilerek kullanıldığında ilaç vücutta daha uzun süre kalacak ve tedavi edici etkisini daha uzun süre gösterecektir.
Yapılan çalışmaların sonuçlarında etkileşimin termodinamik yönde gerçekleşmesi ve olası H-bağları için uyum halinde olması Mopac2012 ve DFT yöntemlerinde paralellik göstermektedir. Her iki yöntemde de etkileşim kararlılığı düşük olarak belirlenen K1-T2 ve K1-D2-T2 moleküllerinin deneysel çalışmalarda da en yüksek salım yüzdesine sahip olması uygulanan yöntemlerin sonuçlarının uyum içinde olduğunu göstermektedir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-20T13:09:04Z
No. of bitstreams: 1
10069587.pdf: 10165156 bytes, checksum: 8ab0b8314caf60e37d27824bd762a6ef (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Adsorbsiyon
Selülozun diyabet, kolestrol ve tansiyon sınıfına ait bazı ilaçların kontrollü salımında kullanılması ve ilaç etkileşimlerinin deneysel ve teorik olarak incelenmesi
doctoralThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/374
2016-05-06T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_94
Yüce, Galip
Gülbay, Ahmet Hilbi
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği
2016-05-05T08:24:08Z
2016-05-05T08:24:08Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/374
Bu Yüksek Lisans tez çalışması, Türkiye’nin güneyinde, Hatay ilinin Antakya ilçesine bağlı Güzelburç ve Maşuklu beldelerinde, 2004 yılında oluşmaya başlayan ve gelişimi 2014 yılında pik yapan Güzelburç kırığı üzerinde ve çevresinde yapılan gaz ölçümleri hakkındadır.
Çalışma kapsamında kırık çevresinde 117 lokasyonda radon (Rn), karbondioksit konsantrasyon (CO2 kons.) ve karbondioksit akış (CO2 flux) gaz ölçümleri yapılmıştır. Uzaktan algılama yöntemi kullanılarak seçilen ölçüm noktaları arazide kontrol edilerek uygun şekilde modifiye edilmiştir. Bölgede 2012-2014 yılları arasında yapılan gaz ölçümleri, Rn konsantrasyon değerleri 1- 95 kBeq/m3, CO2 konsantrasyon değerleri 2,500- 28,500 ppm ve CO2 akış değerlerinin 1.61- 60.91 g/(m2gün-1) arasında değiştiği ortaya koymuştur. Elde edilen bu sonuçlar kullanılarak Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS) programı ile yoğunluk haritaları oluşturulmuştur.
Ayrıca 2012 ve 2014 yıllarında aynı lokasyonlarda tekrarlanan gaz ölçümleri ile zamansal gaz değişimi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte CO2 gazının kökeninin belirlenmesi için İtalya Istituto Nazionale di Geofisica e Vulcanologia (INGV) laboratuarında 13C analizleri yaptırılmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-20T14:21:33Z
No. of bitstreams: 1
10081318.pdf.pdf: 5570763 bytes, checksum: f662ce8fe819920ab2be5fabc057e4fc (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Radon
Gaz ölçümleri ile örtülü kırık zonlarının belirlenmesi: Güzelburç Kırığı, Antakya
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/375
2016-05-06T00:00:14Z
com_11684_85
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_205
Başpınar, Mustafa
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi
2016-05-05T08:24:19Z
2016-05-05T08:24:19Z
2015
Başpınar , M. ‘Kanserli Kolon Hücre Dizisinde Seranib-2 Maddesinin Apoptoz Oluşumuna Ve Hücre Yaşamına Olası Etkileri’ini araştırılması , Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Tıpta Uzmanlık Tezi Eskişehir 2015
http://hdl.handle.net/11684/375
Bu çalıĢma insan kolon kanser hücre dizisinde
(Caco2) seranib-2 maddesinin apoptozis üzerine atkisini araĢtırmıĢtır.Bizim
çalıĢmamızda, seranib-2 nin Caco-2 hücre canlılığı üzerine etkisi kontrol ile
karĢılaĢtırıldığında 1 μM’dan itibaren azalmaya baĢladığı ve 50 μM konsantrasyonda
24 ve 48 saatte sırasıyla % 47 ve % 52 oranında azalttığı görülmüĢtür. RT-PCR
sonuçlarına göre, gruplar arasında TNF-alfa mRNA düzeylerinde herhangi bir fark
gözlenmezken 24 saatte TNF-alfaR1 mRNA düzeyleri, her iki konsantrasyonda da
kontrole göre azalmıĢ, 48 saatte ise bir fark oluĢmamıĢtır. ASAH mRNA düzeyleri
ise 48 saat sonrası 50 μM’lık tedavi grubunda tüm gruplara göre anlamlı düzeyde
yüksek bulunmuĢtur. Böylece çalıĢmamız, seranib-2’nin zaman ve doz bağımlı güçlü
anti-kanser etkisinin olduğunu ortaya koymaktadır. TNF-alfa mRNA
ekspresyonunun değiĢmemesi ancak TNF-alfaR1 mRNA düzeylerinin kontrole göre
azalmıĢ olması ise seranib-2’nin farklı yolaklardan etki edebileceğini göstermiĢtir.
ASAH mRNA düzeyinin tedavi gruplarında yüksek çıkması kullanılan seranib-2
dozunun ASAH ekspresyonunu düĢürmede etkin olmadığını veya hücre ölümünün
seramidaz inhibisyonundan farklı bir yolakdan seramidaz enzim ürünleri olan
sfingozin ve sfingozin-1-fosfat inhibisyonuyla olabileceğini düĢündürmektedir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-20T14:26:18Z
No. of bitstreams: 1
10073460.pdf: 2125317 bytes, checksum: dea4b1f0d1fd028e4e8051c58105bd88 (MD5)
tur
ESOGÜ, Tıp Fakültesi
Kolon Kanseri
Kanserli kolon hücre dizisinde seranib-2 maddesinin apoptoz oluşumuna ve hücre yaşamına olası etkileri
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/376
2016-05-06T00:00:15Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_184
Cemalettin, Elmıra
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Aile Hekimliği
2016-05-05T08:24:36Z
2016-05-05T08:24:36Z
2015
Cemalettin, E. ESOGU Tıp Fakültesi Eğitim Uygulama ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji Polikliniğine başvuran Tip 2 diyabetes mellitus hastalarında hedef lipid düzeyine ulaşma oranı ve tedaviye uyumu etkileyen faktörler. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Aile Hekimliği Anabilim Dalı Tıpta Uzmanlık Tezi, Eskişehir, 2015.
http://hdl.handle.net/11684/376
Günümüzde, diabetes mellitus(DM) giderek
artan insidans ve prevalans ile önemli bir sağlık sorunu oluĢturmaktadır. DM koroner
arter hastalığı eĢdeğeri kabul edilmektedir. Hiperlipidemi de koroner arter hastalığı
için sigara, hipertansiyon, obesite ve diyabet gibi değiĢtirilebilir bir majör risk
faktörüdür. Bu yüzden tüm kılavuzlar diyabetik hastalarda tedavi hedeflerini
belirlerken glisemik hedefler yanında lipid hedeflerine de ulaĢmanın önemine dikkat
çekmiĢlerdir. Bu çalıĢma, endokrinoloji polikliniğine kontrole gelen Tip 2 diyabet
hastalarında kan lipid düzeylerini değerlendirmeyi, glisemik ve lipid hedeflerine
ulaĢmama nedenlerini, diyabet hastalığı takiplerinde üniversiteye baĢvurmadan
önceki baĢvurulan doktor sayısının, yaĢam tarzı değiĢikliklerinin önemini, hastalara
diyabet bilinçinin yerleĢtirilmesini hedeflemiĢtir. ÇalıĢmada Ekim 2013-Mart 2014
tarihleri arasındaki 6 aylık süreçte gönüllü 400 hastaya, yapılan çalıĢma konusunda
bilgilendirildikten ve onayları alındıktan sonra 28 soru içeren bir anket uygulanmıĢ
ve diyabet takiplerinde rutin istenilen kan değerlerine bakılmıĢtır. Hastaların
%34.5'inde LDL-K, % 41'inde TG, % 38.5'inde HDL-K, % 84.8'inde TK hedef
değerlerde bulunmuĢ; % 43.3'ünde HbA1C ≤ % 6.5, % 50.8'inde HbA1C ≤ 7.0
gözlemlenmiĢtir. ÇalıĢmamızın sonuçlarına bakıldığında; doktor sayısının 3 ve
üzerinde olması hedef parametrelere ulaĢma oranlarında ciddi azalmaya neden
olmaktadır. Bu sonuçlara göre LDL-K < 100 olarak alındığında bir doktor tarafından
takip edilen hastalarda hedef değere ulaşma oranı % 26.6, 2 farklı doktor tarafından
takip edilenlerde % 71.7 iken, 3 ve 4 doktor tarafından takip edilenlerde bu oran
sırasıyla % 1.4 ve % 7.0 olarak anlamlı olarak daha düşüktü. Diğer parametrelere
ulaşma oranında yine 3 ve 4 doktor tarafından takip edilenler 1-2 doktor tarafından
takip edilenlere göre anlamlı olarak daha düşüktü.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-20T14:33:27Z
No. of bitstreams: 1
10072869.pdf: 1179276 bytes, checksum: 1f94fa4050bba48beb88074600d00f5a (MD5)
tur
ESOGÜ, Tıp Fakültesi
Doktor Sayısı
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Endokrinoloji Polikliniğine başvuran tip 2 diabetes mellitus hastalarında hedef lipid düzeyine ulaşma oranı ve tedaviye uyumu etkileyen faktörler
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/377
2016-05-06T00:00:16Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
Tay, Naime Funda
Kaya, Nergis
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya
2016-05-05T08:24:46Z
2016-05-05T08:24:46Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/377
Bu çalışmada bazı yeni Triazoliltiyo substitüye asetilaminofenilbenzotiyazol türevleri sentezlenmiştir. Bileşiklerin sentezi için önce 4-aminobenzoik asit ve 4-amino-3-metoksi benzoik asit, 2-aminotiyofenolle reaksiyona sokularak 4-(Benzotiyazol-2-il)fenilamin ve 4-(Benzotiyazol-2-il)-2-metoksibenzenamin elde edilmiştir. Elde edilen bu ürünlerin, kloroasetilklorürle reaksiyonu sonunda, N-(4-Benzotiyazol-2-il)fenil-2-kloroasetamit ve N-(4-(Benzotiyazol-2-il)-2-metoksifenil)-2-kloroasetamit elde edilmiştir. Elde edilen N-(4-Benzotiyazol-2-il)fenil-2-kloroasetamit ve N-(4-(Benzotiyazol-2-il)-2-metoksifenil)-2-kloroasetamit bileşikleri, 4-(2-(Piridin-3-il)tiyazol-4-il)-4-substitüye-2,3-dihidro-4H-1,2,4-triazol-3-tiyon türevleri ile reaksiyona sokularak N-(4-(Benzotiyazol-2-il)substitüyefenil)-2-[4-alkil-5-(2-(piridin-3-il)tiyazol-4-il)-4H-1,2,4-triazol-3-iltiyo] asetamit türevlerine ulaşılmıştır. Elde edilen türevlerin yapıları Elementel Analiz, IR, 1H NMR, Kütle spektral analiz verileri yardımıyla aydınlatılmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-21T12:24:03Z
No. of bitstreams: 1
10085135.pdf: 1709895 bytes, checksum: 58744ca27f3b3813b39063b299482b25 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
2-Substitüye Benzotiyazol
Triazoliltiyo substitüye asetilaminofenilbenzotiyazol türevlerinin sentezi ve karakterizasyonu
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/378
2016-05-06T00:00:19Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_89
Caner, Necmettin
Karahan, Yeşim
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Kimya
2016-05-05T08:24:58Z
2016-05-05T08:24:58Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/378
Bu çalışmada benzimidazol ve benzoksazol molekülleri ile bu moleküllerin bazı türevleri, sulu ortamdaki yumuşak çeliğin korozyonunun önlenmesine yönelik çalışmalara ışık tutması amacıyla, inhibitör olarak kullanılabilme yeteneklerinin öngörülebilmesi ve karşılaştırılabilmesi için teorik incelemelerle değerlendirilmiştir.
Kuantum kimyasal hesaplamalar Gaussian 03W Revision D.01 programı ile PCM, SCF ve Naturel Bond Orbital ( NBO ) analizleri ile gerçekleştirilmiştir. Teorinin en üst düzeyi olan B3LYP 6-311++G(d,p) temel setinde korozyon inhibitör potansiyelliği ile en uyumlu özellikler olarak kabul edilen EHOMO, ELUMO, enerji aralığı değerlerinin yanı sıra dipol moment değerleri hesaplanmış; ayrıca kimyasal reaktifliğe ilişkin bilgiler sağlayan parametreler olan elektronegatiflik ve kimyasal potansiyel değerleri ile, global sertlik ve inhibitör molekülden metal atomuna aktarılan elektronların kesri değerleri belirlenmiştir.
Çalışmada gerek benzimidazol, gerekse de benzoksazol grubu moleküllerde inhibitör olarak kullanılabilme yeteneği ile, çeşitli kuantum mekaniksel parametreler arasındaki parallellikler araştırılmış; bazı moleküller için literatürde bulunabilmiş deneysel sonuçlar ile uyumluluk irdelenerek, hesaplamayla elde edilen sonuçların anlamlılığına ilişkin saptamalar yapılmaya çalışılmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-21T12:30:28Z
No. of bitstreams: 1
10063782.pdf: 3020489 bytes, checksum: 42fe491ab7f31015bf610f20ab5683f1 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Yumuşak Çelik
Bazı benzimidazol ve nemzoksazol türevlerinin yumuşak çeliğin korozyonu üzerindeki inhibisyon etkisi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/381
2016-05-11T00:00:15Z
com_11684_121
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_135
Çolak, Kamil
Yıldırım, Özay
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Tarih
2016-05-10T09:01:31Z
2016-05-10T09:01:31Z
2015
2015-06-09
http://hdl.handle.net/11684/381
Bu çalışmada, Miralay Mehmet Şükrü Bey ve Binbaşı Hurşit Bey tarafından Hicri 1302 (Miladi 1885-1886) senesinde Sultan II. Abdülhamit’e ithafen kaleme alınan “Askerde Terbiye-i Ma‘neviyye” adlı eserin çeviri yazısı ve tahlili yapılmış, eserdeki bilgilerden yola çıkılarak Türk askeri tarihinden verilen örneklerle manevi terbiyenin askerlik üzerindeki etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır. Eser, verdiği bilgilerle özellikle acemi erlerin ahlaki eğitiminde bölük komutanları için bir rehber olma özelliği taşımaktadır. Eserin çeviri yazısının yapılmasıyla bu bilgilerin yeniden gün yüzüne çıkarılması ve içerdiği bilgilerden araştırmacıların faydalanması amaçlanmıştır.
Eserin Latin alfabesi ile yazımı sırasında basit transkripsiyon kuralları uygulanmıştır. Transkripsiyonu yapılan metindeki bilgiler, tarihsel bir bakış açısı ile değerlendirilmiştir. Ana metnin çeviri yazısı yapılmadan önce tarihi süreç içerisinde Türklerin manevi terbiye ve ahlak anlayışlarının gelişimi ile bunların Türk orduları üzerindeki etkileri üzerinde durulmuştur. “Askerde Terbiye-i Ma‘neviyye” adlı eser İstanbul Harbiye Askeri Müzesi yazma eserler koleksiyonunda bulunmaktadır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-21T12:43:04Z
No. of bitstreams: 1
Askerde Terbiye-i Ma'neviyye Özay Yıldırım.pdf: 3579904 bytes, checksum: 12ea6ca7ef521313a52332effff09b64 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Manevi Terbiye
“Askerde Terbiye-i Ma’neviyye” adlı eserin çeviri yazısı ve tahlili
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/393
2016-05-11T00:00:29Z
com_11684_117
com_11684_16
com_11684_2
col_11684_127
Taban, Sami
Bilgiç, Ayşegül
ESOGÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat
2016-05-10T09:04:20Z
2016-05-10T09:04:20Z
2015
2015-07-02
http://hdl.handle.net/11684/393
Gelir dağılımı konusu ülkelerin en büyük problemlerinin başında
gelmektedir. Bütün ülkeler ekonomik açıdan büyümeyi sağlarken aynı zamanda
toplumsal refahı da göz önünde bulundurmaktadır. Bu çerçevede en önemli unsur
gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik politikalar gerçekleştirmektir.
Bu çalışmada gelir dağılımı sorunu ve vergi politikalarıyla olan ilişkisi
açıklanmaya çalışılmıştır. Öncelikle, gelir dağılımı kavramı irdelenmiş, vergi
politikaları, vergi türleri tartışılmış, sonrasında vergi türleri ile gelir dağılımı
arasındaki ilişki belirlenmiştir. Bu amaçla Gini modeli adı verilen model
oluşturularak dolaysız vergilerin ve dolaylı vergilerin gelir dağılımı üzerindeki
etkileri ekonometrik analizle tespit edilmiştir. Ekonometrik analiz neticesinde 1990-
2013 döneminde dolaysız vergilerin gelir dağılımını düzeltici etkisi teoriyi de
destekler nitelikte çıkmıştır.
Türkiye’de gelir dağılımını düzeltmek için devletin maliye politikası aracı
olarak dolaysız vergileri kullanması önerilmiştir. Son yıllarda etkinliği artan dolaylı
vergilerin ise gelir dağılımını daha çok bozduğu için dolaysız vergilerin dolaylı
vergiler yerine ikame edilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-22T08:37:02Z
No. of bitstreams: 1
10076460.pdf.pdf: 3038251 bytes, checksum: 8e7f5243695937599b2dddd6c513fcd8 (MD5)
tur
ESOGÜ, Sosyal Bilimler Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Vergi
Türkiye’de uygulanan vergilendirme politikalarının gelir dağılımı üzerindeki etkileri: 1990-2013 dönemi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/395
2016-05-11T00:00:06Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_191
Öz, Fatih
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Halk Sağlığı
2016-05-10T09:04:40Z
2016-05-10T09:04:40Z
2015
Öz, F. Adölesanlarda İnternet Destekli Beslenme Eğitiminin Etkinliğinin Değerlendirilmesi: Randomize Kontrollü Çalışma. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Tıpta Uzmanlık Tezi, Eskişehir, 2015.
http://hdl.handle.net/11684/395
Çalışmanın amacı, adölesanlarda okul tabanlı
yaklaşımla aşırı kilo alımına engel olmak için sağlıklı yeme alışkanlığı
geliştirmek, fiziksel aktiviteyi artırmak ve sedanter davranışları azaltmak
amacıyla, “Genç e-sağlık” eğitim portalı oluşturmak ve programın bilgi düzeyi
ve davranış değişimindeki etkinliğini sınamaktır. Çalışma, Eskişehir il
merkezinde 2014 Mayıs-2015 Ekim arasında lise 2 öğrencileri üzerinde
yapılan bir müdahale araştırmasıdır. Çalışmada müdahale grubundaki
öğrenciler için bir web sitesi oluşturuldu. Kontrol grubu öğrencilerine ise
internet ortamı için hazırlanan eğitim materyalleri slayt şekline getirilerek
araştırmacılar tarafından sınıf ortamında her ders bir ders saati süresinde
anlatıldı. Eğitimler sonrasında müdahale grubunda bulunan öğrencilerin bilgi
puan ortalamalarında anlamlı bir artış tespit edilirken, kontrol grubunda bir
fark bulunamadı. Eğitim sonrasında, müdahale grubu öğrencilerinde en az 20
dakika süren şiddetli fiziksel aktivite, kasları zorlayacak fiziksel aktivite
düzeylerinde artış olduğu saptandı. Kontrol grubu öğrencilerinde ise en az 20
dakika süren şiddetli fiziksel aktivite düzeylerinde artış olduğu saptandı.
Müdahale öncesinde her iki grubun da adım sayısı günlük önerilen 10 bin
adım sayısının altında kalırken, müdahale sonrasında bu sınırın üzerine
çıkıldı. İnternet tabanlı verilen eğitimin klasik eğitime göre bilgi düzeyini
arttırmada daha başarılı olduğu gözlendi. Adölesan yaş grubunda yapılan
eğitimlerin davranışları olumlu yönde etkilemesi bu yaş grubunda eğitimlere
devam edilmesi ve farklı eğitim öğretim teknikleri kullanılmasının yararlı
olacağı kanısına varıldı.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-22T08:52:13Z
No. of bitstreams: 1
10095679.pdf.pdf: 1843319 bytes, checksum: 63152c2f1eff2f383e06b046f99340dc (MD5)
tur
ESOGÜ, Tıp Fakültesi
İnternet Tabanlı Eğitim
Adölesanlarda internet destekli beslenme eğitiminin etkinliğinin değerlendirilmesi: randomize kontrollü çalışma
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/399
2016-05-11T00:00:28Z
com_11684_84
com_11684_21
com_11684_1
col_11684_197
Kökçüoğlu, Mehmet Ali
ESOGÜ, Tıp Fakültesi, Radyoloji
2016-05-10T09:05:26Z
2016-05-10T09:05:26Z
2015
Kökçüoğlu, M.A. 2001-2011 Yılları Arasında ESOGÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Tarafından Otopsisi Yapılan İntihar Vakalarının Araştırılması. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Tıpta Uzmanlık Tezi, Eskişehir, 2015.
http://hdl.handle.net/11684/399
Ġnsanlık tarihi boyunca toplumlarda farklı sıklıkla görülen intihar olayları, sadece ruh sağlığı uzmanlarını ilgilendiren bir konu olmayıp, evrensel bir sorundur. ÇalıĢmamızda, EskiĢehir ilinde 2001-2011 yılları arasında meydana gelen ve Anabilim Dalımız tarafından otopsisi yapılan toplam 399 olgunun sosyodemografik özellikleri, intihar Ģekilleri, intihar edilen zaman dilimleri, intihar edilen mekan risk faktörler analiz edilmiĢtir. ÇalıĢmamızdaki 399 olgunun % 71,4’ünün erkek (n=285), %28,6’sının kadın (n=114) olduğu, erkek/kadın oranın 2,5 olduğu saptanmıĢtır. Olguların en küçüğünün 16, en büyüğünün 71 yaĢında olduğu, olguların %7,5’sının (n=31 kiĢi) 18 yaĢ ve altındaki çocuklar olduğu, olguların % 9’unun (n=36 kiĢi) 65 yaĢ ve üzerinde olduğu, en yaĢlı kiĢinin de 71 yaĢında olduğu belirlenmiĢtir. Medeni durum açısından intihar eden olguların 207’si (% 51.9) evli, 145’i (% 36.3) bekar, 32’sinin (% 8.0) eĢi ölmüĢ, 15’i (% 3.8) boĢanmıĢ durumdadır. olguların % 53’ünün (n=183) aktif çalıĢma hayatında olmadığı saptandı. Olguların % 61,9’unun (n= 247) ası yöntemiyle, % 14,3’ünün (n= 57) ateĢli silah ile, % 10,8’inin (n=43) yüksekten atlayarak, % 8,8’inin (n=35) toksik madde ile, % 2,7’sinin (n= 11) suya atlayarak, % 1,5’inin (n=6) tren yoluna atlayarak intihar ettiği belirlenmiĢtir. 168 olgunun (% 42,1) intihar mektubu, sms veya sosyal paylaĢım siteleri aracılığıyla intihar notu bıraktığı saptandı. Aktif çalıĢma hayatında olmamanın en fazla görülen risk faktörü olduğu belirlenmiĢtir. Dolayısıyla istihdamın arttırılması ve iĢsizliğin azaltılmasının intihar oranını önemli ölçüde azaltacağı düĢünülmektedir. Özelikle kadın istihdamının arttırılması ile kadın intiharlarının azalacağı, intihar giriĢimi öyküsü olan veya kendisindeki ruhsal rahatsızlık nedeniyle intihara yatkın olan kiĢilerin takipleri sağlanmalıdır. Bu amaçla psikiyatri servislerinin, baĢta hekim sayısı olmak üzere yardımcı sağlık personeli ve alt yapı hizmetlerinin geliĢtirilmesi gerekir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-22T08:57:24Z
No. of bitstreams: 1
10091921.pdf: 1107749 bytes, checksum: 162b651ad2f51ce93d5b16783085db7f (MD5)
tur
ESOGÜ, Tıp Fakültesi
İntihar
2001-2011 yılları arasında ESOGÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp anabilim dalı tarafından otopsisi yapılan intihar vakalarının araştırılması
physicsThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/396
2016-05-11T00:00:10Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
Canbek, Mediha
Danış, Seren
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji
2016-05-10T09:04:50Z
2016-05-10T09:04:50Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/396
Tez çalışmasında sıçanlarda deneysel olarak oluşturulan böbrek iskemi reperfüzyon hasarına karşı, antioksidan özelliğe sahip geraniolün koruyucu etkileri araştırıldı.
Deneysel çalışmada; herbirinde n=7 olmak üzere 28 adet Wistar albino cinsi erkek sıçanlar rastgele seçilerek 4 grup oluşturuldu. Grup I (Sham), Grup II (İ/R + Serum Fizyolojik), Grup III (50 mg/kg Geraniol + İ/R), Grup IV (100mg/kg Geraniol + İ/R) olarak belirlendi. Tüm gruplara ksilazin (10mg/kg) ve ketamin (70mg/kg) anestezisi altında sağ böbrek nefroktomisi yapıldı, 15 gün iyileşmeleri beklendi. Grup I ve II’ ye 2 ml SF, Grup III ve IV’ e sırasıyla 50 mg/kg ve 100 mg/kg geraniol tek doz halinde iskemiden bir saat önce intraperitonal olarak verildi. Grup I haricindeki gruplara 45 dakika iskemi ve 4 saat reperfüzyon uygulandı. Deney sonunda tüm sıçanlardan kan örnekleri ve böbrek dokuları alındı. Serum örneklerinde kanda üre nitrojen testi (BUN) ve kreatinin (CRE) değerlerine bakılırken, doku örneklerinde katalaz (CAT) ve süperoksit dismutaz (SOD) enzim aktiviteleri ölçüldü. Doku kesitleri H&E ile boyandı ve ışık mikroskobunda incelendi.
Çalışma sonuçlarına göre; Grup I ve Grup II’ nin serumda BUN ve CRE, doku örneklerinde CAT ve SOD değerleri karşılaştırıldığında Grup II’ de yükseldiği ve bunun sonucunda İ/R hasarının oluştuğu gözlendi. Geraniol uygulanan Grup III ve Grup IV’ ün değerlerinin Grup I’ e yaklaştığı gözlendi. Birbirine paralellik gösteren bu sonuçlar; 50 mg/kg’ lik geraniolün, 100 mg/kg’ lik geraniole göre daha etkili olduğunu destekler nitelikteydi.
Deney sonuçlarına göre; intraperitonal olarak uygulanan geraniolün böbrek iskemi reperfüzyon hasarına karşı koruyucu etkisi olduğunu gösterdi.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-22T09:03:19Z
No. of bitstreams: 1
10084836.pdf: 3165528 bytes, checksum: 791cd956339929bb749e719fb32756b5 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Serbest Radikal
Sıçanlarda kısa süreli böbrek iskemi/reperfüzyon hasarına karşı geraniolün koruyucu etkisi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/382
2016-05-11T00:00:27Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_86
İşcen, Cansu Filik
Malay, Dilek
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Biyoloji
2016-05-10T09:01:44Z
2016-05-10T09:01:44Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/382
Antibiyotikler insan ve hayvan hastalıklarının iyileştirilmesinde kullanılan en başarılı ilaç grupları arasındadır. Ancak antibiyotiklerin büyük bir kısmı insanlarda tam metabolize olmamaları ya da kullanılmayan antibiyotiklerin alıcı ortama boşaltılması nedeniyle, antibiyotikler kentsel atıksularda bulunabilmektedir. Su ve atık sulardan antibiyotik gideriminde kullanılan yöntemler arasında anaerobik arıtım yöntemlerinin kullanımı artış göstermektedir.
Günümüzde anaerobik arıtma sistemleri orta ve yüksek derecede organik maddeler içeren atık sular için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu çalışmada farklı antibiyotik gruplarını içeren sentetik atık suların kesikli ve laboratuvar ölçekli yukarı akışlı dolgulu yatak reaktörde arıtımı, KOİ giderimi ve reaktördeki mikrobiyal çeşitliliğin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada amfoterisin b, eritromisin, flukonazol, kanamisin, sefamezin tetrasikilin, vankomisin antibiyotikleri kullanılmıştır. Kesikli reaktör çalışmalarının istatistiksel optimizasyonu sonucu elde edilen veriler dikkate alınarak sürekli reaktörde arıtım süreci takip edilmiştir. Reaktör sürecinde antibiyotik konsantrasyonu, organik yükleme oranı, kimyasal oksijen ihtiyacı gibi işletim parametrelerinin organik madde giderim verimi üzerine etkileri değerlendirilmiştir. En yüksek KOİ giderimi 30 mg/l antibiyotik içeren atık suyun uygulandığı, hidrolitik alıkonma süresinin 96 saat ve Organik yükleme oranının 0,618 g KOİ l-1 gün-1 olduğu koşullarda gerçekleşmiştir. Çalışmada denenen tüm antibiyotik konsantrasyonlarında (10-100 mg/L) çıkış suyunun deşarj standartlarını sağlayacak düzeyde arıtıldığı belirlenmiştir. Ayrıca, uygulanan toksisite test sonucunda toksik olan giriş atık suyunun arıtım sonrasında toksik etkisinin kalmadığı bulunmuştur. Arıtımda rol alan mikrobiyal konsorsiyumun belirlenmesinde yeni nesil dizileme tekniği kullanılmıştır. Yeni nesil dizileme sonuçlarına göre, anaerobik çamurda 347 bakteri ve 26 arke üyesi tespit edilmiştir. Bakterilerden %19,56’ lik oranla Syntrophobacter spp. ve arkelerden %94,064 Methanosaeta spp. baskın türler olduğu ve arıtımda etkin oldukları tespit edilmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-26T08:28:57Z
No. of bitstreams: 1
10067352.pdf: 2509132 bytes, checksum: 1b1e69a97d8d8d2335952bb1517f8940 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Anaerobik Arıtım
Farklı antibiyotik gruplarını içeren sentetik atıksuların anaerobik arıtımı ve mikrobiyal komünitenin belirlenmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/384
2016-05-11T00:00:09Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Bilgiç, Şafak
Şahin, Faruk Erdem
ESOGÜ, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
2016-05-10T09:02:13Z
2016-05-10T09:02:13Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/384
Trafik sorunları psikolojik, ekonomik ve çevresel zararlar vermektedirler. Trafik sorunlarının çözümünde kavşaklar arası etkileşim kurulması önemli bir unsurdur. Bir trafik şebekesinin performansı gecikme değeriyle anlaşılır. Sinyalize kavşaklarda meydana gelen taşıt gecikmeleri tüm sistemi etkilemektedir. Taşıtların gecikmesi hem yakıt kullanımını, hem de egzoz emisyonu değerlerini artırmaktadır.
Kavşaklar arası koordinasyonun, trafik akış ve faz düzenlemelerinin öneminin incelenebilmesi amacıyla Eskişehir Gar bölgesi çalışma bölgesi olarak seçilmiştir.
Eskişehir Gar Bölgesi kent merkezinin ortasında yer almaktadır. Artan nüfus ve yetersiz kalan yollar Eskişehir Gar Bölgesi’nde beraberinde trafik sorunlarını da getirmiştir. Devam eden Yüksek Hızlı Tren inşaatları ile artacak yolcu sayısına hizmet verebilmek amacıyla, yeni Eskişehir Gar binası çalışmaları devam etmektedir. 2023 yılında günlük 20000 kişiye ulaşması beklenen Yüksek Hızlı Tren yolcuları sebebiyle, bu bölgede ciddi trafik sorunları oluşması beklenmektedir.
Tez çalışmasının amacı, Gar Bölgesi’nin güneyinde kalan ve bugün dahi ciddi trafik sorunlarına sahip olan M.K. Atatürk Caddesi’nin kavşakları arasında faz ve koordinasyonların düzenlenip, yeni senaryolar üretmek ve karşılaştırmaktır. Bu cadde üzerindeki sinyalize kavşaklarda tek yön, çift yön ve koordinasyon yapılması gibi çeşitli senaryolar üretilip analiz yapılmıştır. Aynı zamanda gar bölgesi gelecek trafik etkileri de dikkate alınmıştır.
Çalışma sonuçlarında kavşaklar arası koordinasyon oluşturma ve Mustafa Kemal Atatürk Caddesi’ni tek yöne çevirme en verimli sonuç olarak görülmüştür. Toplam gecikme değerinde, kavşaklar arası koordinasyon sistemi kurulmasıyla yüzde 40’a varan ve koordinasyonla beraber tek yön sistemi kurulmasıyla yüzde 54’e varan azalmalar görülmüştür.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-26T08:35:13Z
No. of bitstreams: 1
10071272.pdf: 5936510 bytes, checksum: 216caa6f1e41ef72e613b38a87d6c2ac (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Eskişehir
Eskişehir yeni garının trafik etkilerinin değerlendirilmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/385
2016-05-11T00:00:11Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Savaş, Hasan
Ünver, Emin
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
2016-05-10T09:02:26Z
2016-05-10T09:02:26Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/385
Problemli zeminler geoteknik mühendisliğinde önemli konulardan birisidir. Sıvılaşma potansiyeline, aşırı oturma problemine, yetersiz taşıma gücüne, şev duyarsızlığına, şişme ve dispersibilite potansiyeline sahip zeminler problemli zeminler olarak isimlendirilmektedir. Bu tür zeminlerin iyileştirilmesi için farklı yöntemler kullanılmaktadır. Kimyasal stabilizasyon gerek ucuz gerekse hızlı olması dolayısıyla sıklıkla tercih edilmektedir. Son yıllarda çevresel etkiler nedeniyle atık malzemeler kimyasal katkı olarak kullanılmaktadır. Mermer tozu, lastik kırpıntısı ve uçucu kül en çok tercih edilen atık malzemeler arasındadır. Bu çalışma kapsamında düşük plastisiteli killi bir zemin Soma ve Çatalağzı uçucu külü ile stabilize edilmiştir. Bu amaçla katkısız ve %5,10, 15, 20, 25, 30 uçucu kül katkı seviyelerindeki numuneler üzerinde serbest basınç, şişme ve dispersibilite deneyleri yapılmıştır. Yapılan deneyler sonucunda kil zeminin dayanım, şişme ve dispersibilite özelliklerinin iyileştiği görülmüştür. Özellikle Soma uçucu külü kil zeminin mühendislik özelliklerinin iyileştirilmesinde Çatalağzı uçucu külüne oranla daha etkilidir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-26T08:43:53Z
No. of bitstreams: 1
10088331.pdf: 7700588 bytes, checksum: c6b5f1d4ed1ce7c168e69492725ec4c3 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/openAccess
Dispersif Zemin
Problemli kil zeminlerin uçucu kül ile iyileştirilmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/372
2016-04-27T00:00:12Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_93
Ünlüoğlu, Eşref
Nassreldin, Mohamed
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği
2016-04-26T08:52:49Z
2016-04-26T08:52:49Z
2015
2015-12-22
http://hdl.handle.net/11684/372
Sap2000 ile deplasman verebilmek için bir çok örnek üzerinde deplasman nereye
verileceği çubuk uçlarına mı yoksa düğüm noktalarına mı verileceği araştırıldı. Bu
deplasmanın gerçek sonuç vereceği sistemler çözülüp sonuçlar test edildi.
Uzay kafes sistemi çelikten yapılan bir yapıdır. Dünya'da çelik vazgeçilmez bir
malzeme haline gelmiştir, çeliğin kullanımı günler geçtikçe yaygınlaşmaktadır. Uzay kafes
sistemleri tamamen çelikten oluşur ve birçok değişik yapılarda çatı olarak kullanmaktadır.
Uzay kafes sisteminin montajını yaparken birçok işçi bolun (civata) sıkma hataları ve diğer
hatalar oluşturmaktadır. Birleşim yerleri en çok problemli yerlerdir. Bir uzay kafes
sistemde herhangi bir çubuğun gereğinden fazla sıkılması durumunda çubuklara gelen
kuvvetlerin nasıl değiştiği araştırıldı, bu araştırma sonucunda hatalı bir montaj yapılması
durumunda kafes kiriş elemanlarındaki değerlerin önemli ölçüde değişebildiği gözlendi.
Düşünülmeyen bir hatanın söz konusu sistemin güvenliğini büyük ölçüde etkilediği
görülmüştür.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-26T08:50:27Z
No. of bitstreams: 1
10088871.Pdf.pdf: 3642337 bytes, checksum: ce9b89a77181e89aafe2b819c33d7503 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Uzay Kafes Sistem
Uzay kafes sistemlerin montajında yapılan hataların incelenmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/386
2016-05-11T08:35:27Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_345
Zafer, Naci
Kökdemir, Gökberk
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Makine Mühendisliği
2016-05-10T09:02:37Z
2016-05-10T09:02:37Z
2015
http://hdl.handle.net/11684/386
Başarılı bilim insanlarının ve yetenekli mühendislerin havacılık alanında yaptıkları önemli çalışmalar bu sektörün her zaman modern teknolojinin ana temsilcisi olmasını sağlamıştır. Her geçen gün hava araçları hayatımıza daha fazla girmekte, kullanım alanları askeri alanlardan sivil uygulamalara kadar geniş bir alana yayılmaktadır. Amatör araştırmacıların sağladıkları başarılarda kaydedilen artış, hava araçları geliştirme kabiliyetinin belli ülkelerin elinden zamanla çıkıyor olacağına işaret etmektedir. Birçok havacılık uzmanı 5.nesil hava araçları son insanlı araçlar olacağını ve gelecekteki hava platformlarının insansız otonom sistemlere dönüşeceğini iddia etmektedir.
Bu çalışmada, geçmiş birkaç on yıla ait otonom hava araçları detaylı olarak incelenmiş, ortaya çıkan çerçevede, açık kaynak kodlu özgün bir insansız hava aracı tasarımı geliştirilmiş ve düşük bütçeli bir prototipi inşa edilmiştir.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-26T08:58:56Z
No. of bitstreams: 1
10087209.pdf: 3623776 bytes, checksum: 9bccf52270f573f53ad40c3cc3d79d48 (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
Otonom Sistemler
Açık kaynaklı otonom insansız bir hava aracının geliştirilmesi
masterThesis
oai:openaccess.ogu.edu.tr:11684/387
2016-05-11T00:00:25Z
com_11684_15
com_11684_2
col_11684_87
Çetin, Ali
Korkmaz, Veysel
ESOGÜ, Fen Edebiyat Fakültesi, Fizik
2016-05-10T09:02:50Z
2016-05-10T09:02:50Z
2015
2015-12-22
Photonic Crystals, Photonic Bandgap, Localized Defect Modes, Periodic Layered Medium
http://hdl.handle.net/11684/387
Fotonik bant aralıklı malzemelerin ve bunların ışığın yayınımının kontrolünde
kullanılmalarının çeyrek asır önce keşfi, bilimin bir çok alanında yeni ve heyecan verici
gelişmelere ve araştırmalara neden olmuştur. Bu yapıların uygun yöntemlerle
modellenmesi ve analizi onların anlaşılması açısından önemlidir.
Bu çalışmada, öncelikle tek boyutlu periyodik fotonik bir yapıda kırılma indisi
faktörü (δ) ve doluluk faktörünün (η) değişimine bağlı olarak dalga vektörü ve bant
aralığı karakteristikleri gösterildi. Bazı kritik yapısal parametrelerdeki değişimin çok
yönlü yansıma bandı üzerindeki etkisi iki farklı periyodik tabakalı sistem ele alınarak
karşılaştırmalı olarak incelendi. 3D ortamda TE ve TM polarizasyonlarında ışık
dalgasının periyodik ortamda ilerleyişi 0o∼80o arasında farklı geliş açıları için simüle
edildi. Sistemin toplam bant genişliği ile periyot arasında doğrusal bir ilişkinin olduğu
belirlendi. Çok yönlü bant aralığının bir uygulaması olarak, görünür spektrum
bölgesinde 300-750 nm dalgaboyu aralığında çalışan silisyum temelli iki tabakadan
oluşan periyodik bir yapı kullanılarak açısal seçici kusursuz bir yansıtıcı tasarlandı.
Son olarak, 1550 nm optik iletim aralığında tasarlanan simetrik ve asimetrik iki
kusurlu periyodik yapı için, kusur modunun geçirgenlik karakteristikleri TE/TM
modlarında ayrı ayrı çalışıldı. Geliş açısının değişiminin, kusur modunun pozisyonu ve
pik değeri üzerindeki etkisi gösterildi. Kusur tabakasının yapısal parametrelerinin sistem
üzerindeki etkisi ve Q kalite faktörü analiz edildi. Sayısal hesaplamalar için İletim
Matrisi Yöntemi (İMY) ve Düzlem Dalga Yöntemi (DDY) kullanıldı.
Submitted by Kaner Ulusoy (kaneru26@gmail.com) on 2016-04-26T09:07:47Z
No. of bitstreams: 1
10070021.pdf: 7160251 bytes, checksum: 8e396663c521db758742397e13a7ef4d (MD5)
tur
ESOGÜ, Fen Bilimleri Enstitüsü
info:eu-repo/semantics/embargoedAccess
Fotonik Kristaller
Tek boyutlu fotonik yapılarda fotonik bant özelliklerinin incelenmesi
masterThesis
MToxMDB8Mjp8Mzp8NDp8NTpkaW0=